Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

1. 2 SADAKAT: Dostluk; bir kimseye Allahü teala için kalpten bağlılık; doğruluk. İnsana sadakat yaraşır. Dini Terimler Sözlüğü Sadık:Doğru, hakikatli,

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "1. 2 SADAKAT: Dostluk; bir kimseye Allahü teala için kalpten bağlılık; doğruluk. İnsana sadakat yaraşır. Dini Terimler Sözlüğü Sadık:Doğru, hakikatli,"— Sunum transkripti:

1 1

2 2 SADAKAT: Dostluk; bir kimseye Allahü teala için kalpten bağlılık; doğruluk. İnsana sadakat yaraşır. Dini Terimler Sözlüğü Sadık:Doğru, hakikatli, sadakatli, dürüst insan.. Yalan ve uydurma onun semtine sokulamayan, doğru sözlü, sözünde duran kişi. Dini Terimler Sözlüğü Kur’an-ı Kerim Ahzab suresi 23. Ayet.. “Mü’minler içinde Allah’a verdikleri sözde duran nice erler var ki, işte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir”

3 3 Enes b. Malik “Bu ayette kastedilen şahıs, amcam Enes b. Nadr ve emsalidir” der. Enes b. Nadr, Akabe’de Allah Resulü’nü görünce O’na büyülenmiş gibi bağlanmış ve delicesine sevmişti. Fakat her nasılsa Bedir’de bulunamamıştı. Hâlbuki Bedr’in ayrı bir yeri vardı. Hatta Bedir’de bulunanlar ashab arasında nasıl seçkinse, Bedir’e iştirak eden melekler de gök ehli tarafından öyle seçkin görülürdü. Bu, Bedir’de bizzat bulunmuş ve meleklere kumandanlık yapmış Cibril’in sözüydü. Gel gör ki Enes b. Nadr bu fırsatı kaçırmıştı ve yanıp yakılıyor, gözüne bir türlü uyku girmiyordu. Geldi derdini Allah Resulü’ne şerh etti: “Ya Resulallah, eğer bir daha onlarla karşılaşmak nasip olursa, işte o zaman kâfirlerin benden çekecekleri var.” Enes’in bu içten duası kabul olmuş ve Uhud’da küffarla karşı karşıya gelmişti.%

4 4 Enes b. Nadr oradan oraya koşuyor ve bir sene önce Allah Resulü’ne verdiği sözü yerine getirmeye çalışıyordu. Çalışıyordu ama o da çokları gibi sona doğru bir noktada dolaşıyordu. Evet, vücudu delik deşik olmuş, son anlarını yaşıyordu. Dudaklarında son tebessüm, yanına yaklaşan Sa’d b. Muaz’a şu sözleri söylüyordu: “Resulullah’a benden selam söyle. Vallahi şu anda Uhud’un arkasından cennet kokularını duyuyorum.” M.F. Gülen’in “Sonsuz Nur Cilt 1” Kitabından Alınmıştır.

5 5 SADAKATİN HAKİKİ MANASI Sadakat mü‘min kulların vasfıdır. Hadis-i Şerif’te buyruldu; «Sadakat, yani dürüstlük, doğruluk iyiliğe götürür... İyilik sahibinin yolu da Cennete çıkar... Yolu bu olacak kimse, sadakat haline o kadar sarılır ki, Hak divanında SIDDİK yazılıncaya kadar o sadakat halinden ayrılmaz. Keza sadakatin zıddı olan yalan, insanı kötülüğe götürür... Bu yolun sonu da Cehenneme çıkar... Bu hale düşen kimse de tövbe edip ayılmazsa Allah katında yalancı defterine geçer.» Sadakat kelimesi daha ziyade, şu altı yerde geçer: a)Sözde sadakat, b)Niyet ve iradede sadakat, c)Herhangi bir işe girişirken sadakat, d)Girişilen bir işi, iyi sona erdirmekte sadakat, e)İlimde sadakat, f)Dini makamların hakikatini bulmakta sadakat. Bir kimse, sayılan bu altı işte tam bir sadakate sahip olursa, adı Sıddık olur... İşte Sıddıkın asıl manası budur... Ona bu adın verilmesindeki hikmet, sadakat derecesinde çok ilerlemiş olduğu içindir... Herkes sayılan makamlardaki sadakat durumuna göre bu yolda derece alır… İMAM-I GAZALİ “İHYÂU ULÛMİ’D-DİN CİLT 2” KİTABI

6 6 İLİM SADAKATİ Ahmet Şahin Hoca, her şeyin ölçülerinin maddeye endekslendiği ve değer yargılarının alt-üst olduğu günümüz dünyasında gerçek bir âlimin nasıl olması gerektiğini, bizzat yaşadığı akıllara durgunluk veren şu hâtırası ile nazarımıza arz ediyor... O devrin âlimlerinden Hüsrev Efendi vardı. Ben bunlar gibi insanları görünce "Böyle insanlar daha gelmemiştir" diye düşünüyorum. Bu âlimleri zamanımızın profesörleriyle kıyaslamak bile yanlıştır. Hüsrev Efendi Çengelköy'de oturur, her sabah oradan yürüyerek sahile iner, vapura binip Sirkeciye gider, oradan da otobüsle Fatih'e geçerdi. Öyleden ikindiye kadar dersini okutur, aynı yoldan geri dönerdi. Bütün bu zahmetli iş karşısında çok maaş almasını beklersiniz yanılırsınız. Çünkü değil normal maaş, bir kuruş bile almazdı. Sadece üzerine düşen Hak vazifesini yerine getirmek için bunu yapardı.%

7 Birgün dersini anlatıyor, ama her zamankinden farklı olarak çok neşesiz ve hareketsizdir. Biz de dayanamayıp; - Hocam bugün çok durgunsunuz, nedir bu hâl? diye sorduk. "Yok bir şey" gibilerinden bir şeyler söylese de, biz çok ısrar edince söyledi: - Tüberküloz olan kızım bugün vefat etti. Onun cenaze işleri vardı. Sonra "Cenaze şöyle de olsa böyle de olsa kalkacak, ama dersi aksatırsam mesul olabilirim" diye düşündüm ve buraya geldim. Geldim ama onun verdiği bir sıkıntıyla da durgunum, dedi. İbrahim Refik “Geçmişten Geleceğe Işıklar“ s:100

8 8 SAHABİDEN SADAKAT ÖRNEKLERİ Hz. Hubeyb Mekke’de şehit edilmek üzere iken müşriklerin kendisine: Ne dersin, Şimdi O peygamber burada olsaydı.. Senin yerine O’nu öldürseydik olmaz mı ? Tüyler ürpertici bu teklife karşısında şöyle der.. O’nun benim yerime öldürülmesi şöyle dursun, O’nun ayağına bir diken batacaksa, O’nun yerine benim gibi binlerce Hubeyb feda olsun.. Hz. Sa’d bin Rebi Uhudda şehit olarak vefat etmek üzere iken, Allah Resulünden selam getirip halini soran sahabiye, ölüm heyecanı taşıdığı o demlerde; cemaatime git söyle: Eğer göz açıp kapayıncaya kadar nefesleri olur da bu müddet zarfında Allah Resulüne her hangi bir şey olursa ahirette iki elim yakalarındadır.. vasiyetinde bulunur. Uhud da Allah Resulü (s.a.v.)’in dişinin kırıldığını duyan bir sahabi, Bir kenara çekilmiş, eline bir taş almış “Resulallah’ın dişinin kırıldığı bir dünyada ben diş taşıyamam” diyerek... Bütün dişlerini kırmıştı. Değer Ölçüsü 1, s:48

9 9 Allah sadâkat gösterenleri sadâkatleri sebebiyle mükâfatlandıracak.. Münafıklara -dilerse- azap edecek yahut da (tövbe ederlerse) tövbelerini kabul edecektir. Şüphesiz Allah, bağışlayandır, esirgeyendir. Ahzab / 24.

10 10 "Resûlullah (S.A.V.) buyurdular ki: "Nezdimizde bir eli(ihsanı) bulunan hiç kimse yoktur ki, o ihsan sebebiyle biz ona (misliyle veya daha fazlasıyla) karşılıkta bulunmayalım. Ancak Ebu Bekr bundan hariç. Çünkü, onun nezdimizde yardımı varsa da.. O’nun karşılığını Kıyamet günü ona Allah verecektir. Bana Ebu Bekr'in malı kadar kimsenin malı faydalı olmadı. Benim Müslüman olmasını teklif ettiğim herkesten bir zorluk gördüm, Ebu Bekr hariç. Zira o teklifim karşısında hiç tereddüt etmeden kabul etti. Eğer kendime bir dost (halil) ittihaz etseydim, mutlaka Ebu Bekr'i dost edinirdim. Haberiniz olsun, arkadaşınız Allah Teâla'nın dostu (halilullah'tır)." Tirmizi, Menakıb, (3662).

11 11 Ebu'd-Derda (R.A.) anlatıyor: Ben Resûlullah (A.S.V.) 'ın yanında oturuyordum. Derken, Ebu Bekr (R.A.) elbisesinin eteğini tutarak çıkageldi. Öyle ki, dizleri açılmış durumdaydı. A.S.V. (onu bu halde görür görmez): Arkadaşınız biriyle çekişmiş olmalı!" buyurdular. Ebu Bekr selam verdi ve: "(Ey Allah'ın Rasûlü..!) Benimle İbnu'l-Hattab arasında bir şey (tatsızlık) oldu. Üzerine yürüdüm, sonra da pişman oldum. Beni affetmesini talep ettim, kabul etmedi. Bunun üzerine sana geldim!" dedi. A.S.V. da: "Ey Ebu Bekr! Allah sana mağfiret etsin!" buyurdu ve bunu üç kere tekrar etti. Sonra da Ömer (R.A.), davranışından pişman oldu. Ebu Bekr R.A.'ın evine gitti ve: "Ebu Bekr evde mi?" diye sordu. Hayır!" cevabını alınca, o da doğru A.S.V.'ın yanına geldi ve selam verdi: A.S.V.'ın yüzü (öfkeden) renk renk olmaya başladı. Bu hal, Hz. Ebu Bekr R.A.'ı korkuttu. Derhal diz çökerek: "Ey Allah'ın Resûlü! Bu meselede (hata benim), ben zulmettim!" dedi.%

12 12 A.S.V. (hepimize): "Allah beni size (peygamber olarak) gönderdi. Size tebliğ ettiğim zaman hepiniz bana: "Sen yalancısın" dediniz. Ebu Bekr ise: "Doğru söyledin" dedi ve bana canıyla, malıyla yardımcı oldu. Siz arkadaşımı bana bırakırsınız değil mi?" buyurdular ve iki veya üç kere, bu sözü tekrar ettiler." Ebu'd-Derda der ki: "Bundan sonra, (Resûlullah'ın hatırı için) Ebu Bekr'e hiç eziyet edilmedi." Buhari, Fezailu'l-Ashab 5, Tefsir, A'raf 3.

13 13 Ahnef b. Kays der ki: 'Dostluk ince bir cevherdir. Onu korumazsan felaketlere uğrar. Bu bakımdan dostluğu korumak için sana zulmedenin özrünü kabul edip öfkeni yutmalısın. Kendi faziletini ve dostunun kusurunu çok görmemek için rıza ile kardeşliği muhafaza et'. Tam vefakarlığın, ihlas ve sadakatin eserlerinden biri de arkadaşından ayrıldığında üzülmek ve ayrılmanın sebeplerinden nefret etmektir. Nitekim şöyle denilmiştir: 'Arkadaştan ayrılmak hariç, zamanın bütün musibetlerini kolay atlatılabilir gördüm!‘ İMAM-I GAZALİ “İHYÂU ULÛMİ’D-DİN CİLT 2” KİTABI

14 14 SADAKAT KOLTUĞU Zünnun’ül Mısri (Rahm.Alyh.) bir gün Mescid-i Haram’a girer, sütunlardan birinin altında çırılçıplak yerde yatan hasta bir delikanlı görür. Delikanlı yanık bir sesle inlemektedir. Bundan sonrasını şeyhin kendisinden dinleyelim... “Yanına sokuldum, selam verdim ve “ey delikanlı, sen kimsin” diye sordum. “ben aşık bir garibim” diye cevap verdi. Ne demek istediğini anlamıştım. “ben de senin gibiyim dedim.” Bu sırada ağlamaya başladı. Onun ağlaması beni de ağlattı. Bana “sende mi ağlıyorsun” diye sordu. “ben de senin gibiyim” diye karşılık verdim. Bunun üzerine daha yüksek bir sesle ağlamaya başladı ve gür, yüksek bir nara attı, hemencecik ruhunu teslim etti. Elbisemi üzerine örttüm, kefen bulmak için yanından ayrıldım.%

15 15 Kefen satın alıp dönünce onu yerinde bulamadım. Şaşkınlık içersinde “subhanallah” dedim. Bu sırada kulağıma gizli bir ses geldi, şöyle diyordu “ey Zünnun! O öyle bir gariptir ki, onu dünyada şeytan aradı bulamadı. Malik aradı bulamadı, cennette Rıdvan aradı o da bulamadı.” “O nerededir?” diye seslendim. Kulağıma şu cevap geldi. “samimi muhabbeti, çok ibadet etmesi ve hatasından derhal tövbe etmesi sayesinde Muktedir Malik’in (Allah’ın) yanına sadakat koltuğundadır.” Kalplerin Keşfi, s:55

16 16 Sadakat; Allah Resûlü'nün çevresinde halenenen o mümtaz cemaatin baş unvanıdır.. Onlarda, sadakat, feragat ve fedakarlıkla ifadesini bulur. Allah'ı ve Resûlullah'ı kendi arzu ve isteklerine tercih etmekle tezahür eder. Onların peşleri sıra gidecek kişilerde, kıyamete kadar o vasıfları taşıyacak olan "Sadıklar ve sıddıklar cemaâti” olacaktır. M.F. Gülen’in “Hitap Çiçekleri” Kitabından Alınmıştır.

17 17 Gün gelecek.. Eliniz, ayağınız, gözünüz, kulağınız, kısaca bütün azalarınız fayda vermez olacak. O zaman arkadaşlarınızın elleriyle tutacak, onların ayakları ile yürüyecek ve gözleriyle görüp, kulaklarıyla işiteceksiniz. Öyleyse, şimdiden sâdık arkadaşlar edinmeğe bakın.. Zannediyorum, “Sâdıklarla beraber olun!” ayeti bu hakikata işaret etmekte..! M.F. Gülen’in “Hitap Çiçekleri” Kitabından Alınmıştır.

18 18 Bir Bedevî gelip Resullullah (S.A.V.)e “İslâm nedir?” diyor.. Efendimiz’den (SAV) İslâm’ın beş şartını öğrendikten sonra “Vallahi, başka bir şey katmadan bunları yerine getireceğim” deyip gidiyor. Efendimiz (SAV), “Doğru söyledi ise kurtulur” buyuruyor. Ama, Hz. Ebu Bekir’e, Hz. Ömer seviyesindekilere,“Eğer dininizin onda birini yaşamazsanız helâk olursunuz” buyuruyor. İnsan bir Hizmete gerçekten inandı mı? Onun için sadakat, maddî-manevî füyûzât hislerinden fedakârlıkta bulunmak demektir. Bu da “neden, niçin?” demeden gösterilen hedefe yürümeyi gerektirir. “Neden?” diye sormak, sadakat ruhunu zedeler. Bu çerçevede sadık iseniz: 1. Arzunuz ve görüşünüz sorulursa, anlatırsınız. Yoksa teslim olursunuz. 2. Hedefe yürürken, cenneti gösterip de “İşte cennet, girin” deseler, “Hayır, görüşmem lazım” demelisiniz. 3. “Şu noktaya gelirsen cehennemden kurtulacaksın” dediklerinde de “cehennemden kurtulmak büyük bir şeydir ama, yine görüşmem lâzım” karşılığını vermelisiniz! M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

19 19 GERÇEK DOST: Ebû Bekir Şiblî, hâdiselere hikmetle bakan bir ibret ehliydi de, vermek istediği bir fikri, bazen hikmetli bir vakıayla nazarlara takdim eder; düşünmeyi temine gayret gösterirdi. Bir gün dostlarına sordu: "Beni ciddi olarak seviyor musunuz?" Hep birlikte cevap verdiler: "Efendimiz, bunu sormak bile bize ağır geliyor. Şüpheniz mi var sarsılmayan sevgimizden?" Bu defa eline geçirdiği odun parçalarını dostlarına doğru fırlatan Şibli, dostlarının "bu adam aklını oynattı galiba" diyerek birer ikişer uzaklaştıklarını gördü. Tekrar sordu: "Ey benim sarsılmayan dostlarım, nereye gidiyorsunuz böyle birer, ikişer?" Dediler ki: "Nereye olacak, evlerimize!" "Hani beni seviyordunuz. neye terk ediyorsunuz?" "Efendimiz, siz bize fırlattığınız odunlarla başımızı, gözümüzü yaralayıp bize sıkıntı verdiniz. Bu durumda artık yanınızda duracak halimiz kalmadı.“%

20 20 Şibli mütebessim, "Geliniz, geliniz. Ey benim sahte dostlarım." dedi ve ilave etti: "Dostluğun şanı odur ki, dostundan zarar da gelse sineye çekecek acı da gelse rıza gösterip terk etmeyecek. Siz benim hakiki dostum olsaydınız, bende rahatsız edici bir tavır görülünce sabreder, ıslahıma çalışırdınız, terk etmeyi tercih etmezdiniz..." Tenbih-ül Gafilin, s:607

21 21 Sebat, sadakatin bir yanıdır. Arada bir fütur gösterme, hedefe varmayı engeller.. Ayrıca sebat, gerisin geriye dönmemeyi ifade eden bir sıfattır. Sadakatin önemli belirtileri.. Cihanın doğusunda- batısında İslâm adına memnun edici her hâdise karşısında sevinme.. Üzücü bir şey zuhur edince de adeta deliye dönme gibi hal almadır... M.F. Gülen’in “Fasıldan Fasıla” Kitabından Alınmıştır.

22 22 Eski zamanda bir şeyhin müritleri pek çok olmasından, o memleketin hükümeti siyasetçe telaş edip onun cemaatini dağıtmak istemiş. O zat, hükümete demiş: "Benim yalnız bir buçuk müridim var, başka yok. İsterseniz tecrübe edeceğiz." O zât bir yerde çadır kurdu, kendi binler müritlerini oraya toplattı.... O da emretti: "Ben bir imtihan yapacağım. Her kim benim müridim ise ve emri kabul etse, Cennet'e gidecek." Çadıra birer birer çağırdı. Gizli bir koyun kesti; güya has bir müridini kesti, Cennet'e gönderdi. O kanı gören binler müritler daha hiç biri şeyhi dinlemedi, inkâra başladılar. Yalnız bir adam dedi: "Başım feda olsun." Yanına gitti. Sonra bir kadın dahi gitti, başkalar dağıldılar. O zât hükümet adamlarına dedi: "İşte benim bir buçuk müridim bulunduğunu gördünüz.“ Risale-i Nur 13. Şua’dan Alınma

23 23 Risâle-i Nur onbeş senede medresede kazanılan kuvvetli îmân-ı tahkîkîyi onbeş haftada ve bazılara onbeş günde kazandırır.. Hem, iştirâk-i a'mâl-i uhreviye düsturuyla.. Herbir şâkirdine, herbir günde binler hâlis lisânlar ile edilen makbul dua ve binler ehl-i salâhatin işledikleri a'mâl-i sâlihanın misil sevaplarını kazandırır.. Hazreti Ali (r.a.) ve Abdülkadir Geylani gibi zatların ihbarıyla Akibeti cennet olur.. Karşılığında istediği.. Tam ve halis bir sadakat ve daimi sarsılmaz bir sebat Risale-i Nur Kastamonu Lahika’sından Alınma

24 24 MUSİBETLERE PARATONERLİK VE 7 SADIK TALEBE Erzincanlı büyük veli Pir Muhammed Erzincani Hazretleri bir yaz günü, sabah namazından sonra talebelerine: “Erzincan’a inmek isteriz, arzu edenler bizle gelsin,” buyurdular... 40 talebesiyle birlikte Erzincan’a gelen Hazret, halvete girmek niyetiyle Doğruca Camii’ne gider.. Onun bu haline şaşıran talebeleri kendisine: “Efendim şimdi hasat mevsimidir. Erbaine girmek, halvete çekilmek münasip midir?” diye hatırlatmada bulunurlar. Muhammed Erzincani Hazretleri, onlara şu cevabı verir: “Doğru söylersiniz. Şimdi halvet zamanı değildir. Ama Allahu Teala, bu beldeye yakın bir zamanda, büyük bir zelzele takdir etmiştir. Bu belanın geri çekilmesi için, birilerinin müracaat ve duası lazımdır. Umulur ki, içimizden birinin duası kabul olur da halk bu zelzeleden kurtulur.” Doğruca Cami-i Kebir’inde halvet hali sürerken, bir ara Muhammed Erzincani Hazretleri’nin dudaklarından şu sözler dökülür: “Bize ilham edildi ki, bu belanın geri çevrilmesi için bizim bu dünyadan göçmemiz gerekir.” %

25 25 Sonra talebelerine dönüp: -“Kim bizimle beraber şahadet şerbeti içmek isterse, camide kalsın. Eğer yaşamak arzu edenler varsa, izin veriyoruz dışarı çıkabilirler…bu gece bizle beraber olmasınlar” dedi. Has talebelerinden 7 kişi hariç, diğerleri camiden dışarı çıktılar. O gece gerçekten çok şiddetli zelzele oldu. Cami-i Kebir yıkıldı ve 7 talebesiyle birlikte Muhammed Erzincani Hazretleri de şahadet rütbesiyle şereflendiler. Caminin dışında ise hiçbir yerde bir zarar olmadığı gibi, can ve mal kaybı da görülmedi. Hadiselerin İbretli Dili, s:116


"1. 2 SADAKAT: Dostluk; bir kimseye Allahü teala için kalpten bağlılık; doğruluk. İnsana sadakat yaraşır. Dini Terimler Sözlüğü Sadık:Doğru, hakikatli," indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları