ses düğmesini açabilirsiniz

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Bu Sunu Aydın BOZAN tarafından hazırlanmıştır.
Advertisements

‘’ O Mahur Beste …..’’.
ses düğmesini açabilirsiniz
Öğretmen okulun ilk gününde, 5
Atatürk’ün Çocukluk Anıları
Fare Öyküsü.
Bir süre önce, başka bir kadınla çıkmaya başladım ve bu aslında
küçük bir internet masalı
ESKİ BİR FİNCAN ses düğmesi açık olmalıdır.
“bizden” spor haberleri * ses düğmesini açabilirsiniz *
BİR ÖYKÜMÜZ VAR.
YAPRAKLARIN PEŞİNDEN AĞLAYAN ADAM!!!
SENİ ÇOK SEVİYORUM ANNE …
Mümkün Olmuyor Ağlamak Ama
SES DÜĞMESİNİ AÇABİLİRSİNİZ
Işte kadınlar Pakize SUDA'nın bir yazısı.....  Sesli.
BOZKIR’A NİNNİ ses düğmesini açabilirsiniz Ali Demirsoy hocamızın göndermiş olduğu bu fotoğraftan müthiş etkilenmiştim.
Sen benimsin; bana aitsin... ses düğmesini açabilirsiniz.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Birisi size derse ki:
O Mahur beste çalar…..!!.
Anne Mümkün Olmuyor Ağlamak Ama Sol Yanım Acıyor Necdet YILMAZ 2008
KURBAĞA PRENS Bir zamanlar yedi güzel kızı olan bir kral varmış. Bu kızların en güzeli en küçük olanmış.Güzel günlerde sarayın yakınındaki serin gölün.
onca gerçek; (ses düğmesini açabilirsiniz) onca düş varken…
Vaktiyle bir Keloğlan varmış… Bütün ailece çiftlikle meşgul olurlarmış
Geliyor Boğaziçi'nden doğru Bir iskeleden kalkan vapurun sesi, Mavi sular üstünde yine Bembeyaz Kızkulesi.
İyi Günler. H - h Ğ - ğ V - v F - f J - j her hep hal ham haz hap hak hiç hoş hop hür Hakan dağ yağ bağ.
(ses düğmesini açabilirsiniz) ihtiyar mısırcı ve sürpriziniz.
“Sonsuza Dek” sesli.
ses düğmesini açabilirsiniz RAMAZAN GÜZELDİR.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
sesli “yabancı” lisan? kaç yabancı dil bilirse bilsin insan…
ANNEYE NİNNİ (bütün anneler bebektir) Bugün sonucu içimizi rahatlatan bir anjiyo yapıldı anneme. Henüz icat olmamış bir alet ile bakılsaydı, aslında.
Can Baba’nın anısına, saygıyla...
DiŞ DOKTORU Diş hekiminin odasına giren genç ve güzel kadın:
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız.
ses düğmesini açabilirsiniz
ses düğmesini açabilirsiniz bu satırları yazdıran Dmitry Dmitrievich Shostakovich ve André Rieu’ya teşekkürlerimle...
?
ŞEHİT POLİS İSMAİL ÖZBEK ORTAOKULU KESTEL / BURSA
Şiddetle itiraz ettim: "Ama ben seni seviyorum!!!"
SAKAL ÜZERİNE Atatürk Amasya ziyaretinde
Eski Sokaklar.
birlikte yaşlanıp, (ses düğmesini açabilirsiniz) birlikte ölebilmek…
ses düğmesini açabilirsiniz seksen iki yılda; açık alınla... Bir kutlama kartı geldi Korkut’tan; yani evvel zaman, kalbur saman içindeki, “bizim.
bir tatlı huzur (sesli) DİZİDE, TARTIŞMADA, TRAFİKTE, TELEFONDA, İŞTE, OKULDA, TOPLANTIDA, ALIŞVERİŞ KUYRUĞUNDA; HANGİ KAPIYI ÇALSAN, BURUK ACI GİBİ.
Hangi cümlenin yüklemi isim tamlamasıdır
yumurtanın hep sarısı, hep beyazı bildiklerimiz; ya olmazsa olmaz mavisi?? sesli.
FRAGMAN ses düğmesini açabilirsiniz.
ses düğmesini açabilirsiniz
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece ‘mouse’u tıklayınız.
(ses düğmesini açabilirsiniz) son babalar son patronlar son kuşlar.
ses düğmesini açabilirsiniz Bir sararmış fotoğraftayız.
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
ses düğmesini açabilirsiniz 18 aralık 2009 Cuma - 20:00 o kamyonun kasasında olabilmek.
ses düğmesini açabilirsiniz - ilerlemek için mouse’u tıklayınız.
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
DÜRÜSTLÜK BİR ERDEMDİR
MERHAMET ŞEVKAT FEDAKARLIK
ŞÜKRAN AŞKINCI 1-C SINIF ÖĞRETMENİ
Dost Genç adamın biri, Dermiş babasına her gün; 'Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi'
DÜZENLİ OLMAK.
Mehmet ÖZ / Türk Dili ve Edebiyatı Öğreetmeni
GENEL TEKRAR - 6 CÜMLE ÖĞELERİ - VURGU – ARASÖZ FEM DERSHANELERİ
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
NOKTALAMA İŞARETLERİNİ TANIYALIM
Metinleri Okuyalım.
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
Kurbağa Prens Bir zamanlar yedi güzel kızı olan bir kral varmış. Bu kızların en güzeli en küçük olanmış. Güzel günlerde sarayın yakınındaki serin gölün.
Sunum transkripti:

ses düğmesini açabilirsiniz

kuzguncuk’ta bir çocuk 1950’ler; kuzguncuk’ta bir çocuk düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

henüz çıkmamış bir kitabın yazısı, yazılmakta olan satırların Okuyacaklarınız henüz çıkmamış bir kitabın yazısı, yazılmakta olan satırların sabredilemeyip yazılıvermiş bir önsözü, Boğaziçi’nin belki de en güzel döneminin, 1950’lerin Kuzguncuk’unun küçük çocuğu Aydın Ilgaz’ın anlattığı “yazmakta oldukları”, siyah beyaz bir masumiyet döneminin rengarenk kesitidir.. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Küçük bir çocuktu Aydın. Babasının; yani bir ülkenin yedisinden yetmişine bağrına bastığı “Hababam Sınıfı”nın “öğretmen” yazarı Rıfat Ilgaz’ın günümüzde ders kitaplarında okutulan şiirlerinden ötürü polis tarafından arandığı yıllardı. Öyle ki, kız kardeşi Yıldız’ın doğumunda bile babası hastane bahçesine gizlice gelebiliyor, doğumu pencereye işaret olarak konan yastıktan öğrenebiliyordu. Bu buruk doğum haberi daha sonra Sarı Yazma kitabında da yer alacaktı. Güzeller güzeli annesi Rikkat Hanım da Pertev Niyal Lisesi’nde öğretmendi ve onun maaşıyla kıt kanaat idare ediyorlardı. Baba Rıfat Ilgaz arandığı için annesinin de işi tehlikedeydi. Bir gün Beşiktaş vapur iskelesinde buluşuldu; küçük Aydın’a durumu anlattılar: annenin işinden olmaması için boşanmaları gerekiyordu. Boşandılar. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Önce küçücük kardeşi Yıldız ve annesiyle Çengelköy Bakırcılar Sokak’taki büyükannenin evinde kaldılar, daha sonra 1951’de Kuzguncuk’a, kagir eski bir Rum evine taşındılar. Aynı duvarı paylaşan cami ve kilisesiyle, sakin, her dem yardıma hazır mütevazi insanları, İcadiye Caddesi, parke taşları, bostanları, iskeleye yanaşırken “vaat – vaat” diye düdük çalan ince uzun vapurlarıyla Boğaz’ın Anadolu Yakası’ndaki şirin mi şirin bir hoşgörü semtiydi Kuzguncuk. Bir zamanlar Marko Paşa’nın evi olan Kuzguncuk İlkokulu’na gidiyordu Aydın. Evlerinden gelen giden vapurları görebiliyor, hepsini tanıyor, okuma yazma bilmeyen kardeşi Yıldız, 66 Boğaziçi, 71 Halas, 68 Güzelhisar diye vapurları sayabiliyordu. Arkadaşlarıyla bellerine ip bağlayıp kendilerini tertemiz Boğaz sularına bırakıyorlar, küçük motorlu bir kayığın gücünü aşamadığı Boğaz’ın akıntısında - girdapların az ötesinde yüzmeyi öğreniyorlardı. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Tabii mayoları olmadığından çoluk çocuk elbiselerini tahta minareli Cemil Molla Cami’nin bir köşesine gizleyip serin sulara anadan doğma atlıyorlardı. Bir keresinde ders olsun diye arkadaşlarının babası Polis Mehmet elbiselerini aldığında, bir yandan ağlıyor, bir yandan da tek elleri önlerinde - tek elleri arkalarında Kuzguncuk sokaklarına çırılçıplak arkasından koşarak yalvarıyorlardı. Artık balık gibi yüzmeye başladıklarında, parke taşlı yollardan ağır ağır geçen kamyonların arkalarına atlayıp Kandilli’ye gidiyorlar; Kandilli Yokuşu’nu çıkarken yavaşlayan kamyondan atlayıp kendilerini Boğaz’ın akıntısına bırakıp son sürat Marmara’ya – evlerine doğru gidiyorlardı. Akıntıya atladıklarında, ortadaki girdabın dışından Boğaz’ın ortalarına geliyorlar, akıntının makas yaptığı yerleri çok iyi bildikleri için Sarayburnu tarafına giden akıntıya geldiklerinde tramvay gibi akıntı değiştiriyorlardı. Çengelköy’ü geçtikten sonra Paşalimanı önlerinde Cahide Sonku’nun kocası Mithat Nemli’nin binasına doğru yüzüyorlar, Zeki Müren’in Bahçıvan filminin de çekildiği Şevket Mocan’ın köşkünün önündeki ters akıntıya geçip, Kuzguncuk vapur iskelesine varıyorlardı. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Artık orada saklanacaktı. Bu akıntıya kaptırıp gitme işi öyle olağan bir hale gelmişti ki, Boğaz’ı gören evlerindeki annesi, küçük Aydın’ı merak ettiğinde camdan bakıyor, oğlu Boğaz’ın ortasında arkadaşlarıyla akıntıya kapılmış çırpınıyorsa içi rahat ediyordu. Bir de vapurlara dadanmışlardı. Gizlice atladıkları vapur, iskeleden ayrılır ayrılmaz don gömlek kaptan köşküne çıkıyorlar, camı tıklatıp kaptanı kızdırıyorlar, kovalanırlarken o yükseklikten denize atlayıp kıyıya yüzüyorlardı. Aslında kaptanlar da tanıdık olmuştu. Şevket Mocan’ın yalısının yanında emekli bir paşa otururdu. Kuleli Askeri Lisesi öğrencileri her cumartesi vapura bindiklerinde, tam paşanın evinin önünden geçerlerken paşaya tempo tutup selam veriyor, kaptan uzun uzun vapurun düdüğünü çalarken, paşa da selamla onlara karşılık veriyordu. Bir gün kapı çalındı; Aydın kapıyı açtığında karşısında susmasını işaretleyen babası Rıfat Ilgaz duruyordu. Artık orada saklanacaktı. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Komşuları Polis Şaban’a durumu anlattılar Komşuları Polis Şaban’a durumu anlattılar. Polis Şaban, İstanbul vali ve belediye başkanı Ordinaryus Profesör Fahrettin Kerim Gökay’ın vilayet binasındaki koruma görevindeydi. Doktor olduğu için Fahrettin Kerim’in kızınca belden su aldığını sanıyorlardı. Polis Şaban dostça merak etmemelerini, kendisinin durumu bilmeyeceğini söyledi. Böylece evde gizlenen babalarıyla yaşam başlamıştı. Dışarıda, sivil polisler gelip gitme olacak mı diye evi kontrol ederlerken, öğretmen Rıfat Ilgaz çocuklarına ders çalıştırıyordu. Eve bir gelen olursa kapılar kapatılıyor, tüberküloz hastası Rıfat Ilgaz ses duyulmasın diye içeride yastığı yüzüne kapatarak öksürebiliyordu. Arada kontrol amacıyla eve Rıfat Ilgaz imzalı telgraflar geliyor, anne Rikkat Hanım da sanki kocasının nerede olduğunu merak ediyormuş gibi izlene izlene postanelere gidip kocasını arıyordu. Evlerine mahkemeler ve diğer konulardaki haberleri Can Yücel getiriyordu. Bir gün Can Yücel, küçük Aydın’a bir avukata toplatılan “Devam” adlı şiir kitabıyla ilgili bir dosya götürmesi gerektiğini söylemişti. Bu avukat daha sonra Türk siyasetindeki kilometre taşlarından birisi olacak Mehmet Ali Aybar’dan başkası değildi. Mahallenin çocukları bu olimpiyatlardaki yüz on metre engelli koşucumuz ve Balkan Şampiyonu Mehmet Ali Aybar’a hayrandılar. Aybar’ın eşi ile bir Johnson motor gibi Boğaz sularını katedişlerini izlerler, bir yandan da komünist diye tanıdıklarından, korkarlardı. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Söyle babana hazırlansın; yarın onu almaya geleceğiz... Bu korku kendini deniz kıyısında oturan Nazım Hikmet’in teyze kızı Sara Hanım’ın evinin önüne gidip hep bir ağızdan “komüniiiist, komüniiiist” diye bağırdıklarında da kendisini göstermiş; Sara Hanım da kendilerine yukarıdan su dökerek cevap vermişti. Akşam evde durumu Rıfat Ilgaz’a anlatınca ve baba da bu işe çok kızınca, ertesi gün gidip özür dilemişler, şekeri haketmişlerdi. Aydın’ın bir arkadaşı vardı, evlerine gelir giderdi ve baba Rıfat da içeride gizlenirdi. Bir gün evlerine gittiğinde arkadaşının babası Aydın’a kötü haberi verdi: Söyle babana hazırlansın; yarın onu almaya geleceğiz... Arkadaşının babası kendisini gemilerde müfettiş olarak tanıtan bir sivil polisti ve Aydın arkadaşına, arkadaşı da babasına evin gizli sakininden söz etmişti. Aydın durumu ağlayarak babasına söylemiş, Rıfat Ilgaz da: Söyleyin, Berber Emin gelip traş yapsın demişti. Ayların uzamış saçı kesilmiş, sinekkaydı traş olunmuş ve babayı alıp götürmüşlerdi. Anne ve babasının en uzun birlikteliği bitmişti. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

İstanbul İstanbul olalı böyle bir ayıp yaşamamıştı, yaşamayacaktı. 1955 yılıydı; bir gün büyük bir panik yaşandı. Kuzguncuk’un Rum sakinleri kendilerine ve diğer dost bildiklerinin evlerine sığınmıştı. 6-7 Eylül olayları yaşanıyordu; gözü dönmüş bir kalabalık “Atatürk’ün Selanik’teki evini bombaladılar” haberiyle galeyana gelmiş, ortalığı yakıp yıkıyordu. Karşı kıyıda ateşler yakmış bir kalabalığın ilerleyişi görülüyor, uğultusu Kuzguncuk’tan duyuluyordu. Ertesi gün karşı kıyıya geçti; İstiklal Caddesi’ne gitmeye çalıştı Aydın. Sıkıyönetim ilan edilmiş, Beyoğlu’na giriş çıkışlar kapatılmıştı. Ama Aydın bir binanın altından bir geçit biliyordu ve Beyoğlu’na çıkabilmişti. Gördüğü manzara inanılmazdı. Dükkanlar yakılmış yıkılmış, yağmalanmıştı. Buzdolapları o hırsla ikinci - üçüncü katlara çıkartılıp pencelerden yollara atılmıştı. Sokaklarda vitrinlerden atılmış deniz motorları dururken Beyoğlu adeta kumaşla kaplanmıştı. Yüzlerce metre top kumaş tramvayların arkasına bağlanarak açılmış, jiletlerle ufak ufak parçalanmıştı. O bisikletine hep almak istediği şarj dinamosu bile bir dükkan vitrininden sokağa fırlatılmıştı. İstanbul İstanbul olalı böyle bir ayıp yaşamamıştı, yaşamayacaktı. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Derken yıllar birbirini kovaladı ve Boğaz’dan çok çocuksuz sular aktı. Artık pek çok iskeleye uğramaz oldu Boğaz vapurları, güzelim iskeleler boynu bükük, üzerlerindeki yazılarıyla kaldı. Boğaz’ın bakir sırtları doldu taştı, yalıları birer birer yandı, yeşilin yerini beton, sevginin yerini rakamlar aldı; Kuzguncuk’un güzelliği, Göksu’nun alemi, Küçüksu’nun küçüklüğü hep şarkılarda kaldı. Rıfat Ilgaz şimdi milyonların sevgilisi; Hababam Sınıfı, Cumhuriyet Türkiyesi’nin en klasikleşmiş eserlerinden birisi. Yukarıdaki anlatılanlar ise umarım Kasım ayında çıkacak, umarım bizi alıp masumiyet dönemlerine taşıyacak bir kitabın; Sarı Yazma’sından Karartma Geceleri’ne babasının eserlerini yeni nesillere taşımaya çalışan , her yıl Cide’de kültür festivalleri düzenleyen, öykü yarışmaları, şiir yarışmalarıyla gençleri kaleme kağıda teşvik eden - yemeğinden sohbetine, “alelaceleleştirilmiş” bir toplumda - kazanmamaya tutuklu bir yayınevi sahibi, akıntıya kulaç atan Kuzguncuk’un küçük çocuğu Aydın Ilgaz’dan bir otel lobisinde, sabaha karşı dinlediklerimin özeti. düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

Yolunuz bir gün Kuzguncuk’a, Kuzguncuk’ta da “İsmet Baba’nın Yeri”ne düşerse, gün batımında dünyanın en güzel manzarasına bakın ve kadehinizi Rıfat Ilgaz öğretmen, Can Baba (Yücel), Aydın Ilgaz, Uğur Yücel, Kuzgun Acar, Oktay Rıfat, Kuzguncuk’un diğer sakinleri Lakerdacı Marko, Bahriyeli Sabri, Berber Muzaffer, Bekçi Recep, Gemici Hidayet, Kamarot Mehmet, Midyeci Stelyo, Dökümcü Muharrem, Şoför Ahmet, Kavanoz Suavi, Ciğerci Muammer, Kör Mustafa, Bandocu Adnan, Amigo Bahattin, Balıkçı Pandelli, Kuzguncuklu Abuş, Hüsamettin Kaptan, Motorcu Bahattin, Dişçi Şerafettin, Polis Mustafa, Kabzımal Muaffak, Garson Recep, Albay Hakkı, Emektar Sevim, Fıçıcı Niyazi, Paçavracı Muhlis, Köfte Tuncer, Güzelhisar, Boğaziçi, Halas ve tüm anılar için kaldırın... düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com

SON müzik: mahur sazsemayisi a.şenol filiz,birol yayla, samim karaca, taner sayacıoğlu, kemal caba,lütfiyer özer kalan müzik düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com