Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi II Ünite 7 ATATÜRK’TEN SONRA TÜRKİYE
II. DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİNİN SİYASAL, SOSYAL VE EKONOMİK UYGULAMALARI Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu ve Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk’ün vefatının ardından İsmet İnönü Cumhurbaşkanı oldu. 26 Aralıkta yapılan olağanüstü kurultayda İsmet İnönü Mili Şef ve değişmez genel başkan sıfatını aldı. Atatürk ise “Ebedi Şef” olarak kabul edildi. 29 Mayıs 1939’da yapılan Beşinci Olağan Kongre’de hükümetin çalışmalarını kontrol etmesi için Müstakil Grup kuruldu. Bu durum demokratikleşme çabalarına dönüşün işareti olarak değerlendirilebilir.
II. DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİNİN SİYASAL, SOSYAL VE EKONOMİK UYGULAMALARI Yeni dönemin ilk kısmı II. Dünya Savaşı ortamında geçti. Uzun savaş yıllarının ardından “Yurtta barış dünyada barış” ilkesi kabul edildiğinden II. Dünya Savaşı’nın son günlerine kadar tarafsız kalındı. Savaşın sonucunun belirlendiği günlerde 23 Ocak 1945’de Almanya ve Japonya’ya savaş ilan edildi. Böylece Birleşmiş Milletler Teşkilatının kurucu üyesi olmak üzere San Francisco Konferansına katılma hakkı kazanıldı. Konferansa giden temsilciler çok partili hayata geçme kararını bildirdiler. Milli Koruma Kanunu Devlet savaş ihtiyaçları ile doğrudan ilgili maden ve sanayi sahasında hangi malın ne kadar üretileceğine karar verme yetkisini hükümete vermişti. Bu kanunda işçilere ücretli çalışma mecburiyeti getirmek, hafta tatilini iptal etmek, istismarcıları hapis ve sürgünle cezalandırmak yetkisi vardı. Tarım alanında da devletin yetkisi vardı. Ürünün nerede, ne miktarda ekileceği devlet tarafından belirlenecekti.
II. DÜNYA SAVAŞI DÖNEMİNİN SİYASAL, SOSYAL VE EKONOMİK UYGULAMALARI Savaş döneminin ekonomik şartlarını istismar ederek yüksek kazançlarının vergisini vermeyenlerin hedef alındığı açıklanan Varlık Vergisi uygulandı. Bu alanda suiistimallerde yaşanmıştı. Toprak Mahsulleri Vergisi Savaş harcamalarının yükünün milletin fertleri arasında düzenli bir şekilde dağılmasını sağlamak için maliyetinin birkaç katı artan tarım ürünlerinden vergi alınması zorunlu hale gelmiştir. Atatürk miras yoluyla parçalanamayacak ölçüde her çiftçi ailesinin yeter miktarda toprak sahibi yapılmasını rejimin sağlam temeli olarak nitelendirdi.
ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ SÜRECİ Atatürk’ün hedeflediği çağdaş medeniyet seviyesine ulaşmanın önemli adımlarından biri olan çok partili parlamenter hayata II. Dünya Savaşı’nın sonunda geçildi. İsmet İnönü 1 Kasım 1945’de TBMM’nin açılışında yaptığı konuşmasında yapılan bütün devrimlerin bir diktatörlük rejiminin eseri olarak meydana gelmediğini hepsinin TBMM’nin kontrolünde ve onayı ile gerçekleştiğinin altını çizdi. Yeni anlayışın ilk hamlesi olarak parti içindeki tartışmalar basında yer almaya başladı. Hükümetin ekonomi politikaları ve çıkarmak istediği kanunlara ilişkin eleştiriler basınla paylaşıldı.
ÇOK PARTİLİ HAYATA GEÇİŞ SÜRECİ Anayasanın milli egemenlik ilkesine işlerlik kazandırması ve parti hayatının demokrasiye uygun şekilde işlerlik kazandırması için Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından 7 Haziran 1945’de Dörtlü Takrir verildi. Parti içi tartışmaları başlatan bu adım net bir sonuca ulaşamadı. Ancak takrir sahipleri partiden atıldı. Bu isimler 7 Ocak 1946 yılında Demokrat Partiyi kurdu. Demokrat Partinin ardından birçok parti kuruldu. Ancak Milli Kalkınma Partisi, Millet Partisi ve Hürriyet Partisi seçimlerde öne çıktı. Çok partili hayata henüz parti yöneticileri ve siyasetçilerin hazır olmadığı yönünde eleştiriler vardı. 12 Temmuz 1947 beyannamesi ile çok partili hayat İsmet İnönü tarafından devlet meselesi olarak kabul edildi.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE 1950-1960 (DEMOKRAT PARTİ) DÖNEMİ 22 Mayıs’ta Cumhurbaşkanı seçilen Celal Bayar parti başkanlığını bıraktı. Hükümet Adnan Menderes tarafından kurulurken TBMM Başkanlığına Refik Koraltan seçildi. Demokrat Parti dış politikada değişiklik olmayacağını, ekonomide yabancı sermayeye imkan tanınacağını, üretimin arttırılacağını belirtti. Sosyal meselelere ağırlık vererek işçilerin grev haklarının verileceği, ücretli izin ve tatil hakkı tanınmasının yanı sıra genel af kanunu çıkartılması vaat edildi. Hükümet 14 Temmuz 1950’de bir af kanunu çıkardı. Ancak toplumsal şartlar hazır olmadığı için beklenen etki görülmedi. İşçilerin mali ve sosyal hakları iyileştirme hedefi ile 1952’de Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu kuruldu. Eylül 1950’de eğitime siyasetin girmemesi için öğretmenlerin politika yapmaları yasaklandı. Üniversitelerde siyasal fikir hareketleri kontrol altına alınmaya çalışıldı. Okullarda din dersinin zorunlu olması muhalefetin tepkisine neden oldu.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE 1950-1960 (DEMOKRAT PARTİ) DÖNEMİ Demokrat Partinin ilk yıllarında tarımda makineleşme ve uygun iklim koşulları ürün artışını sağladı. Ancak makineler dışarıdan ithal ediliyordu ve zaman içinde yedek parça sıkıntısı ortaya çıktı. Ortaya çıkan bu durum iyimserlik havasının yerini tedirginliğe bırakmasına neden oldu. Demokrat Parti CHP’ye muhalefet olanların kurduğu bir partiydi. Partinin özünde bir fikir birliği yoktu. Bu durum II. Abdülhamit’e karşı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin örgütlenmesine benzerliği dikkat çekicidir. Demokrat Parti, CHP’nin mallarını devletleştirme tehdidinde bulundu. Muhalefeti etkisiz hale getirmek isteyen DP’nin bu hareketi tedirginlik yarattı. DP ordunun üst kademesinde değişiklikler yaptı. Eski dönemle bağlantısı olmadığını düşündüğü isimleri ordu yönetimine getirdi. DP 1957 seçimlerinde %57’lik oyla meclisin tek hakimi oldu. Bu sonuç hükümetin basın, üniversite ve muhalefet partisini dikkate almamasına neden oldu.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE 1950-1960 (DEMOKRAT PARTİ) DÖNEMİ DP içinde de muhalefet vardı. Parti içindeki demokrasi ve basın politikaları konusunda kaygılı olan bir grup milletvekili partiden ayrıldı. Partiden ayrılanlar Hürriyet Partisini kurdular. Cumhuriyet Halk Partisi, Cumhuriyetçi Millet Partisi ve Hürriyet Partisinden oluşan muhalefet kanadı 1957 seçimlerinde demokrasiyi gerçekleştirmek için bazı konularda uzlaştı. Bu konular arasında yeni bir anayasa yapılması, seçimlerde nispi temsil sisteminin uygulanması, senato kurulması, işçilere grev hakkının verilmesi ve hürriyetlerin garanti altına alınması yer alıyordu. 1957-1960 döneminde %200 lük bir enflasyon ve ekonomik bozulmalar vardı. Muhalefet dış yardım olmaksızın ekonomi çarkının döndürülemeyeceğini iddia etti. Bu dönemde hükümet ve muhalefet arasındaki ilişkiler gerginleşti. Hükümet muhalefetin faaliyetlerini bir düşmanlık gösterisi olarak algıladı ve harekete geçti. Hükümet devlet memurlarının da üye olabileceği “Vatan Cephesi” kurulması için çağrı yaptı.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE 1950-1960 (DEMOKRAT PARTİ) DÖNEMİ Muhalefetin en etkin yayın organı olan Ulus Gazetesi geçici olarak kapatıldı. CHP başkanının yurtiçindeki propaganda gezileri mahalli yöneticiler tarafından engellenmek istendi. 1954-1958 yılları arasında 238 gazeteci hüküm giydi. 1959 yılı gerginlikle doludur. Millet Partisi başkanı Osman Bölükbaşı yaptığı bir konuşmadan dolayı hapis cezasına çarptırıldı. Hükümet muhalefetin halkı isyan ve ihtilale teşvik ettiğini iddia ediyordu. Muhalefet ise hükümetin dini siyasete alet etmekle suçluyordu.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ’NDE 1950-1960 (DEMOKRAT PARTİ) DÖNEMİ Hükümet muhalefetin halkı ve askeri kışkırtması olarak nitelediği faaliyetlerini soruşturmak için Tahkikat Komisyonunu kurdu. Komisyonu eleştirenleri meclis çalışmalarından men etti. Bu durum hem anayasa hukukçuları hem de muhalefet tarafından tepkiyle karşılandı. Üniversite öğrencileri Ankara ve İstanbul’da protesto yürüyüşleri yaptılar. Sıkıyönetim ilan edilmesine rağmen harp öğrencileri de yürüyüşe katıldı. Yaşanan bu gelişmeler üzerine ordunun aktif mesaisi başladı. Kurmay Albay Alparslan Türkeş 27 Mayıs sabahı radyodan okuduğu bildiride Türk Silahlı Kuvvetlerinin memleketin idaresini ele aldığını bildirdi.
1960 DARBESİNDEN SONRA TÜRKİYE Milli Birlik Komitesinin başına getirilen Kara Kuvvetleri Komutanı Cemal Gürsel müdahalenin “Türkiye’de demokrasinin yeniden ortaya çıkması amacıyla yapıldığını” söyledi. Komite; yeni bir seçim kanunu hazırlayarak, bütün partilerin katılacağı bir seçim ile süreci normalleştireceklerini ilan etti. DP’li yöneticiler halkı iç savaşa sürüklemek, Anayasayı ihlal etmek gibi suçlamalarla “Vatana ihanet” ithamıyla mahkemeye gönderildi. Milli Birlik Komitesinin üyelerinden, meclisteki muhalefet partilerinden, barolardan, basın organlarından, ticaret odalarından, sendikalardan ve üniversitelerden gelen temsilcilerden oluşan Kurucu Meclis 6 Ocak 1961’de faaliyete geçti.
1960 DARBESİNDEN SONRA TÜRKİYE 12 Ocakta siyasi parti faaliyetlerine izin verildi. DP’nin mirasçısı olduğu iddia edilen Adalet Partisi ve Yeni Türkiye Partisi kuruldu. İşçi Partisi de bu süreçte kuruldu. Genel seçim için hazırlık yapan partiler bir takım konularda uzlaşma sağladılar. Bu konulardan bir kaçı şöyledir; Atatürk reformlarının korunması, dinin siyasete alet edilmemesi, bölücü propaganda yapılmaması, aşırı sağ, sol ve ırkçılığa, totalitarizme ve ayrımcılığa karşı çıkılması. Yassıada da yapılan yargılama sonucunda, 15 idam 32 müebbet hapis cezası verildi. Celal Bayar’ın idam cezası yaş durumundan dolayı hapse çevrildi. DP hükümetinin Başbakanı, Maliye Bakanı ve Dışişleri Bakanı 16-17 Eylül de idam edildi.
1960 DARBESİNDEN SONRA TÜRKİYE Genel seçimlerin sonucunda hiçbir parti tek başına iktidar olma şansına sahip olamadı. Bunun üzerine ilk koalisyon hükümeti CHP-AP tarafından 20 Kasım 1961 tarihinde kuruldu. Taraflar planlı kalkınma, özel teşebbüsün desteklenmesi, enflasyon ve işsizlikle mücadele, toprak reformunun uygulanması, yabancı sermayenin desteklenmesi ve uluslararası antlaşmalara sadık kalınması konularının hükümet programına dahil edilmesinde anlaştı. 15 Eylül 1965 seçimlerinde AP parlamento çoğunluğunu sağladı. Ancak AP hükümeti ülkedeki siyasi ve sosyal istikrarı sağlayamadı. Komünizm, basın suçlarının affı, yabancı sermayenin desteklenmesi dönemin tartışma konuları arasındaydı. Bu dönemde üniversite öğrencileri arasında başlayan Amerikan karşıtlığı ve sağ-sol tartışmaları hızla silahlı çatışmalara kadar gidecekti. Haziran 1968’de meclis önünde toplum polisinin müdahale ettiği eylemde bir öğrenci hayatını kaybetti. Sol görüşlü öğrenciler genelde Amerika karşıtlığını öne çıkaran ve araba yakmak, bomba atmak gibi eylemler yapıyorlardı.
1960 DARBESİNDEN SONRA TÜRKİYE CHP genel sekreteri Bülent Ecevit’in tarımsal kalkınma için ortaya attığı “ Toprak işleyen su kullananın” ilkesi basında ve toplumda yeni tartışmalara yol açtı. Enflasyonun hızla artışı geniş toplum kitleleri arasındaki hoşnutsuzluğu arttırdı. İnsanlar siyasi, sosyal ve ekonomik bakımından gelecekten ümitsiz bir hale geliyordu. Bu sırada İstanbul’un iki yakasını bir araya getirecek Boğaziçi köprüsünün temeli 20 Şubat 1970 de atıldı. Basında çatışmaların durdurulmaması halinde ordunun müdahale edilebileceği uyarıları çıkmaya başladı. Öğrenci eylemleri, silahlı eylem yapmak, adam kaçırmak noktasına geldiğinde 12 Mart 1971 tarihli Askeri Muhtıra verildi. Başbakan Demirel istifa etti.
12 MART’TAN 12 EYLÜL’E TÜRK SİYASETİNDE GELİŞMELER Başbakanın istifasının ardından CHP lideri İnönü, Muhtıranın parlamento hayatının devamını engellediğini belirterek sert tepki gösterdi. İnönü partiler üstü hükümet teklifine de destek verdi. AP, CHP, Güven Partisi ve parlamento dışından alınan destekle 27 Mart’ta Nihat Erim başkanlığında bir “Teknokratlar Hükümeti” kuruldu. Yeni hükümet ilk olarak asayiş meselesine el attı. Şehir gerillaları halinde faaliyet gösteren Türkiye Halkın Kurtuluşu Ordusunun faaliyetleri durdurulmaya çalışıldı. 11 ilde sıkıyönetim ilan edildi. Sıkıyönetimin hedefinde ideolojik terör eylemlerini bitirmek, laik cumhuriyeti tehdit edecek faaliyetleri kontrol altına almak, bölücü terör faaliyetlerini engellemek ve Kıbrıs’a olası bir müdahale için zemin hazırlamak vardı. Bu süreçte basın yayın organları, sendikalar ve üniversitedeki siyasi gençlik örgütlerinin faaliyetlerine kısıtlama getirildi. Türkiye İşçi Partisi kapatıldı.
12 MART’TAN 12 EYLÜL’E TÜRK SİYASETİNDE GELİŞMELER Bu dönemin en önemli değişimi Bülent Ecevit’in 14 Mart 1972’de CHP genel başkanlığına gelmesiydi. Ecevit «Halkın da kendi çıkarlarının nerede olduğunu pekiyi sezdiğini, şimdiye kadar devrimcilere oy vermemesinin gericiliğinden değil devrimcilerin kendisinden kopuk olduğunu görmesinden kaynaklandığını kabul etmemiz gerekir» diyerek bir özeleştiri yapmıştı. Muhtıra ile kapatılan Milli Nizam Partisi yerine Milli Selamet Partisi kuruldu. Parti İslami söylemi ön plana çıkarmıştır. Bu dönemde Cumhurbaşkanlığına asker kökenli Fahri Korutürk seçildi.
12 MART’TAN 12 EYLÜL’E TÜRK SİYASETİNDE GELİŞMELER 25 Ocak 1974 tarihinde CHP ve MSP koalisyonu kuruldu. Bu koalisyonun düşünce suçlarına af, demokratik düzenlemeler, tarım ve vergi reformu gibi kapsamlı hedefleri vardı. Kıbrıs Barış Harekatı bu koalisyon döneminde oldu. 31 Mart 1975 tarihinde Süleyman Demirel’in başkanlığında Adalet Partisi, Milli Selamet Partisi, Cumhuriyetçi Güven Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi iş birliğinde Milliyetçi Cephe Hükümeti kuruldu. Hükümet programında dengeli bölgesel kalkınma, iş hayatına yönelik düzenlemeler ve tarım sahasında iyileştirmeler yer alıyordu. Hızla artan siyasi ve toplumsal kamplaşmalar iktidarı sağ, muhalefeti de sol faaliyetlerin hamisi haline getirdi. 12 Eylül müdahalesi öncesi toplumun her kesiminde bölünmüşlük vardı. Sağ kesim partiler komünizm, sol kesim partiler faşizm tehdidi uyarısı yapıyordu. DİSK’in Taksim’deki 1 Mayıs 1977 mitinginde çıkan olaylarda 34 kişi hayatını kaybetti.
12 MART’TAN 12 EYLÜL’E TÜRK SİYASETİNDE GELİŞMELER 5 Haziran 1977 seçimleri sonucunda yine tek parti iktidarı yoktu. Bu dönemde kurulan ikinci Milliyetçi Cephe hükümeti (AP, MSP, MHP) yılsonunda (Aralık 1977) güvensizlik oyu ile düştü. CHP, AP’den istifa eden milletvekilleri ile hükümeti kurdu. Terör üniversite ve basın mensuplarına yöneldi. Siyasal örgütlenme ve şiddet liselere kadar yayıldı. Otobüs durakları ve kahvehaneler kurşunlanıyordu. Toplum temel ihtiyaç maddelerini temin etmekte güçlük çekiyordu. Gıda maddeleri için uzayan kuyruklar karaborsacılığı ortaya çıkarttı. Bu dönemde Sivas, Malatya ve Bingöl’de mezhep çatışmaları yaşanıyordu. 22 Aralık 1978’de Maraş’ta mezhep farklılığından dolayı çıkan çatışma zırhlı birliklerin müdahalesi ile durduruldu.
12 MART’TAN 12 EYLÜL’E TÜRK SİYASETİNDE GELİŞMELER Geniş toplum kitlelerinin can, mal, inanç konusundaki tedirginliği artmıştı. Hükümet meclisteki siyasi desteği en alt seviyeye inmiş bir halde Uluslararası Para Fonu (IMF)’ye müracaat etmek zorunda kaldı. Bülent Ecevit’in istifasının ardından, Süleyman Demirel azınlık hükümeti kurdu. Bu dönemde günde ortalama 20 vatandaş hayatını kaybediyordu. Eski Başbakan Nihat Erim ile Disk başkanı Kemal Türkler anarşinin kurbanları arasında yer alıyordu.
12 MART’TAN 12 EYLÜL’E TÜRK SİYASETİNDE GELİŞMELER Amerikan ambargosu dış ilişkilerin kötüleşmesinden etkilenen kredi musluklarının kapanması, radikal kararlar almaya zorunlu hale getirdi. 24 Ocak kararlarında iki aşamada yapılan %73’lük değer düşürme ile Uluslararası Mali piyasaların beklentisi karşılanarak dışarıdan kredi alınmaya çalışıldı. Anarşik olayların engellenemediği sıkıyönetim ortamında siyasiler arasındaki kısır çatışmaların da her alanda var olması geleceği belirsizleştiriyordu. Bu ortamda Türk Silahlı Kuvvetleri, İç Hizmet Kanununa dayanarak 12 Eylül 1980’de yönetime el koydu.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE SONRASINDA TÜRKİYE Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanlarından oluşan Milli Güvenlik Konseyi “devletin temel kurumlarının işleyemez hale getirildiği, siyasilerin kısır çekişmelerinin ülkeyi sıkıntılardan kurtarmak için gerekli tedbirlerin alınmasına engel olduğu, toplumda Atatürkçülük yerine irticai ve sapkın ideolojilerin hakim olduğu” iddiası ile meclisi ve hükümeti feshetti. Milletvekillerinin dokunulmazlıklarını kaldırdı. İktidar ve muhalefetin aktif yöneticileri gözaltına alındı. Siyasi yasak getirildi. Bu dönemde seçimlerde ülke genelinde oy barajı sistemi getirildi.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE SONRASINDA TÜRKİYE Bülent Ulusu’nun Başbakan, Turgut Özal’ın Ekonomiden Sorumlu Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde çok sayıda banker skandalı yaşandı. Ayrıca bölge insanına getirilen kültürel yasaklar Güneydoğuda terörün destek bulmasına neden oldu. Bu dönemde Atatürk İlke ve İnkılaplarına yönelik saldırıların önlenmesi, sosyal ve ekonomik reformların hayata geçirilmesi gündeme geldi. Anayasa ve Kenan Evren’in Cumhurbaşkanlığı %92 oyla kabul edildi. Atatürk İlke ve İnkılaplarının ilmi metotlarla araştırılıp halka ve gençliğe aktarılması görevini yerine getirmek üzere Atatürk Araştırma ve Atatürk Kültür Merkezleri kuruldu. Türk Tarih Kurumu ve Türk Dil Kurumu, Atatürk Kültür Dil ve Tarih Yüksek Kurumu çatısı altında bir araya getirildi.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE SONRASINDA TÜRKİYE Okul, kışla ve adalet kurumlarını siyasetten uzak tutma düşüncesi, önceye nispetle politikaya ilgisiz bir toplum yaratma hedefini ortaya koymaktadır. Turgut Özal’ın başkanlığında Anavatan Partisi 1983-1991 yılları arasında ülkeyi yönetti. Ekonomide devletin özel kesimin istediği her alandan hemen çıktığı, hangi yolla olursa olsun ihracat yapmak ve para kazanmak düşüncesinin ahlaki değerlerden bağımsız olarak hedef seçildiği bir dönem yaşandı. Siyasi yasaklar 1987’de yapılan referandum ile sona erdi. Bülent Ecevit, eşi Rahşan Ecevit tarafından 1985’de kurulan Demokratik Sol Partinin başına geçti.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE SONRASINDA TÜRKİYE 1991 seçimlerinde Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrat Halkçı Parti koalisyon hükümeti kurdu. Bu dönemde terör toplumun her kesimden kurbanlar almıştır. 1991 Körfez Savaşı sonrasında ülke ekonomik olarak etkilendi. Ülkede enflasyon arttı ve grevler başladı. Bu durum orta direğin çökmesine yol açtı. Turgut Özal’ın vefatından sonra Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı oldu. 5 Nisan 1994 kararları olarak tarihe geçen ekonomik önlemler, getirilen yeni vergiler ve paranın değer kaybı toplumun büyük kesiminin fakirleşmesini simgeliyordu.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE SONRASINDA TÜRKİYE 1995 seçimlerinde hiçbir parti tek başına iktidara gelebilecek oy alamadı. Önce Doğru Yol/Anavatan koalisyon hükümeti daha sonra Refah Partisi/Doğru Yol Partisi koalisyon hükümeti kuruldu. Refah Partisi/Doğru Yol Partisi koalisyonunda Necmettin Erbakan’ın başbakanlığı sırasında basına yansıtılan uç dini söylemler üzerine Milli Güvenlik Kurulu 28 Şubat 1997’de hükümeti uyardı. Laiklik karşıtı eylemlerin engellemesi, eğitimde 8 yıllık kesintisiz sisteme geçirilmesi gibi istekler hükümet tarafından kabul edildi. Necmettin Erbakan’ın istifası sonrasında hükümeti kurma görevi Anavatan Partisi başkanı Mesut Yılmaz’a verildi.
12 EYLÜL 1980 DARBESİ VE SONRASINDA TÜRKİYE 18 Nisan 1999 seçimlerinde DSP birinci parti oldu. Cumhuriyet döneminin ilk partisi olan CHP ilk defa meclis dışında kaldı. Ecevit’in başbakanlığında ANAP ve MHP ile koalisyon kuruldu. 2000 yılındaki ekonomik kriz üzerine hükümet Dünya Bankasında üst düzey görevde bulunan Kemal Derviş’i Ekonomiden Sorumlu Devlet Bakanlığına getirildi. Kemal Derviş’in hazırladığı ekonomik program hayata geçirildi. Ekonomik göstergelerin düzelmeye başladığı sırada hükümet üyeleri arasında ortaya çıkan sorunlar ülkeyi seçime götürdü. 3 Kasım 2002’de yapılan seçimle birlikte Adalet ve Kalkınma Partisi dönemi başladı. 3 Kasım 2002 seçimlerinde en çok oyu alan Adalet ve Kalkınma Partisi Abdullah Gül Başkanlığında 58. hükümeti kurdu. Siyasi yasağı kalkan Recep Tayip Erdoğan 25 Mart 2003’de 59. hükümeti kurdu.