SÜNNETE ÇAĞDAŞÇI YAKLAŞIMIN TARİHİ ve FİKRİ ARKA PLANI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
RAVİLERİN SAYILARINA GÖRE HADİS ÇEŞİTLERİ.
Advertisements

HUKUK BİLGİSİNE GİRİŞ · Hak ve Hukuk tanımı
SENETTEKİ KOPUKLUĞA GÖRE ZAYIF HADİS ÇEŞİTLERİ
Mezhepler Tarihinin Kaynakaları. Genel özellikleri ve sorunları
SEMİNERİMİZE HOŞ GELDİNİZ (6 Saat). Bu SEMİNERDE vaazlarda hadis seçimi ve kullanımına ilişkin esaslar ile bir konu ile ilgili hadislerin hangi kaynaklardan.
TÜRK-İSLAM DÜŞÜNCE TARİHİ
İSLAMİ TERİMLERİN AÇIKLAMALARI
DİN ANLAYIŞINDAKİ YORUM FARKLILIKLARININ SEBEPLERİ
Paylaşılan içerik ders malzemesidir. Ticari amaç taşımamaktadır
HANBELİ MEZHEBİ İmam-ı Hanbel (Ahmed bin hanbel)'in kendi usulüne göre şer'i deliller çıkardığı hükümlere ve gösterdiği yola Hanbeli Mezhebi denir. Ehl-i.
SİYASİ ALANDA YAPILAN İNKİLAPLAR
HADİS İLMİ VE TEMEL KAVRAMLARI
MEZHEPLER.
Din Anlayışındaki Yorum Farklılıklarının Sebepleri
Sıhhat Derecesine Göre
İslam dininin ilk dönemlerinde Müslümanlar sade bir hayat yaşıyorlardı
İTİKADÎ MEZHEPLER İslam dininin ilk dönemlerinde Müslümanlar arasında itikadi konularda herhangi bir şüphe ve farklı düşünce bulunmuyordu.
TASAVVUFÎ YORUMLAR Tasavvuf: İslam dininde yer alan ahlakî esasları hayata geçirmeyi amaçlayan, Peygamber Efendimizin sünnetine dayalı bir hayat tarzını.
Rivayet Dönemi Hicri Üçüncü Asır 4. Ders.
C – Tabiûn ve Tebeü’t-tabiîn Dönemi
Hicri Dördüncü ve Beşinci Asırlar
Nakil Dönemi-devam 8. Ders.
Nakil Dönemi 6. Ders.
Nakil Dönemi-devam 7. Ders 7. Ders.
Son Dönem 9. Ders.
Son Dönem -devam 10. Ders.
Hazırlayan:Ömer Faruk Şahin
Kâdirîlik:  Abdülkadir Geylani'nin (öl. 1169) görüş ve düşüncelerine dayanan tasavvuf ekolüdür. Abdülkadir Geylani Peygamberimizin soyundan gelmekte.
Son Dönem -devam 11. Ders.
Hadis Kaynaklarının Güvenilirliği Hakkındaki Oryantalistlerin İddiaları ve Eleştirisi 11. Ders.
İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 11. SINIF
MÜSLÜMANLIKTA, DÜŞÜNCE VE İNANÇ FARKLILAŞMASI
BİLGİ YARIŞMASI A Grubu B Grubu C Grubu D Grubu.
İSLAM DÜŞÜNCESİNDE YORUMLAR 7. SINIF 4. ÜNİTE
Peygamberlik Meselesi
1 3. Şerh Ve Derlemecilik Dönemî  Hicrî 8. asır ortalarından başlayıp, asrımızın başına kadar devam eden bu dönem kelâm ilminin taklid, duraklama ve gerileme.
İslam Dünyasında Modernleşme 1. Ders. Modernizm / Çağdaşlaşma Modernizm Avrupa aydınlanma dönemi sonrası dönem için anahtar kavramlardan biridir. 17.
Hadis Tarihi Dersinin Konusu, Kaynakları ve Temel Terimleri
B- Ehl-i Bid’at 1. Mutezîle 2. Şia 3. Haricîyye 4. Mürcîe
- HADİS - 1- Peygamber Efendimizin söz, fiil ve takrirlerinin sözlü ifadesidir. 2- Peygamberimize izafe edilen söz, fiil, takrir ile yaradılış veya ahlaka.
İsnadla İlgili Oryantalist Kavramlar ve Eleştirisi II
L İ DER E Ğİ T İ M KÜLTÜR VE SANAT GENÇLİK KULÜBÜ DERNEĞİ TARAFINDAN DÜZENLENEN B İ LG İ YARIŞMASINA HOŞ GELD İ N İ Z.
İsnadla İlgili Oryantalist Kavramlar ve Eleştirisi
Zayıf Hadis Sahih ve Hasen hadis şartlarını taşımayan hadistir.
Temel Hadis Kavramlarıyla İlgili Oryantalist İddialar ve Eleştirisi
HADİS USULÜ Hadis Usulü:kabul ve red yönünden ravi ile mervinin (rivayet edilen hadisin) durumunun bilinmesidir. Hadisler üç bakımdan ele alınırlar Ravi.
Hint Alt Kıtasında Sünnet
Oryantalistlerin Yöntemleri ve Eleştirisi
İbn Ömer’in Azatlısı Nafi Hakkındaki İddialar ve Eleştirisi
Birçok Ravinin Uydurma Olduğu İddiası
3. ÜNİTE: VAHYE DAYALI DİNLER
Hadis Alimlerin Uydurma Hadislerin Cazibesine Katıldıkları İddiası ve Eleştirisi
İSLAM HUKUKU- 1 İSLAM HUKUKUNUN NİTELİĞİ
9. Sınıftan Mezun Olunana Dek Görülecek Tüm Dersler
YUNUS EMRE MATÜRİDİ.
Bugün neler öğreneceğiz?
Mâtürîdiyye İsimlendirme Tarihçe Görüşleri
ZEKÂT; Kelime anlamı: ‘Artma, çoğalma, arınma ve bereket’
İslam dininde, fıkıh yani İslam hukuku konusunda anlayış, metod ve uygulama açısından farklı düşüncelere sahip mezhepler bulunur.Bu mezheplerin başlıcaları.
MEZHEPLER (5 MEZHEP) Hamza Solak. HANEFI MEZHEBI  Hanefi mezhebi, (Arapça: الحنفية veya المذهب الحنفي) İslam dininin sünni fıkıh mezheplerinden biri.
KÜLTÜRÜMÜZDE H.Z MUHHAMMED SEVGİSİ. Kültürümüzde Hz. Muhammed Sevgisi: Bir çocuğa bir ad, çocuğun o adin manasını yasaması veya o ada sahip bir şahsin.
Hukukta bir hüküm vermek için delil gereklidir. Yani hâkimin hükme nasıl ulaştığını gösteren meşru bir dayanağın olması gerekir. Bu delilin de bir kaynağı.
DİN VE DEVLET İLİŞKİLERİ BAĞLAMINA KAVRAMSAL NETLİK AÇISINDAN BAKIŞ
K-9 1. Gazzâli ve Kelam İlmindeki Yeri
KUR’ÂN’A ÇAĞDAŞ YAKLAŞIMLAR
ABBÂSÎLER-KÜLTÜR VE MEDENİYET I
TASAVVUF I VI. YARIYIL BAHAR DÖNEMİ
 İslam dininde gönülden bir bağlılıkla kesin olarak inanılması gereken esaslar vardır. Din anlayışı ve yorumu ne olursa olsun, İslam tarihi boyunca Müslümanlar.
MERAK, İLMİN HOCASIDIR..
DİN KÜLTÜRÜ VE AHLAK BİLGİSİ DERSİ (4-8) MÜFREDAT DEĞERLENDİRME
Sunum transkripti:

SÜNNETE ÇAĞDAŞÇI YAKLAŞIMIN TARİHİ ve FİKRİ ARKA PLANI BİRİNCİ BÖLÜM SÜNNETE ÇAĞDAŞÇI YAKLAŞIMIN TARİHİ ve FİKRİ ARKA PLANI

Tarihi Arka Plan: Mutezile ve Sünnet Mu‘tezilîler’in bir özelliği Kur’an üzerinde yoğunlaşmış olmalarıdır. Onlar bir konuda naklî delil getireceklerse bunun Kur’an’dan olmasına özen gösteriyorlardı. Dirâyet tefsir metodu ilk defa onların başvurduğu bir yöntemdir. Bu konuda gösterdikleri hassasiyet, Kur’an üzerine yazdıkları eserlerden ve cilt sayısı yüzlere ulaştığı nakledilen Kur’an tefsirlerinden anlaşılmaktadır. Çoğu özel hayatında zâhid ve müttaki olmakla beraber Kur’an’a bağlılıkları sebebiyle hermetik felsefeye dayanan tasavvufa karşı çıkmışlardır.

Mu‘tezile’nin Ehl-i sünnet’e açık etkisi Eş‘arî ile başlamıştır Mu‘tezile’nin Ehl-i sünnet’e açık etkisi Eş‘arî ile başlamıştır. Hayatının önemli bir kısmını Mu‘tezilîler arasında geçirdikten sonra onlardan ayrılan Eş‘arî başta kelâm metodu olmak üzere ilâhî sıfatlar, kesb, cüz-i lâ yetecezzâ, te’vil ve hudûs gibi birçok konuda Mu‘tezile’nin etkisinde kalmıştır. Peygamber göndermenin toplum açısından gerekliliği, hüsün-kubuh, akıl-nakil ilişkisi gibi hususlarda Mu‘tezile ile Mâtürîdiyye arasında benzerlikler vardır.

Eş‘arî, Abdülkāhir el-Bağdâdî, Şehristânî gibi mezhepler tarihi müellifleri mezhep tasniflerinde Mu‘tezile’yi ana fırkalar içinde sayarken Mutahhar b. Tâhir el-Makdisî, Şehâbeddin İbn Arabşah gibi yazarlar onlar hakkında tarafsız veya olumlu ifadeler kullanmış, Seyyid Ahmed Han, Emîr Ali, Mevlânâ Muhammed Ali Lahorî, Ferîd Vecdî, Cemâleddin el-Kāsımî, Ahmed Emîn, Fazlur Rahman ve Murtazâ Mutahharî gibi son dönem âlimleri onlardan ilham almışlardır. Bazı şarkiyatçılar, başlangıçta Mu‘tezile’yi İslâm rasyonalistleri olarak nitelendirirken Mu‘tezilî eserlerin yayımlanmasından sonra bu görüşlerinden vazgeçerek onların İslâm teologu olduklarını söylemeye başlamışlardır.

Mutezile’nin tartıştığı ve savunduğu konular ile günümüz modernistlerinin temel özellikleri arasında bazı benzerlikler olmakla birlikte konulara yaklaşımları farklıdır. Her iki grup da kendi zamanlarının problemlerini ve etki alanına girdikleri dış tesirleri dini tartışmaların içine taşımışlardır. İlk dönemde diğer din ve kültürlerde tartışılan uluhiyet, risalet, ba’s ahiret, melekler, cin, ruh gibi konular Kur’an ile bağlantılı olarak ele alınmış, Allah’ın sıfatları, kader, Allah’ın görülmesi, Kur’an’ın mahluk olması gibi problemler o dönemin en ateşli tartışma konularını teşkil etmiştir.

Siyasi ihtilaflara kadar sünnet, tartışmasız olarak Kur’an’dan sonra ikinci kaynak olarak görülmekteydi. İhtilaflardan sonra sünnetin hüccet oluşu tartışılmaya başlandı. İmam Şafii döneminde Basra’da yaygınlaşmış olan Mutezili hareketin imamları, hadisçilere karşı besledikleri husumetle meşhur olmuşlardı. Şafii’nin Cimâu’l-ilm’de anlattığına göre yalnızca Allah’ın kitabının yeterli olduğu düşüncesini savunanlar, sahabe döneminden itibaren Basra ve Irak’ta yoğunlaşmışlardı. Onların düşüncesi genel itibariyle şöyleydi: “Kur’an’da her şey açıklanmıştır. Zanni olan hadisin kati olan Kur’an üzerine hüküm getirmesi mümkün değildir. Raviler vasıtasıyla nakledilen hadislerin yalan ihtimalinden uzak olması mümkün değildir.”

Mutezile’yi hadis karşıtı bir hareket olarak görmek yanlış olur Mutezile’yi hadis karşıtı bir hareket olarak görmek yanlış olur. Onun hadisle ihtilafı, Kur’an’da olmayan veya ona muhalif olan veya akla ters gördüğü bazı konulara ait hadislere karşıydı. Recm, el kesme, mestler üzerine mesh, rüyetullah gibi konular bunlardandır. Sahabenin adaleti konusunda da Mutezile’nin Cahız, Nazzam gibi önde gelen imamları Ehl-i sünnete aykırı görüşler ileri sürmüşlerdir. Mutezile hadisleri mütevatir ve ahad olmak üzere iki gruba ayırır. Mütevatir haber tanımında bilinen tanımına ilaveten, onun duyular yoluyla elde edilmesi ve Kur’an’a muhalif olmaması şartlarını ileri sürmüşlerdir. Aslında Mutezilenin mütevatir haber tanımına giren yalnızca Kur’an’dır; onun dışındaki haberler ahad olarak kabul edilmektedir.

Mutezile alimleri, hadisçiler tarafından yapılan haberi vahidlerin taksimine itibar etmemişlerdir. Mutezili bir alim olan Ebu’l-Hüseyn haberi vahidi dörde ayırmıştır. 1. Şartlarında eksiklik bulunması nedeniyle kendisiyle amel etmek gerekli olmayanlar, 2. İbadet ve muamelatla ilgili olanlar, 3. Akla uygun olanlar, 4. Akla muhalif olanlar.

Oryantalistler ve Sünnet Sünnete karşı ikinci köklü muhalefet oryantalistler tarafından gündeme getirilmiştir. Yirminci yüzyılda Müslüman araştırmacıların çoğunluğu çalışmalarını oryantalistlerin iddialarına cevap vermeye yoğunlaştırmışlardır. Oryantalistler Kur’an’a ve hadislere dini ilahi metinler gözüyle değil, insan ürünü ve her türlü müdahaleye açık metinler gözüyle bakmışlardır. Bu bakış açısıyla başlatılan çalışmalar ilk önce Biblical criticisim adıyla Mukaddes Kitap üzerine denenmiş, daha sonra historical criticism adıyla Kur’an ve hadislere uygulanmıştır.

Son zamanlarda yapılan bazı çalışmalar hariç, oryantalistler hadis ya da sünnet terimleri yerine Islamic tradition terimini kullanmayı tercih etmişlerdir. Bu terim, önceki nesillerden sonraki nesillere aktarılan her şey anlamına gelmekte ve gerçekte geleneğin karşılığı olarak kullanılmaktadır. Bu terim aynı zamanda gelenekteki değişim anlamını da içermektedir. Böylece onlar Kur’an’ı da sünneti de İslam toplumuna nispet etmişlerdir. Oryantalistler sünnet ve hadis terimlerini birbirinden farklı görmüşlerdir. Bu ayrımı ilk yapan Goldziher’dir. Onu Lammens ve Morgoliouth takip etmiştir. Onların açıklamasına göre sünnet kelimesi hicri ikinci asırdan sonra terim haline gelmiştir.

Schacht, ilk dönemlerde sünnetin living tradition anlamına geldiğini ifade etmiştir. Oryantalistler hadislerin güvenilirliği meselesi üzerinde de durmuşlar, muhaddislerin bu amaçla kullandıkları yöntemleri güvenilmez görmüşlerdir. Muir hadislerin güvenilir yollarla nakledilmediğini, Hz. Muhammed’in hayatını ortaya çıkarmaya yarayacak tek kaynağın Kur’an olduğunu iddia etmiştir. Goldziher’e göre hadislerin çok az kısmı hariç, Hz. Peygamber’le bir ilgisi bulunmamaktadır. Hz. Peygamber’in saygınlığından yararlanmak için hadisler sonradan uydurulmuştur. Oryantalistler sünnetin oluşumunda önceki dini geleneklerin büyük etkisinin olduğu görüşünü savunmuşlardır. Onlara göre abdest, teyemmüm gibi ibadetler Yahudilikten Arap adetlerine, oradan da sünnete girmiştir.

Oryantalistlere göre İslam hukukunda hem cahiliye döneminden hem de önceki din ve geleneklerden izler bulmak mümkündür. Goldziher’le başlayan iddialara göre halifelerin öldürülmesiyle başlayan ihtilaflar ve kargaşalarda her taraf kendi lehine hadis uydurmaya başlamıştır. Oryantalistler hadislerin sözlü olarak nakledilmesi nedeniyle bozulmaya açık görmüşlerdir. Hadis kitapları içinde Buhari’nin Sahih’inin altı yüz bin hadis arasından seçmiş olmasını, hadis uydurmanın genişliğine kanıt gösteren oryantalistler, Buhari’nin de yalnız senet tenkidine önem verdiğini hadislerin metinleri üzerinde düşünmediğini savunmuşlardır.

Goldziher hadislerin yazılmasını beyan eden hadislerin ehl-i rey, yazılmamasını beyan eden hadislerin ehl-i hadis tarafından uydurulduğunu söylemiştir.