SERKAN ERDOĞAN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ BİYOGRAFİ SERKAN ERDOĞAN TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ÖĞRETMENİ
Herhangi bir sanat, bilim ya da meslek dalında tanınmış kişilerin hayatlarının anlatıldığı yazıdır. Hayat hikâyesi veya yaşam öyküsü de denir. Eski edebiyatımızda bu türe Tercüme-i Hâl denirdi.
Divan edebiyatında şairlerin hayatının anlatıldığı Şuâra Tezkireleri edebiyatımızda biyografi türündeki ilk eserler kabul edilir. Edebiyatımızdaki ilk tezkire 15. yüzyılın sonlarında Alî Şîr Nevâyî’nin yazdığı Mecalisü’n-Nefâis adlı tezkiredir.
Türk Edebiyatı'nda sırasıyla; XVI.yüzyılda; Sehi Bey: Heşt-Behişt Latifî: Tezkiretü'ş-Şuara Ahdî: Gülşen-i Şuârâ Âşık Çelebi: Meşâiri’ş-Şuârâ Kınalı-zâde Hasan Çelebi: Tezkiretü'ş-Şuara Beyânî: Beyânî Tezkiresi
XVII.yüzyılda Sâdıkî, Riyâzî, Fâizî, Rızâ, Yümnî, Asım ve Güftî; XVIII.yüzyılda Mûcib, Safâyî, Sâlim, Beliğ, Safvet, Râmiz; XIX.yüzyılda da Fatin gibi belli başlı tezkire yazarları mevcuttur. Bunların dışında da yazılmış çok sayıda tezkire mevcuttur.
BİYOGRAFİLER: Yaşamı, eserleriyle örnek alınan başarılı insanları tanımak ve tanıtmak amacıyla yazılır. Esere konu olan insanın hayatı hakkında geniş bir araştırma yapmayı gerektirir. Söz konusu kişinin günlüklerinden, anılarından, mektuplarından ve onu tanıyan kişilerden yararlanılır. Hayatı yazılan kişiye nesnel yaklaşılır, olaylar anlatılırken tarafsız durulur. Anlatımda bir tarihçi tutumu sergilenir, ele alınanlar belgelere dayandırılır.
Bir kişiyi bütün yönleriyle okuyuculara tanıtmak amacıyla hazırlanan ayrıntılı biyografi kitaplarına "biyografik monografi denir. Dünya edebiyatında bu türün ilk önemli yazarı, Eski Yunan Edebiyatı’ndan Plutarkhos’un “Hayatlar” adlı eseridir.
Bilimsel Biyografi Biyografik bilgileri kronolojik bir sıra içerisinde alt başlıklar halinde onun dönemi içindeki konumunu, getirdiği yenilikleri, gösterdiği başarıları, eserlerini, eserlerinin değişik özelliklerini eleştirel bir tutumla, belgelere, araştırma ve incelemelere dayalı olarak veren çalışmalara bilimsel biyografi ya da biyografik monografi denir. Kişinin doğumu, yaşamı, ölümü gibi bilgiler verilir.
Biyografik Roman Roman hikâye gibi tahkiye kurgusu içerisinde olay anlatımı üslûbuyla kişiyi bir roman kahramanı gibi olayların içindeki konumlarıyla sunan eserlere edebî biyografi ya da biyografik roman denir. Biyografik romanlarda kişinin ruh ve fiziksel özellikleri, davranışları, duyguları, düşünceleri, tepkimeleri, tavır alışları, giyinişi gibi pek çok değişik özellikleri ayrıntılı olarak verilip bir anlamda onun portresi çizilir. Hayatı içerisinde canlı yaşayan bir kişilik olarak sergilenir.
Nekroloji Ölen ünlü bir kişinin hemen ölümünden sonraki günlerde genellikle gazete ve dergilerde yakın çevresinde yer alan kişiler tarafından onun üstün niteliklerinin erdemlerinin, çalışmalarının ve diğer özelliklerinin anı üslûbuyla anlatıldığı yazılara denir.
Bu yazılar bir anlamda öleni çok seven birinin ağıtları duygusal öznel açıklamalarıdır. Bu tür yazılara örnek olarak Yahya Kemal'in ölümü dolayısıyla kaleme alınmış bazı yazıları ve Peyami Safa'nın Objektif serisinin altıncı kitabı olan "Yazarlar Sanatçılar Meşhurlar eserinde yer alan pek çok yazıyı örnek verebiliriz. Şevket Süreyya Aydemir: Tek Adam, İkinci Adam, Makedonya’ dan Orta Asya’ya Enver Paşa, Menderes’in Dramı,
Tanzimat'tan günümüze kadar yazılmış bazı biyografi örnekleri: Recaizade Mahmut Ekrem: Kudemadan Birkaç Şair (1885); Muallim Naci: Osmanlı Şairleri (1890); Beşir Fuad: Viktor Hugo (1886); Süleyman Nazif: Mehmet Akif (1924); Kenan Akyüz: Tevfik Fikret (1947); Mehmet Kaplan: Namık Kemal Hayatı ve Eserleri (1948); Olcay Önertoy: Halit Ziya Uşaklıgil, Romancılığı ve Romanımızdaki Yeri (1965); Nurullah Çetin: Behçet Necatigil, Hayatı, Sanatı ve Eserleri (1998).
OTOBİYOGRAFİ Bilim, spor, politika gibi alanlarda başarı kazanmış bir kişinin kendi yaşamını anlattığı yazı türüdür. Kişi, kendi hayatını anlattığından öznel ifadelere sıkça rastlanır. Otobiyografilerde birinci kişili anlatım söz konusudur. (… doğdum, öğrenim gördüm, eser yazdım vb.). Otobiyografi ve anıda yazar kendi yaşamından söz ettiği için ikisi de ben merkezli yazı türüdür. Emin Özdemir’in ifadesiyle “Otobiyografi anının süt kardeşidir.”
Türk edebiyatında fazla gelişmeyen bu türün ilk örneği olarak Katip Çelebi’nin Mizanü’l-Hak adlı eserinin “Hatime”si yani “son söz”ü gösterilmektedir. Otobiyografi ile anı arasındaki fark: Anı türünde yazarın amacı kendi hayatından ziyade dönemini ve tanık olduğu olayları da anlatmaktır. Otobiyografide yazar, kendi hayatını anlatmaya yoğunlaşır. İki türün ortak noktası birinci kişi ağzından anlatılmasıdır.
Muallim Naci’nin “Ömer’in Çocukluğu”, Yusuf Akçura’nın “Ta Kendim ya Defter-i Amal’im”, Nigar Hanım’ın “Hayatımın Hikayesi”, Halikarnas Balıkçısı’nın “Mavi Sürgün” Aziz Nesin’in “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez” Halit Ziya Uşaklıgil’in “Kırık Yıl” bu türün önemli örnekleridir.