Prof. Mehmet Zaman Saçlıoğlu
1955 yılında Bursa'da doğdu. TED Ankara Koleji ve Tatbiki Güzel Sanatlar Yüksek Okulunu bitirdi. 1977-81 yılları arasında Ege Üniversitesinde asistanlık, 1981'den sonra M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesinde öğretim üyeliği yaptı. 1996'da profesör oldu. Belçika'da ve Avustralya'da kısa sürelerle konuk öğretim üyeliğinde bulundu. 2008 yılında M.Ü. Güzel Sanatlar Fakültesi'nden emekli oldu. Halen İstanbul Ticaret Üniversitesi'nde Tekstil Bölüm Başkanlığı görevini sürdürmektedir.
«Edebiyat bir uzun koşudur. Tavşanların adları çokça geçse de, kazanan Edebiyatla ilişkisi çok erken yaşlarda başlayan bir yazar olmasına rağmen eserleri çok daha sonraları ulaşmıştır okura Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun. Titiz bir yazar olmasından kaynaklanır aslında sanatçının üretiminin az oluşu. Şair Sunay Akın’ın çok yerinde tanımıyla o bir “kaplumbağa yazar” dır aslında. «Edebiyat bir uzun koşudur. Tavşanların adları çokça geçse de, kazanan hep kaplumbağalar olacaktır. Mehmet Zaman Saçlıoğlu bir kaplumbağa şair, yazardır.» SUNAY AKIN
Yedi öyküden oluşan dosyasıyla 1993’te Yunus Nadi Öykü Ödülü’nü, yayımlanmamış öykü dalında Vüs’at O Bener’le paylaşmıştır. Bu öykülerin de içinde bulunduğu Yaz Evi adlı kitabıyla (1994) Sait Faik Hikaye Armağanı’na layık görülmüştür. Topaç adlı öyküsüyle Haldun Taner Öykü Ödülü’nde 1. olmuştur. (1998)
Yalınlık ve yoğunluk bu anlatımın ayırıcı özellikleri Yalınlık ve yoğunluk bu anlatımın ayırıcı özellikleri. Terimsel bağlamda Mehmet Zaman Saçlıoğlu’nun öyküleri, ne olay öyküsü, ne de durum ve kesit. Öykülerine özgünlük kazandıran yönlerden biri de bu. Bilinen ya da alışılagelen öykü öğelerini kendince, yeni arayışlar içinde kullanmayı deniyor Mehmet Zaman Saçlıoğlu. Bu yüzden özgün bir öykücü olarak karşımıza çıkıyor Sayın Saçlıoğlu…
Saçlıoğlu’nun kitapları Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları’ndan çıkmaktadır.
İKİ KEÇİ Keçiden, sayılardan, yıldızlardan söz ederken insana odaklanan bu kitapta, zaman içinde değişen ve değişmeyen yanlarımız, tutkularımız, korkularımız, aşklarımız, yaptığımız kötülükler ve iyilikler bir keçinin öyküsünde, fantastik, yalın ve sıcak bir dille, kışkırtıcı imgelerle anlatılıyor.
SUR VE GÖLGE Kumkapıyı, Modayı ve Antakyayı sahne olarak seçtiği bu kitabında; gizemli, fantastik öğelerle sarmalanmış bir dünya yaratırken, insanı derinden sarsan karakterleriyle birbirine ilmeklenmiş şaşırtıcı ilişkiler kurmuş, insani durumlara dönük yoğun katmanlar oluşturmuştur.
YAZ EVİ Güçlü kurgusu ve diliyle Mehmet Zaman Saçlıoğlu, Yaz Evi´nde bizi on bir değişik öyküde gezdiriyor.
BEŞ ADA 'Mehmet Zaman Saçlıoğlu', 'Beş Ada'da alışılagelen öykü kitaplarından farklı bir toplamla çıkıyor okur karşısına. Her biri tek başına varolma, yaşama gücüne sahip öyküler, yan yana geldiğinde ayrı bir bütünlüğü ve boyutu sergiliyor. Okuduğunuzda bunun bir rastlantı değil, yazarın seçimi olduğunu göreceksiniz.
RÜZGÂR GERİ GETİRİRSE Zaman ve yaşattıkları ya da yaştmadıkları. Zamanla törpülenişimiz, zamandan edinimlerimiz. Artık geçmiş zamanda kalanları o geçmişteki hayalleriyle, çoğu kez boşuna bir çabayla, bugünde var etmeye yönelik bütün o acınası girişimler. 'Yazdıklarımızın Zaman´a dayanması, Rüzgâr´a dayanmasıyla aynıdır...' diyor yazar.
Türkan Saylan…Ülkesinin ve insanlığın aydınlık geleceği için didinen bir bir Cumhuriyet kadınıydı. Söyleşi türündeki bu eseriyle onun özel yaşamını, mutluluklarını, düşlerini, umutlarını, düşüncelerini bizlere aktarıyor sayın yazarımız.
«Şiir, bir yazarın dil duyarlılığını turnusol kağıdı gibi ortaya çıkarır. Aslında öykü ve roman da öyle. Şiirde fazladan kullanılmış ya da yerine oturmamış bir sözcük varsa kendini hemen belli eder. Okuyucu bunu anlıyor da yazan anlamıyorsa, okuyucu yazandan daha çok şairdir diyebilirim. Çünkü şiir, şairden çıktıktan sonra okuyucuda süren, hatta onda gelişen bir metindir.»
Ne kaldı sana elinden başka? Şimdi tut bir ağacı, okşa. GİDEN SEN Adını koy bir yana, uzaklaş.. Ne kaldı sana elinden başka? Şimdi tut bir ağacı, okşa. Bak, bulut onca yüksekten Dala fısıldıyor yağmuru. Çek elini, gözünle dinle At işini bir yana, suya gir.. Nehir senin içinde, zaman sensin. Unut gözünü, ten ol, akarsın.. Bırak karga anlatsın seni, Bülbülle aynı sestir duyacağın. Sen aslında sarmal bir deniz kulağısın. Sevdin mi bu işi? İyi, Üfle gitsin o zaman elindeki. Giden, sana geri gelendir belki, Unutunca anımsarsın... Mehmet Zaman Saçlıoğlu
Çektiğimiz her kürek denizde iz bırakır Çektiğimiz her kürek denizde iz bırakır. Biz fark etmeyebiliriz ama bıraktığı bu iz kıyıya kadar gider. Belki çok küçük bir kısmı gider ama kıyıya mutlaka ulaşır. Edebiyat da böyledir. Üzerinde kara görünmeyen bir denizde kürek çekmektir, edebiyat. Sınır yoktur, ucu bucağı yoktur bu denizin, ne kadar gitmek isterseniz gidersiniz. Küreğiniz gittiğiniz yolları gösterir size. Suda yalnızca sizin küreğinize ait bir iz bırakır. Arkanızdan gelenler de sizi tanısın diye.
HER ÖYKÜDE YENİDEN YOLA ÇIKMAK…