ASIM YAZAR Et ve Balık Kurumu Camii Imam Hatibi 07/03/2014 T.C. SİNCAN MÜFTÜLÜĞÜ İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal. MİLLİ VE MANEVİ DEĞERLERİMİZİ KORUYALIM ASIM YAZAR Et ve Balık Kurumu Camii Imam Hatibi 07/03/2014
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal. Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım. Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım! Kükremiş sel gibiyim: Bendimi çiğner, aşarım; Yırtarım dağları, enginlere sığmam taşarım. Garb'ın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar; Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var. Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar, ''Medeniyet!'' dediğin tek dişi kalmış canavar? Arkadaş! Yurduma alçakları uğratma sakın; Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın. Doğacaktır sana va'dettiği günler Hakk'ın... Kim bilir, belki yarın, belki yarından da yakın. İSTİKLAL MARŞI Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehrene ey nazlı hilal! Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celal? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklal
Bu iki temel kaynaktan hareketle kıyas ve icma olmak üzere قُلْ إِن كُنتُمْ تُحِبُّونَ اللّهَ فَاتَّبِعُونِي يُحْبِبْكُمُ اللّهُ وَيَغْفِرْ لَكُمْ ذُنُوبَكُمْ وَاللّهُ غَفُورٌ رَّحِيمٌ ‘‘ (Ey Muhammed) De ki: “Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Çünkü Allah çok bağışlayandır, çok merhamet edendir.” Bu iki temel kaynaktan hareketle kıyas ve icma olmak üzere iki temel kaynağın yanı sıra, daha birçok kaynak geliştirilmiştir.
Konumuzla ilgili hadis şöyledir. لَيْس المُؤْمِنُ بالطَّعَّانِ ، وَلا اللَّعَّانِ ، وَلا الْفَاحِشِ ، وَلا الْبَذِيء » ‘‘ Mümin, insanları lanetlemeyen, kötü söz ve çirkin davranışlar sergilemeyen kimsedir.” İnsan olarak bize yakışan konuştuğumuz zaman incitmeden, kötü kelimeler kullanmadan ve kendi dilimizin güzelliklerini kullanarak hoş söz söylemek olmaktır.
bir toplumun kültürünü oluşturur. yüzyüze geldiği engeller karşısında dirençli ve Muzaffer kılan, o toplumu oluşturan bireyler arasındaki milli dayanışma ve birlik ruhudur. Her toplumun, kendine özgü milli ve manevi değerleri vardır. Din, dil, ahlak, gelenek ve görenekler bunlar arasındadır. Milli ve manevi değerler, bir toplumun kültürünü oluşturur. Toplumun birlik ve beraberliğini güçlendirir.
Milletleri ayakta tutan millî ve manevî değerlerdir. Bu değerler, milletlerin birlik beraberlik ve toplumsal dayanışma içerisinde yaşamasını ve milli kimliğiyle tarih sahnesinde yer almasını sağlamaktadır. Milletler, söz konusu değerleri gelecek kuşaklara aktardığı oranda varlıklarını sürdürürler. Tarih, bize milli ve manevi değerlerine sahip çıkmayan ve başka milletleri körü körüne taklit edip milli şahsiyetlerini kaybedenlerin dünya coğrafyasından silinip yok olduklarını göstermektedir. Bu yüzden, bir toplumu içten yıkmak isteyenler, inanç, ahlak ve milli değerleri yok etmeyi ilk hedef olarak seçmektedirler.
ne kadar eskiye dayanırsa dayansın, Geçmişi ve kültürü ne kadar eskiye dayanırsa dayansın, milli ve manevi bağlarının parçalanması, bir toplumda dejenerasyonun baş göstermesini, ardından da bölünmeyi ve yok olmayı kaçınılmaz hale getirir. Tarih; güçlenmiş, yükselmiş, zenginleşip büyümüş fakat …. milli şuurunu kaybetmesinden dolayı varlığını yitirmiş toplumların örnekleriyle doludur.
sayısız tehdit ve zorluk karşısında asırlarca ayakta kalması, Türk Milleti'nin sayısız tehdit ve zorluk karşısında asırlarca ayakta kalması, hiçbir zaman boyunduruk altına girmeden varlığını sürdürmesi, her biri diğerinden güçlü 16 büyük devlet kurarak milyonlara hükmetmesi, insanımızın milli birlik konusundaki duyarlılığının ve titizliğinin bir sonucudur. Türk insanının bu husustaki kararlılığı, milletimizi tarih sahnesinde yüzyıllardır lider ve öncü konumda tutmuştur
dinimizin güzel prensipleriyle yoğrulmuştur. Yüce dinimizle milli kültürümüz adeta bütünleşmiş ve dinimizin güzel prensipleriyle yoğrulmuştur. Sevgi, saygı ve fedakârlığın geliştirilmesinde, toplum hayatımızın ahenkli ve sağlam bir şekilde devam ettirilmesinde, gençlerimizin ve çocuklarımızın yetiştirilmesinde, manevi değerlerimizin ve milli kültürümüzün katkısı büyüktür. Özellikle genç kuşakları bu değerler çerçevesinde eğitmek ve yetiştirmek oldukça önemlidir.
Çünkü gençlerin dini ve ahlaki değerlerden uzaklaşmaları, örf ve adetlerimize uymayan davranışları benimsemelerine, zararlı akım ve alışkanlıkların tuzağına düşmelerine yol açmaktadır. Bu itibarla geleceğimizin teminatı olan gençlerimizi, milli, manevî ve kültürel değerlere uygun yetiştirmek, anne-baba - eğitimci ve toplum olarak hepimizin görevidir. Nitekim Yüce Allah (c.c.), dini ve ahlakî prensiplere sahip çıkarak kimlik ve şahsiyetimizi korumamızı emretmiş ve şöyle buyurmuştur:
benim dosdoğru yolumdur. وَاَنَّ هَذَا صِرَاطِى مُسْتَقِيمًا فَاتَّبِعُوهُ وَلاَ تَتَّبِعُوا السُّبُلَ فَتَفَرَّقَ بِكُمْ عَنْ سَبِيلِهِ ذَلِكُمْ وَصَّيكُمْ بِهِ لَعَلَّكُمْ تَتَّقُونَ "İşte bu din, benim dosdoğru yolumdur. Artık ona uyun. Başka yollara uymayın. Yoksa o yollar, sizi parça parça edip, doğru yoldan ayırır. İşte bunları, sakınasınız diye Allah size emreder." ( En'am, 6/153)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) de bizleri ahlakî çöküntüye neden olabilecek, birlik ve beraberliğimizi bozacak başka milletlerin örf ve adetlerini benimsemekten sakındırmıştır. Muhterem Kardeşlerim Milli ve manevi değerlere uygun davranışlar sergilemek, doğuştan gelen bir yetenek değildir. Çocuk neyin doğru neyin yanlış olduğu hakkında, açık bir düşünceye sahip olarak dünyaya gelmemektedir.
Çocuk; bu değerlere uygun hareket etmeyi, gelişimi içerisinde öğrenir. Çocuğun bu değerleri kazanması, öncelikle ailesinin çocuğa vereceği eğitim ve terbiye ile olur. Eğer ailede bu değerler yaşanıyorsa, çocuk da bu değerleri hayatına taşıyacaktır. Eğer aileden örnek alabileceği kimse yoksa, çocukta da bu değerleri yaşama davranışı körelecektir.
Aile, iyi ya da kötü tohumların yetiştiği ortamdır. İnançlar, dini ve ahlaki değerler örf ve adetler hep aile içinde kazanılır. Bir toplumun gücü, nüfusunun çokluğu veya yüzölçümünün genişliği ile değil, o toplumu oluşturan ailelerin sağlam ve sağlıklı değerlere sahip olması ile orantılıdır. Aile yapısı sağlam olmayan bir toplumun, uzun ömürlü olamayacağı açıktır.
Kur’an ve sünnetten uzak bir hayat, benliğin parçalanması ve Manevi değerlerden, Kur’an ve sünnetten uzak bir hayat, benliğin parçalanması ve yok olması demektir. Dini değerlerimize uygun davranışlar sergileyemeyen kimseler için; her arzu ve tutku, her türlü ideoloji, cinsellik, moda, gösteriş, aşırı tüketim, eğlence, alkol, uyuşturucu ya da bir takım sapık inanç ve düşünceler, gençlerimizin hayatını bütünüyle kuşatır.
Müslüman Türk Milleti, şartların gerektirdiği türlü zorluklara her zaman katlanmış, mukaddes değerleri uğrunda her türlü sıkıntıya seve seve talip olmuştur. Ahlâki değerlerine, dinine, milliyetine, bağımsızlığına, hürriyete ve adâlete düşkün Müslüman Halklarının omuz omuza vererek büyük bir güç haline gelmesi, materyalist düşünceye ve yaydığı sapkın felsefelere karşı en büyük darbenin indirilmesi anlamına gelecektir.
Şüphesiz, böyle bir gelişme dünya tarihinde bir dönüm noktası olacaktır. Aslında karşı karşıya olduğumuz sinsi saldırılar ve provokasyonlar, sahip olduğumuz gücü de ortaya koymaktadır. Eğer elele verir, Müslüman kimliğine, milli ve manevi değerlerimize sarılır ve tarihimizdeki kardeşlik geleneğini canlandırırsak büyük bir bunalım ve kargaşa içinde olan dünyaya da ışık tutmamız mümkün olacaktır
Değerli Müminler Din ise, Bir milleti millet yapan temel değerlerin başında milli ve manevi değerler gelmektedir. Vatan, bayrak, kültür, dil, marş vb. gibi unsurlar milli değerlerimizi Din ise, manevi değerlerimizi ifade etmektedir. Milli ve manevi değerlerimizin neler olduğunu ve hayatımızın neden vazgeçilmezlerinden olduğunu da ifade etmeye çalışalım.
VATAN adını alır. VATAN İşte belli bir toprak parçası üzerinde yaşayan dil, din, tarih ve kültür birliği bulunan bir toplumun teşkil ettiği birlik ona bir MİLLET özelliği kazandırırken, üzerinde yerleşilen toprak parçası da VATAN adını alır. Sınırları belli vatan toprağı, dış saldırılardan korunmuş, içte mal, can, ırz ve namus güvenliği sağlanmış, din ve vicdan özgürlüğü tanınmış olunca müminin yaşayabileceği bir belde sayılır.
Artık bu ülkenin bir tebeası olarak iç ve dış düşmanlara karşı bu toprakların savunulması özellikle saldırılan ülke mal, can, ırz güvenliği ve dinine sahip olmayı tehdit ediyorsa vacip olur. Çünkü mü'minin bu manevi değerlere sahip olması ve önceden elde ettiği hakları koruyabilmesi belli toprak parçası üzerinde güven içinde yaşamasına bağlıdır. Bu güveni tehdit eden güçlere karşı ülkeyi savunması bir görev olur.
Vatan vatanımızın önemini şöyle ifade etmektedir. işgal altında iken Namaz kıldırmayan sütçü imamlar ve onların haleti ruhaniyetlerini en güzel ifade eden Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşında vatanımızın önemini şöyle ifade etmektedir. Bastığın yerleri 'toprak' diyerek geçme, tanı! Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı. Sen şehid oğlusun, incitme, yazıktır, atanı. Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.
… Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şühedâ fışkıracak toprağı sıksan, şühedâ! Cânı, cânânı, bütün varımı alsın da Hudâ, Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüdâ. Vatanı sevmeği ecdat İMAN dan kabul etmişlerdir.
BAYRAK pamuk, atlas ve ipekten yapılmasına bağlı olmayıp, Devletleri temsil eden renk ve şekli özelleştirilmiş millî alâmet. Bayrak bir milletin varlığının ve BAĞIMSIZLIĞININ SEMBOLÜ, TARİHİNİN HATIRASIDIR. Değeri; pamuk, atlas ve ipekten yapılmasına bağlı olmayıp, temsil ettiği milletin kıymeti ile ölçülür. Devletin hâkimiyetini, bağımsızlığını ve şerefini temsil ettiği için bayrağa saygı gösterilir.
Osmanlılar döneminde, olduğu gibi günümüzde de devleti, milletin hükümranlığını temsil eden BAYRAK kesin olarak kutsal sayılır. Yere düşürmemek, düşmana bırakmamak, manevi haysiyetine dokunacak bir duruma sokmamak için ölüm dâhil her türlü fedakârlık göze alınır.
Ey ,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kızkardeşimin gelinliği, Bayrak milletin Nâmusudur Bayrak şairi olarak bilinen Arif Nihat Asya bayrağı Ey ,mavi göklerin beyaz ve kızıl süsü, Kızkardeşimin gelinliği, şehidimin son örtüsü! Ve Dalgalandığın yerde ne korku, ne keder... Gölgende bana da, bana da yer ver! diyerek bayrağın bağımsızlık ve hürriyetin sembolü olduğunu ne kadar güzel dile getirmiş.
Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’dur. İstiklal Marşımızın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoyu Anma Günü Her milletin yetiştirmiş olduğu kıymetli insanlar vardır. Bu manada Yüce Milletimizin bağrından nice kıymetli insanlar yetişmiş, dünya tarih sayfalarında yerlerini almışlardır. Bu kıymetli vatan evlatlarından biride Milli Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’dur.
Mehmet Akif, İstanbul'un Sarıgüzel semtinde, Sarı Nasuh mahallesinde 1873 yılında dünyaya geldi. Mehmet Akif'in olgunlaşmasında babasının tesiri fazladır. Arapça’yı ve dîne ait eserleri Mehmet Akif hep babasından öğrenmiştir. Mehmet Akif babası için «O benim hem babam, hem de hocamdır. Ben hayatta ne öğrendi isem ondan öğrendim» demiştir.
Mehmet Akif, Fatih rüştiyesini bitirmiş ve mülkiye mektebinin idâdî kısmına yazılmıştır. Burada da üç yıl okuyarak şahadetnamesini alan bu sefer Mülkiye'nin yüksek kısmına devama başlamıştır.
Mehmet Akif, Baytar Mektebine devam ettiği sıralarda Tanzimat devri son bulmuştur. 1888 senesinde girdiği bu Baytar Mektebinde Mehmet Akif hep başarı ile sınıf geçmiştir. Mehmet Akif Baytar Mektebini bitirince Ziraat Nezâreti (şimdiki Tarım Bakanlığı) Baytarlık İşleri Şubesinde vazife aldı.
Mehmet Akif, ilk şiirini 1895 de yayımladı. Bu şiir (Servet-i Fünun) adlı dergide çıkan (Kuran'a Hitap) adını taşıyan bir şiirdir. 4 Ekim 1906 da, esas baytarlık vazifesine ek olarak Halkalı Ziraat Mektebi Hocalığını da üzerine aldı. 11/11/1908 de İstanbul Darülfünunu Umumî Edebiyat Profesörlüğüne tayin edildi. Mehmet Akif'in en çok eser verdiği yıllar 1908-1910 yıllardır.
Mehmed Âkif'in 1911'de 38 yaşında iken yayımladığı ilk kitabı Safahat bağımsız bir edebi kişiliğin ürünüdür. Mehmed Âkif'in şiir anlayışı Batılı, hatta o dönemde Batı'da bile örneklerine az rastlanacak ölçüde gerçekçidir. Mehmed Âkif milletini ve dînini seven, insanlara karşı merhametli bir mizaca sâhip, şâir tabiatının heyecanlarıyla dalgalanan, edebî bakımdan kıymetli şiirlerin yazarı meşhur bir Türk şâiridir. İstiklâl Marşı şâiri olması bakımından da Millî Şâir ismini almıştır.
Her milletin kendine özgü bir marşı vardır. Bizim marşımız İstiklal Marşı ise, toplumsal birlikteliğimizden, düşmana esir olmamayı şeref saymaktan, bu vatan uğruna can vermekten, cennet vatanı kimselere bırakmamayı ahdetmekten ortaya çıkmıştır. Marşımız Mehmet Akif Ersoy tarafından kaleme alınsa da aslında İstiklal Marşı, her birimizin yüreğindeki sevdanın dışa yansımasıdır. Mehmet Akif Ersoy Milli Marşımız “İSTİKLAL MARŞI’NI’’ milli ve manevi değerlerimizin ortak paydası olarak dile getirmektedir.
İstiklal Marşının yazılması ile ilgili süreç şöyle gelişmiştir İstiklal Marşının yazılması ile ilgili süreç şöyle gelişmiştir. İstiklâl mücadelesinin başladığı ilk günlerden itibâren gazete yazılarıyla, vaazlarıyla, hutbeleri ve şiirleriyle halkın mücadele bilincine ulaşması için elinden geleni yapan Mehmet Akif, İstanbul’da durmamış ve Anadolu’yu belde belde, köy köy dolaşarak bu mücadelenin sadece Türk milletinin mücadelesi olmadığını, savaşın kaybedilmesi durumunda İslam’ın da paymâl edileceğini anlatmıştır. Halkın bilinçlenmesinde faaliyetleriyle büyük emek sarf eden Akif, 1920’de Büyük Millet Meclisi’ne Burdur Mebusu olarak girmiş ve mücâdelenin rûhunu, gerçek mahiyetini bu defa da halkın mümessillerine anlatmaya çalışmıştır.
Tacettin Dergâhındaki Eğitim Bakanlığı İstiklâl Marşı için yazılmış güfteleri incelemiş ancak içlerinde İstiklal Marşı olabilecek bir eser bulamamıştır. Bakan Hamdullah Suphi, Mehmet Akif ‘in marşa ödül koyulması nedeniyle katılmadığını öğrenince şaire yazdığı mektupta ödül konusunun uygun bir şekilde çözümlenebileceğini ve yarışmaya katılmasını belirtir. Aralık 1920 sonlarına doğru Ankara’ya gelen Akif eğitim bakanı Hamdullah Suphi’nin 5 şubat 1921 tarihli mektubuyla aldığı İstiklâl Marşı siparişi için şimdilerde müze olan Hacettepe’nin arkasındaki Tacettin Dergâhındaki odasına çekilerek marşı yazmaya başlar.
12 Mart 1921 günü kabul edilir. Paltosu olmayan Akif İstiklâl Marşı 17 şubat 1921 tarihinde Hâkmiyeti Milliye Sebilürreşat ta yayınlanır. İstiklal Marşı 12 Mart 1921 günü kabul edilir. Paltosu olmayan Akif Kazandığı BEŞ YÜZ Liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan “DARULMESAİ ’’ ye bağışlar.
İstiklal Marşı, “O benim değil milletimindir” demiştir. Yunan ordularının Anadolu içlerine kadar yayıldığı, Sevr Antlaşması’nın imzalandığı, cephelerden çeşitli haberlerin geldiği, Milli Mücadele’nin ve Meclisin en heyecanlı günlerinin yaşandığı bir dönemde Mehmet Akif Ersoy tarafından aynı heyecanla kaleme alınmıştır. Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’nı Safahat adlı kitabına almamış ve “O benim değil milletimindir” demiştir.
anma gününde vaazımızı İstiklal Marşımızın o güzel, o eşsiz, kabul edilişinin 93. yılında ve Mehmet Akif Ersoy’u anma gününde vaazımızı İstiklal Marşımızın o güzel, o eşsiz, yüreğimizin sesi olan mısralarıyla bitiriyoruz.
Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak; Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak. O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak; O benimdir, o benim milletimindir ancak. Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilâl! Kahraman ırkıma bir gül... Ne bu şiddet, bu celâl? Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helâl; Hakkıdır, Hakk'a tapan, milletimin istiklâl.
Mehmet Akif Ersoy’un dile getirdiği gibi bizde Yüce Rabbimizden “Bu cennet Vatanımızın şerefli evlatlarına bir daha İstiklal Marşı yazdıracak zorluklar içerisindeki bir zaman dilimi yaşatmasın” diye duada bulunuyoruz. Allah-u Teala Vatanımıza dirlik, milletimize birlik nasip etsin. Allah’a emanet olun. Cumanız mübarek olsun.
?
??????????? günü kabul edilir. Paltosu olmayan Akif İstiklâl Marşı 17 şubat 1921 tarihinde Hâkmiyeti Milliye Sebilürreşat ta yayınlanır. İstiklal Marşı ??????????? günü kabul edilir. Paltosu olmayan Akif Kazandığı BEŞ YÜZ Liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan “?????????? ’’ ye bağışlar.
12 Mart 1921 günü kabul edilir. Paltosu olmayan Akif İstiklâl Marşı 17 şubat 1921 tarihinde Hâkmiyeti Milliye Sebilürreşat ta yayınlanır. İstiklal Marşı 12 Mart 1921 günü kabul edilir. Paltosu olmayan Akif Kazandığı BEŞ YÜZ Liralık ödülü yoksul kadın ve çocuklarına iş öğreterek yoksulluklarına son vermek için kurulan “DARULMESAİ ’’ ye bağışlar.