Çocuklar gibi sevindi kadıncağız. (durum zarfı) Nermin gibi güzel bir kızım var benim de. (sıfatın zarfı) Küçük kızım dün hasta gibiydi. (yüklem) Senin gibi bencil birini görmedim. (Karşılaştırma) Ayşe, Ali gibi çalışkandır. (Karşılaştırma) Bugünlerde görüşmüyoruz, işleri bozuldu gibi. (Kuşku) Ayşe bugün ağlamış gibi. (Kuşku) Yemek pişti gibi. (Yaklaşıklık) Kış geldi gibi. (Yaklaşıklık)
Senin bugün cennet kadar vatanın var. (benzetme) İnsan kadar acımasız varlık yoktur. Onu bir saat kadar bekledim. (yaklaşık) İki kilo kadar aldım. (yaklaşık) Sabaha kadar yağmur yağdı. (dek) İstanbul’a kadar otobüsle gittim. Gücümün yettiği kadar çalışacağım. (ölçüsünde) Karşı görüş, Karşı taraf (sıfat) Buradan karşı güzel görünüyor. (isim) Bir sandal kiralayıp karşıya geçti. (isim) Okulun karşısında boş bir arsa var. (tamlanan) Karşının döneri daha güzel. (tamlayan) Küçüklerin büyüklerine karşı saygılı olması gerekir. (edat) Bu söze karşı ne denir? (edat) Sabaha karşı bir fırtına koptu. (edat) Toplantıda onunla karşı karşıya oturduk. (ikileme ) Karşı çıkmak, karşı gelmek (deyim)
Ders çalışmadığı için sınıfta kaldı. Hava soğuk olduğu için dışarı çıkmadım. Seni görmek için buraya geldim. Koşu yapmak için spor ayakkabısını giydi. Senin için sözüne fazla güvenilmez diyorlar. Babam için çabuk iyileşir diyorlar. Bu kitapları senin için aldım. Akşamki oyun için bilet aldık. Dedelerimiz bu vatan için canlarını feda etmişler. Bu eski kitap için tam on milyon ödedim.
Mektubu sana göndermek üzere yazmıştım. Tatile gitmek üzere çantamı hazırladım. Kitabı yarın getirmek üzere aldı. Bir hafta sonra ödemek üzere ondan para istedim. Arkadaşım gelmek üzere. Yağmur dinmek üzere.
Yalnız adam, yalnız kişi (sıfat) Bu kadar yolu yalnız gelmiş. (zarf) Beni yalnız bırakıp gitti. (zarf) Bu işi yaparım, yalnız paramı peşim isterim. (bağlaç) Ben de gelirim, yalnız bugün çok işim var. (bağlaç) Aradığınız kitabı yalnız burada bulabilirsiniz. (edat) Bu sandık yalnız bu anahtarla açılır. (edat) Bu sorunu ancak Ahmet Bey çözebilir. (edat) Çok aradım; ancak (ama) istediğim gibi bir ev bulamadım. (bağlaç) Bu kömür bize iki ay ancak (zor) yeter. (zarf)
Çocuklar gibi ağladık hepimiz. Çocuklar gibi ağlamamıza herkes güldü. Düne kadar onu tanımıyordum. Düne kadar onu tanıdığımı söyleyemem. Tekrar görüşmek üzere toplantıya bir saat ara verdik. O dakika kadar bekleyebilir misin beni? On dakika kadar beklemen gerekiyor beni. Bahçe kapısına doğru hızlı hızlı yürüdüm. Bahçe kapısına doğru yürümek istedim. Onun boyuda senin boyun kadardı. (yüklem) Bu kadarı yeter bana. (özne) Onun gibisine her şeyimi veririm. (dolaylı tümleç) Onun kadar şık giyinmek istiyorum ben de. (zarfın zarfı)
Bu kadar soğuk bir insan görmedim. (sıfatın zarfı) Onun gibi insan az bulunur bu dünyada. (sıfat) O mağazada bedenime göre elbise bulamadım. (sıfat) Bulaşıkları yıkamak için biraz su ısıttım. (amaç) Geciktiğim için özür diledim ondan. Geciktiğim için özür dilemem gerekiyor ondan. Mektuplarını dolmakalem ile yazmalısı. (araç) Babama göre asıl suçlu bu adam değilmiş. (görelik) Akşamki tiyatroya kardeşimle gideceğim. (birliktelik) Ömer bey için iyi şeyler söylemiyorlar. (hakkında) Bu vatan için canımı seve seve veririm. (uğrunda) Banka borçları için evini ipotek etmiş. (karşılık)