İŞARET – GESTALT KURAMI
Gestaltçılar organizmanın, dışardan gelen duyumlara kendisinden bir şeyler kattığını yaşantıyı yeniden örgütlediğini belirtmektedir. Dünyayı bütün olarak algılarız, uyarıcıları birbirinden bağımsız parçalar olarak değil, anlamlı bütünler biçiminde görürüz. Gestaltçılara göre, bütün parçaların toplamından daha fazladır ve birey, bütünü parçalara ayrıştırarak değil, bütünlük içerisinde algılar.
Gestalt kuramına göre Bellekte iz bırakan algılar hatırlanır. Tekrarlanan yaşantılar daha kolay ve uzun süre hatırlanır. Bir problemi çözerken öğrenilen bir ilke, başka bir problem için de kullanılabilir. Beyin uyarıcılarla gelen bilgiyi örgütler ve anlamlı duruma getirir.
Algılama ve Algılama Yasaları Şekil-Zemin İlişkisi Yakınlık Yasası Benzerlik Yasası Tamamlama Yasası Devamlılık Yasası
Algılama ve Algılama Yasaları Şekil-Zemin İlişkisi Bütün algılamalarda bir şekil ve bir zemin vardır. Şekil, bize yakın olandır ve arka yüzeyi oluşturan zemin içinde anlam kazanır. Şekil daha etkileyici bir izlenim yapar ve daha iyi hatırlanır.
Algılama ve Algılama Yasaları Yakınlık Yasası Birbirine yakın olan nesneler grup olarak algılanır. 3 4 5 6 7 8 56 78 45 678 234 567 8 Şim dibucüm leyiok uman ızz orla şacak.
Algılama ve Algılama Yasaları Benzerlik Yasası Birbirine benzer birimler bir algısal bütünlük kazanır ve gruplamayı sağlar. v
Algılama ve Algılama Yasaları Tamamlama Yasası Bir nesnenin tümü görülmese de algılama tam olur. Bize gelen bölük pörçük duyuları biz tamamlarız.
Algılama ve Algılama Yasaları Devamlılık Yasası Algısal alanımızda bulunan ve aynı yönde giden birimler birbiriyle ilişkili görünür.
“Göz bakar, beyin görür.”
1. İnsanlara ilişkin bilgilerin işlenmesi uyaranlarda tutarlı bir anlam algılamayı gerektirir. Bir kişinin bütün özelliklerini anlamlı bir bütün ya da Gestalt içinde örgütleriz. Öyle ki, herhangi bir tek özelliğin anlamı, kısmen, kişinin sahip olduğu diğer özellikler tarafından belirlenir. Örneğin, bir yargıç bir sanığın dikkatli ve ayrıca zeki olduğunu öğrenirse, zeki olma özelliği ağırbaşlı, ya da aklı başında olma anlamı kazanabilir. Öte yandan, eğer sanığın işini bilir ve zeki olduğunu öğrenirse, zeki olma özelliği güvenilmezlik ya da üç kağıtçılık anlamı kazanabilir. Böylece, zeki olmanın anlamı bağlama göre değişmektedir.
2. İnsanlar dikkatlerini çevrelerindeki her şeye eşit olarak dağıtmazlar, algısal alanın en çarpıcı yönleri üzerinde yoğunlaştırırlar. Diğer bir deyişle, çevrenin, bir zemin üzerinde şekil ya da bir fon üzerinde resim görünümündeki yönleri dikkati zeminden daha çok çeker. Örneğin, biri dışında bütün öğrencileri erkek olan bir sınıfta dikkati en çok tek olan kız öğrenci çeker çünkü erkek öğrenciler zemini, kız öğrenci ise şekli oluşturur.
3. İnsanlar uyaranları gruplandırıp sınıflandırarak algısal alanı örgütlerler. Gördüğümüz, duyduğumuz, tadıp kokladığımız her şey yine gördüğümüz, duyduğumuz ve dokunup kokladığımız başka her şeyden biraz farklıdır, fakat biz onları öyle algılamayız. Her uyaranı bir sınıfın ya da grubun üyesi ya da bir parçası olarak görürüz: Örneğin, sınıfın önünde kürsüde duran kişiyi öğretim üyesi, bir sınav sırasında sınav kâğıdı dışında bir öğrencinin elinde gördüğümüz kâğıt parçasını kopyelik, küçük beyaz şapkalı, beyaz önlüklü bir kadını da bir hemşire olarak algılamak eğilimindeyizdir.
4. İnsanlar uyaranları belli bir yapının bir parçası olarak algılarlar 4. İnsanlar uyaranları belli bir yapının bir parçası olarak algılarlar. Tek tek her uyaran zaman, yer ve nedensellik akışı boyutlarında başka uyaranlarla ilişkili olmak eğilimindedir. Örneğin trafiği durdurulmuş bir yolda atlet ve şortla koşarken gördüğümüz birisini daha geniş bir bağlamın bir parçası olarak algılarız: Bu kişi bir koşuda yarışmaktadır; yarışa başkalarıyla birlikte, başlama işareti ile başlamıştır; diğerleri ya öndedirler ya da arkada kalmışlardır; yol kenarlarında seyirciler vardır v.b.
DİKKAT!… Şemalarımıza uygun olarak, eksik bilgileri tamamlarız. Bunlar önyargılarımıza göre şekillenir. Dedikodunun etkisi
Şematik Bilgi İşlemenin Sınırlılıkları Yeni bilgileri yalnızca şema ile t u t a r l ı ise kabul etme eğilimi değerli bazı bilgilerin kaybına neden olabilir. Bilgi boşluklarını şema tu t a r l ı bilgiler ekleyerek doldurma büyük, h a t t a tehlikeli yanılgılara yol açabilir. Şemaları pek iyi uymadıkları durumlara bile uygulama eğilimi, yine yararlı bazı bilgilerin gözden kaçmasına ve gereksiz zaman kaybına neden olabilir. Şemalar değişmeye karşı dirençlidirler bu yüzden kişiyi kolayca yeni bilgilere kapalı hale getirebilirler. Şematik yalınlaştırma kolayca aşırı yalınlaştırmaya götürebilir.
SOSYAL BİLİŞSEL KURAM A.Bandura
Bandura’ya göre öğrenmede temel kavramlar “taklit, gözlem ve model alma”dır.
Bandura’nın 1960’ların başında, öğrenmeye getirdiği yaklaşım sosyal-davranışçılıktır. Bandura’nın sistemi davranışçı olmasının yanı sıra bilişsel özellikler de taşıyordu. Bandura’nın öğrenme kuramı davranışçı yaklaşımın bir kolu gibi görünmesine rağmen bilişsel yaklaşımların etkisiyle daha ılımlı bir yapı ortaya koymaktadır. Sosyal(gözlem yoluyla) öğrenme kuramı bilişsel öğrenme kuramı ile analitik davranışçı kuramın birleştirilerek ortaya konulan bir çeşit orta yol kuramıdır.
Bandura, davranışçılığın öğrenmeyi açıklamada bazı sınırlılıklarının bulunduğunu belirtmiştir. Ona göre bu sınırlılıklar şöyle sıralanabilir: Davranışçılık, doğal ortamlarda meydana gelen şeyleri temsil etmektedir: Hiç kimseye, istendik davranışlarının sıklığını artırmak için her gün ödül verilmez. Genellikle kişiler kendi davranışlarını kendileri yönetmekte ve kontrol etmektedirler. Davranışçılık genellikle ilk tepkilerin nasıl kazanıldığını açıklamaz. Birey bir çok davranışı hiç pekiştirilmeden gösterir. Eğer davranışın ortaya çıkması için pekiştirme gerekli ise, davranışın ilk olarak nasıl ortaya çıktığının açıklanması gerekir. Davranışçılık sadece doğrudan öğrenmeyle, yani sonuçların hemen gözlendiği durumlarla ilgilenir; dolaylı öğrenmeyle ilgilenmez. Yani sonuçların hemen değil gerektiğinde etkinliğe dönüştürüldüğü öğrenme türü ile ilgilenmez.
Sosyal öğrenmede temel faktör, bireyin başkalarını gözlemleyerek öğrenmesidir. Birlikte öğrenme ortamında öğrenen ile öğretenlerin etkileşim içinde olması, öğrenene; gözleme, taklit etme ve zihinsel fonksiyonlar geliştirmede gerçek fırsatın sağlanması gereklidir. Öğrenmemin etkililiği, öğrenenin modelden gözlemlediği davranışı taklit edebilme kabiliyetine bağlıdır. Gözlemlenen davranışın sonunda modelin almış olduğu olumlu pekiştireç veya ceza gözlemleyenin o davranışı taklit edip etmeme kararını etkiler.
ÖĞRENMEYİ SAĞLAYAN DOLAYLI YAŞANTILAR
Dolaylı Pekiştirme: Araştırma sonuçları, davranışı pekiştirilen modeli izleyen bireylerin modelin davranışını daha sıklıkla ve kısa sürede taklit ettiklerini göstermektedir. Dolaylı Ceza: Modelin yapmış olduğu davranış sonunda almış olduğu cezanın gözlemlenmesi, gözleyenin o davranışı yapma eğilimini azaltır veya ortadan kaldırır. Yalnız davranış korkudan dolayı yapılmıyorsa korkunun azaldığı veya ortadan kalktığı durumlarda istenmeyen davranışı yapma eğilimi gösterilmektedir.
Dolaylı Güdüleme: Gözlenen ürünler, bireyi sadece bilgilendirmez, aynı zamanda onu elde etmeye de güdüler. Ancak gözlenen davranış, değer verilen bir ürünle sonuçlanırsa, gözleyen kişi o davranışı yapmak için istek duyar. Ayrıca, gözlemci o davranışı yapabileceğine inanmalıdır. Başkalarının başarılarını yada başarısızlıklarını gözlemek, belli bir davranışı yapmak için bireyin kendi yeteneğini değerlendirmesine yardım eder. Dolaylı Duygu: Bir çok duygu gözlem yoluyla kazanılır. Bir çok insan doğrudan kendileri zarar görmedikleri halde, fareden, kediden, yılandan hatta sınavdan korkarlar. Bu korkuların nedeni ise söz konusu korkulara sahip modellerin gözlenmesidir. Modeller, sesleri, mimikleri, bağırmaları, ağlamaları söyledikleri sözler yoluyla gözleyen kişiye bir çok mesaj verir ve sonuçta modeli gözleyen kişi dolaylı yaşantı kazanarak aynı korkulara sahip olabilir.
Model Özellikleri: Gözlem yoluyla öğrenme kuramının en önemli öğesi modeldir. İnsanların bir davranışı öğrenebilmeleri için, o davranışın başkaları tarafından nasıl yapıldığını görmeleri gerekmektedir. Model ile gözlemleyenin karakter benzerlikleri veya özellikleri davranışın taklit edilme oranını artırır. O halde model ile gözlemleyen arasındaki etkileşimde bazı temel özellikler bulunmalıdır. Bunlar: Yaş-Cinsiyet-Karakter-Benzerlik-Statü
GÖZLEM YOLUYLA ÖĞRENME SÜREÇLERİ
Gözlem Yoluyla Öğrenme-Süreçler Dikkat Süreci Hatırda Tutma Süreci Davranışı Meydana Getirme Süreci Güdülenme Süreci
Dikkat Etme Süreci Gözlemcinin duyu organlarının yeterliliği Gözlemlenecek etkinliklerin gözlemcinin amacına uygun olması Gözlemcinin geçmişte aldığı pekiştirmeler Modelin önemli sonuçlar doğuran etkinlikleri Model alınan etkinliklerin basit, yalın, açık ve çarpıcı olması Modelin yaş, cinsiyet, saygınlık, statü, çekicilik, güç, ün vb. özellikleri
Hatırda Tutma Süreci Gözlem yoluyla öğrenilen bilgiden yararlanabilmek için, gözlemcinin modelin davranışlarını hatırlaması gerekmektedir. Bu nedenle gözlenen bilgi, sembolleştirilip kodlanmakta ve bellekte saklanmaktadır. Sembolleştirme bilginin zihinsel resimlere, imgelere dönüştürülmesi yoluyla sözel sembollere dönüştürülmesi yoluyla
Davranışı Meydana Getirme Süreci Bireyin fiziksel ve psiko-motor özelliklerinin uygun olması. İstek ve öz yeterlik inancı Davranışın zihinsel olarak tekrarı (Kendine dönüt verme ve düzeltme)
Güdülenme Süreci Bireyler yeni davranışları gözlem yoluyla kazanabilirler ancak onu yapmaya güdüleninceye ya da ihtiyaç duyuncaya kadar performans olarak göstermezler. Güdülenme süreci öğrenilenlerin performansa dönüştürülmesini sağlayan bir süreçtir. Pekiştirmenin işlevi Pekiştirilme beklentisi (Dolaylı) Performans için güdüleyici İçsel Pekiştirme
MODEL ALMA YOLUYLA KAZANILAN ÜRÜNLER Bandura’ya göre gözlemci modelden beş şey öğrenmektedir; 1. İnsan başkalarını gözlemleyerek, izleyerek etkili okuma, problem çözme, bir oyun oynama gibi becerileri öğrenebilir. 2. Birey model aldığı kişiyi gözlemleyerek önceki öğrenmiş olduğu yasaklar ya güçlenir ya da zayıflar. 3. Gözlemci yeni değerler, inançlar kazanabilir. 4. Gözlemci modelden çevrenin ve eşyanın nasıl kullanılacağını da öğrenir. 5. Gözlemci modelin duygularını açıklama biçimini gözlemleyerek kendi benzer duygularını da benzer biçimde açıklar.
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Karşılıklı Belirleyicilik Sembolleştirme Kapasitesi Öngörü Kapasitesi Dolaylı Öğrenme Kapasitesi Kendini Düzenleme Kapasitesi Kendini Yargılama Kapasitesi
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Karşılıklı Belirleyicilik Birey Davranış Çevre Kazanılan her davranış çevrenin daha fazla kontrol edilmesini sağlar. Pekiştirecin geleceğine olan inanç davranışın oluşumunu etkiler. Rahatsız edici (örneğin gürültülü) bir çevre bireyi bu durumdan kurtulabileceği davranışlar geliştirmeye zorlar.
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Sembolleştirme Kapasitesi İnsanlar dünyanın kendisinden çok bilişsel temsilcileriyle etkileşimde bulunurlar. Bu insanın yaşantılarını sembolik olarak kodlayıp, biriktirebildiği anlamına gelir. Bu bilişsel temsilciler, sonraki davranışları etkiler ya da onlara neden olabilir.
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Öngörü Kapasitesi Düşünme etkinlikten önce gelir ve böylece insanlar geleceği tahmin edebilir ve gelecek için planlar yapabilirler. Dolaylı Öğrenme Kapasitesi İnsanlar kendi yaptıkları kadar başkalarının deneyimlerinden de öğrenirler.
Sosyal Öğrenme Kuramı-Temel İlkeler Kendini Düzenleme (Öz Düzenleme) Kapasitesi İnsanlar kendi içsel standartlarına ve kendi güdülenmelerine dayalı olarak kendi yaptıklarını kontrol edebilirler. Kendini Yargılama (Öz Yargılama) Kapasitesi İnsanlar kendi yeterlilik ya da yetenekleri konusunda yargıda bulunabilirler. Bu yargıya öz yeterlik denir. Öz yeterlik algısı gerçeği yansıtmayabilir ama bireyin davranışlarını düzenlemede etkilidir.
Öz yeterlik inancı Bireyin bir şeyi başarıp başaramayacağına dair inancıdır. Öz yeterlik inancı yüksekse başarılı olma inancı da yükselir. “Yapamayacağım” derseniz “yapamayacağınız” kesindir.
BİLİŞSEL KURAM
Biliş, insan zihninin dünyayı ve çevresindeki olayları anlamaya yönelik yaptığı işlemlerin tümüdür. Öğrenme, bu işlemlerin sonucunda gerçekleşir ve zihinsel performans ya da özelliklerimizdeki değişmedir.
Bilişsel Kurama Göre Öğrenen, 1 Bilişsel Kurama Göre Öğrenen, 1. Dış uyarıcıların pasif bir alıcısı değil, onların özümleyicisi ve davranışların aktif oluşturucusudur. 2. Öğrenen kendi öğrenmesinin sorumluluğunu taşır ve verileni olduğu gibi almaz, verilenin taşıdığı anlamı keşfeder. 3. Öğrenen, verilen bilgiler arasından, uygun olanını seçer ve işler.
ÖĞRENMEYİ ETKİLEYEN FAKTÖRLER a) İç faktörler: Öğrencinin kendi yaşantısıyla, ne düşündüğü, nasıl baktığı, öğrenme stilleri, zihinsel potansiyeli, yaratıcılığı kendine dönük düşünceleri vb. ile ilgidir. b) Dış faktörler: Öğretmenle, sınıfın fiziksel düzeni ve öğretim yöntemleri vb. ile ilgilidir.
Öğrenenle ilgili faktörler Olgunlaşma Fizyolojik durum Yaş Yetenek Algı Motivasyon İlgi İhtiyaç Kalıtım Türe Özgü hazır oluş: Öğrenen, ilgili davranışı gösterecek bir türden olmalıdır. “Kuş uçar, ama insan uçamaz”. Bir organizmaya genetik donanımının elverdiği davranışlar öğretilebilir. Güdü:Öğrenmek istemeyen öğrenciye ne kadar uğraşırsanız uğraşın öğretebileceğiniz şeyler sınırlıdır. Merak Soru işaretleridir. Eksik kalan şeyi tamamlamaktır. Birey merakı olduğu için ilgi duyar. Amaç: Bireyin ulaşmak istediği yerdir, istekleridir, ihtiyaçlarıdır.
Ön öğrenmeler ve geçmiş yaşantılar: Önbilgiler ve geçmiş yaşantılar, öğrenmeyi destekleyici ya da engelleyici etkide bulunabilir. Etkili öğrenme için öğrencilerin önbilgileri açığa çıkarılmalıdır. Yeni bilgi ile önbilgiler arasında ilişki kurulmalıdır. Önceki bilgi yeni bilginin öğrenilmesini kolaylaştırıyorsa olumlu aktarmadır. (Fransızca’yı bilmek, İngilizce öğrenmeyi kolaylaştırabilir.) Önceki bilgi yeni bilginin öğrenilmesini zorlaştırıyorsa olumsuz aktarmadır.(İngilizce’de bir kelimenin okunuşunu önceden yanlış öğrenmek, doğrusunu söylemeyi zorlaştırır.)
Dikkat: Psikolojik enerjinin bir uyarıcı üzerinde yoğunlaşmasıdır. Temel ihtiyaçlar ilgiyi, ilgide dikkati belirler. Dikkat, bireyin neyi algıladığı açısından önemlidir. Zeka Yeni durumlara çabuk uyum sağlama, Hızlı problem çözebilme, Hızlı bağlantılar kurabilme, Sorunlarla baş edebilme gücüdür.
Gardner’ın çoklu zeka kuramına göre 8 tür zeka vardır Sözel-Dilsel zeka Mantıksal-Matematiksel zeka Görsel-Uzaysal zeka Müzikal-ritmik zeka Bedensel-Kinestetik zeka Kişiler arası-sosyal zeka İçsel-öze dönük zeka Doğaya dönük zeka
Bilginin Alınması, İşlenmesi ve Anlamın Oluşturulması (Öğrenme) Süreci Duyusal Kayıt Kısa Süreli Bellek Uzun Süreli 1. Anısal 2. Anlamsal 3. İşlemsel Dikkat Algı (Seçici) Anlamlı Kodlama DAVRANIŞ Uyarıcılar Hatırlama Bilginin Alınması, İşlenmesi ve Anlamın Oluşturulması (Öğrenme) Süreci
Bilişsel Süreçler Dikkat: Duyusal kayıta gelen tüm uyarıcılardan yalnızca dikkat edilenler kısa süreli belleğe geçer.Birey tüm uyaranları kaydedemez ve bazılarına odaklanır. Bu aşamada üç temel işlem yapılır: 1.Önemli bilgiye karar verilir. 2. Önemli bilgi üzerinde odaklanılır. 3. Odaklanan bilgi,işleme alınır. Öğrencilerin dikkatini çekmek için şunlar yapılabilir: Görsel,işitsel ve dokunsal uyarıcılar kullanılmalıdır. Sınıfta değişiklik yapılabilir, derse farklı başlanabilir, v.b. Sonucu belli olmayan ilginç durumlar sunularak,öğrenciler şaşırtılabilir.
Algılama Duyumların anlamlı hale getirilmesidir. Birey duyusal bellekten gelen uyarıcıların bazılarına dikkat ettikten sonra, bunları tanımaya ve yorumlamaya çalışır. Yorumlama süreci bireyin önbilgilerinden ve yaşantılarından etkilenir. Önceden oluşturulan şemalar yeni gelen bilginin algılanmasını etkiler. Örtük ve Açık Tekrar Bilginin zihinsel ya da sesli biçimde tekrar edilme sürecidir. Tekrar bilginin kısa süreli bellekte tutulma sürecini artırmaktadır. Bazı tür bilgiler yeteri kadar tekrar edildiğinde uzun süreli belleğe aktarılabilir.
(Anlamlı) Kodlama KSB`teki bilginin USB′teki bilgi ile ilişkilendirilerek,USB′e transfer edilmesi sürecidir. Kodlamada, yeni gelen bilgiyi varolan bilgilerle tamamlama, anlamlandırma ve örgütleme söz konusudur. Anlamlı kodlama hatırlamayı kolaylaştırmakta ve bilginin kalıcılığını artırmaktadır. Bilgiyi Geri Getirme (Hatırlama) Uzun süreli bellekte depolanan bilgiler kullanılmak üzere kısa süreli belleğe getirilir yani bilgi hatırlanır. Geriye getirme, bilginin USB`den bulunarak açığa çıkarılması sürecidir. Bilginin KSB`e geri getirilebilmesi için anlamlı bir biçimde kodlanarak depolanması gerekir.
Unutma ve Uzun Süreli Bellek Duyusal kayıttan ve KSB`ten atılan bilgi kaybolur,unutulur ve hiçbir çaba bu bilgiyi geri getiremez. USB`deki bilgi, uygun ipuçları ile geri gelir.
Bilgiyi İşleme Kuramı ve Ders Tasarımı Dikkati Çekme Hedeften Haberdar Etme ve Güdüleme Ön Öğrenmeleri Hatırlatma Uyarıcı Materyalleri Sunma Öğrenciye Rehberlik Etme Davranışı Ortaya Çıkarma Dönüt Düzeltme Verme Değerlendirme Öğrenilenleri Transfer Etme
Duyusal Bellek Görsel bilgi Ayrı Süreçler İşitsel Bilgi Alıcılara gelen bilgiyi kullanır. Görsel bilgi İşitsel Bilgi Ayrı Süreçler Çalışan (Kısa Süreli) Bellek Dikkatin yöneldiği bilgiyi kullanır. Bir defada en fazla 7 ± 2 (5-9) birimlik bilgiyi işleyebilir. Uzun Süreli Bellek Nisbeten değişmez hiyerarşik bir ağ (şema) biçimde depolanan tüm bilgi ve becerileri kullanır. Kapasitesi sınırsızdır. http://education.arts.unsw.edu.au/CLT_NET_Aug_97.HTML
Duyusal Kayıt
Geçmiş Yaşantılar - Beklentiler Algı ve dikkat Yabancı ve farklı uyarıcılar dikkat çekicidir. Orta derecede karmaşık uyarıcılar. Öğrenilmiş ipuçları Bireyin beklenti ve ihtiyaçları Geçmiş Yaşantılar - Beklentiler
Öğrencinin Dikkatini Çekme Yolları Fiziksel uyarıcılar (Mimar Sinan) Aykırı uyarıcılar (alkol-su) Duygusal uyarıcılar Emir verici uyarıcılar
Kısa Süreli Bellek (işleyen bellek)
Özellikleri: Sınıf Ortamında; Karşılaştırır, eşleştirir. Öğretmen aynı anda bilgi vermemeli. Bilgilerin uzun süreli belleğe geçmesine yardımcı etkinlikler düzenlemeli Sorular sorarak tam öğrenmeyi sağlamalı Karşılaştırır, eşleştirir. Bütünleştirir. Telefon numarası Davranış Buraya Gelen Bilgi; Tekrar yoluyla davranışa dönüşür 20 sn içinde unutulur Zihinsel tekrar ve kodlama yapılarak uzun süreli belleğe gönderilir.
Kısa Süreli Belleği Güçlendirmek İçin; Otomatiklik kazanmak
Kısa Süreli Bellekte Bilgiyi Saklama Süreçleri Sürekli Tekrar Gruplama
Uzun Süreli Bellek
HATIRLAMA
Öğrenme Stratejilerinin ve Bilişbilgisinin Öğrenme Sürecindeki Rolü Uyarıcılara DİKKAT! Bilginin kısa süreli belleğe geçmesi Bilgileri ilişki kurarak örgütleme Uzun süreli bellekte…. bütünleştirme
Öğrenme stratejileri (Uzun Süreli Bellekte Bilgiyi Saklama Süreçleri) Tekrar Anlamlandırma (Kongre) Örgütleme
Örgütleme Yolları Çizelge, tablo ve matrisler Hiyerarşik Yapılar Genişletme/Eklemleme Eski bilgilerin hatırlanması Eklemlenen ağlar ve şemalar Benzetimler (su şebekesi-kan dolaşımı)
Bilgiyi Geri Getirme Yolları Bilginin ilk öğrenildiği zaman ve mekân Olayı aşamalı bir şekilde yapılandırma Arama-taramada sistematik bir strateji.(o güne yakın önemli olayları düşünme) Alfabeyi kullanma Tüm duyu organları Kodlama ne kadar zenginse çağrışım o kadar güçlü olur
UNUTMA…. Karışma Geriye ket vurma İleriye ket vurma
METACOGNİTİON (Üst-biliş) İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendini bilmezsin Bu nice okumaktır. Yunus Emre Motivasyon Bilgiyi İşleme Süreci
Öğretmenlere Öneriler Konuya dikkat çekerek başlama, isimleriyle hitap etme,jest ve mimikler, hareket, Konuya karşı ihtiyaç uyandırma Kendi cümleleriyle özetleme Önemli - önemsiz bilgi Anahatları yazma, grafik şema Sorular, dönüt-düzeltme.
FARKLAR
Davranışçı psikologlar, davranışa neden olan ve davranışı takip eden uyarıcıları gözleyerek öğrenmeyi açıklamaya çalışmışlardır. Davranışçılar için uyaran ve bu uyarana organizmanın verdiği tepki önemlidir. Uyaranla tepki arasında zihinde olup biten süreçler gözlenebilir olmadığı için davranışçılar bunlar ile ilgilenmezler. Bilişsel yaklaşımcılar ise, uyarıcının birey tarafından algılanmasından itibaren bireyde meydana gelen içsel süreçler ve öğrenmeye etki eden bireysel özellikler ile ilgilenir.
Bilişsel Kuramcılar; öğrenmeyi bireyin içsel kapasitesindeki değişme olarak görür. Davranışçılar, öğrenmeyi davranış değişmesi olarak tanımlarken
Davranışçı kuramlar; davranışın öğrenildiğini belirtirler. Bilişsel Yaklaşımcılar ise, bilginin öğrenildiğini ve bilgide meydana gelen değişmenin davranışa yansıdığını savunurlar.
Davranışçı yaklaşıma göre; dıştan verilen pekiştireçler öğrenmede önemlidir. Bilişsel yaklaşıma göre, dıştan verilen pekiştireç organizmanın yaptığı davranışla ilgili geri bildirim sağlar. Ayrıca, öğrenmede dışsal pekiştireçlerin yanı sıra başarılı olma gibi içsel pekiştireçler de önem taşır.
Bilişselciler, problem çözme, kavram öğretimi gibi karmaşık davranışlar ile ilgilenmişlerdir. Davranışçılar, genelde hayvanlar ve basit davranışlar üzerinde deneyler yaparak öğrenmenin kurallarını bulmaya çalışırken
Bilişsel yaklaşımcılar ise, öğrenmenin zihinsel bir süreç olduğunu belirtir. Öğrenmenin oluşabilmesi için, anlama, anlam verme, problem çözme gibi organizmanın içinde yer alan süreçlerin incelenmesi gerekir. Davranışçılar, öğrenmeyi açıklayan tüm değişkenlerin çevrede olduğunu belirtir. Bu nedenle, öğrenmeyi anlayabilmek için çevrenin organizma üzerindeki etkisinin incelenmesi gerekir.