Web: Yaşasın Hayat
BEYİN YORGUNLUĞUNA DİKKAT EDİN ! Beyin yorgunluğunun bir değil binlerce nedeni var. Son yıllarda daha yaygın görülmesinin sebepleri ise saymakla bitmez. Kimi geleceğine ilişkin belirsizlik ve güvensizlikten, kimi bugünlerde daha yoğun yaşadığı gerginlik, bunaltı, kızgınlık, nefret ve benzeri olumsuzluklardan, kimi yetersiz mali güç, işsizlikten beynini yorgun düşürüyor. Beyin yorgunluğu bilimsel literatürde “psikolojik yorgunluk”, Anadolu’da ise “gönül yorgunluğu” olarak tanımlanıyor. NE OLUYOR? Son yıllarda daha yaygın görülmesinin sebepleri ise saymakla bitmez. Kimi geleceğine ilişkin belirsizlik ve güvensizlikten, kimi bugünlerde daha yoğun yaşadığı gerginlik, bunaltı, kızgınlık, nefret ve benzeri olumsuzluklardan, kimi yetersiz mali güç, işsizlik, eşten, çocuktan ayrı düşme, ev, köy, mahalle, şehir değiştirmelerden, kimi arkadaş, dost, aileden, yani sosyal çevresinden kopma, kimi “koca baskısı-eş dırdırı”, patron stresinden beynini yorgun düşürüyor. Probleminizin adına ister “beyin yorgunluğu”, ister “gönül yorgunluğu”, ister “psikolojik yorgunluk” deyin, iç dünyanızdaki çatışmalardan, gelgitlerden, kopmalardan, eksilme ya da patlamalardan, bölünme ve çatlamalardan, daha da kötüsü aidiyetinize ilişkin kopmalardan kaynaklanabileceği aklınızda olsun.
Kramplar, kas ve eklem ağrıları, ağız kurumaları, bağırsak spazmları, reflü benzeri mide sorunları, unutkanlık, uyku problemleri, odaklanma güçlükleri ve sık sık hasta olma halleri neredeyse o kişinin “yol arkadaşları” haline gelebiliyor. Sorununuza sakın ola ki sadece vitamin hapları, uyku ilaçları, ağrı kesiciler vs ile çözmeye kalkmayın. Önce bir kendi çapınızda “iç hesaplaşma” yapın -ama bunu samimiyetle gerçekleştirmeye bakın. Aktif ol, kansere yakalanma! Araştırmalar, fiziksel aktivitenin kadınlarda ve erkeklerde kalın barsak kanserleri ile kadınlarda menopoz sonrası oluşan meme kanseri ve endometriyum (rahimin iç tabakası) kanserlerine yakalanma olasılığını azalttığını gösteriyor. Bu koruyucu etkinin nedenleri arasında, düzenli fiziksel aktivitenin; - kandaki insülin, östrojen gibi mevcut kanser hücrelerinin büyümesini destekleyen hormonları ayarlaması, - kanda şeker dengesini koruması, - toksik maddelerin deposu olan yağ dokuyu azaltması ve - bağışıklık sistemini desteklemesi sayılabilir. İmkanı olan herkese omega-3’ten zengin bir beslenme planı oluşturması ve fırsat buldukça da “omega-3 takviyesi kullanmasını” tavsiye ediyorum. Sayın Prof.Dr.Osman Müftüoğlu’nun tarihli Hürriyet Gazetesindeki makalesinden alıntı yapılmıştır.