Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

TÜRKİYE EKONOMİSİ 2006-2007-2008-2009 Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA.

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "TÜRKİYE EKONOMİSİ 2006-2007-2008-2009 Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA."— Sunum transkripti:

1 TÜRKİYE EKONOMİSİ Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA

2 1. DÜNYA EKONOMİK KONJONKTÜRÜNÜN ANALİZİ 1.1. Büyüme ve Enflasyon
Dünya ekonomisi Büyük Ekonomik Buhranından sonra en derin ekonomik buhranın ortasında bulunmaktadır. 15 Trilyon dolarlık GSMH büyüklüğüyle dünya ekonomisinin yaklaşık %20’sini üreten ABD ekonomisinde başlayan kriz, yüksek küreselleşme düzeyiyle bir domino etkisi yaratarak bütün dünyayı etkisi altına almıştır. 2005’te bir duraklama içine giren dünya ekonomisi büyümesi, 2006’da % 5.1 olurken, 2007’de % 4.9 olarak gerçekleşmiştir. Dünya ekonomik krizinin başlangıç yılı olan 2008’in ilk yarısında küresel ekonomide yavaşlama ortaya çıkarken ikinci yarıda Amerikan finans piyasalarındaki saadet zincirinin kopması sonucu büyüme oranlarında ciddi gerilemeler yaşanmaktadır. Nisan 2008’de %3,7 olarak revize edilen dünya ekonomik büyümesi yıl sonunda beklentilere uygun bir şekilde gerçekleşmiştir. 2009’da Dünya ekonomisi büyüme tahmini önce %3,9 olarak açıklanmış idi. Ancak ABD’de başlayan resesyon önce mali piyasalarda daha sonra reel ekonomide hissedilirken dünyaya yayılan dalga dünya ekonomik büyümesinde de yeni ve daha düşük büyüme oranlarına doğru düzeltmelere yol açmıştır başı itibari ile büyüme beklentisi %2,2 olarak revize edilmiştir. Yapılan yeni tahminlere göre Dünya ekonomik büyümesinin -1,3 olarak gerçekleşebileceği öngörülmektedir. Dünya ekonomisi içinde gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) grubunun büyüme performansı, döneminde % 5,9 olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönem zarfında ise gelişmiş ülkelerin büyüme hızı %2,6 olarak gerçekleşmiştir. Gelişen ülkelerin 2007 yılı büyüme hızının performansı %8,3 olmuştur yılı büyüme oranı ise %6,1 olarak açıklanmıştır. Bu gerilemede ABD’de ortaya çıkan finansal krizin önemli etkisi vardır. GOÜ 2009 büyüme beklentisi ise %1,6 olarak açıklanmıştır. Bu oranın daha düşük oranlarda gerçekleşebileceği tahmin edilmektedir. Gelişmiş ülkeler (GÜ) grubu ise son iki yılda gerileyen bir seyir izlemiştir. 2007’de % 2,7 olarak gerçekleşen yıllık büyüme oranı 2008’de % 0,9’a düşmüştür yılında ise GÜ büyüme hızı %-3,8 olarak beklenmektedir. Bu tahminin önümüzdeki aylarda daha düşük rakamlara revize edilmesi de mümkündür.

3 Tablo 1.1: Dünya Makro Ekonomik Verileri Mevcut Durum ve Beklentiler

4 ABD ekonomisi, yüksek cari açık problemi ve doların değer yitirmesi ile, durgunluk, enflasyon ve bir süre sonra üretimde gerilemelerle karşılaşacaktır. Yüksek likidite ve kredi balonu patlamıştır. Kriz algısı gerçekleşmiş, piyasaları yeniden dengeye getirmeye dönük ekonomik paketler entegre olarak açıklanmaktadır. Mali piyasalarda güven ve istikrar sağlanması öncelikli konudur. Piyasalara likidite sağlanması ve faiz oranlarının düşürülmesi sorunlu mali piyasa oyuncularının ya piyasadan çekilmesi ya da iyileştirilmesi gerekmektedir. ABD ekonomisinde Olumsuz senaryo gerçekleşmiştir. Öncelikle mali piyasalarda gerçekleştirilecek güven ve istikrarın ardından ekonomik dengelerin yeniden tesis edilmesi gerekmektedir. ABD ekonomisinde daralmanın devam edeceği 2009’da daha da derinleşeceği beklenmektedir yılının en son GSMH’sının%-2,2 daralacağı öngörülmektedir. FED faiz oranlarını 0,25’ye çekmesine karşın finansal ve reel kesimdeki güvensizlik ve likidite ihtiyacı sürmektedir. Obama yönetiminin güven arttırıcı ve talebi canlandırıcı ekonomik paket uygulamalarının kısa sürede olumlu sonuç verebileceği mümkün görülmemektedir. ABD ve Dünya ekonomisinde 2009 yılı kaybedilmiş görünmektedir. AB bölgesinde iç talebin kısmen daralması, faiz oranlarının aynı düzeyde sürmesi, Asya’da ise artan altyapı yatırım harcamaları ve GOÜ’lerin nispeten kolay finansman temin etmeleri, dünya ekonomisindeki büyümede hızlı düşüşü önlemişti. 2009 başına gelindiğinde Euro bölgesinde ekonomik daralmanın derinleşeceği, başlangıçta, %-0,5 olarak açıklanan büyüme oranını revize edilerek %-3,5 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. Yeni Endüstrileşmiş Asya ülkelerinde son üç yılda ortalama olarak %5 büyüme sağlanırken 2009 yılında büyümenin %-1,5 olarak gerçekleşeceği öngörülmektedir. Tablo 1.1’de görüldüğü gibi Rusya, Orta ve Doğu Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinin 2009 büyüme oranları sırayla %-6,0, %-3,7 ve %2,5 olarak verilmiştir. Dünya ekonomisinde 2007 başından itibaren enflasyonda artış eğilimi başlamış idi. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler ekonomilerinde aynı eğilim paralel olarak 2008 Ağustos ayına kadar sürmüştür. ABD mali piyasalarında başlayan kriz finans kurumlarında büyük zararlara, reel kesimde üretim gerilemelerine işsizlikte artışa yol açmıştır. Para ve maliye politikaları krizi önleyecek paketler içinde yeniden tanımlanmıştır. Faiz oranlarında hızlı düşüşler yapılmıştır. Finansal kurumlara likidite sağlanırken zor durumdaki reel kesim işletmelerine destekler verilmiştir. Daha önce enflasyon da artışa neden olan dünya emtia fiyatlarında önemli oranda düşüşler gerçekleşmiştir. Bugün itibariyle gerileyen talebi canlandırmak üzere para politikasında gevşemeye gidilmiştir. Bir bakıma enflasyon riski ikinci plana atılmış görülmektedir. Mamül mallar, petrol ve petrol dışı hammadde fiyatları artış oranları 2007 yılında %8,8, %10,7 ve %14,1 olarak gerçekleşirken, 2008 yılında sırasıyla %9,6, %36,4 ve %7,5 olarak gerçekleşmiştir yılında ise bu oranların %-8,9, %-46,4 ve %-27,9 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Gelişmiş ülkelerde tüketici fiyatları 2007 ve 2008 yılında %2,2 ve %3,4 olarak gerçekleşirken 2009 yılında %-0,2 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Gelişmekte olan ülkelerde tüketici fiyatları 2007 ve 2008 yılında %6,4 ve %9,3 olarak gerçekleşirken 2009 yılında %5,7 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir.

5 1.2. Dünya Ticaret Hacminin Seyri
Dünya ticaret hacminde 2007 ve 2008 yıllarında sıra ile % 7,2 ve %3,3 büyüme gerçekleşmiş idi. Küresel mali krizin etkisiyle 2008 sonunda daralan dünya ticaret hacminin 2009 sonu itibariyle %-11 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Yapılan tahminler dünya ticaret hacmindeki gerilemelerin çok daha dramatik boyutlara varabileceğine işaret etmektedir. Nitekim Baltık Navlun Endeksi 2009 yılı başı itibari ile ortalama olarak %50 oranında gerile göstermiştir. Türkiye’nin başlıca ihracat pazarı olan AB ekonomilerindeki %2’ye varan gerilemeler Türkiye’nin ihracat gelirlerinde düşüşlere yol açacaktır. Dünya ekonomisinde yaşanan önemli durgunluk ve daralma süreci, Türkiye’nin dış ticareti ve özellikle ihracatı için çok ciddi bir risk oluşturmaktadır. Ancak, küresel finansal krizin uzun sürmesi, Türkiye’nin mevcut cari açık düzeyi ve dış finansman ihtiyacı itibariyle çok daha önemli bir dış ekonomik risk olarak geçerliliğini korumaktadır. Türkiye’nin üretim artışında ve dolayısıyla ithalattaki gerilemeler dış ticaret ve cari açığın daralmasına hizmet edecektir. Diğer taraftan petrol ithalatçısı bir ülke olarak, yükselen petrol fiyatları, Türkiye ekonomisi bakımından dışsal bir risk faktörüdür. Krizden sonra petrol fiyatlarının normal düzeylerine gerilemesi bu riski sınırlamıştır. Buna karşın, yükselen petrol fiyatlarının sağladığı petrol ihracatçısı ülkelerin yüksek gelirleri, Türkiye ekonomisi açısından bir fırsat olarak değerlendirilebilir.

6 Tablo 1.2: Dünya Ticaret Hacminin Seyri ve Tahminler (% Olarak)

7 1.3. Sermaye Hareketleri Dünya genelinde, dünya üretimi ve ticaretine paralel olarak sermaye hareketlerinin hacmi de genişlemiştir. GOÜ’lere yönelen doğrudan yabancı sermaye yatırımları 2006 yılında 241,4 milyar dolar 2007 yılında 359 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. 2008 yılında doğrudan yabancı sermaye yatırımları 459,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir ve 2010 yılında ise doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının sırasıyla 312,8 ve 303,1 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. 2008’in son çeyreğinde ABD merkezli olarak başlayan Küresel krizin etkisiyle doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının önümüzdeki dönemde azalması beklenmektedir.

8 Tablo 1.3: Bazı Seçilmiş Ülke Gruplarına Yönelik Net Sermaye Hareketleri (Milyar Dolar)

9 2. TÜRKİYE EKONOMİSİ 2.1. Genel Ekonomik Durum
Türkiye ekonomisi genel olarak; 2001 Krizinden sonra IMF destekli bir ekonomik istikrar programı uygulamıştır. Dünya ekonomik konjonktürünün de yardımıyla birçok alanda önemli başarılar sağlanmıştır. Buna göre Türkiye Ekonomisi; küresel krize kadar, Ekonomide yapısal dönüşüm ve reformlar gerçekleştiren, 2002’den 2008’e kadar sürekli büyüme ancak son yıllarda giderek azalan bir büyüme seyrine sahip, İş ve istihdam yaratan, İhracatını arttıran, İmalat sanayii verimlilik endeksinde artış sağlayan, Yabancı kaynak girişinde artış gerçekleştiren, Enflasyon göstergeleri gerileyen, Kamu net borç stoku azalan, AB müzakerelerini yürüten, Kişi başına geliri $’ı aşan, Siyasal istikrarın devam ettiği bir görünüme sahip iken,

10 Ancak 2009 başı itibariyle Küresel Krizin etkisi altında;
Büyüme hızında önemli oranda düşme, Enflasyonda yıllık hedefin üzerinde gerçekleşme daha sonra düşme, Kurlarda krizle birlikte düzeltmelerin meydana geldiği, Dış ticaret ve cari açıkta azalmaların yaşandığı, İşsizlik oranlarının artış gösterdiği, Tarım kesiminde dönüşüm sorunlarının mevcut olduğu, Sanayi üretiminde gerilemelerin yaşandığı, Özel kesim dış borçlarının yükseldiği, Küresel piyasalarda derinleşen krizin iç talepte düşme olarak hissedildiği, AB müzakerelerinin yavaşladığı, Siyasal istikrarda zaman zaman kırılmalar yaşandığı, Özellikle özel sektörün yüksek dış borcunun, kur riskini yükselttiği ancak reel faizlerin bir miktar düştüğü, Yabancı Sermaye girişlerinde yavaşlamanın ortaya çıktığı bir ekonomi haline gelmiştir.

11 2.2. Üretim Artışı (Büyüme) ve Kaynakları
Türkiye ekonomisi; 2001 krizi ertesinde, son beş yıllık dönemde, her bir çeyrek alt dönemde sürekli büyüyerek, yıl yaklaşık ortalama % 7.0’lik bir büyüme hıza ulaşmıştır. Bu durumun en önemli faktörleri; Siyasal istikrar, Olumlu dış (dünya) konjonktür (Likidite bolluğu), Yüksek yabancı sermaye girişi, Yeni ekonomik program (GEGP), Güçlendirilen bankacılık (finans sektörü), Yatırım ortamının iyileştirilmesi ve yapısal ekonomik reformların sürdürülmesi olarak sıralanabilir.

12 Tablo 2.1: GSYİH Büyüme Oranları 2007-2008

13 Grafik 2.1: GSYH Büyüme Oranı (Dönem Ortalaması, %)

14 Grafik 2.2: Kişi Başına Düşen GSYH (ABD Doları)

15 2008’in ilk çeyreğinde bir önceki yılın aynı dönemine göre büyüme hızı %7,3 olarak açıklanmıştır. Bu oran tahminlerin üzerinde bir gerçekleşmedir. Ağırlıklı olarak iç talep genişlemesinin yüksek büyüme oranındaki rolü büyüktür. Net ihracatın katkısının ise negatif olduğu görülmektedir. 2008’in ikinci çeyreğinde büyüme oranında çok hızlı bir düşme olduğu anlaşılmaktadır. Net ihracatın katkısı pozitife dönmesine rağmen nihai yurtiçi talepteki dramatik düşüş bu sonuçta etkili olmuştur. 2008’in 3. çeyreğinde ise küresel finans krizinin ilk yansımaları hissedilmiş yurtiçi nihai talepte gerileme yaşanırken net ihracatın katkısı pozitif olmuştur. Sonuç olarak 3. çeyrekte GSYİH büyümesi %1,2 olarak gerçekleşmiştir. Son çeyrekte ise küresel krizin derinlik kazanmasına bağlı olarak büyüme -%6,2 olarak gerçekleşmiştir yıllık büyüme rakamı ise %1,1 olarak açıklanmıştır. 2008 yılı sonunda açıklanan 2009 ve sonraki yıllardaki büyüme oranları tahminleri ilk olarak pozitif açıklanmasına karşın krizin derinliğine bağlı olarak negatif olarak revize edilmiştir. IMF’nin yaptığı tahmine göre Türkiye’nin 2009 yılı büyüme tahmini %-5,1 olarak öngörülmektedir için dünya ekonomik krizinin toparlanmasıyla birlikte Türkiye’de büyümenin %1,5 olarak gerçekleşmesi beklenmektedir. Türkiye ekonomisi, kriz sonrasında en hızlı toparlanarak yeniden büyüme trendini yakalayacak ülkeler arasında gösterilmektedir.

16 2. 2. Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları Tablo 2
2.2. Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımları Tablo 2.2: Türkiye’de Uluslararası Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırım Bileşenleri Türkiye’de doğrudan yabancı sermaye yatırımları girişinde dünya konjonktüründen kaynaklanan bir azalma vardır yılı sonu itibariyle bir önceki yıla göre doğrudan yabancı sermaye yatırımları girişinde %19,4 oranında bir azalma gerçekleşmiştir. Bu trendin bir süre daha devam etmesi beklenmektedir.

17 2.4. istihdamda Gelişmeler
yıllarında ortalama işsizlik oranı aynı kalmıştır yılı sonu itibariyle işsizlik oranı %13,6’ya yükselmiştir. Büyümenin giderek azalması ve mevsimsel etkilerin bitmesiyle işsizlik oranında yeniden artış eğilimi göze çarpmaktadır. Eylül 2008’den itibaren küresel mali krizin derinleşmesiyle birlikte istihdamın azalması işsizliğin artması bütün dünya ve Türkiye’de beklenen bir sonuçtur. Nitekim bugün gelinen son noktada işsizlik oranı Şubat 2009 sonu itibariyle %16,1’e yükselmiştir. Türkiye’de istihdamın yapısına bakıldığında döneminde tarım kesiminde hızlı bir gerileme olduğu hizmetler ve sanayi sektöründe artışların yaşandığı gözlenmektedir. Ancak Türkiye diğer ülkelerle karşılaştırıldığında tarımsal sektörde çalışan istihdam oranı çok yüksek bir ülkedir. Tarımsal istihdamda çok büyük oranda kayıt dışılık mevcuttur. Türkiye’de istihdamın yapısına eğitim düzeyleri olarak bakıldığında ilköğretim ve lise eğitimlilerin oranının önemli bir paya sahip olduğu anlaşılmaktadır. Yükseköğretimlilerin payında ise yavaş da olsa artış trendi hakimdir.

18 Tablo 2.3: İşsizlik Oranları (2007-2009 Şubat)

19 İşsizlik ve diğer sosyal politikalar, TCMB bakımından ikinci plandadır.
Sosyal ve siyasal açıdan düşünüldüğünde, işsizlikteki artışların daha tehlikeli seviyelere çıkmasının önlenmesi gerekmektedir. Buna göre yapılacak iş, emek piyasalarını düzenleyen bir yapısal reformun, sosyal tarafların görüşlerini de dikkate alarak hayata geçirilmesidir. Diğer taraftan bölgesel asgari ücret uygulamaları, kriz döneminde belirli bir süre işveren üzerindeki emek maliyetlerinin azaltılması, Kısa çalışma ödeneğinin yüzde 50 artırılarak, süresinin 3 aydan 6 aya çıkarılması gibi çalışmaların sürmesi gerekmektedir. Kalkınmada öncelikli illerde istihdamın ve yatırımların teşviki gerekmektedir. Son aylarda bölgesel ve sektörel teşviklerde alınan kararların bir an önce uygulamaya geçmesi ve KOBi teşvik mekanizmalarının kolaylaştırılması gerekmektedir. Küresel finansal krizin etkilerinin azaltılması için hazırlanacak finansal ve vergisel paketlerde bu araçlar üzerinde önemle durulmalıdır. Diğer taraftan, işsizlik fonunun kullanılması, mesleki/teknik eğitimin mutlaka yeniden düzenlenmesi, gibi önlemlere de ayrıca ağırlık verilmelidir.

20 2.5. Dış Ticaret,Cari İşlemler ve Ödemeler Bilançosu
2006 yılına göre 2007 yılı yıllık ihracat artış oranı %25 olmuş, 2007 yılı ihracatı 107,3 milyar dolara, 2007 ithalatı %22.2 oranında artarak 170,1 milyar dolara ulaşmıştır. Aynı dönemde dış ticaret açığı %16,2 oranında artarak 54,5 milyar Dolar’dan 62,8 milyar dolara yükselmiştir. 2008’in sonunda ihracat 132 milyar dolara yükselmiştir. 2008’in sonunda ithalat 201,8 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bu rakamlar dış ticaret açığında gittikçe bir iyileşmeye işaret etmektedir. Bu sonuçta küresel mali krizle birlikte kurlardaki yükselmenin etkisinin olduğu düşünülmektedir. 2009 Mart ayı itibariyle ihracat ve ithalatta daralma gözlemlenmektedir. İthalattaki daralma daha fazla olduğu için dış ticaret ve cari işlemler açığında bir iyileşme görülmektedir. Dış Ticaret açığı ve geniş anlamda cari açığın iyileşmesinde gerçekçi kur yanında rekabetçi üstünlüğe dayalı üretim ve pazarlama uygulamalarının kesintisiz sürdürülmesi gerekmektedir. Yapısal iyileşme ancak bu şekilde sağlanabilir.

21 Grafik 2.3: Yıllık İhracat (Milyar Dolar)

22 Grafik 2.4: Yıllık İthalat (Milyar Dolar)

23 Cari İşlemler Dengesi Cari denge 2007 Yılında 37,7 milyar dolar açık vermiştir yılına göre artış %18 ‘dir yılı sonu itibariyle cari açık yaklaşık 41,4 milyar dolara ulaşmıştır. Bu haliyle yıl sonunda 2007 rakamlarını aşmıştır. Cari açığın finansmanı büyük ölçüde doğrudan yatırımlar ile sağlanırken, 2008 yılında Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları girişlerinin azalma eğiliminde olduğu görülmektedir. Nitekim toplam giriş 17,7 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Bankacılık Dışı Özel Sektör Kredi kullanımı 2007’de yıllık toplam 28,3 milyar dolar iken 2008 yılı sonunda 26,6 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Özel sektörün yurtdışı finansman kullanımındaki yoğunluk devam etmektedir. Ancak Eylül ayından sonra küresel finansal krizin etkisiyle yabancı finansmana ulaşmak açısından önemli zorluklar yaşanmakta, bu sürecin bir süre daha devam etmesi öngörülmektedir.

24 Tablo 2.4: Cari İşlemler Dengesi ve Bileşenleri (Milyar Dolar)

25 2.6. Kamu Maliyesi Türkiye ekonomisinde 2002’den beri uygulanan istikrar programı çerçevesinde en başarılı alanlardan birisi maliye politikası uygulamasıdır. Bu dönemde genel yönetim borç stoku Milli Gelire oranı gerilemiş, (2007’de %38,8) Kamu Net Borç Stokunun Milli Gelire oranı da düşmüştür (2007’de %29,1). Faiz giderlerinin Milli Gelire oranı da 2002’de 14,8’den 2007’de 5,7 olarak gerçekleşmiştir. Diğer taraftan faiz giderlerinin vergi gelirlerine oranı 2002’de %80 artarak 2007’de %32’ye inmiştir. Bütçe açığının Milli Gelire oranı 2006’da %0,6, 2007’de 1,6 olarak gerçekleşmiştir. Faiz Dışı fazla 2007 sonu itibari ile %3,7 olarak gerçekleşirken bu oran 2008 sonunda %3,5’e gerilemiştir. Büyüme ve kaynak ihtiyacı özellikle bölgesel projelerin ve destek paketlerinin gündeme gelmesi faiz dışı fazla oranında aşağıya çekilmeye sebep olmuştur. 2008 Yılında Bütçe Giderleri 225 Milyar 967 Milyon Ytl, Bütçe Gelirleri 208 Milyar 898 Milyon Ytl Olmuştur Yılı İçin Hedeflenen Bütçe Açığı 17 Milyar 997 Milyon Ytl Olduğu Halde Yılsonu Bütçe Açığı Yüzde 5,2 Oranında Daha Az Gerçekleşerek 17 Milyar 69 Milyon Ytl Seviyesinde Kalmıştır. 2008 bütçe açığı/GSYH’nın %1,4 olması hedeflenmiştir. Bu hedefe problem olmadan ulaşılacağı beklenirken küresel krizin etkisiyle ve yaklaşan yerel seçimlerin maliye politikasını bir miktar gevşetmesi ihtimal dahilindedir. Türkiye’nin dış borç stoku artış eğilimini sürdürmektedir. Nitekim 2007 sonunda 247 milyar dolar olan dış borç stoku 2008 yılı sonunda 276,8 milyar dolara yükselmiştir. Toplam dış borç stoku içersinde özel sektör borçlarının ağırlığı artmaya devam etmektedir. En büyük artış 2007 yılında 117 milyar dolardan 160 milyar dolara yükselerek gerçekleşmiştir sonu itibari ile ise 185,1 milyar dolar olmuştur. Bunun 45,6 milyar doları kısa, 139,5 milyar doları ise uzun vadelidir. Kısa vade de özel sektörün borç çevirme probleminin olmayacağı anlaşılmaktadır. Faiz ve kur politikaları özel kesimi dışarıdan borçlanmaya itmiştir. Küresel krizle birlikte bu eğilimin tersine dönmesi beklenmektedir. Bu aşamada krizin etkilerini hafifletmeye dönük düzenlemeler içinde varlık barışı ve yurtdışındaki Türk sermayesinin yurtiçine çekilmesinde yapılacak düzenlemeler olumlu olarak değerlendirilebilir.

26 Tablo 2.5: Türkiye Brüt Dış Borç Stoku (Milyar Dolar)

27 Grafik 2.5: Enflasyon Oranları (%)

28 Grafik 2.6: Enflasyonun Bileşenleri

29 Türkiye Ekonomisi’nde 2001 Şubat Krizi ile başlayan dezenflasyon programı çerçevesinde, para, maliye, gelirler, kur ve diğer politikalar 2008 Mayıs’ına kadar uygulanmıştır. IMF değerlendirmelerine göre program uygulaması genel olarak başarılıdır. Fiyat istikrarı kısmen sağlanmıştır. Son çeyreklerde artış hızı azalsa bile büyüme oranında uzun vadeli %7’ye yakın artış gerçekleşmiştir. TCMB’nin öncelikli hedefi enflasyonu 2008 yılı sonu itibariyle % 4’e çekmek idi Eylül ayı Dünya ve Türkiye ekonomik konjonktürü çerçevesinde 2009 enflasyon hedefi %7,5 olarak belirlenmesine rağmen revize edilerek %6,8’e çekilmiştir. 2009 Nisan ayı sonu itibariyle Tüketici fiyatları endeksi %6,1 olarak gerçekleşmiştir. Küresel ekonomik krizin etkisiyle düşen talebe bağlı olarak fiyatlarda düşme eğiliminin süreceği anlaşılmaktadır.

30 4. Dünya Ekonomisinde Küresel Finansal Krizle Mücadele
Küresel finansal krizle birlikte, ABD finans piyasasındaki kırılganlıkların doğurduğu zararlar, gelişmiş ve gelişen bütün ülke ekonomilerine sirayet etmiştir yılı dolar ve euro bölgesi ekonomilerinin büyümede negatif sonuçlar alacağı kesin gibidir. Küresel ekonomideki büyüklüğü ve lokomotif gücü bakımından, dünya ekonomisinin krizden çıkışı yine ABD ekonomisinde uygulamaya konan ekonomik paketlerin etkinliğine bağlı gözükmektedir. Yeni yönetimle birlikte uygulamaya girecek olan teşvik paketinin dikkatle takip edilmesi ve özellikle finans kesimindeki zararların temizlenmesi gerekmektedir. Finansal piyasalardaki güvenin geri gelmesi için bu şart görülmektedir. Yatırımcıların gelişmekte olan ülkelerdeki pozisyonlarını azaltması sonucunda kredi ve bankalararası para piyasalarında borçlanma maliyetleri hızla yükselmiş, döviz kurları, faiz oranları ve borsa endeksleri basta olmak üzere birçok finansal göstergede olağanüstü hareketler yaşanmıştır. Amerikan Merkez Bankası’nın Brezilya, Meksika, Singapur ve Kore’ye döviz takası imkanı sağlaması, IMF’nin İzlanda, Ukrayna ve Macaristan ile kredi anlaşması imzalaması, IMF’nin kısa vadeli borçlanma imkanı tanıyan yeni bir program açıklaması ve gelişmiş ülke hükümetlerinin almış oldukları önlemlerin etkisiyle piyasalarda son dönemde bir miktar toparlanma gözlenmiştir.

31

32 5. Türkiye Ekonomisinde Küresel Finansal Krizle Mücadele, 2008 Genel Değerlendirmesi ve 2009 Beklentileri 2007 yılının ikinci yarısından itibaren global piyasalarda artan volatilite, 2008 yılında küresel krize dönüşmüştür. ABD finans piyasalarında özellikle ipotekli kredilerle başlayan kriz süreci, dalga dalga bütün dünya ekonomilerine yayılmaktadır. ABD finans piyasasında önemli denetim zaafları olduğu ortaya çıkmıştır. Halkın finans sektörüne güveni sarsılmış, büyük yatırım bankaları ve sigorta şirketleri iflas etmiştir, ya da kamulaştırılmıştır. ABD, İngiltere ve diğer AB ekonomilerinde ekonomide güveni yeniden tesis etmek için kaynak destek paketleri uygulamaya konulmakta faiz oranları aşağıya çekilmektedir. Ancak bütün bunlara rağmen, halihazırda dünya finans sektöründe; Bankacılık 803 milyar dolar, Sigortacılık 151 milyar dolar, Mortgage Finans Şirketleri 114 milyar dolar, olmak üzere toplam milyar dolar tutarında bir zarar ortaya çıkması önlenememiştir. ABD ekonomisinde finans kesimi kaynaklı olarak başlayan kriz sonucu büyümede gerileme ve işsizlikte artış ilk ve önemli olumsuz sonuçlar olarak yansımaktadır. Genel olarak bekleyişlerin kötüleşmesi, talepte dramatik düşüşlere yol açmıştır. Büyüme ve talepteki gerilemenin en iyi senaryo ile 2009 yılı ortalarına kadar sürebileceği öngörülmektedir. Dünyadan Türkiye’ye yansıyan ve öncelikle büyümede ve finansmanında ortaya çıkan zorluklar, bütün reel parametreleri olumsuz etkilemektedir. Üretimin durması ya da gerilemesi bütünüyle üretimin, ticaretin, ekonomik faaliyetlerin genel seyrinin daralması sonucunu doğurmaktadır. İşsizlik artmakta şirketler batmakta, talep ve satın alma gücü düşmektedir. Beklentilerin kötüleşmesi kötü sonuçlara yol açarken dünyada kriz algılamasının yeniden olumlu beklentilere dönmesinden sonra, gelişen ülkelere ve Türkiye’ye yansıması belli bir gecikme ile olabilecektir. Önümüzdeki çeyrek dönemlerde büyüme hızının gerilemesi ya da düşmesi kaçınılmaz görünmektedir. İhracatın azalması dış talebin azalmasına bağlı olarak ortaya çıkmıştır. Yabancı sermaye girişlerindeki azalma bir bütün olarak ekonomik faaliyetleri olumsuz yönde etkilemekte ve bunun önümüzdeki dönemde de devam etmesi beklenmektedir.

33 5.1. Alınan Önlemler Likidite Destekleri-1
Bankaların birbirlerinden ABD Doları ve Euro üzerinden döviz borç alıp vermelerine olanak sağlanması amacıyla, Merkez Bankası kendi nezdindeki Döviz Depo Piyasasında aracılık faaliyetlerine 9 Ekim 2008 tarihinde yeniden başlamıştır. Ayrıca, bankaların bilanço büyüklükleri dikkate alınarak Döviz ve Efektif Piyasaları işlem yapma limitleri 14 Ekim 2008 tarihinde 5,4 milyar dolara, 23 Ekim 2008 tarihinde ise 10,8 milyar dolara yükseltilmiştir. Merkez Bankası’nca yapılan döviz alım ihalelerine 16 Ekim 2008 tarihi itibariyle ara verilmiş, döviz fiyatlarındaki oynaklığı önlemek amacıyla 10 Mart 2009 tarihinde döviz satım ihalelerine başlanmıştır. İhalelerde satımı yapılacak döviz tutarı 50 milyon dolar olarak belirlenmiştir.

34 Likidite Destekleri-2 Bankalararası döviz piyasasında döviz likiditesi akışının artırılmasını sağlayarak finansal sistemdeki akışkanlığı ve kredi piyasalarının etkin çalışmasını desteklemek amacıyla; Bankaların, Döviz ve Efektif Piyasaları ile Döviz Depo Piyasası’nda kendilerine tanınan borçlanma limitleri çerçevesinde dolar ve Euro cinsinden Merkez Bankası’ndan alabilecekleri döviz depolarının vadesi 1 haftadan 3 aya yükseltilmiş, Buna paralel olarak bankaların söz konusu piyasada kendi aralarında gerçekleştirdikleri işlemlerin vadesi 3 aya kadar uzatılmış, Merkez Bankası taraflı işlemlerde dolar ve Euro için yüzde 10 olan borç verme faiz oranları kademeli olarak düşürülerek sırasıyla yüzde 5,5 ve yüzde 6,5 olarak belirlenmiştir.

35 Likidite Destekleri-3 Yüzde 11 olan yabancı para zorunlu karşılık oranı 2 puan azaltılarak yüzde 9 düzeyine indirilmiştir. Yabancı para zorunlu karşılık oranında yapılan bu indirimle bankacılık sistemine yaklaşık 2,5 milyar dolar ek döviz likiditesi sağlanmıştır. Türk Lirası mevduatı ve kredileri teşvik etmek amacıyla yabancı para zorunlu karşılıklara faiz ödenmesi uygulamasına son verilmiş, Türk parası zorunlu karşılıkların faiz oranı ise artırılmıştır. Bu çerçevede, Türk parası zorunlu karşılıklara ödenen faiz oranı Merkez Bankası gecelik borçlanma faiz oranının yüzde 75’i seviyesinden 80’i seviyesine çıkarılmıştır. Bankacılık sektörünün özkaynak yapısını daha da güçlendirmek amacıyla bankaların kar dağıtımına sınırlama getirilmiş ve bankaların kar dağıtabilmesi BDDK onayına bağlanmıştır.

36 5.2. Vergi ve Prim Destekleri ile Diğer Teşvikler-1
Kamuoyunda Varlık Barışı Yasası olarak bilinen, yurtdışındaki varlıkları yurtiçine getirmeyi teşvik amaçlı vergi indirimleri ve vergi muafiyetlerini içeren kanun yürürlüğe konulmuştur. Hisse senedi kazançlarında yerli yatırımcılara uygulanan yüzde 10’luk stopaj sıfıra indirilmiştir. 1 Eylül 2008 tarihi öncesindeki vergi borçlarının onsekiz ay süreyle yüzde 3 faizle taksitlendirilmesi imkanı getirilmiştir. Kurumlar vergisi mükellefi olma niteliklerini taşımayan yabancı fonların portföy yönetim şirketleri, Türkiye’de kurulu portföy yönetim şirketleri aracılığıyla sadece elde ettikleri kazanç kadar vergi ödeyeceklerdir. Böylece şirketlerin bu fonlarını Türkiye’de değerlendirmelerinin önü açılmıştır. Menkul Kıymet Yatırım Fonları ile Menkul Kıymet Yatırım Ortaklıklarının sermaye piyasasında yaptıkları işlemler nedeniyle elde ettikleri gelirlere BSMV muafiyeti getirilmiştir. Yurt dışı tedarikçilerden sağlanan kredilerde stopaj oranı yüzde 5’e indirilerek vergi yükü azaltılmıştır.

37 Vergi ve Prim Destekleri ile Diğer Teşvikler-2
Kablolu, kablosuz ve mobil internet servis sağlayıcılığı hizmetine ilişkin Özel iletişim Vergisi yüzde 15'ten yüzde 5'e indirilmiştir. Ayrıca ön ödemeli kart satışları dahil, her çeşit telekomünikasyon işletmeciliği kapsamındaki tesis, devir, nakil ve haberleşme hizmetlerinden yüzde 15 oranında Özel İletişim Vergisi alınacaktır. 1979 veya daha eski model motorlu taşıtların 30 Haziran 2010'a kadar kayıt ve tescillerinin silinmesi ve hurdaya çıkarılması durumunda, tahakkuk etmiş ve ödenmemiş motorlu taşıtlar vergisi ile bu vergiye ilişkin gecikme zammı, vergi cezaları ve plakaya kesilen cezalarından vazgeçilecektir. Dahilde işleme ve geçici kabul rejimi kapsamında KDV tecil-terkin uygulama süresi 2 yıl uzatılmıştır. Yağlama yağlarındaki ithal-yerli tedarik arasındaki ÖTV uygulamasından kaynaklanan haksız rekabetin giderilmesi yönünde yasal düzenleme yapılmıştır.

38 Vergi ve Prim Destekleri ile Diğer Teşvikler-3
Kısa çalışma ödeneğinin miktarı yüzde 50 oranında artırılarak, yararlanma süresi 3 aydan 6 aya çıkarılmıştır. Yararlanma süresi BKK ile 6 ay daha uzatılabilecektir. Genç ve kadın istihdam teşvikinin süresi uzatılmıştır. Yatırım ve istihdamın teşvikine ilişkin 5084 sayılı kanunun gelir vergisi, sigorta primi ve enerji desteği teşviklerinden yararlanma süresi 1 yıl uzatılmıştır. Bakanlar Kurulu; istatistiki bölge birimleri sınıflandırması ile kişi başına düşen milli gelir ve sosyo-ekonomik gelişmişlik düzeyini dikkate alarak illeri gruplandırmaya ve gruplar itibariyle teşvik edilecek sektörleri ve bunlara ilişkin yatırım, istihdam büyüklüklerini belirlemeye yetkili kılınmıştır. Buna göre her bir il grubu için yatırıma katkı oranının yüzde 25'i, yatırım tutarı 50 Milyon TL'yi aşan büyük ölçekli yatırımlarda ise yüzde 45'i geçmemek üzere belirlemek ve kurumlar vergisi oranında yüzde 90'a kadar indirim uygulatmak Bakanlar Kurulunun yetkileri arasında yer alacaktır. Bakanlar Kurulu ayrıca, yatırım harcamaları içindeki arsa, bina, kullanılmış makine, yedek parça, yazılım, patent, lisans ve ''know-how'' bedeli gibi harcamaların oranlarını, ayrı ayrı veya topluca sınırlandırabilecektir. Tekstil, konfeksiyon ve hazır giyim, deri ve deri mamulleri sektörlerinde faaliyetlerde bulunanlardan, üretim tesislerini Bakanlar Kurulunca belirlenen illere 31 Aralık 2010 tarihine kadar nakleden ve asgari 50 kişiye istihdam sağlayan mükelleflere, bu illerdeki işletmelerde sağladıkları kazançlar için nakil tarihi izleyen hesap döneminden itibaren 5 yıl süreyle Kurumlar Vergisi oranını yüzde 5'e kadar indirimli uygulatma konusunda Bakanlar Kurulu'na yetki verilmiştir.

39 Vergi ve Prim Destekleri ile Diğer Teşvikler-4
Gerçek kişilere kullandırılan kredilerdeki Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu (KKDF) kesintisi oranı yüzde 15’ten 10’a indirilmiştir. Tapu harcı oranlarının düşürülmesine yönelik olarak 5838 sayılı ''Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun”la yetki alınmıştır. 16 Mart 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, “Bazı Mallara Uygulanacak Katma Değer Vergisi ile Özel Tüketim Vergisi Oranlarının Belirlenmesine İlişkin Bakanlar Kurulu Kararı”yla, 15 Haziran 2009’a kadar geçerli olmak üzere; Net alanı 150 metrekare ve üzerinde bulunan konutlarda Katma Değer Vergisi (KDV) oranı yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmiştir. Özel Tüketim Vergisi (ÖTV) oranı; Ticari araçlarda yüzde 10’dan yüzde 1’e, Motor silindir hacmi 1600 cc’i geçmeyen otomobillerde yüzde 37’den 18’e, Kamyon ve otobüslerde yüzde 4'ten yüzde 1’e, 250 cc’i geçmeyen motosikletlerde yüzde 22’den 11’e, Beyaz eşya ve bazı elektronik eşyalarda yüzde 0’a indirilmiştir.

40 Vergi ve Prim Destekleri ile Diğer Teşvikler-5
29 Mart 2009 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren, “Bazı Mallara Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespiti ile Mal ve Hizmetlere Uygulanacak Katma Değer Vergisi Oranlarının Tespitine İlişkin Kararda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Bakanlar Kurulu Kararı”yla, 30 Haziran 2009’a kadar geçerli olmak üzere; Katma Değer Vergisi (KDV) oranı aşağıdaki malların satışında yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmiştir; Bina ve bağımsız bölüm şeklindeki iş yerleri, Ev ve ofis mobilyaları, Bilişim ve büro makinelerinin satışı, KOBİ’lerin kullandığı bazı sanayi ve iş makineleri Konut, iş yeri ve diğer gayrımenkullerin satışında alıcı ve satıcının her birinden binde 15 olarak alınan tapu harcı, 3 ay süreyle binde 5’e indirilmiştir.

41 5.3. Üretim ve İhracata Yönelik Kredi ve Garanti Destekleri-1
Reel sektörü desteklemek amacıyla KOBİ’lere kredi desteği verilmiştir. Bu kapsamda; Esnaf ve Sanatkar Destek Kredi Programıyla imalatçı esnaf ve sanatkarlara sıfır faizli kredi desteği verilmiş, yaratılan kredi hacmi 733 milyon TL’ye ulaşmıştır. İhracatçı KOBİ'lere 650 Milyon Dolar hacimli sıfır faizli ihracat destek kredisi kullandırılmıştır. 1 Milyar Dolar hacminde, düşük faizli, yeni bir ihracat destek kredisi ihracatçı KOBİ’lerin kullanımına sunulmuştur. Halk Bankası ile TOBB arasında imzalanan protokolle 800 milyon TL'si nakdi ve gayri nakdi kredi, 400 milyon Doları ise ihracat kredisi olmak üzere yaklaşık 1,5 milyar TL'lik bir kredi imkanı KOBİ'lerin kullanımına sunulmuştur. Türkiye Tekstil Sanayii İşverenleri Sendikası ile Ziraat Bankası arasında, sendika üyesi kuruluşlara uygun koşullarda kredi sağlanmasına ilişkin kredi protokolü imzalanmıştır. Vergi ve SGK prim borcu bulunan esnaf ve sanatkarlara da, borçları mahsup edilmek üzere KOSGEB kredilerinden yararlanma imkanı getirilmiştir.

42 Üretim ve İhracata Yönelik Kredi ve Garanti Destekleri-2
“Organize Sanayi Bölgeleri ve Küçük Sanayi Siteleri Projeleri Ödeneklerinin Kullanımı ve Kredilendirilmesine İlişkin Esas ve Usuller”e yönelik yönetmelik değişikliğiyle, 1 Ocak 2009 tarihinden geçerli olmak üzere, Organize Sanayi Bölgesi ve Küçük Sanayi Sitelerinin inşaatlarının yapılması için Sanayi ve Ticaret Bakanlığı tarafından verilen kredinin yıllık faiz oranları; Kalkınmada öncelikli yörelerde % 2’den % 1’e, Normal illerde % 5’ten % 3’e, Gelişmiş illerde % 9’dan % 6’ya düşürülmüştür. Ödeme sıkıntıları da dikkate alınarak, kredilere ilişkin ödemesiz süre iki katına çıkarılmıştır. Bu çerçevede, Küçük Sanayi Sitelerinin altyapı ve üstyapı inşaatlarının tamamlanmasından 1 yıl sonra başlatılan ödemeler, 2 yıl sonra başlatılacaktır. Kredi teminatlarında yeni bir düzenlemeye gidilmiş ve gayrimenkul ipoteği ile birlikte nakit teminatı da alınabilmesi yönünde düzenleme yapılmıştır.

43 Üretim ve İhracata Yönelik Kredi ve Garanti Destekleri-3
İhracatçılara kullandırılmak üzere belirlenmiş olan ihracat reeskont kredisi limiti 500 milyon dolar artırılarak 1 milyar dolara yükseltilmiştir. Ayrıca, ihracat reeskont kredisi uygulama esas ve şartları yeniden düzenlenerek, bu kredilere kullanım kolaylığı getirilmiştir. Bu amaçla; Akreditifli işlemlerde akreditif bedelinin Merkez Bankası’na temlik edilmesi şartı kaldırılmıştır. Türk Eximbank tarafından uygulanmakta olan sevk öncesi ihracat kredisi kapsamına mal mukabili ihracatın finansmanı da dahil edilmiştir. İhracatın finansmanında reeskonta getirilecek senetlerde, yurt dışı bankalarca ödeme garantisi verilme şartı kaldırılmış, Türk Eximbank ve diğer ticari bankaların ödeme garantisi yeterli görülmüştür.

44 Üretim ve İhracata Yönelik Kredi ve Garanti Destekleri-4
Firmaların Eximbank kredi kapsam ve limitleri artırılmış; ihracat performansı yüksek olan kuruluşların limitleri, geçmiş yıllardaki performansları da dikkate alınarak yükseltilmiştir. Uygulamada 10 Milyon Dolar olan firma limitine T.C. Merkez Bankası reeskont kaynağından 10 Milyon Dolar tutarında ek limit sağlanmıştır. Eximbank’ın doğrudan kullandırdığı kısa vadeli kredilerdeki geri ödeme vadeleri sektörden gelen talepler doğrultusunda Ocak-Mart döneminde 3 ay uzatılarak kredi kullanım kolaylığı sağlanmıştır. Hazine, Eximbank’a garanti ve ikraz yoluyla destek sağlayacaktır. Bu amaçla, Hazine’nin 2009 yılında sağlayabileceği toplam garanti ve ikraz limiti 1 milyar dolar artırılarak 4 milyar dolara çıkarılmıştır. Bu imkanın önemli bir bölümü ihracatın ve KOBİ’lerin finansmanına yönelik olarak kullanılacaktır. Eximbank’ın ödenmiş sermayesi, ihracatı daha fazla desteklemesini sağlayacak şekilde 1 Milyar TL’den 1,5 Milyar TL’ye yükseltilmiştir. Yurtdışı Müteahhitlik Teminat Mektubu Kontr-Garanti uygulamasına işlerlik kazandırılmıştır.

45 Üretim ve İhracata Yönelik Kredi ve Garanti Destekleri-5
Kamuoyunda sicil affı olarak bilinen “Karşılıksız Çek, Protestolu Senetler ile Kredi ve Kredi Kartları Borçlarına İlişkin Kayıtların Dikkate Alınmaması Hakkında Kanun” Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girmiştir. Kanuna göre, ilgili borçların yasanın yürürlüğe girmesinden önce ya da girdikten sonra 6 ay içinde ödenmesi veya banka ve özel finans kurumlarınca yeniden yapılandırılması halinde, borcun tamamının ödenmesini müteakiben Merkez Bankası’nda tutulan kayıtlar silinecektir. Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri tarafından kullandırılan düşük faizli tarım kredilerinin vadesi işletme kredilerinde 18 aydan 24 aya, yatırım kredilerinde 5 yıldan 7 yıla çıkarılmıştır. Eximbank’ın kullandırdığı 1 yıla kadar vadeli TL kredilerin faiz oranları 24 Mart 2009 tarihinde 2 puan indirilmiştir. Böylece, söz konusu kredilerde 2009 yılı içinde yapılan indirim miktarı 5 puana ulaşmıştır.

46 Üretim ve İhracata Yönelik Kredi ve Garanti Destekleri-6
Kamuoyunda “Karşılık Yönetmeliği” olarak bilinen yönetmelikte yapılan değişiklikle, Kredi taksit ödemelerinde meydana gelen gecikmenin yakın izlemedeki krediler kapsamına alınmasına ilişkin süre 30 gün olarak belirlenmiştir. 1 Mart 2010 tarihine kadar; birden çok kredisi bulunan kredi müşterisine ait kredilerden herhangi birinin yapılan sınıflandırma gereği donuk alacak olarak kabul edilmesi nedeniyle aynı grupta sınıflandırılan kredilerden ödemelerinde gecikme olmayanlar bankalarca özel karşılık uygulamasına tabi tutulabilecektir. Donuk alacak haline gelen kredi ve diğer alacakların ödemesi gecikmiş olan kısmının tahsili durumunda, diğer krediler ve alacaklar bu kapsamda değerlendirilecek ve donuk alacak sınıflandırılmasına ilişkin koşulların bulunmaması halinde, en az 6 ay süreyle “yakın izlemedeki” kredilerin yer aldığı İkinci Grup’ta izlenmek kaydıyla standart nitelikte kredilerin yer aldığı Birinci Grup’ta sınıflandırılabilecektir. İkinci Grup’ta sınıflandırılan krediler donuk alacak olarak sınıflandırılmadan önce iki defa yeni sözleşme koşuluna bağlanabilecektir. Ayrıca donuk alacak olarak sınıflandırılmış olan kredilerin yeniden yapılandırılması imkanı daha esnek koşullarla ikiden üçe çıkarılmıştır.

47 5.4. Finansman Destekleri İç piyasadaki yatırımcı tabanını genişletmek amacıyla tarihinde Gelire Endeksli Senet (GES) ihracı gerçekleştirilmiştir. Söz konusu senetlerin getirileri, Kamu İktisadi Teşebbüsü statüsündeki Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı (TPAO), Devlet Malzeme Ofisi (DMO), Devlet Hava Meydanları İşletmeleri (DHMİ) ve Kıyı Emniyeti Genel Müdürlüğünden (KIYEM) bütçeye aktarılan hasılat paylarına endekslidir. Mevduat garantisinin kapsamını genişletme ve sınırını artırma konusunda Bakanlar Kurulu’na yetki verilmiştir.

48 5.5. Diğer Önlemler Gelir İdaresi Başkanlığı tarafından kayıtdışı strateji eylem planı hazırlanmış olup yürürlüğe konulmuştur. Ecrimisil hesaplamasına ilişkin sorunları gidermeye yönelik düzenleme yapılmıştır. “Yetkili Gümrük Antreposu” kurulması ve buraların gümrük hattı dışında kabul edilmesine yönelik yasal düzenleme yapılmıştır. Ar-Ge Şirketlerinin de Ar-Ge teşviğinden yararlanmasının sağlanması amacıyla, Ar-Ge merkezi kuracak firmaların ayrıca üretim faaliyetinde bulunma koşulu olmadığına ilişkin Yönetmelik hazırlanmıştır. Hakediş ödemelerinin sosyal güvenlik borçları nedeniyle geciktirilmemesini sağlamak için borç sorgulamasının sadece hakedişin ödeneceği iş kapsamıyla sınırlı tutulması amacıyla borç uygulaması, Türkiye geneli yerine işyeri dosyasının bulunduğu ünite ile sınırlandırılmıştır.

49 5.6. Alınması Gereken Önlemler
Ekonomi yönetimi küresel finansal krizin Türkiye ekonomisi üzerindeki olumsuz etkilerini önlemeye dönük olarak öteden beri bazı tedbirler uygulamaya koymuştur. Bunların bir kısmı geçen sene biten IMF programı çerçevesinde yapılması gereken yapısal önlemlerdir. Ar-Ge teşvik kanunu, SGK primlerinin azaltılması, genel sağlık sigortası yasası, sektörel, bölgesel ve ihracata dönük teşvik uygulamaları, sicil affı, KOBİ’lere uygun koşullu kredi desteği sağlanması gibi. Önümüzdeki aylarda büyümedeki gerilemelerin, işsizlikteki artışların ve ihracattaki düşüşlerin sürmesi beklenmektedir. Arz ve talebi desteklemek üzere kamu kaynaklarının daha fazla kullanılması kaçınılmazdır. Nitekim geçtiğimiz günlerde iç talebi canlandırmak üzere bazı dolaylı vergilerin geçici sürelerle indirilmesi yoluna gidilmiştir. Talebin doğrudan desteklenmesi için düşük gelir gruplarına bir kereye mahsus belirli bir miktarda ödeme yapılması konusu gündemdedir. Bazı harcama vergilerinin kaldırılması ve/veya azaltılması süre itibariyle kriz döneminde geçerli olabilecek istihdam vergilerinde iyileştirilmeler yapılması gerekmektedir. KOBİ’lerin kriz döneminde ayakta kalmalarını sağlayabilecek kredi imkanlarının genişletilmesi gerekmektedir. İşsizlik ödemelerinin şartlarının kolaylaştırılması ve süresinin uzatılması gerekmektedir. Yatırımların, ihracatın ve turizm gibi diğer döviz kazandıracak faaliyetlerin kriz döneminde daha etkin desteğe ihtiyacı vardır. Yabancı sermaye açısından uluslararası finansal kuruluşların desteğinin sağlanması çalışmaları sürdürülmelidir. Esnaf ve KOBİ’lerin kamuya ve bankalara olan borçları yeniden yapılandırılarak iyileştirilmelidir. Özellikle kriz dönemlerinde tarım kesiminin faaliyetlerinin desteklenmesine önem verilmelidir. Türkiye’de nüfus ve istihdamın hala önemli bir kesimini tarım kesimi barındırmaktadır. Küresel ekonomik kriz karşısında finansal ve reel sektör için ayrı ayrı önlemler alınıp açıklanmasına rağmen bunların bir paket halinde kamuoyuna sunularak mal edilmesinde eksiklikler yaşanmıştır. Bu eksikliklerin biran önce ortadan kaldırılması gerekmektedir. 2008 Haziran ayından beri IMF ile sürdürülen pazarlıklar belli bir aşamaya gelmiştir. Sağlanabilecek uzlaşma Türkiye ekonomisinin krizi daha sınırlı maliyetlerle aşmasına yardımcı olabilecektir. Her şeye rağmen IMF anlaşması olmasa bile Türkiye ekonomisi kendi imkanları ile krizi atlatarak yeniden büyüme sürecini yakalayabilecek güce ve kapasiteye sahiptir.

50 3. TÜRKİYE EKONOMİSİNDE REKABET GÜCÜNÜN ARTTIRILMASI
Türkiye ekonomisi, 2007 dünya rekabet yıllığı verilerine göre, 55 ülke içerisinde 2005 yılında 39. sırada iken, bu yıl 48. sıraya gerilemiştir. Türkiye ekonomisi iş yapma kolaylığı endeksi açısından 2002’de dünya ülkeleri içerinde 92. sırada iken 2008’de 57. sıraya yükselmiştir. Bu da gösteriyor ki Türkiye’de siyasal ve ekonomik istikrarın sürmesi, yapısal ekonomik reformların gerçekleştirilmesi rekabet gücü artışının gerek şartıdır. Türkiye ekonomisinde rekabet gücünün, arttırılmasının temelinde Ar-Ge, yenilikçilik, üniversite sanayi işbirliği, Ar-Ge’ye ayrılan payın arttırılması gelmektedir. Türkiye’de Ar-Ge’ye ayrılan pay 2005 yılı için GSMH’nın % 0.79’u olarak gerçekleşmiştir. Bunun arttırılması gerekmektedir. Ayrıca Ar-Ge çabalarının hem üniversiteler hem sanayi bünyesinde teşvik edilme mekanizmaları etkinleştirilmelidir. Demokratikleşme sürecinin hızlandırılması ve siyasal istikrarın mutlaka sürdürülmesi, AB müzakerelerine devam edilmesi gereklidir.

51

52 Grafik 2.7: Yerli Patent Başvuru ve Tescilleri

53 Grafik 2.8: Türkiye’nin Rekabet Gücünün Gelişimi


"TÜRKİYE EKONOMİSİ 2006-2007-2008-2009 Prof. Dr. Ahmet İNCEKARA." indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları