KİŞİLER HUKUKU
GERÇEK KİŞİLER Kişiliğin Başlangıcı İslam hukukunda kişilik, zimmet kavramı ile ifade edilir. Zimmet veya kişilik kişinin haklara ve borçlara ehil olma vasfıdır. Kişilik sağ doğmak şartıyla insanın anne karnında teşekkül etmesi ile yani cenin halinde iken başlar. Ceninin sağ doğması ya gerçekten veya hükmen sağ doğmakla olur. Ana rahminde iken bir müessir fiil sonucu ölen cenin, hükmen sağ doğmuş olduğu kabul edilir. Vücudunun yarısı çıktığında sağ olan cenin, bundan sonra ölse de sağ doğmuş kabul edilir.
Cenin sağ doğmak şartıyla anne karnında iken bazı haklara sahip olur. Buna göre ceninin nesebi sabit olur, miras, vasiyet ve vakıf lehdarı olur. Ayrıca organları teşekkül etmiş cenin, müessir fiil ile düşürüldüğü takdirde gurre denilen diyetin ödenmesi gerekir
Kişiliğin Sona Ermesi Gerçek Ölüm Kural olarak ölen bir kişinin kişiliği sona erdiği için yeni hak ve borçların doğması söz konusu değildir. Ancak ölenin sağlığında iken yapmış olduğu bazı tasarruflardan dolayı sorumluluğu söz konusu olabilir. Bu gibi hallerde kişi hükmen sağ kabul edilmektedir. Mesela, sağlığında iken atmış olduğu ağa yakalanan av hayvanlarının mülkiyeti ölenin olur. Yine sağlığında iken umumi yola kazdığı kuyuya bir insanın veya hayvanın düşmesinden dolayı haksız fiil sorumluluğu doğar
Ölen kişinin terekesinden ilk olarak cenaze masrafları karşılanır. Terekesinde cenaze masraflarını karşılayacak bir şey yoksa devlet hazinesinden, o da yoksa o bölgedeki Müslümanlar tarafından karşılanır. Daha sonra ölenin borçları yine terekeden ödenir. Tereke ölenin borçlarını karşılamıyorsa, Ebu Hanife’ye göre borçlar hukuken düşer, mirasçılardan veya devlet hazinesinden talep edilemez. Sadece manevi sorumluluğu ahirette devam eden bir manevi borç olarak kalır. İmam Muhammed ve Ebu Yusuf’a göre ise tereke tarafından karşılanamayan borçlar düşmez.
Hükmen (Takdiren) Ölüm Bazı hallerde gerçekten öldüğü tespit edilemeyen kimsenin hükmen öldüğü kabul edilir. İrtidad edip darülharbe giden kimse hükmen ölü kabul edilir. Eşi kendisinden ayrılmış sayılır ve mirası mirasçıları arasında paylaştırılır. Takdiren ölümüne hükmedilen diğer kimse mefkud yani gaibdir. Mefkud, kendisinden uzun süredir haber alınamayan, sağ mı ölü mü olduğu bilinemeyen kimsedir
Mefkud, mahkeme tarafından ölümüne hükmedilinceye kadar kazanılmış haklar açısından sağ, kazanılacak haklar bakımından ölü kabul edilir. Buna göre mefkudun evliliği devam eder, malları mirasçılarına paylaştırılmaz, yaptığı sözleşmeler geçerliliğini korur. Ancak kazanılacak haklar açısından ölü sayıldığı için başkasına mirasçı olamaz. Kendisine düşen miras payı ayrılır, geldiği takdirde kendisine verilir, ölümüne hükmedilirse diğer mirasçılara paylaştırılır
Hanefi mezhebine göre mefkudun ölümüne hükmedebilmek için yaşıtlarının ölmesi veya 90 yaşına gelmesi gerekir. Şafii mezhebine göre mefkudun ölümüne hükmedebilmek için 7 yıl geçmesi gerekir. Zaman zaman Şafii mezhebinin görüşüne uygun olarak mahkemelerde karar verilmiştir. 1917 tarihli Hukuk-ı Aile Kararnamesi’nde ise Maliki mezhebinin görüşü kabul edilmiştir. Buna göre normal şartlarda 4 yıl, savaş halinde ise 1 yıl geçmişse mefkudun ölümüne hükmedilebilir