DENİZANASI VE DENİZ KESTANESİNİN ÇEVREYE ETKİLERİ
DENİZANASI NEDİR ? Denizanaları veya diğer adıyla Medüzler, Scyphozoa ve Cubozoa sınıflarında bulunan beyni ve kalbi olmayan kemiksiz sıra dışı bir deniz canlısıdır. Medüzler, yassılaşmış ve yüzmeye uyum yapmış polipler olarak tanımlanabilirler. Vücut şekli çoğunlukla yayvan ya da kubbeli bir şemsiye şeklindedir. Poliplerden daha karmaşık yapılı canlılardır. Yüzme organı olarak bir şemsiye gelişmiştir. Bu organ sayesinde hayvan ileriye doğru hareketeder. Medüzlerin beyinleri yoktur. Bunun yerine sinir sistemleri ışığa ve kokuya duyarlı şekilde yaratılmıştır. Küçük balıklarla ve diğer küçük deniz canlılarıyla beslenirler. Vücutları hidrodinamik olmadığı için yavaş yüzerler ve avlarını yakalamalarına yardımcı olacak şekilde bir dalgalanma yaratırlar.
İLGİNÇ ÖZELLİKLERİ ? Denizanalarının en büyükleri kutuplarda yaşar çapları diğer denizanaları ile aynı olsa bile ip gibi olan sarkıtlarının 9-10 metreye kadar olduğu bilinmektedir. Denizanalarının yaklaşık olarak %80-90 civarı sudur. Denizanalarında bir kalpte bulunmamaktadır. Denizanalarının beyni yoktur. Uygun koşullar bulunduğu müddetçe ölümsüz denebilecek kadar çok yaşarlar. Kendilerini şemsiye gibi vücutlarını açıp kapatarak hareket ederler. Vücutlarında kendilerini korumak için zehir bulunur, ekvator bölgesinde bulunan bazı türlerinin öldürücü etkisi vardır
ÜREME ŞEKLİ Denizanası ve amip gibi canlılar normal yol ile değil de tomurcuklanarak ürerler Tomurcuklanarak Üreme : Ana canlının bir bölümünde hücre bölünmesi ile tomurcuk şeklinde bir çıkıntının oluşması ve bu çıkıntının olgunlaşarak yeni bir bireyi meydana getirmesine denilir. . Bu üreme şekli bira mayasında da görülür. Tomurcuklanma denizanası ve süngerlerde görülür.
Denizanasının asıl suçlusu kirlilik! Boğaz’da yapılan dalışlarda denizanasının ilk gelişim evrelerinden olan poliplerin, deniz kirliliği yüzünden iskele ve kıyı dolguları gibi insan yapımı malzemelerin üzerinde çoğaldığı belirlendi Deniz yüzeyinden okyanusların en derinlerine kadar her yerde yaşam alanı bulan denizanaları son yıllarda tüm kıyılarımızda belirgin olarak arttı. Küresel iklim değişikliği ve aşırı kirlenme nedeniyle çoğalan denizanaları planktonlarla beslenirken aynı besini paylaştığı pek çok balık türünün de azalmasına neden oluyor.
«HER ÇÖP DENGEYİ BOZUYOR» Deniz Biyolojisi Anabilim Dalı araştırma görevlisi Dr. Noyan Yılmaz, “Normalde denizanası polip kolonilerinin su altında tespiti oldukça zordur, ancak biz İstanbul Boğazı’nda birçok koloniyi ilk dalışlarımızda tespit ettik. Ne yazık ki bu kolonilerin tamamı insan yapısı malzemelerin üzerinde. Atılan bir araba lastiği, denize düşmüş metal bir plaka ve eski fiber tekne kalıntısı poliplerin tercihi olurken denizanası artışını sağlayacak uygun ortamı yaratmış. İstanbul’da kentsel dönüşüm gibi nedenlerden dolayı yapılan kıyı tahribatı poliplerin gelişimi için uygun habitatların çoğalmasını sağladı. Denize atılan her çöp doğanın dengesini bozuyor. Bu artışı iklim değişikliğine bağlamadan önce bu etkileşimleri düşünmeliyiz. İstanbul Boğazı’nın akıntı rejimini düşünüldüğünde Marmara Denizi’ndeki Aurelia türü denizanasının neden arttığını da görebiliriz” dedi.
İzmir Körfezi'nde denizanası istilası! İZMİR Körfezi’nde Pasaport Vapur İskelesi ile Konak arasında, ay denizanası istilası görüldü. İzmir Körfezi'nde denizanası istilası!
Denizlerimizin hemen hepsinde görülen bu deniz anasının aurelia aurita (ay denizanası) olduğu biliniyor. İnsan vücuduna temas etmesi halinde iğne batması hissi veriyor daha sonra ise kaşıntı yapıyor. Zehirli olduğu bilinen ay denizanası kalıcı ve ciddi bir hasara neden olmuyor. Kısa süre içinde zehrin etkisi geçiyor. Deniz suyunun yeniden soğumaya başlaması ile birlikte ise patlayarak körfezin dibine gömülüyor." Balık çeşitliliğinin ve miktarının azalmasının da deniz analarının kontrolsüzce yayılmasına sebep olduğu belirtildi.
ÖLÜ BİLE OLSA DOKUNMAYIN! Muğla ve Mersin bölgelerinde de görülen zehirli denizanasının hassas ve yumuşak ciltli olan insanlar üzerinde ciddi sorunlar yarattığına dikkat çeken Doç. Dr. Tahir Özcan, şunları söyledi: "Kıyılarda ölmüş dahi olsa kesinlikle temas edilmemeli. Temas edildiğinde dokunaçlarındaki kapsüller içinde bulunan yaklaşık 1-5 milyarın arasındaki burgulu iğne şeklindeki zehirli hücreler (nematosist) aktif hale geçerler. Deriye temas ettiğinde bu kapsüller patlar, zehrin etkisiyle yanma ve kaşınma hissi başlar. Ne olursa olsun zehrin vücuda daha fazla yayılmaması için kesinlikle ovuşturmamalı veya kaşınmamalı. Ovuşturmayla ve kaşımayla vücuda vereceği zarar daha şiddetli olacaktır. Kesinlikle tatlı suyla temizlenmeye çalışılmamalı. Tuzlu suyla veya amonyakla temizlenmeli, daha sonra da sağlık kuruluşuna gidilmeli."
Echinoidea sınıfına bağlı dikenli deniz yaratıklarının ismidir. «DENİZ KESTANESİ « Echinoidea sınıfına bağlı dikenli deniz yaratıklarının ismidir. Dikenlerle kaplı küre şeklinde bir kabukları vardır. Kabuğun büyüklüğü yetişkinlerde genellikle 3–10 cm'dir. Deniz kestaneleri genellikle mat renklerdedirler, sıklıkla karşılaşılan renklere yeşil , zeytin yeşili, kahverengi, mor ve siyah dahildir.
ayakları sayesinde rahatlıkla hareket edebilir. İlk bakışta bir denizkestanesi ya cansız bir nesne ya da hareket edemeyen bir canlı olarak gözükür. Bazen görülebilir tek canlılık işareti dikenlerdir. Çoğu deniz kestanesinde, hafif bir dokunuş dikenlerde görülebilir bir tepkiye neden olur; dikenler dokunuşun yönüne doğru yönelirler. Deniz kestanelerinin görünüşte gözleri veya bacakları yoktur. Fakat yüzeylerde, dikenleri ile birlikte çalışan yapışkan tüp ayakları sayesinde rahatlıkla hareket edebilir. Bazı türlerde uzun ve keskin olan dikenler, denizkestanelerini yırtıcılardan korurlar. Denizkestanelerin başlıca besini alglerdir. Dikenler üstüne basan bir insanda acı veren bir yara oluşturabilir, fakat ciddi anlamda tehlikeli değillerdir
ÜREME ŞEKLİ Deniz kestanelerinin üremeleri çok ilginç bir andır. Yanya'na geldiklerinde dişi, yumurtalarını akıntıya bırakırken aynı anda erkek de spermlerini bırakır. Bu hücrelerin sayısı milyonlarcamdır. Yumurta bulutları sperm bulutlarıyla karışır. Karşılaşacakları zorluklar ve tehlikeler düşünüldüğünde, bu kadar çok sayıda hücrenin bırakılmasının amacı da ortaya çıkar.
Dişiden gelen genler erkekten gelen genlerle birleşir Dişiden gelen genler erkekten gelen genlerle birleşir. Bu hücrelerdeki genlerin sayısı özellikle yarıya indirilmiştir. Böylece erkek ve dişiden gelen genler bir araya geldiğinde sağlıklı bir kestane hücresi oluşturulur. Dişi ve erkek hücreler birleştiğinde, hücreler hemen bölünerek çoğalmaya ve özellesmeye başlarlar. Bölünen ve özelleşen hücreler bir süre sonra larva haline gelir. Deniz kestanesinin dikensi uzantıları, tüp ayakları, sindirim sistemi ve birbirinden farklı dokuları, larva safhasında gelişmeye devam eder.
Deniz kestanesi Marmara’yı istila etti Marmara Denizi’nin tabanını kimyasal atıkla beslenen bir tür deniz kestanesinin istila ettiği saptandı. Deniz kestanesi Marmara’yı istila etti
Bir zamanlar 250 tür canlının yaşam alanı olan Marmara Denizi’ndeki tükeniş araştırmacıların Yassıada ve Sivriada açıklarında yaptığı projeyle birkez daha görüldü. Marmara Environmental Monitoring Project (MAREM) kapsamında Marmara’da algarna ağı ile dip taraması yapan araştırmacılar 80 metre derinlikten 20 dakika içinde 4 ton deniz kestanesi çıkardı. Deniz kestanesinin istila ettiği derinliklerden çıkartılan ağda sadece 7 canlı türü saptanırken, karides, mırlan balığı, mazak, yengeç, dil balığı, deniz yıldızı ve küçük mezgit dışında ağdan hiçbir canlı türünün çıkmaması kirliliğin ürkütücü boyutunu birkez daha gözler önüne serdi.
Atıkla besleniyor Spantagus Purpureus adlı kahverengi ve küçük deniz kestanesinin denize bırakılan sanayi ve evsel atıklardaki ağır metallerle beslendiği, fazla büyümeden öldükten sonra, yerine hemen yenisinin geldiği belirlendi. Araştırmacılar kimyasal atıklarla beslenen deniz kestanesinin diğer canlılara yaşam alanı bırakmadığını belirtti. Marmara Üniversitesi Çevre Sorunları Uygulama ve Araştırma Merkezi’nden Doç. Dr. Bahattin Yalçın, “Yumruk büyüklüğünde olması gereken deniz kestanesi tırnak kadar olurken, aldığı ağır metallerle hemen ölüyor. Yerine yenisi geliyor. Denize bırakılan kimyasal atıklar kadar evde kullandığımız deterjan ve sabun da Marmara’yı kirletiyor. 17 milyonluk İstanbul’un tüm kanalizasyon sistemi Marmara’ya bırakıldığı için deniz artık bu yükü kaldıramıyor. Arıtma sistemlerinin yetersiz olduğunu görüyoruz. Kirlenme denizdeki azot ve fosforu arttırırken, ağır metalle beslenen deniz kestanesi bile buna dayanamayarak kısa sürede ölüyor. Deniz kestanesinin istila ettiği deniz tabanında başka bir canlı da yaşam alanı bulamıyor” dedi.
DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜRLER Hazırlayan: Ömer SOYARSLAN 14180458