GÜVENLİK FELSEFESİ VE KAVRAMI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Yrd. Doç. Dr. Mustafa Akkol
Advertisements

DOĞAL SAYILAR.
T.C. İNÖNÜ ÜNİVERSİTESİ Arapgir Meslek YÜKSEKOKULU
TİE Platformu Yürütme Kurulu Başkanı
TÜRKİYE’DE ÇAĞCIL DEMOKRASİ, DEMOKRATİK KÜLTÜR VE OLGUNLUK
Atlayarak Sayalım Birer sayalım
ÇÖZÜM SÜRECİNE TOPLUMSAL BAKIŞ
21. Yüzyılda Yeni Güvenlik Anlayışları ve Yaklaşımları
BEIER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
Diferansiyel Denklemler
ÖRNEKLEME DAĞILIŞLARI VE TAHMİNLEYİCİLERİN ÖZELLİKLERİ
AVRUPA BİRLİĞİ, AB DEĞERLERİ VE AB’DE DEMOKRASİ
BEIER CÜMLE TAMAMLAMA TESTİ
Orta Öğretimden Üniversiteye Gelen Öğrencilerin Temel Bilgisayar Bilgilerinin İl ve Bölge Bazında İncelenmesi: Karadeniz Teknik Üniversitesi Uygulaması.
KIR ÇİÇEKLERİM’ E RakamlarImIz Akhisar Koleji 1/A.
Güvenlik.
İDEOLOJİK SAVAŞLAR DÖNEMİ. İhtilal Dönemi ( ) İhtilal dönemi ulus devletlerin ve milliyetçiliğin oluşumunu belirleyen zaman olarak kabul edilmektedir.
CAN Özel Güvenlik Eğt. Hizmetleri canozelguvenlik.com.tr.
GÖK-AY Özel Güvenlik Eğt. Hizmetleri
İdealizm/Liberalizm Işığında Savaş, Barış ve Güvenlik
HAZIRLAYAN:SAVAŞ TURAN AKKOYUNLU İLKÖĞRETİM OKULU 2/D SINIFI
SAĞLIKLI YAŞLANMA: SOSYAL BİR OLGU
TÜRKİYE KAMU HASTANELERİ KURUMU
1 YASED BAROMETRE 18 MART 2008 İSTANBUL.
İşbirliği Bezen Balamir Coşkun
SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK VE YEREL KALKINMA
İmalat Yöntemleri Teyfik Demir
DÜNÜ, BUGÜNÜ VE YARINI SOSYAL HİZMETLERİN Doç.Dr.Ertan Kahramanoğlu
PÇAĞEXER / SAYILAR Ali İhsan TARI İnş. Yük. Müh. F5 tuşu slaytları çalıştırmaktadır.
Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Yaklaşımları
Doç. Dr. Atilla SANDIKLI & Bilgehan EMEKLİER
SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ SONRASINDA TÜRK DIŞ POLİTİKASI
4 X x X X X
ANA BABA TUTUMU ENVANTERİ
1 DEĞİŞMEYİN !!!
Test : 2 Konu: Çarpanlar ve Katlar
1 2 3 GÜVENLİK İÇİN ÖNCELİKLE RİSKİ YOK EDİLMELİDİR. RİSKİ YOK EDEMIYORSANIZ KORUNUN KKD; SİZİ KAZALARDAN KORUMAZ, SADECE KAZANIN ŞİDDETİNİ AZALTIR.
EĞİTİMİN TOPLUMSAL TEMELLERİ
DOKUZ EYLÜL ÜNİVERSİTESİ İKTİSADİ VE İDARİ BİLİMLER FAKÜLTESİ ÇALIŞMA EKONOMİSİ VE ENDÜSTRİ İLİŞKİLERİ BÖLÜMÜ SOSYAL DEMOKRASİ VE ÜÇÜNCÜ YOL
BİLGİ BAZLI YENİLİKÇİ GELİŞME STRATEJİSİ BAĞLAMINDA TÜRKİYE’NİN KURUMSAL DÖNÜŞÜM İHTİYACI Prof. Dr. Hüsnü ERKAN DEÜ İİBF İktisat Bölümü Yrd. Doç. Dr. Canan.
STRATEJİK YÖNETİM Ercan EROĞLU Yalova 2006.
Türkiye Bankalar Birliği 49. Genel Kurulu 1 Türkiye Ekonomisi ve Bankacılık Sistemindeki Gelişmeler Ersin Özince Türkiye Bankalar Birliği Yönetim Kurulu.
PÇAĞEXER / SAYILAR Ali İhsan TARI İnş. Yük. Müh. F5 tuşu slaytları çalıştırmaktadır.
Diferansiyel Denklemler
İnsan Hakları Nedir? İnsan hakları, olmadığı koşulda, kişilerin insan olarak onurlarıyla yaşabilmelerinin mümkün olmadığı temel ilkelerdir. İnsan hakları.
SEZGİN ÖZTEK ŞEREF AYAN
Eğitimin ve Toplum.
Bölümün Amacı Bu bölümün amacı, örgütlerin çevrelerindeki değişimleri nasıl değerlendirmeleri gerektiği ve bu değişimlere nasıl yanıt verebilecekleri.
BİR YAŞAM TARZI OLARAK SPOR Doç.Dr.Sebahattin DEVECİOĞLU
Bölümün Amacı Bu bölüm, yöneticilerin uluslararası çevre için örgütleri nasıl tasarladığını keşfediyor. Bölüme, öncelikle, küresel büyümeyi harekete.
KÜRESELLEŞME NEDİR?.
ÜCRETLİ KADIN EMEĞİ İLE İLGİLİ KURAMLAR
Klasik Sosyoloji Tarihi
EĞİTİMİN EKONOMİK TEMELLERİ
ULS2008 ULUSLARARASI GÜVENLİK KURAMLARI ve ANALİZİ
Tarih Sosyolojisi-4- Yöntem-1- Tarihsel Materyalizm.
VII. Ünite SİYASET FELSEFESİ
Uluslararası Örgütler
TOPLUMSAL CİNSİYET EŞİTLİĞİ Hazırlayan = Büşra Kocaman
YONT221 KAMU YÖNETİMİ DÜŞÜNCESİNİ GELİŞİMİ VE DEVLETİN ETKİNLEŞTİRİLMESİ YÖNETİŞİM.
Sosyal Hizmet Etiği Dersine Giriş Etik Nedir Ne Değildir?
İnsan Hakları Nedir? İnsan hakları, olmadığı koşulda, kişilerin insan olarak onurlarıyla yaşabilmelerinin mümkün olmadığı temel ilkelerdir. İnsan hakları.
REFAH DEVLETİ.
NEO LİBERAL POLİTİKALAR VE
ETKİLİ İLETİŞİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET
NİŞANTAŞI ÜNİVERSİTESİ
ULUSLARI İLİŞKİLER TEORİLERİ VE ÖRGÜTLER
Uluslararası İlişkiler Disiplininin Kuramsal Gelişimi
SOS407 – Kadın Çalışmaları
Sunum transkripti:

GÜVENLİK FELSEFESİ VE KAVRAMI Doç. Dr. Atilla SANDIKLI

Takdim Planı Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Soğuk Savaş Dönemi Güvenlik Yaklaşımları Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Yaklaşımları Güvenlik Kavramının Tanımlanması Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri

TARİHSEL VE FELSEFİ ARKA PLAN

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Thucydides Pleponezya Savaşı’nın nedeni Atina’nın güçlenmesinin Sparta’da yarattığı kuşku ve güvenlik kaygısıydı. Güç dengesindeki bozulma kuşku ile birleşince savaş için yeterli sebep olmuştu. Çalışmalarında silahlanma yarışı, ittifak, caydırma, güç dengesi ve strateji gibi birçok kavramın uygulamasına raslanmaktadır. Adalet ve insanlık gibi kavramları devletin çıkarları ve zorunluluklar karşısında gereksiz ve lüks bulmaktadır.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Ibn-i Haldun (1332-1406) Göçebe toplumlarda bir devlet teşkilatı olmadığı için topluluğun her bireyi, her an olabilecek bir saldırıya karşı tetikte ve atik olmalıdır. Sürekli güvenlik sorunu yaşadıklarından, yabancılara karşı çekingen, ancak kendilerine güvenen, savaşçı ve cesur kişilerdir. Bu toplumlar şehir yaşamının rehavetine dalmış yerleşik toplumlar için daima tehlike oluştururlar.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Ibn-i Haldun (1332-1406) İbn-i Haldun’da şehir kavramı, göçebe iken sağlanan artı ürün sayesinde refaha ulaşan halkın lüks tüketime yönelme isteği ve güvenlik endişesinin bir sonucu olarak ön plana çıkmaktadır. Şehir, belli bir refah düzeyine ulaşmış halkın güvenliğini sağlamak ve daha rahat yaşama ulaşmak amacıyla istikrarlı bir yapıda hayatlarını sürdürme isteğinden ortaya çıkmaktadır.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Niccolo Machiavelli (1469-1527) Uluslararası sistem devamlı bir çıkar çatışmasına dayanan kaotik bir ortamdır. Tüm devletler birbirleri için tehdit durumundadır. Her devlet güvenliğini karşı tarafı bastırmak veya karşıdan gelen baskıları bertaraf etmek olarak algılar.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Niccolo Machiavelli Devletin güvenliği iyi yönetimle sağlanabilir. Devletin iyi yönetilebilmesi için iyi yasalara, yasaların iyi işletilebilmesi için de iyi bir orduya gerek bulunmaktadır. Güvenlik, güvenliği sağlayan kişilerin iktidara bağlılığıyla bir tutulmaktadır. Prens merhametli, dindar, namuslu, insani görünmelidir fakat gerektiğinde tersini yapabilmelidir.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Thomas Hobbes (1588-1679) İnsan davranışlarından yola çıkarak uluslararası sistemi açıklamaya çalışmıştır. “İnsan insanın kurdudur.” Eşitlik güvensizliğin, güvensizlik ise çatışmanın temel sebebidir. Savaş doğal bir durumdur.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Thomas Hobbes (1588-1679) Üstün otoritenin olmadığı doğa durumunda, her devletin birbirleriyle savaş halinde bulunduğu, anarjik bir ortam vardır. Böyle bir ortamda doğru- yanlış, haklı-haksız, adalet- adaletsizlik,gibi kavramlar görecelidir. Herkes herşeye onu muhafaza etmeye gücü yettiği sürece sahip olabilir.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Hugo Grotius (1583-1645) Uluslararası sistem mutlak bir çatışma ortamı olmasa da anarşiktir. Sebebi anarşiyi önleyecek devletler üstü bir otorite olmamasıdır. Devletin Güvenliği; -Uluslararası sistemi düzenleyen güvenlik sistemleriyle, -Dışarıdan gelen tehlikeye karşı kendini savunmasıyla ilişkilidir. Savunma ile güvenlik arasında ilinti kurmuştur.

Tarihsel ve Felsefi Arka Plan Edward Hallett Carr (1892-1982) Çatışma zorunlu bir haldir. Uluslararası rekabetin aktörü devlettir ve devletlerin çıkarları birbirleriyle uyuşmaz. Aktörler arası bir uyuşma söz konusu olmadığına göre, idealizmin savunduğunun aksine evrensel bir barış kurulması imkansızdır. Evrensel barışı istemek, sisteme egemen olanların kendi değerlerini yayma girişiminden başka bir şey değildir.

SOĞUK SAVAŞ DÖNEMİ GÜVENLİK YAKLAŞIMLARI

Realizm ve Neo-Realizmin Güvenlik Anlayışı Realizm ve müteakiben Neo-Realizm, dünya üzerinde meydana gelen olayları olması gerektiği gibi değil, olduğu gibi görüp araştırmayı hedefleyen bir teoridir.

Realizm Güvenlik Anlayışı Realizmin beş temel tezi vardır ve güvenlik anlayışı bu beş temel öğe üzerine oturur: Uluslararası sistemin temel aktörleri egemen devletlerdir. Sistemin parçaları hangi aktörlerden oluşursa oluşsun sistem anarşiktir. Bu anarşik durum daha ziyade belirsizlik durumudur. Bu anarşik düzende devletlerin amaçlarını gerçekleştirmek için tek engelleri diğer devletlerin güçlerinin sınırıdır.

Realizm Güvenlik Anlayışı Devletlerarası bir uyum beklemek mümkün olmadığından, devletler çıkarlarını her zaman maksimize etmek durumundadırlar. Savaşlar genel anlamı ile çıkar çatışmaları sonucunda güvenlik ve güç için yapılırlar. Savaşlar devlet siyasetinin bir uzantısı durumundadırlar.

Realizm Güvenlik Anlayışı Realizm, uluslararası ilişkilerde insana ve özelliklerine büyük önem verir. Realizme göre insan, çıkarcı, menfaatçi, hırslı, güç tutkunu, kısacası kötüdür. İnsan doğasına dayandırılan realizm, devletlerin dış politikasını belirleyen ana unsurun tıpkı insanlarda olduğu gibi, diğerlerine hakim olma arzusu olduğunu iddia eder.

Realizm Güvenlik Anlayışı Uluslararası politika güç için sürekli bir çatışma içerisindedir. Anarşi ortamı içerisinde amaç; güç toplamak ve gücü ulusal çıkarlar çerçevesinde kullanmaktır. Bu maksatla askeri gücü önemli bir etken olarak görmektedirler. Sağlıktan ticarete ve endüstriye kadar her şey askeri gücün elde edilmesi içindir.

Realizm Güvenlik Anlayışı Realizme göre önemli olan, mutlak güç değil göreceli güçtür. Bu noktada egemen bir devletin gücü, ancak başkaları ile kıyaslandığında ortaya çıkar. Bu anarşik yapıda devlet askeri gücüne güvenmek ve onu yeterli düzeyde tutmak zorundadır. Ekonomik konular askeri konulara göre ulusal güvenliği daha az ilgilendirmektedir. Moral ve ahlaki davranışlara güvenilmemelidir.

Realizm Güvenlik Anlayışı Uluslararası sistemin doğasını çatışmacı bir içerikle tanımlayan realizme göre, sistemin devamlılığı ise ancak güç dengesinin devletlerin kuşatıcı üst kimliği olmasıyla mümkündür. Güç dengesi, aslında devletlerin kendileri için bir tehdit olmamaları için, diğer devletlerin gücünü kontrol altında tutmaya çalışmasıdır ki, askeri ittifaklar kurmak bu anlamda önemli bir argümandır.

Realizm Güvenlik Anlayışı Sürekli bir güvensizlik ortamı Güvende olmama hali Arnold Wolfers: «Güvenlik; kazanılan değerlere yönelik bir tehdidin olmaması hali» Realist Güvenlik Algısı: «güç-tehdit-güvensizlik» Çünkü aktörler, kazandıkları değerleri koruma adına güçlü olmak zorundadırlar

Realizm Güvenlik Anlayışı «Devletler gerekli ulusal güce sahip olabilmek için sürekli askeri hazırlık içinde bulunmalıdırlar» Makyavel “Bir prens için barış zamanı savaşa hazırlanmak için geçen süredir” «Bir prensin savaşa hazırlanmaktan başka işi olmamalıdır.» Platon “Çoğu kişinin barış dediği şey sadece laftan ibarettir. Gerçekte ise her şehir devlet, doğası gereği, daima tüm diğer şehir devletlerle ilan edilmemiş bir harbin içindedir.”

Realizm Güvenlik Anlayışı Morgenthau’ya göre uluslararası sistem anarşik bir yapıda seyretmektedir. Geleneksel güvenlik anlayışı savaş ve barışa endeksli bu doğrultuda güçler dengesini esas alan bir anlayış içerisindedir. Bu doğrultuda güçlü ekonomiler ve açık pazarlar anarşik ortamda güçlünün kendini daha da güvende hissetmesi açısından önemli köşe tasları olmaktadır.

Realizm Güvenlik Anlayışı Realist bakış açısı çatışmaları ve savaşları güvenlik çalışmalarının en temel kavramları olarak görür. Güvenliği en basit ifadesi ile devletlerin silahlı bir tehdidi bertaraf edebilme gücü olarak tanımlarlar. Bu noktada devletin güvenliği aynı zamanda bireyin güvenliği olarak düşünülür.

Realizm Güvenlik Anlayışı Güvenlik demek askeri açıdan güçlü olmak demektir. Üst otoritesiz ve anarşik olan yapı ve bu ortamda yaşamaya mahkûm devletler ister istemez güvensizlik yaratmaya yatkındırlar. Devletler kendilerinden güçsüz devletlerle çok iyi anlaşabilirken kendilerine eşit güçteki devletle her zaman gerilmeye müsait bir ilişki içinde olurlar.

Realizm Güvenlik Anlayışı Bunun sebebi de devletlerin kendileri kadar güçlü olan devletleri her zaman potansiyel bir tehdit olarak görmeleridir. Güvensizliğin hâkim olduğu bu ortamda devletler sürekli “güvenlik ikilemi” yaşarlar ve “güç dengesi” peşinde koşarlar. Güvenlik ikilemi ve güçler dengesi uluslararası ilişkiler açısından çok önemli iki kavramdır.

Realizm Güvenlik Anlayışı Güvenlik ikilemi bir devletin kendi güvenliğini arttırmak için yaptığı girişimlerin istemeden diğer devlet için tehdit oluşturması durumudur. Bunun en önemli sebebi, bir devlet güvenliği için savunma hamlesi yaparken diğer devlet bunu potansiyel bir tehlike olarak algılamaktadır. İste bu durum güvenlik ikilemi olarak adlandırılmaktadır.

Realizm Güvenlik Anlayışı Güçler dengesi ise mevcut durumu korumak ya da yıkmak amacı ile devletlerin giriştikleri güç mücadelesine verilen genel addır. Devletlerin uluslararası arenadaki yerlerini korumak ya da daha da güçlendirmek amaçlı giriştiği dengeleme politikasıdır. Bu politikanın en önemli pratiği savaşlardır. Realizme göre, kalıcı bir güçler dengesi imkânsıza yakındır ve değişen teknoloji ve imkânlar doğrultusunda güçler dengesi sürekli değişme potansiyeli olan bir olgudur.

Realizm Güvenlik Anlayışı Realistler uluslararası işbirliğinin etkin bir sistem yaratmayacağını iddia etmektedirler. Realistlere göre her devlet eşittir, sistem bu denkliğe göre işler ve hiçbir aktör diğerlerine bir şey dikte edemez. Realist görüş içinde de iki farklı yaklaşım söz konusudur: Defansif (Savunucu) Realizm Ofansif (Saldırgan) Realizm

Realizm Güvenlik Anlayışı Defansif (Savunucu) Realizm: Yapılanma tehdit algısı üzerindedir. Sistemi dengede tutan, aktörlerin birbirini ne kadar tehdit olarak algıladıklarına bağlıdır. Her aktör diğerlerinin gücünü yok etmeye değil, olası tehditlere karşı önlem almaya sarf etmektedir. Ofansif (Saldırgan) Realizm: Temel amaç aktörün gücünü sürekli artırmasıdır. Tehdit algısı bir kenara bırakılmıştır.

Realizm Güvenlik Anlayışı Realistler, uluslararası ilişkileri neredeyse tamamiyle ulus- devletler arasındaki güç ve çıkar mücadelesi olarak gördüklerinden dolayı, uluslararası hukuk ve örgütlerin etkisi ve mümkün olan uluslararası işbirliğinin çapı konularında pek iyimser değillerdir. Bir realist için bütün ülkelerin nihai hedefi düşman ve anarşik ortamda güvenliğini sağlamaktır.

Realizm Güvenlik Anlayışı Bu nedenle bütün politikaları ulusal güvenliği sağlayacak güç hesaplarıyla belirlenir. Durumlarından memnun olan devletler dış politikalarında statükoyu korumaya çalışırlarken, memnun olmayanlar ise yayılmacı dış politika izlerIer. Politikanın gerçeklerine bağlı olarak ittifaklar yapılır ve bozulur, dostluklar kurulur veya eski dostlar reddedilebilir.

Neo-Realizmim Güvenlik Anlayışı Uluslararası ortamın anarşik, rekabetçi ve çatışmacı yapısını kabul etmekle birlikte, devletlerarası işbirliği sürecini de tamamen reddetmemektedir. (Stephan Walt) Uluslararası aktörlerin davranış ve güvenliklerini belirleyen yapı uluslararası sistemdir. Neo Realizm, klasik olandan farklı olarak ulus devlet yapılarının güvenliği ile birlikte uluslararası sistemin güvenliğini de göz önünde bulundurarak güvenlik halkasını genişletmiştir.

Neo-Realizmim Güvenlik Anlayışı Neo Realistler askeri-stratejik konuların yanına ekonomik konuları da eklemişlerdir. Ekonominin uluslararası ilişkilerin belirleyicilerinden biri olduğunu kabul ederler.

Neo-Realizmim Güvenlik Anlayışı Yapı olarak tanımlanan sistemin devletlerin dış politikası üzerinde sınırlayıcı ve belirleyici etkisi üzerinde durması, uluslararası politikada davranışsal düzenlilikler olduğunu varsayması, dış politikalardaki benzerliklere dikkat çekmesi, bilim felsefesinin ilkelerini önemsemesi, tarihçi bir yaklaşım yerine yapısalcı bir yaklaşım benimsemesi ve anarşi kavramına yüklediği anlam bakımından Neo Realizm klasik realizmden farklılık gösterir.

Neo-Realizmim Güvenlik Anlayışı Realistler uluslararası politikayı kabaca devletlerarası bir etkileşim süreci olarak görür. Neo Realistler devletlerarası etkileşime bakarken yapısal nedenleri ve birim düzeyindeki nedenleri ayrı ele alır. Realist düşünce sadece sonuca bakarak bunun devletlerin etkileşiminin bir ürünü ya da doğal sonucu olarak değerlendirir. Neo Realistlerde sebep-sonuç, amaç-araç ayrı değerlendirilir.

Neo-Realizmim Güvenlik Anlayışı Uluslararası politikanın temel aktörünün devlet olarak görülmesi, devletlerin üniter yapılar olarak değerlendirilmesi, devletlerin ve devlet adamlarının rasyonel davrandıklarının varsayılması ve devletlerin bencil ve kendi çıkarları doğrultusunda hareket eden birimler olarak kabul edilmesi, hem klasik realizmin hem de neo-realizmin ortak varsayımları ve özellikleridir.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Savaş doğal değil, yıkıcılığından ötürü faydasızdır. Savaş kaçınılmaz ya da önlenemez değildir. Savaşların önlenmesi için gizli diplomasi önlenmelidir. Çatışma yanlış algılamalardan kaynaklanır. Salt çıkar ve güvenlik kavramları üzerine kurgulanmış sistemler savaş riskini artırır Norman Angel: ‘Savaşta galip gelenler bile büyük zarara uğrarlar’

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Savaş insan doğasından değil toplumdaki çarpıklıklardan kaynaklanır. Mantık ve rasyonel hareket dünyayı iyi bir yer haline getirebilir Barış ve işbirliği üzerinde durulmaktadır. Uluslar arası işbirliğini sürekli kılacak devletlerarası teşkilatlar kurulmalıdır. Uluslar arası hukuk kuralları oluşturulmalıdır. Devletlerin savaşma yetenekleri asgariye indirilmelidir.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Devletlerarası problemleri çözüme kavuşturabilecek bir yargı sistemi kurulmalıdır. İktisadi İlişkiler geliştirilmelidir. Birey-Toplum ilişkisi kapsamında çıkarların uyumu sağlanmalıdır. Sosyolojik Liberalizm- Ortak değerler, kimlik, işbirliği savaş ihtimalini ortadan kaldırır. Kurumsal Liberalizm- Devletlerin uluslararası örgütler kanalıyla kurdukları bağlantı, ortaya çıkan rejimdir. Cumhuriyetçi Liberalizm- Demokratik Ülkeler ve Barış (Demokratik Barış Kuramı)

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Ortaklaşa (Kolektif) Güvenlik üzerinde durulmalıdır. Çok taraflı araçlar içeren daha geniş katılım sağlanmalıdır. Çıkar ve güvenlik kavramları açıklanmalı ve çözümlenmelidir. Uluslararası niteliği olan, herkesçe kanıksanmış, ortak çıkarları ve ortak değerlerinin farkında, bir dizi ortak kurala bağlı bir toplum. İyi için Kötü’ye karşı anlayışı. İşbirliği odaklı Güvenlik. Birey-Devlet ve Sistem Güvenliği.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Liberal kuramlar bireyin güvenlik ve özgürlüğünün korunmasında temel oyuncu olarak devleti ele almaktadırlar. Liberal kuramcılar realistlerin aksine uluslararası ilişkileri “sıfır toplamlı oyun” yerine “mutlak kazanç” modeliyle açıklamaktadır. Buna göre devletler çatışma yerine işbirliğine yöneldiklerinde daha fazla kazanç elde edeceklerdir. Liberallere göre uluslararası hukuk norm ve kurallarının tesisiyle kolektif güvenliğin sağlanması olasıdır.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Liberal kuramlar kapsamında aşağıdaki kuramların güvenlik anlayışları ele alınmaktadır: İşlevselcilik ve Yeni İşlevselcilik Çoğulculuk (Plüralizm) Ulusaşırıcılık (Transnasyonalizm)

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı İşlevselcilik güvenlik çalışmalarını bütünleşme ekseninde ele alırken aşağıdaki argümanları ortaya koymaktadır: Siyasal kaygı gütmeyen işlevsel uluslararası örgütler ön plana çıkarılmalıdır. Ulus-devletler belli işlevlere sahip uluslararası kurumlara yetki devrinde bulunmalıdır.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı İşlevselci Kuramın Güvenlik Anlayışı: Teknik konular siyasi amaçların önünde yer almalıdır. Bir alanda işlevsel amaçlı kurulan örgütlenme zamanla genişleyerek başka alanlara da yayılmalıdır. Devletler uluslararası kurumlar aracılığıyla işbirliği ve uzlaşı içerisinde hareket etmelidirler.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Yeni işlevselcilik spill over modelini ortaya koymaktadır. Bu modele göre oyuncuların ekonomik ve teknik alanlarda meydana getirdikleri ortaklıklar süreç içerisinde kültürel ve siyasi bir nitelik kazanacaktır. Spill over modelinde oyuncuların karşılıklı güvenlik sorunsalına çözüm oluşturmak ve çoğulcu bir güvenlik topluluğu yaratmak amaçlanmaktadır.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Çoğulcu ve ulusaşırıcı kuramlar uluslararası ilişkiler disiplinin ana sorunsallarına çoğulcu bir anlayışla yaklaşmakta ve analiz düzeyi olarak küresel sistemi ele almaktadır. İki kuram da realizmin devlet merkezli ve uluslararası sistemi amaçlamakta tek yönlü yaklaşımlarını eleştirmektedir. Bu kuramcılar uluslararası sistemin yapısının karmaşıklığından hareketle güvenlik kavramını çeşitlendirmek gerektiğini savunmaktadırlar.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Çoğulcu yaklaşımlar küreselleşme süreciyle birlikte uluslararası sistem bünyesinde güvenlikle ilişkilendirilebilecek sorunların salt devletler arasında uzlaşı ve işbirliğiyle çözülemeyeceğini vurgulamaktadır. Uluslararası güvenlik sorunlarında Devlet dışı aktörlerin etkinliği artmaktadır. Devletler üniter yani yekpare değildirler. Kararlar çeşitli aktörler arasında rekabet ve uzlaşma süreci sonunda alınmaktadır.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Çoğulcular aynı zamanda güvenlik kavramının salt askeri temellere ve dayandırılamayacağını bu bağlamda ekonomik, ticari, mali, kültürel, çevresel, bilimsel ve teknolojik unsurların da günümüz güvenlik paradigmasının ayrılmaz bir parçası olduğunu savunmaktadırlar. Enerji, Eğitim, sağlık, göç konuları güvenlik kavramına dahil olmuştur.

Liberal Kuramların Güvenlik Anlayışı Joseph Nye’in “sert güç” (hard power) ve “yumuşak güç” (soft power) tipolojileri güvenlik kavramının çoğulcu bir anlayışla ele alınmasının somut bir göstergesidir. Sert güç bileşenleri askeri, ekonomik ve siyasi alanları kapsarken; yumuşak gücü daha çok sosyo kültürel değerler ve siyasi-demokratik kurumlar oluşturmaktadır.

Marksizmde Güvenlik Anlayışı Marksizm güvenliği sınıf mücadelesi ve eşitsizlikler üzerine kurgulamıştır. Mücadele sınıflar arası bir mücadele olarak görüldüğünden ulus devletlerle sınırlı kabul edilmemekte, evrensel bir anlam taşımaktadır. Çatışmaların nedeni benzer üretim biçimlerinin bulunduğu her yerde aynı olarak kabul edilmekte ve bu haliyle de güvenlik olgusu küresel biçimde ele alınmaktadır.

Marksizmde Güvenlik Anlayışı Lenin, kapitalizmin eşitsiz gelişme yasası sonucunda pazar paylaşımına yönelik emperyalist savaşların kaçınılmazlığına ve yine bu yasa gereğince sosyalist devrimin değişik ülkelerde değişik zamanlarda olgunlaşacağına dikkat çekmiştir. Lenin’e göre uluslar arası çatışmaları ortadan kaldırmanın ön koşulu kapitalizmi ortadan kaldırmaktır. Bir kapitalist ülkenin genişlemesi mutlaka diğer ülkelerin zararına olacağından, bu anlamdaki kapitalist emperyalizm uluslararası savaşları da kaçınılmaz hale getirecektir.

Marksizmde Güvenlik Anlayışı Neo-marksist teorilerin ortak noktaları: Az gelişmiş ülkeler tahlilin merkezine alınmıştır. Avrupa merkezci teorilerden bir kopuş olmuştur. Kapitalist yayılma olumlu bir şey olarak görülmemektedir. Az gelişmiş ülkelerin kalkınma koşulu kapitalizmden kopmalarıdır. Klasik Marksist gelenek devrimin sadece işçi sınıfı tarafından gerçekleştirileceğini söylerken; Neo-Marksist tezler farklı toplumsal tabakaların da devrimde etkin olabileceğini söyler. Az gelişmiş ülkelerin sorunları az gelişmiş ülkelerin düşünürleri tarafından ortaya konmaya başlamıştır.

Neo-Marksizmde Güvenlik Anlayışı Bağımlılık Okulu olarak da adlandırılan Neo-Markist kuram temel argümanlarını uluslararası sistem okumaları üzerinden ortaya koymuştur. Çoğulcu kuramın “karşılıklı bağımlılık” modeline karşı çıkan Neo- Marksistler bağımlılığının tek yönlü ve “gelişmiş devletler” lehine olduğu görüşünü savunmaktadırlar. Neo-Marksistler ekonomi eksenli güvenlik perspektifini benimseyerek “merkez-çevre”, “Kuzey-Güney”, “metropol-uydu”, “gelişmiş-az gelişmiş”, “üçüncü dünyacılık” kavramsallaştırmaları üzerinden diyalektik yöntemi benimsemişlerdir.

Neo-Marksizmde Güvenlik Anlayışı Neo-Marksist kuram klasik Marksizm’in sınıf mücadelesi ve eşitsizlikler üzerine kurguladığı güvenlik sorunsalını uluslararası sistemdeki merkez-çevre çatışmasına dayalı bir güvenlik yaklaşımına dönüştürmüştür. Neo-Marksistlere göre küreselleşme süreciyle birlikte çatışma Doğu-Batı değil Kuzey-Güney ekseninde meydana gelmektedir. Bu bağlamda “Kuzey” sanayileşmiş “sömürgeci” merkez ülkelerini, “Güney” ise az gelişmiş ve bağımlı çevre ülkelerini temsil etmektedir.

Neo-Marksizmde Güvenlik Anlayışı “Dünya Sistemi” kuramlarını ortaya koyan Immanuel Wallerstein Soğuk Savaş sonrası kapitalizmin nihai zaferi elde ettiği savına karşı çıkmaktadır. Wallerstein’a göre küreselleşme sürecinde merkez ile çevre arasındaki uçurum derinleşmiş ve merkez ülkelerin güvenliğini daha tehdit eden bir hal almıştır.

Neo-Marksizmde Güvenlik Anlayışı Neo-Marksistlerin sermaye akımı konusundaki görüşleri klasik marksist görüşlerden önemli ölçüde farklılaşır. Neo-Marksism karşılıklı bağımlılık konusundaki eleştirisinde bağımlılığın tek yönlü olduğunu ve karşılıklılık içermediğini savunur. Sermaye ihracı kapitalizmin ilk dönemlerinde de 20. yy.da ulaştığı tekelci aşamada da daima tek yönlü olarak azgelişmişlerden gelişmişlere doğru olmuştur. Modernleşme kuramlarının aksine ülkelerin geliş(me)mişlik düzeyini içsel nedenler yerine sistemsel faktörler ile ilişkilendirerek, uluslar arası sistem çözümlemelerini yapısal bir problematiğe dayandırmışlar ve kapitalist sistemin “güvensizlik sarmalı”na neden olduğunu ileri sürmüşlerdir.

Neo-Marksizmde Güvenlik Anlayışı Neo-Marksizmin güvenlik perspektifinde, bir aktörün güvenliğinin diğer aktörün güvenliği tarafından tehdit edildiği, güvenlik ikilemine benzer bir model söz konusudur. Neo-Marksistlere göre merkezin güvenliği çevrenin güvenliğini tehdit etmekte ve çevrenin güvensizliği anlamına gelmektedir. Neo-Marksist düşünürler, kuzeyin güvenliği ve Güneyin güvensizliği arasında süregelen yapısal bir gerilim olduğunu vurgulamaktadırlar.

Neo-Marksizmde Güvenlik Anlayışı Neo-Marksist kuram, güvenlik ile ekonomik refah ve eşitsizlikler arasında kurduğu bağıntılarla eleştirel güvenlik yaklaşımlarının altyapısının oluşmasında rol oynamıştır. Buna karşın çatışmacı bir güvenlik projeksiyonu sunması nedeniyle farklı araçlarla da olsa klasik güvenlik anlayışını bir bakıma yeniden ürettiği söylenebilir.

SOĞUK SAVAŞ SONRASI GÜVENLİK YAKLAŞIMLARI

Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Yaklaşımları SSCB’nin dağılmasıyla; İki kutuplu yapıdan çok kutuplu yapıya geçilmiş, Soğuk Savaşın statik yapısı sona ermiş, Uluslararası sistem ve alt-sistemler dinamik bir yapı kazanmaya başlamıştır.

Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Yaklaşımları Soğuk Savaş konjonktürünün simetrik tehdit algılamalarından, 11 Eylül sonrasının asimetrik tehdit algılamalarına geçişi simgeleyen, yeni bir güvensizlik ve belirsizlik ortamı doğmuştur. Fırsatlarla birlikte risk ve tehditlerin de çeşitlilik ve karmaşıklığını artıran günümüz küresel sisteminde, devlet merkezli realizmin klasik güvenlik parametreleri sorgulanmaya başlamıştır.

Soğuk Savaş Sonrası Güvenlik Yaklaşımları Güvenliğin genişlemesi ve derinleşmesine paralel olarak “kim için, ne için, nerede, nereye kadar ve nasıl güvenlik?” soruları çerçevesinde alternatif güvenlik çalışmaları gündeme gelmiştir. Bu kapsamda öne çıkan eleştirel, postmodern, feminist ve konstrüktivist kuramların güvenlik anlayışları, klasik güvenlik paradigmasını sorgulamaya başlamıştır. Ayrıca doğrudan güvenlik çalışmaları yapan ve güvenliğe ilişkin yeni tezler ortaya koyan Kopenhag Okulu ve Aberystwyth Okulu da yeni güvenlik yaklaşımlarının önemli temsilcileri olarak ön plana çıkmaktadır.

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Eleştirel kuramcılar güvenliğin öznel bir kavram olduğu savından yola çıkarak salt siyasi ve askeri güvenliğe dayalı anlayışı eleştirmektedirler. Eleştirel kuram hegemonya, güvenlik ve güç olguları arasındaki bağlantıyı eleştirel bir düzlemde ortaya koymaktadır. Bu kurama göre uluslararası sistemde hegemon olan oyucunun güvenlik algısı tek tipçi bir güvenlik anlayışını dayatmaktadır ve bu dayatma diğer oyuncuların rızası ile gerçekleşebilmektedir.

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Eleştirel kuram, realizmin merkeze taşıdığı güvenlik olgusunun dar bir çerçevede ele alınmasını ve ulusal güvenlik kavramıyla eş tutulmasını sorgulamaktadır. Klasik güvenlik anlayışının, devlet güvenliği adına diğer güvenlik alanlarını görmezden geldiğini öne sürmekte ve devletin asıl amacının yurttaşlarının güvenliğini sağlamak olduğunu vurgulamaktadır.

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Cox, küresel sistemin sağlıklı işleyebilmesi için ABD’nin milletler topluluğunun eşit bir üyesi haline gelmesi gerektiğine işaret ederek, insanlığın ihtiyaçlarını karşılayan bir küresel yönetişime ihtiyaç duyulduğunu belirtmektedir. Güvenliğin güç eksenli ele alınması ve güç politikaları çerçevesinde oluşturulması, farklılıkların görmezden gelinerek “güçlülerin güvenliği”nin ön plana çıkarılmasına yol açmaktadır.

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Bu açıdan değerlendirildiğinde küresel güvenliğe ilişkin ana karar alma organı olan BM Güvenlik Konseyi’nin savaş galiplerinden oluşması, yani güç ile orantılandırılarak belirlenmesi simgesel bir niteliğe sahiptir. Bu problem, çoğulcu bir dünya yapılanmasının etkin bir biçimde işletilebilmesini engellemektedir.

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Robert W. Cox uluslararası sistemin sağlıklı işleyebilmesi için ABD’nin hegemonyası yerine insanlığın ihtiyaçlarını karşılayacak küresel yönetişimin (global governance) gerekliliğini vurgulamaktadır.

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Diğer ünlü eleştirel kuramcılar Andrew Linklater ve Jurgen Habermas da güvenlik kavramının ‘küresel’ ve çoğulcu bir perspektifte ele alınmasını savunmaktadırlar. Habermas “iletişimsel akıl” kavramını ortaya koyarak bireyin güvenliğini öne çıkarmaktadır.

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Güvenlik, sübjektif bir olgudur ve realizmin yaptığı gibi tekil bir güvenlik anlayışından bahsedilemez, Realizmin etkisindeki klasik güvenlik anlayışı, devlet güvenliğiyle sınırlandırılmış; bu nedenle birey ve toplum güvenliği ihmal edilmiştir,

Eleştirel Kuramın Güvenlik Anlayışı Güvenlik, uluslararası ilişkiler disiplininin diğer kavramları gibi güç ve bilgi ilişkisi çerçevesinde şekillendirilmektedir, Küresel güvenlik konularına ilişkin politikalarda hegemon aktör(ler) belirleyici bir role sahiptir, Küresel güvenliğin tesisi için etiksel evrenselliğin ve kozmopolitan dünya görüşünün hâkim kılınması gerekmektedir.

Postmodern Kuramın Güvenlik Anlayışı Modernitenin dışlayıcı doğasına atıfta bulunarak modernizm eleştirisi yapan postmodern kuram; savaş-barış, iç politika-dış politika, dost-düşman, düzen-anarşi, yerli-yabancı, merkez-çevre, idealizm- realizm gibi karşıtlıklar temelinde geliştirilen klasik uluslararası ilişkiler literatürüne karşı çıkmakta ve kavramlar arasındaki bu hiyerarşik yapılanmayı eleştirmektedir.

Postmodern Kuramın Güvenlik Anlayışı Postmodern kuram, küreselleşme ile eş zamanlı biçimde yaşanan kavram ve olgulardaki dönüşüme dikkat çekmektedir. Örneğin klasik dost-düşman ayrımı, geçmişte belirli sınırlar içinde algılara yerleştirilmişken, bugün dost-düşman tanımının yapılması daha zorlaşmaktadır.

Postmodern Kuramın Güvenlik Anlayışı Moderniteyi aşan gelişmelerin yaşandığı günümüz küresel sisteminde postmodern yaklaşım, güvenliğe ilişkin eleştirilerini iki ana eksende oluşturmuştur. Batı merkezli uluslararası sistem, bireyin güvenliğini her açıdan sarsmakta, Klasik güvenlik anlayışı, gerçekte batı değerlerini ve güvenliğini öncelemektedir.

Postmodern Kuramın Güvenlik Anlayışı Örneğin; güvenlik gündeminin üst sıralarında yer alan uluslararası göç sorunu, hiyerarşik bir çerçevede ve ben-merkezli bir tutumla ele alınmaktadır. Keza toplum güvenliği vurgusu ön plana çıkarılarak, göç alan ülkelerin başka bir deyişle batı ülkelerinin güvenliği üzerinde durulurken, göç etmek durumunda kalan toplumların ve bireylerin güvenliği ise ikincil plana atılmaktadır. Göç eden bireylerin ya da toplulukların psikolojik ve güvenlik durumlarından ise neredeyse bahsedilmemektedir.

Postmodern Kuramın Güvenlik Anlayışı Benzer şekilde 11 Eylül saldırılarının ardından ABD’nin kendi ulusal güvenliğini küresel güvenlikle özdeşleştirerek Afganistan ve Irak’ta binlerce sivili öldürmesi, bir yandan meşruiyet zemini sağlamada kavramlara araçsal bir işlev yüklendiğini ortaya koymakta, diğer yandan klasik güvenlik anlayışının indirgemeci, ben-merkezli ve tekdüze boyutunu göstermektedir.

Postmodern Kuramın Güvenlik Anlayışı Postmodern düşünürler, içinde bulunduğumuz dijital çağda savaşın kanlı gerçeğinden giderek uzaklaşıldığını ve teknolojik gelişmeler neticesinde savaşın bir tür bilgisayar oyununa dönüştürüldüğünü belirtmektedir. Oysaki güvenlik kavramı sadece fiziksel varlığın korunmasını değil, bireylerin psikolojilerinin de korunmasını içermektedir.

Feminist Kuramın Güvenlik Anlayışı Feminist düşünürler, realist literatür tarafından devletin bekası ve güvenliği için olmazsa olmaz kabul edilen ulusal çıkar, güç, egemenlik, otonomi ve rasyonalite gibi olguların “ideal erkek” tipi üzerine tasarlandığını ileri sürmektedir.

Feminist Kuramın Güvenlik Anlayışı Realist paradigmanın reddedilmesi Mevcut soyut sistematik söylemin sorgulanması Kadınların günlük yaşamları ve güvenlik arası bağa yönelik güçlü vurgu

Feminist Kuramın Güvenlik Anlayışı Güvenliği şiddet eksenli kodlayan feminist kuramcılara göre güvensizliğin tanımı; başta cinsiyet, sınıf ve ırk olmak üzere tüm yapısal eşitsizliklerin etkileridir.

Feminist Kuramın Güvenlik Anlayışı Feminist kuramın öncülerinden Tickner, güvensizliği BM’in İnsani Gelişim Raporlarında yer alan istatistiksel verilerle somutlaştırmıştır: “BM’in Irak’a boykot kararında asıl cezalandırılanlar ‘anne ve ailenin taşıyıcısı’ olarak kadınlar olmuştur. Güvenlik üzerine çalışan feminist kuramcıların, Bosna Savaşı’nda yaşanan tecavüz olaylarını uluslararası gündeme taşımaları başta insan güvenliği olmak üzere devlet dışı tüm güvenlik alanlarına ilişkin tartışmalara yeni bir boyut getirmiştir.

Feminist Kuramın Güvenlik Anlayışı Afganistan’da birçok kadının savaş sırasında ailelerini yitirmiş olması ise şiddetin travmatik etkilerini ortaya koymaktadır. Buradan hareketle feminist kuramcılar, erkek egemen güvenlik yaklaşımının yarattığı güvensizliğe vurgu yapmaktadır.

(Konstrüktivizm) İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı Konstrüktivizm (İnşacı kuram); küreselleşmenin yarattığı ikilemlerin, krizlerin, değişim-dönüşümlerin, ayrışmaların ve birleşmelerin açıklanmasında, Güç ya da piyasa etkileşimi gibi maddi yapılar yerine fikirler, normlar, kültürler ve kimliklerden oluşan sosyal yapıyı analiz düzeyi olarak ele almakta ve güvenliği bu çerçevede yorumlamaktadır. Ancak realizmden farklı olarak inşacı yaklaşım, devleti toplumla birlikte incelemektedir.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı Başka bir ifadeyle devlet, toplumdan bağımsız düşünülmez ve toplumla birlikte anlamlandırılır. İnşacı kuramın norm, algılama ve önyargı gibi parçaları daha iyi birleştiren sosyal gerçekliklere vurgu yapması, Realizmin devlet güvenliğinin dışında bıraktığı ya da yok saydığı olguları (cinsiyet, kimlik, göç, insan hakları, refah toplumu vb.) güvenlik gündeminde üst sıralara taşımıştır.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı İnşacı kurama göre aktörlerin uluslararası yapıdaki davranış biçimlerini belirleyen değişkenlerin başında kimlikler gelmektedir. Devletleri çatışma ya da uzlaşmaya iten ana unsur kimliklerdir; devletlerarası güven ilişkilerini de kimlikler şekillendirmektedir.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı Kuramın öncülerinden Wendt, “Kuzey Kore’nin 5 nükleer silahı ABD için İngiltere’nin 500 nükleer silahından çok daha fazla tehdit içerir” örneğiyle kimliğin güvenlik algısındaki rolüne işaret etmektedir. Başka bir deyişle kimlik, bir ülkenin diğerlerini dost ya da düşman olarak kategorize etmesinde veya ötekileştirmesinde temel değişkendir.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı Konstrüktivizm, bir devletin diğer bir devleti tehdit olarak değerlendirmesini ya da değerlendirmemesini kendi kimlik tanımlaması üzerinden oluşturduğu öteki algısına bağımlı kılmaktadır.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı Mesela X devletinin Y devletini tehdit olarak algılarken Z devletini tehdit olarak görmemesi, X devletinin kendisini ve ötekini nasıl tanımladığıyla ilişkilidir. Wendt, bir devletin kendini ne derece tehlikede hissettiğinin diğer devletlerin maddi güçleri tarafından değil, o tehdidin algılanış biçimiyle belirlendiğini ileri sürmektedir.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı İnsanlar da, benzer kimlikler arasında kendilerini güvenli, farklı kimlikler arasında ise güvensiz hissederler. Bireylerin kendilerini güvende hissetmelerinin temel şartlarından biri de kimliklerinin tanınmasıdır. Yugoslavya ve Sovyetler Birliği’nin dağılma süreçlerinde görüldüğü gibi 1990 sonrasında ortaya çıkan birçok iç savaş, çatışma ya da krizin temelinde farklı kimliklerin tanınmaması, baskı altına alınması ya da reddedilmesi gibi nedenler bulunmaktadır.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı Özellikle günümüzde farklı toplumların ve kültürlerin birbirlerine çoğu zaman önyargıyla yaklaşmaları, konstrüktivizmin güvenlik denkleminde kimliğe atfettiği önemi pekiştirmektedir. Huntington, Soğuk Savaş sonrası uluslararası sistemi yedi farklı medeniyet havzası arasındaki kültürel çatışmayla yorumlamıştır.

İnşacı Kuramın Güvenlik Anlayışı İnşacı kuram, geleneksel olguların dışına çıkarak kimlik ve güvenlik arasındaki bağıntıyı açıklamaya çalışmış ve klasik güvenlik anlayışına yeni bir boyut getirmiştir. Bu yönüyle farklı bir perspektif sunan inşacı kuram, realizm gibi çatışma olgusu üzerinde durarak bir anlamda klasik güvenlik paradigmasını yeniden üretmiştir.

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Kopenhag Okulu, 1990’larda somutlaştırdığı çok boyutlu güvenlik tanımlaması ve kapsamlı güvenlik anlayışıyla yeni güvenlik çalışmalarının çekim merkezi haline gelmiştir. Analiz birimi olarak devlet ve toplumu ele alan Kopenhag Okulu’nun bireye odaklanmamasına karşın devlet ve toplum arasında denge kurma arayışına girmesi, bu iki birimden doğrudan etkilenen birey için de önem taşımaktadır.

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Kopenhag Okulu’nun güvenlik olgusuna dair öne sürdüğü temel argümanlar; liberal, post-yapısalcı, neo-realist ve konstrüktivist yaklaşımların bir kombinasyonudur. Kopenhag Okulu’nun önde gelen kuramcılarından Barry Buzan, askeri konulara politik, ekonomik, toplumsal ve çevresel güvenlik konularını da eklemleyerek “genişletilmiş güvenlik” anlayışını ortaya koymuştur.

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Buzan’ın güvenlik yaklaşımına göre: Siyasi ve Askeri güvenlik: Devletlerin ofansif ve defansif askeri kapasiteleri + birbirlerini karşılıklı algılama biçimi Ekonomik güvenlik: Devletlerin güçlerini sürdürmek için gerekli finansal kaynak ve pazarlara ulaşabilme kapasiteleri Toplumsal güvenlik: Kimliksel ve kültürel değerler, çevreden merkeze göç olgusu, salt devlet merkezli güvenlik anlayışının reddi Çevresel Güvenlik: Yaşanabilir çevrenin tehdit ve tehlikelerden (küresel ısınma, nükleer felaketler vb.) korunması

Genişletilmiş Güvenlik Kavramları Kimin Güvenliği? Risk Altındaki Değer Tehdit Kaynağı Ulusal Güvenlik Devlet Egemenlik, Toprak Bütünlüğü Değer Devlet(ler), Terörizm Toplumsal Güvenlik Milletler, Toplumsal Gruplar Ulusal Birlik, Kimlik Milletler, Göçmenler, Yabancı Kültürler İnsan Güvenliği Bireyler, İnsanlık Beka, Hayat Kalitesi Devlet, Küreselleşme, Küresel Çevre Sorunları Çevre Güvenliği Ekosistem Sürdürebilirlik İnsanlık Cinsiyet Güvenliği Cinsiyet İlişkileri, Azınlıklar Eşitlik, Kimlik, Dayanışma Ataerkil Yapı, Otoriter Kurumlar 95

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Klasik güvenlik paradigması devlet güvenliğini önceleyerek en önemli değer olarak egemenlik üzerinde dururken, Kopenhag Okulu’nun yeni güvenlik yaklaşımı egemenliğin yerine kimliği ve özneler arası etkileşimi ön plana çıkarmaktadır. Bu açıdan değerlendirildiğinde Kopenhag Okulu’nun konu ve aktör bazında yeni güvenlik anlayışını çok boyutlu bir zemine taşıdığı söylenebilir.

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Waever’a göre toplumsal güvenlik, beliren veya algılanan bir tehdide karşı kimliği savunmakta; “kimlikleri” vurgulayarak bir anlamda “devlet ötesi” bir nitelik taşımaktadır. Waever’ın devlet ötesi güvenlik algısını, daha açık bir ifadeyle toplum güvenliğinin devletin güvenliğiyle özdeş tutulmaması gerektiğini, Güney Afrika Cumhuriyeti örneğiyle somutlaştırmak mümkündür.

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Nitekim Güney Afrika Cumhuriyeti’nde beyaz azınlığın dışında kalan halk, Apartheid rejimi boyunca karar alma mekanizmaları ve süreçlerinin dışına itilmiş; ulusal güvenlik arayışlarında söz sahibi olamaması nedeniyle yaşamlarını kronik bir güvensizlik hali içinde idame ettirmek zorunda kalmıştır. Dolayısıyla Güney Afrika Cumhuriyeti’nin güvenliği, tüm halk için aynı anlamı taşımamaktaydı.

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Waever öncülüğünde Kopenhag Okulu tarafından yeni güvenlik terminolojisine kazandırılan ve “güvenlik dışılaştırma” (desecuritization) olarak da ifade edilen bu kuram, güvenlikleştirmenin anti-tezi şeklinde konumlandırılabilir. Güvenlik dışılaştırma, daha önce tehdit olarak kabul edilen bir şeyin ya da bir konunun artık tehdit olarak inşa edilmemesidir.

Kopenhag Okulu Güvenlik yaklaşımı Soğuk Savaşın sona ermesi, güvenlik dışılaştırma modeline örnek olarak düşünülebilir. Zira Soğuk Savaş döneminde güvenlik çemberinin içine alınan birçok şey, başka bir ifadeyle güvenlikleştirilen birçok konu, SSCB’nin dağılmasıyla son bulmuş ve böylece güvenlik dışılaştırılmıştır.

Aberystwyth Okulu Güvenlik yaklaşımı Aberystwyth Okulu, sorunları ya da olayları güvenlikleştirme ya da güvenlik dışılaştırma ikileminden sıyrılarak güvenliğin politik kurgulanışını ortaya çıkarmaya yönelmesi nedeniyle Kopenhag Okulu’ndan ayrışmaktadır.

Aberystwyth Okulu Güvenlik yaklaşımı İki kuramsal yaklaşım arasındaki en önemli farklılığın, sorunların çözümünün güvenlikleştirmeyle mi yoksa güvenlik dışına çıkarmayla mı sağlanacağı konusunda olduğu söylenebilir. Aberystwyth Okulu, bu noktada sorunları güvenlik dışılaştırma yerine güvenliğin siyasiliğinin gündeme taşınmasına çalışmaktadır.

Aberystwyth Okulu Booth’un ortaya koyduğu eleştirel güvenlik anlayışına göre özgürlüğün olmadığı yerde güvenlik yoktur; ya da tam tersi güvenliğin olmadığı yerde özgürlükten bahsedilemez. Ne özgür ne de güvende olan Irak toplumunun içinde bulunduğu durum, Booth’un bu tespitine örnek teşkil etmektedir. Dolayısıyla “ben” ve “öteki” arasındaki sınırlar, karşılıklı güvene ve özgürlük haklarına saygı ile kaldırılabilir ki böylece ötekileş(tir)melerin önüne geçilerek bütünleşme sağlanabilir.

GÜVENLİK KAVRAMI

Güvenlik Kavramı Varlığın, bütünlüğün, değerlerin ve çıkarların korunması, sürdürülmesi ve geliştirilmesine yönelik tehdit, risk ve belirsizliklerden uzak olma haline güvenlik denir.

Güvenlik Kavramı Güvenlik yaşamsal bir zorunluluktur. Birey için Güvenlik, çeşitli kademelerdeki endişeler bütünüdür. Güvenlik, ne olunduğuna , ne olunmak istendiğine ve bunun hangi koşullarda beklendiğine göre esneyen bir kavramdır.

Güvenlik Kavramı Güvenlik, güvensizlik ihtimallerinin ortadan kaldırılmasını ifade eder. Güvensizlik durumu ya da algısı tehdittir. Tehdit, ya bir gerçeklik olarak olgu veya sanal olarak bir algıdır.

Güvenlik Kavramı Günümüzde güvenlik değerlendirmeleri küresel, bölgesel, ulusal ve toplumsal güvenlik olarak genişlemiştir.

Güvenlik Kavramı Güvenliğin analiz birimleri: Sistem Devlet Toplum Birey

Güvenlik Kavramı Güvenliğin Boyutları Siyasi Askeri Ekonomik Toplumsal Çevresel

Güvenlikle İlgili Temel Kavramlar Tehdit: Güvenliğe yönelik her çeşit faaliyet ve girişimlerdir. Risk: Gerçekleşmesi olası bir durumun ortaya çıkaracağı tehlikeler ve güvensizliklerdir. Tehdit ve Riskler varlığa, bütünlüğe, değerlere ve çıkarlara yönelik olabilir. Çıkarlara yönelik tehdit ve riskler siyasi, askeri, ekonomik, sosyolojik ve kültürel alanlarda olabilir.

Güvenlikle İlgili Temel Kavramlar Tehdit genel olarak üç biçimde ortaya çıkar: Birincisi, eldekini yitirme riskidir. İkincisi, başka bir aktörün/aktörlerin elinde ya da etkisinde olanı ele geçirememe ve/veya üçüncü bir güce kaptırma riskidir. Üçüncüsü, hiçbir aktörün tek başına neden olamadığı, bir tek aktörden bağımsız ve küresel tehditlerdir.

Güvenlik Değerlendirmeleri Uluslararası sistemin güvenliği, Coğrafi ya da işlevsel alt sistemlerin, bölgelerin güvenliği, Devletin güvenliği, Toplumun güvenliği, Toplumsal alt grupların güvenliği, Bireylerin güvenliği

Güvenlik stratejileri Barışçıl güvenlik stratejileri Çatışmacı güvenlik stratejileri Savaş Stratejileri

Güvenlik stratejileri Barışçıl güvenlik stratejileri, aktörlerin çatışmaya varmayan yöntemlerle güvenliklerini ve çıkarlarını gerçekleştirme yolundaki uygulamalarını ifade eder. İçinde şiddet kullanma ve caydırıcı olma hatırlatmalarını barındırsa da bunlar üzerine bir eylem biçimi geliştirilmeyeceği algılanmasına dayanır. Bu tür stratejilerde, bir aktörün kendi güvenliği için, doğrudan karşısındaki aktörü zarara uğratmayacağına ilişkin bir uzlaşıya dayanır, ancak kendi güvenliğini doğrudan karşıdakine bağladığı anlamına gelmez.

Güvenlik stratejileri Barışçıl Güvenlik Stratejileri Diplomatik yöntemler Müzakere Yeni bir öneri geliştirme Uzlaştırıcılık ve arabuluculuk İyi niyet gösterileri Haber alma ve karar alıcıları yönlendirme Ekonomik yöntemler Ekonomik ödüllendirme Dış yardım İşbirliği ve ortaklık kurma Evrensel düzeyde Bölgesel düzeyde

Güvenlik stratejileri Çatışmacı Güvenlik Stratejileri Diplomatik alanda Tek yanlı karar alma Oldu bittiye getirme Müzakereye öngörülmemiş tarafların katılması Ekonomik yöntemler Boykot Ambargo Abluka

Güvenlik stratejileri Çatışmacı Güvenlik Stratejileri Savaşa varmayan sıcak yöntemler Tahrik etme, tedhiş, sabotaj ve şiddet olayları yaratma Darbe yapılmasını teşvik etmek Askeri yöntemler Soğuk savaş ortamı yaratmak Tek taraflı ve çift taraflı tatbikatlar yapmak

GÜVENLİK KAVRAMININ TEMEL ÖZELLİKLERİ

Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri Uluslararası sistemde güvenlik anlayışı iki biçimde ortaya çıkmaktadır: Ulus-devlet güvenlik anlayışı, Sistemin bütününe yönelik güvenlik anlayışı. Evrensel işbirliği içinde bir sorunu çözen devlet(ler) sonrasında uluslararası güvenlik kurallarını da ilan eder. Güvenlik askeri önlemler gerektirdiğinden, normları koyanlar korunmasını üstlenirken bunun maliyeti altına da girerler.

Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri Güvenlik hiç kuşkusuz güç ile birlikte düşünülen bir kavramdır. Her aktörün güvenlik sağlayıcı donanımları kendine özgüdür ve coğrafya, nüfus, askeri hazırlık durumu gibi güç unsurlarıyla doğru orantılıdır. Güç unsurlarını istenen seviyede tutmak için her aktörün gereksinimleri, gereksinimlerin karşılanması için ise kapasite artırımına ihtiyaç vardır. Bu nedenle kapasite artırımı her aktörün güvenlik anlayışının ortasına yerleştirilmiştir.

Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri Uluslararası sistem içerisinde yer alan bir oyuncu gereksinimlerini karşılayarak varlığını koruma ve sürdürme gayretindeyken tehdit tanımı yapar. Tehdit üç şekilde ortaya çıkar: Eldekini yitirme riski, Ele geçirememe veya kaybetme riski, Tek aktörden bağımsız ve küresel riskler. Çoğu zaman devletler “sanal tehdit”ler oluşturarak uluslararası toplum ve sistemi buna inandırmaya çalışır.

Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri Tehdidin şekli her ne olursa olsun her aktör üç halkalı bir güvenlik sistemi kurmaktadır: Aktörün kendi iç güvenlik sistemi Yakın çevre güvenlik halkası Küresel tehdit halkası. Sıralama her ülke için değişken olabilmektedir. Dünya devleti olma beklentisindeki bir devlet için üç halka da aynı öneme sahip olabilmektedir.

Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri Güçlü aktörler uluslararası sistemi şekillendirmek ve kendi istedikleri sonuçları almak için ortak güvenlik sistemleri kurarlar. Uluslararası sistemi şekillendirdiklerini düşünen aktörler için önemli olan “status quo” nun korunması iken; bunun tersi bir durumda aynı aktörler “revizyonist” bir politika izleyebilir.

Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri Uluslararası sistemde güvenlik anlayışları farklı dönemlere göre farklı içerikler kazanmıştır. Her aktörü aynı yoğunlukta zarara uğratacak bir tehdit mevcut olmasa da, tarih boyunca güvenlik endişesi hep var olmuş, her koşula göre tehdit kavramının içi yeniden doldurulmuştur.

Güvenlik Kavramının Temel Özellikleri Uluslararası alanda küresel bir güvenlik sisteminin var olduğundan söz etmek mümkün değildir. Farklı güvenlik anlayışı olan güçlü aktör gruplarının çıkarlarıyla karşılıklı bağımlı çıkarları bulunan aktörler arasında saptanmış genel kurallar söz konusudur.