EŞYA HUKUKU KONULAR Eşya Hukuku Tanımı HAKLAR Ayni ve Şahsi Hak Tanımı AYNİ HAKLAR Ayni Haklara Hakim Olan Prensipler ZİLYETLİK · Zilyetliğin Tanımı · Zilyetliğin Unsurları · Zilyetliğin Çeşitleri · Zilyetliğin Kazanılması · Zilyetliğin Aslen Kazanılması · Zilyetliğin Devren Kazanılması · Zilyetliğin Kaybedilmesi · Zilyetliğin Korunması - Kendi Kendini Koruma - Zilyetlik Davası Açma
EŞYA HUKUKU Tabiatta maddi varlığı olan nesnelere Arapça’da “şey” adı verilir. Bu kelime dilimize de aynen geçmiştir. Çoğulu “eşya”dır. Kişilerin eşya üzerindeki hakimiyetleri dolayısıyla ortaya çıkan ilişkileri düzenleyen medeni hukuk kolu “eşya hukuku” olarak adlandırılmıştır. Medeni Kanun’un 4. Kitabı (md. 683-1027) Eşya Hukuku ile ilgilidir. Kişinin eşya üzerindeki hakimiyeti fiili tasarruf şeklinde olursa “zilyetlik”; hak şeklinde ortaya çıkarsa “ayni hak” söz konusu olur. Taşınabilir mallarda zilyetliğin oynadığı rolü, taşınmaz mallarda “Tapu Sicili” görür. Bu nedenle, eşya hukukunun temel konusunu ayni haklar teşkil etmekle beraber, zilyetlik ve Tapu Sicili de eşya hukukunun başlıca bölümlerini oluşturur.
Hukuki anlamda, bir “şey”in “eşya” olabilmesi için şu unsurları taşıması gerekir: a) Maddi olmalıdır. b) Üzerinde hakimiyet kurulabilmelidir. c) Kişisel olmamalıdır (Örneğin, insan vücudunun organları eşya değildir). d) Belli sınırlara sahip olmalıdır. Eşyalar; Taşınabilir eşya, taşınamaz eşya, Misli (sayılabilen) eşya, misli olmayan eşya, Tüketilebilen eşya, tüketilemeyen eşya, Sahipli eşya, sahipsiz eşya, Basit eşya, bileşik eşya, Kamu malı, özel mallar Diye gruplandırılmaktadırlar.
Eşyanın değerli olanına “mal” denir Eşyanın değerli olanına “mal” denir. Mallar, “menkul” (taşınabilir) ve “gayrimenkul” (taşınmaz) mallar olmak üzere ikiye ayrılır. Arazi Tapu Siciline kayıtlı, bağımsız ve sürekli haklar, Madenler, bina ve arsalar, bina katları ve bağımsız bölümleri gayrimenkul mallar; bunların dışındakiler ise menkul mallardır. Gemiler, icra ve iflas kanununa göre g.m. Sayılırlar.
HAKLAR Hak: Hukuk düzeni tarafından şahıslara tanınmış olan yetkilerdir. Hakkın korunmasını isteme hususunda fertler hukuk tarafından yetkili sayılmıştır. Her hak bir hukuk kuralından doğar ve her hakkın bir sahibi vardır. Sahipsiz şeyler hak değildir. Hak sahibi olan varlıklara “şahıs” (kişi) denir. Hukuki anlamda şahıslar “özel kişi” ve “tüzel kişi” olarak ikiye ayrılırlar. Özel kişiler, fert (birey)’lerdir. Tüzel kişiler ise insan ve mal topluluklarıdır. Ör. Siyasi partiler, dernekler, spor kulüpleri, Şirketler ve ortaklıklar gibi..
Alacak hakkı, fikir hakları, isim üzerindeki hak eşya değildir ve mülkiyete konu olmaz fakat, yerine göre eşya hukukunun konusu olabilir. Üzerinde hakimiyet kurulamayan; deniz, su, hava gibi şeyler hukuki anlamda eşya sayılmaz. Ancak, şişeye doldurularak satışa sunulan su eşyadır. İnsan vücudu ve organları da eşya değildir. Bunlar kişisel haklardır. Kişinin rızası olmadan zorla organ ve kan alınamaz. Katı eşyaların sınırı vardır. Sıvı ve gazlar ise, insan hakimiyetine alındıkları oranda sınırlı sayılırlar. Ör. Bir tüp bütan gazı gibi..
Ayni Hak (Nesnel Hak = Mutlak Hak): Sınırları belli bir eşya üzerinde bir kişinin doğrudan doğruya haiz olduğu hakimiyettir. Hukuk düzeninde herkes birbirinin mutlak hakkına riayet etmekle yükümlüdür. Şahsi Hak (Kişisel Hak = Nisbi Hak): Alacak hakkı gibi, esas itibariyle yalnızca borçlu ile alacaklı arasında var olan bir haktır. Üçüncü kişilere karşı ileri sürülemez. Hak sadece borçludan sorulur. Bazı nisbi haklar, üçüncü kişileri de ilgilendirebilir. Bunlara “güçlendirilmiş nisbi haklar” denir. Örneğin; kira, vefa, iştira, şuf’a hakları gibi .. Ayni haklar, şahsi haklardan öncedir. Fakat, ayni hak sahibi aynı zamanda şahsi bir hakkın borçlusu ise, öncelikle şahsi hak yerine getirilir. İpotek uygulamasında olduğu gibi ..
AYNİ HAKLAR Ayni Haklara hakim Olan Prensipler: 1- Açıklık Prensibi: Ayni hakkın varlığı, ona riayetle yükümlü üçüncü kişilere karşı kolayca anlaşılacak biçimde açıklanmış olmalıdır. Taşınmaz mallarda bu zilyetlik ve Tapu Sicili ile sağlanır. 2- Belirlilik Prensibi: Ayni hakkın konusu ancak ferden belirli bir şey olabilir. Bir kimsenin ne kadar tarlası olduğunu bilmesi gibi .. 3- Sınırlılık Prensibi: Ayni haklar kanun tarafından sınırlı şekilde öngörülmüştür. Sayıları ve miktarları bellidir. 4- Ayni haklarda “hak düşürücü zaman aşımı” söz konusu olamaz. Yani, belirli bir süre geçince ayni hak kaybedilmez.
ZİLYETLİK (elmenlik) Zilyetlik: Bir şey üzerinde fiili ve maddi hakimiyettir. İrtifak hakları ve taşınmaz yüklerinde (gayrimenkul mükellefiyetleri) de hakkın kullanılması da zilyetlik sayılır. Zilyetliğin Unsurları: 1-Fiili Hakimiyet: “Bir şey üzerinde fiili hakimiyeti bulunan kimse onun zilyedidir” (MK, md. 973). Zilyetlik, bir eşyaya geçici olarak el koymaktan farklıdır. Bir kimse, otomobilini yol kenarına brakabilir, balıkçı ağlarını suya belirli bir süre için bırakmakla zilyetlik devam eder. Zilyetliğin devamı için eşya üzerindeki fiili hakimiyeti gösteren maddi bağ devamlı olmalıdır. Ör. Postanede telefon rehberine bakmakla ona zilyet olunmaz. Alman hukukunda bir de “zilyet yardımcısı” terimi vardır. Örn. Hizmetçinin mal sahibinin eşyaları üzerindeki hakimiyeti gibi.. 2-Fiili hakimiyette bulunan kimse, üçüncü kişilere karşı kendisinin zilyet olduğuna dair bir görüş meydana getirmiş olmalıdır. Bu iki şekilde belirtilir: Subjektif olarak: bir şeye zilyet olabilmek için bu hususta bir iradenin mevcut olması gerekir. Örneğin; bir kimse, cebine gizlice konulan bir uyuşturucunun zilyeti olamaz. Objektif olarak: zilyetlik harice karşı oluşturulan görüşe dayanır. Örn. Çalınan bir eşyayı kullanan, başkalarınca çalıntı olayı bilinmedikçe zilyet kabul edilir.
Zilyetliğin Türleri (MK. 974): 1- Asli (bağımsız) ve Fer’i (bağımlı) Zilyetlik Eşyayı malik sıfatıyla fiili hakimiyeti altında bulunduran kimse asli zilyet; başkasına ait bir eşyayı, malikin iradesiyle fiili hakimiyetinde bulunduran kimse (kiracı, nakliyeci gibi..) ise fer!i zilyettir. 2- Dolaylı (vasıtalı) ve Dolaysız (vasıtasız) Zilyet: Bir şey üzerindeki fiili hakimiyetini doğrudan doğruya sürdüren kimse dolaysız zilyet; başka bir kişi aracılığıyla sürdüren kimse ise dolaylı zilyettir.
Zilyetliğin Kazanılması 1- Aslen Kazanma: Zilyetliğin naklen veya devir yapılmaksızın kazanılmasıdır. Bunun iki şartı vardır: Zilyetliği iktisap eden kimse bunu kendi gayretiyle elde etmiş olmalıdır. Örn.: denizde balık avlayan kimse yakaladığı balıkların asli zilyedidir. Zilyetliğin kazanıldığı harice karşı gösterilmelidir. 2- Devren Kazanma: Eşyayı başkasından devir yoluyla kazanmadır. Daha çok menkul eşya için geçerlidir. Tapusuz taşınmazların devir yoluyla iktisabı da böyledir. I- Hazırlar arasında devir II- Hazır olmayanlar (gaipler) arasında devir III- Teslimsiz devir IV- Emtiayı temsil eden senetlerin teslimi
Zilyetliğin Korunması Zilyetlikten doğan fiili hakimiyetin korunmasıdır. Tecavüz ve gasp gibi fiiller zilyetliğin düşmanıdır. Bu fiiller karşısında ki çeşit yasal korunma tedbiri vardır: 1- Kendi kendini savunma hakkı (meşru müdafaa): Zilyet, her türlü gasp veya saldırıyı kuvvet kullanarak defedebilir. Ancak, zilyet, durumun haklı göstermediği derecede kuvvet kullanmaktan kaçınmak zorundadır. 2- Zilyetliğin gaspında dava açma hakkı: Başkasının zilyet bulunduğu bir şeyi gasbeden kimse, o şey üzerinde üstün bir hakka sahip olduğunu iddia etse bile onu geri vermekle yükümlüdür. Dava, şeyin geri verilmesine ve zararın giderilmesine yönelik olur. 3- Zilyetliğe saldırıya dava hakkı: Saldırıda bulunan, şey üzerinde bir hak iddia etse bile; zilyetliği saldırıya uğrayan, ona karşı dava açabilir. Dava, saldırının sona erdirilmesine (ref’ine), sebebin önlenmesine (men’ine) ve zararın giderilmesine (tazminine) yönelik olur. Gasp ve saldırıdan dolayı dava hakkı, zilyedin fiili ve failini öğrenmesinden başlayarak 2 ay ve her halde fiilin üzerinden bir yıl geçmekle düşer (MK. 984).
Zilyetliğin İdari Yoldan Korunması Kanun koyucu, taşınmazlar hakkında adli yolun yanında, özel olarak idari yolla da zilyetliği korumuştur. Bu, 5917 sayılı “Gayrimenkule Tecavüzün Def’i Hakkında Kanun” (16 Nisan 1952) ile sağlanmıştır. Bu kanun menkul mallara uygulanmaz.