Giriş ve Genel Bilgiler İşletmeler ticari faaliyetlerde satış hâsılatlarını maksimize, maliyetlerini de minimize etmek isterler. Vergi ise işletmenin karını azaltan bir maliyettir. İşletmelerin bu maliyeti en aza indirmek istemeleri doğaldır. Vergi Planlaması (İşletme Vergiciliği), işletme üzerinde oluşacak vergi yükünü en aza indirmek için mükelleflerin ulusal ve uluslararası hukuk ve vergi yasalarının boşluklarından yararlanarak, bunları en akılcı biçimde kullanıp vergi yüklerini azaltma çabaları olarak tanımlanabilir.
-Planlı vergi yönetimi yapan işletmeler mal ve hizmet satışlarında daha esnek politikalar izleyebilir, -fırsatları daha iyi değerlendirebilir, -krizlere daha iyi direnebilir ve -rakiplerine karşı daha avantajlı pozisyon alabilirler. En önemlisi bütün bunları herhangi bir cezai müeyyideye uğramaksızın vergi yüklerini azaltabilirler. Etkin vergi denetimi olan gelişmiş ülkelerde Vergi Planlaması (işletme vergiciliği) son derece yaygın bir olgudur. Zira gelişmiş ülkelerde vergi kaçırma büyük yaptırımlara yol açmaktadır.
Vergi kültürü henüz tam oturmamış, %50’leri aşan bir kayıt dışı ekonominin söz konusu olduğu, sık sık vergi mevzuatı değişen, vergi idaresinin yapısal sorunlar dolayısıyla gereğince etkin olamadığı, vergi adaletinin pratikte sağlanamadığı ülkelerde (mesela ülkemizde) ise ulusal ve uluslararası hukukun imkân tanıdığı gerçek anlamda bir vergi planlaması yerine yasal dayanağı olmayan, (kayıt dışı ekonomi) işlemlere yönelme eğilimi görülmektedir.
Vergi ödeyenlerin vergiden kaçınma hakları da vardır; ama bunun ulusal ve uluslararası yasaların, vergi anlaşmalarının izin verdiği çerçevede, bir plana bağlı olarak şekillenmesi gereklidir. İşletmelerin, üzerlerindeki vergi yükünü dikkate alarak kurumsal bir vergi politikası üretip izlemeleri, her yılın sonunda kazanç-vergi hesaplamaları yerine, gelecek yılların faaliyetlerini ve üzerlerindeki vergi yükünü önceden hesaplayabilecekleri ciddi bir vergi planlamasına yönelmeleri ve yasal vergi tasarrufu haklarını kullanmaları gayet doğaldır. Vergi planlamacısının işi, işletmelerin mali işlemlerinin vergi sonrası gelirleri artıracak şekilde yeniden yapılandırılmaya yöneltmektir.
Uluslararası Vergi Planlaması bağlamında arayış içine giren kişi ya da kurumlar, vergi yükünün optimizasyonuna yönelik tüm dünyada, tüm insanlara uygun sihirli tek bir model aranmaması gerektiğini bilerek yola çıkmalıdırlar.
VERGİ KAÇIRMA ve VERGİDEN KAÇINMA Vergiler, mükellefler üzerinde değişik boyutlarda maddi anlamda yük oluştururlar. Mükellefler de üzerlerinde oluşan vergi yükünün büyüklüğüne göre tepkiler geliştirirler. Bu tepkiler bazen suç oluştururken bazen suç oluşturmayacak nitelikte davranışlardan oluşur.
Mükellefin vergi yüküne bağlı olarak göstereceği tepkilerden ikisi de vergi kaçakçılığı ve vergiden kaçınma şeklindedir. Mükelleflerin vergi yükü karşısında gösterecekleri tepki genellikle onların gelirine, kişiliğine ve ahlakına bağlı olduğu kadar, sosyal ve kültürel çevrelerine ve verginin türüne ve miktar veya oranına bağlı olarak değişebilmektedir.
A) Vergi Kaçırma Kavramı ve Nedenler Vergi kaçakçılığı, vergi baskısına karşı yasa dışı bir tepkidir. Ödenmesi gereken vergiyi, yasada belirtilen davranışlarla yasaya aykırı bir surette hiç ödememek veya eksik ödemek vergi kaçakçılığı olarak nitelendirilir. Böyle bir davranış, vergiden kaçınmanın aksine suçtur ( VUK md. 359). Vergi kaçırmak yasadışı ve riskli bir iştir; çünkü yapılan denetimler sonucu mükellefin vergi kaçırdığı anlaşılırsa duruma göre para veya hürriyeti bağlayıcı ceza verilecektir. Öte yandan vergiden kaçınma tamamen yasal ve risksiz bir iştir.
1- Vergi Kaçırma Sebepleri Esasında vergiden kaçınma sebepleri ile vergi kaçırma sebepleri neredeyse birbirinin tamamen aynı olan sebeplerdir. Zira her iki uygulamada da işletme devlete daha az vergi ödemektedir. Vergi kaçırma sebepleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir; -İşletmenin elinde daha fazla likit fon bulundurabilmek, -Vergi oranlarının yüksek olması, -Vergi kaçıran rakip işletmeler karşısında rekabet şansını devam ettirebilmek, -Daha az vergi verme çabası gibi...
2- Genel Olarak Vergi Kaçırma Yolları Vergi kaçırma yollarının bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir: -Mal ve hizmet satarken hiç belge düzenlememek veya düşük bedelde belge düzenlemek, -Düzenlenen belgeleri mal veya hizmet satılan kişi veya firmalardan başkalarına düzenlemek, -Sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanmak, -Gerekli şartlan sağlamadığı halde şüpheli alacak karşılığı ayırmak,
-Tahsil edilemeyen alacak teminatlı (ipotek konulması gibi) olduğu halde teminat belgelerini saklayarak şüpheli alacak karşılığı ayırmak, -Yatırım indiriminden yararlanmaması gereken harcamaları yatırım indirimi kapsamına almak, -İlişkide bulunduğu kişi veya kurumlara örtülü kazanç aktarmak, aktarılan örtülü kazanç için herhangi bir bedel tahsil etmemek ve fatura da kesmeyerek Hasılat KDV'si hesaplamamak, -Yeniden değerleme oranlarını olduğundan fazla uygulamak,
-Duran varlık satışlarında daha önceden ayrılan amortismanları ve sermayeye ilave edilmemiş değer artış fonlarını karı artırıcı bir unsur olarak dikkate almamak, -Oluşan yeniden değerleme değer art found sermayeye eklemeyip dağıtmak, ancak söz konusu fonu zararlı olunan dönemde dönem karı ile ilişkilendirmek, -Olması gerekenden daha fazla amortisman ayırmak, -Şartları sağlamadığı halde yenileme fonu ayırmak ve böylece vergi erteletmek, -Muhasebe hileleri ile TL veya döviz cinsinden borç yaratmak ve daha sonra da ilgili borç için faiz ve kur farkı hesaplayıp gider yazmak,
-Kurum için örtülü sermaye arz eden borçlanmalar yapmak ve borçlanılan kurumlara faiz ödemek, -Sabit kıymet alımında kullanılan kredinin faizinin sabit kıymetin aktifleştirildiği dönem sonuna kadar olan bölümünü maliyete atmayıp gider yazmak, -Finansman gider kısıtlaması uygulaması gerekirken uygulamamak, İndirilmemesi gereken KDV‘leri indirmek, gibi...
B) Vergiden Kaçınma kavramı, Tanımı ve Şekilleri Vergiden kaçınma, vergiyi doğuran olaya sebebiyet vermemek suretiyle vergi borcundan kurtulmayı ifade eder. Vergi yasalarındaki istisna ve muafiyet hükümlerinden yararlanmak, örneğin, yükümlülerin vergi konusuna girmeyen kaynaklardan kazanç ve irat sağlaması ya da vergiye tabi olmayan mal ve hizmetleri satın almamak suretiyle vergiden kaçınmaları mümkündür. Bu durum herhangi bir suç teşkil etmemektedir. Genel anlamda vergiden kaçınma şu şekilde gerçekleşir; İkame yoluyla kaçınma; A malı yerine B malının tüketilmesi, stoklama, yer değiştirme,
Vergiden Kaçınma Sebepleri Vergiden kaçınma sebepleri aşağıdaki şekilde sıralanabilir. -İşletmenin elinde daha fazla likit fon bulundurabilmek, -Vergi oranlarının yüksek olması, -Vergi kanunlarının işletmeye tanıdığı haklardan faydalanabilmek, -Vergiden kaçınan rakip işletmeler karşısında rekabet şansını devam ettirebilmek, gibi ...
Genel Olarak Vergiden Kaçınma Yolları Genel olarak vergiden kaçınma yollarının bazıları aşağıdaki gibi sıralanabilir; -Yeniden değerlemeden ve bu değerlemenin vergisel avantajından yararlanmak, -Vergiyi doğuran olayın gerçekleşmesini önleyerek, -Azalan bakiyeler usulü ile amortisman ayırmak, -Fevkalade ve teknik amortisman ayırmak, -Amortisman ayırma yöntemini değiştirmek, -Serbest bölgelerde şirket kurmak ve ticari faaliyetlerini serbest bölgelere aktarmak, -Yıllara sari inşaat ve onarma işlerinde iş ortaklığı yerine adi ortaklık kurmak,
-Uzun yıllar kâr elde edilemeyecekse maliyete atma veya gider yazma konusunda ihtiyarilik tanınan giderleri maliyete atarak sonraki dönemlerde amortisman ayırmak, -Hangi yöntem daha az vergi ödenmesine olanak sağlıyorsa maliyet bedeli artırımı ve gayrimenkul ve iştirak hisseleri satış kazancı istisnası yöntemlerinden birini tercih etmek, gibi ... Sonuç olarak, bir ülkedeki işletme sayısı ve yabancı sermaye ve yatırım hacmi, işletmelerin vergilendirilmesiyle doğru orantılıdır. Bu nedenle devletler işletmelerin vergi rejimini ve miktarını belirlerken bu ilişkiyi göz ardı etmemelidirler.
İŞLETMELRİN SINIFLANDIRILMASI VE VERGİLENDİRİLMESİ 21 y.y’da küreselleşen dünyada, artık devletlerin ekonomilerinin gelişmişliği yatırımların fazlalığı ve sanayileşme oranıyla ölçülmektedir. Sanayileşmenin temlinde ise, şirketleşme ve dolayısıyla ticari işletmeler bulunmaktadır. Bir ülkede işletmelerin sayısı ve gelişmişliğini etkileyen en önemli etkenlerden biri hiç kuşkusuz işletmelerin vergilendirilmesidir. İşletmelerin vergilendirilmesi, bir ülkedeki işletme sayısını ve yabancı işletme sayısını önemli ölçüde belirlemektedir.
İŞLETME KAVARAMI, TANIMI ve UNSURLAR İşletme; bir girişimci ( müteşebbis) tarafından gelir elde etmek amacıyla emek ve sermayenin bağımsız olarak bir araya getirilmesidir. İşletmenin unsurlarına baktığımızda, gelir elde etme amacının ve bağımsızlık unsurlarının ön plana çıktığını görürüz. Ancak işletmenin gelir miktarının ve sürekliliğinin bir önemi yoktur. Oysa işletmenin bir türü olan ticari işletmeler, işletmeden daha fazla unsur taşımaktadır.
Ticari işletme; Gelir elde etmek gayesi güden, bağımsız, sürekli ve esnaf faaliyetini aşan işletmelerdir. Dikkat edilirse ticari işletmenin işletmeden farklı olarak süreklilik ve esnaf faaliyetlerini aşma unsurlarını taşıdığı görülecektir. İşletme ve ticari işletme kavramlarının tanımı ve unsurları göz önünde bulundurulduğunda, her ticari işletmenin bir işletme olduğu ancak bazı işletmelerin ticari işletme olduğu görülecektir. İşletme ve ticari işletme ayrımının önemi, Türk Ticaret Kanununa tabi olup olmama noktasında kendisini gösterir. Ancak Türk vergi hukukunda, işletmelerin ticari işletme olup olmamalarının vergileme açısından bir önemi yoktur.
Ticari İşletme İşletme ya da ticari işletme kavramı TTK’da tanımlanmamıştır Ancak tek tek sayılmıştır Tic. Sicil tüzüğünde işletme: “gelir sağlama amacına ulaşmak amacıyla kurulmuş, sürekli bağımsız ve esnaf faaliyetlerini aşan faaliyetler” olarak tanımlanmıştır Burada emek ve sermaye bir araya getirilir Ama ticari işletmeler sermaye yoğundur
İşletmeler “teşebbüs” olarak da isimlendirilirler. teşebbüs daha geniş anlam ifade eder Teşebbüs birden fazla işletmeden oluşabilir Teşebbüsler bireysel de olabilir kurumsal da… Teşebbüslerin birincil amacı “kar” elde etmektir
Gelir getirici bütün faaliyetler ticari işletme değildir Ücret kira gelirleri faiz gelirleri ya da hisse senedi gelirleri böyledir Ticari işletme iktisadi işletmenin bir türüdür Ticari işletme esnaf faaliyetini de içerecek şekilde emek sermaye ve müteşebbisten oluşur
Rekabeti koruma kanununda teşebbüs; “piyasada mal ya da hizmet üreten, pazarlayan, satan gerçek ve tüzel kişilerle, bağımsız karar verebilen ve ekonomik bakımdan bir bütün teşkil eden birimleri ifade eder” şeklinde tanımlanmıştır. Teşebbüs kavramı ticari işletme kavramından daha geniş, SMK ları da içermektedir
Benzer bir kavram da “girişimdir” Girişim; yasal, finansal, örgütsel ve ekonomik özelliklere sahip kuruluşlardır. Girişimler kamu girişimleri ya da özel girişimler olabilir Girişimler ticari ya da sınai olabileceği gibi hizmet sektörü ile de ilgili olabilir.
İşletme Türleri İşletmeler çeşitli açılardan tasnif edilir Büyüklükleri açısından; büyük, küçük ve orta (KOBİ) İş koluna göre; sanayi, ticaret ve hizmet Özel sektör kamu sektörü Hukuki yapısına göre; Bireysel işletmeler Adi ortaklıklar Sahıs şirketleri Sermaye şirketleri kooperatifler
Ticaret kanunu ise işletmeleri; Büyüklüğüne göre; -Esnaf ve tacir Faaliyet alanlarına göre; -Fabrika, -Ticarethane, -Zirai işletme…. şeklinde tasnif etmiştir.
TİCARİ İŞLETME TTK ticari işletmenin herhangi bir tanımını vermemiş, ancak nelerin ticari işletme olduğunu saymıştır TTK 11, “ticarethane veya fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer müesseseler ticari işletme sayılır” hükmüne yer vermiştir Devamı maddelerde ise ticarethane fabrika veya ticari şekilde işletilen diğer müesseselerin ne olduğu açıklanmıştır.
Ticari işletmenin tanımı ve özellikleri Tanım: gelir sağlama amacını güden sürekli , bağımsız ve esnaf faaliyetleri aşan işletmelere ticari işletme denir Ticari işletmenin tanımdan çıkan özellikleri aşağısa açıklanmıştır Bunlar; Gelir sağlama amacı Süreklilik Bağımsızlık Esnaf faaliyetleri sınırının aşılması
Gelir sağlama amacı Gelir sağlama amacı ticari işletmelerin başta gelen özelliğidir. Ekonomik menfaat gelir teminini doğrudan sağlamak şeklinde olabileceği gibi Giderlerin azaltılması şeklinde de olabilir Gelir sağlama amacının varlığı yeterlidir Bir başka deyişle zarar eden bir işletme de bu amacın varlığı halinde ticari işletmedir
süreklilik Süreklilik daimilik demek değildir. Sezonluk işler de süreklidir Arızi olarak yapılan işler süreklilik arz etmediğinden ticari işletme sayılmaz
bağımsızlık Şubeler bağımsız olmadıklarından ticari işletme kabul edilmez Bunlar merkeze bağlı çalışırlar Buradaki bağımsızlık hukuki ve iktisadi bağımsızlıktır. Hukuki bağımsızlık; bağımsız karar almayı, Ekonomik bağımsızlık; malvarlığı üzerindeki tasarrufu ifade eder
Esnaf faaliyeti sınırını aşma Esnaf; “ister gezici olsun, isterse bir dükkanda veya sokağın muayyen yerlerinde sabit bulunsunlar iktisadi faaliyeti nakdi sermayeden ziyade bedeni çalışmaya dayanan ve kazancı ancak geçimini sağlamaya yetecek derecede az olan ticaret ve sanat erbabı” olarak tanımlanmıştır
Sınırları çok net olmadığından daha sonra yapılan bir düzenleme ile kimlerin esnaf oldukları daha net belirlenmiştir. Buna göre -Gelir vergisinden muaf olanlar -basit usule tabi olanlar(yorum…) -işletme esasına tabi olanlardan geliri belli limiti aşmayanlar VUK’ta belirlenen bu limitler;2009 için
1-ticari ve sınaî faaliyette bulunanlar için alışlarda 119 1-ticari ve sınaî faaliyette bulunanlar için alışlarda 119.000, satışlarda ise 168.000 TL’yi aşanlar (eğer bir iade varsa bu toplamdan indirilir) 2-hizmet işi ile uğraşanlar için gayri safi iş hasılatı 67.000 TL olanlar 3-Her ikisi ile de uğraşanlar için birinci ve ikinci kalem toplamının beş katı 119.000 TL’yi geçenler. Örneğin, İşletme esasına tabi bir mükellefin alışları toplamı 65.000, satışları toplamı 73.000’dir. Bu kişi ayrıca yürüttüğü oto tamirhanesinden de 12.000 TL kazanmıştır. Bu kişinin alış toplamı (65.000)+(12.000x5= 60.000)=125.000>119.000 olduğundan (tüccar sınıfları arasındaki geçiş şartları da dikkate alınarak) takip eden sene birinci sınıf tacir olarak Bilânço esasına gör defter tutması gerekir.
Ticari İşletme Türleri Ticarî işletmenin üç türü bulunmaktadır: 1.) Ticarethane, 2.) Fabrika, 3.) Ticarî şekilde işletilen diğer müesseseler.
TTK 12 ve 13’te bunların mahiyeti açıklanmıştır. 12. madde nelerin ticarethane olduğunu tek tek saymıştır. Fabrikacılık açıklığa kavuşturulmuştur 13. madde ise ticari şekilde işletilen diğer müesseseleri açıklanmaktadır Burada önemli olan diğer bir husus ise burada sayılan kurumların esnaf faaliyeti boyutunu aşması gerekir
Ticarethane TTK madde 12 ticarethane kavramını açıklamamış, ancak saymıştır. Buna göre; “aşağıda yazılı veya mahiyetçe bunlara benzeyen işlerle uğraşmak üzere kurulan müesseseler, ticarethane sayılır” denmiştir. Fabrika kavramı ise tanımlanmıştır
Ticarethane olarak sayılan işletmeler 1. Menkul malların satılmak veya kiraya verilmek üzere tedariki ve bunların aynen veya başka bir şekle sokularak satılması yahut kiraya verilmesi; 2. Kıymetli evrakın satılmak üzere tedariki ve bunların satılması; 3. Her çeşit imal veya inşa; 4. Madencilik; 5. Matbaacılık, gazetecilik ve kitapçılık, yayın, ilan ve istihbarat; 6. Tiyatro, sinema, otel, han ve lokanta gibi umumi mahaller, hususi mektep ve hastane ve açık satış yerlerinin işletilmesi;
7. Umumi mağazalar ve sair depo ve ambarların işletilmesi; 8. Borsa ve kambiyo işleri, sarraflık, bankacılık; 9. İçtimai sigortalar hariç olmak üzere sigortacılık; 10. Kara, deniz ve havada, nehir ve göllerde yolcu ve eşya taşımak; 11. Su, gaz ve elektrik dağıtma, telefon ve radyo ile haberleşme ve yayın; 12. Acentelik, tellallık, komisyonculuk ve sair bütün tavassut işleri.
Fabrika Fabrikacılık, ham madde veya diğer malların makine yahut sair teknik vasıtalarla işlenerek yeni veya değerli mahsuller vücuda getirilmesidir. Fabrikacılık sınai faaliyet kapsamındadır sınaî faaliyet hammaddenin veya yarı mamul maddenin işlenmesi suretiyle yeni ve farklı bir ürün elde edilmesi anlamına gelir. Örneğin pamuğun kumaş, domatesin salça, tütünün sigara… haline getirilmesi gibi işlemler sınaî faaliyettir