Galiba artık yalnız düşlerimizde yaşayabileceğimiz zamanların güzelliklerini anlatıyordu.
Atların yediği, güya sıkıştırılmış samandan yapılmış arabaları,
içinde olmaya can atacağımız fotoğrafları,
ilk konuşmalarımızın kayıt edildiği teypleri,
üzerimizde beyazlaşan kot pantolonlarımızı,
taştan kale direklerimizi, üç korner bir penaltıyı, olmayan üst direkten topun döndüğüne karar veren mahalle kabadayılarımızı, bileklerimizi morartan lak-lak’larımızı,
Ay’a gidip, mahalleye geri dönmeyi,
açık hava sinemalarında parıldayıp sönen yıldızları, çıtlayan çekirdekleri, markasız gazozları,
sinema koridorunda yuvarlanan şişeyi,
kopan filmi, ıslıklanan makinisti, alkışları, Frigo Buz’u,
Dr. Kimble’ın kurtulması için dualarımızı,
olimpiyatları, dünya kupalarını, madalyaları,
bir yumrukta nakavt olanları, mahallenin kahramanlarını, ödleklerini,
İngiltere Büyükelçisi’ni pişirip yiyen İdi Amin’in, tazminat davasını kaybedince İngilizlere: “Benim o kadar param yok, siz de bizim büyükelçimizi yiyin…” deyişini,
Türk çocuklarına yavru fil yollayan Hindistan Başbakanı’nı,
yavru fil Mohini’yle Taksim Anıtı’na çelenk koyup, İstiklal Marşı’nı söyleyen bir masal dünyasının kahramanlarını,
masumiyet döneminde, veznedeki emekli memurun maaşına dokunmayan Clark Gable bıyıklı, mert banka soyguncusunu,
yakışıklı gangsteri kahraman ilan eden mahalle halkını,
siyah-beyaz bir filmin içinden çıkarcasına gelen billur sesli soprano Leyla’nın şarkılarını,
acılara dayanıklılığı artsın diye, gözlere mandalina kabukları konmasını,
yumuşak sesiyle usul usul anlattı bize…
Çocukluk şarkılarımız eşliğinde,
kızıp bağırması gereken sahneleri bile yumuşacık oynayarak,
dokunmayı, sevmeyi dakikalarca anlatarak,
siyah-beyaz o filmin içine doğru yol alan, hiç inmek istemeyeceğimiz bir kamyona doldurdu , alıp götürdü bizi.
Kırlara, hiç geri dönmek istemeyeceğimiz zamanlara doğru…
Biz ise o günleri çok özlemiştik; masalın bittiğini anlayınca sanki biraz çılgına döndük. Kimimiz ağladık, kimimiz güldük, kimimiz ise açlıktan mı ne,dekor mandalinaları yedik. Düş Hekimi’ni, deniz gözlü yarini, billur sesli Leyla’yı ve orada oluşan sevgi çemberi içindeki kocaman mahallemizin çocukları, birbirimizi çok sevmiştik…
Foto Safari’lere Dönüş: http://www.oykucu.net/foto-safari/foto-safari.html Ana Sayfa: http://www.oykucu.net/