21. YÜZYILDA YAŞAMANIN DAYANILMAZ HAFİFLİĞİ Prof Dr Süheyla Ünal İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri AD
21. yüzyıl 21. yüzyılda gittikçe artan bir ivmeyle küreselleşen, karmaşıklaşan ve özellikle medya tarafından adeta bilgi bombardımanına maruz kalan bir toplum ortaya çıktı ve biz bu toplumda yaşamımızı sürdüreceğiz
21. yüzyıl Çoğulculuk, demokrasi, cinsel özgürlük, tüketicilik, hareketlilik, artan eğlence ve haber olanakları ile karakterizedir – Birçok inanç, yüzlerce dünya görüşü karşısında “gerçek” ve “doğru” konusunda birey güvenini kaybetmekte – Mahremiyet ve masumiyet duygusu ortadan kalkmakta – Evlenme, boşanma, kürtaj gibi aile ile ilgili birçok konu ve davranış üzerinde geleneksel ve dini referansların etkisi giderek azalmakta
21. yüzyıl Modern teknoloji çevre üzerimizdeki kontrolü arttırmakta – Ancak bu durum küresel ısınmaya, ozon tabakasının delinmesine, su ve hava kirliliğine, bitkilerin ve hayvanların toksik kimyasallara aşırı maruz kalmasına neden olmakta Tıbda, tarımda çok büyük gelişmeler katedilmekle birlikte – Doğal kaynakların aşırı tüketim ve israfı geleceği tehdit altına almakta
21. yüzyıl Seçenekler ve seçim özgürlüğü çok arttı – Ancak bu durum huzuru ve ruh sağlığını arttırmadı – Karar verme zorlaştı ve hata yapma olasılığı arttı – Seçeneklerin aşırı artışı kişiyi yorgun ve mutsuz kılmakta – Bireyi yalnızlaştırdı – Kuşku, kaygı ve depresyonu arttırdı
21. yüzyıl Toplumun temeli olarak ailenin rolünde değişiklikler oldu – Daha önceki hak ve görevler, roller ve sorumluluklar giderek değişti – Kurumsuzlaşma nedeniyle bireylerin önündeki yol haritaları, kurallar, rehberler önemini kaybetti – Annelik giderek daha çok ihmal edilmeye başlandı – Kadının boşalttığı rolleri, bakıcılar, eşler almaya başladı
21. yüzyıl Çocuk büyütme ile ilgili eğilimler “Y” ve “Z” kuşaklarını yarattı – Aşırı korunarak, kollanarak, değer verilerek, iyilikleri ön planda tutularak büyüdüler – “Özel” olduklarına inanıyorlar, herşeyi hakettiklerini, herşeye sahip olabileceklerini düşünüyorlar – Özgüvenleri yüksek
21. yüzyıl – İstedikleri herşey hemen şimdi olsun istiyorlar, yavaşlığı, engeli, gecikmeyi tolere edemiyorlar – Çabuk şiddete başvuruyorlar – Bencil, bireysel ve bağımsızlar – Rahata düşkünler, eğlenceli “şeyler” istiyorlar – Gelecek korkusu başta olmak üzere korkunun reddi üzerine kurulu yaşam tarzına sahipler – Masumiyetleri azalmış, mahrem duygusunu yitirmişler
21. yüzyıl – 24/7 iletişim içinde iletişim araçları ile etkileşim halinde olmayı istiyorlar, internet aracılığı ile sosyalleşiyorlar – Bilginin ve zamanın hızına çok kolay adapte olabiliyorla – Coğrafi sınır tanımayıp tüm dünya ile entegre oluyorlar
21. yüzyıl Kimlikleri “ marka ” lar üzerinden tüketilenle özdeşleşerek kurulmakta – televizyonda seyredilen programlar – alışveriş yapılan mağazalar – binilen araba – kullanılan cep telefonu – üyesi olunan klüpler.....
Tüketim kültürü “ “ Adrenalin salınımı azalır azalmaz, heyecan yatışır yatışmaz uyuşukluk ve tüketicilik geri gelmektedir. Tehlike ve heyecan arama daha derin ve ciddi ızdıraplara (anlam ve yön boşluğu gibi) karşı palyatif bir önlem olmaktadır. Tüketicilik bu boşluk duygusundan yararlanmaktadır.” Palahniuk
21. yüzyıl Ruhsal yapıda sorunlar – Kimlik duygusunda dağınıklık – Dış dünya tasarımlarında dağınıklık – Benlik amaçlarında dağınıklık – Vicdan işlevlerinde bozukluk
21.yüzyıl Yaşam kalitesi ve konfor arttı – Ancak yaşam doyumu artmadı Çabuk tatmin olma özendirildi ve tam anlamıyla tatminin mümkün olduğu yanılsaması yaratıldı – Sonuç: “Ben mutlu değilim” duygusu, can sıkıntısı – İntenet bağımlılığı, madde bağımlılığı
21.yüzyıl Kontrol eksikliği Duygu düzenleme sorunları Bağımsız düşünme alışkanlığını terk etme ve yüzeyselleşme
Bireyin uyum yolları Öngörülemez, kontrol edilemez bir dünyada, gündelik hayatın çeşitli yönlerinde nasıl olunacağı ve nasıl davranılacağı konusundaki seçenek çokluğu ile baş edebilmede birey çeşitli yollar geliştirebilmektedir – Faydacı kabul – Alaycı karamsarlık – Radikal tutunmalar – İyimserliği koruma Giddens
Faydacı kabul Teknolojinin sağladığı olanaklarla yaşam konforunu arttıran, sınırlarını genişleten, hayallerini gerçekleştiren bireyler giderek “doygun bir kendiliğe” ulaşmaktadır (Gergen ) Bu da onların toplumsal bağlarından soyutlanmasına, kökenlerine “yabancılaşarak” “şeyleşme”lerine yol açmaktadır
Faydacı kabul Bu çözüm yolunun topluma yansıması, “ulus, aile, çalışma, gelenek, doğa” gibi kavramların içlerinin boşalarak kabuk kurumlara dönüşmesi olmuştur Giddens 1991
Alaycı karamsarlık-umursamazlık Antisosyal kişilik yapılanması – Varkalım savaşında “bireyselleşmeden” “bireycileşme”, (Glastra et al 2004), birlikte yaşadığı insanları “ötekileştirerek” ve “şeyleştirerek”, sevgi ve şefkat duygularını kaybettirmektedir
Alaycı karamsarlık-umursamazlık – Hızla artan “malumat” artışı karşısında bireyin zihni çelinmekte, tıpkı dikkat eksikliği sendromunda olduğu gibi bir uyarana odaklanması güçleşmektedir – Akıl etkinliğini yitirmekte, uygun problem çözme stratejilerini devreye koyamaz hale gelmektedir – Vicdanın denetimi azaldığından antisosyal davranış örüntüleri artmaktadır
Radikal tutunmalar Hiçbir şeyin net olmadığı, belirsizliğin hüküm sürdüğü bir ortamda birey toplumla bağlarını yeniden kurma çabasıyla, etnisite, köktencilik ve milliyetçilik gibi yapılanmalara yeniden tutunabilmektedir (Chambers 1995) Küreselleşmenin dinamikleri, toplumda diyalektik bir tarzda köktenci süreçleri harekete geçirmektedir
Gelenek Yaşam hamurunun mayası ve kimliğin bir aracı olan gelenek, geçmişin şimdiki zamanda yeniden inşası süreçlerinde önemli rol oynar Geleneğin geleneksel olmayan bir yolla savunulması, gelecekte de yaşatılabilecek bölümlerinin alıp dönüştürülmesi en uygun çözüm gibi görünmektedir Giddens 2000
Hayat çözülmesi gereken bir sorun değil ki! Her gün olabildiğince akıllıca, olabildiğince bütün olarak yaşanması gereken bir şeydir hayat. Katlanmamız gereken bir şeydir. Onun çözümü yoktur. Thomas SZASZ