GESTALT KURAMI Doç. Dr. M. Zafer DANIŞ
ÖZET Geştalt kelimesi Almanca kökenlidir. Türkçede ise bütünlük manasına gelmektedir. Bu kuram veya yaklaşım olaylara, olgulara, vakalara bütünlük anlayışı içinde yaklaşmaktadır. Esas itibariyle bakıldığında yapısalcılık yaklaşımına benzediği söylenebilir fakat daha ayrıntılı bir şekilde analiz edildiğinde yapısalcılık yaklaşımı ile arasında nüansların olduğu görülecektir. Zira yapısalcılık yaklaşımının temsilcilerine göre parçalar, öğeler bütünü meydana getirir ve ‘bütün’ kadar parçalarda önemlidir. Geştalt kuramı ise ‘bütünlüğü’ daha ön planda tutmayı tercih etmiştir ve ‘bütün’ parçalarından toplamından ayrı bir unsurdur demiştir. Geştalt kuramın belli temel ilkeleri ise; tamamlama, yakınlık kanunu, şekil-zemin ilişkisi, basitlik, süreklilik-devamlılık, benzerlik, pragnanz yasasıdır. Geştalt kuramında ele alınan başka konular ise öğrenme, algılama, algı yanılmalarıdır. Geştalt kuramı birçok bilim ve meslek tarafından kullanılmaktadır.
Şüphesiz ki bu mesleklerden biri de; sosyal adalet, fırsat eşitliği, insan haysiyeti ve onuru gibi insan vakarını ön planda tutan ve yükseltmeye çalışan ilkeleri temel alan sosyal hizmet bilimi ve mesleğidir. Bu çalışma boyunca geştalt kuramı ve sosyal hizmet bilimi arasındaki benzerlikler, kesişen alanlar üzerinde durulmuştur. Sosyal hizmet ve geştalt kuramının ortak çalışma alanlarını, geştalt kuramının temel ilkeleri ve öğrenme, algılama gibi süreçlerin sosyal hizmet müdahalesi bağlamında üzerinde çalışılan vakalara uygulanabilirliğini ve nasıl daha bir şekilde uygulanabileceğini belirlemek amacıyla 2015 Eylül ayında meydana gelmiş olan bir vaka geştalt kuramı ve sosyal hizmet perspektifiyle analiz edilmiş ve sonuçlar çalışmanın içinde açıklanmıştır. Vakanın sonucunda ortaya çıkan görüş ise geştalt kuramının sosyal hizmet müdahalesi bağlamında ele alınan vakalara uygulanabileceği ve fakat burada sosyal hizmet uzmanlarının ve diğer mesleki personeller arasında yapılacak işbirliğinin hayati noktada olduğudur. Anahtar Kelimeler: Geştalt, Sosyal Hizmet Müdahalesi, Öğrenme, Algı.
1.GİRİŞ Geştalt, ‘iyi şekil’ anlamlarına gelen Almanca bir kelimedir. 1912 yılında ortaya atılan bu görüşe göre ‘bütün’ kendisini meydana getiren parçalar ya da öğeler toplamından başka ve ayrı bir şeydir. Geştalt psikologları davranışı çözümleyerek öğelerine ayırmak yerine, bir bütün olarak anlamaya ve değerlendirmeye önem verirler. Bilginin doğrudan doğruya deneme ve yaşantılar sonucunda elde edileceğine inan Geştalt psikologlarına göre davranış, içgözlem yönteminden daha iyi anlaşılır. Davranışın bütünlüğünü kabul ederek bunun anlam ve değerini gözden uzak tutmamak koşuluyla davranışın çözümlenebileceğini kabul eden Geştalt psikologları, yapısalcılardan farklı olarak bilincin öğelerine ayrılamayacağını ileri sürmüşlerdir. Geştalt kuramının bulgularından öğrenme psikolojisi(okuma öğretimce tümce yöntemi) ve klinik psikolojisi(‘her kesin kendine göre bir kişiliği vardır’ ilkesi) alanlarında istifade edilmiştir. Geştalt terapi adı verilen terapötik yaklaşım, psikolojik terapilerde etkili bir yöntemdir. Max Wertheimer, Kurt Koffka, Wolfgang Köhler ve Kurt Lewin bu ekolün en bilinen temsilcilerdir.
Geştalt yaklaşımı sosyal hizmet bağlamında ele alındığında sosyal hizmetle çok boyutlu bağlantılarının olduğu apaçık görülecektir. Bu yaklaşım genelci sosyal hizmet uygulamalarında faydalı katkılar sağlayabilmektedir. Sosyal hizmet perspektifiyle çözülmeye çalışılan bütün sorunlar fakında veya farkında olmadan bu yaklaşımdan faydalanılmaktadır. Misal olarak huzurevine veya bakım merkezine yerleştirilecek yaşlı veya engellilerde geştalt yaklaşımı kullanılmaktadır. Engelli veya yaşlının başvuru aşamasından, kuruma yerleşme ve kalma süresi boyunca geştalt mantığıyla hareket edilmektedir. Yaşlının evinden veya yaşadığı ortamından alınma süreci, yaşadığı yerle bağlantısının kesilmesiyle yaşayacağı travma, yeni ortamına uyum süreci gibi süreçler birbirleriyle bağlantılı ve bütünlük anlayışı içinde ele alınması gereken spesifik süreçlerdir ve dolayısıyla geştaltçı yaklaşıma başvurmayı zaruri hale getirmektedir. Bu makalede temel olarak sosyal hizmet ve gestalçı kuram arasındaki ince noktalara temas edilecek bir aralarındaki ilişkiyi ifşa edilmeye gayret edilecektir.
2.GESTALÇI KURAMDA TEMEL İLKELER Tamamlama; Bir nesne şekil vb. tamamıyla görülmese bile, tümü görülüyormuş gibi algılanır. Yani organizma eksik kısımları tamamlayarak bir bütün olarak algılama yapabilir. Algıda eksiklik olduğu hissedilen parçalar bütünleştirme eğilimi gösterilir. Devamlılık-süreklilik; Aynı yönde giden noktalar, çizgiler ve benzerleri birlikte gruplandırılarak algılanma eğilimindedir. Reklam panolarında yanıp sönen ampüller bireye bir devamlılık algısı vermektedir. Basitlik; Basit parçalar daha kolay anlaşılır.
Yakınlık: İnsan organizması bir alandaki öğeleri, nesneleri birbirine olan yakınlıklarına göre gruplandırarak bir bütün olarak algılar. Görsel uyarıcılar mekânda birbirine yakınlığına dikkat edilerek algılanırken, işitsel uyarıcılar zamandaki yakınlıklarına göre gruplandırılırlar. Benzerlik: Şekil, renk, doku, cinsiyet vb. pek çok özellik bakımından birbirine benzeyenler birlikte gruplandırılarak algılanma eğilimindedirler. Örneğin; bazı durumlarda cinsiyet farklılıkları göz önüne almaksızın (kadınlar ve erkekler olarak ayırmadan) bir topluluğu insanlar olarak algılayabiliriz. Pragnanz Yasası: Gestalt psikologları tüm algı yasalarını genel bir yasa altında toplayarak bu genel yasaya pragnanz yasası adını vermişlerdir. Bu yasaya göre öğrenme sürecinde psikolojik alanda bir dengesizlik olduğunda pragnanz yasa bu dengeyi tekrar sağlamaya yardımcı olur. Örgütlenmenin koşullar el verdikçe tam, basit, anlamlı ve iyi olmasını ifade eden genel bir yasadır)
3.GESTALT KURAMI Geştalt yaklaşımı ilk olarak Alman psikiyatrist psikolog Frederick Perls ve eşi Lauro Perls tarafından 1940lı yıllarda geliştirilmiş bir terapi yöntemidir. Geştalt, kelime anlamı ile "bütünleşme, tamamlanma" gibi anlamlar ifade eder. Geştalt kuramı, kişinin bütünleşmesini, yaşamının bitmemiş, bir sonuca ulaşamamış yönlerini anlamlı bir biçimde oluşturup, tamamlanmasını ifade eder. Geştalt kuramcılarına göre bütün, parçaların toplamından daha anlamlıdır ve farklıdır. Birey her şeyi bir bütün olarak algılama eğilimindedir. Geştalt kuramcıların en önemli isimleri Köhler Wertheimmer ve Koffka’dır. Geştalt’a göre davranışın değişmesi sürecinde ani bir kavrayış ve seziş oluşur. Buna göre öğrenme davranıştaki değişmeden çok zihinde meydana gelen algı ve kavramdaki değişmelerdir. Gestalt, kişinin kendi farkındalığına kavuşarak özünü gerçekleştirmesini amaçlar. Bireyin kendi bedenine, duygularına, düşüncelerine ve çevresine ilişkin farkındalığı sayesinde kendinde var olan potansiyelini ortaya çıkarmasını sağlar.
Geştalt, bireylerin şimdiki zamanda ve durumda ne yaşadığı ile ilgilenir. Şimdi ve burada neler oluyor sorusuna muhataptır. Gerçek bilgi, algılayanın yaşadığı andaki deneyimlerinin bir ürünüdür. İnsanlar çevre tarafından kabul görmediği bazı potansiyel özelliklerini sahiplenmez. Bu nedenle gestalt kuramının amacı, kişinin bastırdığı duygu ve düşünceleri bilinç düzeyine çıkarmak ve farkına vardırmaktır. Geştalt yaklaşımına göre insanlar, çevrelerindeki nesneleri birbirinden bağımsız olarak algılamazlar, bir bütünlük içinde algılar ve tamamlanmamış şeyleri tamamlama eğiliminde olurlar. Bu sebeple geçmişte yarım kalan duygu ve düşünceler sürekli hatırlanarak tamamlanma döngüsüne girmek ister. Kırgınlık, öfke, acı, suçluluk, terk edilme gibi duygular tam olarak ifade edilemediğinde kişinin arka planında (fon) yer tutar, kişinin kendisi ve diğerleri ile olan ilişkilerinde zaman zaman ortaya çıkarak şu anki gerçekliği (şekil) olur. Yarım kalan işler mutlaka tamamlanmak istediğinden ve geçmişte tamamlanmadığından şu anın yaşanmasını engeller.
Geştalt teknikleri, danışanların geçmişte yaşadıkları ancak tamamlayamadıkları deneyimlerini şimdiye getirerek yaşamalarına ve böylece yarım kalan olayları arka planda tutmak için harcadıkları enerjiyi açığa çıkarıp şu anda kullanabilir hale getirmelerine olanak tanır. Gestalt, değişmeyi engelleyen iki temel neden üzerinde durur. Birincisi kişinin kendini değişmeye zorlamasıdır. Zorlayarak değişme, kişinin kendini değil kişilik imajını değiştirmesi anlamına gelir. İkincisi ise kişi gerçekten değiştiğinde başına gelebileceklerle ilgili katostrofik beklentileridir.
4.GESTALT KURAMINDA ÖĞRENME Geştaltçılara göre bütün, parçalar arası ilişkilerden oluşmuş bir biçim, bir şekildir ve aynı zamanda parçaların toplamından oluşmuş bağımsız bir olgudur. Gestalçılar organizmanın dışarıdan gelen duyumlara kendisinden bir şeyler katarak yaşantıyı yeniden örgütlendiğine inanmaktadırlar. Onlara göre biz dünyayı bütün olarak algılarız. Bize gelen uyarıcıları ayrı değil de, bir arada anlamlı bir bütün olarak görürüz. Mesela, uyarıcıların çerçeveler, çizgiler, renk grupları olarak değil masa, ağaç, insan olarak görürüz. Geştaltçılar ve davranışçılar arasında bazı görüş ayrılıkları bulunmaktadır. Geştaltçılar, davranışçıların insan davranışlarını uyarıcı-tepki örüntülerine indirgeyerek açıklamalarını karşı çıkmışlar, bu durumun insan davranışlarına gereğinden fazla basitleştirdiğini ve davranışları bu şekilde açıklamanın yanlış sonuçlar doğurduğunu savunmuşlardır. Geştaltçılara göre organizma sadece çevreden gelen uyarıcılara tepkide bulunmaz, çevre ile etkileşim içindedir.
4.1.İçgörüsel Öğrenme İçgörüsel öğrenmenin genel olarak temel özellikleri şunlardır: Ön çözümden çözüme geçiş ani ve tamdır. İç görü yoluyla edinilen çözüme dayalı performans genellikle pürüzsüzdür ve hatasızdır. İç görü yoluyla kazanılan problem çözümü uzun süre hatırlanır.İç örü yoluyla kazanılan bir ilke diğer problemlerin çözümüne kolaylıkla uygulanabilir. Zeki olanlar iç görüsel çözüme daha kısa sürede ulaşırlar. İç görüsel problem çözmede ön çözüm dönemi daha uzun süre almaktadır. Bu dönemi şöyle açıklayabiliriz: Problemle karşılaştıktan sonra probleme iç görüsel bir çözüm buluncaya kadar geçen zamana ön çözüm dönemi denir. Bu dönemde organizma karşılaştığı problemi ve problemin çözümü için verilen öğeleri, araçları değerlendirir. Problemin çözümü için olası yolları belirler. Bu yolları zihinsel olarak test eder. Çözüm için en uygun yolu bulduğunda davranışsal olarak harekete geçer. Aslında bu durum bir nevi bilişsel deneme yanılmadır.
İç görüsel öğrenmenin en önemli özelliklerinden biri de öğrenilen ilkelerin kolaylıkla yeni durumlara transfer edilmesidir. Yer değiştirme(transfer): Bir problemin çözümünde kullanılan ilkenin benzer bir başka problemin çözümünde de kullanılmasına transfer denilir. Transferle ilgili deneyler civcivler ve maymunlarla yapılmıştır. Bu deneyde birinci aşamada civcivlerin koyu ve açık gri renkli kartonlara yaklaşması sağlanmış, ancak sadece koyu renkli kartondan beslenmişlerdir. Bu eğitimden sonra civcivlerin iki gri kartondan hangisini seçerek yaklaştıkları test edilmiş davranışçıları beklediği gibi civcivler beslendikleri daha koyu gri kartonu seçmişlerdir. İkinci aşmada bu civcivler birinci aşamada üstüne yiyecek konulan gri karton ve ondan daha koyu gri karton verilmiştir. Bu aşamada civcivler birinci aşamada beslendikleri gri kartona değil ondan daha koyu gri kartona yönelmişlerdir.
4.2.Üretici Düşünme Wertheimer iki tür tür problem çözmeden bahseder. Bunlardan birincisi Gestalt ilkelere dayalıdır. Orjinaldir, iç görüseldir. Yani problemin doğasını temel yapısını anlamayı gerektirir. Çözüm bir başkası tarafından değil birey tarafından bulunur, kolaylıkla genellenebilir ve uzun süre hatırlanabilir. İkincisi ise anlamadan ezberlemeye dönüktür. Böyle bir öğrenme ise katıdır ve kolayca unutulur, sadece sınırlı durumlarda uygulanabilir. Wertheimer ilkeleri, kuralları, olguları anlamdan ezberleme ve iç görüye dayalı anlama arasındaki farkı şu şekilde somutlaştırmıştır. Wertheimer, paralel kenarın alanını hesaplamayı öğretmiş ve öğrendiklerini yeni durumlarda uygulamalarını beklemiştir. Bu deneyleri, hem çocuklarla hem de yetişkinlere yapmıştır. Deneyin birinci aşamasında paralel kenar yukarıdaki köşelerinden tabana birer dik çizgi çizerek dikdörtgen haline dönüştürülür.
İkinci aşamada daha önceden öğrenilmiş olan dikdörtgenin alan hesaplama formülü kullanılarak yani taban ve yükseklik çarpılarak dikdörtgenin alanı bulunur. Bu durumda paralel kenarın alanının da tabanla yükseklik çarpımına eşit olduğu belirlenir. Alan bulmada bu standart yol öğrencilere öğretildikten sonra, Wertheimer, şekilleri standart olmayan değişik biçimlerde vermiş ve öğrencilerden alanlarını hesaplamalarını istemiştir. Bu durumda, alan hesaplama formülünü körü körüne kullanan öğrenciler yeni şekillerin alanlarını hesaplamada şaşırmışlardır. 4.3.Yaşantı Bellek İzi Bireyin deneyimleri zihinde bir çalışmaya yol açar. Bu süreç deneyimin türüne göre basit veya karmaşık olabilir. Bu süreç bittiği zaman zihinde bir iz bırakmıştır. Daha sonra benzer bir durumla karşılaştığımızda bu iz davranışımızı etkiler. Her bir sürecin sonunda birey biraz daha değişmiştir ve gelecek deneyimler bu durumdan etkilenir. Bir deneyimin hafızada (zihinde) bıraktığı iz ne kadar güçlüyse sürece etkisi o oranda güçlü olacaktır.
Bir başka ifade ile ne kadar çok benzer sorun çözersek o konuda problem çözme becerisi o oranda gelişecektir. Her karmaşık beceri birçok alt süreçten oluşur ve bu süreçlerin her birinin zihinde iz bırakması söz konusudur. Birbiriyle ilişkili bireysel izler topluca bir izler sistemi oluştururlar. A, B, C gibi harfleri yazabilmek bireysel süreçler olarak değerlendirilebilir. Yazı yazma becerisi daha karmaşık bir süreçtir ve izler sistemi olarak değerlendirilebilir. Koffka (1963) böyle becerilerin bütüncüllük (wholeness) niteliğinin bireysel izlerin üstüne çıktığını ve bireyselliğini kaybettirdiğini söylemektedir.
5.ALGILAMA İçinde yaşadığımız dünyada, duygularımız uyaran sayısız nesne, olay ya da durumlar vardır. Bir ışık noktası, tek başına bir ses, bir şekil ya da renk gibi tek bir uyarana maruz kaldığımız anlar çok istisnadır. Duyumlar basit yaşantıların hammaddesidir; ancak yaşantı sadece bir dizi duyumla sınırlı değildir. Duyularımız bize ham veriler sağlar. Bu ham bilgi yorumlandıkça ‘gürültü’ ya da ‘vızıltı karmaşası’ olarak kalır. Duyumlar bağımsız olaylar da değildir. Hemen her duyumla birlikte algılama da yapılır. Günlük hayatımızda duyumlarımızı sürekli bir yorumlama işlemine tabi tutarız. Tonlar dizisin melodi olarak, küp şeklinde büyük ve kırmızı bir cismi kırmızı bir ev olarak, soğuk ve ıslak bir duyumu yağmur olarak yorumlarız. Çevremizdeki uyaranların farkına varma ve onları yorumlama, anlamlı bir bütünler haline getirme ve tanıma sürecine algı denir.
5.1.Algı Seçiciliği Algılamak üzere dikkatimizi yöneltip seçtiğimiz şeyler gibi bunları anlamlandırma ve yorumlama tarzımız yalnızca dış uyarıcılar ve bizim ruhsal durumumuzla sınırlı değildir. Bizim anlık idraklerimiz aynı zamanda toplumda yer tutan inançlar, değerler, idealler, ahlaki telakkiler ve kültürel atıf sistemi ile de bağlantılıdır. Algılarımız kısmen de kültürümüzün renk ve şekil verdiği bir anlama ve tanıma biçimidir. 5.2.Örgütleme Algı, duyusal verilerin bütünsel bir örüntü, anlamlı bir bütün halinde bir araya getirilmesiyle oluşur. Bazı psikologlar buna gestalt kelimesiyle ifade etmişlerdir. Almanca bir kelime olan geştalt, bir bütünün kendisini oluşturan parçaların algılanışını etkilediğini vurgulayan bir sözcüktür. Dünyayı rastgele bir araya gelmiş, gelişi güzel nesnelerin sıralandığı bir yer olarak değil, anlamlı bir bütün olarak algılamaktayız. Algı kendisini, oluşturan duygusal girdilerin toplamından daha fazla bir anlam ifade eder. Algısal örgütlenme özelliğinin, insanda doğuştan getirilen tabii bir eğilim olduğu kabul edilmektedir. Algısal örgütlenme olayları arasında şekil-zaman ilişkisi ile uyaranları gruplama ve bütünlemeden söz edilir.
5.3.Algısal Değişmezlik Algılamada, belli nesnelerden aldığımız duyumların önce tanır, daha sonra da bunları yorumlarız. Zihnimizde bu nesnelerle ilgili bir kavram ve buna dayalı tasavvurlar oluşur. Bir nesneyi ya da şahsı, çeşitli özellikleri ile bir defa öğrendikten sonra, onunla değişik durumlarda karşılaştığımız, değişik açılardan ona baktığımız zaman bile, onu aynı biçimde algılarız. Bu duruma ‘algısal değişmezlik’ denir. Sözgelimi, çalışma masanızın üzerinizdeki eşyalar uzaktan küçük, yakından büyük, gün ışığında parlak, alacakaranlıkta mat gözükürdü. Bu durum algı dünyamızda, altından kalkılamaz bir karmaşıklık yaratır ve çevreye uyumumuzu imkânsız kılardır. Algılarımız önceki yaşantılarımızdan yalıtılmış değildir. Bu yüzden nesneler zihnimizde kalıcı bir yer tutar; aynı nesneyle farklı şartlarda tekrar tekrar karşılaştığımızda, kalıcı ve değişmez olarak algılarız.
5.4.Algı Yanılsamaları Bir şeyin doğruluğuna karşımızdakileri inandırmak için ‘gözlerimle gördüm, kulağımla işittim’ deriz. Acaba duyu organlarımızın verdiği bilgilerin doğruluğuna her zaman güvenebilir miyiz? Algılamada duyu organları ile alınan duyumlar zihnimizde bütünlenerek yorumlandığından, her görülen ve işitilen şeyin nesnel olarak doğru olma ihtimali kesin değildir. Bir tren kompartımanında otururken, yandaki rayda hareket eden bir vagon bizim hareket ettiğimiz şeklindeki yanlış bir algıya yol açabilir. Algı yanılmaları yalnız fiziksel nesne ve olaylarla da sınırlı değildir. Sosyal dünyamızda da bunun örneklerini sıkça yaşarız. Bir kimse, kendisine söylenen bir sözü, söyleyenin niyetinden farklı şekilde anladığı zaman bir algı yanılsaması ortaya çıkar.
Algı yanılsamaları iki grup altında toplanabilir: Birincisi yanılsama(illüzyon), ikincisi ise sanrı(halüsinasyon) olaylarıdır. Zihinde duyumların yanlış olarak yorumlanmasına yanılsama denir. Suya batmış bir çubuğun, batış noktasından bükük ve su içindeki kısmının olduğundan kısa görülmesi buna örnektir. Sanrı ise gerçek algı aldanması olmayıp tamamıyla zihin tarafından icat edilen algılardan oluşur. Örnek olarak ise, çölde susuzluktan baygın duruma gelmiş bir kimse, kendisini bir kuyu başında görmesidir.
6.GEŞTALT KURAMI VE SOSYAL HİZMET Geştalt kuramı ve sosyal hizmet bilimi veya mesleği birbirleriyle ilintilidir ve birçok kesişim alanları vardır. Şüphesiz ki en önemli kesişim alanları insan ve insanın yaşadığı sorunlar, olaylardır. Sosyal hizmet bilimi veya insanı biricik bir varlık olarak ele alır ve insana hümanistik bir bakış açısıyla yaklaşır. Sosyal hizmet insan yaşamında meydana gelen sorunları, önemli olayları, travmatik süreçleri bir bütünlük içinde incelemektedir. Misal olarak, parçalanmış olan bir aileyi salt boşanma olgusuyla değerlendirmez. Boşanma olgusunun nedenleri, eşler ve çocuklar üzerinde yaratacağı etkileri, topluma olan yansımaları gibi noktalardan ele almak suretiyle çok boyutlu yaklaşımlar içinde hareket eder ve bu perspektiften çözümler üretilir.
Geştalt Kuramı da, sosyal hizmete benzer bir şekilde insanı ve yaşamını bir bütünlük içinde analiz etmeyi yeğlemektedir. Farklı olarak sosyal hizmette bütün süreçler, olaylar, parçalar önemliyken Geştalt kuramında bütünlüğe daha çok önem verilmekte ve ona göre bir anlayış geliştirilmiştir. Sosyal hizmet ve Geştalt kuramının en önemli birleşim alanı ise Şimdi ve Burada bakış açısıdır. Her iki anlayış da insana ve yaşamına bu bakış açısıyla yaklaşmaktadır. Böyle bir bakış açısıyla hareket edilmesi Gestalt yaklaşımını Sosyal Hizmet mesleğinde daha da uygulanabilir hale getirmektedir. Zira sosyal hizmet mesleğinin en önemli ilkesi Şimdi ve Buradadır. Sosyal hizmet ve Geştalt kuramını bir arada değerlendirmemizi sağlayan bir başka etmende öğrenme sürecidir. Geştalt kuramcıları öğrenme süreci üzerinde yaptıkları araştırmalar neticesinde yukarıda da belirtildiği gibi insanın öğrenme süreçlerini belli gruplara ayırmışlardır. Bu süreçlerden en önemlisi ve sosyal hizmet mesleği ile ilişki kurabileceğimiz ‘Yaşantı Bellek İzi’ dir.
Geştalt kuramına göre daha önce öğrendiğimiz veya yaşadığımız şeyler şimdiki davranışlarımızı etkilemekte, hayatımıza yansımaları olabilmektedir. Bu perspektiften bakıldığında bu durumun sosyal hizmet mesleğiyle yakından alakalı olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü sosyal hizmet mesleğini icra eden sosyal hizmet uzmanları da kendilerine başvuran müracaatçıların sorunlarını gidermeye çalışırken sorunların nedenleri üzerinde yoğunlaştıkları zaman ister istemez müracaatçıların önceki yaşam deneyimlerine, sorunların öğrenilmiş çaresizlik şeklinde olup olmadığına, öğrenilmiş olumsuz düşüncelerin neler olduğuna ve bunların müracaatçıların yaşamlarına etkileri konularında inceleme yaparlar. Bir başka önemli öğrenme sürecide üretici düşünmedir. Geştalt kuramına göre problem çözmede üretici düşünebilmek önemlidir ve bu yönde kuramın önemli isimleri deneyler ve araştırmalar yapmışlardır. Bu ilkenin veya sürecin sosyal hizmet mesleğine uygulanabilme durumu bulunmaktadır.
Sosyal hizmet uzmanları müracaatçıları ile çalışırken, müracaatçıların yaşadığı sorunlar karşısında, müracaatçının karar verme ve kendi hayatını dizayn etme ilkelerinden hareketle bazı durumlarda müracaatçıdan çözüm önerileri isteyebilir. Bu durumda da müracaatçının üretici düşünme sürecine ihtiyaç duyulabilmektedir. Bu noktada gestalt kuramına başvurulabilir. Yine Geştalt kuramında yer alan algı durumları da sosyal hizmet mesleği çalışmaları kapsamında müracaatçının yararı ilkesi kapsamında uygulanabilecek bir faktördür. Sosyal hizmet uzmanları müracaatçıları ile çalışırken kimi zaman kalıplaşmış algılara rastlayabilmektedirler. Bazı müracaatçılar ile yapılan mesleki çalışmalarda ‘bu benim kaderim, kurtulamam bu durumdan’, ‘zaten bu saatten sonra değişsem ne olur ki’ gibi algılarda kalıplaşmış düşünceler vardır kimi müracaatçılarda. Bu kalıpları bir nebze de olsa yıkmak için sosyal hizmet uzmanları Gestalt kuramında yer alan algılama süreçlerine başvurabilirler. Algı süreçleri üzerinde yapılacak sistematik ve disiplinli çalışmalar neticesinde müracaatçılar için önemli kazanımlar elde edilebileceği düşüncesi güçlü şekilde ortaya çıkmıştır.
7.VAKA ÖRNEĞİ Teorik olarak öğrenilen bilgilerin uygulamaya diğer deyişle pratiğe aktarılması gerek sosyal hizmet bilimi gerek diğer bilimler veya meslek için hayati önem arz etmektedir. Bu bağlamdan hareketle çalışma boyunca teorik olarak anlattığımız geştalt kuramının uygulamaya aktarmak ve adı geçen kuramı vücuda getirmek için vaka üzerinde çalışma yapma ihtiyacı hâsıl bulmuştur. Bu perspektiften hareketle meslek yaşantımızda üzerinde çalıştığımız bir vakanın geştalt kuramı ile bağlantılı yönlerini, farkında ve farkında olmadan geştalt kuramına göre yapılan sosyal hizmet müdahalelerini, ulaşılan sonuçları nesnel bir bakış açısıyla ele alacağız.
7.1.Vakanın Tanıtımı 2015 Eylül ayında İl Müdürlüğümüze gelen ihbarda parklarda kalan, aşırı kiloları nedeniyle hareket etmekte güçlük çeken bir kadının olduğu yönünde bilgi verilmiştir. Bunun üzerine İl Müdürlüğü bünyesinde bulunan Engelli ve Yaşlı Hizmetleri Biriminde görevli iki meslek elemanı H.O(46 yaşında) isimli kadının bulunduğu Atatürk Parkına gitmişlerdir. Parkta yapılan ilk ön incelemede H.O isimli kadının uzun zamandır 12 yaşındaki zihinsel engelli kızı ile sokaklarda yaşadığı, kızının bir hafta önce çocuk şubesi polislerince Müdürlüğümüze bağlı çocuk yuvasına bırakıldığı fakat engelli olduğu için daha sonra Engelsiz Yaşam Merkezine bırakıldığı, anne ve kızının yaklaşık 2 yıl önce Batman’a geldikleri asıl yaşadıkları yerin ise Hatay ilinin İskenderun ilçesi olduğu, H.O evliği olduğu fakat eşinin başka bir kadınla imam nikahı ile evlenmesi üzerine H.O’nun bu durumu içerlediği, eşiyle evliliklerinin bozulduğu ve aralarının bozulmasından dolayı eşi tarafından engelli kızı ile birlikte evden atıldığı ve sığınacak bir yerinin olmamasından dolayı kız kardeşinin yaşadığı Batman iline gelmişlerdir.
Kız kardeşi ise kendilerini yanına kabul etmiş fakat H Kız kardeşi ise kendilerini yanına kabul etmiş fakat H.O’nun kilolarından dolayı hareket etmekte güçlük çekmesi ve kendi bakımın yapamamasından dolayı kız kardeş T.E, H.O’ya Sağlık Kurulu Raporu çıkartarak evde bakım yardımı almaya başlamıştır. Yine T.E, engelli L.O için 2022 kanunu kapsamında 3 ayda bir engellilik maaşı almıştır. Yaklaşık 2 yıl boyunca T.E her iki birey için maaş almıştır. Fakat H.O’ya verilen sağlık kurulu raporu 2 yıl geçerli olduğu için 2015 yılının Ağustos ayında sona ermiştir. Bunun üzerine T.E, kız kardeşi H.O’ya tekrardan rapor çıkartmaya çalışmıştır. Yeni çıkan sağlık kurulu raporunda H.O ağır engelli olarak değerlendirilmediği için evde bakım yardımı sona ermiştir. Bunun üzerine T.E, kız kardeşi H.O’yu evden atarak kendisine yer bulmasını istemiştir.
Bu duruma binaen H.O’da kız kardeşinin evinden ayrılmış ve gidecek yeri olmadığı için sokaklarda ve parklarda engelli kızı ile yaşamaya başlamıştır. Diğer taraftan H.O’nun önceki yaşamı araştırıldığında toplam 9 çocuğunun bulunduğu, engelli kızı dışında diğerlerinin babaları ve üvey anneleri ile yaşadıkları, H.O’nun resmi olarak hala evli olduğu, Hatay’da 1 erkek, Batmanda ise 1 kız kardeşinin olduğu, H.O’nun aşırı kilo almadan önce ev hanımı olduğu, eşinin ise mahalle bakkalı işettiği bilgileri alınmıştır. Daha sonra H.O bulunduğu parktan alınarak ambulansla hastaneye götürülmüş ve buradaki işlemlerinin bitmesine istinaden Müdürlüğümüze bağlı Engelsiz Yaşam Merkezine kızı L.O’nun yanında götürülmüştür.
7.2.Vakanın Geştalt Kuramı Bağlamında Analizi Yukarıda anlatılan vaka ile geştalt kuramı arasındaki ilişkiye baktığımızda; H.O ve kızı L.O’nun yaşadığı sorunlar silsilesi tamamen birbiriyle bağlantılıdır ve bütün olarak düşündürmeyi gerektirmektedir. Müracaatçı H.O’nun yaşadığı bu sorunların ana kaynağı eşinin ikinci bir kadınla evlenmesidir. Zira eğer bu evlilik yaşanmasaydı, H.O hanım bu travmaları yaşamayacaktı. Müracaatçılarla çalışılırken farkında olarak veya olmadan bir şekilde geştalt kuramına başvurulmuştur. Müracaatçıların barındığı kurumda görev yapan meslek elemanları ana sorun kaynağı olarak müracaatçı H.O’nun yaşadığı aile bunalımı olarak görmüşlerdir. Müracaatçının tekrar eski yaşamına dönmesi için çocukları ile görüşebileceği, onlarla temas içinde olabileceği çözüm yolları üzerinde durulmuştur. Ve müracaatçının İskenderun da bulunan erkek kardeşi ile görüşülerek, çocuklarına yakın olması için tekrar bu ilçeye gelmesi şart olarak görülmüş ve müracaatçının kardeşine H.O’yu yanına alması tavsiye edilmiştir.
Müracaatçının kardeşi de bu durumu kabul ederek kız kardeşini yanına almayı kabul edip en iyi şekilde H.O’ya bakacağına söz vermiştir. H.O ve kızı L.O ile yapılan mesleki çalışmalarda, müracaatçıların algıdaki seçiciliklerini artırmak için kurum bakımın dezavantajları anlatılmıştır ve aile hayatı konusunda gerek müracaatçılar gerekse, H.O’nun erkek kardeşinin algılarına aile sıcaklığı konusunda seçicilik oluşması için hizmet verilmiştir. Müracaatçıların belleklerinde kalan olumsuz öğrenmelerin izlerini silmek için kurumda görev yapan psikolog müracaatçılarla çalışmalar yapmıştır. Özellikle H.O’nun kendini toparlanması ve eski günlerine dönmesi için yine kurumda görev yapan psikolog ve sosyal çalışmacı tarafından üretici düşünmesi sağlanılmaya çalışılmış ve kendi kendine yetebilmesi için, yaşamına en uygun çözüm yollarını kendisinin bulabileceğine inandırılmaya çalışılmıştır. Çünkü yaşadığı hayatı en bilen müracaatçıdır.
Müracaatçıların algı yanılsamaları olmadığı için bu madde üzerinde çalışma yapılmamıştır. Yine hem geştalt hem de sosyal hizmette yer alan şimdi ve burada ilkesi çerçevesinde müracaatçıların yaşadığı sorunlar yaşadıkları zaman itibariyle değerlendirilmiş ve yaşadıkları güncel durum üzerinde çalışma yapılmıştır. Özetle ele alınan vakada geştalt kuramı kullanılmaya çalışılmıştır ve başarılı sonuçların alınması için mesleki disiplinler arasında işbirliği yapılmıştır. Müracaatçıların toplu bakım esasına dayalı kurum bakımından alınıp tekrardan aile ortamına(şimdilik kardeşinin evi bile olsa) yerleşmesinin sağlanmış olması ve yaklaşımın ve sosyal hizmetin bir başarısı olarak değerlendirilebilir.
8.DEĞERLENDİRME VE SONUÇ Almancada bütün anlamına gelen Geştalt kelimesi bu psikologların oluşturduğu akımın ismi olmuştur. Geştalt akımına göre, bir deneyimin bütünü, onun parçalarının toplamıyla aynı değildir. Bilinci anlamanın yolu, parçaları değil tüm deneyimi bir bütün olarak çalışmaktan geçmektedir. (Bernstein ve ark., 2006) Bu arada Geştalt Okulu hem Avrupa’da hem de Amerika Birleşik Devletleri’nde indirgemeciliğe karşı bir tavır sergilemektedir ve bütünün onu oluşturan parçalardan farklı olduğu ana fikri ile hem davranışçılık hem de yapısalcılık ekollerine eleştiriler getirmişlerdir. Daha sonraki yıllarda nadir çalışmalar görülmekle birlikte 2. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında sinyal işleme, bilgi kodlama ve iletişim üzerine yapılan çalışmalar bilimsel psikolojinin doğmasında çok önemli etkiler yapmıştırlar.
Geştalt kuramı ve sosyal hizmet mesleği arasında anlamlı bir bütünlük ilişkisi bulunmaktadır. Yapılan çalışma kapsamında ele alınan vakada atıf yapılan benzerlikler, kesişim noktaları göstermektedir ki sosyal hizmet müdahalesi kapsamında çalışılacak vakalarda geştalt kuramından faydalanma imkânı her zaman mevcuttur. Bunun için bu kuramı tanımlamak, analiz etmek, özümsemek elzemdir. Aksi takdir de salt genel bilgilerle geştalt kuramını vakalara uygulamak oldukça güç olacaktır. Sosyal hizmet çalışmalarında da kullanılan Şimdi ve Burada ilkesi geştalt kuramında da kullanılmaktadır. Bu yönüyle kuram değerlendirildiğinde sosyal hizmet mesleğine yabancı olmadığını ve ortak öğeler bünyesinde barındırdığını belirtebiliriz. Geştalt kuramı, sosyal hizmet çalışmalarında öğrenmede güçlük çeken çocukları, boşanma ile alakalı yapılan mesleki çalışmalarda, aile içi sorunlar(geçimsizlik, şiddet, iletişim sorunları v.b), kriz yaratabilecek yaşam olaylarında(eşlerin ölümü, maddi kayıplar, evlilik gibi) kullanılabilecek bir kuramdır.
Çalışma boyunca geştalt kuramında yer alan öğrenme, algı süreçleri, algı yanılsamaları, kuramın temel ilkeleri üzerinde durulmuştur. Bunların yanında geştalt ve sosyal hizmet bilimi arasındaki temel ilişkiler üzerinde çalışılmış ve son olarak teorik bilginin, uygulamaya yansıması için sosyal hizmet kapsamında yer alan bir vaka geştalt kuramı bağlamında analiz edilmiştir ve olumlu çıktılara ulaşılmıştır.