UNUTTUKLARIMIZ ( 6 ) Mustafa Süreyya SEZGİN.

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Hazırlayan :İ.Durak Sınıf Öğretmeni
Advertisements

UNUTTUKLARIMIZ ( 6 ) Mustafa Süreyya SEZGİN.
Vay aslanım!.. Vay yiğidim!.. Vay ki vay!..
YOLCULUK Veda ettim gençliğimin gamsız geçen rüyasına, Çıktım aşkın nihayeti bulunmayan sahrasına. Bilmiyordum yol neresi? Varacağım yer neresi? Dayanarak.
UZAKTAN UZAĞA… Öyle gülüp harap etme içimi, İçimden bir şeyler düştü, düşecek.. Bilmem, nasıl aşık ettin ki beni, Ulaşamadığım, sen kaldın bir tek..
Ahmet Muhip DIRANAS ( Haziran 1980)
Ben bir kızım anadoluda doğmadan sönmüş yıldızım
I h l a m u r l a r Ç i ç e k A ç t ı ğ ı Z a m a n 2
SABAHATTİN ALİ ( ).

Zaman Bırakır Seni Avuçlarıma Ben ne çabuk sen oldum, sarardı mevsimin tenindeki dokunuşu, Yağmurlarda üşüdüm, bekledim seni ey sevdiğim, Hasretine.
GÖZLERİN(Nazım Hikmet)
İSTANBUL 'da Gün Doğumu Tayfun AVINCA.
Kar ve Hüzün Ahmet Ünal ÇAM.
Ben bir Eylül sen bir Haziran
Benim gönül dostlarım: Dünyanın dört bir kö ş esinden derledi ğ im çiçekler.
İnsan ne kadar az düşünürse o kadar çok konuşur....
KAFİYE VE REDİF ÖRNEKLERİ
İSTANBUL ŞİİRLERİ.
CAHİT KÜLEBİ Hayatı Sanatı Eserleri Seçme Şiirleri.
Korkmuyorum Seni Sevmekten
ORHAN VELİ KANIK
MASAL KAHRAMANLARI Oyhan Hasan BILDIRKİ SEVGİYE SUSAMAK.
dünyanın “NEHİR”lerindeki her damla su...
Mazi Kalbimde Yaradır Sesli Dinleyiniz.
BOZKIRDA YAZ SAATLERİ Ceyhun Atıf Kansu
Cemal Şimşek HÜZÜN YAĞMURLARI Venüs'ten GELİYORDU.
I h l a m u r l a r Ç i ç e k A ç ı n c a G e l Ses Düğmesini Açınız.
ŞEHİT POLİS İSMAİL ÖZBEK ORTAOKULU KESTEL / BURSA
Yalnız sana borçluyum bugün dünyada varsam:
Aşağıdakilerden hangisinde mecaz anlamlı sözcük kullanılmamıştır?
ÇAĞRI.
Kim bilir nerelerde,hangi gönüllerdesin
Hayatı,Edebi Kişiliği ve Eserleri
Sevgiye hasret kalmış,zavallı sürgün yüreğim o gecelerin karanlığında kavrulur da kimseler bilmez. Sevdayı alıp ta mahvedenlere.
Karanlıklar uzaklaştı
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
Yıldızlar uzakta, sabahlar uzakta, uzakta memleket Sen uzaktasın
,,,,,,, ,,,, KARANLIK GECEDE KARASUDAN ZAP SUYUNA GİDEN YOL.
GiTTiĞiN YeR.

Gözyaşı / Fahir Atakoğlu
UYAK (KAFİYE) KAFİYE ŞEMASI
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
ATATÜRK'ÜN HAYATI.
EĞİTİM VE KÜLTÜR ALANINDA YAPILAN İNKILAPLAR
BAYRAK TÜRKÇE.
SELÇUK TÜREYEN 19 MAYIS ANADOLU LİSESİ UZMAN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ.
ŞARKI Divan şiirine Türklerin kazandır- dığı bir nazım şeklidir. Divan şiirinde bestelenmeye uy- gun ölçü kalıpları ile yazılan ve çoğunlukla 4 dizelik.
Mehmet Akif Ersoy Bilgi Yarışmasına Hoş Geldiniz… Türkçe Zümresi.
Mehmet ÖZ / Türk Dili ve Edebiyatı Öğreetmeni
NÂZIM HİKMET RAN ( ) Selanik'te doğmuştur.
GENEL TEKRAR - 6 CÜMLE ÖĞELERİ - VURGU – ARASÖZ FEM DERSHANELERİ
Tel: işte gidiyorum İşte gidiyorum... Karşılıksız bir aşka kurban ettim ömrümü! İşte gidiyorum, Toprak alsın benim de bu hazin öykümü...
SAKARYA TÜRKÜSÜ. SAKARYA TÜRKÜSÜ İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya; Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya. Su iner yokuşlardan, hep basamak.
GENEL TEKRAR - 01 SÖZCÜK TÜRLERİ
HORBO ve Babası Çolak Memo!. BİRİNCİ Dünya Savaşı'nda Suriye cephesinde kolundan vuruldu; namı oradan geliyordu. Savaştan sonra dağa çıktı; eşkıya oldu.
Mazi Kalbimde Yaradır Sesli Dinleyiniz.
Üç Sesli Tek Heceli Sözcükleri Okuyalım
1914’te İstanbul’da doğmuş,burada başladığı ilk öğrenimini Ankara’da sürdürmüştür. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe.
CAHİT SITKI TARANCI. 4 Ekim 1910 tarihinde Diyarbakır'da Camiikebir mahallesinde doğdu, 12 Ekim 1956 tarihinde Viyana (Avusturya)'da öldü. Asıl adı "Hüseyin.
Kürk mantolu Madonna romanında yabancılaşma olgusu Celal KABUL.
ATATÜRK’ÜN HAYATI.
KONU:İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN KİTABININ İNCELENMESİ.
ÜŞÜYORDU!.. Lütfen kendi akışında ve sesli olarak sonuna kadar izleyiniz…
NAZIM H İ KMET RAN Selanik do ğ umlu olan Nazım Hikmet, 15 Ocak 1902 yılında Selanik’te dünyaya gelmiştir. Henüz 11 yaşında iken “Feryad-ı Vatan” adlı.
ORHAN VELİ KANIK.
Mazi Kalbimde Yaradır Sesli Dinleyiniz.
Yaşar Kemal Hayatı  1922’de Osmaniye’nin Hemite köyünde doğdu.  Asıl adı Kemal Sadık Göğceli’dir.  5 yaşında kan davası yüzünden babasını yitirdi.
SABAHATTİN ALİ’NİN HAYATI VE ESERLERİ. Sabahattin Ali( ) ◦ 25 Şubat 1907 tarihinde şimdi Bulgaristan’da kalan Kırcaali’nin Eğridere ilçesinde.
Sunum transkripti:

UNUTTUKLARIMIZ ( 6 ) Mustafa Süreyya SEZGİN

Sabahattin Ali

SABAHATTİN ALİ Gümülcine'nin İğdere köyünde doğmuştur. Babası piyade yüzbaşısı Ali Sabahattin Bey'in görev yerlerinin sık sık değişmesi dolayısıyla, ilköğrenimini İstanbul, Çanakkale ve Edremit'in çeşitli okullarında tamamlamıştır (1921) Edremit'e göçtüklerinde bölge Yunan işgalinde olduğu için emekli olan babası aylığını alamamış ve aile çok zor günler geçirmiştir. İlkokulu bitirdikten sonra parasız yatılı olarak Balıkesir Öğretmen Okulu'na giren Sabahattin Ali, beş yıl burada okumuş, daha sonra İstanbul Öğretmen Okulu'nda mezun olmuştur (1926). Bir yıl kadar Yozgat'ta ilkokul öğretmenliği yapmış, Milli Eğitim Bakanlığı'nın açtığı sınavı kazanarak Almanya'ya giderek iki yıl orada okumuştur (1928 – 1930). Yurda döndükten sonra Aydın ve Konya ortaokullarında Almanca öğretmenliği yapmıştır. Konya'da bulunduğu sırada, bir arkadaş toplantısında Atatürk’ü yeren bir şiir okuduğu iddiasıyla tutuklanmış (1932), bir yıla mahkum olarak Konya ve Sinop cezaevlerinde yatmış, Cumhuriyetin onuncu yıldönümü dolayısıyla çıkarılan af yasasıyla özgürlüğüne kavuşmuştur (1933). Cezaevinden çıktıktan sonra Ankara'ya giden Sabahattin Ali Millî Eğitim Bakanlığı'na başvurarak yeniden göreve alınmasını istemiştir. Dönemin bakanı Hikmet Bayur'un "eski düşüncelerinden vazgeçtiğini ispat etmesini" istemesi üzerine Varlık dergisinde "Benim Aşkım" adlı şiirini yayımlayarak (15 Ocak 1934) Atatürk'e bağlılığını göstermeye çalışmıştır.

“ İçimizdeki Şeytan” romanı milliyetçi kesimden büyük tepki toplamıştır. Nihal Atsız’ın hakkında yazdığı hakaret dolu bir yazıya karşılık dava açmış, dava sırasında çok sıkıntı çekmiştir. 1944 yılında mahkemeyi kazanmasına rağmen tepkilerden kurtulamamıştır. Olaylı duruşmalar sonunda bakanlıkça görevinden alınmış, İstanbul'a giderek gazetecilik yapmaya başlamıştır (1945). Ancak fıkra yazdığı La Turquie ve Yeni Dünya gazeteleri, iktidarın kışkırtmasıyla meydana gelen Tan olayları sırasında tahrip edilince işsiz kalmış, Aziz Nesin ve Rıfat Ilgaz’la “ Marko Paşa, Malum Paşa, Merhum Paşa, Öküz Paşa “ gibi siyasal mizah dergilerini çıkarmıştır (1946 – 1947). Ancak, bu gazeteler tek parti iktidarının baskılarıyla karşılaşmış, kapatılmış, yazılar hakkında kovuşturmalar açılmıştır. Sabahattin Ali dergilerde çıkan yazılarından dolayı üç ay hapis yatmış, karşılaştığı baskılardan bunalmıştır. Ali Baba dergisinde yayımladığı "Ne Zor Şeymiş" başlıklı yazıda, içinde bulunduğu durumu şöyle anlatmaktadır: "Çalmadan, çırpmadan bize ekmeğimizi verenleri aç, bizi giydirenleri donsuz bırakmadan yaşamak istemek bu kadar güç, bu kadar mihnetli, hatta bu kadar tehlikeli mi olmalı idi".

Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II Aynı yıl Bakanlık Neşriyat Müdürlüğü'ne alınmış, Ankara II. Orta okulda öğretmenlik yapmıştır. 16 Mayıs 1935 günü Aliye Hanım ile evlenmiş, 1936'da askere alınmış, 1937 Eylülünde kızı Filiz Ali dünyaya gelmiştir. Yedek Subay olarak askerliğini Eskişehir'de tamamlamış, 10 Aralık 1938 de Musiki Muallim Mektebi'nde Türkçe öğretmeni olarak göreve başlamıştır. 1940 yılında tekrar askere alınmış, askerliğini yaptıktan sonra Ankara Devlet Konservatuarı'nda Almanca öğretmenliği yapmıştır (1941 – 1945). Bir başka dava nedeni ile 1948'de Paşakapısı cezaevinde üç ay yatmıştır. Çıktıktan sonra zor günler geçirmeye başlamış, işsiz kalıp, yazacak yer bulamamıştır. Yurt dışına gidebilmek için pasaport almak istemiş, alamamıştır. Yasal yollardan yurt dışına çıkma olanağı da bulamayınca Bulgaristan'a kaçmaya karar vermiş, bu girişim sırasında sonradan Millî Emniyet'le bağlantısı olduğu anlaşılan Ali Ertekin adlı kaçakçılık da yapan birisi tarafından Bulgaristan sınırında öldürülmüştür (02 Nisan 1948). Sabahattin Ali'yi öldürdüğünü itiraf eden Ali Ertekin, dört yıla hüküm giymiş; aynı yıl çıkan aftan yararlanarak serbest bırakılmıştır.

HAPİSHANE ŞARKISI –5- Sabahattin ALİ – 1933 Başın öne eğilmesin, Aldırma gönül, aldırma; Ağladığın duyulmasın, Aldırma gönül, aldırma... Dışarda deli dalgalar Gelip duvarları yalar; Seni bu sesler oyalar, Görmesen bile denizi, Yukarıya çevir gözü; Deniz gibidir gökyüzü; Aldırma gönül aldırma... Dertlerim kalkınca şaha Bir küfür yolla Allah’a... Görecek günler var daha; Kurşun ata ata biter; Yollar gide gide biter; Ceza yata yata biter; Sabahattin ALİ – 1933

HAPİSHANE ŞARKISI III Burda çiçekler açmıyor, Kuşlar süzülüp uçmuyor, Yıldızlar ışık saçmıyor, Geçmiyor günler, geçmiyor. Avluda volta vururum Kah düşünür, otururum, Türlü hayaller görürüm;

Sabahattin ALİ - 1933 Gönülde eski sevdalar, Gözümde dereler, bağlar, Aynada hayalim ağlar, Geçmiyor günler, geçmiyor. Dışarda mevsim baharmış, Gezip dolaşanlar varmış, Günler su gibi akarmış... Geçmiyor günler geçmiyor. Yanımda yatan yabancı, Her söz zehir gibi acı, Bütün dertlerin en gücü; Sabahattin ALİ - 1933

DAĞLAR Sabahattin ALİ – 1931 Başım dağ, saçlarım kardır, Deli rüzgarlarım vardır, Ovalar bana çok dardır, Benim meskenim dağlardır. Şehirler bana bir tuzak; İnsan sohbetleri yasak; Uzak olun benden, uzak, Kalbime benzer taşları, Heybetli öter kuşları, Göğe yakındır başları; Yarimi ellere verin; Sevdamı yellere verin; Yelleri bana gönderin; Bir gün kadrim bilinirse, İsmim ağza alınırsa, Yerim soran bulunursa; Sabahattin ALİ – 1931 ( Atsız Mecmuası, s. 7 )

LEYLİM LEY Döndüm daldan kopan kuru yaprağa Seher yeli dağıt beni kır beni Götür tozlarımı burdan uzağa   Yarin çıplak ayağına sür beni  Ayın şavkı vurur sazım üstüne   Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne   Gel ey hilal kaşlım dizim üstüne   Ay bir yandan sen bir yandan sar beni  Yedi yıldır uğramadım yurduma   Dert ortağı aramadım derdime  Geleceksen bir gün düşüp ardıma  Kula değil yüreğine sor beni  Sabahattin ALİ

MELANKOLİ Sabahattin ALİ - 1932 Beni en güzel günümde Sebepsiz bir keder alır. Bütün ömrümün beynimde Acı bir tortusu kalır. Anlayamam kederimi, Bir ateş yakar derimi, İçim dar bulur yerimi, Gönlüm dağlarda bunalır. Ne kış, ne yazı isterim, Ne bir dost yüzü isterim, Hafif bir sızı isterim, Ağrılar, sancılar gelir. Yanıma düşer kollarım, Görünmez olur yollarım, En sevgili emellerim Önüme ölü serilir... Ne bir dost, ne bir sevgili, Dünyadan uzak bir deli... Beni sarar melankoli; Kafamın içerisi ölür... Sabahattin ALİ - 1932

ÇAKIR Altın saçlarını sıkıca tarar, Sonra iki örgü yana bırakır; Ayağında pembe dallı mor şalvar, Taze gelin gibi süzülür Çakır... Beyaz ellerine kına yakışır, Mavi gözleriyle bir içim sudur. Efeler onu el üstünde taşır; Köyün bir tanecik orospusudur. Çakırsız olamaz hiçbir eğlence Herkesin gönlünü kaplar çünkü sis. Bazan mal olsa da iki üç gence, Yine Çakır’ını ister her meclis... Geniş meydanlarda yakılır çıra, Çakır nazlı nazlı dokunur def’e Süt gibi rakıyı sunar Çakır’a Gür bıyıklı, ateş gözlü bir efe...

Sabahattin ALİ Gitgide açılır sırma cepkenler; Kıllı göğüslerinden süzülür rakı. Bazen birisinin bağrına girer, Elma soymak için alınan çakı... Çakır yılan gibi döner, kıvrılır. Sırma saçlarında fildişi tarak. Tabanca çekilir, bıçak sıyrılır, O döner elini şakırdatarak... Yalnız bazı kere taze gelinler, “Bize kocamızı ver !..” diye inler... O zaman çakırın gözü doludur... O zaman gözünün önüne gelen, Cepheden şehitlik alıp yükselen İncecik bıyıklı bir yavukludur... Sabahattin ALİ ( Güneş, 01.09.1927 )

Sabahattin ALİ - 1931 ESKİSİ GİBİ Seneler sürer her günüm Yalnız gitmekten yorgunum; Zannetme sana dargınım, Ben gene sana vurgunum. Başkalarına gülsem de, Senden uzak kalsam da, Sevmediğini bilsem de Dağları aşınca başım, Geri kaldı her yoldaşım, Gel sevgilim, gel kardaşım, Ben gene sana vurgunum Gönlüm seninkine yardı, Aynı şeyleri duyardı; Ayaklarımız uyardı... İtilmiş tekmelenmişim, Doğduğum günde yanmışım, Yalnız sana güvenmişim; Ben gene sana vurgunum !.. Sabahattin ALİ - 1931

ACABA Sabahattin ALİ Ela gözünden akan Ateşli nazarların Acaba acımadan Kimi yakacak yarın ? Dudakların acaba Kimlerle öpüşecek ? Kimler yarın acaba, Tuzağına düşecek ? Anlıyorum, bizlerden İntikam alıyorsun. Lakin ey kadın bilsen, Nasıl alçalıyorsun !.. Sabahattin ALİ ( Servetifünun, 11.11.1926 )

ÇOCUKLAR GİBİ Bende hiç tükenmez bir hayat vardı, Kırlara yayılan ilkbahar gibi. Kalbim her dakika hızla çarpardı, Göğsümün içinde ateş var gibi. Bazı nur içinde, bazı sisteydim, Bazı beni seven bir göğüsteydim, Kah el üstündeydim, kah hapisteydim, Her yere sokulan bir rüzgar gibi. Aşkım iki günlük iptilalardı, Hayatım tükenmez maceralardı, İçimde binlerce istekler vardı, Bir şair, yahut bir hükümdar gibi. Hissedince sana vurulduğumu, Anladım ne kadar yorulduğumu, Sakinleştiğimi, durulduğumu Denize dökülen bir pınar gibi.

Sabahattin ALİ - 1932 Şimdi şiir bence senin yüzündür, Şimdi benim tahtım senin dizindir, Sevgilim, saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigar gibi... Sözün şiirlerin mükemmelidir, Senden başkasını seven delidir, Yüzün çiçeklerin en güzelidir, Gözlerin bilinmez bir diyar gibi. Başını göğsüme sakla sevgilim, Güzel saçlarında dolaşsın elim. Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim, Sevişen yaramaz çocuklar gibi... Sabahattin ALİ - 1932

KIYAMADIĞIM Hey bir zaman bakıp bakıp Seyrine doyamadığım !.. Şimdi gurbette bırakıp Sesini duyamadığım !.. Evde kapanıp kaldın mı ? Seyrana çıkıp güldün mü ? Başkalarının oldun mu ? “Benimsin !” diyemediğim !.. Akıtıp gözüm yaşını Hatırlarım gülüşünü; Kıvırcık saçlı başını Göğsüme koyamadığım !..

Sabahattin ALİ - 1932 Dik yamaçların selisin, Sen benden daha delisin, Şimdi kimlerin kulusun ? Başını eğemediğim !.. Nasıl vurgunum bilirdin, Niçin benden yüz çevirdin ? Kimlerin koynuna girdin ? Öpmeye kıyamadığım !.. Sabahattin ALİ - 1932

musugin@gmail.com