SİNİR SİSTEMİ Hazırlayan: Doç. Dr. Dilek AYGİN

Slides:



Advertisements
Benzer bir sunumlar
Hazırlayan ve Sunan Fatma Sena YAMAN.
Advertisements

İSTANBUL TIP FAKÜLTESİ BEL OKULU
Omurgalı ve Omurgasız Hayvanlarda Sinir Sistemleri
NÖROLOJİK DEĞERLENDİRME
MEME KANSERİ BASIN BÜLTENİ
SİNİR SİSTEMİ.
HEMİPLEJİ VE TEDAVİ PROGRAMI
Beyin Omurilik Sıvısı (BOS)
T. C. ANKARA VALİLİĞİ İL SAĞLIK MÜDÜRLÜĞÜ Eğitim Şube Müdürlüğü www
Damar dışı nedenlerle bacak-ayak şişliği
SİNİR SİSTEMİ Herkes için Her şey.
İVRİNDİ TOPLUM SAĞLIĞI MERKEZİ
BİLİŞSEL PSİKOLOJİ BEYİN/Nöro-Psiko-Anatomi
BİLİNÇ KAYBI NEDİR? Beynin normal fonksiyonlarındaki bir aksama sonucu; uyku halinden başlayarak, hiçbir uyarıya cevap vermeme haline kadar giden, BİLİNCİN.
Hazırlayan: Dr Berge EDE Moderatör:Op.Dr.Turhan Pekiner
 İnsanlar çevrelerindeki uyarıları beş duyu ile algılayıp bazı olaylara uygun tepkiler gösterirler.  Bu duyular görme, işitme, tatma, koklama, dokunma.
AĞRI FİZYOLOJİSİ.
Travmalı hasatalara yaklaşım
Merkezi Sinir Sistemi Enfeksiyonları
SANTRAL SİNİR SİSTEMİ:
NÖROGLİYA 1) Ependim hücreleri:
BEYİN-OMURİLİK SIVISI (BOS) BİYOKİMYASI
KIRIK, ÇIKIK , BURKULMALAR VE İLK YARDIM
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA AKUT KONVÜLZİYONA YAKLAŞIM
Prof. Dr. Cem Şeref Bediz DEUTF Fizyoloji Anabilim Dalı
SİNİR SİSTEMİ.
HAZIRLAYAN SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI
Elektroensefalogram (EEG) ve Olaya İlişkin Potansiyeller (OİP):
E N D O K R İ N S İ S T E M İ ( HORMONLAR ) A.Ç.
ÖĞR. GÖR. ÖZLEM KARATANA ACİL BAKIM II
SİNİR SİSTEMİ.
A. Sinir sistemi hücrelerinin temel yapı ve işlevleri B. Santral sinir sistemi C. Periferal sinir sistemi D. Kan desteği E. Kan beyin bariyeri F.
SİNİR SİSTEMİ CERRAHİSİ VE HEMŞİRELİK BAKIMI
DAMARSAL OLAYLAR Hazırlayan Öğr. Gör. Fadime GÖK.
Süperfisial Siderozis
HİDROSEFALİLİ ÇOCUĞUN BAKIMI
FALLOT TETRALOJİSİNDE HEMŞİRELİK BAKIMI Araş.Gör.Sümeyra Topal
MEME KANSERİ VE KENDİ KENDİNE MEME MUAYENESİ
Ψ BÖLÜM 2: BEYİN ve ÖĞRENME -1.
HEMİPLEJİK HASTADA GÖRÜLEN DİĞER PROBLEMLER
BEYNİN BÖLÜMLERİNİN İŞLEVLERİ
METASTATİK BEYİN TÜMÖRLERİ
BEL – BOYUN FITIKLARI.
1.Ulusal Çocuk Acil ve Ambulatuar Pediatri Kongresi 2010-Kuşadası Çocuklarda Nörolojik Belirtilerden Tanıya Gidiş KAS GÜÇSÜZLÜĞÜ Prof.Dr.Burak Tatlı İ.
DAVRANIŞ VE DAVRANIŞIN BİYOLOJİK TEMELLERİ
Doç. Dr. Tahsin Erman Ç.Ü Tıp Fakültesi Nöroşirurji Ab.D, Adana
NÖRON sinir sisteminin fonksiyonel ve anotomik ünitesidir
ANTALYA HALK SAĞLIĞI MÜDÜRLÜĞÜ
ŞEKER(DİABETES MELLİTUS DM) HASTALARININ YAŞAM KALİTESİNİ ARTIRMAK İÇİN YAPILMASI GEREKENLER Şeker ya da diyabet denilen hastalık genellikle kalıtsal ve.
İnme Ecem Değirmencioğlu Özge Öge Kutal Mete Tekin.
MEME KANSERİ CANAN ZENGİN
HİPERTANSİF HASTAYA YAKLAŞIM
DOĞUM ÖNCESİ BAKIMIN ÖNEMİ
HAZIRLAYAN MİRAC ULUDAĞ SİNİR SİSTEMİ HASTALIKLARI.
KLİNİK NÜKLEER TIP UYGULAMALARI
TRANSVERS MİYELİT İnt. Dr. Serap KARAKAŞ KTÜ Tıp Fakültesi
Her sistemin kendine özgü görevleri olmasına karşın bu görevleri diğer sistemlerden bağımsız olarak gerçekleştiremez. Egzersizle yukarıdaki açıklamanın.
EPİLEPSİ VE TEDAVİ İLKELERİ
BEYNİN BÖLÜMLERİNİN İŞLEVLERİ
SANTRAL SİNİR SİSTEMİ TÜMÖRLERİ
SİSTEMLER.
Nöro-Oftalmoloji Pupilla Refleks Anomalileri
PERNİSİYOZ ANEMİ Vücudun yeteri kadar B12 vitaminine sahip olmamasından dolayı yeterli miktarda sağlıklı alyuvarın yapılamadığı bir durumdur.  intrensek.
ANNE ÇOCUK SA Ğ LI Ğ I 0-6 Yaş Çocuklarında Sık Görülen Şikâyetler KAYNAKLAR: k-saglik/cocuk-hastaliklari/ yas-cocuklarinda-sik-
SİNİR SİSTEMİ Yar.Doç.Dr.Ümit YALÇIN. SİNİR SİSTEMİ Amip gibi tek hücreli bir organizmanın yapılanması esas olarak kimyasaldır. Beyni nükleusudur ve nükleus.
Serebral Herniasyon Dr Vaner Köksal Recep Tayyip Erdoğan Üniversitesi
VAKA SUNUMU Arş. Gör. Dr. Kevser AYAR KTÜ Tıp Fakültesi
Sunum transkripti:

SİNİR SİSTEMİ Hazırlayan: Doç. Dr. Dilek AYGİN

İçindekiler Sinir Sisteminin Anatomi Ve Fizyolojisi, Sinir Sistemi Hücreleri, Nörotransmetterler, Nöron Tipleri, Sinir Sistemi Fonksiyon Ve Bölümleri, Santral Sinir Sistemi Periferik Sinir Sistemi Otonom Sinir Sistemi Sinir Sistemi Tanı Yöntemleri Kaynakça

SİNİR SİSTEMİ ANATOMİ VE FİZYOLOJİSİ Sinir sisteminin normal fonksiyon bozukluklarını anlayabilmek için sinir sistemi anatomi ve fizyolojisini bilmek gerekir.

Sinir sistemi motor, duyusal, otonom, bilişsel ve davranış ile ilgili işlevlerin kontrolünden sorumludur. Sinir sistemi merkezi sinir sistemi (MSS), periferal sinir sistemi (PSS) ve otonom sinir sistemi olmak üzere başlıca üç bölümden oluşur.

Sinir Sisteminin Hücreleri -1 Sinir sistemi nöroglia ve nöron olmak üzere iki tip hücreden meydana gelmiştir. Nöroglia Hücreleri: Yunan kökenli bir sözcük olan ‘‘glia’’ yapışkan veya bir arada tutma özelliği olan anlamındadır. Glia hücreleri sinir sisteminin nöronlarına koruma, beslenme ve yapısal destek sağlar. Nöronlardan beş veya daha fazla nöroglia hücresi vardır. Mitoz bölünme ile çoğalır. Primer sinir sistemi tümörlerinin en yaygın nedenidir.

Sinir Sisteminin Hücreleri-2 2. Nöronlar (Sinir Hücreleri): Sinir sisteminin temel anatomik ve fonksiyonel birimidir. Sinir uyarılarını iletir. Nöron hücre gövdesi, akson ve dentrit olmak üzere üç bölümden oluşur.

Sinir Sisteminin Hücreleri-3 Nöronların hücre gövdeleri merkezi sinir sisteminde bulunurlar ve kemik ile korunurlar. Hücre gövdesi nöronun ana bölümüdür. Dendrit: Hücre gövdesinde impulsları iletir. Akson: sinir impulsunu hücreden uzağa iletir. Mikroglialar : Fagositoz özelliğine sahip makrofaj tipi hücrelerdir. Beyin dokusunda az bulunur.

Aksonun etrafı miyelin kılıfı denilen bir zarla çevrilidir. Sinir Sisteminin Hücreleri-4 Dentritten daha uzun olan aksonlar, sinir hücrelerinden aldıkları uyarıyı ileten sinir lifleridir. Aksonun etrafı miyelin kılıfı denilen bir zarla çevrilidir. Miyelin kılıfı, kılıf hücreleri tarafından sentez edilen bir lipoprotein olan miyelinden oluşur. Periferik sinir sisteminde yer alan aksonlarda bu kılıf Schwann hücrelerinden oluşur.

Sinir Sisteminin Hücreleri-5 Miyelin kılıfı belirli aralıklarla (1-3 mm) Raniver boğumları ile bölünmüştür. Santaral sinir sisteminde bu miyelinizasyonu Schwann hücrelerine benzeyen oligodendroglial hücreler sağlar.

Sinir Sisteminin Hücreleri-6 Bir sinir hücresi öldüğünde yenilenmesi mümkün değildir. Doğumda vücutta tüm sinir hücreleri vardır. Vücut yeni sinir hücresi üretemez. Sadece aksonu zarar gördüğünde hücre kendini yenileyebilir. Sinir lifinin ucu ile kas lifi arasındaki bağlantıyı sağlayan oluşuma ‘‘nöromüsküler bağlantı’’ denir. Sinir hücresi ile sinir sonu bağlantılarına sinaps denir. Sinapslar tüm uyarıları sinirler boyunca iletir.

Sinir iletisinin olması için aksiyon potansiyelinin gerçekleşmesi gerekir. Aksiyon potansiyeli: Sinir hücreleri dinlenme evresindeyken hücre içinde negatif bir elektrik şarjı gerçekleşir. Hücre dışında (+) iyon yüklü sodyum iyonları (Na+), hücre içinde (+) iyon yüklü potasyum iyonları (K+) yüksek konsantrasyondadır. Hücre içi ve hücre dışındaki bu farklılık hücre membranına karşı bir elektrik şarjı oluşmasına neden olur. Bu dinlenme membran potansiyeli olarak tanımlanır.

Aksiyon potansiyelinde hücre membranın sodyum iyonlarına geçirgenliği fazladır, daha fazla sodyumun hücre içine girmesini sağlar. Hücre membranına karşı bir voltaj değişikliği olur. Buna depolarizasyon denir. Hızla gelişen depolarizasyondan çok kısa süre içerisinde sodyum kanalları kapanır ve potasyum iyonlarının hücre dışına doğru hızla diffüzyonu normal negatif dinlenme potansiyelinin yeniden oluşmasını sağlar. Buna membran repolarizasyonu denir.

Sinaps: İki nöron arasındaki yapısal ve fonksiyonel bağlantılara denir. Sinir uyarısının bir nörondan diğerine ya da nörondan afferent organa (kas lifi, salgı bezi hücresi vb.) iletildiği noktadır. Nörotransmitterler: Bir nörondan diğerine ya da nörondan özel hedef dokulara mesajların iletimini sağlayan kimyasal maddelerdir. Sinaptik dokularda yapılır ve depolanır.

NÖROTRANSMİTTERLER Asetilkolin: Nöromuskuler kavşaklarda , merkezi sinir sisteminde ve periferik sinir sisteminde bulunur. Parasempatiklerde nörotransmitter asetilkolindir. Kolinesteraz: Asetilkolini etkisiz hale getirir Norepinefrin: Sempatik nöronlardaki nörotransmitterdir. Katechol-Omethyl transferase (COMT) veya monoamine oxidase(MAO) norepinefrini inaktive eder. Diğer nörotransmitterler dopamin, GABA, glutamat, ve serotonin.

NÖRON (SİNİR HÜCRESİ) TİPLERİ Nöronlar üç grupta sınıflanırlar: Duyu (sensoriyel) nöronlar : Reseptörlerden aldığı duyumu santral sinir sistemine iletir. Motor nöronlar : Santral sinir sisteminden aldıkları uyarıları kas ve bezlere iletirler. Ara nöronlar

SİNİR SİSTEMİNİN FONKSİYONLARI VE BÖLÜMLERİ Sinir sistemi vücudun motor, duyusal ve otonom fonksiyonlarını yönetir. Sinir sistemi fonksiyonlarına göre üç temel sisteme ayrılır. Bunlar :

Merkezi Sinir Sistemi Periferik Sinir Sistemi Otonomik sinir sistemi Beyin Kranial sinirler Sempatik Spinal kord (omurilik) Spinal sinirler Parasempatik

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-1 BEYİN: Birbiriyle bağlantılı çalışan birçok bölümü vardır: Medulla Pons Orta beyin (beyin sapı) Serebellum (beyincik) Hipotalamus Talamus Serebrum

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-2 Ventriküller: Beyin içindeki sıvı boşluklarıdır. Beyin omurilik sıvısı içerir. Dört adettir: İki lateral (yan) ventrikül Üçüncü ventrikül Dördüncü ventrikül

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-3 Medulla Spinal korddan ponsa kadar uzanır. Görevleri: Hayati fonksiyonları sağlayan merkezler içerir. (dolaşım, solunum) Bu nedenle oksipital kemik kırıkları ani ölüme yol açar. Ayrıca burada öksürme, hapşırma, yutma, kusma refleks merkezleri buradadır.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-4 Pons: Medullanın önünde yer alır. Pons içinde solunum merkezi yer alır, medulla ile birlikte solunum ritmini sağlar.

BEYİN OMURİLİK SIVISI(BOS)-1 Su gibi berrak olan bu sıvı yaralanmalarda bir su yastığı görevi yaparak beyni çarpma ve darbelerden korur. Ayrıca beyin ile kan arasındaki besin maddesi ile atık madde değişimini sağlar. Bos sıvısının basıncı 10-15 mm/Hg dir

BOS ‘un Özellikleri ► Özgül ağırlığı: 37°C’de 1006 (1003-1008) ► Miktarı: 120-150 ml ► Özgül ağırlığı: 37°C’de 1006 (1003-1008) ► Günlük sentez: 500-800 ml

BEYİN OMURİLİK SIVISI(BOS)-2 Kafatası kırıklarında koruyucu dış tabakalar zarar gördüğünde dışarı akabilir. En sık görülen burun (rinore) ve/veya kulaktan (otore) olan akmalardır.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-5 Serebellum (beyincik): Beyinin oksipital loblarının altında yer alır. Fonksiyonlarının çoğu hareket ile ilgilidir. Kas tonusunun düzenlenmesi, Dengenin sağlanması Postürün sürdürülmesi, Bu işlevler bilinçdışı gerçekleşir . Örn: Bir kalemi tutmak istediğimizde kasların koordine hareketini serebellum sağlar.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-6 Serebrum İki hemisfer (yarıküre)den oluşur. Yüzeyini serebral korteks (kabuk) denilen gri madde oluşturur. Serebral korteks fissür veya sulkus denen girintiler ve girus denilen kıvrımlar içerir. Serebral korteks loblardan oluşur.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-7 SPİNAL KORD (MEDULLA SPİNALİS) Beyine giden ve beyinden gelen uyarıları iletir. Kanalis vertebralis içinde yer alır. Menings denilen zarla kaplıdır. İçindeki gri materyel H harfi şeklindedir: Motor nöron hücreleri içerir. Dıştaki beyaz materyal ise myelinle kaplı aksonlardan oluşur. Sinir lifleri traktüsler (yollar) şeklinde gruplaşmıştır.

SANTRAL SİNİR SİSTEMİ-8 Asenden (yükselen) tractuslar: ( dorsal kolon ve spinotalamik traktus gibi) beyine uyarılar taşırlar Desenden (inan) tractuslar: (corticospinal ve rubrospinal tractus gibi) beyinden gelen motor uyarıları taşır Santral kanal: Beyin omurilik sıvısı içerir, beyin içindeki ventrikül denen boşluklarla ilişkilidir.

PERİFERAL SİNİRLER Duyu ve motor nöronlar birlikte periferal sinir sistemini oluştururlar.

PERİFERAL SİNİRLER-1 SPİNAL SİNİRLER Dorsal kök: Duyu nöronlarından oluşur. Uyarıları spinal korda taşır. Ventral kök: Motor köktür. Motor uyarıları spinal kolondan kas ve bezlere iletir. Hücre gövdeleri spinal kordun gri materyeli içinde yer alır. Ganglionlar vertebral kanal içinde yer alırlar ve bu şekilde hasara karşı koruma altındadırlar.

31 çift spinal sinir mevcuttur. PERİFERAL SİNİRLER-2 İki sinir kökü (ventral ve dorsal) birleşerek mikst (karma) sinir olan spinal siniri oluştururlar. 31 çift spinal sinir mevcuttur.

PERİFERAL SİNİRLER-3 KRANİAL SİNİRLER Sinir hücreleri kranyum içinde yer alır. 12 çift kranial sinir mevcuttur.

SPİNAL KORD REFLEKSİ Refleks: Uyarıya verilen istem dışı yanıttır. Otomatik oluşan bir eylemdir. Spinal Kord refleksleri: Doğrudan beyinle ilgili olmayan, ancak beyin tarafından kontrol edilebilen (baskılanabilen veya arttırılabilen) reflekslerdir.

SPİNAL KORD REFLEKSİ- REFLEKS ARK Refleks Arkının Beş temel bölümü var: Reseptörler: Bir değişikliği algılar (uyaran) ve impuls oluşturur. Sensoryel (duyu) nöronlar: İmpulsları reseptörden SSS ne iletir. Santral Sinir Sistemi (SSS): Bir veya daha fazla sinapslar içerir. Motor nöronlar: İmpulsları SSS den kas veya beze iletir. Efektör (kas, bez): Eylemi gerçekleştirir.

OTONOM SİNİR SİSTEMİ İki bölümü var: Sempatik Parasempatik Bu iki sistem birbirine zıt olarak çalışır. İki sitemin bütünlüğünü hipotalamus sağlar

OTONOM SİNİR SİSTEMİ-1 SEMPATİK SİSTEM Sempatik sinirlerin hücre gövdeleri spinal kordonun torasik ve bazı lumbal bölümlerinde yer alır. Aksonları spinal kolonun hemen yanında yer alan sempatik ganglionlara uzanır. Burada ki nöronlarla sinaps yapar ve daha sonra bir çok efektör organa ulaşır.

OTONOM SİNİR SİSTEMİ-2 Stresli durumlarda (örn; öfke, korku, anksiyete, egzersiz) baskındır. Kalp hızını artırır. İskelet kaslarında damarları genişletir ve daha fazla oksijen sağlar. Bronşları genişletir, oksijen alımını artırır. Karaciğerde glikojenin glukoza dönüşümüyle enerji sağlar. Sindirim sisteminde peristaltizimi yavaşlatır. Ciltte damar büzücü (vazokonstriktör) etki yapıp kanın daha hayati organlara (beyin, kalp, kas) akmasını sağlar.

OTONOM SİNİR SİSTEMİ-3 PARASEMPATİK SİSTEM: Parasempatik preganglionik nöronların hücre gövdeleri beyin sapı ve spinal kordonnun sakral bölümlerinde yer alır. Aksonları kraniyal kafa çiftleri (3, 7, 9, 10) ve bazı sakral sinirler içinde yer alır. Ve etkili olacağı organın hemen yanıbaşında yer alan parasempatik ganglionlara uzanır. Bu ganglionlarda postganglionik hücre gövdeleri yer alır. Bunların efektör hücrelere uzanan aksonları çok kısadır.

OTONOM SİNİR SİSTEMİ-3 Parasempatikler relaks durumda (stressiz) baskındırlar. Bazı organ sistemlerinin normal fonksiyonunu sağlarlar (defekasyon , idrar yapma). Bir organ hem sempatik hem parasempatik impulslar aldığı zaman, oluşan yanıtlar zıt özelliktedir. Bu şekilde en uygun aktivite seviyesinin sürdürülmesi mümkün olur. Bazı viseral organlar sadece sempatik impuls alır. Bu durumda ise karşı etki sempatik impulsun azalmasıyla sağlanır. (Örn: ter salgısı)

SİNİR SİSTEMİNİN TANILANMASI Sinir sisteminin tanılanmasında üç temel değerlendirme vardır: Kapsamlı hasta öyküsü alma: Hastanın o anda var olan hastalığı, hastalığın neden olduğu yakınmaları, geçmiş sağlık öyküsü, aile öyküsü, psiko-sosyal öyküsü ve sistemik bulgularını kapsayacak şekilde yapılmalıdır. Hasta öykü veremeyecek durumda ise ailesi ve yakınlarından öykü alınır. Öykü alma sırasında hemşire gözlem yolu ile hastanın fizik görünümü, deformiteleri, postürü, yetersizlikleri ile ilgili verileri de değerlendirmeli.

SİNİR SİSTEMİNİN TANILANMASI-1 2. Fizik değerlendirme: Sinir sisteminin işlevleri ile ilgili normal dışı bulguları saptamak amacıyla aşağıda verilen sıralama doğrultusunda fizik değerlendirme yapılır: Yaşamsal bulgular: Spinal kord yaralanması olan bireylerde hipotansiyon, bradikardi ve hipotermiye bağlı olarak sempatik sinir sistemi işlevlerinde kayıplar olabilir. Hipotansiyona bağlı olarak organların kanlanması bozulabilir. Kafa içi basıncı artışında vücut beyne yeterli oksijen ve glikoz sağlayabilmek için beyin kan akımını arttırır. Buna bağlı olarak sistolik kan basıncı artışı, nabız basıncı artışı ve bradikardi gelişir.

SİNİR SİSTEMİNİN TANILANMASI-2 b) Mental durum: Hastanın dış görünüşü, davranışları, giysileri, bireysel görünümü, postürü, yüz ifadesi ve hijyeni gözlenerek başlanır. Bilinç düzeyi, oryantasyonu, belleği, mizaç ve duygu durumu, entektüel ve karar verme yetileri, konuşma ve iletişim durumu değerlendirilir. Bilinç durumunun değerlendirilmesinde Glaskow Koma Ölçeği (GKS) kullanılır.

Glaskow Koma Skalası Organ Yanıt Puan Gözler Spontan açık Sözel Uyarana Açar Ağrılı Uyarana Açar Cevapsız 4 Puan 3 Puan 2 Puan 1 Puan Motor Cevap Emirlere Uyar Ağrıyı Lokalize eder Ağrıya Fleksör Cevap Anormal Fleksör Cevap Ağrıya Ekstensör Cevap Cevapsız 6 Puan 5 Puan 4 Puan 3 Puan 2 Puan 1 Puan Sözel Cevap Oryante Dezoryante Anlamsız Kelimeler Anlaşılmaz Sesler Cevapsız 5 Puan 4 Puan 3 Puan 2 Puan 1 Puan

Glaskow Koma Skalası-1 Komanın Sınıflandırılması Komadaki hasta, gözlerini açamaz, konuşamaz ya da basit emirlere uyamaz ( GCS 8< ise de anlamsız sesler çıkarır ).GCS toplam puanı 3 - 15 arasında değişir. İlk 72 saatte nörolojik muayene sıklığı; İlk başvuru sırasında Hemşirelerce her saat başı, hekimlerce her 4 saatte bir Nörolojik gerilemeden şüphelenilen her durumda Hasta sedatize ise ilk 72 saatte, en azından her 8 saatte bir uyandırılarak yeni baştan değerlendirilmelidir.

SİNİR SİSTEMİNİN TANILANMASI-3 c) Baş, boyun ve sırt: Baş, boyun ve vertebral kolon inspeksiyon, palpasyon, perküsyon ve oskültasyon yöntemleri ile değerlendirilir. Büyüklük, biçim, simetri, kitle, anormal yapılar, kaslarda sertlik, spastisite, ağrı ve duyarlılık artışı değerlendirilmelidir.

SİNİR SİSTEMİNİN TANILANMASI-4 d) Kraniyal sinirler: Kraniyal sinirlerin değerlendirilmesi yüzün ve boynun her iki tarafında işlevler karşılaştırılarak yapılır. e) Motor işlevler: Motor işlevlerin değerlendirilmesi kas kitlesi, gücü ve tonüsünün değerlendirilmesi, denge ve kordinasyon değerlendirilmesi, yürüyüş ve postür değerlendirilmesi ile yapılır.

SİNİR SİSTEMİNİN TANILANMASI-4 f) Duyu işlevleri: Duyusal işlevlerin değerlendirilmesinde elde edilecek verilerin doğru ve yararlı olması için hastanın bilincinin açık olması, uyanık ve sorulara yanıt verebilecek durumda olması gereklidir.

SİNİR SİSTEMİNİN TANILANMASI-5 g) Refleksler: Bilinçli ve bilinçsiz hastada merkezi sinir sisteminin durumunu değerlendirmede refleksler önemli belirleyici rol oynar. Klinik muayenede refleksler üç katagoride değerlendirilir: Kas gerilimi refleksleri (Derin Tendon Refleksleri) Yüzeyel refleksler Patolojik refleksler

Kas gerilimi refleksleri (Derin Tendon Refleksleri): Patella (diz kapağı) refleksi: Bir gerilme refleksidir. Gerilen kas otomatik olarak kasılır. Sinir sisteminin muayenesinde kullanılır. Normalse refleks arkın tüm bölümlerinin normal olduğu anlaşılır. Refleks yoksa uyluk kası, femoral sinir veya spinal kord problemi olabilir.

Kas gerilimi refleksleri-1 Biseps refleksi: Kol dirsekten yarı fleksiyona getirilip refleks çekici ile biseps tendonuna vurulduğunda dirsek fleksiyona gelir. Triseps refleksi: Kol dirsekten yarı fleksiyona getirilip triseps tendonuna refleks çekici ile vurulduğunda dirsekte ekstansiyon meydana gelir.

Yüzeyel refleksler: Konea refleksi: Bir pamuk parçasıyla korneaya dokunulduğunda hasta gözünü birden kapatır. Öğürme (farinks) refleksi: Pamuk uçlu bir aplikatörle farinksin arka bölümünde önce bir tarafa sonra diğer tarafa dokunulduğunda her iki taraftaki yumuşak damağın eşit şekilde yukarıya kalkması ve hastanın öğürmesidir.

Yüzeyel refleksler-1 Karın cildi refleksi: Karın cildinin, orta hattan dışarıya kaburga kemiklerine paralel üst göbekten dışa yatay çizilmesi ile karın kasları kasılarak göbek çizilen tarafa doğru çekilir. Aşırı şişman kişilerde ve çok doğum yapmış kişilerde hiçbir patoloji olmadığı halde bu refleks alınamayabilir. Platinum refleksi: Yumuşak damağa dokunulduğunda yumuşak damak iki taraflı yukarıya kalkar.

Yüzeyel refleksler-2 Anal refleks: Perianal bölge deri ve mukozasının çizilmesi veya çimdiklenmesi ile anüs dış sfinkteri kasılır. Krema ster refleksi: Uyluğun iç yüzünün künt bir cisimle çizilmesiyle erkek hastalarda aynı taraf testisi yukarıya çekilir.

3) Patolojik refleksler: Babinski refleksi: Ayak dış tabanının anahtar gibi künt bir cisimle topuktan öne doğru ayak dış kenarına paralel çizilmesiyle normalde ayak parmaklarının tümü fleksiyon yaparak cevap verir. Bu normal cevaba Babinski Menfi (-) denir. Uyarıya ayak baş parmağı ekstansiyon yapıp diğer parmaklar yelpaze gibi açılarak cevap verirse buna Babinski Müspet (+) denir. Normal and Babinski reflexes. A, Line of stimulation: Outer sole, heel to little toe. B, Plantar (normal) reflex. Toes curl inward. C, Positive Babinski reflex (always abnormal). Great toe bends upward; smaller toes fan outward.

Patolojik refleksler-1 Gordon refleksi: Baldır kaslarının sıkılmasına verilen ekstansör cevap alınır. Hoffman refleksi: Hastanın eli bileğinden itibaren gevşek tutularak orta parmak veya işaret parmağının distal falaksı aniden kıvrıldığında diğer parmaklar ve baş parmak da pençe gibi kıvrılırsa buna hoffman (+) denir.

Patolojik refleksler-2 Yakalama refleksi: Hastanın avucuna bir cisim dokundurulduğunda hastanın bu cismi istemsizce yakalamasıdır. Bu refleks yenidoğanda normal bulunur. 4. ayda kaybolur. Çekme refleksi: Bir diğer spinal kord refleksidir. Ağrılı veya zararlı bir uyaran varlığında yanıt ondan uzaklaşmaktır.

Patolojik refleksler-3 Plantar refleks: Hastanın ayak tabanının dış kenarı künt bir cisimle topuktan parmaklara doğru çizilir. Normal yanıt iki yaşında büyük çocuklarda ve erişkinlerde parmaklarda kontraksiyon ve fleksiyondur. Parmaklardan yelpaze gibi açılma pozitif babinski bulgusudur ve patolojiktir.

h) Otonom sinir sistemi: Otonom sinir sisteminin işlevleri ile ilgili değerlendirmeler her bir sistem içinde ayrı ayrı yapılandırılmaktadır. Sinir sistemi işlevleri açısından; Terleme, Vücut ısısının düzenlenmesinde değişim (hipotermi, hipertermi), Nabız hızında değişiklikler, Pilomotor kasların yanıtının değerlendirmesi, Deri ve tırnaklarda atrofik değişiklikler, Sindirim sistemi ile ilgili bağırsak ve mesane gerginliği, poliüri ve motilite değişiklikleri değerlendirilir.

TANI YÖNTEMLERİ Lomber Ponksiyon, Bilgisayarlı Tomografi, Manyetik Rezonans İnceleme, EEG (Elektro-ensefalografi), EMG (Elektromiyografi), MS, Nöropsikolojik (Beyin) “Check Up”ı .

LOMBER PONKSİYON Aseptik teknikle lomber subaraknoid aralığa içi boş mandrenli bir iğne ile girilerek yapılan bir inceleme yöntemidir.

Tanı amaçlı LP; LOMBER PONKSİYON-1 Erişkinlerde lomber ponksiyon (LP) için lomber 3 ve 4 ya da 4 ve 5. vertebralar arası kullanılır. Tanı amaçlı LP; BOS basıncını ölçmek, BOS’ da kan olup olmadığını incelemek, Labaratuvar incelemesi için BOS örneği almak, Sinir sisteminin görülebilen bölümlerine radyolojik olarak radyoopak madde, hava ya da oksijen vermek, BOS akışında bir engelleme olup olmadığını değerlendirmek

LOMBER PONKSİYON-2 Tedavi amaçlı LP; Bazı cerrahi girişimlerde spinal anestezi için, Antibakteriyel, sitostatik ya da diğer ilaçların intrakranial yolla verilmesi için uygulanır. LP; tümörler, subaraknoid kanama, multipl skleroz, menenjit ve merkezi sinir sistemin diğer hastalıklarının tanısında uygulanır.

LOMBER PONKSİYON-3 İşlemden önce hazırlık : Hastanın mesanesi boşaltılmalı. Yapılacak işlem hakkında ve işlemin uygulanması hakkında hastaya bilgi verilmeli. İşlemin uygulanışı: Hasta sırtı hekime dönük olarak yatağın kenarına yan yatırılır. Hasta dizlerini büküp, göğsüne doğru çeker ve çenesini göğsüne değecek şekilde sırtında kavis meydana getirecek pozisyon alır. Hastanın başının altına ve bacaklarının arasına üst bacağın kaymasını engellemek için yastık konur.

LOMBER PONKSİYON-4 Hastaya kendini rahat bırakmasını normal nefes alması söylenir. Hiperventilasyon basınç yükselmesine neden olabileceğinden bu uyarı önemlidir. Deri antiseptikle temizlendikten sonra lokal anestezi uygulanır. Mandrenli iğne ile lomber aralığa girip BOS basıncı ölçülür. Üç tüp BOS örneği alınarak labaratuvara gönderilir.

LOMBER PONKSİYON-5 İşlem sonrası izlem: Hasta ilk 2-3 saat yan yatar pozisyonda tutulmalı. Sonra yatağında 6-24 saat sırt üstü yatar pozisyonda yatırılarak baş ağrısı yönünden izlenmeli. Baş ağrısını önlemek amacıyla bol sıvı alımı önerilebilir. Hasta nörolojik ve yaşamsal bulgular yönünden izlenerek sırt ağrısı, sırtın alt kısmında ve uylukta spazm, geçici kusma ve beden ısısında artış gibi durumlarda hekime haber verilmeli.

BİLGİSAYARLI TOMOGRAFİ Dokuların yoğunluğu, intrakraniyal kanama ve lezyon bölgeleri, serebral ödem, yer kaplayan oluşumlar vb. tespit edilir. Çoğunlukla radyoopak madde uygulanır. Radyoopak madde kullanımında hastaya iyot alerjisi olup olmadığı sorulmalı ve intravenöz girişim için hazırlık yapılmalı. Solunum ya da intravenöz olarak radyoopak madde verilen hastalar işlem sırasında ve sonrasında kızarıklık, bulantı, kusma gibi yan etkiler yönünden izlenmelidir.

MANYETİK REZONANS İNCELEME (MRG) Güçlü manyetik alanlarla vücudun değişik bölümlerinin incelenmesidir. Beyin tümörleri, felçler, bunama ve multiple skleroz gibi kronik sinir sistemi hastalıklarını saptamak için en duyarlı yöntemdir. Radyoopak madde kullanılmaz. MRG ağrısız bir işlemdir. MRG işleminden önce hemşire hastaya relaksasyon tekniklerini uygulamasını, işlem sırasında tarayıcının içine yerleştirilen bir mikrofon aracılığıyla işlemi uygulayan kişiyle sürekli iletişimini sürdürebileceği açıklanmalıdır.

EEG (ELEKTRO-ENSEFALOGRAFİ) Serebral korteksin elektriksel aktivitesinin kafa derisine yerleştirilen elektrotlar yardımıyla ölçüm yöntemidir. Organik beyin sendromu ve epilepsi tanısı ve izleminde yararlanılan bir yöntemdir.

EMG (ELEKTROMİYOGRAFİ) İskelet kaslarına elektriksel uyarı verilerek kasların ve sinirlerin bu uyarıya yanıtının değerlendirilmesi yöntemidir. Alt motor nöronu etkileyen nöromüsküler hastalıkların ve miyoptilerin tanısında kullanılır.

SİNİR SİSTEMİNİN CERRAHİ GİRİŞİMİ GEREKTİREN HASTALIKLARI VE BU HASTALIKLARIN TEDAVİ VE BAKIMI

KAFA İÇİ BASINCIN ARTMASI SENDROMU (KİBAS) Beyin, kan ve BOS kafa içi basıncını oluşturan temel yapılardır. Normal kafa içi basıncı 10-20 mm Hg’ dır. Temel yapılardan biri bozulduğunda kafa içi basıncı artarak normal değerlerin üzerine çıkar. Bu duruma KİBAS denir.

KAFA İÇİ BASINCIN ARTMASI SENDROMU (KİBAS)-1 Etyolojisi: Yer Kaplayıcı Lezyonlar: Kafa içi tümörleri, travmaya bağlı veya spontan kafa içi hematomları, kafa içi abseleri yer kaplayıcı lezyonlardır. Hidrosefali: Serebrospinal sıvının salgı-dolanım-emilim mekanizmasının herhangi bir yerinde değişik nedenlerle meydana gelen bozukluk sonucu miktarının fazlalaşmasıdır.

KAFA İÇİ BASINCIN ARTMASI SENDROMU (KİBAS)-2 Beyin ödemi: Beyinde yer alan oluşumların çevresinde meydana gelen ödem, beyin hipoksi ve anoksisi, menenjit ve ensafalit gibi enfeksiyonlar, kurşun, kalay vb. nedenlerle meydana gelen entoksikasyonlar, üremi, karaciğer yetmezliği vb.metabolik bozukluklar, beyin venöz dönüşünün engellendiği durumlar ve beyin enfarktüsü beyin ödemine neden olan faktörlerdir. Kraniyostenozis: Kafa suturlarının erken kapanması ve beyin gelişmesine uymaması sonucu kafa içi basıncının artmasıdır.

KAFA İÇİ BASINCIN ARTMASI SENDROMU (KİBAS)-3 Berlirtileri ve Bulgular: İlk belirti bilinç düzeyi değişikliğidir. Bilinç bozukluğu, huzursuzluk, konfüzyon, motor yanıtta bozulma, pupillerde dilatasyon, solunum ritmi ve biçiminde değişiklik KİBAS’ ın erken evre bulgularıdır. Baş ağrısı, diplopi, bulanık görme, bulantı, fışkırır tarzda kusma, cheyne- stokes tipi solunum, başlangıçta hipotalamusun etkilenmesine bağlı beden ısısında artış olur. KİBAS uzun süre devam ederse tentoryum ya da foramen magnumda ölümle sonuçlanabilen fıtıklaşmalara neden olabilir.

KAFA İÇİ BASINCIN ARTMASI SENDROMU (KİBAS)-4 Tanı yöntemleri: Beyin anjiyografisi, bilgisayarlı tomografi, manyetik rezonans görüntüleme kullanılan tanı yöntemleridir. KİBAS’ lı hastalarda fıtıklaşma riskini artırabileceği için lomber ponksiyon uygulamasından kaçınmalıdır. Tedavi: KİBAS acil bir durum olduğu için uygun tedaviye hemen başlanmalıdır. Kafa içi basıncında artışa neden olan serebral ödemin azaltılması, BOS hacminin azaltılması ve serebral kan akımını azaltarak serebral kanlanmanın sürdürülmesi, nöbet oluşumunun önlenmesi önemlidir.

KAFA İÇİ BASINCIN ARTMASI SENDROMU (KİBAS)-5 Bu amaçla osmatik diüretikler ve kortikosteroidler, antikonvülzanlar kullanılır. Sıvı alımı kısıtlanır, BOS drenajı arttırılır. Beden ısısı kontrol altına alınır, sistemik kan basıncı ve oksijenlenme normal düzeyde sürdürülür, hücrelerin metabolik gereksinimi azaltılır. Hiperventilasyon kontrol altına alınır.

Kafa içi basıncının izlenmesi: İntraventriküler kateter, subaraknoid bağlantı, epidural ya da subdural kateterlerin subdural aralık ya da ventrikül içine yerleştirilmesi yöntemiyle kafa içi basıncı sürekli ölçülür.

KİBAS’ lı hastada hemşirelik yönetiminin amaçları; İkincil beyin hasarını önlemek, Sinir sistemi işlevlerini en üst düzeyde sürdürmesini sağlamak, Bilinç düzeyi değişikliği ve hareketsizliğe bağlı olarak gelişebilecek komplikasyonları önlemektir.

KİBAS’ lı Hastada Hemşirelik Girişimleri Serebral ödemi azaltmak ve nöbetlerin oluşumunu kontrol altına almaya yönelik olarak önerilen ozmotik diüretik, kortikosteroid ve antikonvülzan tedaviler önerildiği şekilde uygulanarak etkileri gözlenmeli. Hastada kafa içi basıncına neden olabilecek konstipasyon ve gerginliği önleyecek ilaç tedavisi uygulama konusunda hekimle iş birliği yapılacak. Hastanın pozisyonu değiştirilirken kafa içi basıncında artışa neden olabilecek şiddetli döndürme, boynunu fleksiyona getirme gibi hareketlerden kaçınılmalıdır.

KİBAS’ lı Hastada Hemşirelik Girişimleri-1 Karın içi ve göğüs kafesindeki basıncı arttırarak kafa içi basıncında artışa neden olabileceği için kalçanın aşırı fleksiyonundan kaçınılmalıdır. Hava yollarının tıkanıklığını gidermek için aspirasyon uygulaması kafa içi basıncında artışa neden olabileceğinden çok mecbur kalmadıkça yapılamamalıdır, ancak yapılması gerekiyorsa; aspirasyondan önce, aspirasyon arasında ve sonra hastaya oksijen vermek, aspirasyon işlemini on saniyeden uzun süre uygulamamak gibi ilkelere dikkat edilmelidir.

KİBAS’ lı Hastada Hemşirelik Girişimleri-2 Beden ısısında yükselmenin kafa içi basıncı artışının erken bulgusu olduğunu unutmamalı ve bu konuda izlem yapılmalı ve beden ısısı yükselmesi durumunda hekime bildirilmelidir. Kafa içi basıncının girişimsel yöntemlerle izleminde, drenaj torbalarının ve kateterlerin değiştirilmesi sırasında steriliteye dikkat edilmelidir.

Etyolojisi ve risk faktörleri: EPİLEPSİ Beyinde ani ve anormal elektrik desarjına bağlı olarak duyu, hareket, algılama, bilinç ya da davranış değişikliklerine neden olan durumlar nöbet, kronik tekrarlayıcı nöbetler epilepsi olarak tanımlanır. Etyolojisi ve risk faktörleri: Sinir hücresi membranında bozulmaya yol açan herhangi bir faktör epilepsi etyolojisinde rol oynar.

EPİLEPTİK NÖBET GEÇİREN BİR HASTAYA YAPILMASI GEREKENLER Sakin olun, hastanın baş ve vücudunu yana çevirin. Nöbet sırasında yaralanmasını önleyin (Başını yere vurmasını, yataktan düşmesini önleyin. Çevresindeki kesici ve yaralayıcı cisimleri uzaklaştırın). Yakasını ve varsa sıkı giysilerini gevşetin. Eğer bilinçsiz hareketler yapıyorsa, sert olmayan hareketlerle engelleyin. Nöbet anında neler yaptığını iyice gözleyin ve bunları doktorunuza anlatın. Hasta kendine gelene kadar yanından ayrılmayın. Mümkünse doktoruna bilgi verin.

BAŞ AĞRILARI Baş ağrıları organik bir hastalık olmadan ya da ciddi hastalıkların belirtisi olarak ortaya çıkar. Çoğunlukla geçici, orta şiddette ya da hafif olan baş ağrıları bazı kronik durumlarda aylar ya da yıllarca tekrarlayıcı nitelikte olabilir.

Etyolojisi: Kafa içi tümörler ve enfeksiyonlar, Bakteriyal ya da viral menenjitler, Akut sistemik hastalıklar, Baş yaralanmaları, Beyin hipoksisi, Şiddetli hipertansiyon, Akut ve kronik göz, kulak, burun ve boğaz hastalıklarıdır.

SEREBROVASKÜLER HASTALIKLAR (SVH) Serebrovasküler hastalıklar beyin kan akımının bozulması sonucu gelişen merkezi sinir sisteminin bilişsel, duyusal, motor ve emosyonel işlevlerinde bozulma ile karakterize bir hastalık tablosudur. İnme olarak da tanımlanan SVH’ lar tıkanıklık ve kanama gibi başlıca iki nedenle meydana gelmektedir. İskemik inme: Beyin kan akımının birden bozulması sonucu ani bilinç kaybı ile karakterizedir.

SEREBROVASKÜLER HASTALIKLAR (SVH)-1 Etyolojisi ve risk faktörleri: İskemik inme etyolojisinde rol oynayan faktörler tromboz ve emboli olmak üzere temel iki nedene bağlı olarak gelişir. Görülme sıklığı: Büyük arter trombozları (% 20) Küçük arter trombozları (% 25) Kardiyojenik embolik inmeler (% 20) Nedeni bilinmeyen inmeler (% 30) Diğer nedenler (% 5) olarak sınıflandırılabilir.

TROMBOLİTİK TEDAVİ İskemik inmelerde kanın pıhtılaşmasını azaltarak beyin kan akımını sürdürmek amacıyla uygulanır. İnmeden sonraki üç saat içinde hızla tanı konup tromboemlotik tedaviye başlanan hastalarda inmeye bağlı gelişen lezyonun küçülmesi ve inmeden sonraki üç ay içinde en üst düzeyde işlevlerde düzelme sağlanması olasıdır. Tromboembolik tedaviye başlamanın gecikmesi nekrotik dokunun kanlanması geciktirerek beyin ödemi ve kanama riskini artırır.

TROMBOLİTİK TEDAVİ-1 Yükleme dozu olarak toplam dozun % 10’ u bir dakika içinde verilip, kalan miktar İV yol ile bir saat içinde verilir. Dozun tamamı verildikten sonra İV yol 20 ml serum fizyolojik ile yıkanmalıdır. Tromboembolik tedavide aspirin, dipiridamol (Trombolit Drisentin), ticlopidine (Ticlid) gibi ajanlar kullanılır.

Trombolitik Tedavinin Yan Etkileri: Kanama en yaygın yan etkisidir. Hastalar intrakraniyal, İV girişim yeri, idrar kateteri, endotrakeal tüp giriş yerleri, idrar, gaita, kusmuk ve diğer vücut sekresyonlarında kanama bulguları yönünden dikkatle izlenmelidir.

Trombolitik Tedavi Kriterleri: Hastanın 18 yaş ve üzerinde olması, 3 saat ya da daha kısa süre önce inme meydana gelmesi, Sistolik kan basıncının >185, diastolik kan basıncının >110 mm/Hg olması, Warfarin kullanmıyor olması, Protrombin zamanın > 15/ sn olması,

TROMBOLİTİK TEDAVİ-4 Son 48 saat içerisinde heparin kullanmamış olması, Trombosit sayısının > 100.000 olması, Kan glikoz düzeyinin 50-400 mg/dl olması, Akut MI geçiriyor olmaması, Daha önce intrakraniyal kanama, kötü huylu tümör, arteryovenöz malformasyon ya da anevrizma öyküsünün olmaması, Son 14 gün içerisinde büyük cerrahi operasyon geçirmemiş olması,

TROMBOLİTİK TEDAVİ-5 Son 3 ay içinde inme ya da kafa travması öyküsünün olmaması, Son 21 gün içerisinde GİS ya da üriner sistem kanaması öyküsünün olmaması, Son 30 gün içerisinde doğum yapmamış olmaması ve emzirme öyküsünün olmaması.

MENENJİTLER Menenjit beyin ve omuriliğin etrafında bulunan membranlar olan meninkslerin enflamasyonudur. Menenjit enfeksiyonları kış ve ilkbahar aylarında insidansı artar.

Etyoloji ve risk faktörleri: Menenjitler aseptik ve septik menenjit olmak üzere iki gruba ayrılır. Aseptik menenjitlerde neden olan etken viral enfeksiyonlar ya da lenfoma ya da beyin apsesi gibi ikincil nedenlerdir. Septik menenjitler genellikle Neisseria menengitidis, hemophilus, influenza ve streptokokus pnömoniae neden olduğu bakteriyel menenjitlerdir. Bakteriyel menenjitlerde sigara alışkanlığı, viral nedenli üst solunum yolu enfeksiyonları, immün sistemi yetersizliği, orta kulak iltihabı, mastoid, kemik iltihabı risk faktörüdür.

Etyoloji: BEYİN APSELERİ Beyin apseleri başka hastalık ya da tedavinin immün sistemi baskılanmasına bağlı görülür. Etyoloji: Paranazal sinüs ve kulak enfeksiyonları Akut bakteriyel endokardit Pelvik enfeksiyonlar, osteomyelit, diş apsesi gibi lokal apseler Travma ve intrakraniyal cerrahi girişimler (% 10)

BEYİN APSELERİ-1 Patofizyolojisi: Beyin apselerinde etken travma, kemik enfeksiyonları, akciğer apseleri ve bronşektazi ya da cerrahi girişim yolu ile doğrudan, beyin dokusuna komşu doku ya da organlardaki enfeksiyonların yakın ilişki yolu ile ya da uzak enfeksiyon odaklarından kan yolu ile beyin dokusuna gelerek enfeksiyon gelişimine neden olur.

Klinik Belirti Ve Bulgular: BEYİN APSELERİ-2 Klinik Belirti Ve Bulgular: Klinik bulgular kafa içi dengelerin bozulması sonucu gelişen ödem, enfeksiyon ya da absenin yerleşimine bağlıdır. Sabahları görülen baş ağrısı, kusma, güçsüzlük, görme bozukluğu, nöbet geçirme gibi nörolojik bulgulardır. Laterji, oryante olmayan davranışlar, huzursuzluk ve konfüzyon gibi davranışlar olabilir.

Beyin Apsesi Olan Hastada Hemşirelik Yönetimi BEYİN APSELERİ-3 TEDAVİ: Beyin apselerinde tedavi yöntemleri, antibiyotik tedavisi, apse drenajı cerrahi girişimdir. Nöbetleri önlemek için antiepileptikler uygulanır. Beyin Apsesi Olan Hastada Hemşirelik Yönetimi Sürekli nörolojik değerlendirme yaparak KİBAS bulgularını değerlendirmek ve gerekli durumda acil girişim uygulamak, İlaç tedavisini önerilen şekilde uygulayarak hastanın tedaviye yanıtını değerlendirmek, Kortikosteroid kullanan hastalarda özellikle kan glikoz ve serum potasyum düzeyi olmak üzere kan değerlerinin izlemini yapmak,

BEYİN APSELERİ-4 Bilinç düzeyi değişikliği, motor güçsüzlük ve nöbete bağlı olarak hastanın travma ve yaralanma olasılığını göz önünde bulundurarak güvenlik önlemleri almak ve hastayı yakından izlemek, Apsenin tedavi edilmesinden sonra gelişebilecek hemiparezi, nöbet geçirme, görme kusuru, kraniyal sinir paralizileri gibi yetersizliklerle baş etmede hasta ve yakınlarına destek olmak hemşirelik bakımı kapsamında yapılması gereken uygulamalardır.

Beyin Apselerin Bulguları: Hemiparezi Afazi Nöbet Baş ağrısı Yüzde güçsüzlük Ataksi

ENSEFALİTLER Beyin dokusunun akut enflamatuar hastalığı olan ensafalitler, çoğunlukla virüslere bağlı olarak gelişir. Bakteri, mantar ve parazitler de etyolojide rol oynar. Viral ensafalitler içinde en çok görülen herpes simpleks virüs ensafalitlerdir.

Ensefalit; beyin dokusu iltihabıdır. Toksik ya da virütik olabilir.

ENSEFALİTLER-1 TEDAVİ: HSV tedavisinde Acyclovir gibi antiviral ajanlar kullanılır. İlacın idrarda kristalleşme yapmasını önlemek için bir saat içinde yavaş olarak verilmelidir. Serebral ödemi kontrol altına almak için kortikosteroidler, ozmotik diüretikler, nöbetleri kontrol altına almak için antikonvülzanlar, ağrı ve ateşi gidermek için analjezik ve antipretikler kullanılır.

ENSEFALİTLER-2 Hemşirelik Yönetimi: Loş, gürültüsüz bir ortam sağlanması, analjezik tedavisi ile baş ağrısının giderilmesi ve hastanın rahatının sağlanması gerekir. Opioid analjezikler nörolojik bulguları maskeleyebileceği için kullanımında dikkatli olunmalıdır. Hastanın güvenliğinin sağlanması, hasta ve ailenin anksiyetesinin giderilmesi, kan değerlerinin izlenmesi, asyclovir tedavisinin böbreklerde neden olabileceği komplikasyonlar açısından idrar miktarının kontrolünde dikkat edilmelidir.

Creutzfeld-Jakob Hastalığı (CJH) ve Yeni-Varyant Creutzfeld-Jakob Hastalığı (nvCJH) CJH ve nvCJH prion adı verilen protein yapısında virüsden daha küçük enfeksiyöz ajanların neden olduğu nörodejeneretif bir enfeksiyon hastalığıdır.

Otoimmün Hastalıklar Sinir sisteminin otoimmün hastalıkları multipl skleroz, miyastenia gravis ve Guillain-Barre sendromudur.

Otoimmün Hastalıklar-1 Multpl Skleroz (MS): Merkezi sinir sistemindeki nöronların miyelin kılıflarını etkileyen kronik, ilerleyici ve dejeneratif bir hastalıktır. Beyin ve omurilikteki sinir liflerinin çevresini kaplayan lipid ve protein yapısındaki miyelin kılıfının bozularak miyelinizasyon oluşumuna ve bu nedenle sinir uyarılarının iletiminin bozulmasına neden olur. Etyolojisi: Nedeni tam olarak bilinmemektedir.

Otoimmün Hastalıklar-2 Miyastenia Gravis (MG): Sinir – kas iletim kavşağında sinir uyarılarını iletiminin bozulması nedeniyle istemli kaslarda aşırı güçsüzlük ve yorgunlukla karakterize ilerleyici bir hastalıktır. Etyolojisi: Otoimmün sürece bağlı olarak asetilkolin (ACh) reseptörlerine karşı üretilen antikorlar ve sinir-kas iletim kavşağında asetilkolin antikorlarında azalma etyolojide temel nedendir. Otoimmün süreci başlatan immün sistemde önemli rolü olan timüs bezi patolojileridir. Hipertoidizm, romaotoid artrit ve SLE rol oynayan faktörler arasında sayılabilir.

Otoimmün Hastalıklar-3 Guillain-Barre’ Sendromu (GBS): Akut postenfeksiyöz polinöropati olarak da bilinen Guillain-Barre’ Sendromu periferal sinirlerin ve bazı kraniyal sinirlerin miyelin kılıfında dejenerasyona neden olan otoimmün kökenli bir hastalıktır. Etyolojisi: Olguların çoğunda solunum, GİS, deri enfeksiyonları, aşılama, gebelik ve cerrahi girişimlerin tetikleyicileridir. GBS olgularında HIV pozitifliği yönünden incelenmelidir.

Otoimmün Hastalıklar-4 Yüz Felci (Bell Paralizisi): VII. Kraniyal sinir N. Fasiyalis’ in tek taraflı enflamasyonuna bağlı olarak yüzün etkilenen tarafında ki kaslarda motor güçsüzlük ya da paralizi gelişmesidir. Epidemiyolojisi: Her yaşta görülebilir. 20-60 yaş grubunda ve kadınlarda gebeliğin üçüncü trimestrinde görülme sıklığı artar. Etyolojisi: Nedeni tam bilinmemektedir. İskemi, herpes simpleks, herpes zoster gibi viral enfeksiyonlar, otoimmün hastalıklar etyolojisinde rol oynamaktadır.

Yüz Felci -1 Klinik Belirti Ve Bulgular: Etkilenen taraftaki yüz kaslarında motor işlev bozukluğuna bağlı ağız etkilenen tarafa doğru kayar, etkilenen taraftaki göz yukarıya doğru bakmakta zorlanır, göz kapağının kapatılmasında güçlük olur, göz yaşı salgısında artma ya da azalma, burun kenarındaki çizgi düzleşme, gülümseme, kaş çatma, ıslık çalma gibi işlevlerde bozulma olur. Duyusal olarak yüzde, kulağın arkasında ve gözde hassasiyet vardır. Hasta konuşma ve etkilenen tarafıyla yemek yeme güçlüğü yaşayabilir.

Yüz Felci -2 Tanı da klinik belirti ve bulgular, hasta öyküsü tanı koydurucudur. Aynı zamanda perkütan sinir uyarılması yöntemi de tanıya yardımcı olur. Tedavi: Yüz kaslarının gücünü korumak ve sinir hasarını en az düzeye indirmek amacına yönelik olarak planlanır. Enflamasyon ve ödemi kontrol altına almak için erken dönemde kortikosteroid tedavisine başlanması damarlara olan basıyı azaltmada ve dolaşımı sağlamada etkili olur. Kortikosteroid tedavisine hemen başlanması hastalığın şiddetini ve ağrıyı, sinir hasarını azaltır ya da önler.

Yüz Felci -3 Hastada düzelme başladıktan sonra yaklaşık iki haftada azaltılarak tedavi sonlandırılır. Ağrıyı gidermede analjezik tedavisi, etkilenen taraftaki yüz kaslarında dolaşımı arttırmak ve hastanın rahatını sağlamak için lokal sıcak uygulama, kas atrofisini önlemek için dikkatli masaj uygulaması ve elektriksel uyarı verilmesi uygulanabilecek diğer tedavi yöntemidir.

Yüz Felci -4 Yüz Felci Olan Hastada Hemşirelik Girişimleri: Ağrıyı gidermek için önerilen analjeziklerin, masaj, lokal sıcak uygulama gibi alternatif yöntemleri uygulanması, Hastanın etkilenmeyen tarafıyla çiğnemesi konusunda eğitilmesi ve kolay yutabileceği uygun besinlerin seçilerek yeterli beslenmesinin sağlanması, Duyu kusuru nedeniyle ağız mukozasının bütünlüğünü bozacak sert, aşırı sıcak gıdalar ve içeceklerden kaçınılması ve konuda hastanın bilgilendirilmesi,

Yüz Felci Olan Hastada Hemşirelik Girişimleri-1 Hastanın konuşmaya cesaretlendirilmesi ve sabırla yaklaşılması, Kornea hasarını önlemek için yapay gözyaşı, koyu renk camlı gözlük, geceleri nemlendirici pomad ve bandaj kullanımının sağlanması, hastanın bu konuda eğitilmesi, Hastanın olumlu beden algısı kazanması, anksiyetesini azaltması ve sosyal aktivitelere katılımını desteklemek için uygun destek ve gerekli psikolojik yardımın sağlanması.

Otoimmün Hastalıklar-5 Parkinson: Beyinde substansiya nigrada yer alan dopamin nöronlarının dejenerasyonunun neden olduğu bradikinezi, rijidite, tremor ve postural reflekslerde bozulma ile ortaya çıkan progresif nörodejeneratif bir hastalıktır. Etyolojisi: Çevresel ve genetik faktörler hastalığın oluşumunda önemli rol oynar. Genetik olarak kromozom 2, kromozom 4 ve kromozom 6 üzerindeki belirli genler sorumludur. Çevresel faktörler olarak, ensefalitis laterji veya tip A ensefalitis olarak bilinen enfeksiyonlar ve bazı toksik ajanlar ileri sürülmektedir.

Parkinsonlu hastada görünüm

Otoimmün Hastalıklar-6 Huntington Hastalığı: Sinir sisteminin ilerleyici istemsiz koreik hareketler ve demensla karakterize kronik, ilerleyici, genetik kökenli bir hastalıktır. Etyolojisi: Yapılan çalışmalar glutamin olarak bilinen proteinin hücre çekirdeğinde birikerek hücre ölümüne neden olduğunu göstermektedir.

Otoimmün Hastalıklar-7 Amiyotrofik Lateral Skleroz: Korteks, medulla ve omurilikteki motor nöronlarda dejenerasyonla karakterize bir hastalıktır. Etyolojisi: Etyolojisi tam olarak bilinmemektedir. Otoimmün nedenler ve serbest radikal hasarın rolü ileri sürülmektedir. Sinir hücrelerinin nörotransmitter glutamatla aşırı uyarılmasının hücre hasarı ve sinir dejenerasyonuna yol açtığı yapılan çalışmalara dayanarak ileri sürülen teorilerdendir.

Otoimmün Hastalıklar-8 Alzheimer Hastalığı: Bellek, algılama ve bireysel bakım yeteneğinin bozulmasına yol açan beyin hücrelerinde dejenerasyonla karakterize kronik, ilerleyici bir hastalıktır. Etyolojisi : Tam nedeni bilinmemekle birlikte bazı faktörlerin rolü düşünülmektedir. Genetik, viral, toksik, immünolojik, travmatik, biyokimyasal ya da beslenmeyle ilgili bazı faktörler etkilidir.

Otoimmün Hastalıklar-9 Müsküler Distrofiller: İskelet kasları ve istemli kaslarda yetersizlik ve ilerleyici güçsüzlükle karakterize bir grup kronik kas hastalığıdır. Kalıtımsal özelliği vardır. Erkeklerde bayanlara göre görülme yüzdesi daha fazladır. Erken yaşlarda yürümede beceriksizlik ve merdiven çıkmada güçlükle kendini gösterir. Muayenede lomber lordozda artış ve ördekvari yürüyüş saptanır. Bu hastaların erişkin döneme ulaşmaları zordur.

BEYİN TÜMÖRLERİ: Merkezi sinir sisteminin iyi ya da kötü huylu tümörlerinin bazıları, sinir sisteminden kaynaklanan primer tümörler olup, bazıları metastatik veya sekonder tümörlerdir. Etyolojisi: Primer tümörlerin etyolojisi tam olarak saptanmamıştır. Ailesel eğilim, kalıtım, immunosupresyon ve çevresel faktörlerin beyin tümörlerinin etkili olduğu düşünülmektedir.

Dünya Sağlık Örgütü ( DSÖ) Kriterlerine Göre Klinikte Sık Karşılaşılan Beyin Tümörleri Glial Tümörler: Genel olarak intraaksiyal yerleşimli, kapsülsüz ve diffüz büyüme özelliği gösteren, beyaz cevherde uzun traktüsler boyunca yayılan ve komissural lifler boyunca karşı hemisfere geçebilen tümörlerdir. Astrositoma: İntraaksiyal yerleşimli, kapsülsüz ve diffüz büyüme özelliği olan, beyaz cevherde uzun traktüsler boyunca karşı hemisfere geçen tümörlerdir.

Beyin Tümörleri-1 Oligodendroglioma: Beyin tümörlerin %4-5’ ni oluşturur ve sıklıkla orta yaş grubunda, 30-50 yaşlarında görülür. Miyelin üreten hücreler, beynin beyaz hücrelerinden kaynaklanır. Beynin korteks, frontal ve pariyatal loblarından kaynak alırlar. Erken belirtiler, baş ağrısı, nöbet, klinik değişiklikler ve papil ödemidir. Bazı olgulara kemoterapi, radyoterapi veya bunların kombinasyonu ile tedavi uygulanır.

Beyin Tümörleri-2 Epandimoma : Genellikle ventrikül içine yerleşen bu tümörler, tüm primer beyin tümörlerinin % 1-3’ nü oluşturur. Hastada ventrikül tıkanması nedeniyle, baş ağrısı, bulantı, çift görme, ataksi, baş dönmesi ve görme değişiklikleri vardır. Ganglioglioma : Nadir görülen ve serebral hemisferlerde, özellikle temporal lobda yerleşme eğiliminde olan karışık hücresel yapıya sahip tümörlerdir. Birincil tedavi seçeneği radikal cerrahi olup, tamamen çıkarılamayan veya anaplastik yapılanma gösteren tümörlerde erken radyoterapi endikasyonu vardır. % 80’ den fazla yaşama şansı vardır.

Beyin Tümörleri-3 Beyin Sapı Gliomaları: 20 yaşından önce bulgu veren, % 70 oranında çocukluk çağında görülen yerleşimi ve ilerleyici karakteri nedeniyle prognozu kötü olan tümörlerdir. Bu tümörler birden fazla kraniyal sinir tutulumu ve buna bağlı ekstraokuler kas paralizileri, fasiyal paralizi, yutma güçlüğü, hemiparezi ve kuadriparezi, ataksi, vertigo ve hidrosefaliye bağlı KİBAS belirti ve bulgularına neden olurlar. Cerrahi tedavisi mümkün olmayıp, amaç; doku tanısı ve varsa nekrotik bölümün dekompresyonunu sağlamaktadır.

Sellar ve Paraseller Tümörler Beyin Tümörleri-4 Sellar ve Paraseller Tümörler Hipofiz adenomları: Yavaş büyüyen, hipofiz bezinin ön yüzünde endokrin hücrelerden kaynaklanan veya III. Ventrikül içine genişleyen iyi huylu, küçük, kapsülsüz tümörlerdir. Hastalarda hipofizin fonksiyonlarında azalma, görme kusurları, mensturasyon düzensizliği veya olmaması, infertilite, libido kaybı, impotans, vücut kıllarında azalma, tiroid ve adrenal fonksiyonlarda azalma görülür.

Hipofiz adenomları-1 Tedavi: Cerrahi tedavisi tümörün intrasellar-parasellar yerleşimi, biçimi, hastanın klinik durumu, beklenen rezeksiyon derecesi gibi kriterler göz önüne alınarak transsfenoidal veya transkraniyal olmak üzere iki yol ile yapılır. Hipofiz cerrahisinin en önemli yan etkisi, antidiüretik hormon (ADH) sekresyonunun azalmasına bağlı olarak, geçici diabetes insiputus (DI) gelişmesidir. DI ‘lu hastalar büyük miktarda (2-15 L/gün) dilüe idrar çıkartırlar.

Hipofiz adenomları-2 Bu hastaların kan serum ve idrar serum osmalaritesi değerlendirilmelidir. Kayıplar oral ve IV sıvı tedavileri ile yerine konulursa hipovolemik şok ve hipertonik ensefalopati önlenebilir. Hipofiz Adenomu

Sellar ve Paraseller Tümörler-1 Kraniofarangioma: İntraaraknoid, ekstrapirimidal tümörlerdir. Tanı endokrin fonksiyonlarla (libido azalması, impotans, infertilite, sekondfer amenore, galaktore) ile ilgilidir. Çocuklarda gelişme geriliği, erişkinlerde seksüel, menstrual disfonksiyon görülür. Kraniofarangiomalar histolojik olarak iyi huylu tümörler olup, birincil tedavi tümörün cerrahi olarak total çıkarılmasıdır. Bu hastaların bazılarında eşlik eden hidrosefali nedeniyle ventrikülo-peritoneal (V- P) şant takılması gerekebilir.

Sellar ve Paraseller Tümörler-2 Teratoma: İki ay altındaki infantlarda tüm beyin tümörlerinin % 50’ ni ve tüm çocukluk çağı tümörlerinin % 2’ sini oluşturmaktadır. Tedavisi cerrahi olup, anaplastik değişiklikler içeren teratomlarda, radyoterapi veya kemoterapi uygulanması gerekebilir. İmmatür ve kötü huylu olanlarda yaşam süresi nadiren beş yıla kadar ulaşır.

Sellar ve Paraseller Tümörler-3 Meningoma: Meninkslerin araknoid hücrelerinin yaygın iyi huylu tümörleridir. Etyolojisi: Travma, virüs, radyasyon ve bazı kansorejenler hazırlayıcı faktörler arasında bulunur. Tedavide mümkün olduğu kadar total eksizyon amaçlanmalı ve hasta cerrahi tedaviden sonra sürekli izlenmelidir.

İntraventriküler Tümörler Ventrikül içinde sıklıkla astrositomalar, menengiomalar, koroid pleksus tümörleri görülür. Tedavide tümörün tipine, hücrenin yapısına, rezeksiyonun derecesine ve diğer tedavilere duyarlılığa göre cerrahi, radyoterapi ve kemoterapi uygulanır.

Pienal Bölge Tümörleri Pienal bez erişkinde 3. ventrikülün tavanın en üst dorsalinde yer alan ve ağırlığı 100-800 mg arasında değişen, 8-12 mm uzunluğunda nörosekretuar bir organdır. Bez solid yapıda olup sentezlenen ürünler doğrudan vasküler sisteme verilir. Belirti ve bulgular: Hidrosefali, KİBAS, letarji, bellek bozuklukları, infantlarda baş çevresinde artış, hipopituiterizm, diabetes insipitus, çift görme ve spinal metastaz sonucu radikülopati ve myelopati belirti ve bulgulardandır.

Metastatik Beyin Tümörleri Metastatik beyin tümörleri akciğer, meme, böbrek, malign melonom gibi tümörlerin beyine metastaz yapması sonucu görülen, araknoid üstünde beynin içinde yer alan tümörlerdir. Belirti ve bulgular: Baş ağrısı, bulantı, kusma, KİBAS belirtileri, ekstremitelerde motor güçsüzlük, kraniyal sinir tutulumuna bağlı fasiyal güçsüzlük, ataksi, tremor ve konuşma bozukluklarıdır. Tedavi: Tedavide cerrahi ve radyoterapiden yararlanılır.

Çocukluk Çağında Görülen Tümörler En sık astrositomalar, kraniyofarangiomalar, terotamalar, medulloblastomlara rastlanır. Belirti ve bulgular: Baş ağrısı, dengesizlik, çift görme, ataksi, lateral bakışta nistagmus, hidrosefaliye bağlı papil ödemi, 6. kraniyal sinir paralizisi ve menenjiyal yayılama bağlı ense sertliği vardır. Tedavi: Radikal cerrahi rezeksiyon ve sonrasında kemoterapi ya da radyoterapi uygulanır.

Beyin Tümörlerinde Belirti Ve Bulgular Kafa içi basıncının artması en önemli klinik bulgusudur. Kafa içi basıncının artması veya ödeme bağlı olarak baş ağrısı, kusma, papilödem ve serebral fonksiyonlarda değişme görülür. Baş ağrısı: Frontal ya da oksipital bölgede genel veya lokal, aralıklı baş ağrısıdır. Sabahları daha sık görülür. Baş ağrısının artması bulantıya neden olur. Kusma merkezinin uyarılması sonucu hasta kusar ve bu evreden sonra baş ağrısının şiddeti azalır.

Bulantı ve kusma: Medulladaki kusma merkezine yerleşme ve tümörün ilerlemesine bağlı olarak geç ortaya çıkar. Bulantı ve kusma; beyin şişmesi, beyin ödemi, artan baş ağrısı ile ilgilidir. Kusma bulantı olmadan fışkırır tarzda olur ve yemeklerle ilgili değildir. Papil ödemi: İyi veya kötü huylu tümörün invazyonu veya bası sonucu görülür. Merkezi retinal venlerde basınç artması, venöz dönüşte tıkanma oluşturur.

‘‘ Choked disc’’ olarak da bilinir. Beyin tümörlerinin en yaygın ve en sık karşılaşılan ilk bulgusudur. Nöbet: Beyin tümörlü hastalarda özellikle, serebral hemisfer tümörlerinde lokal veya yaygın nöbetler oluşabilir. Baş dönmesi nöbetin ilk bulgusudur. Baş dönmesi: Kraniyal sinirler üzerine bası veya intrakraniyal dolaşımda hasar nedeniyle meydana gelir.

Mental durum değişiklikleri: Letarji, uyuşukluk, konfüzyon, oryantasyon bozukluğu, kişilik değişiklikleri görülebilir. Lokal belirtiler: Beyin içinde tümörün oluşturduğu harabiyet, bası ve kan akımının engellenmesi sonucu, lokal zayıflık (hemiparezi), his kaybı, anormal duyu (parestezi), duyusal bozukluklar, konuşma bozuklukları, koordinasyon bozuklukları görülebilir.

Tedavi: Hastanın durumuna ve intrakraniyal tümörün yerine ve tipine bağlıdır. Kemoterapi: Beyin tümörlerinin tedavisinde kemoterapi, cerrahi ve radyoterapiyi tamamlayıcı olarak uygulanır. Kemoterapi tümörün tipine göre seçilir. Kemoterapi; cerrahi debulking (geniş eksizyonu olanıksız tümörlerde, dokunun mümkün olduğunca çıkarılması )’ den hemen sonra radyasyon terapisi ile birlikte, radyasyon tedavisi tamamlandıktan sonra ve tümör nüks ederse uygulanır .

Çoğu kemoterapotik ajanlar kan-beyin bariyerinden geçemez Çoğu kemoterapotik ajanlar kan-beyin bariyerinden geçemez. Bu nedenle kemoterapinin beyin tümörlerinde etkisi sınırlıdır. Kortikosteroidler serebral ödemi azaltmak, mannitol kan- beyin bariyerini engellemek amacıyla kemoterapotik ajanlarla birlikte kullanılır.

Brakiterapi (internal radyasyon): Stereotaktik nörolojik cerrahi: Beyinde ulaşılması zor ve özellikle derin yerleşimli bölgelere geniş bir kraniotomi yapılmadan ve hedef noktayı çevreleyen beyin dokusuna zarar verilmeden ulaşılmasını sağlayan minimal invaziv bir nörolojik cerrahi yöntemidir. Brakiterapi (internal radyasyon): Kapsüllü radyoaktif izotopların vücut boşluklarına ya da doğrudan tümörün içine kalıcı ya da geçici bir süre için, ameliyatla ya da floroskop altında yerleştirilmesidir. Stereotaktik Brakiterapi

Hemşirelik yönetimi: Hastanın durumu nörolojik tanılama kriterlerine göre değerlendirilir. Hastalar sürekli izlenerek, hastalığın günlük yaşam aktivitelerine etkisi ve tedaviye yanıtları değerlendirilir. Hasta kafa içi basınç artması, serebral ödem, nöbet yönünden izlenmelidir.

Kraniotomi: Kafatasının cerrahi girişimle açılması işlemidir. Kraniotomi ; supratentoriyal alanda tentoriumun üstünde ve tentoriumun altındaki alanda posterior fossada olmak üzere iki şekilde uygulanır. Kraniektomi; kafatasının bir bölümünün çıkarılması işlemidir.

Dekompresyon: Beyin dokularına olan basıncı önlemek ve kalan dokuların genişlemesi için yer kazanmak amacıyla uygulanır. Genel anestezi altında yapılır. Beynin ağrı reseptörleri olmadığı için, açma kapama işlemi sırasında hafif anestezi verilir.

Jackson-pratt Drenleri Ameliyat sırasında hastanın başı özel çerçevelerle desteklenir. Hastanın başında, boyun kaslarında, yüzünde meydana gelen ödem nedeniyle çerçevenin, basınç yarası oluşturmaması için hasta gözlemlenir. Ameliyatın tipine göre lazer ya da ultrasonik aspiratörler kullanılır. Bu aspiratörler beyin dokularında travmayı en aza indirir. Tümör ya da büyük hematomlar çıkarıldıktan sonra fazla sıvı ya da kanın drenajı için ventrikül içine ya da ameliyat alanına Jackson-Pratt drenaj sistemi yerleştirilir. Jackson-pratt Drenleri

Transfenoidal Hipofizektomi: Özel bir spekulumla burun içinden girilerek sfenoid sinüs açılır, sella tursika tabanına ulaşılır ve tümör dokusu çıkarılır. Tümör dokusu çıkarıldıktan sonra sella tabanı kemik ile onarılıp burun tamponları yerleştirilir. Ameliyat sırasında hastaya kanama kontrolü için basınçlı burun tamponu uygulanacağından ameliyat öncesi dönemde hastadan burnunu kapatarak, ağızdan nefes alma egzersizleri öğretilir. Ameliyattan sonra hastaya baş yukarıda olacak şekilde pozisyon verilir.

Transfenoidal Hipofizektomi-1 Ameliyat sonrası genizden ve burun kenarından akıntı gelebilir. Hasta burun yolu ile nefes alamadığı için ağız bakımı verilir. Hipofiz cerrahisinin en yaygın yan etkisi, antidiüretik hormon sekresyonu (ADH)’ nun azalmasına bağlı olarak, geçici diabetes insiputus (DI) gelişmesidir. Hastada; çok su içme, çok idrara çıkma bulgu ve belirtileri vardır. Hastaların saatlik aldığı- çıkardığı sıvı miktarı izlenmelidir. Bu süre uzun sürerse kronik DI tedavisi uygulanabilir.

Transfenoidal Hipofizektomi-2 Hipofiz bezler fonksiyonlarını kaybetmişse bazı hastalar ameliyat sonrası piuter hormon replasmanı tedavisine gereksinim duyarlar. Transfenoidal cerrahi sonrası oluşabilecek komplikasyonlar: Burundan sıvı gelmesi, çok su içme-çok idrara çıkma, halsizlik, bilinçde bozulma, görme bozuklukları, sinüzit Ameliyattan sonra banyo yapabilecekleri ve normal cinsel yaşamlarını sürdürebilecekleri konusunda bilgi verilir.

Transfenoidal Hipofizektomi-3 Olası Komplikasyonlar: Ameliyat sonrası; anestezi ve narkotiklerin etkileri ve immobilite gibi komplikasyonlar meydana gelebilir. İntrakraniyal ameliyatlardan sonra geçici ekimoz ve periorbital ödem görülebilir. Bu durum olmadan önce hasta ve hasta yakınlarına bilgi verilmelidir.

Transfenoidal Hipofizektomi-4 Başlıca komplikasyonlar: KİBAS, Serebrospinal sıvının sızması, Bilinç kaybı, Bazı duyuların kaybı, Konuşma kaybı, Mental konfüzyon görülebilir. Ameliyat sonrası meydana gelen serebral ödem ve kanamaya bağlı KİBAS gelişimi majör komplikasyonlardır.

Transfenoidal Hipofizektomi-5 Klinik belirti ve bulgular Baş ağrısıyla birlikte bilinç düzeyinde değişme, Görme ve konuşma bozukluğu, Kas zayıflığı, paralizi, Pupil değişiklikleri, Nöbet, Kusma, solunum değişiklikleridir.

Transfenoidal Hipofizektomi-6 KİBAS’ın tedavisi, osmotik diüretikler ve kortizondur. Mekanik ventilasyon vazokontriksiyonu ve KİBA’ nı azaltarak kan akımındaki karbondioksiti düşürür ve hipoksiyi önler. Hastanın başının elevasyonu ve serebrospinal sıvının drenajı da KİBA azaltır ve intrakraniyal monitarizasyon, kuşkulu KİBA’ nın gözden kaçmasının önler. İntrakraniyal ameliyatlardan sonra kulaktan (otore), burundan (rinore) ince, berrak, serebrospinal sıvı gelebilir.

Transfenoidal Hipofizektomi-7 Serebrospinal sıvının sızması durumunda buruna veya kulağın üzerine steril tampon konulmalı, pansuman kirlendiğinde değiştirilmelidir. Kulak veya burnun içine sıvı akımını engelleyip, enfeksiyon riski oluşturacağı için basınçlı tampon uygulanmamalıdır. Hasta düz yatmamalı, başı 20 derece yükseltilip drenajın akması sağlanmalıdır. Serebrospinal sıvının sızması enfeksiyon riskini artıracağı için gelen sıvı glikoz ve enzimatik test için labaratuvara gönderilmeli ve hastaya antibiyotik tedavisi, yatak istirahati uygulanmalıdır.

Transfenoidal Hipofizektomi-8 İntrakraniyal ameliyatlardan sonra beden ısısının düzenlenmesinde bozulma olur. Enfeksiyona bağlı hipertermi gerçekleşebilir. İntrakraniyal cerrahiden sonra nöbet gelişebilir. Nöbet beyin hasarı ve beynin metabolik gereksinimlerini artırır. Ameliyattan 2-3 gün sonra menenjit gelişebilir. Subaraknoid bölgede hematom veya enfeksiyon menenjite neden olur.

Transfenoidal Hipofizektomi-9 Ameliyat sonrası dönem uzadığında stres ülserlerinin görülme sıklığı artar. Mukus yapımında azalma ve gastrik sekresyonda hiperasidite gastrite ve ülsere neden olur.

Transfenoidal Hipofizektomi-10 Ameliyat öncesi bakım : Hastanın daha önceki sağlık öyküsü alınır. Atriyal fibralasyon, sıvı-elektrolit dengesizliği gibi herhangi bir bozukluk varsa düzeltilmelidir. Ameliyat öncesi hastanın ağızdan bir şey almaması ve yapılacak işlemler hakkında bilgi verilmelidir. KİBAS ve pulmoner konjesyon belirti ve bulguları varsa hekime haber verilmelidir. Hastaya ameliyat öncesi premedikasyon uygulanmalıdır.

Transfenoidal Hipofizektomi-10 Eğer anestezi hekimi narkotiklerin verilmesini önermişse, narkotikler verilmeden önce mutlaka cerraha danışılmalıdır çünkü narkotikler KİBA’lı hastada, hipoventilasyona ve dolaşım depresyonuna neden olur. Beyin ameliyatı olan hastalarda saçların kesilecek olması hastalarda büyük travmaya yol açacağından hastaya destek olunmalı, saçlarının yeniden çıkacağı konusunda eğitim verilmeli.

Transfenoidal Hipofizektomi-11 Ameliyat sonrası bakım: Hastanın nörolojik durumu sık sık değerlendirilmeli, ameliyat öncesi durumuyla karşılaştırılmalıdır. Ameliyattan sonra hastanın genel durumunun bozulabileceği için, yaşam bulguları ve bilinç durumu, ekstremitelerinin hareketi, konuşması; ilk bir saat onbeş dakikada bir, 2. saatte otuz dakikada bir durumu stabil oluncaya kadar değerlendirilir. Sıvı giriş- çıkışı dikkatli değerlendirilmeli, elektrolitler, özellikle kan şekeri, sodyum, potasyum, ozmalite ve hemotokrit izlenmelidir.

Transfenoidal Hipofizektomi-12 Kanama ve serebrospinal sıvının sızması olasılığına karşın pansuman kontrol edilmeli. Ameliyat sonrası hasta nöbet geçirebilir. Devamlı nöbet geçirme beyinde hasra oluşturacağı ve fonksiyonlarını durduracağı için seri hareket edilerek hekime haber verilmelidir. Pansuman deren ve kateterin etrafı korunarak insizyonun üstüne temiz, kuru hacimli bir ped konularak pansuman yapılır. Pansuman değiştirilirken dikişlerin ve kateterin etrafı, ödem ve enfeksiyon bulguları yönünden değerlendirilmelidir.

Transfenoidal Hipofizektomi-13 İntrakraniyal ameliyatlardan sonra doğru pozisyonda yatma çok önemlidir. Doğru pozisyon juguler ven akımının devamlılığı, doku perfüzyonu ve bası yaralarını önler. KİB kritik sınırlarının üstünde (20 mm/Hg) artarsa, hastanın nörolojik durumu stabil değilse, hasta düz pozisyonda yatmamalıdır. Hastanın başı yükseltildiğinde baş desteklenmelidir. Baş dönmesi varsa; hastanın başı küçük yastık veya servikal boyunluk ile desteklenerek venöz akımın azalması önlenmelidir.

Transfenoidal Hipofizektomi-14 Yapılan ameliyata göre ameliyat sonrası verilecek pozisyonlarla ilgili riskler: Supratentoriyal (beynin tentoriyumunun üstünde kalan) ameliyatlardan sonra, juguler venlere doğru venöz akımı ilerletmek için, hastanın başı 30 derece yükseltilmelidir. İnfratentoriyal (beyin tentoriumunun altında, beyin sapı ve serebellum) ameliyatlardan sonra; hastanın yatak başı, 30-45 derece yükseltilerek veya baş yükseltilmeden düz yatırılır, hasta iki saatte bir döndürülür. Hasta bilinçsizse yan yatması sekresyonların drenajı için uygun olur.

Transfenoidal Hipofizektomi-15 Posterior fossa ameliyatlarından sonra; hasta sırt üstü yatırılmaz, yan pozisyonda yatırılır. Ameliyat dikiş hattı en küçük gerginlikten korunmalıdır.

Hemşirelik girişimleri: Solunum parametreleri değerlendirilip, beynin en üst düzeyde oksijenlenmesi sağlanmalı ve hiperkapni önlenmelidir. Aspirasyon sırasında hasar ve serebro spinal sıvı sızması meydana gelebileceği için burundan aspirasyon yapılmamalıdır. Hasta aspirasyondan önce ambu veya ventilatör ile hiperventile edilip, oksijen verilmelidir. Uzayan aspirasyon işlemi intratorasik basıncı arttırıp, venöz dönüşün azalmasına ve KİBA ‘sına neden olabileceği için, 10 saniyeden uzun süreli aspirasyon yapılmamalıdır.

Hemşirelik girişimleri-1 Pituiter rezeksiyonu olan ameliyatlardan sonra hastada diabetes insipidus gelişebilir. Serebral ödemi azaltmak için sıvı alımı sınırlandırılmalıdır. Beyinde ağrı sensörleri dura ve kafatasındadır. Ameliyat sonrası baş ağrısı insizyona bağlı olup, orta derecededir. Hasta sessiz, sakin ve loş bir ortamda dinlenmelidir.

NÖROLOJİK TRAVMALAR Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları: Travma sonrası saçlı deri, kafatası ve beyinde meydana gelen yaralanmalara kafa travması denir. Travmatik beyin yaralanmalı hastalarda sıklıkla, kalp yaralanması, servikal kırık, abdominal yaralanmalar ve kas-iskelet sistemi yaralanmaları gibi diğer majör hasarlarda meydana gelmektedir.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-1 Travma sonrası oluşan yüz kırıkları ve akciğer yaralanmaları solunum sistemini olumsuz etkiler. Hava yolu tıkanıklığı solunum kapasitesinin azalması beynin ve diğer dokuların oksijenlenmesinin azaltır ve beyin ölümü meydana gelir. Etyolojisi: Kafa travmaları doğumdan sonra her yaş grubunda ve her cinsiyette görülebilir. Doğum sırasında forseps uygulanması, beşikten veya kucaktan düşmeler, yaşın ilerlemesi ile trafik, iş, ev ya da spor kazaları kafa travmalarının nedenlerini oluşturur.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-2 Kafa travmaları, künt ve penetre yaralanmalar ya da kup (darbenin geldiği noktanın karşı tarafında yaralanma) ya da kontr-kup (darbenin ulaştığı noktanın karşı tarafından yaralanma) yaralanmaları olmak üzere iki grupta incelenir.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-3 Künt Yaralanmalar: Kraniyal yapıları, beyin parankimini ve damarları içeren karmaşık travmalardır. Travma beyin yüzeyinde küçük kan damarlarında peteşiyel kanamaya ve kraniyal sinirler, sinir sistemi, büyük damarlar ve diğer dokularda gerilemeye veya rotasyona, fonksiyon bozukluklarına neden olur.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-4 Delici/ Penetre Yaralanmalar: Yabancı cisim ya da kafatasının kırılması ve kemiğin parçalanması sonucu oluşan yaralanmalardır, beyin dokularında laserasyon ve ventriküler sistemde hasar meydana gelir. Kan damarlarında yırtılma veya büyük pıhtı meydana gelirse beyin basısına bağlı fıtıklaşma olur.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-5 Düşük hızdaki yaralanmalarda izleyen yol sınırlı olduğu için kanama ve enfeksiyon vardır. Yüksek hızdaki (kurşun) yaralanmalarında ise, kemik kırıldığı için daha büyük hasar meydana gelir ve meydana gelen basınç değişiklikleri, beyin sapını etkileyerek akut medullar yetmezliğe ve ölüme neden olabilir.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-6 Primer Yaralanma Çeşitleri: Doğrudan vurma, çarpma sonucu oluşur. Beyin kontüzyonu, yaygın aksolan zedelenme, kraniyal sinir ve hipofiz sapı zedelenmesi bu gruptadır. Sekonder yaralanmanın esas nedeni intrakraniyal kanama ve bunun sonucunda oluşan hipertansiyon ve serebral herniasyondur. Hipoksi, hiperkapni, KİBA, enfeksiyon ve epileptik nöbetler de sekonder hasara neden olurlar.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-7 Kafa derisi yaralanmaları: Kafa derisi yaralanmalarında yara dudaklarını karşı karşıya getirmek ve böylece hem kanamayı kontrol etmek hem de yara iyileşmesini kolaylaştırmak için dikiş konulması gerekir. Deri altındaki dokular da yaralanmışsa ve beyin dokusu dış ortama çıkmışsa deri hemen steril bir pansumanla kapatılmalı, cerrahi girişimle anatomik bütünlük sağlanmalı. Kafa derisi yaralanmaları, laserasyon, hematom ve kontüzyona neden olur.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-8 Kafatası kırıkları: Genellikle hem kafatasında hem beyinde yaralanma oluşur. Kafatası kırıkları 2’ye ayrılır. Lineer kırık: Radyolojik incelemede ince bir çizgi halinde görülür ve tedavi gerektirmez. Yol açtığı komplikasyonlar açısından önemlidirler. Menengeal arterleri ve dural sinüsleri ya da kemik sinüslerini çaprazlayan kırıklar kanamalara, enfeksiyonlara ve dura fistüllerine neden olabilirler. Lineer kırıkların en erken komplikasyonu; epidural hematomlardır.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-9 2. Çökme kırığı: Artan veya azalan hızdaki darbelere, kompresyonlara ya da delici cisimlerle oluşan travmalara bağlı olarak meydana gelir. Radyolojik olarak görülebilir ve palpe edilebilirler. Çökme kırıkları kanama ve enfeksiyona neden olabilir. Açık ve komplike kırıklarda cerrahi girişim gereklidir.

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-10 3. Kafa Kaidesi Kırıkları: Frontal ve temporal lobların üzerindeki kemiklerde meydana gelir. Menenjit ve beyin apsesi oluşma riski vardır. Kraniyal sinir felci veya arter kanaması meydana gelebilir. Radyolojik olarak az görülürler. Travmanın başlangıcında veya daha sonra kraniyal sinirlerde ve iç kulakta hasar meydana gelebilir.

Klinik Belirti Ve Bulgular: Optik sinir hasarına bağlı görme değişikliği, İşitme sinirinin hasarına bağlı işitme kaybı, Koku sinirinin hasarına bağlı koklama duyusunun kaybı, Görme sinirinin hasarına bağlı göz hareketlerinin kaybı, şaşı veya sabit bakış, dilate pupil, Yüz sinirinin hasarına bağlı tek yanlı parezi veya paralazi, İç kulak hasarına bağlı vertigo, Vestibüler sistemin hasarına bağlı nistagmus oluşabilir.

Genel Olarak Kafatası Kırığı Belirti Ve Bulguları: Kulaktan veya burundan BOS gelmesi, Çeşitli kraniyal sinir hasarı, Kulak zarı arkasında kanama, Gözlerin etrafında çürük/periorbital ekimoz ‘‘raccoon belirtisi’’, Mastoid üzerinde çürük ‘‘Battle belirtisi’’

Travmatik Beyin Yaralanmaları / Kafa Travmaları-11 Beyin Dokusu Yaralanmaları: Beyin dokusu yaralanmalarında kullanılan bazı terimler: Konküzyon (beyin sarsıntısı): Kafa travması sonucu meydana gelen hafif ve geçici fizyolojik serebral fonksiyon bozukluğudur. Yaralı da 5 dk veya daha az süren bilinçsizlik ve geçmişe yönelik bilinç kaybı (retrograd amnezi) vardır. Baş dönmesi, bulantı sık görülen yakınmalardandır.

Beyin Dokusu Yaralanmaları-1 Kontüzyon (ezilme): Servikal fraktür gibi ciddi yaralanmalarla birlikte görülür. Beyin fonksiyonu bozulmadan hücresel yapı bozukluğuna neden olur. Bilinç kaybı ve ciddi hasara neden olur. KİBAS ve herniasyon sendromu gelişebilir.

Beyin Dokusu Yaralanmaları-2 Laserasyon: Travma beyin dokusunun devamlılığını bozmuşsa laserasyondan söz edilir. Beyin ödemlidir, kan dolaşımı bozulmuştur.

Kafa Travması Olan Hastanın Yönetimi Hava yolu, solunum ve dolaşım sağlanmalıdır. Kafa travmasıyla birlikte servikal kırık varsa, hastanın omurgası tespit edilmelidir. Olası komplikasyonları önlemek için boyun, boyunluk ve kum torbası ile desteklenmelidir. Hastanın damar yolu açılıp sıvı verilmelidir.

Beyin Dokusu Yaralanmaları-3 Tedavi: Solunum desteği, Sıvı-elektrolit dengesi ve eliminasyon, GİS fonksiyonlarının devamı ve beslenme , Oluşabilecek komplikasyonları önleme.

Kafa Travması Olan Hastalarda Olası Komplikasyonlar Stres ülseri, Serebral ödem, Enfeksiyon, Akut hidrosefali, Diabetes insipitus, Uygun olmayan antidiüretik hormon sekresyonu sendromu, Ritm bozukluğu, Nörolojik pulmoner ödem, Arteriyovenöz anevrizma, Davranış değişikliği.

Kafa Travması Olan Hastalarda Olası Komplikasyonlar-1 Posttravmatik Sendrom: Genellikle kuşkulu, küçük travma geçiren hastalarda olur. Bulgular; baş ağrısı, konsantrasyon güçlüğü, baş dönmesi, sersemlik, ani kafa hareketlerinden sonra kafada titreme ya da sallanmanın durmaması, huzursuzluk, gürültüye duyarlılık, huzursuzluk, aşırı terleme, depresyon, kişilik değişikliği, sinirlilik vb.

Sekonder beyin travmaları travma sonucu gelişen komplikasyonlardır. Travmatik hematom: Travmatik hematomlar 4’e ayrılır. Epidural hematom: Şiddetli kafa travması sonrası, olguların % 10’unda kafatası kırığı ile birlikte, kafatası ile duramater arasında görülür. Subdural hematom: Subdural alanda akut ya da kronik kan toplanmasıdır. İntraserebral hematom: Doğrudan beyin içine kanama vardır.

Spinal Travmalar: Kafa travmalı bir hastada spinal travma da olabilir. Etyolojisi: Motorlu araç kazaları, iş kazaları, spor yaralanmaları, düşmeler neden olmaktadır. Spinal sistem hasarı olan hastanın birçok sisteminde de hasra vardır. Bu nedenle öncelikli olarak yaşamsal bulgular, hava yolu açıklığı, solunumu, dolaşımı kontrol edilmeli, tedavi edilmeli. Hastanın taşınması tedavisi kadar önemlidir. Omurilik yaralanması şüphesi olabileceği için, hastalar vertebral kolonun hareketini önleyecek şekilde tespit edilmeli ve özel sedyeyle taşınmalı.

Spinal kord sendromu: 5’ e ayrılır. Santral kord sendromu: Genellikle hiperekstansiyon-hiperfleksiyon yaralanmalarında ortaya çıkar ve üst ekstremitelerde kuvvet kaybına neden olur. El ve kollara giden sinir tarktuslarının bulunduğu kordun santral kısmındaki ödem ve kanama nedeniyle gelişir. Anterior kord sendromu: Akut fıtıklaşmış intervertebral diskin kontüzyonu ya da kompresyonu ile omuriliğin anterolateral bölümünde yerleşen spinotalamik ve kortikospinal traktüslerin hasara uğraması sonucu meydana gelir. Yaralanma seviyesinin altında hipoestezi, hipoaljezi ve tam paralizi vardır.

Spinal Kord Sendromu 3. Brown-sequard sendromu: Kurşun, bıçak gibi araçların neden olduğu penetran yaralanmalar sonucu omuriliğin bir yarısında hasar meydana gelmesidir. 4. Conus medullaris sendromu: Spinal korda canus medullaris ve lomber sinir köklerinde hasar sonucu gelişen sendromdur. Bireyin alt ekstremitelerinde, bağırsak ve mesane fonksiyonların yeti yitimi vardır. 5. Cauna equina sendromu: Canus medullarisin altında lumbosakral sinir köklerinde hasar sonucu gelişir. Bireyin alt ekstremite, bağırsak ve mesane fonksiyonlarında arafleksi vardır.

Spinal Şok: T4-T5 seviyesinin üzerinde spinal kordun tam hasarı spinal şok (sempatik otonomik refleks aktivitesi kaybı) oluşumunu hazırlayıcı faktördür. Venöz dönüş azalır, hipotansiyon gelişir. Vazokontrüksiyon nedeniyle hipotalamus beden ısısını kontrol edemez ve metabolizma artar.

Spinal Şoktaki Hastanın Değerlendirilmesi Hastanın hava yolu açıklığı, solunum ve nörolojik durumu değerlendirilmeli. Oskültasyonla akciğerin bütün alanları dikkatli dinlenmeli, solunum hızı, ritmi, derinliği değerlendirlmelidir. Hastada kafa travması da varsa bütün bölümlerin motor, refleks, duyusal nörolojik muayenesi yapılmalıdır. Hemodinamik, GİS, barsak ve mesane, refleksler, deri değerlendirilmelidir.

Hemşirelik Uygulamaları Hava yolu açıklığı ve solunum sağlanacak, Spinal kolonun stabilizasyonu, spinal yaralanma ve hareketsizliğe bağlı komplikasyonları önlemeye yönelik hemşirelik girişimleri uygulanmalıdır. Tedavi: Hastanın hava yolu açıklığı ve etkin solunumu sağlanır. Zorlu solunum varsa ventilatöre bağlanmalıdır. Spinal parçanın çıkık veya kırığında nörolojik hasarı önlemek için iskelet traksiyonu, Halo ceket ile immobilizasyon sağlanır Ve traksiyon uygulanır.

Halo Ceket

Omurganın Dejeneratif Hastalıkları İntervertebral diskler(IVD), ikinci servikalden, birinci sakrala kadar vertebra korpuslarının ardışık olarak birbirine bağlayan yarı oynar eklemlerdir. IVD, disk biçimini almış fibröz kıkırdaktan oluşan yastıkçıklardır. Omurga kolonuna binen yüklerin biyomekanik gereksinimlere uygun biçimde emilip dağıtılmasına ve omurganın düz olarak hareket etmesini sağlar. En kalın diskler bel bölgesinde en zayıf diskler sırt bölgesinde yer alır.

Bel Ağrısı Bel ağrılarının çoğunda prognoz iyidir. Erkek-kadın oranı eşittir. Radikülopati: Sinir kökü disfonksiyonudır. Belirtiler: Tutulan sinir kökü alanında ağrı, dermatomal duygu bozuklukları, ilgili sinir kökünün inerve ettiği kasların kuvvetsizliği ve aynı kasların hipoaktif derin tendon refleksi Siyatik: Siyatik sinire katılan bir sinir kökünde radikülopati, genellikle alt ekstremitenin posterior ve lateral yüzü boyunca ayağa ve bileğe uzanan belirtiler oluşturur.

Mekanik Bel Ağrısı: Bel ağrısı nedenleri: Paraspinal kasların veya ligamentlerin zorlanmasından, faset eklemlerinin irritasyonundan kaynaklanan ‘‘kas-iskelet’’ bel ağrısı; anatomik olarak belirlenebilen nedenler (örn; tümör, disk herniyasyonu) hariç; bel ağrısının en yaygın şeklidir. Bel ağrısı nedenleri: Myelojenik, omurilik tümörleri, multiple skleroz, sinir kökü basısı, disk hernisi, lomber stenoz, enfeksiyonlar, travma vs.

Spondiolizis erişkinde sık görülen patolojilerdir. Servikal Disk Hastalığı: Spondiolizis erişkinde sık görülen patolojilerdir. Erkeklerde kadınlara göre daha fazla görülür. Servikal bölgedeki disk hastalıklarında, nadiren tek bir nukleus pulpozusunun protrüzyonu şeklinde ortaya çıkar. Birkaç diski birden etkileyen dejeneratif değişikliklere daha sık rastlanır.

Genellikle bir travma öyküsü vardır. Akut Disk Hernisi: Genellikle bir travma öyküsü vardır. Travmanın arkasından önce boyunda sertlik, daha sonrada merkezi sinir sistemi lezyonuna ait belirtiler görülür. Merkezi ve lateral yerleşimli olabilir. Merkezi yerleşimlerde, miyelopati, bacaklarda güç kaybı ve spastisite, bazende üst ekstremitelerde sinir kökü belirti ve bulgularına neden olur. Lateral yerleşimli olanlarda ise, kolun birinde akut sinir kökü basısına bağlı ağrı ve güç kaybı meydana gelir.

Klinik belirtiler nöral elemanların tutulumuna bağlıdır. Akut Disk Hernisi-1 Klinik Belirti Ve Bulgular: Klinik belirtiler nöral elemanların tutulumuna bağlıdır. Retikulopati, miyelopati veya radikülomyelepati görülür. Radiküler sendrom: Boyun ve sinir kökü innervasyonuna bağlı kol ağrısı en yaygın belirtisidir. Sıkışan sinir kökünün innerve ettiği myotomda, kuvvet kusuru ve derin tendon reflekslerinin azalması veya kaybolması tipiktir.

Akut Disk Hernisi-2 Miyelopati : Tam olmayan omurilik hasarına bağlı olarak alt ekstremitelerden daha çok, üst eksremitelerde kuvvet kaybıyla ortaya çıkan merkezi omurilik sendromunda ellerde motor defisit belirgindir. Tedavi: Akut başlangıçlı merkezi disk protrüzyonlarında erken cerrahi dekompresyon önerilmemektedir. Akut başlangıçlı lateral disk lezyonlarında ise, konservatif tedavi(boyunluk kullanılması ve analjezikler) ile düzelme sağlanabilir. Eğer bulgular ilerlerse, posterior foraminotomi veya anterior yaklaşımla cerrahi eksizyon uygulanır.

Klinik Belirti Ve Bulgular: Torakal Disk Hernisi: Torakal bölgenin daha az hareketli bir bölge olması ve bir dereceye kadar kostaların spinal kolona gelen yükü taşımaya yardım etmesi sonucu, klinikte nadir olarak görülür. Klinik Belirti Ve Bulgular: Torokolomber ağrı, radikuler ağrı ve myelopati vardır. Tedavi: Ciddi radikuler ağrısı ve miyelopati bulunan hastalarda tedavi cerrahidir.

Bir hastalık değil, patolojik bir süreçtir. Lomber Disk Hernisi: Bir hastalık değil, patolojik bir süreçtir. Gövdenin ağır yükünü taşıyan alt lomber omurlar sıklıkla dejenere olur ve sonuçta anulusu yırtan nukleus pulpozus, hiç ağrı oluşturmadan herniye neden olur. Bu disk hernisinin ağrıya (bel, bacak) yol açması lomber disk hastalığı olarak tanımlanır. Belirti Ve Bulgular: Duyarlı yapıların irritasyonuna bağlı olarak ağrı ve diğer bulgular ortaya çıkar.

Lomber Disk Hernisi-1 Tanı yöntemleri: Tedavi: Laseque Testi Hastadan detaylı öykü alınmalıdır. Düz bacak kaldırma testi, laseque testi, karşı DBK testi, femoral sinir germe testi, kas gücü ölçümü, atrofi ölçümü, refleksler, duyu muayenei yapılarak tanı konulur. Tedavi: Lomber disk hernisi cerrahi ve cerrahi dışı yöntemlerle tedavi edilir. Yatak istirahati lomber disk hernisinde uygun pozisyonda yatarak uygulanacak birkaç günlük kesin yatak istirahati önerilen en önemli tedavi yöntemidir. Laseque Testi

Lomber Disk Hernisi-2 En uygun istirahat pozisyonu semi-fowler pozisyonudur. Akut başlangıçlı bel ağrısında güçlü anlajezikler ve antienflamatuar ilaçlar kullanılmalıdır. Yük taşınırken taşınan materyal bedene yakın tutulmalı ve uzun süre oturulmamalıdır. Egzersiz ağrıyı azaltır. Özellikle ekstansiyon egzersizleri sinir köküne basıyı azaltır, zayıf kaslar güçlenir ve bele gelen mekanik stres azalarak, fiziksel uyum artar.

Lomber Disk Hernisi-3 Cerrahi tedavi: Lomber disk hernisi cerrahisi devamlı ağrıyı gidermek için cerrahi işlem yapılmalıdır. Siyatalji tedavi edilir. Hastaya bel ağrısının tam olarak geçmeyeceği söylenmelidir.

Disk Hernilerinde Hemşirelik Bakımı Ameliyat öncesi bakım Hastanın nörolojik muayenesi yapılmalıdır. Hasta ve ailesine; cerrahi girişim, ameliyat öncesi hazırlıklar ve ameliyat sonrası uygulamalar güvenli mobilizasyon ve yatağa transfer konusunda bilgi verilmelidir. Ameliyat sonrası ayılma döneminde hastanın sırtı korunmalı ve düz tutulmalıdır. Hasta bir yandan diğer yöne dönerken hareketlerini sınırlanmasının ve zorlanmasının cerrahi alanın korunmasındaki önemi vurgulanmalıdır.

Lomber Disk Hernisi-4 Hastanın dışkılamada zorlanmasının önlemek için yumuşak içerikli gaita yapması sağlanmalı ve diyeti ayarlanmalıdır. Füzyon ameliyatı uygulanacaksa; hastaya kan transfüzyonu uygulanacağını ve 2-3 ünite kana gereksinim duyulacağı konusunda hastaya bilgi verilmelidir.

Lomber Disk Hernisi-5 Ameliyat sonrası bakım: Hasta baştan ayağa muayene edilip, pansumanlar yapılıp, drenler kontrol edilir. Hastanın nörolojik muayenesi yapılır. Alt ekstremitelerde kas güçsüzlüğü, anal sfinkter kaybı veya üriner retansiyon varsa hemen hekime haber verilmelidir. Füzyon ameliyatı uygulanan hastalar daha uzun süreli yatak istirahatine gereksinim duyarlar. Hasta derin ven trombozu açısından izlenmelidir. Derin ven trombozu bulguları; homan’ s bulgusu, bacakta şişme, solukluk yönünden izlenmelidir.

Ameliyat sonrası bakım-1 Homan’ S Bulgusu: Derin ven trombozunun bulgusudur. Muayene eden kişi, hastanın dizi 90 derece fleksiyonda iken, hastanın ayağını dorsifleksiyona getirmesiyle baldırda veya popliteal bölgede ağrı oluşuyorsa pozitiftir. Yara yeri akıntı ve serebrospinal sıvı sızması yönünden değerlendirilmelidir. Ağrısı olan hastaya order edilen analjezikler yapılmalıdır. Lomber bölgeye buz uygulanarak ağrı hafifletilebilir. Taransfer yapılırken hastanın düz ve dikkatli bir şekilde yapılmalıdır. Lomber diskektomi sonrası hasta 1 saat döndürülmemelidir. Daha sonra hasta 2 saat ara ile bir yandan diğer yana çevirilmelidir.

Ameliyat sonrası bakım-2 Ameliyat sırasında durada yırtılma olup, tamir edildiyse serebrospinal sıvı sızıntısını önlemek ve duradaki dikişleri korumak amacıyla hasta düz olarak yatırılmalı ve izlenmelidir. Lomber füzyon ameliyatlarından sonra hasta düz yatırılır ve hasta bir yandan diğer yana 4 saatte bir ve daha sonra ve her 2-4 saat ara ile döndürülür. Kalça ve omurganın bükülmesi önlenmelidir. Hasta sırt üstü pozisyonda yatarken, dizler bükülmemeli ve dizlerin altı yastıkla desteklenerek femoral damarlarda tromboflebit gelişmesi önlenmelidir. Ameliyattan 8 saat sonra mesane distansiyonu ve ağrı değerlendirilmelidir. Hasta doğal yolla mesanesini boşaltamıyorsa veya kateteri yoksa, bir kateter yardımıyla mesanesi boşaltılmalıdır.

Ameliyat sonrası bakım-3 Laminektomi ya da spinal füzyon ameliyatı sonrası paralitik ileus görülebilir. Bulantı, kusma, sert ve gergin ve timoanik karın, bağırsak seslerinin olmaması paralitik ileus belirtisidir. Ameliyattan sonra her 4 saatte bir hastanın bağırsak sesleri değerlendirilmelidir. Paralitik ileus gelişme olasılığı varsa nazogastrik tüp uygulanmalı, düşük aralıklı aspirasyon yapılmalı ve hastanın ağızdan sıvı ve yiyecek alması yasaklanmalıdır. Hastaya bol sıvı alması ve liften zengin yiyecekler yemesi ve hekimin istemine uygun gaita yumuşatıcı, laksatif, suppozivar kullanılması önerilir.

DELİRYUMLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI Postoperatif deliryum, düşüncelerin koordinasyon ve düzenlemesindeki güçlükler ve yavaşlamış motor fonksiyon ile karakterizedir. Bu hafif karmaşadan (konfüzyon) tam halüsinasyonlara kadar değişmektedir. Yaşlı hastaların %25 veya fazlasında cerrahiden sonra bir hafta içinde deliryumun bazı dereceleri ortaya çıkar.

DELİRYUMLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI-1 Bu hastalar postoperatif ilk günler sıklıkla gürültülü ve aydınlık olan yoğun bakım ünitesi veya uyanma odasında tutulurlar. Hastalarda gelişebilen postoperatif deliryuma benzer bir diğer tanı da “dışkılama-yoksunluğa bağlı” olan “yoğun bakım ünitesi psikozu” denilen bozukluktur.

DELİRYUMLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI-2 Ameliyat sonrası deliryum için; ileri yaş, ameliyat öncesi yaşanan fonksiyonel veya bilişsel bozukluklar, hareketsizlik veya uygunsuz fiziksel koşullar, uyku eksikliği, görsel veya işitsel bozukluk, dehidratasyon, hipoksi, hiperkapni, hipotansiyon, hiperglisemi, dengesiz beslenme, elektrolit dengesizliği, kan kaybı, geçirilmeyen ağrı, depresyon, antikolinerjik ilaç tedavisi ve alkol bağımlılığı risk oluşturmaktadır

DELİRYUMLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI-3 Konfüzyonlu hastanın bakımında; solunum ve dolaşım sistemine ilişkin komplikasyonları önlemeye yönelik egzersizler aşamalı olarak öğretilmeli ve güvenli bir ortamda yaptırılmalıdır. Sakin ve önyargısız yaklaşılmalıdır, görüşmelerde kısa cümleler kullanılmalıdır Kendi ile ilgili bütün kararlara katılması sağlanmalıdır. Gözlük, işitme cihazı, baston gibi araçları kullanıp kullanmadığı veya gereksinimi olup olmadığı araştırılmalıdır.

DELİRYUMLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI-4 Düşme gibi kazalardan korunması için odası iyi aydınlatılmalı, zemin kaygan olmamalı, ayağına uyan ve kaymayan ayakkabılar giydirilmelidir. Stresle başa çıkması daha zor olduğundan stresörlerden uzak tutulmalıdır

DELİRYUMLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI-5 Otururken mümkün olduğunca etrafı görebilecekleri tanıdık bir serviste olmaları yaşamlarını az da olsa kontrol edebilecekleri bir oda ortamı yaşlı hastayı cesaretlendirecektir. Örneğin; yeme- içmelerine izin verilmesi, tanıdık ziyaretçilerinin gelmesi kendine güvenlerinin gelmesine yol açacaktır. Aşırı ilaç verilmesi ve kesilmesi durumunda ya da altta yatan akut hastalığa bağlı olarak hezeyanı olan hastalar da gözden kaçırılmamalıdır.

DELİRYUMLU HASTADA HEMŞİRELİK BAKIMI-6 Deliryumlu hastalar gerekli önlemler alınmazsa hayati drenleri, pacemaker bağlantılarını çıkarabilir veya yataktan düşerek yaralanabilirler. Fiziksel sınırlamalar deliryum olan hastalarda gerekmedikçe kullanılmamalıdır Hastanın kullandığı ilaçların azaltılması ya da değiştirilmesinin, nütrisyonel destek ve erken mobilizasyonun sağlanmasının cerrahi sonrası deliryumun önlenmesinde yararlı olabileceği belirtilmektedir

Servikal spazmı ve fonksiyon kaybı görülebilir. Servikal Disk Hernileri: Servikal spazmı ve fonksiyon kaybı görülebilir. Hastalık başlangıcında; NSAID, uygun beden mekaniklerinin (ROM) egzersizlerinin uygulanması ile tedavi edilir. Boyun yatarken yastıkla desteklenmelidir. Çalışırken veya bilgisayar kullanılırken postür ayarlanmalı, boyun ve omuzlar zorlanmamalıdır. Hastada kol ağrısı, boyun ağrısı varsa; orta derecede disk problemi olan hastalara, yumuşak servikal boyunluk baş ve boynun düz tutulması amacıyla önerilir.

Servikal Disk Hernileri-1 Servikal boyunluk hastanın yürüme sırasında görüş mesafesini sınırlayacağı için düşmelere karşı dikkatli olması söylenmelidir. Cerrahi tedavi: Konservatif tedaviye yanıt alınmadığından, hastanın ameliyat olması gerekebilir. Servikal diskektomi ameliyatından sonra sert boyunluk kullandırılır. Servikal ameliyatlardan sonra yumuşak doku hematomu, hava embolisi komplikasyonları görülebilir.

Servikal Disk Hernileri-2 Servikal vertebra füzyon ameliyatı sonrası ödemi azaltmak için hekim hastanın başının yükseltilmesini isteyebilir. Hastanın başı, sırtüstü yatarken veya otururken küçük bir yastıkla desteklenmelidir. Anterior servikal diskektomi ameliyatından sonra ilk 24 saat hastanın solunumu, ameliyat bölgesi, yüz-boyun bölge şişmesi ve laringeal sinir hasarına bağlı hastanın sesinde değişme (boğuk ses) izlenmelidir.

Servikal Disk Hernileri-3 Anterior spinal diskektomi ameliyatından sonra kemik greftinin hareketine bağlı gelişen ani ağrı, hastanın tekrar ameliyat edilmesini gerektirir. Ameliyat sonrası spinal kord ödemine bağlı solunum paralizisi gelişme riski nedeniyle trakeostomi açma seti ve gerekli malzemeler hazır bulundurulmalıdır.

Servikal Disk Hernileri-4 Ameliyat sonrası hastanede kalış süresi kısadır. Hastalar dikişleri alındıktan sonra taburcu edilir. Yara yeri kontrol edilmeli ve pansumanları yapılmalıdır. Hastaya uzun süre yatmaması, oturmaması önerilir.

Bel, kalça ve uyluklarda ağrı Tek ve iki taraflı radiküler ağrı Spondilolistezis: Bir omurga cisminin dejenerasyon ya da travma gibi nedenlerle alttaki omurga üstünde kaymasıdır. Belirti ve bulgular: Bel, kalça ve uyluklarda ağrı Tek ve iki taraflı radiküler ağrı Nörojenik klodikasyon Hasta dizleri bükük şekilde oturur. Tedavisi: Cerrahidir.

Spinal Stenoz: Spinal kanal AP çapının, kritik bir değerin altına inecek şekilde daralmasıdır. Kanal genişliğinde azalma; lokal nöral bası ve omurilik veya kauda ekuinanın kanlanmasında bozulmaya neden olur. Genellikle stenoz osteofitlere ya da faset eklem hipertrofisine bağlıdır.

Spinal Stenoz-1 Ağrı olmayabilir. Bunun yerine bazı hastalar yürümekle parasteziler veya alt eksremite kuvvetsizliği tanımlanabilir. Hastalarda antropoid postür geliştirebilir. Hastalar ayrıca özellikle baldırlarında kas kramplarından şikayet edebilirler. Tedavi: Cerrahi; posterior yaklaşımla laminektomi, hemilaminektomi veya parsiyel hemilaminektomi

Spinal Kord Hastalıkları: Siringomiyeli: Omuriliğin Santral Lezyonu: Omuriliğin santral veya parasantral bölgesini birkaç ya da daha çok segment boyunca harap eden lezyonlar tarafından ortaya çıkarılır. Buna hemoraji veya travmaya bağlı kontüzyon gibi akut süreçler ya da tümör, siringomiyeli gibi patolojik oluşumlar neden olur. Lezyona uğrayan segmentlere ilişkin dermotomlarda ağrı ve ısı duyusu kaybı, yine bu segmentlere ait miyotomlarda simetrik ya da asimetrik alt motor nöron tutulması tarzında kuvvetsizlik ve atrofi ortaya çıkar.

Spinal Kord Hastalıkları-1 Hematomiyeli: Omurilik içine kanama beyin kanamalarına oranla çok daha nadirdir. Nedenleri; Spinal travmalar, vasküler malformasyonlar ve antikoagülan kullanımı gibi kanama eğiliminin arttığı durumlar sayılabilir. Teşhis konulduktan sonra cerrahi olarak boşaltılmalıdır.

Sıklıkla torasik bölgede yer alırlar. Ekstradural Tümörler: Spinal Tümörler: Kaynak aldıkları dokuya göre; primer ve metastatik tümörler olmak üzere ikiye ayrılırlar. Sıklıkla torasik bölgede yer alırlar. Ekstradural Tümörler: Epidural dokudan ve vertebradan kaynak alırlar. En sık spinal metastaz yapan tümörler akciğer ve meme kanseridir. İntradural, Ekstramedüller Tümörler: Sinir kökleri ve leptomeninkslerden köken alırlar. İntramedüller Tümörler: Omuriliğin nöral, nöroglial veya nörovasküler dokularından köken alırlar.

İyi Huylu Ekstradural Spinal Tümörler: Osteid, Osteom Ve Osteoblastom: Özellikle omurgada yerleşim gösterirler. Belirti ve bulgular: Genellikle ağrı yakınması vardır. Ağrı geceleri daha şiddetlidir. Tedavi: Cerrahi olarak tümörün tamamının çıkarılması ve hastaların yakın izlemidir.

İyi Huylu Ekstradural Spinal Tümörler-1 Vasküler Tümörler: En sık görülen vasküler tümörler hemanjiyomlardır. Başka vasküler lezyon ise anevrizmal kemik kistleridir. Bazı olgularda tümör disk aralığını geçerek komşu vertebrayı tutabilir. Tedavi: Primer tadavisi cerrahidir. Lezyonun kanlanmasının azaltmak amacıyla ameliyat öncesi embolizasyon cerrahi sırasında kolaylık sağlar. İdeal tedavi; tümörün lenfatik yayılım yolları ve lenf nodülleri ile birlikte çıkarılması ve radyoterapidir.

Dev Hücreli Kemik Tümörleri: Sıklıkla vertebra korpusu tutar. Belirti Ve Bulgular: Ağrı, bazı hastalarda ağrı ile birlikte tümör bölgesinde lokal şişlik görülür, torakal bölge yerleşimli tümörlerde kifoz ön plandadır. Tedavi: Hastalığın tedavisi cerrahidir. Tedavide tümörün geniş en blok rezeksiyonu ve spinal kolonun rekonstrüksiyonu önerilmektedir.

Osteokondroma: Tümör genellikle uzun kemikleri tutar. Belirti Ve Bulgular: Lokal ağrı ve sinir sıkışması bulgularından myelopatiye kadar değişen belirtiler görülebilir. Tedavi: Bası bulguları olan veya sempomatik hale gelen tümörlerde tedavi cerrahi yolla lezyonun çıkarılmasıdır.

Eozinofilik Granülom Retiküloendoteliyal sistemin idiyopatik hastalığı olup lezyonlar genellikle kafa kemikleri ve uzun kemiklerde görülür. Belirti Ve Bulgular: En sık karşılaşılan belirti ağrıdır. Ağrıya yumuşak dokuda şişlik eşlik edebilir. Tedavi: Hastalık iyi huylu olduğundan yatak istirahati ve korse ile immobilizasyon ve biyopsi sonucuna göre steroid tedavisi önerilir.

Kötü Huylu Ekstradural Tümörler: Multipl Myelom: Kemik ve omurganın en sık görülen tümörlerindendir. Hastalık önce kemik iliğinde başlar, daha sonra çevre kemik dokusuna, diğer kemik yapılarına ve yumuşak dokuya yayılır. Tedavi: Kemoterapi, radyoterapi ilk tercih edilen yöntemdir. Hastalarda anemi, böbrek yetersizliği, enfeksiyon, osteoporoz gibi sistemik nedenlerle cerrahi riski yüksektir.

Cerrahi olarak tümörün en blok çıkarılmasıdır. Ewing Sendromu: Kötü huylu tümördür. Belirti ve bulgular: Lokal ağrı başlıca bulgudur. Beden ısısında artma, kitlenin hissedilmesi, nörolojik kayıplar diğer belirtileridir. Tedavi: Cerrahi olarak tümörün en blok çıkarılmasıdır.

İntradural Ekstramedüller Tümörler Menenjiom: Sinir kılıfı içinde araknoidden köken alırlar. Genellikle yavaş büyürler. Belirti ve bulgular: Paraparizi ve kuadriparaziye neden olan piramidal yol bulgularıdır. Ağrı erken çıkan bulgudur, geceleri artar. Tedavi: Cerrahidir. Dekompresyon tümörün mikroskop altında boşaltılması veya ultrasonik aspiratör ile de yapılabilir.

İntradural Ekstramedüller Tümörler -1 Schwannoma Ve Nörofibroma : Sinir kökü kılıfından köken alır. Spinal kılıf tümörleri olarak adlandırılır. Belirti ve bulgular: Ağrı ve omurilik basısına bağlı güç kaybı görülür. BOS incelenmesinde protein yüksekliği saptanır. Tedavi: Cerrahidir.

İntramedüller Tümörler Astrositomalar: En yaygın bulgu ağrıdır. Hem tanı hem tedavi için cerrahi girişim uygulanır. Ependimomalar: Metastatik spinal tümörler: Spinal metastaz yapar. En çok metastaz yapan kanserler meme, akciğer tümörleri, prostat ve hemopoetik sistem tümörleridir.

İntramedüller Tümörler-1 Belirti ve bulgular: Spinal metastatik tümörlerde ilk yakınma ağrıdır. Tedavi: Cerrahi, hastanın nörolojik kayıplarını önlemede ve metastaza bağlı ağrının kontrolünde yardımcı olabilir. Cerrahi tedaviyi radyoterapi ve kemoterapi izler.

Nörofibromalar ve menenjiyomalar spinal kordun yaygın tümörleridir. İyi huylu ve ameliyatla çıkarılabilir tümörlerdir. Belirti Ve Bulgular: Spinal tümörlerin hepsi spinal kord basısı belirti ve bulguları verilir. Ekstramedüller tümörlerde spinal kordun bası altında kalmasıyla ortaya çıkacak erken belirti ve bulgular, ağrı, duyu kaybı, kas güçsüzlüğü ve refleklerin artmasıdır. Tedavi: Spinal tümörlere çoğunlukla cerrahi tedavi ve radyoterapi birlikte uygulanır.

Solunum örüntüsünde değişme, Hipotansiyon, Aktivite intoleransı, Hemşirelik tanıları: Ağrı, Solunum örüntüsünde değişme, Hipotansiyon, Aktivite intoleransı, Anksiyete, Doku bütünlüğünün bozulması, Enfeksiyon riski, Konstipasyon

Birey hareket sırasında yorgunluk, ağrı ve sızıdan bahseder. Kümülatatif Travma Hastalıkları Baskın kullanılan el, bilek, dirsekte tekrarlayıcı, zorlanmaya bağlı oluşan hasarlardır. Birey hareket sırasında yorgunluk, ağrı ve sızıdan bahseder. Periferik Sinir Tümörleri: Tek bir tümör ya da daha fazla tümörün görülmesi durumuna nörofibromatozis sendromu denir. Bu hastalık yaşamı tehdit etmez, tümörler nedeniyle normal aktivite bozuluyorsa cerrahi girişim uygulanır.

Periferik Sinir Yaralanmaları Yaralanmalar; mediyan, unlar, siyatik, peroneal ve uzun torasik sinirlere dıştan bası sonucu meydana gelir. Tedavi: Atel, buz uygulaması, yaralanan uzvun elevasyonu, antienflamatuar, analjezik ilaçların kullanımını içerir. Periferik sinirde hasra büyükse sinir, cerrahi girişimle uç-uca anastomaz yapılarak iyileşmesi sağlanır.

Periferik Sinir Yaralanmaları-1 Ameliyat sonrası bakımda yaralanan bölge elevasyona alınır. Elevasyon, ödem oluşmasını ve venöz dönüşün engellenmesini önler. Yara yeri sıcaklık, hareket, duyu, kapiller dolma ve güç yönünden değerlendirilmelidir. Fizik tedaviye, ciddi yaralanmalarda ciddi yaralanmalarda birkaç gün sonra başlanmalı.

Kaynakça Karadakovan, A. , Etiaslan, F. , (2010),Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım, Nobel Kitap Evi, Adana Akyolcu, N. , Aksoy, G. , Kanan, N. , (2011), Cerrahi Hemşireliği Uygulama Rehberi, İstanbul Tıp Kitabevi Mihmanlı, M. , (2007), Cerrahi Hastalıklar Ve Hemşirelik Bakımı, Sakarya Üniversitesi Rektörlük Basımevi Aksoy, G. , (1998), Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği El Kitabı, Vehbi Koç Vakfı Yayınları Karadakovan, A. , (1993), Sinir Sistemi Hastalıkları Ve Hemşirelik Bakımı, Saray Tıp Kitabevleri Erdil, F. , Elbaş, N. , (1999), Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği, Bilgisayar Yayıncılık Aygin, D. , Etiaslan, F. , Cengiz, H. , (2012), Yaşlı Cerrahi Hastasında Ameliyat Sonrası Erken Dönem, Akad Geriatri

Kaynakça Karadakovan, A. , Etiaslan, F. , (2010),Dahili ve Cerrahi Hastalıklarda Bakım, Nobel Kitap Evi, Adana Akyolcu, N. , Aksoy, G. , Kanan, N. , (2011), Cerrahi Hemşireliği Uygulama Rehberi, İstanbul Tıp Kitabevi Mihmanlı, M. , (2007), Cerrahi Hastalıklar Ve Hemşirelik Bakımı, Sakarya Üniversitesi Rektörlük Basımevi Aksoy, G. , (1998), Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği El Kitabı, Vehbi Koç Vakfı Yayınları Karadakovan, A. , (1993), Sinir Sistemi Hastalıkları Ve Hemşirelik Bakımı, Saray Tıp Kitabevleri Erdil, F. , Elbaş, N. , (1999), Cerrahi Hastalıkları Hemşireliği, Bilgisayar Yayıncılık