olması istenen gibi değil, olmasını istediğimiz gibi olmalıdır.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
İSMİN HALLERİ 1.YALIN HAL 2.YÖNELME HALİ 3.BULUNMA HALİ 4.AYRILMA HALİ
Advertisements

KELİME TÜRLERİ ZARFLAR.
KÜÇÜK İTFAİYECİ lütfen sesi açıp Tıklayınız..
ADIN DURUMLARI Okul çok güzel. Okul çok seviyorum.
Öğretmen okulun ilk gününde, 5
…Bu sunuda anlatılan olaylar gerçekten yaşanmıştır…
2/A SINIFI 2.VELİ TOPLANTISI.
OLGUNLAŞMAK Can DÜNDAR.
Kırk Satır.. Ziya Levent Topçuoğlu.
“bizden” spor haberleri * ses düğmesini açabilirsiniz *
Hissedebiliyorum... lüzümsuz konuşmalara gebe bu gece, hissedebiliyorum, kıracaksın beni yine, biliyorum ama istiyorum. sıradanlıktan geçiyorum, sıradışılık.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Kağıtlara bakarak ciddi ciddi konuşmam mümkün değil söyleşilerde, hatta konuşmanın nereye gideceğini de bilmem. Ama bildiğim.
BOZKIR’A NİNNİ ses düğmesini açabilirsiniz Ali Demirsoy hocamızın göndermiş olduğu bu fotoğraftan müthiş etkilenmiştim.
Ilk göz ağrım.
(ses düğmesini açabilirsiniz) Birisi size derse ki:
BİR KADINI BEKLEMEK ATAOL BEHRAMOĞLU
Simdi bu oyunu ciddiye al ve sakın oyun bozanlık yapma!!!!
Kendimizi evlenince, bir bebek sahibi olunca, sonra bir tane daha olunca yaşamın daha güzel olacağına inandırmışızdır. Sonra çocuklarımızın yeterince yetişkin.
Sayın kaymakamım. Sayın İlçe Milli Eğitim müdürüm ve Şube Müdürlerim
(ses düğmesini açabilirsiniz) ihtiyar mısırcı ve sürpriziniz.
SARILMAK ses düğmesini açabilirsiniz İkiye ayrılır Yeni Türkü’nün Vira Vira albümünün şarkıları: aşırı güzel olanlar ve aşırı berbat olanlar. Her nedense.
Ağlarsam sesimi duyar mısınız
Zor elde ettiklerinizin kıymetini bilirsiniz; bu küçük öykümüz de, bir zor elde edişle, bir kıymet bilişle ilgili... (ses düğmesini açabilirsiniz)
“Sonsuza Dek” sesli.
ses düğmesini açabilirsiniz RAMAZAN GÜZELDİR.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
sesli “yabancı” lisan? kaç yabancı dil bilirse bilsin insan…
Can Baba’nın anısına, saygıyla...
OLGUNLAŞMAK Can DÜNDAR.
…Bu sunuda anlatılan olaylar gerçekten yaşanmıştır…
Tlg
AŞKLaRıM.
BİR BABANIN ENGELLİ OĞLUNA MEKTUBU
KALANIN ARDINDAN (sesli) Hep birlikteydik, masmaviydi hava; ne çok seviyordu herkes birbirini. Gitara yeni başlamıştım; çalacaktım ama utanıyordum.
ses düğmesini açabilirsiniz
Sarı Yumak ile Kara Yumak arkadaş olmuşlardı
ses düğmesini açabilirsiniz bu satırları yazdıran Dmitry Dmitrievich Shostakovich ve André Rieu’ya teşekkürlerimle...
Üzerinde kuğu resmi olan, masmavi bir uçan balonum vardı.
KISKIVRAK (ses düğmesini açabilirsiniz) Kıskıvrak yakalanmışsın; gıyabi tutukluluğun vicahiye dönüşmüş doğumunla. Hep seçememiş, seçilmişsin ömrün boyunca.
BABALAR VE KIZLARI.
VARLIKLARIN ÖZELLİKLERİNİ BİLDİREN KELİMELER (SIFAT-ÖN AD)
ANKARA’NIN MAHZUN BANLİYÖ İSTASYONLARI (Doğu Yakasının Hikayesi) (sesli)
ses düğmesini açabilirsiniz seksen iki yılda; açık alınla... Bir kutlama kartı geldi Korkut’tan; yani evvel zaman, kalbur saman içindeki, “bizim.
iş’te keyif… 1990 sevgili kızıma; iş yaşamının kapısında,
bir tatlı huzur (sesli) DİZİDE, TARTIŞMADA, TRAFİKTE, TELEFONDA, İŞTE, OKULDA, TOPLANTIDA, ALIŞVERİŞ KUYRUĞUNDA; HANGİ KAPIYI ÇALSAN, BURUK ACI GİBİ.
KARAGÖZ İLE HACİVAT MEKTUP HÜSEYİN ÖZDEMİR 6/B 1230.
MADAMA (ses düğmesini açabilirsiniz) O özgür havasıyla önümden bir vals yapar gibi geçmiş, beni fena etkilemiş, peşinden sürüklemişti. Az ötemde duruyordu,
yumurtanın hep sarısı, hep beyazı bildiklerimiz; ya olmazsa olmaz mavisi?? sesli.
Ben Bu Sebze ve Meyveleri Bir Yerden Tanıyorum Ama Nerden?
(ses düğmesini açabilirsiniz) PROFESYONEL Léon, hayatımın filmlerindendir.
ses düğmesini açabilirsiniz
ses düğmesini açabilirsiniz
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece ‘mouse’u tıklayınız.
(ses düğmesini açabilirsiniz) son babalar son patronlar son kuşlar.
CÜMLEDE ANLAM 1.SORU: Aşağıdaki cümlelerin hangisinde küçümseme anlamı vardır? A.Bütün gün uğraştım ,ödevlerimi hala bitiremedim B.İnsanlara zor zamanlarında.
CÜMLEDE ANLAM.
denizin arnavut kaldırımına; (ses düğmesini açabilirsiniz)
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için sadece “mouse”u tıklayınız.
ses düğmesini açabilirsiniz ilerlemek için ‘mouse’u tıklayınız.
  Sevgili TEDP ;    Başlangıçta sen benim için angarya bir çalışmaydın. Sabah uyan, evin işini yap, TEDP etkinliklerine katıl, okulda ders yap…Çok yoğun.
ses düğmesini açabilirsiniz 18 aralık 2009 Cuma - 20:00 o kamyonun kasasında olabilmek.
ses düğmesini açabilirsiniz - ilerlemek için mouse’u tıklayınız.
MASAÜSTÜ ARKA PLANI (ses düğmesini açabilirsiniz)
SEVGİ ZENGİNLİK BAŞARI
İmza: Kızın Babamıza söylemek isteyip de söyleyemediklerimiz... İmza : Kızın.
Balta çıkmamış bir ormanın, yalnız ağaçlarına... (ses düğmesini açabilirsiniz)
Keloğlan ve Kuyu Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, bir Keloğlan’la ninesi varmış. Bunlar çok yoksul insanlarmış. Keloğlan’ın.
Kendimizi evlenince, bir bebek sahibi olunca, sonra bir tane daha olunca yaşamın daha güzel olacağına inandırmışızdır. Sonra çocuklarımızın yeterince yetişkin.
Kendimizi evlenince, bir bebek sahibi olunca, sonra bir tane daha olunca yaşamın daha güzel olacağına inandırmışızdır. Sonra çocuklarımızın yeterince yetişkin.
Sunum transkripti:

olması istenen gibi değil, olmasını istediğimiz gibi olmalıdır. ... Aslında tüm bir yaşam, olması istenen gibi değil, olmasını istediğimiz gibi olmalıdır.   Bunun bedeli ağır olabilir; ama hiçbir bedel, başkasının yaşamını yaşamaktan daha ağır değildir... düş hekimi yalçın ergir (ses düğmesini açabilirsiniz)

BİR HAYAT BİLGİSİ ÖDEVİ kırk yıl geç verilmiş BİR HAYAT BİLGİSİ ÖDEVİ

Sevgili Öğretmenim; hani bize: - Çocuklar; Hayat Bilgisi Kitabı’nda 2. ünitenin 33. sayfasındaki: “İhtiyaçlarımızın Önem Sırasının Belirlenmesi”, 38. sayfasındaki “Zamanda Tutumluluk”, 5. ünitenin 95. sayfasındaki: “Mesleklerin Önemi” ve 7. ünitenin 129. sayfasındaki okuma parçası: “Sev Haydi” okunacak, ne anladıysanız defterlere yazılacak... demiştiniz ya; hani ertesi gün defterleri toplarken bana dönüp: - Sen niye yazmadın? diye kızmıştınız ya; ben ödevimi kırk yıl geç veriyorum, çünkü önce hayatın anlatmasını, sonra da anlamayı bekledim öğretmenim ve bir meslek dergisinin ofset baskı sayfalarına anlattıklarımı Hayat Bilgisi ödevim olarak çizgili defterime çektim öğretmenim. Şimdi, sonbaharın çizgilerinde yeni bir sömestr; elimde yeni, çizgisiz bir defter, kısalmış bir kurşun kalem, bir kalemtraş. Silgim kayıp, hayat anlatmaya, ben de anlamaya devam ediyor ve hala yazabilirken yazıyorum öğretmenim; öğretmenim? öğretmenim??...

Bize biraz kendinizden bahseder misiniz? Aslında bir yazar olmaktan çok, mesleğine de aşık bir ortodontistim. Ama dileğim, tüm bir yaşamdan geriye sadece tellerin, eğri dişlerin, braketlerin kalması değil. Armağan olarak sunulmuş bu rafine günlerden geriye, öğrenmeye, uygulamaya, paylaşmaya doyulmayacak bilgilerin, deneyimlerin de kalabilmesine çabalamaktayım. Tek kullanımlık yaşamı tepe tepe kullanmadan ya da başkalarına kullandırarak iade etmek niyetinde değilim. Emek harcadığınız, ürettiğiniz, tadına vardığınız tüm değerler kilitli çekmecelerde kalınca değil, yüzünü hiç görmemiş bile olsanız, dostlarınızla paylaşılınca güzel. Ben bu paylaşımı satırlarımla yapıyorum. Yazıya dökülen duyguları, bilgiler mürekkepleri kurumadan http://www.ergir.com adresli web sitemden internetin büyük dolaşımına katılıyorum. Daha sonra bu yazılar birikince, Çınar Yayınları’nca Düş Hekimi 1, 2, 3, 4 ve son olarak da 5 olarak kitaplaşıp, kitabevi raflarında benzer duygularla yoğrulmuş okuyucularıyla buluşuyor. Dişhekimliği idealiniz olan bir meslek miydi? Dişhekimi olmayı ne kadar istediğim TED Ankara Koleji lise mezuniyeti yıllığımda yazar. Ortodontist olmayı ne kadar düşlediğim de, Hacettepe Üniversitesi Dişhekimliği Fakültesi mezuniyet yıllığımda yazar. Hacettepe’den doktoramı aldığımda bir yıllık çıkabilmiş olsaydı belki onda da, ne kadar duygularla yoğrulmuş yazılar yazmak istediğim, ne kadar gezgin bir yazar, bir düş hekimi olmak istediğim yazacaktı.

‘Düş Hekimi’ neyi anlatıyor ve bu serinin 6 ‘Düş Hekimi’ neyi anlatıyor ve bu serinin 6.sını yayınlamayı düşünüyor musunuz? İlk kitabım Mayıs 2000’de adı sadece “Düş Hekimi” olarak çıktı. Bu ilk kitap daha sonra ikinci ve üçüncü kitaplar çıkmış olduğu için ikinci baskısında “Düş Hekimi -1” ismini aldı. O kitap, kitap olsun diye yazılmamış yazıların toplanıp bir kitabevinin yolunun tutulmasıyla ortaya çıkmıştı. Daha sonra yaşamın ardında bıraktıkları satırlara yansımaya devam ettiği için, yeni kitaplar birbirini kovaladı ve Mayıs 2006’ya gelindiğinde masamın üzerinde beş kitap ile yaz sonu çıkacak Düş Hekimi – 6’yı oluşturacak sayfalar yer aldı. Artık her yeni kitaba numaranın yanısıra (belki de sokak isimlerinde numaraların ruhsuzluğuna mahküm etmemek için) bir de yeni isim veriyorum. Büyük ihtimalle yaz sonu çıkacak altıncı düş hekimi kitabının adı “düŞeş” olacak. Düş Hekimi için ‘mutluluk’ neyi ifade ediyor? Aslında bu soruyu ikinci kitabımdaki Küçük Mutluluklar şiirimle yanıtlamak istiyorum; bu şiir İclal Aydın’ın Hayat Güzeldir, İkbal Gürpınar’ın “İçimden Geldiği Gibi” kitaplarında ve İkbal Gürpınar’ın ikinci şiir CD’sinde de yer almaktadır):

Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan KÜÇÜK MUTLULUKLAR Küçük derelerdir büyük nehirleri oluşturan Küçük mutluluklar, küçük, küçücük derelerdir Büyük nehri ararken üzerinden atladığın Arkana dönüp de bakmadığın Küçük mutluluklar Çıtır çıtır Kızılay simitidir, çayın yanında Aniden radyoda karşına çıkan şarkı Kar yağınca tatil olan okul Başarılı bir rejimin birinci günü Sokakta sevebildiğin kedi Yürüyen güvercinin kafası Tenekedeki fesleğen Kurumuş çamaşırlar, bir kış ikindisi Geri gelen elektrik Babanın hikayeleri Annenin yemeği Tamir ettiğin alet Yeşil tişörtün, yatarken giydiğin Bir dostun başarısı, neler çektiğini bildiğin Elini sımsıkı tutan minik el Dudağında ıslık yürüdüğün yol Birden çıktığın yolculuk Sana açılan kapılar Sana kapıyı açanlar Hoş gelenler Hoş buldukların Yalnız kalabilmek - dilediğinde Kavuşabilmek – özlediğinde... (Gerisini ve milyonlarca satırı boş bırakıyorum; kendi küçük mutluluklarını yazman, bundan da küçücük bir mutluluk duyman dileğiyle...)

En büyük tutsaklıktır “sahip olmak”. Mesleğinizi bırakıp sadece yazarlıktan para kazanmayı düşündünüz mü yoksa bu sadece sizin için bir hobi mi ? (Mesleğinizi seviyor musunuz?) En büyük tutsaklıktır “sahip olmak”. Sahip oldukları ölçüsünde kısıtlıdır insan. “Sahip oldukların”, sepetindeki safralardır yükseklere, çok yükseklere uçmana, mavi mavi gökyüzüne değmene engel olan... diye başlar Düş Hekimi – 3 kitabındaki “Sahip Olmak” yazısı. Buna bütün yüreğimle inanıyor, tüm emeğimi çok para kazanmaya değil, sadece yetecek parayı kazanıp, yaşamın parayla ölçülemeyecek değerlerini heybeme doldurmaya çalışıyorum. Yazarlıktan bir kazanç ummuyorum; umsaydım zaten yazılarımı kitap basılıncaya kadar internet ortamında paylaşmazdım. Mesleğime gelince; bir gün gereğinden fazla maddi bir birikimim olursa, yine de mesleğimi sürdürebilmeyi, elimin tuttuğu, gözümün gördüğü, dişleri telli turnalarımla şakalaşabildiğim son ana kadar ortodontiye devam edebilmeyi diliyorum. Yazılarınızı yazarken nasıl bir ortamda olduğunuz sizin için ne kadar önemli? Bütün yazılar aslında yaşandığı ortamda – o an yanımdaki kağıtlara küçük notlar alarak yazılmaya başlıyor. Yani sıcağı sıcağına tam öyle hissederken, araya bambaşka duygular girmemişken. Daha sonra gece el ayak çekildkten sonra döşemesinden, lambasına, musluğundan kapı ziline her şeyin el imalatım olduğu ofisimde portakal sandığı masamda o ruh haline en uygun müziklerin eşliğinde yazıyorum.

İnternetin sanal okyanusunu savunmuyorum ama, ne yazık ki kitabın içindeki satırlarda müziklerinden eksikliğini, ekonomik nedenlerle renklerini yitirip küçültülmüş fotoğrafların yetersizliğini ve o satırların altından çok sular akmış olmasının fazlalığını hissediyorum. Okurken keyif aldığınız yazarlar var mı? Var; bana nefes nefese yazdıklarını gönderen isimsiz amatör yazarlar ve iddiasız, hata dolu dahi olsa, ta kendisi gibi yazılıvermiş kıymetli satırları. Çok popüler yazarların da ilk kitaplarını, o satırlarındaki masumiyeti tercih ediyorum. Dev yayınevlerinin billboardlarla yaptıkları duyuruları o kitabı asla almamaya mahküm ediyor beni. Ankara’ya olan düşkünlüğünüzün bir sebebi var mı? Ankara için neler söylebilirsiniz? Ankara genç Cumhuriyet’in başkenti olması nedeniyle yurdun dört bir yanından memur akınına uğramış, mütevazi, bilgili, saygılı insanlar diyarıdır. Yakın zamana kadar caddelerinde insanların ailecek en güzel elbiseleriyle yürüyüp selamlaştıkları derli toplu, sorunu az bir büyükşehirdir. Güzel detayları yakın zamana, hatta günümüze aittir ve tanıklarının çoğu hayatta, bir mavi minibüs mesafesi uzağımızdadır. Gezmek, değişik yerler keşfetmek sizin için bir tutku mu? Bu konularda da yazılarınız var. Genelde nasıl yerler tercih ediyorsunuz? Sırtımda çanta, yaşadığım şehrin sokaklarını adım adım dolaşmak, minicik kameralı Japon turistlerle klimalı bir otobüste olmaktan çok daha cazip geliyor.

Tabii uzak diyarlar da fena halde çekiyor ama nedense ya o diyarın üzerinde bir sıcak hava balonunda uçarken, ya da istasyonuna dalıp ilk trenine atlayarak geçiyor seyahatlerim. Burada da bir gece Ankara’dan İstanbul’a kadar trenin lokomotifinde makinistlerle sabaha kadar sohbet ederek gitmiştim bir kez. Son zamanlarda gitmeyi en çok istediğiniz yer neresi? Geçen ay “o çok gitmek istediğim yer”de nefes almaya çalışarak poz veriyordum. Dünya çapındaki dağcımız Tunç Fındık’ın Himalayalar’daki uluslararası 8501 metrelik Lhotse Zirvesi ekibiyle Everest Ana Kampı’na gittim. Hayatımın en zorlu ve riskli yolculuğuydu ama Khumbu Buzulu’nda eksi yirmi derecede çadırda yatabilip, artı yirmi derecedeki sevdiklerime dönebildim. Sosyal yönü oldukça ağırlıkta olan birisiniz. Değişik yerler keşfetmek, yazı yazmak tabi bu arada internet siteniz de var (ve tabi ki hastalarınız) bütün bunlara nasıl zaman ayırıyorsunuz? Sanırım yapma öncelikli işlerin sıralaması kadar o sıralamayı tren kaçtıktan sonra değil, gerektiği anda alt üst edebilmekte işin sırrı. Belki ortodontide hastalaların geliş gidişleri üç hafta öncesinden dakikasına kadar belli olduğu için, hangi saatlerin “al tepe tepe kulan” diye bana kaldığını çok iyi biliyor ve bunu zaman hırsızlarına kaptırmamaya çalışıyorum.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı? Sofradan eksilen tabak, tabaktan eksilen lokmadan daha önemlidir. Sofranızdaki tabakların, gülen suratların hiç eksilmemesi dileğimle... düş hekimi yalçın ergir http://www.ergir.com röportaj: derya ayşe gültekin dentalmedya dergisi - haziran 2006 müzik: sonbahardan çizgiler / yeni türkü beste: selim atakan / (söz: kemal burkay) albüm: yeşilmişik