TÜRK ŞİİRİNDE GARİP HAREKETİ HAZIRLAYANLAR: DERYA UÇAN&ORHAN EKER
GARİP HAREKETİ( I. YENİ) ( 1940-1954) Türk edebiyatının en önemli şiir hareketlerinden birisi belki de başlıcası Garip Hareketidir. Orhan Veli, Oktay Rifat ve Melih Cevdet’in okul yıllarında başlayan ve ortak şiir zevkinin de katkısıyla gelişerek devam eden dostlukları, yeni şiirin oluşmasına zemin hazırlamıştır. Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horuzcu adlı şairler; şiirde var olan aşırı duygusallığa, şairaneliğe, basmakalıp söyleyişe başkaldıran şiirlerini « Garip» adlı bir kitapta yayımlamışlardır.
Her ne kadar Garip adı verilen kitabın önsözü Orhan Veli tarafından kaleme alınmış olsa da, diğer iki şair de bu önsözün altına imzalarını atmışlardır. Orhan Veli’nin her düşüncesine katılmasalar bile başlangıçtan itibaren gösterdikleri birlikteliği devam ettirmişlerdir. Kitabın kapağına, ‘‘ Bu kitap, sizi, alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir.’’ yazılı bir ibare koymuşlardır. ‘‘ Garip’’ adı, zamanla hem üç şairi yansıtan bir kimlik kazanmış hem de Türk şiirinde yeni başlayan bir şiir akımının bir habercisi olmuştur.
BU AKIMIN TEMSİLCİLERİNE GÖRE; Şiir duygudan çok akla dayanmalıdır. Duygunun ya da duyarlılığın ürünü olan şairanelikten arındırılmalıdır. Geleneksel şiirin benimsediği her şey, yeni şiirin dışında tutulmalıdır.
GARİP AKIMININ ÖZELLİKLERİ * Cumhuriyet Dönemi Türk Edebiyatının en farklı grubu olarak edebiyat tarihinde yer almışlardır. *Şiirde her türlü kurala ve önceden belirlenmiş kalıplara karşı çıkmışlardır. *Kuralsızlığı kural edinmişlerdir. *Şiirde ölçü, uyak ve dörtlüğe karşı çıkmışlardır.
*Şiirde o zaman kadar işlenmemiş konuları ele almışlardır. *Konuşma diliyle sıradan konuları işlemişlerdir. *Halk deyişlerinden yararlanmışlar, toplumsal eleştiriye yer vermişlerdir. *Mecaza, suniliğe ve süse karşı çıkıp yalınlığa önem vermişlerdir. *Şiirde söz ve anlam oyunlarına yer vermemişlerdir.
1914-1950 Orhan Veli Kanık 1915-2002 Melih Cevdet Anday 1914-1988 Oktay Rifat Horozcu
ORHAN VELİ MELİH CEVDET OKTAY RİFAT KANIK ANDAY HOROZCU O M O ORHAN VELİ MELİH CEVDET OKTAY RİFAT KANIK ANDAY HOROZCU
ORHAN VELİ KANIK (1914-1950) Türk şiirinin günden güne eskimiş değerlerini yıkmış, şiiri başka açıdan bakılmasını sağlamıştır. Ölçüye başkaldırıp serbestçe şiir yazmıştır. Şiiri, hayal gücünün kapalı duvarlarından kurtarıp sokağa, gerçek hayata çıkarmıştır.
Şiirlerinde, doğal bir söyleyişle halktan insanları anlatmıştır. Her çeşit sözcüğü, konuyu şiire sokmuştur. Halk deyişlerinden yararlanmış, toplumla ilgili yergiye yer vermiştir. Fransız edebiyatından oyunlar ve öyküler çevirmiştir.
YAPITLARI: A) ŞİİRLERİ 1941’de Melih Cevdet Anday ve Oktay Rifat Horozcu ile şiirlerini bu kitapta toplamıştır.
1945’te garip etkisinin sürdüğü şiirlerle yeni şiirleri bir aradadır.
1945 yılında yazdığı bu eserinde İstanbul’a özlem, sevgiliyi düşünme gibi konulara yer ver vermiştir.
1946-1947 yılları arasında kaleme aldığı 16 şiiri Varlık ve Aile dergilerinde yayınlanmıştır.
1946-1949 arasında Varlık, Aile, Meydan ve Yaprak dergilerinde yayınladığı 17 şiirini bir araya getirmiştir.
B) ÇEVİRİLERİ Nasrettin Hoca’nın fıkralarını başarılı bir biçimde şiire çevirmiştir.
KENDİ KALEMİNDEN ŞİİRLERİ
Ömrün o büyük sırrını gör bir bak da Bir tek koku kalmış ağacın toprakta Dünya ne kadar tatlı ki binlerce kişi Kolsuz ve bacaksız yasayıp durmakta
ŞİİR ÖRNEKLERİ ANLATAMIYORUM Ağlasam sesimi duyar mısınız, Mısralarımda; Dokunabilir misiniz, Gözyaşlarıma, ellerinizle? Bilmezdim şarkıların bu kadar güzel, Kelimelerinse kifayetsiz olduğunu Bu derde düşmeden önce. Bir yer var, biliyorum; Her şeyi söylemek mümkün; Epeyce yaklaşmışım, duyuyorum; Anlatamıyorum.
İSTANBUL’U DİNLİYORUM İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı Önce hafiften bir rüzgar esiyor; Yavaş yavaş sallanıyor Yapraklar, ağaçlarda; Uzaklarda, çok uzaklarda, Sucuların hiç durmayan çıngırakları İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Kuşlar geçiyor, derken; Yükseklerden, sürü sürü, çığlık çığlık. Ağlar çekiliyor dalyanlarda; Bir kadının suya değiyor ayakları; Serin serin Kapalıçarşı Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa Güvercin dolu avlular Çekiç sesleri geliyor doklardan Güzelim bahar rüzgarında ter kokuları; İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı; Başımda eski alemlerin sarhoşluğu Loş kayıkhaneleriyle bir yalı; Dinmiş lodosların uğultusu içinde İstanbul'u dinliyorum, gözlerim kapalı. Bir yosma geçiyor kaldırımdan; Küfürler, şarkılar, türküler, laf atmalar. Birşey düşüyor elinden yere; Bir gül olmalı; Bir kuş çırpınıyor eteklerinde; Alnın sıcak mı, değil mi, biliyorum; Dudakların ıslak mı, değil mi, biliyorum; Beyaz bir ay doğuyor fıstıkların arkasından Kalbinin vuruşundan anlıyorum; İstanbul'u dinliyorum.
KİTABE-İ SENG-İ MEZAR I Hiçbir şeyden çekmedi dünyada Nasırdan çektiği kadar Hatta çirkin yaratıldığından bile O kadar müteessir değildi; Kundurası vurmadığı zamanlarda Anmazdı ama Allah´ın adını, Günahkar da sayılmazdı. Yazık oldu Süleyman Efendiye II Mesele falan değildi öyle, To be or not to be kendisi için; Bir akşam uyudu; Uyanmayıverdi. Aldılar, götürdüler. Yıkandı, namazı kılındı, gömüldü. Duyarlarsa olduğunu alacaklılar Haklarını helal ederler elbet. Alacağına gelince... Alacağı yoktu zaten rahmetlinin. III Tüfeğini depoya koydular, Esvabını başkasına verdiler. Artık ne torbasında ekmek kırıntısı, Ne matarasında dudaklarının izi; Öyle bir rüzgar ki, Kendi gitti, İsmi bile kalmadı yadigar. Yalnız şu beyit kaldı, Kahve ocağında, el yaz işiyle: ´Ölüm Allah´ın emri, ´Ayrılık olmasaydı.´
BENİ BU GÜZEL HAVALAR MAHVETTİ Beni bu güzel havalar mahvetti Beni bu güzel havalar mahvetti, Böyle havada istifa ettim Evkaftaki memuriyetimden. Tütüne böyle havada alıştım, Böyle havada aşık oldum; Eve ekmekle tuz götürmeyi Böyle havalarda unuttum; Şiir yazma hastalığım Hep böyle havalarda nüksetti; Beni bu güzel havalar mahvetti.
BİR GARİP ORHAN VELİ İstanbul'da Boğaziçi'nde Bir garip Orhan Veli'yim Veli'nin oğluyum Tarifsiz kederler içindeyim Urumeli Hisarı'na oturmuşum Oturmuş da bir türkü tutturmuşum İstanbul'un mermer taşları Başıma da konuyor martı kuşları Gözlerimden boşanır hicran yaşları Edalım... Senin yüzünden bu halim. İstanbul'un orta yeri sinema Garipliğim, mahzunluğum duyurmayın anama El konuşurmuş, görüşürmüş bana ne Sevdalım... Boynuna vebalim İstanbul’da, Boğaziçi’ndeyim Bir garip Orhan Veli’yim
MELİH CEVDET ANDAY (1915-2002) Şiirlerinde toplumsal gerçekliği işlemiştir. Duygulardan çok , aklın egemenliğine, güzel günlerin özlemine yer vermiştir. Söz oyunlarından kaçınarak yalın bir dil kullanmıştır Düz yazılarında çoğunlukla şiirsel, esprili, özlü bir dil vardır.
YAPITLARI A) ŞİİRLERİ Adam yayınları, Melih Cevdet Anday’ın bütün şiirlerini iki kitapta yayınladı:
B) OYUNLARI 1971-72’de Sanatseverler Derneği’nde yılın en iyi oyunu seçildi.
ŞİİR ÖRNEKLERİ Tanıdığım bir ağaç var Etlik bağlarına yakın Saadetin adını bile duymamış Tanrının işine bakın Geceyi gündüzü biliyor Dört mevsimi, rüzgarı, karı Ay ışığına bayılıyor Ama kötülemiyor karanlığı Ona bir kitap vereceğim Rahatını kaçırmak için Bir öğrenegörsün aşkı Ağacı o vakit seyredin
FOTOGRAF Dört kişi parkta çektirmişiz, Ben, Orhan, Oktay, bir de Şinasi... Anlaşılan sonbahar Kimimiz paltolu, kimimiz ceketli Yapraksız arkamızdaki ağaçlar... Babası daha ölmemiş Oktay'ın, Ben bıyıksızım, Orhan, Süleyman efendiyi tanımamış. Ama ben hiç böyle mahzun olmadım; Ölümü hatırlatan ne var bu resimde? Oysa hayattayız hepimiz.
DÜZENLİ DÜNYA Bayılırım şu düzenli dünyaya Kışı yazı Baharı güzü Gecesi gündüzü sırayla. Ağaçların kökü içerde Bütün ağaçların kökü içerde Dalların başı yukarda İnsanların aklı başında Bütün insanların aklı başında Beş parmak yerli yerinde Baş işaret orta yüzük serçe. Diyelim kalksa da serçe Orta parmağa doğru yürüse Ne haddine! Yahut akasyanın biri Başını toprağa daldırdığı gibi Bir gezintiye çıksa Merhaba kestane, merhaba çam Selâmün aleyküm, aleyküm selâm Kimsin nesin nerelisin derken Laf açılır mı bizim akasyanın kökünden Bir uğultudur başlar rüzgârda Kökü dışarda, kökü dışarda... Yahut ne olur koca bir dağ Baş aşağı gelsin... Aman Allah göstermesin. Bayılırım şu düzenli dünyaya Altta ölüler Üstte diriler Gel keyfim gel!
TELGRAFNAME Uyuyamayacaksın Memleketin hali Seni seslerle uyandıracak Oturup yazacaksın Çünkü sen artık o sen değilsin Sen şimdi ıssız bir telgrafhane gibisin Durmadan sesler alacak Sesler vereceksin. Düzelmeden memleketin hali Düzelmeden dünyanın hali Gözüne uyku giremez ki... Bir sis çanı gibi gecenin içinde Ta gün ışıyıncaya kadar Vakur metin sade Çalacaksın.
OKTAY RİFAT HOROZCU (1914-1988) Halk masallarından, deyimlerden, tekerlemelerden yararlanmış, onlara yeni görünümler kazandırmıştır. Toplum sorunlarına değinmiştir. «perçemli sokak» adlı kitabıyla şiir anlayışında büyük değişiklik olmuş, soyut şiire yönelmiştir.
YAPITLARI ŞİİRLERİ Şairin bu kitabıyla birlikle fikirlerinde önemli değişmeler olmuş ve ikinci yeni şiire kaymıştır.
B) ROMANLARI 1970’li yılların kurgu ve kişileri yönünden en önemli romanı sayılmıştır.
Ege kıyılarındaki yazlık site ve çevredeki köylülerin yaşayışları işlenir. Oktay Rifat ,ironik bakış açısını usta bir şekilde ortaya koyduğu romanda zaman ve mekan karışıktır.
ŞİİR ÖRNEKLERİ İSTANBUL TÜRKÜSÜ Kasımpaşa kıyıları tersane Bir kız sevdim alimallah bir tane Herdem sevdalıya kız mız bahane Top çiçeğim deste gülüm Canım İstanbullum Aman aman bahane Gittim baktım şıkır şıkır Balıkpazarı Üç tek attım sarhoş oldum ayak üzeri Üç doluya üç tanecik badem şekeri Aman aman badem şekeri