Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Ağustos 2015. Haziran ayındayız.. Yazı geçirmekte olduğum Güney Ege’de ki yazlıkta Ramazan’ın ilk haftası... Her hafta olduğu gibi bugün de köyün “semt.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Ağustos 2015. Haziran ayındayız.. Yazı geçirmekte olduğum Güney Ege’de ki yazlıkta Ramazan’ın ilk haftası... Her hafta olduğu gibi bugün de köyün “semt."— Sunum transkripti:

1 Ağustos 2015

2 Haziran ayındayız.. Yazı geçirmekte olduğum Güney Ege’de ki yazlıkta Ramazan’ın ilk haftası... Her hafta olduğu gibi bugün de köyün “semt pazarı”na eşimle gittim. Pazar yeri her tipten insanla dolu... Teorik olarak tamamının, reel olarak çoğunluğunun Müslüman olduğu varsayılan bu ülkede, hem de RAMAZAN AYINDA, “plaj kıyafetiyle” pazar yerinde pervasızca (sıkılmadan/başkalarını umursamadan) gezinen her yaştan (Türkçe konuşan) kadınlar/kızlar, dünya için poşet doldurma telaşında. Ramazan mı? Önemsemiş olsalardı böyle soyunmazlardı... (Daha önce işlenilen “Çıplaklık”, “Tesettür”, “Peşimdeki Sapık mı?” konularıyla bağlantılı olarak... AĞUSTOS AYININ KONUSU BU OLSUN...

3 NİMETLER, YÜCE ALLAH’IN (cc) KULLARINA LÜTUF VE İHSANIDIR, ANLAYANA... NE OLDUĞUNU BİLEBİLMEK Canlıların içinde sadece insan “cisim olarak” ne olduğunu, neleri yapıp neleri yapamayacağını bilir. Bunu bilmek dahi bir yaratık için en büyük nimettir. En genel tanımıyla nimet; “insanın yaşayabilmesi için gerek duyduğu şeylerin kendisine verilmesidir”... İnsan için; sadece bedeninin (organlarının) çalışma mükemmelliği bile şükür için yeterlidir. Kaldı ki; onlarsız yapamayacağımız atmosfer, su, yiyecek, içecek, sağlık gibi saymakla bitiremeyeceğimiz nimetler de vardır. Fiziki yapısı “biyolojik makine” olan insanın yakıtı, sindirebildiği maddelerden oluşur; yani, “besin maddeleri”nden. Bunlardan sebze ve meyvelerin topluca bulunduğu yerlerden biri de “pazar yeri”dir... Pazar yerleri, farklı kültür ve ahlâkta olan insanların ortak uğrak yerlerinden biridir. Çünkü herkes, “besin maddesi” temin etmek zorundadır... N’olmuş yani, para varsa alınabilecek şeyler Hiç kimse “N’olmuş yani, para varsa alınabilecek şeyler” diyerek nimetleri küçümsemesin. Sebze ve meyve olmasaydı çuvalla değil kamyonla paran olsa ne yazardı? Parayı mı yerdin; yoksa, taş ve toprağı mı?

4 PAZAR YERİ PAZARA GELENLER diyebilir... Cevap: Sana ne? Birileri Besin maddelerini (sebze, meyve vb.) doğrudan kendisi üretmeyenler veya ürettiklerinden eksiği olanlar ihtiyaçlarını pazar yerinden karşılamak zorunda kalabilir. Bu zorunluluk pazar yerine soyunarak değil parayla gelmeyi gerekli kılar... Pazar yeri “hava atma yeri” değil, ihtiyaç duyulan maddeleri “kaliteli ve ekonomik olarak temin edebilme” arayışının yeridir... ● “Müslüman Ülkesi” olarak tanımlanan bir yerde; Ramazan ayında sokakta/pazarda insan niçin “çıplak” (kendi tanımlamalarıyla plaj kıyafetiyle) gezer ki? ● Niçin “Acaba birilerine kötü örnek oluyor muyum” veya “Birilerini rahatsız ediyor olabilir miyim” demiyor? PAZARA ÇIKANLAR

5 Ülkemizde evrensel hukuku, milli kanunları, örfi kuralları hatta yaşadığı sitenin kurallarını bile “takmak istemeyen” birileri türedi. Böyleleri “vahyin kuralları”na da uymuyor; çünkü, sekülerler... Bu gün için medyayı ve sokağı ele geçiren bu sınıf, böyle giderse bir gün TBMM’ye, adliyeye, okullara da plaj kıyafetleriyle girecekler... YOZLAŞMANIN ÜRÜNLERİ BİRİLERİ “KEYFİLİĞİ” ÖZGÜRLÜK SANIYOR REZALET Beşiktaş Belediyesi'nin düzenlediği konserde ecdad mezarları ayaklar altına alındı. (20.05.2015- Haber.7 com) TEŞHİR HASTALIĞI Kadınları ayıran plaj istemiyoruz Çağdaş (!) kokanalarla, morukların taşıdığı pankartı görüyorsunuz... Ne yazıyor? “Kadınları ayıran plaj istemiyoruz!” BÖYLE BAŞLARLAR Antalya'da eğitim gören liseli kızlar, etek yasağını protesto etti... (Basın) SONUNDA BÖYLE OLURLAR Bu durum “milletin geleceği” adına alarm değilse nedir? “Vahiysiz yaşamak isteyenler” şeytanın kendisine kolayca yardımcı yapacağı kişilerdir. Şeytanın yardımcısı olmak, insan için en alçaltıcı iştir. Bunu gidince görecekler...

6 YA SEN... Tesettüre karşı olan ve çıplaklığı teşvik eden bir din olmadığına göre, çıplak gezinenlerin dayanağı din değil, olsa olsa “din karşıtı felsefi akımlar” olmalı. Bu akımlar, insanı açıktan günah işlemeye yönlendirirken, dinsizliğin de hayat biçimi olmasını telkin ediyor; yetmiyor, yönetimlere “dinsizlik dayatması”nı öğretiyor... Yakın tarihimiz “din düşmanlığının” devlet eliyle yapıldığı tarihtir ve bugünkü sokağın çıplaklığının o günlerde ekilenlerin bir sonucu olduğunu biliyoruz... Milletin devamlılığı aileyi korumaktan, aileyi korumanın yolu çocukları korumaktan geçer... KURALLARI VARSA KALABALIKLAR TOPLUM OLUR İnsan toplum içinde yaşamaya mecbur şekilde yaratılmıştır. BEN MECBURUM Bir Müslüman oruçlu iken kendini İslâm’a göre sınırlandırmak ister. Bu sınırlardan biri de cinselliktir. Cinsellik yasağı sadece “eşle birlikte olmamak” değil, aynı zamanda gözlerini de cinsellikten uzak tutmaktır... Nasrettin Hoca’nın ifadesiyle “Köpekler salınık, taşlar bağlı...” iken; yani, sokaklar (caminin sokağı bile) plaj kıyafetli insanlarla dolu iken, Müslüman erkekler bu ülkede göz zinasından nasıl korunacak? Ateistlerin, sekülerlerin “Bakmasınlar...” savunmaları onların çıplaklıklarının mazereti olabilir mi? Plajlarınız sizin olsun; sokaklar da bizim de hakkımız var ve hakkımızı istiyoruz. Plajlarınız sizin olsun; sokaklar da bizim de hakkımız var ve hakkımızı istiyoruz... “SÖZDE DEĞİL ÖZDE OLANLARIN SAYISININ ARTMASI” DAYATMALARI BİTİRİYOR; “SEVMİYORSAN BARİ SAYGI DUY DÖNEMİ”Nİ BAŞLATIYOR, SANCILI DA OLSA... İnsan aklını “keyfi davranışlar” için değil; “Birlikte nasıl yaşarım” sorusunun cevabını bulmak yönünde kullanmalıdır. Akıllı olmak bu demektir. Aksi durum; sorumluluk nedir bilmeyen hayvani bir davranıştır. Müslüman, Allah’ın çizdiği “sınırlara uymayı” kabullenmiş kişidir.

7 Özgürlüğün tanımını ve sınırlarını kişi tek başına belirleyemez... Ben özgür bir insanım, istediğimi yaparım, kimse karışamaz... Örf, ahlâk dediğin nedir ki? İnsanların koydukları kuralları yine insanlar değiştirebilir. Benim de yaptığım budur... Tercihlerimin önünde yasaklayıcı kanun yoksa davranışlarımdan kime ne? Davranışları sadece kanunlar belirlemez; toplum içinde yaşayanlar yazılı olmayan kanunlara (örfe, ahlâka) da uymalıdır... Kurallar konulurken bana mı soruldu ki ona uyacağım... Toplum, ortak değerleri varsa millettir. Milletin birikimlerini keyfi olarak yok etmeye çalışamazsın... Bireysel ahlâk olmaz, genel ahlâk olur ve herkes ona uyar. Yoksa kaos doğar... Kendimi başkaları için sınırlayacağım öyle mi? Bunu asla kabul edemem... Sınır olmazsa insan azgınlaşır. Kendine ve başkalarına zarar verirsin. Seninle anlaşmam mümkün değil; çünkü, sen çağ dışısın ve tehlikelisin... Derdim seninle diyalogu sürdürebilmek; çünkü, sana tebliğ görevim var... BİR İNSAN DA “İMAN” YOKSA HER HALTI YER. İNSANLIKTAN BİLE ÇIKAR. ÖRNEK Mİ? O KADAR ÇOK Kİ…

8 YARATILAN MUHTAÇTIR iman eder ibadet ederseeşrefi mahluk yaratılmışların en şereflisi İnsan, Yaradan'ını (Allah’ı) tanır (iman eder) ve O’nun istediklerini yerine getirirse (ibadet ederse) “eşrefi mahluk” (yaratılmışların en şereflisi) olur... İnsanın maddi boyutunun kâinat içindeki yeri “toz zerresi” kadar bile değilken; bu şerefin insana verilmiş olması, Yüce Allah’ın bir takdiridir ve insana verdiği değerin göstergesidir. ● ● İnsan, düşünebilen ve seçebilen bir canlıdır. ● ● İnsan, beyninde ürettiklerini bedeniyle uygulamaya geçirebilen bir canlıdır. Allah yokmuş gibi yaşamak isteyenler, bu tercihleri ile Allah’a kul olmamayı “kul olmamayı”; yani, isyanı seçmiş olurlar... Bu isyan bilerek veya bilmeyerek “ilâhlık taslamak” demektir. Hem yaşayabilmek için Allah’ın nimetlerini kullanacaksın, hem de O’na isyan edeceksin. Bu “nankörlüktür”. KULLUK Allah’a eş koşmadan O’na iman etmek, O’nun yap dediklerini yapmak ve yapma dediklerini yapmamaktır. İslâm’ın kuralları insanın iyiliği ve toplumun huzuru içindir. İnsanın temiz hava solumaya ve beslenmeye ihtiyacı vardır. Bunlardan bazıları (atmosfer gibi) hazır olarak, bazıları da (toprak, ateş, su, güneş, tohum gibi) alt yapı olarak verilmiştir. İnsanın bu alt yapıya dayalı üretim yapabilmesi için de (kendisine diğer canlılarda olmayan yeteneklere sahip) beyin ve el verilmiştir. Bunların yokluğu halinde insan yaşayamaz, ölür... İnsan kendi kendine yetemez; yaratıcının yarattıklarına muhtaçtır.

9 GİDİNCE GÖRECEĞİZ Allah’ın verdiği “hür irade” ile insanın İslâm’ı kabul etmeme (inkâr) imkânı, kabul edenin de ibadetlerini yapmama (günah işleme) imkânı vardır. Biz bunu insanın elinden alamayız. Beni rahatsız etmemek şartıyla isteyen istediği gibi inanır ve yaşar. İnancım ve onun gereğini yerine getirme talebim kabul görmelidir. Kimse beni inancımın emrettiğinin dışında yaşamaya zorlamamalı. Çünkü, ebedi ikinci hayatımı bu kısa dünya hayatı için feda etmem. Bunun için ne yapmam gerekiyorsa yapmaya çalışırım. “ZARARIN NERESİNDEN DÖNÜLÜRSE KÂRDIR” DİYEREK TÖVBE EDELİM VE HAYATIMIZIN KALAN KISMI İÇİN YENİ BİR SAYFA AÇALIM. UNUTULMASIN, ALLAH’TAN ÜMİT KESMEK KÜFÜRDÜR…

10 “Allah’a inanıyorum” demek yeterli değildir. İnancın ibadete dönüşmesi gerekir. Aksi halde; “İnsan yaşadığı gibi inanmaya başlar”. BİTİRİRKEN Bu seminerin asıl muhatabı kendini Müslüman olarak tanımlayanlardır. Bir insan, İslâm dinine girmişse, davranışları dinin emirlerine uygun olmalıdır. Aksi durum, dini hafife almaktır.

11 Faydalandıklarıma teşekkürlerimle... Ağustos 2015


"Ağustos 2015. Haziran ayındayız.. Yazı geçirmekte olduğum Güney Ege’de ki yazlıkta Ramazan’ın ilk haftası... Her hafta olduğu gibi bugün de köyün “semt." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları