MANZUME VE ŞİİR
Nazım : Belli bir ölçü ve uyak düzenine bağlı dizelerle (mısralarla) oluşturulan anlatım şekli. Manzum Eser: Nazımla yazılan eser. Manzume:Alt alta sıralanan dizelerden oluşan,her dizesi büyük harfle başlayan,sanatsal değer taşıma zorunluluğu olmayan, ölçülü ve uyaklı metin.
Manzum olarak yazılmış tüm eserler,şiir olarak kabul edilmez. Bir söz grubunun şiir sayılması için; özgün imgelere sahip olması, şiirsel bir anlatımının olması, çağrışım gücü yüksek sözcüklerle yazılması, güzel sanat eseri sayılma özelliklerini üzerinde taşıması gerekir.
MANZUME VE ŞİİR ARASINDAKİ FARKLAR Manzume düz yazıyla anlatılabilir; ama şiirde anlatılanlar düz yazıyla anlatılmaz. 2.Manzumede olay örgüsü vardır ;ama şiirde yoktur. 3.Manzumede yaşanabilecek olaylar anlatılır;ama şiirde bireysel,hayal ürünü olaylar anlatılır.
4.Manzumeler didaktik metinlerdir;ama şiirlerin hepsi didaktik değildir. 5.Manzumede sözcükler genelde gerçek anlamıyla kullanılır ;ama şiirde çok anlamlılık vardır.
Hangisi manzume, hangisi şiirdir? KAR KAR Göklerden uçan kara bulutlar Kardır yağan üstümüze geceden, Serpiyor göklerden kucak kucak kar Yağmurlu, karlı bir düşünceden, Ormanın uğultusuyla birlikte Bembeyaz dallara serçeler konmuş Ve dörtnala dümdüz bir mavilikte Hep yollar kapanmış,dereler donmuş Kar yağıyor üstümüze inceden. Bütün sertliğiyle geldi karakış Buğulandıkça yüzü her aynanın Damların üstünde karlar bir karış Beyaz dokusunda bu saf rüyanın Göğe uzanır tek tenha bir kamış Ağaçlar kökünden kopacak gibi Sırf unutmak unutmak için, ey kış Bir türlü dinmiyor başlayan tipi Büyük yalnızlığını dünyanın
Konularına Göre Şiir Türleri 1) Lirik Şiir: Duygu ve düşünceleri coşkulu bir biçimde dile getiren şiirlerdir. Aşk, ayrılık, sevgi, yaşama sevinci, çaresizlik,ölüm gibi konular işlenir.
Serenad Yeşil pencerenden bir gül at bana, Işıklarla dolsun kalbimin içi. Geldim işte mevsim gibi kapına Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ. Açılan bir gülsün sen yaprak yaprak, Ben aşkımla bahar getirdim sana; Tozlu yollarından geçtiğim uzak İklimden şarkılar getirdim sana. Şeffaf damlalarla titreyen, ağır Koncanın altında bükülmüş her sak. Seninçin dallardan süzülen ıtır, Seninçin karanfil, yasemin zambak... Bir kuş sesi gelir dudaklarından; Gözlerin, gönlümde açan nergisler. Düşen öpüşlerdir dudaklarından Mor akasyalarda ürperen seher. Pencerenden bir gül attığın zaman Işıkla dolacak kalbimin içi. Geçiyorum mevsim gibi kapından Gözlerimde bulut, saçlarımda çiğ. Ahmet Muhip Dıranas
Karasevda Bir kere sevdaya tutulmaya gör; Ateşlere yandığının resmidir Karasevda Bir kere sevdaya tutulmaya gör; Ateşlere yandığının resmidir. Aşık dediğin, Mecnun misali kör; Ne bilsin alemde ne mevsimidir. Dünya bir yana, o hayal bir yana; Bir meşaledir pervaneyim ona. Altında bir ömür döne dolana Ağladığım yer penceresi midir? Bir köşeye mahzun çekilen için, Yemekten içmekten kesilen için, Sensiz uykuyu haram bilen için, Ayrılık ölümün diğer ismidir. Cahit Sıtkı Tarancı
2) Pastoral Şiir: Çoban ve kır yaşamını, doğa güzelliklerini anlatan şiirlerdir. Süsten, gösterişten, yapmacıktan uzaktır. Bukolik şiir( çoban şiiri ) de denir. a) İdil: Bir ozanın, çobanın ağzından kır yaşamının güzelliğini anlatan şiirler. b) Eglog: Birkaç çobanın karşılıklı konuşmaları yoluyla oluşturulur. Bir olay üzerine kurulur.
BİNGÖL ÇOBANLARI Daha deniz görmemiş bir çoban çocuğuyum. Bu dağların eskiden aşinasıdır soyum. Bekçileri gibiyiz ebenced buraların, Bu tenha derelerin, bu vahşi kayaların Görmediği gün aynı pınardan doldurup testimizi Kırlara açılırız çıngıraklarımızla. Okuma yok,yazma yok, bilmeyiz eski yeni, Kuzular bize söyler yılların geçtiğini, Arzu, başlarımızdan yıldızlar gibi yüksek; Önümüzde bir sürü, yanımızda bir köpek, Dolaştırıp dururuz aynı daüssılayı. Kemalettin Kamu
Gümüş bir dumanla kapandı her yer Yer ve gök bu akşam yayla dumanı Sürüler , çeşmeler , sarı çiçekler Beyaz kar, yeşil çam, yayla dumanı Yanık bir kaval sesi geliyordu uzaktan Derdi dağlardan aşkın ak abalı bir çobandan Önünde sürüleri ardında sürüleri İniyordu yemyeşil, dumanlı bir yamaçtan
3) Didaktik Şiir: Bilim, sanat, felsefe, din gibi alanlarda yazılan ve birtakım kuralları, ilkeleri öğretmeyi amaçlayan şiirlerdir. Öğüt, bilgi içerir.
KARGA İLE TİLKİ Bir dala konmuştu karga cenapları; Ağzında bir parça peynir vardı. Sayın tilki kokuyu almış olmalı; Ona nağme yapmaya başladı: "Ooooo! Karga cenapları, merhaba! "Ne kadar güzelsiniz; ne kadar şirinsiniz "Gözüm kör olsun yalanım varsa "Tüyleriniz gibiyse sesiniz "Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın." Keyfinden aklı başından gitti bay karganın; Göstermek için güzel sesini Açınca ağzını düşürdü nevalesini. Tilki kapıp onu dedi ki: "Efendiciğim, Size küçük bir ders vereceğim; Alıklar olmasa iş kalmaz açık gözlere; Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire" Karga şaşkın, mahcup biraz da geç ama, Yemin etti gayrı faka basmayacağına. (Çev: Orhan Veli)
LİSAN Güzel dil Türkçe bize Başka dil gece bize İstanbul konuşması En saf, en ince bize Yeni sözler gerekse, Bunda uy herkese, Halkın söz yaratmada, Yollarını benimse. Ziya Gökalp
4) Dramatik Şiir: Anlatılanlar okuyucunun gözü önünde bir tiyatro gibi canlandırılır. Eski Yunan edebiyatındaki trajediler, komediler dramlar bu türe örnektir. Manzum tiyatrolardaki konuşmalar şiirsel olduğundan bu türe örnektir.
PHİLOKLEON: Dostlar çoktan duydum sesinizi Ama çıkıp gelemem ardınızdan Bırakmıyorlar beni mahkemeye Gidip yargı vermeye Canlara kıymaya bırakmıyorlar KORO: Kimmiş o? Söyle dostlarına Kimmiş seni eve kapayan Kendi oğlum. Ama duymasın sakın Şurada yatmış uyuyor, Alçak sesle konuşun. Niçin yapıyor bunu? Oğlun ne ister senden? "Yargıç olma, can yakma" diyor. Sözünü dinlersem Kuş sütüyle besleyecekmiş beni istemem eksik olsun kuş sütü. Aristophanes
5) Satirik Şiir: Toplumdaki düzensizlikleri, tutarsızlıkları, kişisel çarpıklıkları iğneli bir dille anlatan şiirlerdir. Divan edebiyatında “hiciv”, halk edebiyatında “taşlama”, günümüz edebiyatında da “yergi” adını alır.
Bir arzuhal yazsan makama varsan Ağlasan derdini davanı sorsan Ağır hasta olsan hekime varsan Yarana bir ilaç sürmez parasız. Mahkeme meclisi icad olduğu, Çeşme-i rüşvetin akmaklığından Kaza bela ile âlem dolduğu Kazların kadıya uçmaklığından Seyrâni
Benim bu gidişe aklım ermiyor Fukara halini kimse sormuyor Padişah sikkesi selâm vermiyor Kefensiz kalacak ölümüz bizim
6) Epik Şiir: Savaş, kahramanlık, yiğitlik konularını destana özgü bir anlatımla ele alan şiirlerdir. Gerçekle düş yan yanadır. Ulusların hayatında derin izler bırakan tarihsel bir olayları dile getiren destanlar epik şiir sayılır.
Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! Ak tolgalı beylerbeyi haykırdı:”İlerle!” Bir yaz günü geçtik Tuna’dan kafilelerle. Şimşek gibi bir semte atıldık yedi koldan Şimşek gibi Türk atlarının geçtiği yoldan.
Bir gün dolu dizgin boşanan atlarımızla yerden yedi kat arşa kanatlandık o hızla Cennette bugün gülleri açmış görürüz de Hala o kızıl hatıra titrer gözümüzde Bin atlı, akınlarda çocuklar gibi şendik; Bin atlı o gün dev gibi bir orduyu yendik! Yahya Kemal Beyatlı