KARADENİZ TEKNİK ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ
KÜRESEL MALİ KRİZ
BUGÜNLERDE YAŞANILAN KRİZİ DAHA İYİ YORUMLAYABİLMEK İÇİN 1929 DÜNYA EKONOMİK BUNALIMINI İNECELEMEK GEREKİR
1929 DÜNYA EKONOMİK BUNALIMI
1929 Dünya Ekonomik Bunalımı, 1929'da başlayan (etkilerini ancak 1930 yılının sonlarında tam anlamıyla hissettiren) ve 1930'lu yıllar boyunca devam eden ekonomik buhrana verilen isimdir. Buhran, KUZEY AMERİKA ve AVRUPA’YI merkez almasına rağmen, dünyanın geri kalanında da (özellikle de sanayileşmiş ülkelerde) yıkıcı etkiler yaratmıştır. Büyük Bunalım en çok sanayileşmiş şehirleri vurmuş, bu kentlerde bir işsizler ve evsizler ordusu yaratmıştır. Bunalımdan etkilenen birçok ülkede inşaat faaliyetleri durmuş; tarım ürünü fiyatlarındaki %40-60'lık düşüş, çiftçileri ve kırsal bölge nüfusunu kötü etkilemiştir. Talebin beklenmedik düzeyde düşmesi nedeniyle madencilik alanı buhranın en fazla etkilendiği sektörlerden biri olmuştur.
1929 Bunalımı temelde Amerika’da borsanın çöküşüne ithaf edilse de; o yıllarda yeryüzündeki ekonomik koşullara, krizin büyüklüğü ve etkisine bakıldığında Büyük Dünya Bunalımı adını almayı hak ettiği açıkça görülmektedir. Bunalım dünyada 50 milyon insanın işsiz kalmasına, yeryüzündeki toplam üretimin %42 oranında ve dünya ticaretinin de %65 oranında azalmasına neden olmuştur. 1929 yılına kadar dünyada oluşan diğer krizlere bakıldığında dünya ticaretinin en fazla %7 oranında düştüğü düşünülürse 1929 bunalımının ne derece etkili olduğu tahmin edilebilir. Dünyayı bu denli etkileyen büyük bunalımı sebep ve sonuçları ile anlayabilmek için öncelikle 1. Dünya savaşı sonrasında dünyada oluşan ekonomik ve sosyal koşulları göz önünde bulundurmak gerekir.I. Dünya Savaşı dolaylı ya da doğrudan tüm dünyayı etkilemekle beraber, savaş sonrasında oluşan dünya tablosundaki en önemli figürler gerek yaşadıkları değişimler gerek dünya ekonomisine etkilerinden dolayı Amerika, İngiltere ve Almanya oldu. Savaşa kadar dünyada HEGONOMİK güç sayılan İngiltere, kanayan bir ülke durumuna geldi. Savaş sonrası Amerika’dan alınan borçla yeniden kurulan altın standardıyla değer kazanan pound, İngiliz ihracatının azalmasına sebep oldu. Daha az ihracat daha fazla altının dışa akımına bu da yeniden borçlanmaya neden oldu. O yıllarda Almanya ise Amerika’nın savaş sonrasında geri istediği tazminat sorunuyla karşı karşıyaydı. Ekonomisi durma noktasına gelen Almanya, tazminat sorununa çözüm olarak para basmayı denedi. Bu para Amerika tarafından kabul edilmediği gibi Almanya’da HİPERENFLASYONA neden oldu. Daha sonra tazminat sorunu 1924 yılında Amerika’nın önerdiği DAWES Planı ile çözülmeye çalışıldı. Bu planda Amerika Almanya’ya yeniden yapılanması için kredi verecek; yapılanmasını tamamlayan Almanya daha sonra tazminatını ödeyecekti. Büyük Bunalım Öncesi Amerikan Ekonomisi değiştir Amerika ise 1924-29 yılları arasında bir stabilizasyon devresi geçirdi. Edindiği ihracat fazlası ile dünyanın net kreditörü konumuna geldi. Bu esnada ülkede otomobil, yapı, elektrik gibi yeni endüstriler gelişmeye başladı. Yeni gelişen endüstrilere talebin fazla olması borsanın spekülatif olmasına sebep oluyordu. Öyle ki 1928 yılında, Amerika verdiği kredileri New York Borsası için geri çekmek durumunda kaldı. 1920’lerde borsa dışındaki ekonomik göstergeler oldukça iyi durumdaydı. Üretim ve işlilik oranı yüksekti. Ücretler çok fazla yükselmiyordu ve fiyatlar istikrarlıydı. Bir çok insan hala aşırı derecede fakirdi ancak halkın büyük çoğunluğu hiç olmadığı kadar rahat ve varlıklıydı. Ancak o yıllarda Amerikalılarda minimum fiziksel eforu sarf ederek zengin olma isteği hakimdi. İnsanların bu ruh hallerinin ve spekülasyonun ne derece hakim olduğunun kanıtı,1926 yılında Florida’da meydana gelen gayri menkul patlamasıydı.Bu olay klasik bir spekülatif balonun tüm özelliklerini kendi içinde barındırıyordu. Florida Gayrimenkul Spekülasyonu değiştir. Olay şöyle gelişmişti: FLORİDALILAR bölgede kış şartlarının kuzeydeki eyaletlere göre daha iyi olmasına, taşımacılık problemlerinin çözülmüş olmasına dayanarak Florida’daki gayrimenkullerin değer kazanacağını düşündüler. Eyalette Florida’nın bir tatil cennetine dönüşeceği inancı hakimdi. Bu durumda o gün aldıkları toprakların gelecekte birkaç kat değerleneceğini düşünenler hiç de az değildi. Halkın büyük çoğunluğu bu inançla gayrimenkule yatırım yaptı. Ancak 1928 yılının 18 Eylül’ünde hiç hesapta olmayan bir tropik kasırga 400 insanın ölümüne. binlerce evin hasar görmesine ve tonlarca deniz suyunun yatları parçalayıp sokaklara taşmasına neden oldu. Satın alınmış olan gayrimenkuller satılmaya çalışıldı ancak değerinin çok altına bile satılamadı. Bu durum bir spekülatif balonun patlayışıydı.
KRİZİN SEBEPLERİ Büyük kriz öncesindeki atmosfere bir göz attıktan sonra krizin sebepleri ve gelişimi üzerinde durmak gerekir. Dünyayı etkileyen pek çok olay üzerinde olduğu gibi bu olayın da sebepleri üzerinde çok sayıda araştırmalar ve değişik yorumlar yapıldı ancak bunların genelinde yer alan ortak birkaç sebebi şöyle sıralayabiliriz: Birincisi; Amerika’daki şirketlerin mali güçleriydi. 1870li yıllarda Amerika’da irili ufaklı pek çok şirket varken I. Dünya Savaşı’nın getirdiği zorluklar karşısında küçük şirketler birleşmek zorunda kalmış ve savaş sonrasında tekeller oluşturmuşlardır. Öyle ki 1929 yılına gelindiğinde Amerikan ekonomisinin %50’si üzerinde söz sahibi olan holding sayısı 200 kadardı. Bu da tek bir holdingin bile iflasının ekonomiyi sarsmaya yeteceğini gösteriyordu. İkincisi; Bankaların kötü yapılanmış olmasıydı. Bankaların sermaye esaslarını, rezerv ve kredi oranlarını belirleyen yasalar yoktu. Örneğin şirketlerin mali tablolarının güvenilirliğini sağlayan yasalar yoktu. Bu yüzden yatırımcı senedini aldığı firma hakkında yeterince bilgiye sahip olamıyordu. Yine ticari bankaları yatırım bankalarından ayıran yasalar da mevcut değildi. Üçüncüsü; başkan Hoover yönetiminin ekonomi alanındaki tecrübesizliği olduğu söylenebilir. Bu düşüncenin savunucularına göre başkan Hoover yönetimi 20lerde hüküm süren liberal ekonomi anlayışına göre ekonomiye devlet müdahalesi yapmamayı uygun görmüştü. Ancak 29 krizine müdahale etmemenin toplumsal maliyeti çok büyük olmuştu. Daha sonraları başkan müdahaleye karar verdiğinde ise hem çok geç olmuştu hem de müdahale başarılı değildi. Örneğin devlet bütçesini dengelemek için devlet harcamalarını kısması ve vergileri arttırmasının işsizliğe sebep olduğunu ve bunun da insanların satın alma gücünün azalmasına ve fiyatların düşmesine neden olduğu savunuldu. Hükümetin tecrübesizliğinin bir diğer göstergesi de altın standardına bağlı kalmakta ısrar edişiydi. Hükümet altına bağlı olmayan para basmayı reddederek sıkı bir para politikası izledi ve piyasada para bulunmayınca ekonomik faaliyetler durdu, reel sektör küçüldü. Bu da daha fazla işsizlik, daha az gelir demekti.Vurgulanması gereken son sebep ise; başta da belirtildiği gibi Amerika’nın dünya üzerindeki net kreditör olmasıydı. Bunun yanında I. Dünya Savaşı sonrası Almanya ve İngiltere’den istediği tazminatların altın olarak ödenmesini talep ediyordu. Ancak yeryüzündeki altın stokları yetersizdi ve var olan stokları da zaten Amerika kontrol ediyordu.Bu sebeple de bahsedilen tazminatların ve kredilerin mal ve hizmet olarak ödenmesi denendi ancak bu da Amerika’nın kendi mal ve hizmet sektörünü vurdu.Son çare olarak gümrük duvarları koyma yoluna gidildi ancak bu da yalnızca dış ticareti küçülttü.Sonuçta Amerika hesapsızca vermiş olduğu kredileri geri alamadı.
Krizin Patlak Verişi: Kara Perşembe New York Borsası 1928 yılının başından 29 yılı Ekim ayının başına kadar olan süreçte gittikçe yükseliyor ve yüksek fiyat/kazanç oranı getiriyordu. Ancak 3 Ekim 1929 tarihine gelindiğinde, yukarıda sayılan sebepler doğrultusunda borsanın ilerlemesi durmuş hatta birkaç büyük holdingin hisse senetleri düşmüştü. Bu düşüş 21 Ekim günü yabancı yatırımcıların kağıtlarını ellerinden çıkarmalarıyla hızlandı ve “Kara Perşembe” olarak anılan 24 Ekim 1929 Perşembe günü borsa dibe vurdu. 1929 yılının fiyatlarıyla 4.2 milyar dolar yok oldu. 29 Ekim 1929 gününün fiyatlarına bakıldığında bir yıl öncesinin karının bile sıfırlandığı görülür. 21-29 Ekim 1929 tarihleri arasındaki fark Dow JONES sanayi ortalamasının 328’den 230’a düştüğünü gösterir. Bu süreçte 4.000 kadar banka batmış, binlerce insanın mal varlığı yok olmuştur. Bu insanlar açlığa sürüklendi ve sebze ve meyve yetiştirip satarak yaşamaya çalıştılar. Piyasadaki para bir anda yok olduğu için insanlar ihtiyaçlarını karşılamada takas yoluna giderek bir nevi değiş-tokuş ekonomisine geri döndüler. İnsanlar maddi varlıklarıyla beraber sosyal konumlarını ve ruh sağlıklarını da kaybettiler. Bunalımın etkileri II. Dünya Savaşı’na kadar yaklaşık 10 yıllık bir periyotta devam etti. Roosevelt ve "New DEAL" Amerikan halkı bu büyük çöküşün faturasını Hoover yönetimine çıkardı. Bir sonraki seçimde Hoover’ın başkan seçilmeyeceği aşikardı. Onun yerine adını verdiği programla ekonomik sistemde köklü değişiklikler vadeden Roosevelt seçildi. Roosevelt “ New DEAL” ı 1930-37 yılları arasında uygulama fırsatı buldu. Başa geldiği 1933 yılı bunalımın etkilerinin en fazla hissedildiği yıllardan biriydi. Ekonomide karlılık çökmüştü. Büyük bir talep eksikliği yaşanıyordu çünkü insanların satın alma gücü çok düşmüştü. Roosevelt böyle bir dönemde hem sosyal hem ekonomik anlamda bir reform niteliği taşıyan programıyla ve büyük yetkilerle başa geçiyordu. Amerikan ekonomisi tarihinde ilk kez devlet müdahalesine maruz kalıyordu. Roosevelt işe bankacılık sektörüyle başladı. O sıralarda sektörde likidite düşük olduğundan altın ve döviz kuru bizzat başkanlık tarafından kontrol ediliyordu. İlk kez Merkez Bankası kuruldu. Mevduatlar devlet güvencesine alındı. Bankacılık sisteminin düzeltilebilmesi için 500 kadar yeni düzenleme yapıldı. Reel sektörde de karlılığın arttırılmasına karar verildi. Devlet kendi kontrolü altında olmak kaydıyla sanayicilerin yüksek fiyat uygulamalarına izin verdi ve yine bu amaca uygun olarak üretim sınırlandı. Talep sorunun çözmek için de, devlet yüksek sayılabilecek bir düzeyde minimum reel ücretleri belirledi. Çalışma saatleri azaltılarak işsizlik sorunu çözülmeye çalışıldı. Tarımda da bir takım yeni programlamalar yapıldı. Ancak bu programlar bazı yönlerden birbirleriyle çelişir durumdaydı. Devlet bir taraftan fiyatları yüksek tutmak için üretim kotası koyarken diğer taraftan da ne üretirlerse üretsinler belli yükseklikte bir fiyata bunları almayı vaat ediyordu. Bu da çiftçilerin daha fazla üretim yapmak istemelerine neden oluyordu. Roosevelt’in devlet harcamaları politikası ise bir denge politikasıydı. Devlet müdahalesine karşı olan sanayicileri küstürmemek için özel sektörün ilgilenmediği büyük yatırımlar gerektiren alanlarda harcama yapılıyordu. Bu sektörlerde açılan iş alanlarıyla da işsizliğin azaltılmasına ve talebin arttırılarak düşük talep sorununun çözülmesine çalışılıyordu. Genel anlamda “New DEAL” programına bakıldığında çok da başarılı bir program olmadığı görüşü hakimdir.Devlet harcamalarının ekonomiyi canlandırmaya yetmediği,devletin ekonomideki payının da artmadığı ve yeni yatırımların yetersiz kaldığı bilinir.
KRİZİN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ
KRİZİN TÜRKİYE’YE ETKİLERİ Türkiye 1929 bunalımı karşısında,kalkınmasını sağlayabilmek için ihracat ve ithalatını artırmak zorundaydı,Türkiye Cumhuriyeti bunu sağlayabilmek için çeşitli politikalar izledi. Türkiye 1933' de dış ödemelerde uygulamasına başlanan kliring ve takas sistemini uyguladı. Bilindiği gibi, kliring sistemi malını alanın,malını alma ilkesine dayanır. Bu sistemde ithalat ihracata bağlandığından, ihracat teşvik edilmiş olur. Nitekim,Türk Hükümeti mümkün olduğu kadar bütün ülkelerle kliring ve takas anlaşması yapmaya çaba harcadı ve Türkiye ile ticaret ve ödeme anlaşması yapan ülkelerden,ithalata öncelik tanıdı. Ayrıca ihraç mallarının standardizasyonuna önem verilerek ,ihracat bu yönden de teşvik edildi 10 /06/1930 tarih ve 1705 sayılı Kanun ile Hükümete tedbir alma yetkisi verilerek,ihraç edilen fındık ve yumurtadan başlayarak ,ihraç mallarında kalite kontrolüne gidildi. Önceleri çeşitli merciler tarafından yürütülen bu iş 1934'te kurulan TÜRKOFİS' e devredildi. Ofise,kontrol ve teftiş görevi yanında piyasa araştırmaları yapma uluslar arası ticaret ve ödeme anlaşmalarını hazırlama görevi de verildi. Halen dünyada yaşanmış olan en büyük kriz 1929 Krizi’dir. Bu krizin dünyayı en az I. Ve II. Dünya Savaşları kadar etkilediği de açıktır. Büyük bunalımın yol açtığı 1930’lar dünya tablosuna bakıldığında ekonomik krizlerin bazen insanlık tarihini etkileyecek boyutlara varabileceği rahatlıkla görülebilir. Bu yüzden ekonomik krizlere yalnızca ekonomik değil aynı zamanda sosyal hatta politik bir olgu olarak da bakılmalıdır
KÜRESEL MALİ KRİZ
Küresel Krizin Sebepleri ABD kaynaklı olarak başlayan ekonomik küresel kriz son olarak bir kısım ülkelerin borsalarının işlemlerini durdurma derecesine kadar etkiledi. Şimdi biz bu küresel ekonomik krizin çıkış sebeplerini ve bu krizden en az zararla nasıl kurtuluruz onun yollarına değinelim.Amerika Birleşik Devletleri’nden başlayan küresel krizin temelinde MORTGAGE piyasasına ilişkin sorunlar var. ABD’de ortaya çıkan ve tüm dünyayı olumsuz etkileyen MORGAGE sektörü, ilk olarak yaklaşık üç yıl önce sorun yaratmaya başladı. ABD MORTGAGE piyasası, 11 trilyon dolarlık büyüklüğüyle dünyanın en büyük piyasası konumunda bulunuyor. ABD’de, piyasa para hacminin yüksek olması nedeniyle, bazı finansal kuruluşlar 5 yıl önce, kredibilitesi zayıf olan kişilere de MORTGAGE kredisi vererek, geri dönüşü riskli bir mali yapıya girdiler. Sadece dar gelirlilerin kullandığı ‘yüksek riskli kredilerin boyutu 1.5 trilyon doları buluyor. 5-6 yıl öncesine kadar ABD’de faizler son derece düşük olduğu için özellikle düşük gelir grubundaki kişiler değişken faizli kredileri kullanmayı tercih ettiler.Fakat ABD Merkez Bankası’nın (Fed) son iki yılda faiz oranlarını artırması, konut sektörünü iyice durgunluğa soktu. Konut satış fiyatları ile kira gelirlerinin de piyasa düzeyinin altına inmesiyle, bu krediyi kullanan düşük gelirli gruplar, kredilerini düzenli olarak ödeyemez hale geldiler. Bankaların, tüketicilere satın alacakları ev ve dairelerin bedelinin tamamını, hatta değerinin yüzde 110 oranında borçlanma fırsatı vermesi, kredilerin geri dönüşünü zora soktu. ABD’de bankalar konut kredileri için gereken parayı yatırım bankalarında ihraç ettikleri tahviller ile borçlanarak sağlıyorlardı. Ancak kredilerin geri dönüşümü zora girince yatırım bankaları ve ABD mortgage piyasası için da çanlar çalmaya başladı. Temel olarak krizin nedenlerini şöyle sıralayabiliriz. Verilen MORTGAGE kredilerinin yapısının bozulması Faiz yapısındaki uyum problemi Konut fiyatlarındaki aşırı artışlar Menkul kıymetlerin fon oluşturulmasındaki yaşanan sıkışıklık Kredi türev piyasalarının genişlemesi ve kredi derecelendirme süresindeki sorunlar
ABD, KRİZDEN KURTULMAK İÇİN ÇIKIŞ YOLLARI ARIYOR ABD, KRİZDEN KURTULMAK İÇİN ÇIKIŞ YOLLARI ARIYOR!!! WASHINGTON --ABD de krizle sarsılan mali sistemi güçlendirmek için İngiltere’nin yolunu izleyecek. Kredi piyasalarındaki kilitlenmeyi çözme konusunda aldığı önlemler sonuç vermeyen ABD Hazinesi şimdi de mali sisteme güven sağlamak için bankalara ortak olmaya hazırlanıyor. Maliye bakanları toplantısı öncesi bir basın toplantısı düzenleyen Hazine Bakanı Henry PAULSON, Kongre’den geçen yasanın kendilerine 700 milyar dolarlık kaynağın bir kısmını bankalara ortaklık için kullanma yetkisi verdiğini de söyledi. Britanya önceki gün bankalara 50 milyar sterlin kaynak aktararak hissedar olma kararı vermişti.
‘Bazı bankalar batacak’ PAULSON bu yönde bir karar alınıp alınmayacağına ilişkin soruyu ise ‘’Almak zorunda kalabileceğimiz kararlarla ilgili spekülasyon yapmak istemiyorum. Elimizde önemli yetkiler ve araçlar var. Kullanma yetkisi aldığımız bütün araç ve imkânları azami etkinlikle kullanacağız, buna her büyüklükteki finans kurumunun sermayesinin güçlendirilmesi de dahildir’ diye yanıtladı. Mali krizin ekonomiyi olumsuz etkilediğini belirten PAULSON ancak yönetimin tarihin en büyük mali kurtarma operasyonunu hızlı şekilde başlattığını ifade etti. Hazine Bakanı PAULSON, bankalardan kötü kredilerin Hazine tarafından devralınmasına ilişkin plana rağmen bazı bankaların batacağını ifade ederek ‘Sabırlı olmamız gerekiyor. Kargaşa kısa sürede ortadan kalkmayacak ve önemli değişiklikler yapmamız gerekecek’ dedi. NEW YORK TIMES gazetesi, kimliğini açıklamadığı Hazine yetkililerinin yasanın kendilerine isteyen bankalara doğrudan kaynak aktararak ortak olma yetkisi verdiğini söylediğini yazdı. Haberde bu bankalar arasında sağlıklı olanların da yer alabileceği ifade edildi. ABD’de mali sistemde güveni yeniden tesis etmek için yapılan önerilerin ardı arkası gelmiyor. Bunların arasında PAULSON ’un dile getirdiği konu ve FED’ in bankalar arası borçlanmaların tümünde garantör olması da bulunuyor. Ancak basın toplantısındaki ‘ortaklık’ fikri şimdilik ön planda bulunuyor. Cumhuriyetçi Başkan adayı John Mc Cain de mortgage kredisi kullanan milyonlarca Amerikalının borcunun yeniden yapılandırılmasını istiyor. Gazetecilerin geçen ay yatırım bankası Lehman Brothers’ın batmasına izin verilmesinin hata olup olmadığı sorusuna Paulson, kendisi ve hükümet yetkililerinin başka seçeneği bulunmadığı yanıtını verdi. Paulson, “Geriye bakıldığında, doğru kararlar aldık. Lehman Brothers için alıcı yoktu” dedi. Merkez Bankası yetkilileri de sorunların çözümü için ellerindeki alternatif çözümlerin tükenmediğini ve ekonomiyi düze çıkarmak için ne gerekiyorsa yapılacağını söyledi.
Amerika Merkez Bankası (FED) faiz indirimine gitti FED`den Yeni Faiz İndirimi Amerikan Merkez Bankası ana faiz oranını çeyrek puan düşürdü. Merkez Bankasının bugün aldığı kararla Amerika`da ana faiz oranı yüzde 2`ye indi. ÖTE yandan Amerikan ekonomisi bu yılın ilk üç ayında beklenenden fazla, ancak yine de zayıf bir büyüme gösterdi. Ticaret Bakanlığı, tüm mal ve hizmet üretimini içeren gayrisafi milli hasılanın, sadece yüzde sıfır 0,6 oranında büyüdüğünü açıkladı. Amerikan ekonomisi bundan önceki üç aylık dönemde de aynı düzeyde büyüme göstermişti. Ticaret Bakanlığı, ekonomik faaliyetin üçte ikisini oluşturan tüketici harcamalarının 2001 yılından beri en düşük düzeye indiğini de açıkladı.
AMERİKA’DA BAŞLAYAN KRİZ DÜNYAYI SARIYOR!!!
İNGİLTERENİN KRİZ POLİKİTAKALARI İngiltere’nin dev kurtarma planı Devlet büyük bankaları kısmen devralıyor, bankalara yüzlerce milyar sterlin Kredi ve borç teminatı imkanı sunuyor. Kredi ve borç teminatı Ekonomi kurmayları planı için seferberlik halindeydi İlk aşamada ülkedeki en büyük 8 banka ve emlak kredi kuruluşuna tercihli hisse karşılığında 50 milyar sterlin civarında ek sermaye aktarılacak. Bu yolla bir tür kısmi kamulaştırma yapılırken, bir yandan da piyasadaki tıkanmaya kısa vadeli çözüm olarak da bankalara gerekirse 200 milyar sterlinlik kısa vadeli borç imkanı sağlanarak, likidite yaratılıyor. Ayrıca bankalara gerektiğinde 250 milyar sterline kadar borç teminatı verebilecek bir özel kurum da oluşturuluyor. Paketin açıklanması ardından, seans öncesi işlemlerde yüzde 7 gerilemiş olan Londra Borsası’nın FTSE-100 endeksi, biraz toparlanarak seansın ilk saatlerinde öğleden sonra yüzde 1 civarında kayıpla seyretmeye başladı.Hafta başından bu yana büyük değer kaybeden büyük bankaların hisselerindeki düşüş ise HBOS haricinde halen devam ediyor. Şu anda yaşanan krizin önemli bir unsurunu bankaların güven ortamı bulunmaması sebebiyle birbirine borç vermemesi oluşturduğundan, hükümet likidite ve teminat sağlanması yoluyla ortamın normalleştirilebileceğini, bankaların giderek normal şekilde birbirlerine kısa vadeli borçlanma ortamına dönebileceğini hesaplıyor. Paket kapsamında hisse karşılığında sermaye aktarılacak sekiz banka ve emlak kredi kuruluşu da belli oldu. Ama Hazine plana dahil olmak isteyen başka bankaların da başvurabileceklerini bildirdi.
Hangi bankalar? Barclays HBOS HSBC Lloyds TSB Nationwide Building Society Royal Bank of Scotland Standard Chartered BBC Ekonom muhabiri Robert Peston, hükümetin bankalara sermaye aktarırken alacağı hisselerin, normal hisselerden farklı ve ayrıcalıklı olacağına dikkat çekiyor. Hükümet, bu yolla destek sağlanacak ya da bir başka deyişle kısmen kamulaştırılacak bankaların, yöneticilerine ve hissedarlarına yaptığı ödemeler konusunda söz sahibi olma koşulu da getiriyor. Bu şekilde hem bankacılık sisteminde söz sahibi olarak uzun vadeli yapısal değişiklikler gerçekleştirmeyi, hem de mümkünse bankaları yeniden güçlendirmeyi ve vergi mükellefinin cebinden çıkan parayla yapılan kurtarma harekatını, zararsız ya da kârlı bir şekilde sonuçlandırmayı umuyor. Yeniden yapılandırma:Plan bankacılık sisteminin sekiz devine yönelik Başbakan Gordon Brown, kurtarma planını, `olağanüstü bir zamanda alınan kapsamlı önlemler` diye tanımladı ve amacın sistemin yeniden yapılandırılması olduğunu söyledi. Maliye Bakanı Alistair Darling ise `Sistem açısından kesinlikle hayati önem taşıyan kararlar aldık ve sistemin yeniden işlerlik kazanmasını sağlamaya kararlıyız` diye konuştu. Maliye Bakanı alınan önlemlerin etkisini göstermesinin zaman alacağını,
Ani bir değişiklik değil, yeniden yapılanmanın ve istikrarın hedeflendiğini söyledi. Hükümetin 50 milyar sterlin (90 milyar dolar) tutarındaki banka kurtarma planına, 200 milyar sterlinlik (350 milyar dolar) kredi olanağı da eklendiğinde planın büyüklüğü, içerik açısından farklı olmakla birlikte 850 milyar dolara yaklaşan Amerikan planının yarısını aşıyor. Teminat olanağı da eklendiğinde ise İngiliz hükümetinin paketinin dolar cinsinden tutarı 875 milyara yükseliyor. İngiliz ekonomisinin gayrisafi milli hasıla açısından Amerikan ekonomisinin altıda biri kadar olduğu düşünüldüğünde, paketin büyüklüğü daha da çarpıcı hale geliyor. Perde arkası İngiltere`de dün özellikle bankaların hisseleri, Londra Borsası`nda önemli oranda değer yitirmişti. Örneğin Royal Bank of Scotland`ın hisselerinin değer kaybı yüzde 39`u bulmuştu. İşte bu gelişme sonrası Başbakan Gordon Brown, Başbakanlık Konutu`nda olağanüstü bir toplantıya ev sahipliği yaptı. Toplantıya İngiltere Merkez Bankası Başkanı Mervyn King ve Maliye Bakanı Alistair Darling de katıldı. Alistair Darling toplantı sonrası kısa bir açıklama yaparak hükümetin harekete geçtiğini duyurdu. Hükümetin, vergi mükellefleri adına bankalara aktaracağı sermaye, 50 milyar sterlini bulabilecek. İngiltere`de birçok uzman, ülkede bankacılık sektörünün bu miktarda bir yardıma ihtiyaç duyduğu görüşünde. Ancak planın, mali piyasalardaki çalkantıya son verip veremeyeceği belirsiz.
KRİZ ASYA’YA DA SIÇRADI
RUSYA’ DAN 86 MİLYAR DOLARLIK __KURTARMA PAKETİ__ RUS Parlamentosu’nun alt kanadı Duma dün yaptığı üçüncü oturumda ekonomik krizin üstesinden gelmeyi öngören 86 milyar dolarlık yardım paketini onayladı. Parlamentoda milletvekillerinin son oturumda kabul ettiği kriz paketine göre, Rusya Devlet Yatırım Bankası Vneşekonombank’a (VEB) Rus şirketlerine kredi verebilmesi için Rusya Merkez Bankası’ndan 86 milyar dolarlık fon kullanma yetkisi tanıyor. VEB Merkez Bankası’ndan çekeceği paranın 50 milyar dolarını dış borçlarını yeniden yapılandırmak zorunda olan bankalara ve şirketlere, 36 milyar doları da bankaların ikinci dereceden teminatlı kredilerinin kapatılması için dağıtacak.
Amerika’da başlayıp Avrupa’ya sıçrayan küresel yangın Asya’yı da kavurmaya başladı. Perşembe günü ABD borsalarında tarihi çöküş, domino etkisi yaratarak Asya ve Avrupa borsalarını da vurdu. Güney Asya’nın en zengin kaplanı Singapur teknik olarak resesyona girdiğini ilan ederken, iflas eden Japon sigorta şirketi Yamato Life Insurance, krizin Asya’daki ilk kurbanı oldu.GEÇEN yaz ABD’de riskli mortgage kredilerinin ödenemez hale gelmesi ile patlak veren kriz, Avrupa’nın ardından Asya’ya da sıçradı. ’Global kabus’ ya da ’finansal kıyamet’ olarak nitelendirilen kriz, Japonya’da dün ilk kurbanını alırken, Güney Asya’nın en zengin kaplanı kabul edilen Singapur’u resesyona soktu. Her yetkilinin ’yeniden inşaa etmeliyiz’ dediği güven, bir türlü sağlanamadığı için perşembe günü ABD’de borsalarında tarihi çöküş yaşanmıştı. ABD borsalarındaki çöküş domino etkisi ile Asya’dan Avrupa’ya yayılırken, Asya’da bazı borsaların kayıpları yüzde 10’ları buldu. Avrupa’da da borsalar yüzde 8’e varan kayıplar yaşandı.Japonya’da krize kurban giden sigorta şirketi Yamato Life Insurance’ın Başkanı Takeo Nakazono, şirketin iflasından derin üzüntü duyduğunu söyledi. Japon sigortacılık sektörünün en küçük şirketi Yamato’nun, yaklaşık 2.7 milyar dolar borcu, 1000 kadar çalışanı bulunuyordu ve bireysel poliçe hesaplarının 10 milyarı aşıyordu. Bu arada Washington’da bugün başlayacak G-7 ve IMF toplantılarına katılmak için ABD’de bulunan Japonya Maliye Bakanı Shoichi Nakagawa, mali düzenleme kurumu yetkililerine, en son Japonya’da 1990 yılındaki bankacılık krizi sırasında kullanılan banka kurtarma yasasını incelemeleri talimatı verdi. Nikkei gazetesi, yeniden canlandırma yasasının bölgesel bankalara yardım amacıyla 10 trilyon yen (100 milyar dolar) tutarında bir fon oluşturmak amacıyla kullanılabileceğini yazdı. Japon hükümeti zaten 18 milyar dolarlık bir ekonomik teşvik paketi hazırlamıştı. Zengin kaplanın düşüşü İkinci kez bir çeyrek daha gerileme yaşayan Singapur ekonomisi resmen teknik olarak resesyona girdi. Singapur ikince çeyrekte yüzde 5.7 küçüldükten sonra üçüncü çeyrekte yüzde 6.3 gerileme yaşadı. Ülkenin Sanayi ve Ticaret Bakanı yıl sonu büyüme hedeflerini revize ederek, yüzde 3’e çektiklerini açıkladı. Ağustos ayında ise yıl sonu büyüme oranı revize edilerek yüzde 5 olarak açıklanmıştı. 2007 yılında Singapur yüzde 7.7 büyüme ile dikkat çekmişti. Ülkede merkez bankası işlevi gören Singapur Para Otoritesi, para politikasının kolaylaştırılacağını söyledi. Asya kaplanları arasında bulunan Singapur, Gayni Safi Milli Hasıla ve ve kişi başı milli gelire göre Güneydoğu Asya’nın en zengin ülkesi. Ülkenin ticaret bakanı, kötüleşen ABD finans krizi ile derinleşen kredi çöküşünün ABD başta olmak üzere tüm dünyada talebi daraltacağını, bunun da Singapur ekonomisine olumsuz yansıyacağını söyledi.