ALGILAMA
Algılama Duyumun fiziksel bir yönü vardır Duyum: Çevremizdeki uyarıcıların sinir akımı haline dönüştürülerek beyne ulaştırılmasıdır. Algılama: Duyu organlarına gelen uyarıcılara anlam verilip yorumlanmasıdır. Duyumun fiziksel bir yönü vardır Algı ise zihinsel ve ruhsal bir süreçtir
Algılama Duyumları yorumlama, onları anlamlı hale getirme sürecine algı denir. Beş duyu organımızla elde ettiğimiz her türlü bilginin beynimizde şekillenmesi ve görünüm kazanmasıdır. Başka şekilde ifade etmek gerekirse algılama; insanların çeşitli duyuları (görme, işitme, koklama, dokunma ve tatma) yardımıyla çevrelerinden elde ettikleri bilgileri bir araya getirip organize ederek, kendileri için anlama ya da yoruma kavuşturmalarına ilişkin süreçlerdir.
Algılama Süreci Uyarıcı Alma Seçicilik Bilginin İşlenmesi Yorum ve Değerlendirme Davranış
Algılama Algılama, durumun beynimize gerçek olarak kaydedilmesi değil, yorumlanarak kaydedilmesidir. O halde algılama, çevrenin bir resmini yapmaktır. Fakat bu resim, bir fotoğraf gibi değil, bir ressam tarafından yorumlanarak tuvale yansıtılmış bir resim gibi olduğundan, gerçekle tıpa tıp aynı olmayabilir.
Diego Velazquez – Las Meninas (Nedimeler) - 1656
Pablo Picasso– Las Meninas (Nedimeler) - 1957
Algılamanın Özellikleri Algılamada daha önceki yaşantı ve deneyimlerin etkisi büyüktür. Bu nedenle algılama öznel bir süreçtir. Algılama karmaşık bir süreçtir. Yanılmaya açıktır.
ALGILAMAYI ETKİLEYEN FAKTÖRLER ALGILAYANIN ÖZELLİKLERİ Tutumlar İhtiyaçlar İlgi Deneyim Beklentiler Kişilik UYARICININ (ALGILANANIN) ÖZELLİKLERİ Değişiklik Hareketlilik Ses (Şiddet) Büyüklük-Küçüklük Yakınlık-Uzaklık Benzerlik ORTAMIN ÖZELLİKLERİ
Algıda Organizasyon (Örgütleme) Gruplama Benzerlik ilişkisi Yakınlık ilişkisi Tamamlama Süreklilik Şekil-zemin algısı
Şekil- Zemin İlişkisi Bütün algılamalarda bir şekil ve zemin vardır. Şekil-zemin ilişkisi bütün duyu organlarını kapsar. Herhangi bir zamanda çevremizdeki uyaranlardan, dikkat ettiğimiz ve gruplandırdığımız uyaranları şekil ve bunun dışında kalanları da zemin olarak algılıyoruz. Bir biçimi önce şekil olarak görürken, biraz sonra zemin olarak görebiliriz. Ancak bir biçimi aynı anda hem şekil hem de zemin olarak göremeyiz.
Yakınlık İlkesi Yakınlık ilkesi, uzayda birbirlerine yakın olan nesneleri bir grup olarak algılama eğilimini ifade eder.
Benzerlik İlkesi Benzerlik ilkesine göre, insanların, çeşitli açılardan birbirine benzer nesneleri bir grup olarak algılama eğilimi vardır.
Tamamlama İlkesi Bireyler, görsel dünyada algıladıkları uyaranlarda varolan boşlukları doldurarak örgütleme ve bu yolla da kopuk parçalar yerine bütün bir nesne algılamaya eğilimlidirler.
Süreklilik İlkesi Algısal alanımızda bulunan ve aynı yönde giden birimler birbiriyle ilişkili görülür. Yandaki şekildeki noktaları tek görmemekte, bunları birbiri ile kesişen doğru çizgiler halinde birbirine bağlamaktayız. Bir melodiyi meydana getiren notalar da ayrı ayrı sesler olarak değil, zaman içinde birbirine bağlanmış sürekli bir melodi olarak algılanır.
Algısal Değişmezlikler Tanıdık bir nesneyi; ışık koşulları, nesnenin konumu ya da bize uzaklığı ne olursa olsun kalıcı ve değişmez algılarız. Parlaklık değişmezliği Renk değişmezliği Şekil değişmezliği Büyüklük değişmezliği
İllüzyon ve Halüsinasyon İllüzyon (algı yanılması), var olan bir nesne veya canlıyı organik ya da psikolojik nedenlerle yanlış algılamaktır. Halüsinasyon (sanrı) ortada bir uyarıcı yokken kişinin bir şeyler algıladığını sanmasıdır. İllüzyonda var olan bir nesne farklı algılanır. Halüsinasyonda ise kişi olmayan bir şeyi algılar.
İlüzyon ve Halüsinasyon
Algılama Sürecinde Yanılgılar Seçici Algılama: Algılamayı yapan kimsenin algılama konusu olan olay, nesne veya kişiyi kendi ihtiyaçlarını, değerlerini ve beklentilerini ilgilendiren yönlerini dikkate almasına denir. Pazarlama eğitimi almış üst düzey bir yöneticinin şirket sorunlarını belirlerken pazarlama bölümüyle ilgili unsurlara daha çok dikkat etmesi buna örnek gösterilebilir. Yine bizimkine benzer arabaları fark etmemizin daha muhtemel olması bu duruma örnek gösterilebilir. Halo Etkisi: Bir insanın sahip olduğu bir olumlu ya da olumsuz özelliğinin, onunla ilgili genel bir yargının oluşmasına ve diğer özelliklerinin bu çerçevede değerlendirilmesine halo etkisi adı verilmektedir. Örneğin, dürüstlüğü bilinen birisinin bu özelliğinden yola çıkılarak aynı zamanda zeki veya çalışkan olduğu yargısına varılması gibi.
Algılama Sürecinde Yanılgılar Zıtlık Etkisi: Biz bir kişiyi toplumdan soyutlanmış olarak değerlendiremeyiz. İçinde bulunduğu topluluk veya grubun davranışlarına göre de insanlar değerlendirilebilir. Örneğin, orta derecede bir öğrenci, tembel bir sınıfta çok çalışkan gözükebildiği gibi çok çalışkan bir sınıfta da tembel gözükebilir. Yansıtma: Kişi, diğer insanları, kendi özelliğine göre değerlendirir. Herkesi aynı nitelikte görmeye başlar. Hoca gayet dürüst bir insansa ve buna çok önem veriyorsa, öğrencilerinde öyle olduğunu düşünür.
Algılama Sürecinde Yanılgılar Basmakalıpçılık:Basmakalıpçılık, insanları ve nesneleri gruplandırırken zihnimizde oluşturduğumuz kişisel çatılardan biridir. Yani insanlar, ırklarına, milliyetlerine, mesleklerine göre sınıflandırılırken bunlara atfedilen bazı nitelikler çok önemli yanılgılara sebebiyet verir. Örneğin, mühendisler içe dönüktür ve sadece teknik çözümler düşünürler ifadesi basmakalıpçılık olarak değerlendirilebilir.
Atıf Kuramı Atfetme, bir kişinin kendi davranışlarının veya başkalarının davranışlarının nedenlerini açıklaması ve belli hususlara dayandırmasına verilen addır. Atfetme temelde diğer insanların ya da kendi davranışlarımızın sebeplerini nasıl açıkladıklarımıza göndermede bulunur. Teori, bir kişinin davranışını incelediğimizde bu davranışın içsel mi yoksa dışsal mı olduğunu belirlemeye çalıştığımızı ileri sürer. İçsel atıf, bir kişinin davranışının nedenlerinin o kişinin içsel özelliklerinden kaynaklandığını varsayan açıklamadır. Kişinin içsel özelliklerinden kastedilen, o kişinin kişilik özellikleri, tutumları yetenekleri, çabaları, ruh hali, yani tamamen kişinin kendisiyle ilgili niteliklerdir. Dışsal atıfta ise davranışın nedeni, söz konusu olan kişinin dışında gerçekleşen herhangi bir durum ya da davranışla açıklanır; örneğin başka insanların davranışı, şans, o kişinin içinde bulunduğu koşullar vs.
Atıf Hataları Temel atfetme yanılgısı: Genellikle sosyal bir davranışın nedenlerini durumsal özelliklere değil, kişisel özelliklere dayanarak açıklama eğiliminde oluruz. Buna, temel atfetme yanılgısı denir. Örneğin, Ahmet’in neden bir işi yapmadığını durumsal koşullara dayanarak açıklamak yerine (o gün Ahmet yorgundu), onun karakter özellikleriyle açıklamak (Ahmet tembeldir) bu yanılgıya bir örnektir. Temel atfetme yanılgısı, içsel atıfla aynı şeydir. Aktör-gözlemci yanılgısı: Burada aktör terimi, bir davranışta bulunan kişi anlamındadır; gözlemci de aktörün davranışını gözlemleyendir. Aktörlerin, kendi davranışlarını dış etkenlere bağlı olarak açıklama, gözlemcilerin ise aynı davranışları aktörlerin sabit kişisel özelliklerine bağlı olarak açıklama eğilimine aktör-gözlemci yanılgısı denir. Kendini kayırma eğilimi: Kişinin bir yandan başarıyı kendine malederken, diğer yandan başarısızlık için suçu dışsal etmenlere yüklemesidir. Başarılarımızı, kendi yeteneklerimiz, çok çalışmamız ya da genel olarak iyi olmamız gibi içsel nedenlere yükleriz. Başarısızlıklarımız için, kötü şans, baskıcı bir politik yapı, kötü hava şartları gibi dışsal nedenleri suçlarız. Bu yanılgı, atfetme yanılgılarının en güçlü olanıdır.
Görüşmek üzere.....