Sağlık Bilimleri Fakültesi ÇOCUK HAKLARI Sağlık Bilimleri Fakültesi Çocuk Gelişimi Bölümü
MÜLTECİ ÇOCUKLAR
Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10 Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. maddesinde, herkesin dil, din, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç ve benzeri nedenlerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşit olduğu kabul edilmiş, 16.maddesinde temel hak ve hürriyetlerin yabancılar için milletler arası hukuka uygun olarak ancak kanunla sınırlanabileceği belirtilmiştir.
Anayasa'nın 10. maddesi yabancı, vatandaş, mülteci ya da sığınmacı ayırımı yapmaksızın herkesin temel hak ve hürriyetlerden yararlanacağını kabul etmiştir. Anayasa'da sadece vatandaşlara tanınan bazı haklardan mülteci ve sığınmacıların da yararlanması mümkün değildir. Mülteci ve sığınmacılar temel hak ve özgürlükler açısından vatandaşlarla eşit olup, bazı siyasal, sosyal ve ekonomik haklara sahip değillerdir ya da sınırlı bir şekilde sahiptirler.
Türkiye'nin taraf olduğu BMÇHS, çocuklarla ilgili yasal düzenlemelere kaynak olan en önemli belgelerden birisidir. Sözleşmenin 2. maddesine göre taraf devletler, sözleşmede yazılı olan hakları kendi yetkileri altında bulunan her çocuğa hiçbir ayrım gözetmeksizin tanır ve taahhüt ederler.
Türkiye mülteci ve sığınmacı çocuklar için mevcut uluslararası ve ulusal düzenlemelere göre genel hükümler uygulanmaktadır. Türkiye ÇHS kapsamında mülteci/sığınmacı çocukların yaşama, katılım, korunma ve gelişim alanlarında olmak üzere 4 temel hakkını güvence altına almış bulunmaktadır.
Türkiye'deki mülteci mevzuatında mülteci çocuklara özel haklar veren düzenleme bulunmasa da,Türk hukukuna göre : Çocuk Hakları Sözleşmesi 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanunu 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu Ve bu kanunların ilgili yönetmelik ve genelgeleri ve diğer uluslararası yükümlülükler mülteci çocukların hakları ile ilgili yasal çerçeveyi oluşturur.
Yasalara göre “18 yaşını doldurmamış” her birey çocuktur ve çocuğun sığınma mekanizmasına erişim hakkı esastır. Yani,yetişkin bireylere uygulanan prosedür çocuklar için de geçerli ve aynıdır. Mevcut olan Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği prosedürlerine göre ailelerinin refakatindeki çocukların statüsü, ebeveynlerinin statüsüne bağlıdır.
Çocuk ebeveynlerinden ikisi ya da birisiyle birlikte gelmişse mültecilik durumu ebeveynine bağlı olarak değerlendirilir. Ebeveyni ile birlikte olan çocukla ayrı bir mülakat yapılmaz ve çocuğun durumu ayrıca incelenmez. Anne ya da babasının mültecilik talebi kabul edildiğinde çocuk da otomatik olarak mülteci statüsünü kazanır.
Türkiye'deki iltica ve sığınma mevzuatının en önemli ayaklarından biri olan Haziran 2006 tarihli “Türkiye'ye İltica Eden veya Başka Bir Ülkeye İltica Etmek Üzere Türkiye'den İkamet İzni Talep Eden Münferit Yabancılar ile Topluca Sığınma Amacıyla Sınırlarımıza Gelen Yabancılara ve Olabilecek Nüfus Hareketlerine Uygulanacak Usul ve Esaslar Hakkında Genelge”ye göre refakatsiz çocuklar “refakatsiz küçük” olarak tanımlanırlar.
Buna göre “Türkiye topraklarına hukuken ya da teamülen kendisinden sorumlu bir yetişkinin refakati bulunmaksızın gelen ve bu tür bir kişinin bakımına etkin olarak alınmadığı sürece refakatsiz küçük olarak adlandırılan 18 yaşın altındaki iltica/sığınma başvurusunda bulunan yabancı uyruklu bir kişi ya da belli bir uyruğu olmayan vatansız bir kişidir. Türkiye topraklarına giriş yaptıktan sonra refakatsiz kalan iltica/sığınma başvuru sahipleri de bu kapsama girer.”
2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kanunu'na göre “beden, ruh ve ahlak gelişimleri veya şahsi güvenlikleri tehlikede olup; 1. Ana veya babasız, ana ve babasız, 2. Ana veya babası veya her ikisi de belli olmayan, 3. Ana ve babası veya her ikisi tarafından terk edilen, 4. Ana veya babası tarafından ihmal edilip; fuhuş, dilencilik, alkollü içkileri veya uyuşturucu maddeleri kullanma gibi her türlü sosyal tehlikelere ve kötü alışkanlıklara karşı savunmasız bırakılan ve başıboşluğa sürüklenen” çocuk, korunmasız çocuk olarak değerlendirilir.
Rekafatsiz mülteci çocuklar da bu statüde değerlendirilerek İl Emniyet Müdürlükleri tarafından Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu'na yönlendirilirler. 0-12 yaş arası çocuklar çocuk yuvasına, 13-18 yaş arasındaki çocuklar ise yetişme yurduna yerleştirilirler.
Ancak refakatsiz çocuklarla ilgili yapılan işlemlerde öncelikle aile birleşmesi yoluna başvurulur. Böyle bir uygulamaya gidilmesinin temel dayanaklarından birisi Çocuk Hakları Sözleşmesi'nin 7. maddesidir.
Söz konusu maddeye göre her çocuk “mümkün olduğu ölçüde ana-babasını bilme ve onlar tarafından bakılma hakkına” sahiptir ve “taraf devletler, özellikle çocuğun tabiiyetsiz kalması söz konusu olduğunda kendi ulusal hukuklarına ve ilgili uluslararası belgeler çerçevesinde üstlendikleri yükümlülüklerine uygun olarak bu hakların işlerlik kazanmasını taahhüt ederler”.
Bundan dolayı, çocuğun menşe ülkesindeki aile bireyleri araştırılır ve bu sonuç çocuğa bildirilir. Ancak bu araştırma geride kalanlar için bir risk teşkil ediyorsa ve çocuğun durumu ve güvenliği buna olanak tanımıyorsa, koruma altına alınan çocuğun başvurusu bağımsız olarak değerlendirilir.
Mülteci çocukların sığınma süreçleri iki şekilde olabilmektedir. Mülteci çocuk ya refakatli olarak, anne-baba veya başka bir yetişkinin gözetiminde, korumasında, yada refakatsiz olarak, bir yetişkinin korumasından ve gözetiminden mahrum olarak, sığınma arayabilmektedir. Refakatsiz çocuklar, diğer çocuklara göre bu süreçte daha fazla sıkıntıyla karşılaşmakta ve daha hassas olabilmektedirler.
Çocuk Hakları Sözleşmesinin 22 Çocuk Hakları Sözleşmesinin 22. maddesine göre taraf devletler herhangi bir mülteci çocuğun, ailesiyle yeniden bir araya gelebilmesi için ana-babası veya ailesinin başka üyeleri hakkında bilgi toplamak amacıyla işbirliğinde bulunurlar. Bu madde özellikle ülkedeki karmaşa veya kaçış sırasında ailesinden haber alamayan çocuklar için büyük önem taşımaktadır.
Ailenin İzinin Sürülmesi ve Aile Birleştirmesi Her çocuk "anne babasını bilme onlar tarafından bakılma hakkına sahiptir. (ÇHS Madde 7). Taraf Devletler mülteci çocuğun korunması ve ona yardım için ve "ailesi ile yeniden bir araya gelebilmesi için ana-babası veya ailesinin başka üyeleri hakkında bilgi toplamak amacıyla" işbirliğinde bulunacaktır (ÇHS Madde 22.2).
Refakatli Çocuklar Refakatli çocukların sığınma başvuruları, çocukların aksi yönde bir talepleri olmadığı sürece refakatinde oldukları yetişkinlerinkine bağlıdır. Eğer yetişkinin (anne, baba veya çocuğu gözetleyen, koruyan başka biri) başvurusu kabul edilirse çocuk mültecilik statüsü kazanır. Yetişkinin sığınma başvurusu kabul edilmezse çocuk da mültecilik statüsü kazanamaz. Eğer çocuk sığınma başvurusunun, refakatinde olduğu yetişkininkinden ayrı değerlendirilmesini isterse, bu talep değerlendirilir ve çocuğun başvurusu ayrı değerlendirilip karara bağlanabilir.
Refakatsiz Çocuklar Refakatsiz çocuklar kendilerini koruyacak, gözetleyecek bir yetişkinin refakati olmaksızın sığınma arayan kişilerdir. 2828 sayılı SHÇEK kanunu hükümlerine göre refakatsiz çocuklar korunmaya muhtaç durumdadırlar. Bu yüzden refakatsiz çocuklar 12 yaşından küçükse çocuk yuvalarına yerleştirilirken 12 yaş üzeri çocuklar yetiştirme yurduna yerleştirilmektedir. Refakatsiz çocuklara vasi atanması ve yasal konularda çocuğu temsil edecek bir yetişkinin atanması devlet sorumluluğundadır.
2006 tarihli uygulama genelgesine göre, refakatsiz çocuklarla mültecilik statüsünün belirlenmesine ilişkin yapılan görüşmede, psikolog ve sosyal çalışmacı bulundurulmalıdır. Aynı zamanda genelgede, görüşmede bulunan uzmanın raporunun dikkate alınacağı ve raporun İçişleri Bakanlığına iletileceği belirtilmektedir.
Refakatsiz çocukların yaşlarıyla ilgili belirsizlik olduğunda veya emniyet yetkilileri kişinin yaşının 18’den büyük olduğunu düşündüklerinde bu konuda kemik yaşı testi yaptırmaktadırlar. Kemik yaşı tespitinin nihai sonucu alınana kadar ilgili emniyet yetkililerinin, çocuklara barınma imkanı sağlaması gerekmektedir. Kemik yaşı testi sonucu kişinin yaşının 18’den büyük görülmesi halinde, kişi yetişkinlere uygulanan prosedüre tabi tutulur.
Yabancıların ülkemizdeki çalışmalarını izne bağlamak ve bunlara verilecek çalışma izinleri ile ilgili esasları belirlemek amacıyla çıkartılan 4817 sayılı “Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun" da, bağımsız çalışan yabancılar ile yabancı çalıştıran işverenlere bazı yükümlülükler verilmiştir. Ayrıca, anılan kanunda öngörülen yükümlülükleri yerine getirmeyen bağımlı ve bağımsız çalışan yabancılar ile yabancı çalıştıran işverenlere de bazı yaptırımlar getirilmiştir.
6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 91 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nun 91. maddesi ile düzenlenen ve ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen yabancılara sağlanacak korumayı düzenleyen ‘Geçici Koruma’ ya ilişkin yönetmelik 22 Ekim 2014 tarihinde yürürlüğe girdi.
YABANCILAR VE ULUSLARARASI KORUMA KANUNU Kabul Tarihi: 4/4/2013 Amaç MADDE 1- (1) Bu Kanunun amacı; yabancıların Türkiye’ye girişleri, Türkiye’de kalışları ve Türkiye’den çıkışları ile Türkiye’den koruma talep eden yabancılara sağlanacak korumanın kapsamına ve uygulanmasına ilişkin usul ve esasları ve İçişleri Bakanlığına bağlı Göç İdaresi Genel Müdürlüğü’nün kuruluş, görev, yetki ve sorumluluklarını düzenlemektir.
Aile İkamet İzni MADDE 34- (1)Türk vatandaşlarının, 5901 sayılı Kanunun 28 inci maddesi kapsamında olanların veya ikamet izinlerinden birine sahip olan yabancılar ile mültecilerin ve ikincil koruma statüsü sahiplerinin; a) Yabancı eşine, b)Kendisinin veya eşinin ergin olmayan yabancı çocuğuna, c)Kendisinin veya eşinin bağımlı yabancı çocuğuna, her defasında iki yılı aşmayacak şekilde aile ikamet izni verilebilir. Ancak, aile ikamet izninin süresi hiçbir şekilde destekleyicinin ikamet izni süresini aşamaz.
(2) Vatandaşı olduğu ülkenin hukukuna göre birden fazla eş ile evlilik hâlinde, eşlerden yalnızca birine aile ikamet izni verilir. Ancak, diğer eşlerinden olan çocuklara da aile ikamet izni verilebilir. (3) Çocukların aile ikamet izninde, Türkiye dışında varsa ortak velayeti bulunan anne veya babanın muvafakati aranır. (4) Aile ikamet izinleri, on sekiz yaşına kadar, öğrenci ikamet izni almadan ilk ve ortaöğretim kurumlarında eğitim hakkı sağlar.
(5) En az üç yıl aile ikamet izniyle Türkiye’de kalmış olanlardan on sekiz yaşını tamamlayanlar, talep etmeleri hâlinde bu izinlerini kısa dönem ikamet iznine dönüştürebilir. (6) Boşanma hâlinde, Türk vatandaşıyla evli yabancıya, en az üç yıl aile ikamet izniyle kalmış olmak kaydıyla kısa dönem ikamet izni verilebilir. Ancak yabancı eşin, aile içi şiddet gerekçesiyle mağdur olduğu ilgili mahkeme kararıyla sabit ise, üç yıllık süre şartı aranmaz. (7) Destekleyicinin ölümü hâlinde, bu kişiye bağlı aile ikamet izniyle kalanlara, süre şartı aranmadan kısa dönem ikamet izni verilebilir.
Erkek, kadın, yaşlı, genç pek çok insanı zorla yerinden eden sığınmacılık olgusu çocukları da etkilemektedir. Dünyanın değişik bölgelerinde yaşanan çatışmalarda pek çok çocuk ölmekte ve zarar görmektedir. Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) verilerine göre Dünya’daki Mülteci nüfusunun yarısına yakınını çocuklar oluşturmaktadır. BMMYK’ya göre çatışmalarda, geçen 10 yıl içerisinde 2 milyonun üzerinde çocuk ölmüştür.
Bununla beraber 6 milyon çocuk yaralanmış ve 1 milyon çocuk öksüz kalmıştır. Dünyada çoğunluğu Afrika, Afganistan ve Sri Lanka’da olmak üzere yaklaşık 300 bin çocuk askerin olduğu tahmin edilmektedir. Şiddet mağduru, seks kölesi yapılmış, zorla çalıştırılan veya kaçırılmış çocuk sayısının bu sayının çok üzerinde olduğu tahmin edilmektedir.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'ne göre; Geçtiğimiz on yıl içinde dünya genelinde 25 milyon çocuk evlerini terk etmek zorunda kaldı. Özellikle de silahlı çatışmaların yaşandığı ülkelerde çocuklar, savaşın doğrudan ya da dolaylı olarak etkilediği bireyler olmakla kalmayıp, doğrudan hedef alınan bireyler haline geldiler. Toplu tecavüzler, çocuk asker olmaya zorlanma, kölelik, fuhuş ya da organ ticareti amacıyla kaçırılma gibi hak ihlallerinde maalesef çocuk mağdurların sayısı azımsanmayacak kadar fazladır.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği UNCHR'ın hazırladığı raporda Lübnan ve Ürdün'de yaşayan 300 bin çocuğun yıl sonunda eğitim fırsatından mahrum kalmış olacağı belirtildi. Okula gitmeyen çocukların da yedi yaşından itibaren çalışmaya başladığı kaydedildi.
BM rakamlarına göre 2,2 milyon Suriyeli mültecinin yarıdan fazlası çocuk ve savaş dışında olsalar bile zorlu tehlikelerle karşı karşıya kalıyorlar. Raporun yazarları, bu tehlikeler arasında fiziksel ve psikolojik sağlıklarına karşı tehditlerin de bulunduğunu söylüyor.
UNICEF SURİYELİ MÜLTECİ ÇOCUKLARA DESTEK ÇALIŞMASI Birleşmiş Milletler'in yeni yayımlanan verilerine göre, Suriye'de yaşanan kriz dördüncü yılına girerken çocukların üzerindeki yıkıcı etkisi de giderek artmaktadır. Birleşmiş Milletler 'in verilerine göre hem ülke içinde hem de mülteci olarak sığınılan diğer ülkelerde 6.5 milyon Suriyeli çocuk acil insani yardıma ihtiyaç duymaktadır.
Suriyeli çocuklar sürekli kayıp ve korkularla yüzleşmek zorunda kalıyor. Şu anda Türkiye'de mülteci olarak yaşayan Halepli 13 yaşındaki Ala'a, bir UNICEF çalışanına yaşadıklarını şöyle anlatıyor: "Bombardımanlardan kaçmak için köyümüzden ayrıldık. Arabayla üç saat gittikten sonra gece vakti sınıra yaklaştık ve buradan Türkiye sınırına kadar bir üç saat daha yürüdük. Yolda bir sürü kontrol noktası vardı. Silahlı adamlar gördüm ve onlardan çok korktum."
UNICEF, şiddet olayları ve kentlerdeki giriş kısıtlamalarından kaynaklanan büyük engellere rağmen kendisiyle birlikte çalışan ortak kuruluşlar ile birlikte hareket ederek Suriye sınırları içerisinde 17 milyon kişiye sağlıklı su sağlamış ve bölge genelinde rekor bir sayıya ulaşarak 25 milyon çocuğu kapsayan bölgesel aşılama kampanyası kapsamında 2.9 milyon çocuğa çocuk felci aşısı yapılmasını sağlamıştır.
Diğer yandan, savaştan doğrudan etkilenen çocukların ihtiyaçlarının karşılanması için yürütülen çalışmalar kapsamında UNICEF tarafından 114.000 çocuğa eğitim materyali temin edilirken 34.000 çocuğa da psiko-sosyal destek hizmeti verilmiştir.
UNICEF Türkiye’de de Suriyeli mülteci çocuklar için çalışmalarını yürütmektedir. 2014 yılında 851.000 çocuk, çocuk felcine karşı aşılanmış, 26.200 çocuğa psiko-sosyal destek hizmeti sağlanmıştır. UNICEF Türkiye’deki kamplarda okul ve Çocuk Dostu alanların yapılması, kamp dışında okulların açılması, çocuklar için hijyen kiti ve yüksek enerjili bisküvi ve giysi temini konularında çalışmalarına devam etmektedir.
KİTAP ÖNERİSİ «Öyle bir yolculuk ki bu, belirsizliklerle dolu bir geleceğe ne nerde olduğu bilinmeyen bir denize akan milyonları bağrında taşımış, taşımaya devam ediyor…»