Bİr Zeytİn Öyküsü Nazım’a Nazire Dr. Vural Yiğit
YAŞAMAYA DAİR Yani, öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamayı, Yetmişinde bile, mesela, zeytin dikeceksin, Hem de öyle çocuklara falan kalır diye değil, Ölmekten korktuğun halde ölüme inanmadığın için, Yaşamak yanı ağır bastığından. Nazım Hikmet 2011
GERÇEK BİR ZEYTİN ÖYKÜSÜ Hep çok ciddiye aldım yaşamı, Mühendistim, meslek edindim tarımı. Hayata atıldım, daha genç yaşımda, İlk işim, zeytin dikmekti Çeşme Yarımadasında. 2011
Deliceyle doluydu Urla’nın Teke dağları, Yüzümü karatmıştı Menteşe’nin deli rüzgârı. Meltemi serinletir bilirdim, meğer yakarmış, Zeytin dediğin dağlarda özgür yaşarmış. 2011
2011
2011
Söktürüp deliceyi yüklerdik tülü develere, Taşırdık, dağ tepe indirip, ovadaki köylere. Yörük olmayan bu deveyi güdemezdi, Deliceyi, havut keçesine yükleyemezdi. 2011
2011
Zeytin kökü dayanamaz hiç soğuğa, Gömerdik onun için sıcacık toprağa. Binlerce deliceyi diktik düzlüğe, Menteşe, Karaburun ve Özbeğe. 2011
Göstermek isterdim gelecek kuşaklara, Kalacağını bilirdim, nice uzun yıllara. Aradan geçti yıllar, uzunca bir zaman, Aklımdan çıkmadı o fidanlar hiçbir an. 2011
Tekrar yolum düştü bir gün Ege’ye, Merak ettim zeytinler ne oldu diye? Aradım bir bir dikili zeytinlikleri, Gördüm, çiftlik denen yazlık evleri. 2011
Ölmez ağaçların yerinde yeller esiyordu. Şiş göbekli, kalın enseli keller oturuyordu. Üzüldüm, kahroldum bu ne kötü kader, Olmuştu onca sevgi, ümit ve emek heder. 2011
Onca yıl geçti aradan, şimdi yaşım tam yetmişti, İstanbul’daki evimin önünde bir zeytin bitmişti. Korudum onu yıllar boyu, hep meyvesini verdi, Şimdi de evin ömrü doldu, yıkım zamanı geldi. 2011
Ancak söz verdim şimdi kendi kendime, Köşeye yeniden bir zeytin dikeceğim diye. Ölümden filan korktuğum için değil, Zeytin yaşamın tacıdır, önünde eğil. Vural Yiğit Foça, Ağustos 2011 2011
2011