TÜRK-İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ YRD. DOÇ. DR. YÜKSEL NİZAMOĞLU 2. DERS
İslam Siyaset Düşüncesinin Temel Kaynakları Kur’an-ı Kerim Sünnet Kıyas İcma
Kur’an-ı Kerim Kur’an-ı Kerim ayetlerden meydana gelir. Ayetlerin bir kısmının hükme delaleti kesindir ve birden fazla manaya ihtimal bulunmadığından yoruma ve içtihada müsaade yoktur. İkinci kısım ayetler ise «hükme delaleti zannî» olan ayetlerdir ve bu ayetlerde müçtehitlerin farklı yorumlarına izin vardır. İslamiyet bir ilahi hukuk oluşturmuş ve bu yönden Müslümanlar Hıristiyanlardan ayrılmıştır. İslam, hayatın her yönünü kendi normlarına uydurmayı hedeflemiştir.
Kur’an-ı Kerim Kur’an-ı Kerim ayetleri tasnif edilecek olursa; 60 civarında ayet siyasetle ilgilidir (Yaklaşık % 1’i) Siyasi yapı ile ilgili ayet yoktur. Kur’an’ın % 95’i itikat, ibadet ve ahlaki faziletlerle ilgilidir. 250 civarında ayet hukuki düzenleme ile ilgilidir.
Kur’an-ı Kerim İslamiyet'in birinci hüküm kaynağı Kur’an’dır. Ondaki hükümlerle amel etmek farzdır ve hüküm bulunduğu sürece başka bir delile yönelmek caiz değildir. Kur’an’dan hüküm çıkarabilmek için istinbat metotlarını ve tefsir usulünü çok iyi bilmek gerekir. Bkz. Kahveci, a.g.e, s. 31-32.
Sünnet İslam siyaset düşüncesinin ikinci kaynağıdır. Sünnet, Peygamberimiz ’den sadır olmuş sözlü, fiili ve ikrarî davranışlardır. Sünnetin bağlayıcı olması için teşri’ amacıyla ve tüm insanlar için açıklama mahiyetinde sadır olması şarttır. Bu tür sünnet ihtilafsız delil ve kaynaktır.
Kıyas Kıyas, Kitap, sünnet veya icmada hükmü bulunmayan meseleye, aralarındaki illet birliği nedeniyle bu kaynaklardan birinde bulunan bir hükmü vermektir. Kitap ve Sünnet'teki zaman ve mekân üstü potansiyel zenginliğin önemli bir açılım alanını teşkil eder. Kıyas, değişen zaman ve mekânlara bağlı muhtemel ihtiyaç boşluklarına karşı, Kitap ve Sünnet'in referansı çerçevesinde her zaman başvurulabilecek öyle zengin bir kaynaktır ki, onun söz konusu olduğu yerde katiyen çareler bitmez.. ve bu açılım kapısı, ehil olanlara her zaman ardına kadar açıktır.
Kıyas Kıyasın delil olması; Kur’an, Sünnet ve icma ve akılla sabittir. Ancak kıyas ile hüküm vermeye ilk defa İmam Şafii tarafından sınır getirilmiştir. İmam Şafii’ye göre her önüne gelen içtihat yapamayacak, belli bir sistematiğe uyulacaktı.
İcmâ Fıkıh usulüne göre icma, Müçtehitlerin şer’i bir hüküm hakkında ittifak etmeleridir. Alimler, icmanın Kur’an ve Sünnetle sabit olduğunu belirtmişlerdir. «Ey iman edenler, Allah’a, Peygambere ve içinizden ulu’l emre itaat edin» (Nisa, 59) ayeti icmaya delil olarak gösterilmiş ve «ulu’l emr» alimler olarak algılanmıştır. «Ümmetim dalalette ittifak etmez» hadisi de diğer şer’i delildir.
İcmâ İcma iki çeşittir: Birincisi, ulema ve toplumun birlikte, ikincisi sadece ulemanın ittifak etmesidir. Ancak pratikte icmanın şartlarının oluşması çok zordur. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer hilafetleri döneminde önemli bir konu ortaya çıktığında Medine’de bulunan alimleri toplayıp çoğunluğun kararını uygulamışlardır. Hz. Ömer devrinde icma ile Irak ve Şam’ın fethinden sonra fethedilen arazinin paylaşılması yerine halkta bırakılıp «haraç» vergisi konulmuştur. Yine Peygamberimiz «fiyatlara narh» koymayı doğru bulmadığı halde sonraki dönemde icma ile «maslahat gereği» «narh» kararı alınmıştır. Bu hadise kamuoyunun kanuna yansıması olarak gösterilmiştir.
İcmâ İcmada yeni hukuk üretme ve bid’at-ı haseneyi tanıma yönü vardır. İcmaya atfedilen otoriteye göre İslam’da mezheplerin olmaması da gerekirdi. Ancak «Ümmetimin ihtilafı rahmettir» hadisi sonucunda realite farklı olmuştur. İcmâ
Örf Arapça bir kelime olan örf, yasalarla belirlenmeyen, halkın kendiliğinden uyduğu gelenek anlamındadır. Örf, yazılı ve sözlü, muteber ve muteber olmayan şeklinde tasnif edilmektedir. Muteber örf; şer’i delile aykırı olmayan, haramı helal yapmayan, vacibi iptal etmeyen uygulamadır. Bu sınıf örfün şer’i kaynak ve delil olacağı alimlerce kabul edilmiştir. Hüküm verilirken dikkate alınması gerektiği belirtilmiştir. İslam hukukuna göre insanların adet haline getirdiği ve aklın tasvip ettiği hususları dikkate almamak insanları sıkıntıya düşürür. Bundan dolayı İslam’dan önceki pek çok Arap adeti ya aynen, ya da yeni düzenlemelerle devam ettirilmiştir. Örfe dayanan hükümler, zaman ve mekana dayalı olarak örfün değişmesiyle değişebilir.
Kaynaklar Niyazi Kahveci, İslam Siyaset Düşüncesi, Türk Demokrasi Vakfı, Ankara 1996. İA ilgili maddeler.