YÖNET İ M B İ L İ M İ N İ N DO Ğ UŞU VE TAR İ H İ GEL İ Ş İ M İ
İ nsanlar gruplar halinde çalışmaya başladıklarından itibaren etkin bir koordinasyonun sa ğ landı ğ ı ortak kuruluşlara ihtiyaç duymuştur. Milattan Önce 3000 yıllarına kadar yönetimle ilgil, belgelere rastlanır. Endüstri Devrimine kadar süren çok uzun dönem bir tarafa bırakıldı ğ ında, kronolojik olarak günümüz yönetim anlayışına temel teşkil edecek; klasik, neoklasik ve modern yönetim teorisi (yaklaşımı) olarak üç büyük yönetim teorisinden söz edilir. Yönetimin başlı başına, farklı bir faaliyet alanı olarak yo ğ un bir şekilde incelenmesi Endüstri Devrimi’nden sonra bilhassa 1900’lerden itibaren sistemli bir şekilde gelişmeye başlamış ve belirli kurallara sahip bir çalışma alanı olarak 20. yüzyılın bir ürünü olarak kabul edilmektedir.
YÖNETIMIN DO Ğ UŞU (ENDÜSTRI ÖNCESI) Bilimsel Yönetim Öncesi Endüstri Öncesi Yönetim: MÖ 3000 – 1770) İ nsanların birlikte yaşama ve çalışmasıyla Yöneticiler, işlerinde sınırsız yetkiler içinde, otokratik liderler
YÖNETIMIN DO Ğ UŞU (ENDÜSTRI ÖNCESI) Lonca Sistemi ve Ahilik Sistemi gibi mesleki uygulamalarla üretim ve işletmecilik alanında önemli gelişmeler olmuştur. Ahilik; Anadolu'da XIII. yüzyılda görülmeye başlayan, Selçuklu devletinin yıkılma dönemine girmesinden sonra sosyal düzeni sa ğ lamada ve Osmanlı Devletinin kurulmasında büyük rolü olan bir tür meslek ve dayanışma organizasyonu. Batıdaki lonca tipi organizasyonun benzeridir. Kardeşlik esasına dayanan ahilik teşkilatının kurcusu 1171– 1262 yılları arasında yaşayan Ahi Evran, Horasan’dan Anadolu’ya göç etmiş, önce Kayseri ve bilahare Kırşehir’ e yerleşmiş ve orada Ahiyan yani kardeşler ve hanımı da Bacıyan yani bacılar olarak ifade edilen mesleki teşkilatı kurmuşlar.
YÖNETIMIN DO Ğ UŞU (ENDÜSTRI ÖNCESI) 13. Yüzyılda yerleşik Bizans esnafıyla rekabet edebilmek için Müslüman esnafın kendi aralarında oluşturdukları bir nevi da yanışma sistemi olan “ortasandık” uygulaması bir ahilik uygulaması olarak görülmektedir. Esnaf sandı ğ ı ve esnaf kesesi olarak bilinen “Ortasandık” esnafın kendi arasında yardımlaşmak amacıyla oluşturdu ğ u bir finans sistemi olarak; üyelerin ba ğ ış ve aidatları ile biriken fon zora düşen ve çıraklık ve kalfalık safhalarını geçerek ustalı ğ a yükselip de kendi işini kurmak isteyenlere faizsiz olarak kullandırılan sermayedir. Lonca; herhangi bir iş kolunda usta, kalfa ve çırakları içine alan Avrupa kaynaklı mesleki bir dernektir. Loncalar; 7. ve 8. yüzyıldan itibaren Batı’da faaliyet yürüten ve bir pirin, üstadın yani ustanın yönetimi altında oluşturdukları özel mesleki bir dernektir.
YÖNETIMIN DO Ğ UŞU (KLASIK YÖNETIM DÜŞÜNCESI) 2. Klasik Yönetim Düşüncesi: Yönetimin günümüz anlamında bilimsel gelişimi 1800’ler Klasik Yönetim Dönemi’nde atıldı ğ ı kabul edilir. Yönetim düşünceleri ve uygulamaları üzerinde etkili olan; Klasik Yönetim Düşüncesi; James Watt’ın 1778 ‘ de ilk kullanılabilir buhar makinesini yaparak başlattı ğ ı Endüstri Devriminden II. Dünya Savaşı’na kadar geçen dönemde görülen uygulamalardır. Organizasyonu teknik ve ekonomik bir birim olarak ele alan Klasik Yönetim Teorisi kendi içinde; Bilimsel Yönetim, Yönetim Süreci ve Bürokrasi Yaklaşımı olarak üç alt bölümde incelenir.
YÖNETIMIN DO Ğ UŞU (NEOKLASIK YÖNETIM DÜŞÜNCESI) 3. NeoKlasik Yönetim Düşüncesi: Bu yaklaşım, yönetim sorunlarının klasik yönetim teorisi ile çözülemeyece ğ inin anlaşılmasıyla 1940’lı yıllardan başlayıp 1960’lı yıllara kadar süren dönemde etkili olmuş ve yönetime insan unsurunu öne alan davranışçı bir yaklaşım getirilmiştir. Bu dönemde yönetim ile ilgili; X Teorisi, Y Teori si, Z Teorisi ve Sistem 1 Sistem 4 Yaklaşımı ile Olgunlaşma Yaklaşımları geliştirilmiştir.
YÖNETIMIN DO Ğ UŞU (MODERN YÖNETIM DÜŞÜNCESI) 4. Modern Yönetim Düşüncesi: Bu yaklaşım 1960’lı yıllardan bu tarafa kadar sürmekte ve kendi içinde; Sistem Yaklaşımı, Durumsallık Yaklaşımı ve Dinamik Yönetim Yaklaşımı olarak üç alt bölüme ayrılmaktadır.
KLAS İ K YÖNET İ M DÜŞÜNCES İ Yönetime bilim ölçülerinde yaklaşılmasından dolayı bu döneme aynı zamanda “Bilimsel Yönetim Dönemi” de denir. James Watt’ın, 1778’ de ilk kullanılabilir buhar makinesini yaparak başlattı ğ ı endüstri devriminden, ikinci dünya savaşına kadar geçen dönemde görülen uygulamalar, “Klasik (geleneksel) Yönetim Yaklaşımı” olarak bilinir. Klasik yönetim yaklaşımının Amerika’daki öncüsü Taylor, Fransa’daki öncüsü Fayol, Almanya’daki öncüsü Max Weber’dir. Klasik yönetim düşüncesi, organizasyon konusunda ilk teoridir. Klasik teoride organizasyon, gaye ve hedeflerin gerçekleştirilmesi için bir araç olarak düşünülmekte, mevcut kaynaklardan maksimum düzeyde faydalanarak organizasyonun gayelerinin gerçekleştirilmesi ön planda ele alınmaktadır. Hareketi do ğ uran temel nedenler, teknolojik gelişmeler, organizasyonlara ihtiyaç duyulması, ürünlerin standartlaştırılması ve işbölümü ve uzmanlaşma ile ilgili gelişmeler olarak sıralanabilir.
KLAS İ K YÖNET İ M DÜŞÜNCES İ Sanayi Devrimi (1778) ile birlikte gelişen buhar makinesi, benzin ve elektrik motorunun gelişmesi modern toplum ve modern organizasyonların ortaya çıkmasına büyük katkıda bulunmuştur. Sanayi devrimi ile birlikte yeni üretim yöntemlerinin uygulanmaya konulması büyük fabrikaların kurulmasına, büyük miktarlarda hammaddelerin alınmasına, çok sayıda işçinin işe alınmasına ve büyük pazarların araştırılmasına yol açmıştır.
KLAS İ K YÖNET İ M DÜŞÜNCES İ Klasik yaklaşımda organizasyon yani işletme sadece ekonomik ve teknik bir birim olarak ekonomik hedeflerin gerçekleştirilmesi aracı olarak görülmüş, sosyal yönü düşünülmemiştir. Organizasyon kapalı bir sistemdir, çevre unsurlarıyla ve teknolojik gelişmelerle ilişkisi yoktur. Kontrol edilemeyen çevre faktörleri bir veri olarak kabul edilmiştir. Organizasyonda her şey işlevseldir, yani organizasyondaki tüm elemanların sonuçlara pozitif veya optimal katkısı va rdır. Bütün faaliyet ve davranışlar amaçlara yönelik olup sonuçları önceden tahmin edilebilir olarak de ğ erlendirilmektedir.
KLAS İ K YÖNET İ M DÜŞÜNCES İ İ leri derecede işbölümü ve uzmanlaşma Görevler, roller, yetki ve sorumluluklar açık şekilde belirlenmiş ve standartlaştırılmış Kontrol ve haberleşme hiyerarşiktir, sadece alt- üst ilişkisi var ve sadece şeklî (formel) ilişkiler kabul görür. Organizasyonunun amaçlara en iyi şekilde ulaştırılması, kaynak israfını önleyerek etkin ve verimli bir yönetim yapısı uygulamak için günümüze kadar bir takım prensipler geliştirilmiştir.
KLASIK ORGANIZASYON ILKELERI 1. Amaç birli ğ i ilkesi, 2. İ şbölümü ve uzmanlaşma ilkesi, 3. Kontrol alanı ilkesi, 4. Hiyerarşik yapı ilkesi, 5. Emir kumanda birli ğ i ilkesi, 6. Sorumluluk ilkesi, 7. Yetki devri ilkesi, 8. İ stisna ilkesi, 9. Açıklama ilkesi, 10. Denge ilkesi, 11. Basit ve anlaşılırlık ilkesi, 12. De ğ işebilirlik veya reorganizasyon ilkesi,
KLASIK TEORILERIN GELIŞIMI Klasik yönetim teorileri normatiftir, olanı de ğ il olması gerekeni belirler. Klasik organizasyon teorisi ile ilgili üç temel yaklaşım (Taylor-Bilimsel Yönetim, Fayol-Yönetim Süreci Yaklaşımı ve Weber- Bürokrasi Yaklaşımı) etkinlik ve verimlili ğ in arttırılması için hangi kaidelere uyulması gerekti ğ ini araştırmış ve en iyi organizasyon yapısı ve yönetim tarzı için uyulması gereken kuralları belirlemiş ve bu kaideleri her organizasyon için her zaman geçerli oldu ğ unu savunmuştur. Klasik organizasyon teorisi “etkinlik”, “düzen” ve “rasyonellik” kavramları çerçevesinde ve organizasyonun mekanik unsurları üzerinde durarak ve aynı zamanda bir s osyal sistem olan organizasyonların, önceden belirlenmiş kurallara göre, aynen bir makine gibi işlemesi üzerine kurulmuştur.
KLASIK TEORILERIN GELIŞIMI Klasik yönetim düşüncesini oluşturan yaklaşımların temel amacı; rasyonellik kavramını somutlaştıracak metotlar geliştirerek işletmelerde bilimsel kriterlere dayalı etkin ve verimli bir düzen oluşturmaktır. Bunun için klasik yönetim bilimcileri, yönetim işlevlerini belirlemeye ve etkin organizasyon yapısı oluşturmaya temel teşkil edecek prensipleri ortaya koymaya çalışmışlardır. Klasik teori daha çok mühendis kökenli düşünür ve yöneticiler tarafından geliştirilmiştir. Bunlar insanı bir makine ile özdeşleştirmişler ve onun sosyal ve psikolojik tarafına hiç önem vermemişlerdir.
KLASIK TEORILERIN GELIŞIMI Klasik düşünürlere göre insan: çalışmayı sevmeyen, tembel, çalışmaya zorlanmalı, pasif, bencil, kendi çıkarlarını gözeten, karar vegörme yetene ğ i zayıf, sorumluluktan kaçan, hata yapmaya yatkın, güvenilir olmayan, ancak ekonomik ödüllendirme ile motive olan bir yapıda görmektedirler.
KLASIK TEORILERIN GELIŞIMI İ nsanın sosyal ve psikolojik yönleri klasik yönetim düşüncesinde tamamen göz ardı edilmiştir. İ nsan makinenin bir parçası gibi görülür, standartlaştırılmıştır, biri di ğ erinin yerine kolayca geçebilir.
KLASIK TEORI – BILIMSEL YÖNETIM YAKLAŞıMı Frederick Winslow Taylor İ şletmenin tüm alanları için geçerli genel bir yönetim teorisi de ğ il, sadece üretimin teknik yönüne uygulanabilecek bir takım kaidelerin bütününü ifade eder. Bilimsel yönetim, insan dâhil tüm üretim faktörlerini en verimli bir şekilde kullanmak amacıyla geliştirilmiş bir takım prensipler bütününden oluşmaktadır. Taylorizm İ şletmelerde verimi artırmasına karşılık, çalışanın bedeni ve ruhi yıpranmasına neden olmuştur. Dolayısıyla bu yaklaşım işletmenin yalnızca teknik yönüyle ilgilenmekte, işletmenin sosyal yönünü dikkate almadı ğ ı söylenebilir. Sendikaların bu sisteme karşı çıkmalarıyla yeni arayışlar gündeme gelmiştir.
KLASIK TEORI – YÖNETIM SÜRECI YAKLAŞıMı Henri FAYOL İ lk kez işlevsel bir süreç olarak düşünmüş ve işletmedeki faaliyetleri, işletme işlevleri ve yönetim işlevleri olarak ikiye ayırmıştır. Fayol’un yönetime ikinci bir katkısı da, bir takım yönetim kuralları ortaya koyarak bunları açıklamıştır.
KLASIK TEORI – YÖNETIM SÜRECI YAKLAŞıMı Henri FAYOL işletmedeki faaliyetleri altı alt kısımda incelemiştir: 1. Teknik faaliyetler 2. Ticari faaliyetler 3. Finansal faaliyetler 4. Emniyet faaliyetleri 5. Muhasebe faaliyetleri 6. Yönetim faaliyetleri
KLASIK TEORI – YÖNETIM SÜRECI YAKLAŞıMı 1. İ ş bolümü ve uzmanlaşma 2. Yönetim birli ğ i 3. Merkezileşme ilkesi4. Yetki ve sorumluluk ilkesi 5. Hiyerarşi ilkesi6. Kumanda birli ğ i ilkesi 7. Disiplin8. Hakkaniyet ilkesi 9. Genel çıkarların kişisel çıkarlara üstünlü ğ ü ilkesi10. Çalışanların ödüllendirilmesi 11. Düzen ilkesi12. Personelin devamlılı ğ ı ve denge 13. Girişim ilkesi14. Birlik ruhu ilkesi
KLASIK TEORI – BÜROKRASI YAKLAŞıMı Max Weber Bürokrasi, günlük dilde kullanıldı ğ ı gibi işlerin yürütülmesini aksatan, gereksiz yazışma ve zaman kayıplarına yol açan bir kavram de ğ il, aksine ideal manada bir yönetim düzeni ve şeklidir. Bürokrasi, bir toplumda tabandan yukarıya do ğ ru çıktıkça daralan bir yapı içinde organize olan, genel kurallara göre çalışan profesyonel atanmış görevliler toplulu ğ udur. Di ğ er bir tanımla bürokrasi, devlet idaresinde bir işi yapabilmek için alınması gereken izin, onay, imza ve uyulması gereken kurallar bütününü ifade eder. Bu yaklaşımın kuralları di ğ er klasik yaklaşımın kurallarına benzer ancak, bürokratik yönetim yaklaşımında kuralları kesin bir itaat ister ve bundan dolayı “normatif” bir nitelik taşır. Weber bürokratik yapının herhangi di ğ er bir yapıya nazaran çok üstün oldu ğ unu belirtmiş ve en büyük sa ğ layabilmek için mikro bir model olarak bürokratik organizasyon yapısını geliştirmiştir.
KLASIK TEORININ ELEŞTIRISI İ nsanı yok sayar. İ nsanı makinenin bir parçası gibi görür. İ nsan unsuru, di ğ er üretim faktörleriyle bir tutulmuştur.