"Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir," "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkûmdur ‘’
Atatürk, sanatı seven, sanatçılara değer veren ve onları destekleyen bir devlet adamıdır. Çocukluğundan itibaren sanata ilgi duymuş ve sanatın bazı dallarıyla çok yakından ilgilenmiştir. Gençliğinde şiir ve edebiyata yakınlık duymuş, Namık Kemal'in şiirlerini okumuş ve ondan etkilenmiştir. Müzik Bilimcisi ve Besteci Adnan SAYGUN T.C. ilk Devlet Sanatçısıdır.
Türkiye’de bir Devlet Tiyatrosunun kurulmasının temelleri, ülkenin modernleşmesinde tiyatroyu önemli öğe olarak gören Atatürk’ün zamanında atılmıştır. Bu konu doğrultusundaki en önemli adım kadınların tiyatro mesleğine girmeleridir. Bu konu ile ilgili olarak Atatürk Türk kadınının özgürce sahneye çıkabileceği konusunda güvence vermiştir. Türk kadınları ilk kez, 1923 yılında Vedat Orfi’nin müzikal komedisi “Balo Kaçakları” adlı oyunda sahne almış ve o tarihten itibaren yetenekli sayısız Türk kadın oyuncu, yapımcı ve yönetmenin yolu açılmıştır.
Atatürk özellikle müzik alanındaki fikirlerini açıkça ortaya koymuştur. Müzikle ilgili bu fikirlerden aynı zamanda diğer alanlardaki sanatçılara bilgi vermek ve yol göstermek amacıyla da yararlanılmıştır Çağdaş Türkiye’nin müzik tarihi ile ilgili bazı dönüm noktaları aşağıda belirtildiği gibi sıralanabilir. Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası ANKARA
– Saray Bandosu Devlet Orkestrası olarak adlandırıldı ve Ankara’ya taşındı Müzik Öğretmenleri Eğitim Okulu kuruldu. Bu okul sonraları Devlet Konservatuarı’na dönüştü Genç Müzisyenler geleneksel kaynaklardan halk besteleri toplamaya başladılar. Bunun temelleri, Adnan Saygun, Ulvi Cemal Erkin ve Halil Bedif Yönetken gibi derlemeciler tarafından oluşturuldu de Devlet genç yetenekleri yurt dışında devlet bursu ile okumaları için seçmeye başladı – Yabancı Müzisyenler, öğretmenler, orkestra şefleri ve besteciler Türkiye’ye çağrıldı. Bunların arasında Joseph Marx., Paulttin de Mith, Bela Bartok ve Eduward Zuekmayer gibi ustalar bulunmaktaydı.
Atatürk, Türk müziğinin evrensel müzikteki yerini bir an önce alması amacıyla yapılan çalışmalara önderlik etmiştir. Müzik eğitimi görmeleri için çok sayıda öğrenciyi Avrupa'ya göndermiştir. Ankara'da Musiki Muallim Mektebi ile İstanbul'da Sanayi-i Nefise mekteplerinin açılmasını sağlamıştır. Bu konudaki düşüncelerini de şu sözleriyle ifade etmiştir: "Ulusal ince duyguları, düşünceleri anlatan yüksek deyişleri, söyleyişleri toplamak, onları bir gün önce genel son musiki kurallarına göre işlemek gerektir. Ancak bu sayede Türk ulusal musikisi yükselebilir, evrensel musikide yerini alabilir."
Atatürk 1935 yılında yapmış olduğu bir konuşmada “Bir ulus ki resim yapamaz, bir ulus ki bilimin gerektirdiği şeyleri yapmaz, itiraf etmeli ki o ulusun ilerleme yolunda yeri yoktur. Oysa bizim ulusumuz gerçek nitelikleriyle ilerleyecektir.” sözleriyle Türkiye’de resim ve heykel sanatlarına verdiği önemi belirtmiş İbrahim Çallı Manolyalar
Emperyonist akımın hâkim olduğunu ve Çallı İbrahim, Nazmi Ziya, Avni Lifij gibi değerli ressamların bir bölüm yaşamı Atatürk döneminde geçer. Bundan sonraki dönemde:. Şeref Akdik Avni Arbaş Nurullah Berk Sabri Berkel Şefik Bursalı Mahmut Cüda. Fikret Mualla gibi şöhret sahibi olmuş ressamlarımız Atatürk’ün Güzel Sanatlar’da yapmış olduğu reform sayesinde yetişmişler ve Önlenmişlerdir Nurullah BERK
Osmanlılar zamanında 1883 de “Sanayi Nefise Mektebi Alisi” olarak kurulan yüksekokul 1926 da Atatürk’ün emriyle “Güzel Sanatlar Akademisi” ne dönüştürülmüş ve Fındıklıda çifte Saraylardan önce birine, sonra ikisine taşınmıştır. 10 Eylül 1937 de Atatürk tarafından açılışı yapılan Dolmabahçe Sarayı Veliaht Dairesindeki İstanbul Resim ve Heykel Müzesi, 1939 yılında başlayan yıllık Devlet Resim ve Heykel Sergisi geleneği devam ederek bugün de Türk sanat ve başyapıtları büyük bir gururla sunulmaktadır.
Sanayi Nefise Alisi Mektebi Güzel Sanatlar Akademisi’ne dönüştürülmüştür 1926 yılında “Güzel Sanatlar Akademisi” olarak adlandırılan yüksekokul Fındıklı’daki Hatice Sultan Sarayı’na taşınmış ve daha sonraları yanındaki diğer sarayda (eski Edebiyat Fakültesi) eklenerek ve aralar birleştirilerek oldukça büyük bir Güzel Sanatlar Akademisine dönüşmüş, 1982 yılında da Mimar Sinan Üniversitesi’ne geçmiş bulunmaktadır
Atatürk'ün, tiyatro, bale, edebiyat, heykeltıraşlık, mimarî, resim, müzik gibi sanat dallarıyla ve sanatçılarla ilgilenmesi, onları desteklemesi Atatürk'ün sanatla çok yakın bir ilişki içinde olduğunun göstergesidir. İbrahim ÇALLI Atatürk’ün biz ekmek bulamıyorduk bu atlar nasıl böyle semirmiş dediği ZEYBEKLER isimli tablosu
Atatürk,sanatla ilgili düşüncelerini,Türkiye Büyük Millet Meclisindeki konuşmalarında, Çankaya Köşkünde sanatçılarla yaptığı sohbet ve tartışmalarda belirtmiştir. Atatürk'ün bu konuşma ve tartışmalarda dile getirdiği sanatla ilgili düşünceleri, Türk halkına ileti niteliği de taşımaktadır. Atatürk, sanatın tanımını şu sözlerle açıklamıştır: "Sanat güzelliğin ifadesidir. Bu anlatım sözle olursa şiir, ezgi ile olursa müzik, resim ile olursa ressamlık, oyma ile olursa heykeltıraşlık, bina ile olursa mimarlık olur."
Sanatın, bir toplumun ilerlemesindeki öneminin ve vazgeçilmezliğinin bilincinde olan Atatürk, bu düşüncesini şu sözlerle ifade ediliştir: "Sanatsız kalan bir milletin hayat damarlarından biri kopmuş demektir," "Bir millet sanata önem vermedikçe büyük bir felâkete mahkû»mdur," "Dünyada medenî, ileri ve gelişmiş olmak isteyen herhangi bir millet, mutlaka heykel yapacak ve heykeltıraş yetiştirecektir." Atatürk'ün bu sözleri, sanatla ilgili temel düşüncelerini ifade etmesi bakımından önemlidir. Nazmi ZİYA
Atatürk'ün sanatçılarla ilgili düşüncelerini ifade ettiği sözleri ise şunlardır: "Sanatçı, toplumda uzun çalışma ve uğraşlardan sonra alnında ışığı ilk hisseden insandır." "Hepiniz milletvekili olabilirsiniz, bakan olabilirsiniz; hatta Cumhurbaşkanı olabilirsiniz, fakat sanatkâr olamazsınız." ŞEREF AKDİK
HAZAL KULAT 7 / H 1147