DOÇ. DR. MÜDRİYE YILDIZ BIÇAKÇI

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
AHLÂK GELİŞİM KURAMLARI
Advertisements

II.BÖLÜM GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR
ÖZGÜVEN NE DEMEKTİR? Kendine güvenmenin ne anlama geldiği konusunda birçok yanlış görüş vardır ve bunlar özgüven kazanmada insanın önünde engel oluştururlar.Kendi.
Suç kötü doğru yanlış yasak Bölüm 6 Ahlak Gelişimi.
ANA BABA VE ERGENLİK.
KİMLİK GELİŞİMİ VE KENDİNİ KABUL
OKUL ÖNCESİ EĞİTİMİN ÖNEMİ
ÇOCUKLARDA GELİŞİM VE ANA-BABA YAKLAŞIMLARI
DÖNEMLERE GÖRE GELİŞİM GÖREVLERİ
AHLAK GELİŞİMİ.
BUGÜN Freud ve Erikson’un karşılaştırılması
AHLAK GELİŞİMİNE İLİŞKİN GÖRÜŞLER
AHLAK GELİŞİMİ.
PSİKOLOJİK DANIŞMA KURAMLARI
PSİKOSEKSÜEL GELİŞİMİ
Öğr.Gör.Dr. Diğdem Müge Siyez
IX.BÖLÜM YAŞAM TARZI.
Hazırlayan Psk.Dan.Nazan MUTLU Uzm.Psk.Dan. Sinem TARHAN
Çocuğun Eğitiminde Disiplin ve Sınırlar
Ahlak Gelişimi.
Ahlak Gelişimi.
ERGENLİK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ VE SORUNLARI
EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ
7-19 YAŞ AİLE EĞİTİMİ PROGRAMI
Psikososyal Gelişim Erik Erikson, Freud’un kuramını ergenlikten sonra yaşlılığa kadar genişleterek sekiz psikososyal gelişim dönemini tanımlamıştır. Gelişimde.
BÖLÜM 5 CİNSİYET. BÖLÜM 5 CİNSİYET CİNSİYET Cinsiyet Üzerindeki Biyolojik, Sosyal ve Bilişsel Etkiler Cinsiyet Kalıp Yargıları, Benzerlikler ve Farklılıklar.
KİŞİLİK,SOSYAL, DUYGUSAL VE AHLAKSAL DEĞİŞİM
BÖLÜM 10 ERKEN ÇOCUKLUKTA DUYGUSAL ve SOSYAL GELİŞİM.
BİREYİN GELİŞMESİ Yrd. Doç. Dr. İhsan SARI
(Piaget, Kolberg ve Gilligan)
BÖLÜM 7 AHLAKİ GELİŞİM, DEĞERLER ve DİN. BÖLÜM 7 AHLAKİ GELİŞİM, DEĞERLER ve DİN.
BÖLÜM 5 Birey, Toplum ve Başkaları: Sosyal Beceriler.
ARKADAŞ İLİŞKİLERİ.
TÖREL- AHLAK GELİŞİMİ AHLAK; Bir toplumda bireylerin tümü için geçerli ve uyulması gereken davranışlar, kurallar bütünlüğüdür. AHLAKLI OLMA; Toplumun gelenek,
Öğrenciyi Tanıma Yrd. Doç. Dr. İhsan Sarı.
BÖLÜM 6 Kültür, Çeşitlilik ve Değerler. BÖLÜM 6 Kültür, Çeşitlilik ve Değerler.
GELİŞİM PSİKOLOJİSİ
AHLAK GELİŞİMİ Öğr. Gör. İdris KARA.
Ahlak gelişimi Barış Uzun b Burak Aktaş b
ERGENLİK DÖNEMİ YAŞ BİLİŞSEL GELİŞİM * * Soyut işlemler dönemidir. * Tartışmaları sever, düşüncelerini ifade etmek isterler. * Mantık üzerinde.
BİLİŞSEL GELİŞİM: İYİ SEYİRLER .
ERGENLİK.
OKUL ÖNCESİ DÖNEMDE GELİŞİM
AHLAK : Bir toplumun belli bir dönem de bireysel ve sosyal davlanışlarını düzenleyen kuralların bütünüdür. AHLAK GELİŞİMİ: Toplumun tüm değerlerine kayıtsız.
OYUN KURAMLARI Doç. Dr. Ender DURUALP.
HAZIRLAYANLAR ESMANUR ÖZDEMİR EDA AKKUŞ NURSEMA YALÇIN
Erken Çocukluk Dönemi Fen ve Matematik Eğitimine Kuramsal Bakış
ANA BABA VE ERGENLİK.
İNSAN VE PSİKOLOJİ. Psikoloji Psikoloji “insan ve hayvan davranışlarını inceleyen bilim dalı”dır (Morris, 2002). Psikoloji üç alanda bireylere fayda sağlamaktadır.
IX.BÖLÜM YAŞAM TARZI.
GENÇLİK DÖNEMİ ÖZELLİKLERİ
YAŞ ÖĞRENCİLERİNİN GELİŞİM ÖZELLİKLERİ
TOPLUMSAL CİNSİYET ROLLERİ. TOPLUMSAL CİNSİYET-1 Toplumsal cinsiyet, bireyin belirli bir cinsten olduğuna ilişkin bilgiye, bu bilgi dahilinde olmak üzere.
KİŞİLİK GELİŞİMİ. KİŞİLİK Kişilik, bireyi diğer bireylerden ayırt eden, tutarlı olarak sergilenen, bireye özgü özellikler bütünüdür. Kişilik= Huy + Karakter.
Din,Ahlak, Değer İlişkisi Ve Eğitimi
II.BÖLÜM GELİŞİM İLE İLGİLİ TEMEL KAVRAMLAR. Kazanımlar Bu üniteyi tamamladığınızda aşağıdaki hedeflere ulaşmanız beklenmektedir: Gelişimle ilişkili olan.
KİŞİLİK GELİŞİMİ PSİKOANALİTİK KURAM.
ETKİLİ İLETİŞİM VE TOPLUMSAL CİNSİYET
OKUL DÖNEMİNDE GELİŞİM 6-11 YAŞ
Ahlak Gelişimi Lawrence Kohlberg Carol Gilligan
AHLAK GELİŞİMİ L. KOHBERG.
Sağlık Bilimleri Fakültesi
AİLEDE İLETİŞİM.
Ahlak Gelişimi J. Piaget
EĞİTİMİN PSİKOLOJİK TEMELLERİ Öğr. Gör. Osman ALBAYRAK RİZE.
Ahlak Gelişimi - Kohlberg
ERKEN ÇOCUKLUK DÖNEMİ (3-6)
AHLAK GELİŞİMİ Öğr. Gör. İdris KARA.
Sunum transkripti:

DOÇ. DR. MÜDRİYE YILDIZ BIÇAKÇI ÇOCUK GELİŞİMİ VE PSİKOLOJİSİ DERSİ Gelişim Kuramları Cinsel Gelişim Ahlak Gelişimi DOÇ. DR. MÜDRİYE YILDIZ BIÇAKÇI

CİNSEL GELİŞİM

CİNSİYET (erkek ve dişi olarak ayrım) TOPLUMSAL CİNSİYET(Doğuştan getirilen biyolojik özelliklere bağlantılı olarak toplum tarafından yüklenen roller, beklentiler vb.) CİNSELLİK (insanın erilliğini ve dişiliğini gösteren kalıtsal ve öğrenilmiş davranışlardır)

kişinin kendi cinsi ile ilgili üreme organlarının büyüyüp gelişmesi ve Cinsel gelişim; kişinin kendi cinsi ile ilgili üreme organlarının büyüyüp gelişmesi ve bundan doğan sorunlarla ilgili davranış değişikliklerini kapsar Cinsel gelişim bireyin, Cinsel büyümesi Cinsel büyümesine karşı sağlıklı tutum takınması Cinsel sorunlarını yenebilmesi ve olumsuz cinsel dürtülerini denetim altına alabilmesinde bilgili ve becerikli olmasıdır

CİNSEL GELİŞİM Bireyin cinsel büyümesi, cinsel büyümesine karşı sağlıklı tutum takınması, cinsel sorunlarını yenebilmesi ve olumsuz cinsel dürtülerini denetim altına alabilmesinde bilgili ve becerikli olmasıdır.

CİNSEL OLGUNLUK Üreme sisteminin ve organlarının üreme düzeyine ulaşması, bireyin cinsel ilişki ve ilgilerinde, toplumsal ve ahlaki kurallara uygun biçimde davranabilmesidir.

CİNSEL EĞİTİM Bireyin üremeyle ilgili konu ve sorunlarında, cinsel iç dürtü ve güdülerini denetleyebilmesinde, cinsel konularda başkaları ile kuracağı ilişkilerde ve cinsel ilgilerinde gerekli davranışları kazandırmak için yapılan eğitimdir.

Cinsel gelişim dönemleri Cinsel eğitimin verilmesi

Cinsel gelişim dönemlerini sağlıklı bir şekilde geçirmek önemlidir. Cinsel gelişim dönemlere ayrılarak incelemektedir. Her dönemde bir kritik gelişim söz konusudur. Cinsel gelişim dönemlerini sağlıklı bir şekilde geçirmek önemlidir.

PSİKOANALİTİK (PSİKOSEKSUEL) FREUD’UN PSİKOANALİTİK (PSİKOSEKSUEL) GELİŞİM KURAMI

FREUD LİBİDO: Cinsel Enerji EROJEN BÖLGELER: Elle dokunulduğunda hoşlanım veren duyarlı deri ve mukoza kısımlarıdır.

Oral Dönem (0-1 Yaş) Yeni doğanın temel haz kaynağı emmedir ve eline geçirdiği bütün objeleri ağzına götürme eğilimindedir. Zamanının büyük bir çoğunluğunu emerek, ısırarak, çiğneyerek, dişleyerek, ses oyunları yaparak geçirir.

Memeden erken kesilmesi Oral Dönem (0-1 Yaş) Kişi kaygılı ve güvensiz olduğunda bu döneme geri döner. (oral bağımlılık) Tırnak Yeme Memeden erken kesilmesi Uzun süre emzirme

Anal Dönem (1-3 yaş) Bu dönemde anal bölge haz merkezi durumundadır. Çocukların idrar ve dışkı çıkarma ile ilgili oldukları bu dönemde, kendilerini ve çevrelerini kontrol etmeyi öğrenirler.

Anal Dönem (1-3 yaş) Anal Tutucu Karakter (İnatçı, cimri, hayata belli kalıplarla yaklaşan,kendi doğruları dışında doğruları kabul etmeyen) Anal Atıcı Karakter (saldırgan, dağınık,kendine önem vermeyen)

Fallik Dönem (4-6 Yaş) Bu dönemde, çocukların ilgisi cinsel organlara yönelmiştir, Çocuklar yetişkinleri model alarak cinsiyet rollerini kazanmaya başlarlar, Kız çocuk babasına ilgi duyar ve annesini kıskanır, Erkek çocuk da annesine hayrandır,

Fallik Dönem (4-6 Yaş) Elektra kompleksi Oedipus Kompleksi Özdeşleşme Cinsel kimlik Mastürbasyon

Kendi cinsinden ebeveynle özdeşim kuran çocuk toplum rollerini, sosyal değerleri, kuralları öğrenmeye başlar, Bu dönemde, çocuklar cinsel konulara karşı ilgilidirler; bu ilgi üç yaş civarında başlar, beş-altı yaşlarına kadar güçlü bir meraka dönüşür, Bu dönemde, çocukların ara sıra, üreme organlarıyla oynadıkları ve bundan haz aldıkları dikkati çeker.

3-6 yaşlar arasında çocuklar kız ve erkek olduklarının farkındadırlar 3-6 yaşlar arasında çocuklar kız ve erkek olduklarının farkındadırlar. 3-6 yaşlar arasında çocuklar çok soru sorarlar.

Latent (Gizil) Dönem (6-12 Yaş) Bu dönemde, çocuğun cinsel dürtüsü gizildir, çocuk cinsiyetle ilgili konulardan hoşlanmaz. Daha çok oyunla ilgilenir. Çocuklar sevgi gösterilerini arkadaşlarına yöneltirler. Bu dönem boyunca çocuklar aynı cinsiyetten arkadaşlarla oynama eğilimindedirler .

Genital Dönem (12-18 Yaş) Bu dönemde cinsel organlarda ve hormonlarda bazı değişiklikler olmaktadır. Cinsel organlar tekrar haz bölgesi haline gelir. Bu dönemde, kişilik çocuk kişiliğinden yetişkin kişiliğine dönüşür. Fırtınalı bir dönemdir.

olumlu bir kişilik kavramı geliştirmesi olarak cinsel eğitim bireyin fiziksel, duygusal ve cinsel gelişimini anlaması = Cinsel eğitim olumlu bir kişilik kavramı geliştirmesi olarak ifade edilmektedir Oldukça önemli olan bu konuda anne-babalar ve eğitimciler tarafından yapılabilecek bir hatanın gelecekte davranış bozukluklarına yol açabileceği gerçeği unutulmamalıdır.

Eğer çocuğa anne-babası ya da yakınındaki diğer yetişkinler tarafından cinsel eğitim verilmezse, çocuk daha büyük bir ilgi ve merakla kendi başına başka kaynaklardan öğrenme yolunu seçecektir. Böylece de, zararlı, karışık, çelişkili bilgiler edinmeye başlayacaktır.

Cinsel ilgi çocukların doğasında vardır. Bu aşamada, anne-babanın ve öğretmenlerin tutum ve davranışları çok önemlidir. Çocuklarda cinselliğe ilgi iki buçuk-üç yaşlarında ortaya çıkmaya başlar. Çocuk bu dönemde her şeyi merak ettiği gibi cinsellikle ilgili bir çok şeyi de merak eder. Çocukların sorduğu “yağmur nasıl oluşuyor?” sorusu ile “bebek nereden geliyor?” sorusu arasında bir fark yoktur. Her ikisi de bilgi edinmek amacıyla sorulmuş sorulardır.

Çocuk cinsellikle ilgili ilk bilgilerini evinde ve anne babasından almalıdır.

İlk Cinsel Bilgiler Ne Zaman Verilmeli? Çocuklara cinsellik konusunda bilgiler gereksinim duydukça ve yeri geldikçe adım adım verilmelidir. İstek geldiği ve gereksinim duyulduğu zaman bilgi vermek en uygunudur Çocuğa istediği anda basit, kısa, gerçek, endişesiz cevap verilmelidir. Çocuklar bu cevapları unutabilirler, ama tekrar etmek gereksizdir. Çocukların yaşlara göre gereksinim duyduğu cinsel bilgiler değişir. Çocuklar vücut, cinsel ilişki, duygular ve üreme gibi konulara karşı sürekli bir ilgi ve merak duyarlar. Bu nedenle, cinsel eğitim kısa bir bilgi aktarımından çok doğumdan itibaren başlayan, uzun süreli bir süreç olarak görülmelidir.

Cinsel eğitim doğumla birlikte başlar ve yaşam boyu devam eder.

Çocuklara cinsel eğitimi kim ya da kimler vermelidir ?

Çocukların sorularını her iki ebeveyn birlikte cevaplayabilir. İdeal olanı, ailede ve okulda verilen eğitimin birbirini tamamlamasıdır. Çocukların sorularını her iki ebeveyn birlikte cevaplayabilir. Önemli olan anne-babaların onlara güven vermeleri, gerekli olan açıklamalardan kaçınmamalarıdır.

Çocukların sorularına sordukları kadar cevap verilmelidir.

Anne-babalara, Çocukların Sıklıkla Sordukları Sorular Ve Bu Sorularına Verilebilecek Cevaplar “Benim de bebeklerim olacak mı?” Elbette, büyüdüğünde seninde bebeklerin olacak. “Neden erkekler bebek doğuramaz?” Erkeklerin vücudunda bebeklerin büyüyebileceği özel bir oda yoktur. Bebeğin çıkmasına izin verecek küçük geçit (vajina) de olmadığı için erkekler bebek doğuramaz. “Anne okulda kız arkadaşımı öptüm, bana çok kızdı. Ben kötü bir şey yapmadım değil mi? Kızlar bundan hoşlanmıyor olabilir. Bu nedenle de yaptığın şey doğru değil. “Ben nasıl doğdum, dünyaya nasıl geldim? Annenin bacakları arasındaki bir aralıktan doğdun (anne normal doğum yapmışsa) Yeterince büyüdüğünde doktorlar ve sağlık çalışanlarının yardımı ile küçük bir işlemle anne karnındaki yerinden dışarı alındın (anne sezeryan doğum yaptı ise)

Cinsel eğitim verirken dikkat edilmesi gereken faktörler Cinsel eğitim büyüme ve gelişim sürecince aşama aşama verilmelidir. Bir anda çocuğa her şeyi öğretmek mümkün değildir. Çocukla konuşan birey ses tonunu iyi ayarlamalı, doğal bir ses tonuyla ve her zamanki konuşma hızı ile konuşmalıdır. Konuşurken sessiz ve rahat bir ortam seçilirse çocuk dikkatini vererek dinleyebilir. Çocuklarla cinsel konularda konuşulurken kurulacak göz kontağı önemlidir. Eğer çocuk küçük yaşta ise aynı seviyede olmak için diz çökerek ya da çocuğu yüksek bir yere oturtarak aynı seviye gelinmelidir . Çocuklarda cinsel konularda konuşurken yetişkinin yüz ifadesi çok önemlidir. Yetişkinlerin şaşırmış, rahatsız olmuş bir ifadeyle konuşması çocuklara cinsel konularda rahat konuşulamayacağı mesajını verir.

Abartılı el-kol hareketleri yapmaktan heyecanlı konuşmaktan kaçınılmalıdır. Cinsel konulardaki sorulara yalın ve doğru cevaplar verilmelidir. Çocuğun kendi kendine cinsel doygunluk elde etmesi (mastürbasyon) konusunda çocuk üzerinde baskı uygulanmamalı, çocuğun dikkati başka yöne çekilmelidir. Çocuğun güvenine ihanet edilmemelidir. Eğer çocuk, ebeveyninin gülerek büyükanneye “geçenlerde ne sordu biliyor musun” dediğini duyarsa incinir ve tekrar güven duyması zaman alabilir. Müdahale edilmemeli ve sabırlı olunmalıdır. Çocuk bir şey anlatırken sözü kesilmemeli, söyleyeceklerini çabucak söylemesi istenmemelidir. Eğer ebeveynin acelesi varsa “seninle sohbet etmeyi istiyorum, ancak şu anda kardeşini doktora götürmek zorundayım. Sohbetimizi gelince sürdürsek olur mu?” denilebilir. Böyle bir durumda da mutlaka verilen söz tutulmalıdır .

Yüreklendirici olunmalıdır; “Önemli bir soru, bunu bana sorduğuna sevindim” denilebilir. Çocuk aşağılanmamalıdır; “Bunu bilmiyor musun? Nasıl olur?” Bu tür ifadeler çocuğu incitir. Çocuğun kullandığı dil istenmeyen şekilde ise ona kızılmamalıdır. Çocuk işittiği ama niteliğini bilmediği sözcükler kullanabilir. Önce çocuğun sorusu cevaplanmalı sonra dille ilgili konuşulmalıdır. Çocuk uygunsuz bir zamanda soru sorabilir, bu konuyu daha sonra konuşmaktan hoşnut olunacağının söylenmesi ve sözün yerine getirilmesi önemlidir. Çocuk cinsellikle ilgili bir şey sorduğunda, “senin yaşındayken ben de anneme sormuştum”, “sizin sınıftaki bir çok arkadaşında böyle düşünüyor sanırım” gibi ifadelerle başlamak yararlı olacaktır. Anne-babaların yalnızca kendi tecrübeleri ile yetinmeyip gerçeği ayrıntıları ile öğrenmeleri gerekmektedir. Bu konuya yönelik seminerlere katılmak, kitaplar okumak oldukça önemlidir.

TEŞEKKÜRLER

AHLAK GELİŞİMİ

Ahlak gelişimi, kişilik gelişiminin en önemli öğelerinden biri olup, bireyin toplumsallaşma süreci içinde davranışlarına yön verir ve neyin iyi, neyin kötü olduğu, yapılması hoş karşılanabilen ya da hiçbir şekilde kabul edilmeyen davranışlar konusunda bir bilinç geliştirmesi sürecidir. Ahlak gelişimi, kişinin toplumsal değer yargılarını edinerek içinde bulunduğu çevreye uyumunu; bununla birlikte kendi ilke ve değer yargılarını oluşturmasını amaçlar.

Ahlak gelişimi çok erken yaşlarda, çocuğun yakın çevresindeki ilk ilişkileri sonucu başlar ve özellikle üçüncü yaştan itibaren dil kullanımıyla pekişir. Çevreden gelen tepkilerle belirlenen davranışlara ilişkin ilk izlenimler ve bilgiler giderek ahlaki davranışlara ve ahlak kurallarına temel olur. Çocuğun okul öncesi dönemde içinde yetiştiği, kendisine model oluşturan yakın çevresindeki kişilerin tutum ve davranışları ahlak gelişimi açısından büyük önem taşımaktadır. Daha sonraki yaşlarda da ahlak gelişimi devam eder.

Bu nedenlerden dolayı toplumun mutluluğu, toplumda adalet ve eşitliğin sağlanması toplumun her kesiminde ahlak kuralları ve ahlak eğitiminin standartlaştırılmış şekilde kazandırılması gerekir. Ayrıca toplumsallaşma ve kişilik gelişiminde ahlaki yargıların nasıl geliştiğini bilmek, eğitimciler, ebeveynler ve çocuklar arasındaki ilişkileri destekleyecek etkin yöntemlere ağırlık vermek açısından önemlidir. Çocukların ve gençlerin ahlak eğitimlerinden birinci derecede sorumlu olan anne babalar ile öğretmenler, onların ahlak gelişimlerine en doğru ve yeterli katkıyı sağlamak adına ahlak gelişimi kuramlarından faydalanmalıdırlar

Ahlak (ethics, morals), çok genel anlamıyla, belirli bir toplumun üyeleri için öncelikli anlam taşıyan değerler, kurallar ve davranışlar olarak tanımlanabilir. Bir toplumda, bireyleri birbirlerine bağlayan, o toplumun değerleridir. Toplumsal değerler, bireylerin ahlaki yargılarında da etkili olmaktadır. Ahlak, toplum üyelerinin davranışlarının hangilerinin iyi hangilerinin kötü olduğunu gösterir ve toplumdaki bireyleri bu davranışlara uymak zorunda bırakır. Bireyler de bu doğrultuda davranışlarını düzenlerler. Ancak bir dönem sonra, bu kurallar ya da değerler dizgesi sorgulanmaya başlanır. Bu sorgulama, ahlak kurallarının anlamını, iyi ile kötünün neler olduğunu, ahlakın amacını, uymanın veya yükümlülüğün kökenlerini araştırma biçimine dönüşür ve düşünce haline gelir. İşte bu düşünce ahlak kavramının ikinci anlamını teşkil eder. Ahlak felsefesi anlamındaki bu ahlak (ethigue), kurallar üzerinde felsefi bir düşünmedir, eylem ilkeleri ve değerler temeli üzerinde eleştirel düşünceler bütünüdür

Töre, bir toplulukta benimsenmiş, yerleşmiş davranış ve yaşama biçimlerinin, ahlak, inanç, gelenek ve göreneklerinin tümüdür. Törel davranış (moral behaviour) ise toplumun töresine uygun davranıştır. Başka bir deyişle toplumun ahlak, inanç, gelenek ve göreneklerine uygun davranıştır. Örneğin, evlenme töreni toplumsal ilkelere ve kurallara uygun olarak yapılırken, aynı zamanda töreye uygun, başka bir deyişle ahlaka, inançlara, geleneklere ve göreneklere de uygun olması istenir. Toplumsal davranışın değeri, özelliği, töreye uygun olması orantısında yükselir. Çocuklar, törel davranışlara doğuştan sahip değildirler. Daha çok öğrenerek, yaşayarak, uygulayarak benimserler. Çocuğun ileride nasıl bir birey olacağı doğumdan sonraki yaşantılarıyla ilgilidir. Çocuğun daha sonraki yaşamındaki olumlu ya da olumsuz etkiler, törel davranışlarının değişmesine yol açar.

Erdemler denilen en yüce ahlak ilkeleri ise evrenseldir, değişmezler Erdemler denilen en yüce ahlak ilkeleri ise evrenseldir, değişmezler. Yani ırk, din ve ülke sınırı tanımazlar. Doğruluk, büyüklere saygı, sevgi, küçüklere, yaşlılara, hastalara, güçsüzlere yardım etme, hak gözetme ve emeğe saygı gibi erdemler evrenseldir. Ahlak gelişiminin en üst evresi de bireyin toplum içerisinde bağımsız olarak doğru karar verebilmesi, evrensel ahlak ilkeleri doğrultusunda kendi doğrularını ve ilkelerini geliştirmesidir.

Törel Olgunluk; toplumun ahlak ilke ve kurallarına, inançlarına, gelenek ve göreneklerine uygun davranmak; bencillikten ve öykünmecilikten uzak bir biçimde davranışların iyilik ya da kötülüğünü, haklılık ya da haksızlığını, doğruluk ya da yanlışlığını içsel olarak yargılamak; kendisi kadar başkalarının da yararını, iyiliğini düşünmek; ussal ve özgeci davranmaktır.

Bencillik (egoism); başkalarını umursamadan bireyin bütün eylem ve işlerinin kendi yararına, çıkarına yönelik olması, bu tutumu temel güdüsü haline getirmesidir. Temel gelişimde bencil davranışlar aşamasında olan insan, sadece kendi çıkarlarını düşünür. Bireyde bencil davranışlar en çok üç-altı yaşlarda görülür. Daha önceki yaşlar, töre dışı davranışlar dönemidir ve ilk üç yılı kapsar. Bu dönemde çocuk, iyilik ve kötülük düşüncesine sahip değildir. Örneğin, bu dönemde çocuk yalancılığın ve hırsızlığın kötü bir şey olduğunu bilmez. Yalanlar, hayal dünyasının zenginliği, hırsızlık ise henüz mülkiyet kavramı gelişmemesi nedeniyle görülür.

Öykünme (imitation), taklit etme, bireyin başkalarının davranışlarını kendine model alarak benimsemesi ve tekrar etmesidir. Her insanın bilerek veya bilmeyerek etrafındaki insanlardan ve olaylardan etkilenmesi ve hoşuna giden davranışları kendine mal ederek tekrarlaması mümkündür. Ahlak gelişiminin öykünmecilik aşamasında olan birey, ne yapması gerektiğini kendi içinde değerlendirmeden, kendine kolay geldiği ya da kınanmaktan korktuğu için başkalarının yaptığını yaparak rahat eder. Bu durum toplumsal öğrenme kuramıyla da açıklanabilir.

Vicdan (conscience), birey davranışları hakkında bir yargıda bulunmaya yönelten, kendi ahlak değerlerini dolaysız ve kendiliğinden yargılayan, iç denetim mekanizmasıdır. Bu mekanizma ile birey, davranışları konusunda bir karara varır. Birey bu karara göre kendisini ödüllendirir ya da cezalandırır. İç denetim, bireyin davranışlarını kendi kendine denetleyebilmesidir. Bunun tersi olan dış denetime bağımlılık ise, bireyin eylemlerinin kendisi tarafından değil, dışarıdan denetlenmesidir. Vicdan, genelde sanıldığı gibi değişmez değildir. Vicdanın da gelişme ve olgunlaşma dereceleri vardır. Vicdanlılık; duygusal ve ussal (mantıksal) vicdan olmak üzere iki aşamalıdır.

Duygusal vicdanlılık aşamasında, insan davranışlarını duygusal inançlarıyla yargılar. Bu aşama on yaşından ergenliğe kadar sürer. Zihinsel yetenekler tam anlamıyla gelişmediği için çocuk duygularının etkisindedir. Çocuklarda vicdan, yani iyi ile kötünün ayırımı, başlangıçta, anne babaların veya onların yerini tutan kişilerin emir ve yasaklarından ibarettir. Kendi duygularının ya da akıllarının henüz bir katkısı yoktur. Bu dönemde çocuk, kendisinden yapması istenen davranış kurallarını öğrenir ve bunlara sıkıca bağlanır. Bilimsel tutuma sahip olmayan birçok yetişkin de bu basamakta kalır. Bu yetişkinler nabza göre şerbet vermekten hoşlanan, her davranışlarında duygularının etkisi çok fazla olan bireylerdir. Çocuklara değişik etkinlikler yoluyla yavaş yavaş bilimsel düşünebilme gücü kazandırıldıkça, çocuk bu basamakta kalmaktan kurtulur.

Ussal vicdanlılık aşamasına geçen birey, davranışlarını ussal inançlarıyla yargılar. Birey, törel ilke ve kuralları mantığının süzgecinden geçirerek ve sorgulayarak uygular. Bu aşamada insan, törel ilke ve kuralların yerine, zamanına, duruma ve uygulanan bireye göre değiştirilip, geliştirilerek uygulanabileceğinin bilincine varır. Bu dönemde çocuklara iyi ile kötü, sorumluluk ile sorumsuzluk hakkında açık ve tam bilgiler verilip bunlar hakkında fikirler oluşturulmalıdır. Bununla birlikte onlarda, değerlerin gerçeğini sahtesinden ayırt etme, gerçek değere sevgi ve bağlılık duyma yetenekleri de geliştirilmelidir. Gözden kaçırılmaması gereken önemli bir nokta da, çocuklara verilen ödüllerde ve cezalarda aşırılığa gidilmemesidir. Aksi olursa, vicdanın sorgulamasına fırsat verilmemiş ve körleşmesine yol açılmış olur. Vicdan, ahlak eğitiminin en etkili araçlarındandır. İnsanı, herkesten uzak, hiçbir cezaya veya eleştiriye uğramayacağından emin olduğu durumlarda bile kötülük yapmaktan alıkoyabilir.

Özgecilik (altruism), karşılık beklemeden başkalarına iyilik yapmak, yardım etmek ve herhangi bir davranışı yaparken bunun başkalarına zarar verip vermeyeceğini, onları üzüp üzmeyeceğini düşünmektir. Özgecilik, ahlak gelişimin en son aşamasıdır. Özgeci birey, başkaları ile sürekli empati içindedir. Özgecilik duygusu, bireyin başkalarının iyiliği için çalıştığının belirtisi, sevginin bir parçasıdır. Bireylerin bencillikten kurtulması, törel duyguların geliştiğini gösterir. Çocuk bencillikten kurtuldukça “özgeci” olmaya başlar.

Çocuklarda özgecilik beş yaşından itibaren başlar Çocuklarda özgecilik beş yaşından itibaren başlar. Bu yaştaki, çocuk dünyada başkalarının varlığını, onların da kendisi gibi bir birey olduğunu kabul eder. Buna karşın çocukta yine de bencillik vardır. Çocuk ancak dokuz-on yaşlarına ulaştıktan sonra kendi kendini eleştirebilecek bir olgunluk düzeyine ulaşır. Bundan sonra özgecilik duygusu daha da gelişmeye başlar. Özgeci birey, törel davranışlarını katı kurallardan kurtararak kendini başkalarının yararına olan amaçlara yöneltir. Böylece birey, yaşamındaki engelleri ussal ve özgeci bir tutumla kaldırmaya çalışır.

AHLAKİ KURAMLAR Birinci öğreti: St.Augustine gibi teologlar tarafından ortaya konan ve bireyin doğuştan günahkar olduğunu, dolayısıyla yetişkin müdahalesinin ilk yıllarda başlaması gerektiğini savunan “ilk günah” öğretisidir. Bu öğretinin geliştirilmiş şekli, bugün Freud’un görüşlerinden oluşan Psikoanalitik Kuram tarafından temsil edilmektedir. John Locke’un başlattığı ikinci öğreti, “Tabula rasa”, çocuğun nötr olarak doğduğunu, fakat eğitim ve yaşantısının onu doğru ya da yanlış bir hayata götürdüğünü savunur. Dolayısıyla bu görüş de ilk günah öğretisi gibi yetişkinlerin müdahalesini gerekli görmektedir. Öğretinin bugünkü uzantısı öğrenme kuramı yaklaşımıdır. Jean Jaques Rousseau’ nun temsilcisi olduğu üçüncü öğreti, “Doğuştan saflık”, çocukların doğuştan saf ve temiz olduklarını, fakat yetişkinlerin müdahalesi sonucu ahlak dışı davranışları öğrendiklerini savunur. Bu nedenle çocuğu erken yaşlarda yetişkinlerin müdahalesinden uzak tutmak gerekir. Günümüz psikolojisindeki en önemli temsilcisi Jean Piaget’tir.

Psikanalitik Kurama Göre Ahlak Gelişimi Freud ahlak ve kişilik gelişimini duygusal- güdüsel bir süreç olarak ele almış ve ahlak gelişimini id, ego ve süperego ilişkilerindeki denge kavramına bağlamaktadır.

Psikanalitik Kurama Göre Ahlak Gelişimi İnsanın doğuştan sahip olduğu tüm güdülerin toplamı olan id, sürekli olarak isteklerine doyum arar. Ego, id’in hangi isteklerinin karşılanacağına ilişkin kararı verir. Süperego ise çocuğa anne babası tarafından aktarılan ve ödül ceza uygulamalarıyla pekiştirilen, geleneksel ve toplumsal değerlerin içsel temsilcisidir.

Psikanalitik Kurama Göre Ahlak Gelişimi Süperego, çocukluk devresinde, çocuğun büyükleri ile olan etkileşimi sonucu gelişir ve fallik dönemde güçlenir. Özellikle üç-beş yaşlar arasında görülen fallik dönem, ahlak gelişimi açısından önemlidir. Bu dönemde, çocuk, karşı cinsten olan anne-babaya karşı aşırı düşkünlük gösterir ve aynı cinsten olan ebeveyni kendine rakip olarak görür ve ona karşı olan bu olumsuz duygulardan dolayı kendini suçlu hisseder.

Eric Erikson’a Göre Ahlak Gelişimi Freud’un dar biyolojik gelişim çerçevesinin dışına çıkarak, sosyal etkinliklere de önem vermiştir. Erikson, ahlak gelişiminin yetişkinliğin ilk dönemlerine kadar sürdüğünü belirtmektedir. Erikson, kişilik ve ahlak gelişimini sekiz evrede incelemiştir. Erikson’a göre, süperego gelişimi, dört ile altı yaşları arasındaki “girişimciliğe karşı suçluluk” evresinde oluşmaktadır. Bu evrede, Freud’un Oedipus çatışmasının yerini karşılıklı düzenleme almıştır. Bu evrede çocuk, aşırı gelişen gizil güçlerini, anne-babanın onaylayacağı doğrultuya yöneltme zorunluluğu ile karşılaşır. Bu nedenle de kendisini aşırı bir titizlikle izler ve eleştirir. Erikson bu evredeki ana-baba etkisinin kalıcılığına değinerek çocuğun süperegosunun ana-babayı memnun etmek için, ilkel, acımasız ve uzlaşmaz olabildiğini söylemektedir.

Eric Erikson’a Göre Ahlak Gelişimi “Kimlik kazanmaya karşı rol karmaşası” evresi de, ahlaki gelişim açısından ağırlığı olan bir evredir. Ergenlik dönemine rastlayan bu evrede “kimlik karmaşası” yer alır. Erikson bu evredeki gencin kimliğini bulma sorununu, bir takım grup ve kliklere (ideolojik ve dinsel gruplara) katılarak ya da yıkıcı etkinliklerde (uyuşturucu, alkol vb.) bulunarak çözmeye çalıştığını ifade etmiştir. “Yakınlığa karşın yalnızlığın” çözümünün yer aldığı altıncı evrede ise genç yetişkin, toplumun gerçekleriyle uyuşarak görev, yarışma ve cinsel beraberliğe ahlaki bir yorum getirerek yetişkinlik dönemine ilerler .

DAVRANIŞÇI KURAMA Göre Ahlak Gelişimi Davranışçı yaklaşım davranışların, yaşantılar kendi yaşantılarımız tarafından belirlendiğini öne sürer. Davranışçılar, organizmanın, çevresindeki uyarıcılara yaptığı belli tepkilere ve bir davranış değiştirme süreci olarak öğrenme ilkelerine önem vermektedirler. Davranışçı bakış açısına göre, insanlar öğrendikleri davranışların toplamıdırlar. Davranışçılar ahlaki davranışların şartlı öğrenme yoluyla kazanılabileceğini savunmuşlardır. Davranışçı kuramlara göre ahlaki yargılar, bireyin dışındaki etkenlere bağlı olarak ortaya çıkmaktadır. Genelde onay gören ve pekiştirilen davranışlar “doğru”, hoş görülmeyen, cezalandırılan davranışlar ise “yanlış” olarak değerlendirilmektedir.

DAVRANIŞÇI KURAMA Göre Ahlak Gelişimi Örneğin, bir çocuk arkadaşı ile oyuncaklarını paylaştığında ödüllendiriliyorsa, bu davranışı “doğru” olarak değerlendirecek ve yapmaya devam edecektir. Davranışçılar model alarak öğrenmeye de önem vermişlerdir. Davranışçılar, birçok günlük davranışın model alma yolu ile kazanıldığını belirtirler. Bireyler, kişiler arası ilişkileri, yaşamdaki önemli kişilerin davranışlarını, tercihlerini taklit ederek kazanabilir.

Toplumsal Öğrenme Kuramına Göre Ahlak Gelişimi Ahlaki davranışları öğrenilen davranışlar bütünü içinde ele alan toplumsal öğrenme kuramcılarına göre, ahlak gelişimi, çocuğun sorumluluk sahibi yetişkin davranışlarını model alarak ve taklit ederek öğrenmesiyle ortaya çıkar.

BİLİŞSEL GELİŞİM KURAMLARINA GÖRE AHLAK GELİŞİMİ

Dewey’in ahlak gelişim kuramı John Dewey, ahlak gelişimine, bilişsel gelişim paralelinde eğilen ilk kuramcıdır. Dewey’e göre, davranışı etkileyen ve geliştiren, onu daha iyi duruma getiren her fikir “ahlaki fikir” içine girer. Zamanla karakterin bir yönü haline gelen “ahlaki fikirler” ahlaki yargının temel unsurudur. Dewey’ e göre ahlak gelişimi bireyin eğitimi ile yakından ilgilidir. Eğitimin bireyde değerler sisteminin gelişmesine yardımcı olacağını savunmuştur.

Dewey’in ahlak gelişim kuramı Ahlak ve gelenek öncesi dönem: Biyolojik ve sosyal dürtülerle güdülenen ahlaki davranışları içeren dönemdir. Geleneksel dönem: Bireyin, içinde bulunduğu grubun değerlerini benimsediği dönemdir. Özerk dönem: Bireyin davranışlarının, kendi akıl yürütmesi ve karar vermesi ile oluştuğu, bireyin içinde bulunduğu grubun standartlarını irdeleyerek benimsediği dönemdir.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Jean Piaget, insanların ahlak gelişimlerinin bilişsel gelişimlerine paralel olarak geliştiğini öne sürmektedir. Piaget, ahlaki akıl yürütmenin ilk çocuklukla ergenlik arasında anlamlı bir biçimde değiştiği, değişimlerin düzenli ve kestirilebilir olduğu, aşağı yukarı düşüncedeki gelişimsel değişimlerle aynı zamana rastladığını belirtmiştir.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Çocukların ahlaki gelişimlerinin olgunlaşma ve sosyal çevrelerinden etkilendiğini ve onların ahlaki gelişimlerini anlamak için kuralları nasıl yorumladıklarını öğrenmenin önemli olduğunu vurgulamıştır. Piaget, bunu çocukların oyunlarını gözlemleyerek incelemiştir. Piaget iki yaş civarındaki çocukların kural olmaksızın sadece oynadıklarını gözlemiştir. İki-altı yaş arasındaki çocukların ise, oyundaki kuralların farkında olduklarını, ancak kuralların ne amaçla konulduğunu ya da onlara neden anlayamadıklarını vurgulamıştır. Piaget’e göre okul öncesi dönemde çocuklarda kural kavramı olmadığı için, ahlak gelişimi çocuğun işlem öncesi dönemden, somut işlemler dönemine geçtiği altı yaşa kadar başlamaz, bu nedenle ilk beş yaş ahlak öncesi dönem olarak adlandırılır.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Ayrıca çocukların ahlaki yargılarını incelemek için küçük hikayeler geliştirmiştir. Örneğin, “yemek odasına girerken, kapının arkasında duran on beş bardak bulunan, bir tepsiyi kazara devirerek kıran bir çocuk ile, dolaptan reçel çalmak isterken bir bardak kıran çocuğun öyküsü” çocuklara anlatılır. Çocuğa öyküdeki hangi çocuğun suçlu olduğu sorularak “Sen baba olsaydın hangisini cezalandırırdın?” gibi sorular sorarak çocuğun yargısı altında yatan zihinsel işlem ortaya çıkarılır. Örnekteki öykülere ilişkin sorular, kırılan bardak sayısına yani olayın nesnel sonuçlarına veya altında yatan niyete, öznel nedenlere verilen yargıyı ortaya koyacak niteliktedir.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Dışsal kurallara bağlılık dönemi (heteronom dönem): Çocuğun ahlaki yargılar açısından başkalarına bağımlı olduğu, ilköğretim denk düşen bu dönem, altı-on yaş arasını kapsamaktadır. Dışa bağımlı bu dönemde, çocuklar için kurallar değiştirilemez gerçeklerdir ve her koşulda, herkesin bu kurallara uyması gerekir. Çocuklar, bu aşamada, kuralların tanrı, polis ya da anne-babalar gibi güçlü otoriteler tarafından konulduğuna inanmaya başlarlar ve konulan kuralları sorgulamadan kabul ederler.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Dışsal kurallara bağlılık dönemi (heteronom dönem): Dönemin sonuna kadar çocuklar için işlenen bir suçun önem derecesini, suça bağlı olarak ortaya çıkan fiziksel sonuçlar belirler. Davranışın gerisindeki nedenleri, niyeti dikkate almazlar. Sonuçta daha fazla fiziksel zarara yol açan suçlar, daha az fiziksel zarara yol açan suçlara göre daha kötüdür. Örneğin, elbisesindeki yırtık daha büyük olan çocuk daha fazla suçludur. Ya da kaza ile on tabağı kıran bir çocuk, bile bile bir tabak kıran çocuktan daha suçludur. Onlar için önemli olan gözlenebilir sonuçlardır.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Dışsal kurallara bağlılık dönemi (heteronom dönem): Çocukların sadece olayların sonucuna göre değerlendirmelerine “ahlaki gerçekçilik” denir. Kurallara uymamanın doğal sonucunun hemen cezalandırılmak olduğuna inanılan bu dönemde, çocuğa göre adalet, haksızlık edilen kişiye hakkını vermek değil, haksızlık edenin hemen cezalandırılmasıyla sağlanır.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Ahlaki özerklik dönemi (otonom dönem): Çocuğun sosyal çevresinin genişlediği, arkadaş sayısının arttığı bu dönem, on yaşından sonraki yılları kapsamaktadır. Çocuğun diğer çocuklarla yakın ilişkiler kurması, değişik fikirlerle tanışmasına, bunlar arasında kıyaslamalar yapmasına ve böylece kurallar hakkındaki fikirlerinin değişmesine sebep olur. Bu dönemde çocuk, kuralların insanlar tarafından oluşturulduğu ve gerektiğinde değiştirilebileceği bilincine ulaşır.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Ahlaki özerklik dönemi (otonom dönem): Ceza, artık kuralların ihlal edilmesiyle otomatik olarak uygulanması gereken bir durum değildir. Kuralların ihlal edilme nedenleri de önemlidir. İçinde bulunulan koşulları dikkate alarak değerlendirmeler yapan çocukların ahlaki yargıları ve kuralları uygulayışları esneklik göstermektedir. Diğer bir deyişle, yargıda bulunurken kuralları ihlal edenlerin niyetleri ve içinde bulundukları durumlar da dikkate alınır. Yukarıdaki tabak kırma örneğinde, bilerek kıran, diğerine göre daha suçlu durumdadır. Çocukların olayları arkasındaki niyete göre değerlendirmelerine “ahlaki görecelik” denir.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Ahlaki özerklik dönemi (otonom dönem): Ahlaki özerklik döneminde çocuk somut düşünce tarzından bilişsel gelişimi ile doğru orantılı olarak soyut düşünce tarzına geçmeye başlamıştır. Bilişsel gelişmedeki ilerlemeler, çocuğun yeni yaşantıları anlamlandırmasını ve onları daha önceki görüşleri ile bütünleştirmesini sağlar. Bunun sonucu olarak bireyde yeni ve daha üst düzeyde bir ahlaki gelişim meydana gelir.

Piaget’in ahlak gelişim kuramı Ahlaki özerklik dönemi (otonom dönem): Piaget, ceza ve kültür gibi dışsal etkenler tarafından engellenmediği veya çevreyle, özellikle de akran gruplarıyla iletişimi kesilmediği sürece özerk (otonom) ahlakın her çocukta gelişeceğine inanır. Bu dönemde ailede ve okulda itiraz etmeden yetişkin otoritesine itaat etmeye dayalı çocuk yetiştirme yöntemleri çocukların ahlaki gelişimde dışa bağımlı dönemden özerk döneme geçişini güçleştirmektedir.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Lawrence Kohlberg, ahlak gelişimini, Piaget’nin bilişsel ve ahlak gelişimi alanında ortaya koyduğu dönemleri dikkate alarak incelemiştir. Kohlberg’de ahlak gelişiminin, genel bilişsel yeteneklerdeki ikilemlere dayandığını ve bilişsel ilerlemelerde olduğu gibi, ahlaki aşamaların da birinden diğerine geçen ve bir öncekinin yerini alan değişmez evreler içinde ortaya çıktığını kabul etmiştir.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Kohlberg de Piaget gibi çocuk ve yetişkinlerin, belirli durumlarda davranışlarını yöneten kuralları nasıl yorumladıklarını incelemiştir. Ancak Kohlberg, çalışmasını, çocuklara ahlaki ikilemleri kapsayan belirli durumları hikaye ederek, onlara bu durumlarda nasıl tepkide bulunacaklarını sorarak yürütmüştür.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Örnek 1: Joe’nun babası, Joe 50 dolar kazandığı taktirde onu kampa götüreceğine söz vermiştir. Ancak daha sonra fikrini değiştirmiş, Joe’dan kazandığı parayı kendisine vermesini istemiştir. Joe da yalan söyleyerek 10 dolar kazandığını söylemiş; 40 doları kampta kullanmak üzere kendisine ayırmıştır. Joe kampa gitmeden önce, küçük kardeşi Alex’e babasına yalan söylediğini ve kazandığı para miktarını söylemiştir. Alex bu durumu babasına söylemeli midir?

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Örnek 2: Avrupa’da bir kadın hasta ölmek üzeredir. Son zamanlarda hayatını kurtarabilecek ilaç, aynı kasabada oturan bir eczacı tarafından bulunmuştur. Eczacı, ilacın maliyetinin 10 kat fazlası olan 2000 dolar istemektedir. Hasta kadının kocası Heinz, tanıdığı herkesten borç para alarak ancak 1000 dolar toplayabilir. Heinz eczacıya, karısının ölmek üzere olduğunu söyleyerek, ondan ilacı ya daha ucuza vermesini, ya da paranın yarısını daha sonra vermeyi önerir. Fakat eczacı, “bu ilacı ben buldum ve para kazanmak istiyorum” der ve Heinz’in önerisini kabul etmez. Bunun üzerine çaresi kalmayan Heinz, eczanenin camını kırarak karısı için ilacı çalar. Heinz ilacı çalmakla haklı mıdır yoksa değil midir? Her evredeki birey için farklılaşan cevaplar aşağıda verilmiştir.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı 1. Evre: Heinz ilacı çaldığı için yetkililer onu cezalandırır. 2. Evre: Heinz çalmalıydı, çünkü karısı için üzülüyordu ve o iyileştiğinde kendini iyi hissedecekti. 3. Evre: Heinz çalmakta haklıydı, çünkü iyi bir kocanın karısı hakkında endişeye kapılması normaldir. Zaten diğer insanlar karısının ölümüne göz yummasını hoş karşılamazlar. 4. Evre: Heinz çalmamalıydı, çünkü çalmak kanunlara aykırıdır ve kanunlar kişisel zararlar pahasına da olsa korunmalıdır. 5. Evre: Heinz çalmalıydı, çünkü herkes gerçekten ihtiyaç olduğunda çalmanın kanunlara aykırı olduğuna bakmaksızın ilaç edinme hakkına sahiptir. 6. Evre: Heinz çalmalıydı, çünkü insan hayatı diğer ahlaki ve hukuki değerlerin üzerinde yer alır.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı I. Gelenek-öncesi düzey (4-9 yaş), Ceza ve itaat eğilimi (4-5 yaş) Araçsal ilişkiler eğilimi (6-9 yaş) II. Geleneksel düzey (10-18 yaş) Kişilerarası uyum eğilimi (İyi Çocuk Eğilimi) (10-15 yaş) Kanun ve düzen eğilimi (15-18 yaş) III. Gelenek-ötesi düzey (18 ve yukarı yaşlar) Sosyal sözleşme eğilimi (18-20 yaş) Evrensel ahlak ilkeleri eğilimi (20 yaş ve yukarısı)

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Öncesi Düzey Bu düzey, Piaget’in “Dışsal Kurallara Bağlılık” döneminin özelliklerini gösterir. Kurallar başkaları tarafından konur. Bu düzeydeki çocuk kültür içinde kabul edilen iyi ve kötü ölçütlerine göre davranır. Bir davranışın iyi ya da kötü oluşu fiziksel sonuçlarına göre değerlendirilir. Ahlak gelişiminin birinci evresi olan ceza ve itaat eğilimi ile ikinci evresi olan araçsal ilişkiler eğilimi bu düzey içinde yer alır.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Öncesi Düzey Ceza ve İtaat Eğilimi: Bu evrede çocuk, eylemlerinin doğru veya yanlış olup olmadığına, bunların fiziksel sonucuna göre karar verir. Cezalandırıldığı takdirde davranışı yanlış, cezalandırılmadığı takdirde ise doğru olacaktır. Az zarar veren davranış, çok zarar verenden daha iyidir. İki bardak kıran, bir bardak kırana göre daha kötü bir iş yapmıştır. Bu dönemdeki bireyler için doğru olan ve doğru olanı yapma nedenleri, cezadan kaçınmak ve kurtulmak için ceza ile desteklenmiş kuralları çiğnemekten uzak durmak ve otoritelerin, yetkiyi elinde tutanların gücüne itaat etmektir.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Öncesi Düzey Ceza ve İtaat Eğilimi: Otorite tarafından desteklenen kurallara gerçek anlamda saygı söz konusu değildir. Komşunun bahçesine dayak yiyecekleri için girmezler, girmemeleri gerektiğinden değildir. Benmerkezci bakış açısı söz konusudur. Başkalarının çıkarlarını dikkate almaz ya da bunları eylemi yapan kişininkinden farklı olduğunu görmez. “Kraldan çok kralcı olunur”. Otoritenin bakış açısını kendisininkiyle karıştırır.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Öncesi Düzey Araçsal İlişkiler Eğilimi: Bu dönemdeki çocuk için doğru davranış, bireyin gereksinimlerini gideren, doyuran davranıştır. Birey, herkesin farklı çıkarlarının olduğunun ve bunlara sahip çıkıldığının farkındadır ve doğru olanın adil ve eşit bir değiş-tokuş, faydalı bir alış-veriş olduğuna inanmaktadır. Bu dönemdeki birey için her şey karşılıklıdır. Başka bir söyleyişle “al gülüm ver gülüm” ve “sen benim sırtımı kaşı ben de seninkini” anlayışına uygun davranmaktadırlar.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Öncesi Düzey Araçsal İlişkiler Eğilimi: Doğruyu yapma nedeni, kendi gereksinim ve çıkarlarına hizmet etmektir. Örneğin, ilköğretim ikinci sınıfa giden bir çocuk, arkadaşlarıyla eşya değiş-tokuşu yapabilir. Bunu yaparken tek amaç karşılıklılıktır. Birinin eşyasının değeri, diğerininkinden çok daha fazla olabilir. Çocuk için bunun önemi yoktur, dönemin özelliğini sergiler.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Geleneksel Düzey Bu düzeydeki birey, gelenek öncesi düzeyin ben merkezci bakış açısından, grup değerlerini ve kurallarını bilişsel açıdan tanıma düzeyine geçiş yapar. Birey bu düzeyde, diğer insanların da benzer istek ve duygulara sahip olabileceklerini düşünür ve bazı sosyal sistemlerin gerekliliğine inanır. Kişilerarası iyi ilişkiler kurma eğilimine yönelir ve ailesinin, grubunun ya da ulusunun beklentilerini kendi doğruları olarak kabul eder. Sosyal düzeni destekleme ve sadakat önemlidir. Geleneksel düzeye geçişte en önemli bilişsel farklılık, rol alma ya da empati kurma becerisinin oluşup gelişmesidir. Başkaları tarafından sevilmemekten ve onaylanmamaktan kaçarlar. Ahlak gelişiminin üçüncü evresi olan kişilerarası uyum eğilimi ile ve dördüncü evresi olan kanun ve düzen eğilimi bu düzey içinde yer alır

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Geleneksel Düzey Kişilerarası Uyum Eğilimi (İyi Çocuk Eğilimi): Bu evrede iyi davranış, başkalarını memnun eden, onlara yardımcı olan ya da onlar tarafından takdir edilen davranıştır. İyi çocuk olmak önemlidir. İyi olmak, başkaları ile ilgilenmek, sadık ve güvenilir olmak ve beklentiler ve kurallar doğrultusunda davranmak bu dönemin temel özellikleridir. İyi davranışları destekleyen kural ve otorite savunulur.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Geleneksel Düzey Kişilerarası Uyum Eğilimi (İyi Çocuk Eğilimi): Yapılan davranışlar, sonuçlarına göre değerlendirilmekten ziyade niyete göre değerlendirilir ve “iyi niyetli olmak” önem kazanır. On yaşındaki bir çocuk, “büyük çocuklar yaptığı için” bakkaldan bir şeyler çalabilir veya “iyi insanlar böyle şeyler yapmadığı için” çalmayı reddedebilir. Ahlaki yargılarda başkalarının hissettiklerini de dikkate alır. Artık yaptıklarını sadece ceza almamak (1.evre) ya da kendisi için (2.evre) değil aynı zamanda başkalarını mutlu etmek için yapmaya çalışır.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Geleneksel Düzey Kanun ve Düzen Eğilimi: Bu evrede birey için doğru davranma, otoriteye saygı gösterme, toplumsal düzeni koruma, toplumun ve grubun refahı doğrultusunda davranmaktır. Birey toplumdaki insanların davranışlarını düzenleyen sosyal düzenin farkındadır ve eleştirmeden kabul eder. Bireyi doğru davranmaya yönelten nedenler, sistemin işleyişini korumak, herkes aynı şeyi yaparsa kaygısı, benlik saygısı ve vicdani sorumluluktur.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Geleneksel Düzey Kanun ve Düzen Eğilimi: Yasalar toplumun iyiliği için vardır ve insanların barış içinde birlikte yaşamasına yardımcı olurlar. Bu nedenle de saygı görmelidirler. “Yasa yasadır ve istisnası olamaz. Hiç kimse yasanın üstünde değildir.” Bu evredeki birey için, yasaları ve sosyal düzeni tartışmak, onu ortadan kaldırmak anlamına gelir.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Ötesi Düzey Kohlberg’in ahlak anlayışına göre gelişimin en üst noktasını gelenek ötesi düzey oluşturur. Ahlak gelişiminin beşinci ve altıncı evresi bu düzey içinde yer alır. Bu düzeye ergenlikte veya yetişkinlikte ulaşılabilir ya da hiçbir zaman ulaşılamaz. Bu düzeydeki birey, toplumun kurallarını anlar, kabul eder, aynı zamanda kuralların oluşturduğu genel ilkeleri yapılandırabilir, kavrayabilir.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Ötesi Düzey Gerektiğinde ilkelere bağlı olarak kuralları değiştirmeye çaba harcar ve daha iyi bir toplum yaratabilecek ilke ve değerlerle ilgilenmeye başlar. Bu düzeyde bireyin davranışları vicdan ile kontrol edilir. İnsan haklarının gözlendiği ve evrensel ahlak ilkelerinin benimsendiği dönemdir. Ahlak gelişiminin beşinci evresi olan sosyal sözleşme eğilimi ile altıncı evresi olan evrensel ahlak ilkeleri eğilimi bu düzey içinde yer alır.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Ötesi Düzey Sosyal Sözleşme Eğilimi: Bu dönemde toplumun üstünde bir bakış açısı vardır. Bu dönemdeki bireye göre doğru davranış, insanların farklı düşünce ve değerlere sahip olduğunu bilme, insan hakları ve toplum yararı gözetilerek toplum tarafından incelenip kabul edilmiş ilkelere uygun olan davranıştır. Kanuna, sosyal bir anlaşma olduğu ve çoğunluğun hakları bu yolla korunduğu için uyulur ve mevcut kanunların topluma hizmet etmesi gerektiği savunulur.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Ötesi Düzey Sosyal Sözleşme Eğilimi: Topluma daha fazla yarar sağlayabilmek için yasaların değişebileceğine inanılır. Bu evrede farklı fikir ve değerler karşısında uzlaşmak ve bunun yöntemlerini aramak önemlidir. Bu evredeki bireyler hayat ve özgürlük kavramlarını çoğunluğun görüşüne ters düşmek pahasına da olsa korumak gerektiğini savunurlar.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Ötesi Düzey Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi: Bu dönemde, doğru ve yanlış, sosyal düzenin yasa ve kurallarıyla değil, bireyin kendi vicdanıyla ve kendi geliştirdiği ahlak ilkeleriyle tanımlanır. Bu evrensel ahlak ilkeleri, adalet, eşitlik, insan haklarını ve insana saygıyı içermektedir. İnsan yasa ve düzenin üzerindedir. İnsan evrensel iyi ve güzele ulaşmayı hedefler.

Kohlberg’in ahlak gelişim kuramı Gelenek-Ötesi Düzey Evrensel Ahlak İlkeleri Eğilimi: Beşinci dönem ile altıncı dönem arasındaki fark, beşinci dönemde sosyal sisteme altıncı dönemde ise mantığa ve evrenselliğe yer verilmesidir. Toplumun düzenine ve toplumsal yarara yönelik yasalar evrensel ilkelerle çeliştiğinde, bu evredeki bireylerin evrensel ilkelere yöneldikleri görülür Beşinci dönem ile altıncı dönem arasındaki fark, beşinci dönemde sosyal sisteme altıncı dönemde ise mantığa ve evrenselliğe yer verilmesidir. Toplumun düzenine ve toplumsal yarara yönelik yasalar evrensel ilkelerle çeliştiğinde, bu evredeki bireylerin evrensel ilkelere yöneldikleri görülür .

Gilligan’ın Ahlak Gelişimine İlişkin Görüşleri Carol Gilligan, Kohlberg’in ahlaki düşüncenin belirgin özellikleri olarak, adalet ve doğruluk kavramlarına yer vermesini eleştirmiş ve kendi çalışmasında şevkat, sevgi gibi kavramlara yer vermiştir. Herkesin, kendi içinden gelen uyaranlara göre, başkalarına karşı adil ve dürüst davranacağını belirtir. Bu nedenle, Kohlberg’in ahlaki gelişim aşamalarının kesin ve evrensel olmadığını savunmuştur.

Gilligan’ın Ahlak Gelişimine İlişkin Görüşleri Gilligan'a göre, ahlak gelişiminde önemli olan şey Kohlberg'in belirttiği gibi bir sonraki gelişim düzeyine ulaşmak değil, ahlak sevgisini kazanmaktır. Gilligan, "ahlaklılığın üstünde" çok daha olgun bir işleyiş evresinin olduğunu ileri sürmektedir; bu karşılıklı gereksinmelerini psikolojik açıdan anlamalarını sağlayan "ahlak sevgisi" dir.

Gilligan’ın Ahlak Gelişimine İlişkin Görüşleri Gilligan(1982)’a göre kadınlar ve erkekler daha farklı sosyalleşmektedirler. Gilligan kadınların sosyal ilişkilere, başkalarının duygularına ve yaşanan hayata ilişkin ahlaki problemlere karşı daha hassas olduklarını ifade eder. Kadınlar dikkat ve özenle bakımı ahlakın temeli kabul ederler; erkekler ise ahlaki arayışın temelinin adalet olduğuna inanırlar.

Gilligan’ın Ahlak Gelişimine İlişkin Görüşleri Gilligan, ferdi hakların ve adaletin insan ilişkileri ve bakıma karşı bir önceliğinin olmaması gerektiğine inanır. Bu, erkeklerin bakım ile ilgili yeteneğinin olmadığı, kadınların da adalete inanmadığı anlamına gelmez. Aksine Gilligan’a göre ahlaki gelişim konusunda cinsiyet farkları mevcuttur ve insanın yeteri kadar anlaşılması için tanınması gerekir. İdeal olarak ahlaki karar vermede hem sorumluluk hem de adaletin birleştirilmesi gerekir.

Kaynaklar Aral, N. ve G. Baran,  (editör), Çocuk gelişimi. Ya-Pa Yayın Pazarlama Sanayi ve Tic. A.Ş., İstanbul, 2011.