DİL GELİŞİMİ Prof. Dr. Kurtman ERSANLI
Dil, insanların düşünce, duygu, istek, deneyim vb Dil, insanların düşünce, duygu, istek, deneyim vb. yaşantılarını başkalarına aktarmak için kullandıkları temel iletişim aracıdır. Semboller dizisi olarak nitelendirilen ve sosyal yaşamın devamlılığını sağlayan dil, zihinsel etkinliklerin bir ürünüdür. Piaget göre dil gelişimi, bilişsel gelişiminin belirli bir aşamaya ulaşmasının doğal bir sonucudur. Zihin gelişimi dil gelişimini etkilerken; dil gelişimi de zihinsel gelişimini etkilemektedir. Dil ve düşünce iç içedir.
Bu işlevleri genel olarak üç başlık altında toplayabiliriz. Bunlar; Halliday’e göre dilin, yeni öğrenen çocukta tek işlevi varken, yetişkin dilinde çoklu işlevi bulunmaktadır. Bu görüşe göre dilin işlevi, dil gelişim düzeyi yükseldikçe artmaktadır. Bu işlevleri genel olarak üç başlık altında toplayabiliriz. Bunlar; Verilmek istenen bilginin anlatılması olan, anlatım işlevi; Verilen bilginin alıcıyı etkilemesi olarak ifade edilen, etki işlevi; İşaretlerin hem alıcı hem de verici tarafından ortak bir kavram olarak belirlenmesini sağlayan, açıklama işlevidir.
DİL GELİŞİMİ İLE İLGİLİ KURAMLAR Dilin öğrenilmesiyle ilgili üç ayrı görüş ileri sürülmüştür. 1. Sosyal öğrenme kuramcıları çocuğun dilini, anne-babasını model alarak ve taklit ederek öğrendiğini; 2. Davranışçılar da çocuğun çıkardığı seslere verilen pekiştireçler yardımıyla kazandığını ileri sürerlerken; 3. Biyolojik yapıyı ele alarak yaklaşanlar da insanın sesleri biçimlendirecek, heceler kurabilecek ve bu heceleri birbirine ekleyebilecek bir donanıma sahip olmasıyla açıklamaktadırlar. Hepsi de bu konuda ilk üç yılın önemini vurgulamıştır.
Davranışçı Kuram Bebekler rasgele çıkardıkları sesleri, kulaklarına hoş geldikleri için tekrar ederler. Bu eylemlerinden duydukları mutluluklarını gülümsemelerle dile getirirler. Böylece çocuk, çıkardığı seslerin kendisini bir sonuca götürdüğünü keşfeder.
Çocuk denemeleri esnasında günlük dildeki sözcüklere yakın olan sesleriyle ilgili tepkiler alır. Daha sonra aldığı tepki ile çıkardığı ses, arasında bağıntı kurmaya başlar. Çocuğun başlangıçta rasgele çıkardığı ses belli bir tepki ya da varlıkla şartlanma durumuna girer. Davranışçılara göre, dil öğrenme ile başka bir şeyi öğrenme arasında fark yoktur
Psikolinguistik Kuram Bu kuramın önde gelen temsilcilerinden A.Noam Chomsky ve Leneberg, dil gelişiminin biyolojik temele dayandığını ileri sürmektedirler. Psikolinguistikçiler, insanların dil öğrenme mekanizmalarına sahip olarak dünyaya geldiğini ileri sürerler. Yani, insanın dili konuşmak üzere programlandığı için, dil öğrenme yeteneğiyle doğduğunu kabul ederler.
Çevre koşulları, sadece çocuğun hangi dili, hangi sözcüklerle konuşacağını belirler. Çocuğa düşen, sadece çevrenin sağladığı bilgi ile boşlukları doldurmaktır. Çevre dil için malzeme vermenin yanında, çocuğu konuşmaya da yönlendirmektedir. Dil gelişimini biyolojik ve psikolojik temellere dayandırarak açıklamaktadır.
Vygotsky ve Piaget’nin yaklaşımları birlikte dikkate alındığında dil gelişiminin, zihin gelişiminin bir parçası olduğunu söyleyebiliriz. Dil düşünceye paralel gelişmektedir, dil ve düşünme birbiriyle oldukça iç içe ve karşılıklı etkileşim halindedir. Psikolinguistikçilere göre dil gelişimi, olgunlaşma ve yaşantıların etkileşim sürecinin bir ürünüdür. Bu nedenle dil gelişimi, bireyin olgunlaşma ve geçirdiği yaşantıların zenginliğiyle doğru orantılıdır.
Lenneberg’e göre beyindeki sağ ve sol küresel denetimle ilgili yapılanma, 2 yaşında oluşmaya başlar ve 10–12 yaşlarında oluşum ve odaklanma tamamlanır. Bu odaklanma bitmeden, çocuk bir yabancı dili de rahatlıkla öğrenebilir.
Sosyal Öğrenme Kuramı Bu kuramının öncüsü A. Bandura’ dır. Bu kurama göre öğrenme, bellekteki model davranışın temsili ve uygulanmasıyla oluşmaktadır. Çocuk, çevresinde olup bitenleri gözleyerek yeni bilgiler kazanır. Seçtikleri üzerinde yoğunlaşan çocuk, onları taklit eder, onlarla ilgili sembolleri kodlar ve belleğe transfer eder.
Sosyal öğrenme kuramcılarına göre çocuk, başta anne-baba olmak üzere sürekli iletişim halinde olduğu insanları model alarak, onları taklit etmesi, çevresindekilerin bunu pekiştirici ve düzeltici geri bildirimler vermesi süreci ile konuşmayı öğrenmektedir. Kısacası dil gelişimi, sosyalleşme süreci içinde gerçekleşmektedir.
DİL GELİŞİM EVRELERİ Dilin kullanımındaki bazı gelişimsel özellikler dikkate alınarak dil gelişimi, beş evrede incelenmiştir. Bu evreler birbirinden kesin hatlarıyla ayrılmış değil, anlaşılmayı kolaylaştırmak için yapılan sistematik bir yaklaşımdır. Bu yaklaşım, dil öğrenimin dereceli bir süreç olduğu anlayışını da desteklemektedir.
1. Ses Çıkarma ve Ağlama Evresi ( 0 – 4 ay ) Bebeğin ilk çıkardığı ses, ağlamadır. Ağlama, kendisini çevresine anlatmak için bir iletişim aracı durumuna dönüşür. Dil geliştikçe ağlama azalmaktadır.
Ağlamanın dikkat çekmek için bir yöntem olduğunu üç aylıktan itibaren anlamaya ve kullanmaya başlarlar. Gereksinimlerini ifade etmek için ağlayan bebek, genellikle “o-u” gibi ünlü ve “ng-m” gibi ünsüz sesleri çıkarırlar. Bu sesler lokalize olmaya başladığı andan itibaren bebek, dil gelişiminde yeni bir evreye girmiştir.
2. Cıvıldama Evresi ( 4 – 12 ay ) Bebek, dünyaya geldikten bu evreye kadar çevresiyle ilişki kurmak için bedenini kullanmakta iken, bu dönemin sonlarına doğru sesini kullanabileceğini anlar. Ağlama şeklinde başlayan sesli iletişim, çığlıklar ve cıvıldama şekline dönüşür. Bu dönüşüm süreci bebeğin, yaptıklarından mutluluk duyduğu ilk eylemlerdir.
Dördüncü aydan itibaren başlayan cıvıldama evresi, bebeklerin anlamı olmayan sesleri çıkarma, bir başka deyişle; ses çıkarma organlarını kullanmaktan hoşlanmaya başladığı bir evredir. Bu evrede bebek, “agu” “gu” “agu” “gu” “gu” “ba” “bap” “ba” “bap” “bab” “ba” “da” “da” “ma” “ma” gibi ünlü ve ünsüz sesleri birleştirerek; yedinci aydan itibaren de “ba-ba”, “de-de”, “ma-ma” şeklinde heceleri birleştirerek heceleme sesleri çıkarmaya başlarlar.
Bebeğinin çıkardığı bu seslere, annesinin vereceği geribildirimlerle kurulan anne-bebek arasındaki psikolojik alışveriş, hecelemedeki tekrarı artıracağı gibi; bebek tarafından bu birleşik hecelerin belli bir varlığı ya da eylemi ifade ettiğinin anlaşılmasına da yardımcı olur. Böylece ses çıkarma şeklinde başlayan bu iletişim, giderek sosyal bir içerik kazanır. Altıncı aya kadar ana dilleri ne olursa olsun bütün bebekler aynı dili konuşur, aynı sesleri çıkarırlar. Bu dil, evrenseldir.
Altıncı aydan itibaren adıyla çağrıldığında tepki verir. Konuşulanı anlama, konuşmadan önce gelir. Yetişkinlerin kullandığı “yapma”, “hayır” gibi sözcüklerin anlamlarını, kullananların ses tonlarından ve el hareketlerinden anlar, fakat bir yaşına kadar kendini ifade edemez. Bebek bazı kavramların ve eylemlerin anlamını anlamaya başladığı andan, yaklaşık on ikinci aydan itibaren yeni bir evreye girer.
3. Tek sözcükle Anlatım Evresi ( 12 – 18 ay) Bu evreye kadar bebeklerin söze dayalı zihinsel etkinlikleri sınırlıdır. İlk yıllarda sesli harfleri sessiz harflerden daha çok kullanır. İlk kullanılan sessiz harfler “b”, “d”, “m” ve “p” dir. İlgisini konuşmaktan daha çok çevresini keşfetmeye verir. Bebek, bu dönemde isteklerini bir sözcükle dile getirir.
Kendi ismini öğrenir. 1,5 yaşına doğru “ver”, “koş”, “al”, “at” gibi sözcükleri kullanır, “iyi” ve “kötü” sıfatlarını anlar. “Morgem” olarak nitelendirilen yani, tek bir sözcükle düşüncelerin ifade edildiği bu evre, konuşmaktan daha çok anlama becerisinin geliştiği bir evredir. Nesnelerin adını bilmiyorsa, o nesnenin genel olan bir özelliğini temel alarak, ona kendince bir ad verir. Bir yaşından sonra bebeklerin, gelişim enerjisi genellikle psiko-motor alana kaydığı için konuşmalarında geçici bir duraklama görülür.
4. İki Sözcükle Anlatım Evresi ( 18 – 24 ay ) Bebeğin dilin gramer yapısıyla ilgili çabaları, isim ve fiilden oluşan “anne ver”, “baba al” gibi iki sözcüklü cümleleri kullanmasıyla başlamıştır. İki yaşına geldiğinde iki sözcükle karmaşık düşünce yapısını belirten cümleler kurar. “Telgraf” ya da “telegrafik” anlatım adı verilen bu cümlelerin anlamları çocuğun çevresindekilerce bilinir. Bu mesajları çocuğun amaçlarına en yakın olarak, onun zihnindeki bağlantıları bildiği için annesi anlayabilir.
Dilbilgisi Kurallarına Uygun Olarak İlk Konuşma Evresi ( 24 – 60 ay) Çocuk üç yaşına geldiğinde temel ihtiyaçlarını dile getirebilecek düzeyde konuşabilir. Bu yaşlarda geçmiş zaman kipini çok kullanır. “Tekil ve çoğul” kavramlarını, “burada ve orada” zarflarını ve “sen ve ben” zamirlerini bilir ve kullanır. Dış görünüşleri ile benzer özellikler taşıyan varlıkları aynı kavramla dile getirirler. Dil gelişiminin de genelden özele bir yol izlendiği görülür.
Konuşkanlık ve hayal yaşı olarak nitelendirilen dördüncü yaşta grameri düzelmiş ve cümle kurması gelişmiştir. Altı yaşına geldiğinde dil, gelişimi alanında sebep-sonuç ilişkisini anlayacak ve ifade Soru sorma ve konuşma isteği bu evrede üst düzeye çıkar. dil gelişimi diğer gelişimlerle iç içedir. Özellikle bilişsel gelişim, dil gelişiminin eksenini oluştururken, duyu organlarının gelişmesi de dil gelişimini yakından etkilemektedir.
Diğer gelişim alanlarında olduğu gibi dil gelişiminde de bireysel farklılıklar görülebilir. Bu farklılıklar, çocuğun bilişsel yeterliliğine, olgunlaşma düzeyine bağlı olduğu kadar çevresindekilerin tutumlarıyla da yakından ilgilidir.
İlk yıllarda dil gelişiminde cinsiyetler arasında bir fark görülmezken, son çocukluk döneminde yetişkinlerle daha çok beraberlikleri olduğu için düzgün ve akıcı konuşmada olduğu gibi, sözcük bilgisi ve cümle yapıları bakımından da kız çocukları, erkeklere göre biraz daha ilerdedir. Bu fark, zamanla kapanmaktadır.