ÖĞRENME VE TÜRLERİ Öğrenme; tekrar ve yaşantı sonucu davranışlarda meydana gelen oldukça kalıcı bir değişmedir. Mesela; sobadan eli yanan bir çocuğun bir daha sobayı ellememesi. Öğrenme doğduğumuz andan itibaren başlar bir hayat boyu sürer. Öğrenme ile beraber yeni davranışlar ve yeni alışkanlıklar kazanırız. Eski kazandıklarımızın bir kısmı değişir, bir kısmı da terk edilir. Öğrenmenin üç önemli özelliği vardır. 1-)Her öğrenmede az veya çok bir davranış değişikliği mutlaka olur. 2-)Davranışın öğrenilmiş olduğunu söyleyebilmek için sürekliliğin olması gerekir. Yani oldukça uzun süre bu davranışın devam etmesi gerekir. 3-)Öğrenmede söz konusu olan davranış değişikliği tekrar ve yaşantı sonucu meydana gelmiş olması gerekir. Yoksa her davranış değişikliği öğrenme değildir.
Bu anlamda içdürtü, içgüdü, refleks, büyüme ve olgunlaşma sonucu meydana gelen davranış değişiklikleri öğrenme değildir. Mesela açlık, susuzluk, annelik gibi içdürtüler organizmayı harekete geçirir. Bu içdürtüler sonucu meydana gelen davranışların çoğu doğuştan kazanılmıştır. Arının bal yapması, örümceğin ağ örmesi, ördeğin yüzmesi içgüdüsel davranışlara, şiddetli gürültüyle irkilme refleksel bir davranışa örnektir Büyüme: Olgunlaşma büyümeden farklıdır. Büyüme yalnız bedensel gelişimdir. Boyun uzaması, süt dişlerin çıkması büyümeye örnektir.
Olgunlaşma: Organizmanın, hem bedensel hem de zihinsel değişim süreciyle ortaya çıkan durumdur. Olgunlaşmanın kendisi öğrenme değildir. Fakat öğrenmenin ön koşulur. Eğer organizma bir şeyi öğrenebilme olgunluğunda değilse öğrenme gerçekleşemez. Mesela; çocuğun bisiklete binebilmesi için belli bir fiziksel seviyeye (olgunlaşmaya) ulaşmış olması gerekir. Bu fiziksel seviye ile kastedilen sinir, kas ve zihin gelişiminin belli bir olgunluğa ulaşmasıdır.
A) ÖĞRENME TÜRLERİ / YOLLARI 1-) KOŞULLANMA YOLUYLA ÖĞRENME: a) Klasik Koşullanma: Organizmanın doğal bir uyarıcı karşısında yaptığı bir davranışı, yapay bir uyarıcı karşısında da göstermeyi öğrenmesidir. Klasik koşullanma bir yapay uyarıcıdan sonra doğal uyarıcının verilmesine ve bu olayın koşullanma gerçekleşinceye kadar tekrarlanmasına dayanır. Nötr uyarıcı: Organizmanın herhangi bir tepki vermediği yapay uyarıcıdır. Doğal (Koşulsuz) uyarıcı: Organizmanın doğuştan getirdiği özellikler nedeniyle tepki verdiği uyarıcıdır. Yani öğretilmemiş uyarıcıdır. Yapay (Koşullu) uyarıcı: Organizmanın sonradan kazandığı özellikler nedeniyle tepki vermeyi öğrendiği uyarıcıdır. Yani öğretilmiş uyarıcıdır. Koşulsuz tepki: Organizmanın doğal uyarıcıya verdiği tepkidir. Deneyde ete verilen salya tepkisi. Koşullu tepki: Organizmanın koşullu uyarıcıya verdiği tepkidir. Zil sesine verilen salya tepkisi.
1-)Zil sesi (nötr uyarıcı) verilir à Tepki yoktur 1-)Zil sesi (nötr uyarıcı) verilir à Tepki yoktur. 2-)Et (koşulsuz uyarıcı) à Salya tepkisi (koşulsuz tepki) 3-)Zil sesi ve hemen sonrasında et verilir ve işlem 25-30 kere tekrarlanır. à Salya tepkisi olur. 4-)Zil sesi (koşullu uyarıcı) à Salya tepki (koşullu tepki) Bu deneyde zil sesi başlangıçta nötr uyarıcıdır. Yani önce tepki uyandırmaz. Koşullanmadan sonra zil sesi koşullu uyarıcı olur. Zil sesi ile salya salgılanması ise koşullu tepkidir. Klasik koşullanma geniş ölçüde hayvanları eğitmede kullanılır. Yemek kokusunun açlık hissini uyarması, dışarıdan eve girildiğinde ellerin yıkanması bu türden koşullanmalar sonucudur. Sık sık tekrarlanan reklamlar ile insanların koşullandırılması, insanlarda ortaya çıkan fobi, hobi, tutum, önyargı, batıl inançlar, öğrenilmiş çaresizlik gibi duygu, düşünce ve davranışların temelinde klasik koşullanma etkilidir.
b) Edimsel Koşullanma (Araçlı/Vasıtalı): Organizmanın rastlantısal nitelikteki davranışlarını pekiştirme yaparak biçimlendirme/yönlendirme durumudur. İstenilen davranışta olumlu pekiştireç, istenmeyen davranışta ise olumsuz pekiştireç verilerek bu yönlendirme yapılır. Yani edimsel koşullanma, ödüle götüren ya da cezadan kurtaran bir davranışın koşullanma yoluyla öğrenilmesidir. Bu yönlendirme işleminde şunlara dikkat edilmelidir: Verilecek pekiştirecin niteliği organizmaya uygun olmalıdır. (Mesela; bir köpeğe ot vermeyle pekiştirme olamayacağı gibi bir Fareye de et vermeyle pekiştirme olamaz.) Verilecek pekiştireç ile davranış arasında çok kısa bir süre olması gerekir. Bunlar arasında uzun bir süre olursa, aralarında bağ kurulamaz ve istenilen tepki oluşturulamaz.
Skinner’in Örneği: Fare bir labirente koyulur ve aç bırakılır Skinner’in Örneği: Fare bir labirente koyulur ve aç bırakılır. Fare labirentte serbestçe hareket eder, dolaşır. Bu hareketleri sırasında rastgele mekanizmanın olduğu yola girer ve mekanizmaya basar. Mekanizma hareket eder ve üstten yiyecek önüne düşer, fare böylece yiyeceğe ulaşır. Bu deney tekrarlanır ve her seferinde fare mekanizmanın olduğu yola daha erken gitmekte ve yiyeceğe ulaşmaktadır. Artık bir süre sonra fare labirente bırakıldığı zaman mekanizmanın olduğu yola hemen gitmekte ve yiyeceğe ulaşmaktadır.
c) Klasik Koşullanma ile Edimsel Koşullanma arasındaki Farklar 1-)Klasik koşullanmada organizma pasifken, edimsel koşullanmada aktiftir. 2-)Klasik koşullanmada uyarıcılar, refleksler ve doğuştan getirilen tepkiler şartlandırılır. Yani klasik koşullanmada tepki (davranış) bellidir. Edimsel koşullanmada ise rastgele olan davranışlar şekillendirilmeye çalışılır. Edimsel koşullanmada davranışlar başlangıçta çeşitlilik gösterir. Bu nedenle hangi davranışın gösterileceği belli değildir. 3-)Klasik koşullanmada uyarıcı (ses, ışık gibi) bellidir, edimsel koşullanmada ise uyarıcı belli değildir. 4-)Klasik koşullanmada pekiştireç (uyarıcı) davranıştan önce verilir ve davranışa bağlı değildir. Edimsel koşullanma da ise organizma istenilen davranışı yaptığında olumlu pekiştirecini alır veya olumsuz pekiştireçten kurtulur. Yani davranışa bağlıdır ve sonra verilir.
dersimiz.com