Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BAUDRILLARD POSTMODERNİZM VE HİPERGERÇEKÇİLİK

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BAUDRILLARD POSTMODERNİZM VE HİPERGERÇEKÇİLİK"— Sunum transkripti:

1 BAUDRILLARD POSTMODERNİZM VE HİPERGERÇEKÇİLİK
.ANAHTAR KELİMELER .BAUDRILLARD KİMDİR . BAUDRILLARD VE POSTMODERN MEDYA KURAMI .ÖRNEKLER .POSTMODERNİZM .HİPERGERÇEKÇİLİK . SİMÜLAKRLAR VE SİMÜLASYON .SONUÇ OLARAK BAUDRILLARD POSTMODERNİZM VE HİPERGERÇEKÇİLİK

2 ANAHTAR KELİMELER HİPERGERÇEKLİK :Gerçeklik çökmüştür ve bugün sadece imgeden, yanılsamadan ya da simülasyondan ibarettir.Model temsil ettiği varsayılan gerçeklikten daha gerçektir. Hiper-gerçeklik ”çoktan yeniden üretilmiş olan şeydir” “kökeni ya da gerçekliği olmayan bir gerçeğin” modelidir. SiMÜLAKR: bir gerçeklik olarak algılanmak isteyen görünüm SiMÜLE ETMEK:Gerçek olmayan bir şeyi gerçekmiş gibi sunmak,göstermeye çalışmak SiMÜLASYON: Bir araç bir makine bir sistem bir olguya özgü işleyiş biçiminin incelenme gösterme ya da açıklama amacıyla bir market ya da bir bilgisayar programı aracılığı ile yapay bir şekilde yeniden üretilmesi..

3

4 BAUDRILLARD KİMDİR Simülasyon kuramını oluşturan ünlü Fransız düşünür Jean Baudrillard, 1929 yılında Reims'de dünyaya geldi. Baudrillard, meslek yaşamında ilk önce Almanca öğretmenliği yaptı Günümüz düşün dünyasının en "çarpıcı" isimlerinden olan Baudrillard; esas olarak, simülasyon, yığınların zihniyeti, "öteki", baştan çıkarma gibi konuları kitaplarında ele aldı. Üretimin, rasyonel bir etkinlik olmadığını ileri sürmüş; tüketicinin, reklam vb. yollarla aldatılmasını göz boyayıcı bir oyun ve hem üretimi hem de tüketicinin isteğini tehdit eden bir öğe olarak yorumlamıştır.

5 BAUDRILLARD VE POSTMODERN MEDYA KURAMI
Baudrillard kendi medya teorisini, Marksizmin ve resmi solun pozisyonunu stratejik iluzyon olarak niteleyip tartışma dışı bırakarak, “aydınlanmış Marksist” olarak nitelediği Enzenberger’i ve “büyük gösterinin solcuları” olarak nitelediği Radikal Amerikan Sol’u, Mayıs 1968 olaylarını ve Marksist anlayışın eleştirisini yaparak ve medyanın karakterini kendi anlayışı çerçevesinde sunarak biçimlendirmektedir. Baudrillard 1970’in başında iletişim konusuna tüketici toplumunun inşası, nasıl yeni değerler, anlamlar ve faaliyetler sunduğuna, Marksizm ve siyasal ekonomi açısından yaklaşır. 1972’de Toward a Critique of Political Economi of Sign ve 1973’de The Mirror of Production yapıtlarıyla, Marks’ın eleştirisine başlar. Sonrasında, Baudrillard Marks’ı ekonomik indirgemecilikle niteler ve Marksist yaklaşımın dil, işaret ve iletişimi kavramlaştırmadaki beceriksizliğini vurgular

6 BAUDRILLARD VE POSTMODERN MEDYA KURAMI
The Evil Demon of Images ve On Seduction yapıtlarında, medyanın radikal bir kuramını geliştirmenin olanaksız olduğunu, çünkü toplum, siyasal ve ekonomik güçler arasında aracılık yapan örgütler ve kültürel makineler anlamında gerçekte “medya” olmadığını belirtir. Medya enformasyon ve iletişimi, “anlamı nütralleştirir” ve izleyiciyi tek boyutlu bir tecrübeye sokar: Bu tecrübede, anlam aktif olarak anlam üretme veya süreçten geçirme yerine, imajlar pasif bir şekilde emilir veya anlama direnir. Baudrillard’a göre, televizyon hiçbir şey önermez; sadece bir ekrandır; “senin kafanın içinde bulunan” minyatürleştirilmiş terminaldir”; “sen ekransın ve televizyon seni seyrediyor” Baudrillard’ın bu görüşüne göre, elektronik medyanın mitlerle, tarihle veya anlam inşasıyla (ideolojiyle) hiçbir alakası yoktur. Bu tür yaklaşımda (Baudrillard’da ve Postmodern yaklaşımda) medya özerk olur

7 BAUDRILLARD VE POSTMODERN MEDYA KURAMI
Bu şekilde, medya sosyal sistemden soyutlanır ve medya teknolojisi egemen sosyal güç yapılır; medya mesajdır, ama hipergerçeğin mesajıdır; bu hiper-gerçeğin sorumlusu ise, yaratılan “simulacra” evreninin tuzağına düşen, gerçek yerine şahane-gösteriyi seçen ve “soğuk baştan-çıkartmaya” zevkle katılan, izleyici insanlardır: Baudrillard’a göre izleyiciler medyanın mesajının “anlamına” veya dış dünyayla olan ilişkisine değil, onun göz kamaştırıcı içsel koduna ve “kendine referansçı” yapısına karşılık verirler.

8 BAUDRILLARD VE POSTMODERN MEDYA KURAMI
Bu yorumlamayla, Baudrillard kitlelerin mücadele gücünü ve örgütlenme olasılığını yitirdiğini ima etmektedir. Aynı zamanda, medyanın hipergerçekleri yaratmasının temel nedenini izleyici kitlelere yüklemektedir, çünkü, Baudrillard’a göre, kitleler şahane gösteriden, gerçekle uğraşma yerine oyalanmaktan, kaçıştan, eğlenceden başka bir şey istememektedir; kitleler anlam üretme yeteneğinden yoksundurlar ve anlam üretmek de istememektedirler.

9 Baudrillard’a göre:” Disneyland bütün simülakr düzenlerinin iç içe geçmiş olduğu kusursuz bir modeldir. Her şeyden önce Korsanlar, Geleceğin dünyası ,bir illüzyon ve fantazyadır. Bir arzu veya istek uğruna gerçeğin deforme edilmesi durumudur, oyunudur. Bu düşsel evren, kendine düşen görevi başarıyla yerine getirmektedir. Kalabalıkları buraya çeken şey; gerçek Amerika’nın minyatürleşmiş toplumsal bir mikro kozmosa benziyor olması ve alınan kolektif keyiftir. Disneyland’da Amerika’nın sahip olduğu tüm değerler minyatürleştirilmekte ve çizgi filmler aracılığı ile çoğaltılarak kendinden geçmektedir.

10 BAUDRILLARD VE POSTMODERN MEDYA KURAMI
Baudrillard’a göre, medya yeni postmodernliği oluşturmada hayati rol oynar. Baudrillard, postmodern toplumu modeller, işaretler ve kodların egemen olduğu bir simulasyon dönemi olarak tanımlar. Baudrillard medyayı günlük yaşamda önemli rol oynayan ve özerk hiper-gerçek alanını oluşturan imajlar, işaretler ve kodlar üreten ana simulasyon makineleri olarak niteler. Medya izleyicisinin deneyimini aktif süreçten geçirme veya anlam üretme yerine, imajların pasif emilmesi bağlamında ele alır. Böylece, Baudrillard simulasyonlar ve asıl-ötesi analizini yaparak sosyal kuram ve medya eleştirisine üretim ilişkileri gerçeğini bir yana bırakan bir Postmodernist olarak katılır

11 BAUDRILLARD VE POSTMODERN MEDYA KURAMI
Buadrillard 1981’de yaptığı eklemede, şu soruyu soruyor: medya haberverilmemiş mi yoksa haberverilmiş mi kitleler üretir? Yoksa, medyanın ürettiği tüm mesajları yönlendiren veya yanıt vermeden emerek medyaya başarılı bir şekilde aktaranlar, kitleler mi?

12 ÖRNEK OLARAK Çavuş askere “şunu yap” diye emir verdğinde ve askerin “emredersin komutanım” deyip yapmaya koyulduğunda, sembolsel alışveriş ilişkisi var, bu ilişkide aynı anda yanıt verme var, ama bu ilişki bürokratik, tek yönlü, belirlenmiş yanıtlar dışında yanıta izin vermeyen bir ilişkidir. Dolayısıyla, ilişkiye güç yapısı katılmadıkça ve çıkar ilişkileri göz önüne alınmadıkça, “sembolsel alışverişin” asıl doğasını doğru anlama olasılığı ortadan kalkar.

13

14 POSTMEDERNİZM Kitle iletişiminde yanıtın illa ki mesajı gönderenin mesajı üzerinde olmasına gerek yoktur. Kitle iletişiminde yanıtlar günlük yaşamadaki konuşma, tartışma, satın alma, kullanma, eğlenme, boş vakit geçirme gibi sosyal faaliyetleri içerir. Örneğin, bir televizyon dizisi seyreden iki kadından birinin diğerine dönerek “kızın çantasını gördün mü?” diye sorması ve onun da “Evet, şahane bir şey” demesi bir yanıt türüdür. Kitle iletişiminde amaç kitleler arasında belli düşünsel, duygusal, inançsal ve davranışsal öğelerin dolaşıma sokulmasıdır. Ali ile Bekir arasındaki konuşma gibi, Ali’nin bekir’e bir şey söylemesi ve bekir’in de Ali’ye yanıt vermesi değildir. Dolayısıyla, kitle iletişiminde yanıt/geribesleme tartışması yanlış konumlandırılmış ve yanlış yönlerndirilmiş bir tartışmadır; tartışılması gerekenin sadece bir parçasıdır, hepsi değil.

15 HİPERGERÇEKÇİLİK Amerikada 1970’li yıllarda yayınlanan programda bir ailenin evinin her köşesine kameralar yerleştirilmiş ve yedi ay boyunca ailenin evdeki her hareketi kayıt altına alınmıştır. Bir zamanlar gündemimizi fazlasıyla meşgul eden BBG programı .Bu programda da kameralarla donatılmış sanal bir odaya insanlar konulmuş ve hayatları kaydedilmiştir. Her iki durumda da ailelerin gerçekmiş gibi yapmaktan kendilerini alıkoymaları beklenemez. Aslında gerçek bir aile yaşantısı hiçbir zaman bu şekilde kayıt altına alınamaz. Bu deney insanı gerçeklik olgusundan koparan derin bir psikolojik bunalıma sürükleyen deneydir. Nitekim gerek BBG programına katılanlar gerekse yaşamı yedi ay boyunca kayıt altına alınan Amerikan ailesi daha sonra derin psikolojik sorunlarla karşılaşmış ve aile dağılmıştır.

16 Simülakrlar ve Simülasyon
Simülakrlar ve Simülasyon’da Baudrillard, fantastik kurgulara erksel strateji açısından bakarak bir sosyal durum analizi gerçekleştiriyor. «Hipergerçeklik ve simülasyon, insanı her türlü ilke ve amaçtan caydırabildiği gibi, bu caydırma yeteneğini uzun süre kendisinden yararlanmış olan iktidara karşı da kullanabilmektedir. Zaten bu güne kadar kapital her türlü gönderen sistemiyle, insancıl amaçların yokoluşuna katkıda bulunmuş ve bu fırsattan ilk önce o yararlanmıştır. Bu şekilde davranarak doğruyla yanlış, iyiyle kötü arasındaki ayrımları ortadan kaldırmıştır. Üstelik bütün bunları iktidarın temel taşı haline getirdiği radikal bir değiş tokuş ve eşdeğerlik yasası oluşturabilmek için yapmıştır. İlk kez kapital soyutlayıcı, caydırıcı, bağları kopartıcı ve toprak bütünlüğünü bozmaya yönelik bir rol üstlenmiştir. Gerçeklikle gerçeklik ilkesini birbirine karıştıran kapital aynı zamanda bu gerçekliği, her türlü kullanım değeri, gerçek eşdeğerlik ilkesi, üretim ve zenginliği ortadan kaldırarak yok etmiştir. Uğruna mücadele edilen şeylerin sahip oldukları gerçek dışılık ve güdümlemenin gücü sayesinde güya bir gerçekliğin ortadan nasıl kaldırılmış olduğunu gördük.» 

17 Simülakrlar ve Simülasyon
«Gerçeklik ilkesinin egemen olduğu bir dünyada gerçek, düşsel adlı bir “bahaneye” sahipti. Simülasyon ilkesinin belirlediği günümüz dünyasındaysa gerçek modelin kopyasından başka bir şey olamamaktadır. Paradoksal bir şekilde gerçek bizim için hakiki bir ütopyaya dönüşmüştür oysa bu ütopyanın gerçekleşme olasılığı sıfırdır çünkü bu ütopya yitirdiğimiz gerçeği bir daha ancak rüyamızda görebileceğimizi söyleyen türden bir şeydir.»

18 I’LL BE YOUR MIRROR

19

20 SONUÇ OLARAK Postmodern bir sosyolog olarak nitelenen Jean Baudrillard, Kapitilazmin tüm boyutları ile gerçekliği ve toplumsal hayatı nasıl kuşattığını ele almaktadır. Ona göre “Çağımızdaki temel hastalığın adı: Gerçeğin üretimi ve yeniden üretimi denilen şeydir. Bu yüzden ‘maddi’ üretimin bizzat kendisi hipergerçek bir şeye dönüşmüştür.”

21 SONUÇ OLARAK Baudrillard,”Gerçek simülasyona dönüştü. Buna yol açansa kültür endüstrisinin kendisidir. Yaşadığımız evren simülasyon evrenidir.”der. Gerçekliğin simülakrlar sayesinde dumura uğratılması sonucunda bir kaosa girildiğini belirten Baudrillard, bu durumu Möbiyus şeridi denilen kısır döngülü bir sarmala benzetir. Bu aşamada artık için için kaynama/iç patlamalar yaşanacağı ifade edilir.

22 DİNLEDİĞİNİZ İÇİN TEŞEKKÜR EDERİM
HASAN GÜRCAN KAVUNCU


"BAUDRILLARD POSTMODERNİZM VE HİPERGERÇEKÇİLİK" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları