Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER II

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER II"— Sunum transkripti:

1 BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER II
8. hafta

2 ÖZELLİK TAŞIYAN BORÇ İLİŞKİLERİ
TBK’nın Genel Hükümler Kısmında özellik taşıyan borç ilişkileri değişik yerlerde düzenleme mevcuttur. Bunlar; Üçüncü kişinin fiilini üstlenme (md.128) Üçüncü kişi yararına sözleşme (md.129) Borçlular ve alacaklılar arasında teselsül (md.162-md.169) Koşula bağlı borç (md ) Bağlanma parası (pey akçesi) ve cayma parası (pişmanlık akçesi) (md ) Ceza koşulu ( )

3 ÜÇÜNCÜ KİŞİNİN FİİLİNİ ÜSTLENME
TBK md. 128 Bir sözleşmede borçlunun alacaklıya karşı üçüncü bir kişinin belli bir davranışta bulunacağını taahhüt etmesine, üçüncü kişinin fiilini üstlenme denir. Üç kişinin varlığı söz konusudur. Üçüncü kişinin davranışını taahhüt eden; bu davranış kendisine taahhüt edilen, davranışı taahhüde konu olan üçüncü kişi. Örn: A’nın Ü tarafından işe alınacağının kendisine B tarafından taahhüt edilmesi.

4 Üçüncü kişinin fiilini üstlenme, bazen karşı tarafı bir teşebbüste bulunmaya veya bir işlem yapmaya razı etmek için yapılır. Örn: satıcı A’nın, evini satın almaya ikna etmek için, B’ye bu evin ayda beş yüz liraya üçüncü bir kişi tarafından kiralanacağını taahhüt etmesi. Bazen de teminat vermek amacıyla yapılır. Örn: A’nın arabasını kendisine vermesi karşılığında Ü’nün daha lüks bir arabayı uygun fiyatla ona satacağının B tarafından A’ya taahhüt edilmesi.

5 BANKA TEMİNAT MEKTUPLARI
Bu durumda bir banka, müşterisinin talebi üzerine, onun doğmuş veya doğacak bir borcunu ihlal etmesi karşısında zarara uğrayacak bir kişiye, ilk talebi üzerine bu zararı gidereceğini taahhüt etmektedir. Kefalet mi, müteselsil borç altına girme mi yoksa üçüncü kişinin fiilini üstlenme mi tartışmalıdır. Uygulamada önceden basılı ve tekdüze hale gelmiş teminat mektuplarının üçüncü kişinin fiilini üstlenme olduğu genellikle kabul edilmektedir.

6 Niteliği Garanti sözleşmesi kavramıyla ilişkisi
Üçüncü kişinin fiilini üstlenme, bir sözleşmedir. Bu sözleşmenin garanti sözleşmesinden farklı bir sözleşme olup olmadığı veya garanti sözleşmesinin özel bir tipini düzenleyen bir hüküm olup olmadığı tartışmalıdır. Garanti sözleşmesi ile bir taraf diğerine onun için gerçekleşebilecek, kendisinin sorumlu olmadığı bir riskten doğacak zararın tamamını veya bir kısmını gidermeyi taahhüt eder. Üçüncü kişinin fiilini üstlenmede de bir garanti etme söz konusudur, fakat üçüncü kişinin garanti verilene bir edimi yerine getirmesinin söz konusu olduğu hallerle sınırlıdır. Baskın görüş, üçüncü kişinin fiilini üstlenmenin garanti sözleşmesinin özel bir türü olduğudur.

7 Bağlı nitelik taşıması ve kefaletten farkı
Üçüncü kişinin fiilini üstlenme taahhütte bulunanı lehine taahhütte bulunulana karşı bağımsız bir borç altına sokar. Fiili taahhüt edilen üçüncü kişi, taahhüt edilen fiili yerine getirmezse taahhütte bulunan B, bu edimi değil kendi taahhüdünü ifa etmekle yükümlüdür. Bağımsız bir borç doğurur bu nedenle kefaletten farklıdır. Kefilin borcu fer’i bir borçtur. Üçüncü kişinin fiilini üstlenme tüzel kişilerde şekle tabi değilken kefalet sözleşmesi nitelikli bir yazılı şekle tabidir.

8 Bağlı olma özelliği sonucu, kefil kendisinden ödeme isteyen alacaklıya, borçlunun ileri sürebileceği bütün savunmaları yaparak ifadan kurtulabilir. Üçüncü kişinin fiilini üstlenen kişi ise gerçekleşmeyen fiilin yol açtığı zararı tazminle yükümlüdür. Kefil ödeme yaptığı oranda alacaklının haklarına halef olur böylece ödeme yaptığı oranda borçluya rücu edebilir. Üçüncü kişinin fiilini üstlenen alacaklıya ödeme yapmakla onun hiçbir hakkına halef olmaz ve üçüncü kişiye rücu edemez.

9 Kefalet sözleşmesinin geçerliliği kanunen nitelikli bir yazılı şekle tabi kılınmıştır.
Tbk md. 603 hükmü dolayısıyla üçüncü kişinin fiilini üstlenmede gerçek kişiler bakımından bu şartlar aranacaktır. Tüzel kişi adına üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmeleri, tüzel kişi adına kefalet vermeden farklı olarak şekil şartıyla bağlı olmadan yapılabilir.

10 Unsurları ve Özellikleri
Ayrı bir sözleşme olabileceği gibi, başka bir sözleşmenin içine konulan bir kayıt şeklinde de olabilir. Bir kişinin diğerine tek yanlı olarak üçüncü bir kişinin fiilini vaat etmesi TBK md. 128 uyarınca bir borç ilişkisi doğurmaz. Fiili taahhüt edilen üçüncü kişi bu sözleşmede taraf değildir. Bu nedenle sözleşmeden dolayı herhangi bir hak kazanması veya borç altına girmesi söz konusu değildir.

11 Üçüncü kişinin ediminin üstlenilmesi
md.1128 hükümlerine giren bir üçüncü kişinin fiilini üstlenme bulunduğunu kabul edebilmek için sözleşme tarafının kendi davranışına ilişkin bir yükümlülük içermeksizin üçüncü kişinin bir davranışı üzerine doğacak zararı tazmini asli borç olarak taahhüt etmesi gerekir. Edime konu olabilecek her şey üçüncü kişinin fiilini üstlenmeye konu oluşturabilir. Üçüncü kişinin bir hukuki işlem yapması kadar, diğer bir yapma, verme ve yapmama fiili de taahhüt edilebilir. Örn: üçüncü kişinin bir borcu ifa edeceği, bir bağışta bulunacağı, bir satım sözleşmesi yapacağı, mirası reddedeceği, belli zamanlarda gürültü yapmayacağı taahhüt edilebilir.

12 Üçüncü kişinin fiilini üstlenmenin bağlayıcı olması, davranışı taahhüt edilen üçüncü kişinin bu şekilde davranmakla yükümlü olmasına bağlı değildir. Üçüncü kişinin hiçbir borcu bulunmasa veya edimi geçersiz bir borç ilişkisinden kaynaklanıyor olsa da edimin ifa edilmemesi, bunun ifa edileceğini taahhüt edenin taahhüdünü yerine getirmesini gerektirir. Örn: Ü’nün geçersiz bir sözleşmeye dayanan borcunu A’ya ifa edeceğini B tarafından taahhüt edilmişse; borcun ifa edilmemesi üzerine kendisinden tazminat isteyen A’ya karşı B, bu geçersizliği ileri süremeyecek ve md.128 uyarınca bu zararı tazmin etmek zorunda kalacaktır.

13 GEÇERLİLİK ŞARTLARI Üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi de genel geçerlilik şartlarına tabidir. Geçerlilik şartları fiili taahhüt edilen üçüncü kişiyle olan ilişkide değil, sözleşmenin tarafları olan taahhüt eden ve muhatabı arasında aranacaktır. Üçüncü kişinin taahhüt edilen ediminin imkansız olması taahhüdün geçerliliğini etkilemez. Sadece var olmayan birinin fiili taahhüt edilmişse imkansızlıktan söz edilir. TBK md.128 herhangi bir şekil şartı aramamıştır ancak TBK md.603’te kefalete ilişkin belirtilen şekil şartlarına uymak gerekir. Üçüncü kişinin fiilini üstlenen bir tüzel kişi ise yazılı şekil ve yazılı rıza beyanı şartları olmadan yükümlülük altına girebilir. Taahhütte bulunan taraf ile fiili taahhüt edilen taraf arasında borç ilişkisinin bulunmaması taahhüdün geçerliliğini etkilemez.

14 HÜKÜMLERİ Üçüncü kişinin fiilini üstlenen bu fiilin gerçekleşmemesi yüzünden doğacak zararı gidermekle yükümlü olduğundan söz konusu fiil gerçekleşinceye kadar ona karşı bir talep ileri sürülemez. Üçüncü kişinin taahhüde aykırı davranışı gerçekleştiği andan itibaren onun fiilini üstlenenden borcunun ifası istenebilir. Başkasının fiilini üstlenenin temerrüde düşmesi alacaklının ihtarına bağlıdır. Üçüncü kişinin fiilinin gerçekleşmediğini alacaklı ispat etmek zorundadır.

15 Fiili üstlenenin imkanları
Üçüncü kişinin fiilini üstlenen kendisinden ifa isteyen alacaklıya karşı sadece aralarındaki sözleşmeden kaynaklanan savunma imkanlarına sahiptir. Fiili taahhüt edilen üçüncü kişiye ilişkin hiçbir sebebe dayanarak ifadan kaçınamaz. Fiilin gerçekleşmemesine bizzat alacaklının kusurlu davranışı sebebiyet vermişse taahhütte bulunanın yükümlülükten kurtulacağı öğretide kabul edilmektedir. Örn: B tarafından A’ya,Ü’nün kendisine bağışta bulunacağı taahhüt edilmiştir. Ü’nün bağış teklifini reddeden A, taahhüdün gerçekleşmediğini ileri sürerek B’ye başvurursa, B, A’nın davranışı sonucu yükümlülükten kurtulduğunu ileri sürecektir.

16 Taahhütte bulunana yöneltilebilecek talep
Üçüncü kişinin fiilini üstlenen, bu fiili yerine getirmekle değil, bunun gerçekleşmemesi üzerine alacaklının uğradığı zararı gidermekle yükümlüdür. Bu bir tazminat borcu değil, sözleşmeyle yüklenen asıl borçtur. Giderilmesi gereken zarar olumlu zarardır. Üçüncü kişinin fiili gerçekleşseydi alacaklının malvarlığının içinde bulunacak olduğu durumla, bu fiil gerçekleşmediği için şimdi içinde bulunduğu durum arasındaki fark, taahhüt edenin ödeyeceği miktarı belirler. Örn: A’nın borçlusu Ü’nün on bin lira değerindeki ediminin imkansızlaşması üzerine A da beş bin lira değerindeki kendi edimini Ü’ye ifadan kurtulmuşsa Ü’nün edimini üstlenen B bu taahhüdünden dolayı A’ya sadece beş bin lira ödeme borcu altına girecektir.

17 Üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi yapılırken tarafların zararı giderme tarzını ve ödenecek miktarı baştan kararlaştırmaları mümkündür. Bazen riziko gerçekleşince ödenmek üzere götürü bir miktar kararlaştırılmış olabilir. Banka teminat mektupları bu şekilde verilir. Buna göre alacaklının gerçek zararı daha fazla olsa da sadece taahhüt edilen miktarı ödeme borcu doğar.

18 Üçüncü kişinin fiilini üstlenen üçüncü kişinin fiilini üstlenme sözleşmesi uyarınca alacaklıya ödeme yapmak zorunda kalınca, bu sözleşmeye dayanarak üçüncü kişiye karşı hiç bir hak ileri süremez. Fakat bazen başka bir hukuki sebebe dayanarak üçüncü bir kişiye başvurması mümkün olabilir. Fiili taahhüt edilen üçüncü kişi, üstlenene karşı, o alacaklıya ödeme yapmak zorunda kalınca bunu karşılamayı taahhüt etmiş olabilir. Bu takdirde üçüncü kişinin fiilini üstlendiği için ödeme yapan üçüncü kişiyle arasındaki sözleşmeye dayanarak ona rücu edebilir.

19 Örn: B bankası tarafından Ü’nün bir ediminin A’ya taahhüt edilmesinden önce, Ü’nün B bankasına bankanın A’ya yapacağı ödemeyi karşılayacağı yolunda kontrgaranti vermesi böyledir. Üçüncü kişiyle borçlu arasında sözleşme yoksa borçlunun ona rücu etmesi kural olarak mümkün değildir. Fakat bazen vekaletsiz işgörme veya sebepsiz zenginleşme hükümlerine göre dayanılarak rücunun mümkün olduğu belirtilmektedir. Üçüncü kişinin fiilini üstlenenin alacaklıya yaptığı ödeme gene de üçüncü kişiye ekonomik bir yarar sağlamış olabilir. Bu takdirde ödeme yapan borçlu üçüncü kişiye sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak başvurabilir.

20 Örn: Ü’nün fiilini A’ya karşı üstlenen B’nin bu fiilin gerçekleşmemesi üzerine A’ya yaptığı ödeme sonucu, Ü de A’ya tazminat ödeme borcundan veya başka bir zarardan kurtuluyorsa; Ü’nün bu ifaya niyeti ve rızası olmaması halinde B sebepsiz zenginleşme hükümlerine dayanarak Ü’ye rücu edebilecektir.

21 Üçüncü kişinin fiilini üstlenenin yükümlülük süresi
Üçüncü kişinin fiili üstlenmede sözleşmenin yapılmasıyla taahhüt edilen fiilin gerçekleşmesi arasında bir süre geçecektir. Taraflar arasında süreyi kararlaştırmış olabilirler. Bu takdirde belirlenen sürenin dolması üzerine artık sözleşme ilişkisi ve buna bağlı olarak rizikoyu yüklenme son bulur. Riziko belirsiz olmasına rağmen taahhüt eden belli bir süre sonu kadar lehine taahhütte bulunulan kendisine başvurmazsa artık yükümlülükten kurtulacağı şeklinde bir kaydı sözleşmeye koydurabilir.

22 Üçüncü kişinin fiilinin gerçekleşip gerçekleşmemesi kendisine taahhütte bulunulanın da davranışına bağlıysa ve o bundan kaçınıyorsa taahhüt eden gerekeni yapması için ona süre verebilir ve bu süre sonunda yükümlülükten kurtulabilir.

23 Zamanaşımı Üçüncü kişinin fiilini üstlenmede de zamanaşımı süresi bu üstlenmeden kaynaklanan borcun muaccel olmasından itibaren işlemeye başlayacaktır. Zamanaşımı süresi genel zamanaşımı süresi olan 10 yıldır. Taraflar arasındaki sözleşmede belli bir yükümlülük süresi öngörmüşse zamanaşımı süresi?

24 Taraflar sözleşmede süreyi tespit ederken sadece bu süre sonuna kadar gerçekleşecek zararların tazmin edilmesini istemişlerse ya da Sürenin dolduğu anda henüz alacaklı ifa talebinde bulunmamışsa artık taahhütte bulunanın yükümlülükten kurtulacağını kararlaştırmışlarsa?

25 ÜÇÜNCÜ KİŞİ YARARINA SÖZLEŞME
TBK. md.129 Sadece sözleşmeden doğan borç ilişkilerine özgü bir üçüncü kişiye etkili borç ilişkisi hali vardır. Burada borç ilişkisi doğduğu anda üçüncü kişiyi kapsamına almakta fakat bu üçüncü kişi borç ilişkisinin bir tarafını taraf olmaktan çıkararak onun yerine geçmemektedir. Örn: A’nın B ile yaptığı kira sözleşmesinde B’den kiralanan evde Ü’nün oturacağının kararlaştırılması; B’nin A’dan satın aldığı malın bedelini Ü’ye ödemesinin kararlaştırılması.

26 Üçüncü kişi yararına sigorta sözleşmeleri bu kurumun önemli bir alanını oluşturur. Hayat sigortası, kaza sigortası. Üçüncü kişi yararına sözleşmelerde, üçüncü kişi lehine hüküm koydurtan tarafa «vaadettiren», üçüncü kişiye ifada bulunmayı taahhüt eden tarafa «vaadeden» ve kendisine ifada bulunulacak üçüncü kişiye «lehdar» denir.

27 Kanunda Düzenlenme Tarzı ve Türleri
Üçüncü kişi yararına eksik sözleşme ve tam sözleşme ayrımı TBK md.129 Bir üçüncü kişi yararına sözleşmede, lehdar, vaadedenden ifayı talep hakkına sahip olabilir veya olmayabilir. Lehdarın ifayı bizzat isteyemediği, ona ifada bulunulmasını sadece vaadettirenin isteyebildiği sözleşmelere üçüncü kişi yararına eksik sözleşme denir. İfayı lehdar da vaadedenden isteyebilecekse üçüncü kişi yararına tam sözleşme denir. VAADETTİREN İFANIN KENDİSİNE YAPILMASINI İSTEYEMEZ.

28 Kanunun düzenlemesinden üçüncü kişi yararına eksik sözleşmeyi asıl kabul ettiği anlaşılmaktadır.
Bazı ek şartların varlığı halinde üçüncü kişi yararına tam sözleşmenin varlığı kabul edilir. Bu ek şartlar şunlardır; Tarafların amacı; lehdarın da ifa isteyebileceğini taraflar arasında kararlaştırmışsa üçüncü kişi yararına tam sözleşme vardır. Bunun açıkça anlaşılması şart değildir, yorum yoluyla ulaşılması yeterlidir. Örn: yararlananın kendisine verilecek malı beğenmediği takdirde değiştirme imkanına sahip olduğunu tarafların kararlaştırmış olması, lehdara ihtar çekme, süre verme gibi yetkilerin tanınması da tam sözleşmenin varlığını gösterir.

29 Sözleşmenin yorumundan bir sonuca varılamayan hallerde üçüncü kişi yararına sözleşmenin tam mı eksik mi olduğunu belirlemeye yarayacak husus örf ve adettir. Örf ve adet gereği üçüncü kişi yararına tam sözleşme sayılan durumlara kiracı ve kiralayan arasında yapılan kapıcı ücreti ödenmesine ilişkin sözleşmeler, ifa yardımcılarına bahşiş ödenmesine ilişkin sözleşmeler örnek verilmektedir. Kanunda özel olarak düzenlenen üçüncü kişi yararına tam sözleşmeler de mevcuttur. İşçiler yararına işverenin yaptırdığı hukuki sorumluluk sigortalarında işçi doğrudan sigorta şirketine karşı hak kazanır.

30 Üçüncü kişi yararına sözleşmenin özellikleri
Bağımsız bir sözleşme türüdür. Kendine özgü bir geçerlilik şekline tabidir. Üçüncü kişi yararına konan kayıt, bunu içeren sözleşmeye ilişkin şekil şartına bağlı olacak; eğer bu sözleşme herhangi bir şekle bağlı değilse, şekilsiz olarak yapılması geçerliliğini etkilemeyecektir. Üçüncü kişi yararına taşınmaz satış vaadinin noterde düzenlenmesi , üçüncü kişi yararına bağışlama taahhüdünün adi yazılı şekilde yapılması gerekecek; üçüncü kişi yararına kira sözleşmesi veya eser sözleşmesinin geçerliliği hiçbir şekle bağlı değildir.

31 Üçüncü kişiye borç yükletilememesi: Üçüncü kişiye taraf olmadığı bir sözleşmeden dolayı alacak hakkı kazanma imkanı tanınmışsa da; üçüncü kişinin taraf olmadığı bir sözleşmede borç altına sokulması mümkün değildir. Buna üçüncü kişi zararına sözleşme yapma yasağı da denir. Ancak, üçüncü kişi yararına sözleşmede üçüncü kişinin bir edimden yararlanması onun bazı mükellefiyetleri yerine getirmesine bağlanabilir.

32 Üçüncü kişi yararına tasarruf işlemi yapılamaması: Kural olarak borçlandırıcı işlemdir. Üçüncü kişi yararına kural olarak tasarruf işlemi yapılamaz. Bu yüzden üçüncü kişi yararına mülkiyet nakli veya alacak devri mümkün değildir. Üçüncü kişiye yarar sağlama unsuru en geniş anlamda anlaşılmalıdır. Edime konu olabilecek her tür yapma, yapmama ve verme taahhüdünün üçüncü kişi yararına sözleşmeye konu olabilir.

33 Üçüncü kişi yararına sözleşmede lehdarın rolünün olmaması: Lehdar sözleşmeye taraf değildir. Bu yüzden onun iradesi sözleşmenin kurulmasında hiçbir rol oynamaz. Sözleşmenin hüküm doğurması için lehdarın bilgisi bile aranmaz. Lehdarın belirlenebilir olması yeterlidir. Bu lehdarın bir gerçek kişi kadar bir tüzel kişi olması da mümkündür. Sözleşmenin kurulduğu anda üçüncü kişinin mevcut ve belirlenmiş olması şart değildir. Lehdar belirtilmeyip, bunu daha sonra sözleşme taraflarının veya başka bir kişinin belirleyeceği hususunda anlaşma yapılmış olabilir. Böyle bir sözleşme de geçerlidir. En geç ifa zamanında lehdarın belirlenmesi şarttır.

34 Eğer lehdar belirlenemezse?
Eğer yararlananın belirlenmesi baştan itibaren imkansızsa bu sözleşme esasen TBK md.27 uyarınca imkansızlık sebebiyle batıldır. Belirleme baştan imkansız olmayıp sonradan gerçekleşmezse, üçüncü kişi yararına sözleşmenin lehdarın ileride belirlenmesi şartına bağlı olarak yapıldığı ve bu şartın gerçekleşmeyeceğinin anlaşılması üzerine hükümsüzleştiği kabul edilmelidir.

35 Eğer vaadeden veya vaadettiren lehdarın belirlenmesine dürüstlük kuralına aykırı bir davranışla engel olursa, diğer tarafın bu yüzden uğradığı zararı tazmin etmesi gerekir. Lehdarın sözleşmeden sonra fakat ifadan önce ölmesi halinde edim mirasçıları bakımından da anlam taşıyorsa, üçüncü kişi yararına tam sözleşmede alacak hakkı külli halefiyet yolu ile mirasçılarına geçer; eksik sözleşme ise vaadettiren vaadedenden lehdarın mirasçılarına ifada bulunmasını isteyebilecektir.

36 Üçüncü kişi yararına sözleşmenin hükümleri
Üçüncü kişi yararına eksik sözleşme: Üçüncü kişinin kendisine yapılacak ifayı kabul etmekten başka bir yetkisi yoktur. Üçüncü kişi, ifanın yapılmaması veya gecikmeli yapılması dolayı borca aykırılık hükümlerine dayanarak tazminat da isteyemez. Vaadettiren, vaadedenin bu borcu üçüncü kişiye ifa etmemesi sebebiyle vaadedene karşı borcun ifa edilmemesine ilişkin hükümlere başvurabilir. Bu yüzden uğradığı bir zarar varsa zararın tazminini de isteyebilir.

37 Üçüncü kişi yararına eksik sözleşmede borcun ifasını isteme hakkı sadece vaadettirene ait olduğundan, bu hak üzerinde o her zaman serbestçe tasarruf edebilir. Vaadettirenin sonradan vaadedeni ibra etmesi veya vaadedenin kendisine karşı sahip olduğu bir alacak ile üçüncü kişi yararına ifayı isteme hakkını takas etmesi her zaman mümkündür.

38 Üçüncü kişi yararına tam sözleşme bakımından
Hem vaadettirenin hem de lehdarın hak sahibi olması Lehdar dışında vaadettiren de bu edimin ifasını isteyebilir. Vaadettiren ancak ifanın lehdara yapılmasını isteyebilir. Zira, vaadeden sadece lehdar üçüncü kişiye ifada bulunma borcu altına girmiştir. Üçüncü kişi, alacak hakkı kazanırsa da sözleşmenin tarafı durumuna gelmez.

39 Vaadettirenin hak üzerinde tasarruf imkanının sınırı
Md.129/2, 2. cümle Üçüncü kişi yararına tam sözleşme yapılır yapılmaz lehdar bir alacak hakkı kazanacaksa da; bu hakkını kullanacağını borçluya (vaadedene) bildirinceye kadar vaadettiren bu hak üzerinde tasarruf imkanına sahiptir. Bildirim anına kadar vaadettirenin yapacağı borcun nitelik ve kapsamını değiştiren her türlü tasarrufun geçerli olacağı ve üçüncü kişi için de sonuç doğuracağı belirtilmiştir.

40 Lehdar hakkını kullanacağını bildirince vaadettirenin onun bu hakkını etkileyecek tasarruf yetkisi kalkar. Bildirimin borçluya (vaadedene) yapılması gerekir. Sadece vaadettirene yöneltilen bildirim sonuç doğurmaz. Bildirim lehdar veya halefleri tarafından yapılmalıdır. Alacak hakkını doğuran sözleşme şekle bağlı olsa bile bu bildirim şekle bağlı değildir. Bildirim zimni olarak da yapılabilir. Bildirimin yapıldığı andan itibaren, vaadettirenin tek taraflı olarak veya vaadedenle anlaşarak yapacağı her türlü tasarruf, lehdarın alacak hakkını etkilediği oranda, kendiliğinden geçersizdir.

41 Lehdarın bildiriminin sonuçları
Lehdar hakkını kullanacağını borçluya bildirince, artık alacak hakkı üzerinde, vaadettirenle vaadedenin yanısıra, vaadedenle kendisi arasında da çeşitli savunmalarda da söz sahibi olur.

42 Sözleşmeden doğan borç ihlalleri bakımından
Bildirimden sonra da vaadettiren ve lehdar arasında bir ilişki kurulmuş olmaz ve bunların birbirine karşı yöneltebilecekleri üçüncü kişi yararına sözleşmeden doğan hiçbir hak ve yetkileri yoktur. Lehdar kendisine tanınmış olan alacak hakkının içeriği bildirimde bulunduğu anda ne ise, ancak bu içeriğe uygun bir ifayı isteyebilir. İfayı talep hakkına bağlı olarak, lehdar, borcun ifa edilmemesi üzerine uğrayacağı zararın tazminini de vaadedenden isteyebilir. İfanın gecikmesi üzerine vaadedeni borçlu temerrüdüne düşürerek gecikmeden dolayı uğradığı zararın tazminini veya para borcu söz konusu ise temerrüt faizini isteyebilir.

43 Sözleşmeden dönme hakkı vaadettirene tanınmalıdır
Sözleşmeden dönme hakkı vaadettirene tanınmalıdır. Bu hak dar anlamda borç ilişkisindeki alacağa değil, sözleşmenin tarafı olmaya bağlıdır. Vaadettiren, vaadedenin borcunu ihlal etmesi üzerine kendi uğradığı zararın tazminini vaadedenden talep edebilir. Örn: Vaadedenin kusuruyla edimi imkansızlaştırması üzerine bu yüzden uğradığı zararın tazminini vaadedenden isteyebilir. Vaadeden de vaadettirenin kendisine olan borcunu ihlal etmesi üzerine ondan tazminat isteyebilir. Fakat vaadedenin bu gerekçeyle lehdardan tazminat talep etmesi mümkün değildir.

44 Takas hakkı bakımından
Başka bir sebeple lehdarın da vaadedene karşı aynı nitelikte bir borcu varsa, bunlar her zaman birbirlerine yöneltecekleri bir takas beyanıyla bu karşılıklı alacakları kısmen veya tamamen sona erdirebilirler. Vaadettiren buna müdahale edemez.

45 Sözleşmenin geçersiz olması veya iptal edilmesi bakımından
Vaadeden, kendisine ifa talebi yönelten lehdara karşı kural olarak sözleşmenin hükümsüzlük sebeplerini ileri sürebilir. Sözleşmenin muvazaalı olması halinde de lehdar için bir alacak hakkı doğmaz. Vaadettiren ve vaadeden lehdarın hakkını bertaraf etmek için her zaman muvazaa yaptıklarını iddia edebilirler. Bu bakımdan, lehdar hakkını kullanacağını beyan ettikten sonra ortaya atılacak muvazaa iddiaları, ancak lehdarın bu durumu bildiği veya bilmesi gerektiği hallerde kabul edilmeli, aksi takdirde dürüstlük kuralı uyarınca sonuçsuz bırakılmalıdır.


"BORÇLAR HUKUKU GENEL HÜKÜMLER II" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları