ÇALIŞMA YAŞAMINDA DUYGULAR VE KİŞİLİK
Mutluluk nedir? Mutluluk, günlük dilde pek sık kullanılan bir sözcük olsa da tam olarak anlamının ne olduğu berrak değildir. Mutluluk ya da genel olarak iyilik-hali (well-being) pek çok farklı bileşenin etkilediği bir ruh hali durumunu temsil eder gibidir.
Yaşanan duyguların yoğunluğu da herkes için aynı değildir. Hatta ne olursa olsun hislerini dışa vurmayan kişilere de rastlanabilir. Bazı kişiler isteseler de duygularını ifade etmekte ciddi güçlükler yaşayabilirler.
POZİTİF VE NEGATİF DUYGUSALLIK Bireylerin iyilik-halinin önemli bileşenlerinden ilk ikisi, duygusal boyutla ilintilidir. Olumlu duygu eğlenme, heyecanlanma, coşku, büyülenme gibi hislere karşılık gelirken; olumsuz duygu kaygı, korku, öfke gibi nahoş hisleri kapsar. Duygusallık (affect) bir bakıma karakter özelliği gibidir; tutarlılık gösterir ve kişilik özelliği haline gelir. Ancak insanlar durumsal duygulanmalar da yaşayabilirler. Yani duygular, “anlık” değişmeler de içerir.
Farklı olaylara, kısa süreli tepkiler içeren anlık duygulanımlar olan “duygu” (emotion) ile belli bir uyarıcıyla bağlantısız uzun süreli duygulanımları simgeleyen “duygu durum” (mood) arasında bir ayrım yapılmalıdır.
Buna göre, duygu => kişilere, nesnelere veya olaylara karşı bireyin tecrübeleriyle kazandığı ve bireyi bir davranışta bulunmaya hazır hale getiren hisleri, duygu durum ise => , günlük yaşantının temelini oluşturan daha yumuşak duyguları temsil etmektedir. O halde => duygu bir durumdur ve temel karakteristiği “değişimdir”. Bu bağlamda, duygu durumlarının genellikle daha ayrıntılı ve belli nesne ya da koşullardan bağımsız oldukları (“kendimi kötü hissediyorum”); hislerin ise somut bir gerekçeden ötürü oluştukları (“patrona çok kızgınım”) söylenebilir.
olarak tanımlamışlardır. Araştırmacılar, insanların duygu durumlarını => pozitif ve negatif duygusallık olarak tanımlamışlardır. Pozitif duygusallık mutluluk, umut gibi, olumlu hisleri kapsar ve hayattan zevk alma ile tanımlanır. Negatif duygusallık ise öfke, gerginlik, endişe, suçluluk ve nefret gibi temelde kötü hisleri içerir. Negatif duygusallık düzeyi düşük bireylerin görece sakin ve hayatlarından memnun oldukları söylenebilir
Negatif ve Pozitif Duygusallık Boyutları yüksek pozitif duygusallık (neşeli, hevesli) yüksek negatif duygusallık (korkulu, gergin) düşük pozitif duygusallık (duyarsız, tembel) düşük negatif duygusallık (sakin, rahat)
Bilindiği gibi her uyarıcı aynı tepkiye yol açmadığı gibi, benzer olaylara verilen tepkiler de bireyden bireye farklılaşabilir. Dolayısıyla bireyin temel kişilik yapısı hem yaşanan olayları hem de bu olaylara verilecek tepkileri etkileyebilir.
mutlu işçilerin daima iyi performans gösterip göstermeyecekleridir. Çalışma yaşamı açısından ele alınması gereken belki de en önemli mesele => mutlu işçilerin daima iyi performans gösterip göstermeyecekleridir. Yani “mutlu işçi üretken işçi midir?”
İlgili yazındaki çalışmalar, mutluluğun performans ile dışsal ödüller arasında açık bir bağlantı bulunması halinde bireysel performansı iyileştirdiğini bildirmektedirler. Ayrıca aşırı özgüven => kibirli davranmaya, asiliğe, rekabete ve tahakküme de yol açabilir.
Bağışıklık sistemini destekleyen önemli unsurlardan birinin stresten uzak ve dingin bir yaşam olduğu hatırlanırsa => bunun öznel iyilik haline de katkıda bulunacağı düşünülebilir. Kendini iyi hisseden işçiler, olası örgütsel sorunları çözmek ve sorumluluk üstlenmek için de daha istekli olabileceklerdir.
DUYGUSAL EMEK
İşyerinde duyguların önemli hale gelmesi ve örgüt yaşantısının bu şekli ile ele alınması kuşkusuz hizmet sektörünün yükselişi ile paralellik gösteren bir süreçte gerçekleşmiştir. Gelişmiş ülkelerde istihdam edilen işgücünün büyük bir kısmının hizmet sektöründe olması => ülke ekonomilerinin önemli bir oranda bu sektöre dayanır hale gelmesi, duyguları örgüt yaşamının temel taşlarından biri haline getirmiştir.
Çünkü hizmet sektörü söz konusu olduğunda; sunulan ürün, bu ürünün sunulma süreci ve çalışan faktörleri => tam anlamıyla bütünleşmiş durumdadırlar. Müşterilerle iletişim, sunulan hizmetin önemli bir parçasını meydana getirir ve hizmet kalitesi ile müşteri memnuniyetinin önemli bir belirleyicisi durumundadır. Hizmet sektöründe müşteri-çalışan etkileşiminin önemli bir öğesini ise duygular oluşturmaktadır. Hizmet sunan, duygusal tepkilerini müşteride memnuniyet yaratacak şekilde düzenlemekle yükümlü hale gelmiştir. Bu yükümlülüğün altında ise rekabet ortamında müşteri memnuniyetinin önemi yatmaktadır.
Günümüz koşullarında ; Hizmet sektörü çalışanları => aldıkları ücretin karşılığında kendi duygularını kullanarak karşı tarafın duygularını yönlendirme görevini de yerine getirmek durumundadırlar. Duygusal emeğin çıkış noktasını da işte bu olgu oluşturmaktadır. Müşterilerle birebir iletişim halinde olan çalışanların, duygu gösterimlerini örgüt tarafından belirlenen standartlara uygun hale getirmeleri ve bu süreçte harcadıkları çaba, duygusal emek olarak adlandırılmaktadır.