Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

YURT KAYNAKLARININ ETKİN

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "YURT KAYNAKLARININ ETKİN"— Sunum transkripti:

1 YURT KAYNAKLARININ ETKİN
ve VERİMLİ KULLANIMI “Küreselleşen Dünya ve Yerli Malı” Ferda Hekimci Milli Prodüktivite Merkezi Teknik Müşaviri 2009 ANKARA

2 Atatürk zamanının başarılı yerli malı politikaları ortadayken,
günümüz küresel koşullarında acaba; “Yerli malı bir hayal midir ?” Peki küreselleşme bayraktarı Batılı ülkeler bu konu ne yapıyorlar? “Nasıl bir yerli malı?” olmalıdır?...

3 Tüm dünyada ve özellikle de Türkiye gibi gelişmekte olan ülkelerde her kaynağın verimli bir şekilde yurt ekonomisine kazandırılması çok önemlidir. Ülkemizde nüfus her yıl yaklaşık bir milyon kişi artmakta; Buna paralel olarak her yıl ortalama insan işgücü piyasasına akmakta; Oysa Türkiye ekonomisi artan işgücünü karşılayacak oranda büyüyememektedir…

4 DIŞ TİCARET / TÜKETİM TERCİHLERİMİZ
2008 yılında; 201 milyar dolarlık dışalım, 131 milyar dolarlık dışsatım gerçekleştirebildik. İthalatımız, ihracatımızın ancak %65’ ini karşılayabildi. Ekonomik performansımızın bu zayıflığına karşın; 21,4 milyar dolarlık tüketim malını dışarıdan aldık ve toplam ithalatımızın %10,6 tüketimi malları oluşturdu.

5 DIŞ TİCARET / TÜKETİM TERCİHLERİMİZ
Kriz yılı olması nedeniyle 2009 yılında dış ticaret olağanüstü daralmış; İthalat % 30,3 azalarak 140,7 milyar dolara düşmüştür. Bunun, 19,2 milyar doları tüketim malları ithalatıdır. Böylece 2008’de tüketim mallarının toplam ithalatımızdaki payı %10,6 iken; Tüm kriz koşullarına karşın 2009 yılında tüketimimiz toplam ithalatımızın %13,7’sine yükselmiştir?!... Oysa bu tüketim mallarının çoğu yurt içinde üretilebilmektedir?!!!

6 2004-2008 Dönemi Tüketim Malları İthalatı
Yıllar 2004 2005 2006 2007 2008 İth.(Milyon $) 12.100 13.975 16.116 18.694 21.498 Kaynak: (DTM, 2009)

7 Örneğin 2005 yılında; Meşrubat, içkiye 51, Hamsi dahil balık, deniz mahsulüne 68, Kayısı dahil meyve, kuruyemiş, sebzeye , Süt, peynire 75, Tütüne 275, sabuna 341, Kürke 83, giysiye 603, ayakkabıya 412 milyon ve plastik eşyaya ise 5.7 milyar dolar ödedik. 2005’te; buzdolabı, fırın, çamaşır makinesine 1.8, otomobile ise 4.3 milyar dolar harcadık.

8 Yapılacak yatırımlarla yeni iş alanları açılabilecekti. Örneğin;
OYSA YURT İÇİ ÜRETİM TERCİH EDİLSEYDİ ? Yapılacak yatırımlarla yeni iş alanları açılabilecekti. Örneğin; İSO’ya göre, Türkiye’de yılda 300 bin yerli oto satılarak yan sanayi ile birlikte 100 bin işsize iş olanağı sağlanabilecektir. ATO’ya göre; “Alınan bir çift yabancı ayakkabı ile 4 yabancı işçiye bir günlük iş sağlanıyor. Bir takım elbise aldığınızda da 12 yabancı işçiye bir günlük iş sağlıyorsunuz” …

9 TEB’e göre (2006); “Türkiye yılda 5,5 milyar dolarlık ilaç ithalatı yapıyor”, “Türkiye’de tüketilen ilaçların yüzde 38’i yurt dışından geliyor”, “İlaçta ithalatın payı ise yüzde 55”. Oysa “Türkiye ilaç gereksiniminin 90’ını üretebilecek potansiyel ve teknolojiye sahip bir ülkedir” ...

10 DURUMUN VAHAMETİ!... Tanıl Küçük 2006 yılında durumu şöyle özetliyordu: “ İthal tüketim malları Türkiye ekonomisinde artık deprem etkisi yapıyor. Cari işlemler açığında tüketim ithalatının payının 14 milyar dolara, işsizliğin yüzde 10'lara kadar yükselmesiyle makro dengeler sarsılıyor; Batı menşeli yüksek fiyatlı ithal mallar, yüksek gelir grubunun prestij harcamasına gidiyor; Ucuz ve kalitesiz Çin mallarının orta ve alt gelir grubu tarafından talep edilmesi, KOBİ’leri kepenk indirme noktasına, Büyük sanayi kuruluşlarını da istihdam azaltmaya kadar götürüyor…”

11 ATATÜRK DÖNEMİ EKONOMİ POLİTİKASI VE
YERLİ MALI

12 1920’LERİN EKONOMİK MANZARASI;
Demir, çelik, şeker üretimi yok. Duyun-u Umumiye’ ye 86 milyon altın lira borç var. Bankalardaki mevduat toplamı 1 milyon altın lira. (% 90’ ı yabancıların) 4018 km. demiryolu var. Türk gemilerinin tonajı ton. Köylünün % 14’ü sıtmalı, % 9’u frengili. Toplumun % 72’ si salgın hastalık tehdidi altında. Evlerin % 97’ sinde tuvalet yok.

13 EKONOMİDE BAĞIMSIZLIK VE DENGE
Atatürk; “Bağımsızlık ve özgürlük benim karakterimdir” demişti. Atatürk’e göre; “Tam bağımsızlık” için“Ulusal egemenlik ekonomik egemenlikle desteklenmelidir”… "Dış ticarette takip ettiğimiz ana prensip ticaret muvazenemizin (dengemizin) aktif karakterini muhafaza etmektir”.

14

15 ATATÜRK’ÜN YERLİ MALINA VERDİĞİ ÖNEM
Hizmetkarı Cemal Granada Atatürk'ün sofrası ile ilgili anılarında şöyle diyor; (…) Bir akşam yerli malı kullanılması üstüne bir konuşma oldu. (…). Atatürk, herkesin öne sürdüğü düşünceleri, her zamanki dikkatiyle dinledikten sonra; "Bundan sonra önder olarak benim de yerli malı kullanmam gerek. Gardıroptaki elbiselerimi getirin.Köşkün önünde yakın" buyruğunu verdi. Herkeste bir sessizlik(…)

16 Bunun üzerine Falih Rıfkı Atay:
"Paşacığım, elbiseleri yakmayın, birer tanesini bizlere verin. Biz de hatıra olarak saklayalım" deyince, Atatürk hafifçe gülümsedi: "Peki" dedi. Orada hazır bulunan herkese birer kat elbise verildi. Bir gün sonra Beyoğlu'nun tanınmış terzilerinden Arman, Yalova'ya getirildi(…) O olaydan sonra Atatürk, elbiselerini hep yerli kumaştan seçip Arman'a diktirmiştir. Bir daha İsviçre'den kumaş gelmedi”…

17 Atatürk 11 Ağustos 1929’de İstanbul Milli Sanayi Birliği’nin “Yerli Mallar Sergisi” şöyle diyordu:
"Türk yurdu, Türk iktisiyadı, Türk eliyle, Türk tarihiyle yükselir. Türkler, Türk malı alınız, Türk malı kullanınız; Türk parası Türk toprağında kalsın!"…

18 ATATÜRK DÖNEMİ YERLİ MALI POLİTİKALARI
Kemalist kadro ülkede “kendine yeterli bir ekonomiyi İktisadi Tamamiyeti” amaçlanmıştı. Bunun için, “Kendi ürettiklerimizle yetinmek” gerektiği halka anlatılmalıydı. Böylece ülke kaynaklarının en etkin ve verimli bir şekilde değerlendirilmesi ve yeni yatırımlara kaynaklık edebilmesinin önü açılabilecekti. İzmir İktisat Kongresi’nde “Yurdun bağımsızlığını korumak, başka ülkelere el açmamak, için yerli malı üretmemiz ve kullanmamız gerektiği” kararlaştırıldı…

19 12 Aralık 1929 günü zamanın başbakanı İsmet İnönü Millet Meclisin de yaptığı konuşmada;
“Yerli mallar üretmek ve ulusça tutumlu olmak, birbirimize inanıp güvenmek” zorunda olduğumuzu” belirtti… Daha sonra bizzat Mustafa Kemal Paşa’nın himayesinde Milli İktisat ve Tasarruf Cemiyeti kuruldu. Cemiyet’in başkanlığına TBMM başkanı Kâzım Özalp Paşa getirildi…

20

21 Milli Tasarruf ve İktisat Cemiyeti’nin Kuruluş Amaçları (1929)
Halkı israfla mücadeleye, tutumlu yaşamaya ve tasarrufa alıştırmak, Yerli mallarımızı tanıtmak, sevdirmek, kullandırmak, Yerli mallarımızın miktarını yükseltmeye, dayanıklılık ve zarafet itibariyle hariçteki benzeri mallar derecesine getirerek fiyatlarını ucuzlatmaya çalışmak, Yerli malların sürümünü artırmak.

22

23

24 KENDİ KENDİNE YETEBİLMEK…
“Atatürk yoklar içinden ‘bir ülke’, bitkin düşmüş Anadolu insanından ‘bir ulus’ ve ‘kendi kendine yetebilen bir ülke yaratmak’ hedefini ulusun önüne koymuştu. ‘İktisadi Tamamiyet’ olarak adlandırılan çalışma ile ‘ülkeye gerekebilecek her türlü maddenin üretileceği’ fabrikaların kurulması gündeme geldi… 1929’dan itibaren Yerli Malı Haftaları kutlanması kararı alındı… “Kendi ürünümüzün, bizim insanımızca üretilmesi (tüketilmesi), o yılların gurur verici gelişimi; ortak heyecanın adı idi”… (K. Özden)

25 Fabrikalar, üretim ve finans örgütleri kurulmuş,
İktisadi Tamamiyeti sağlamak için; Fabrikalar, üretim ve finans örgütleri kurulmuş, Planlı bir kalkınma hedeflenmişti. Ancak İktisadi Tamamiyet için “Eldeki kısıtlı yurt kaynaklarının etkin ve verimli kullanılabilmesi” sürecine “halkın (tüketicinin)” katkısı gerekiyordu…

26 Bu ise ancak yurttaşlarda yerli malı kullanımı ve tutumluluk bilincinin (tüketici bilincinin) oluşturulması ile olanaklıydı… “Yurttaşlık bilinci”, yurt çapındaki kampanyalarla desteklenerek, “Yerli malı kullanımı ve tutumluluk” konusundaki “tüketici bilinci”ne yöneltildi…

27 Bu şekilde filizlenen “Yerli Malı Kullanma” fikri Ata’nın emriyle kurulan “Milli Tasarruf ve İktisat Cemiyeti” nin önderliğinde 1929'dan itibaren Yerli Malı Haftaları ile desteklendi. Böylece; “Yerli Malı Yurdun Malı, Türk Onu Kullanmalı” sloganları ile tüm yurda yayıldı… Böylece İktisadi Tamamiyet zincirinin son halkası da gerçekleştirilmiş oluyordu…

28 Gazete’nin tarihili nüshasından, yerli malı konusunda “Ziraat Vekili Muhlis Beyin bir konferans verdiğini ve iki gün sonra aynı konuda bir konferans daha düzenleneceğini” öğreniyoruz. Yine Gazete’den eğitim düzeyi yüksek kesime büyük önem verildiğini, örneğin; Hukuk Fakültesi’nde bir toplantı yapılarak üniversiteli gençlerden “Yerli malı kullanacaklarına dair” söz alındığını okuyoruz.

29 Daha o zamanlar ekonominin tüketim ayağının önemi görülmüştü.
Oysa o günün koşullarında “Tüketici” kavramı bile yoktu. Ulu önder ve arkadaşları “Tüketici Bilinci”nin yerine “Yurttaşlık Bilinci”ni ikame ederek; imparatorluk enkazından geriye kalanları “Tüketimde de en etkin bir şekilde kullanarak”, Cumhuriyet tarihinin en hızlı kalkınmasını başlatmışlardı…

30 BU ÇABALARIN SONUCU… 1928’den 1938’e dış ticaret açığı olmamış;
Ülke ortalama % 8 oranında büyümüş, İstikrarlı,dengeli ve enflasyonsuz bir dönem gerçekleşmiş, Sürekli dış ticaret fazlası verilmeye başlamış, Merkez Bankası’nda 36 milyon liralık döviz ve 26 ton altın birikmiştir.

31 Atatürk zamanında; “Kendi kendine yeterlilik” ve “Ulusal kaynakların etkin kullanımı” Politikalarıyla; bağımsız, dengeli ve parlak bir dönem yakalanmıştır…

32 KÜRESELLEŞME SÜRECİ

33 Yeni Ekonomi; Ekonomik Olarak Küreselleşme;
“Küreselleşme” olarak nitelenen evrensel bütünleşme idealinin ekonomik ayağını oluşturan “yeni bir düzeni” ifade etmektedir. Ekonomik Olarak Küreselleşme; Ulusal ekonomilerinin dünya ekonomisiyle, “tek bir pazarda bütünleşmesi” ... Ülkeler arasında mal, sermaye ve emek akışkanlığının artması… Ekonomik ilişkilerin yoğunlaşmasıyla ülkelerin birbirlerine yakınlaşması demektir.

34 Emeğin serbest dolaşımınına çıkarılan engeller…
GELİŞMEKTE OLAN ÜLKERCE KÜRESELLEŞMEYE GETİRİLEN ELEŞTİRİLER… Zengin Batı’nın sermaye, teknoloji üstünlükleri nedeniyle hakimiyet kuracakları … Daha 19. Yüzyılda Sanayi Devrimini yaparak, pazara hakim olan Batı ile rekabetinin gündeme gelmesi… Emeğin serbest dolaşımınına çıkarılan engeller… Kuzey ile Güney arasında zenginleşme farkının giderek artması… (UNCTAD)

35 Dünyadaki tüm ülkelerin toplam GSYH’si, 62 trilyon 54 milyar dolar…
Nitekim; IMF’nin 2008 yılı tahmine göre; Dünyadaki tüm ülkelerin toplam GSYH’si, 62 trilyon 54 milyar dolar… G-20 üyesi 19 ülke, bu rakamın yüzde 79’unu oluşturuyor. ABD, 14 trilyon 334 milyar dolar ile tek başına bu gelirin dörtte birine sahip bulunuyor. ABD’yi, 4 trilyon 844 milyar dolar ile Japonya, 4 trilyon 222 milyar dolar ile Çin, 3 trilyon 818 milyar dolar ile Almanya, 2 trilyon 978 milyar ile Fransa, 2 trilyon 787 milyar dolar ile İngiltere ve 2 trilyon 399 milyar dolar ile İtalya izliyor…

36 KÜRESELLEŞME ve Yerli Malı

37 KÜRESELLEŞMECİ BATILI ÜLKELER YERLİ MALI KONUSUNDA NE DÜŞÜNÜYOR, NE YAPIYOR?
'‘… 1/ Kesinlikle haklı ve doğru düşünen insanlar ki bunlar; ‘yabancı malların alımının, hiçbir şekilde vatanseverce bir iş olmayacağını’ düşünmektedirler. 2/ Bunun aksini düşünenler ki, ne isterlerse onu satın alabileceklerini savunanlar(...) ‘İkinci düşünce, ülkemiz için, çok tehlikelidir; çünkü bu, ülkemizin üretim, vergi ve hizmet dönüşümünün sağlıklı işlemesine engel olmaktadır’…

38 İster inanın, ister inanmayın, bu metin, bütün gezegene 'küreselleşme' tavsiye eden ABD 'nin, 'ulusal bilinç' sahibi bir yurttaşının yazısı. Adı William J. Lynott , sıfatı çok ilginç; 'Amerikan Malı Al Örgütü Başkanı' . Size aktarırken ben sadece, 'Amerika' kelimelerini, 'yurdumuz' kelimesiyle değiştirdim, o kadar !...“ diyor Atilla İlhan, “Yerli Malı, Yurdun Malı”, başlıklı yazısında…

39 ABD’de 1933 yılında çıkarılan “Amerikan Malı Al” Yasası’na göre;
Kamu alanında eyaletler öncelikle kendi üreticilerinden, sonra diğer eyaletlerden mal almak zorundadırlar. Hatta olası bir kamu malı alımında, ”Malın alınacağı şirketin sermaye yapısındaki yabancı sermaye oranı” bile incelenmek zorundadır… ABD’de sivil toplum örgütleri de, “Amerikan Malı Al” organizasyonuyla ülke düzeyinde kampanyalar sürdürmektedir;

40 Bu kampanyalar aracılığıyla;
“Yabancı mal kullanmanın vatansever olmamakla” eşdeğer olduğu ileri sürülerek Amerikalılara şu söylemektedir: “Tek yol, üretimlerimizde yüksek kaliteyi aramak ve her ürettiğimiz malın üzerine “Made in USA” etiketini yapıştırmaktır”…

41 KENDİ VERİR TALKIMI (!)…
Oysa, Batılı ülkeler gerektiğinde koruma önlemlerini almakta hiç duraksamamaktadırlar. Nitekim, ABD’de bir yandan 5 Mart 2002 tarihinde kendi demir–çelik sektörü koruma altına alınarak ithalatta vergi oranlarını artırılırken diğer yandan Türk ürünleri için de hala hatırı sayılır kotalar söz konusudur.

42 Küreselleşme hamisi iki küresel gücün ulusal çıkarları söz konusu olduğunda pazara nasıl müdahil oldukları 2002 yılında kamuoyuna şöyle yansımıştır: “Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ile Avrupa Birliği (AB) arasında kızışan çelik savaşlarının faturası Türkiye’ye çıktı. ABD’nin ardından AB de demir–çelik ithalatında üçüncü ülkelere uyguladığı gümrük vergisi oranlarını artırdı”.

43 “AB, Türkiye’ye Gümrük Birliği Anlaşması’na rağmen yüzde 12–24 arasında vergi uygulaması başlattı.”
Türkiye Demir–Çelik Üreticileri Derneği Genel Sekreteri Dr. Veysel Yayan, Gümrük Birliği Anlaşması’na rağmen; “Tek taraflı olarak AB Komisyonu tarafından alınan bir karar ile Türkiye, AB’ye yapacağı en az 1 milyon tonluk ilave demir–çelik ihracat fırsatından mahrum kaldı” dedi…

44 “Amerikan Tüketicisi Amerikan Otomobili almalı”…
George W.Bush

45 “(...)‘BuyAmerican’ kampanyaları,  federal yasaların güvencesi altındadır.
Aynı kampanyanın İngiltere'deki adı da ‘English Proudly’ dir(...) Yani dünyanın bu iki ekonomi devi, ‘ele verir talkımı, kendi yutar salkımı’ misali; geri kalmış ülkelerin koruma duvarlarını delik deşik ederken, kendi koruma duvarlarını asla indirmez...” (S. AYGÜN) ---

46 Beyaz Saray otomobil üreticilerine 17.4 milyar
dolarlık destek verileceğini açıkladı; “Otomotiv şirketlerinin batmasına izin vermek sorumlu bir davranış olmaz”… George Bush;

47 Fransa’da da 165 Sayılı Yasa’ya göre “yabancı sözcüklerle hiçbir mal veya hizmetin reklamı yapılamadığı”nı not edelim. Bu konuyu Avustralya’dan bir deterjan reklamıyla noktalayalım. Sözler şöyle: “Avustralyalılar! Şimdiye kadar hep yabancıların mallarını kullandınız. Artık Avustralya malı kullanın ve vatanımızı onlardan geri alalım…”

48 Ve sahiden kendimize soralım;
“Vatanında (doğru dürüst)bir şey üretmeyen, başkalarının ürettiğini tüketmeye mahkum bir millet, o vatanın nesine sahiptir?...” (YILDIRIM,2001). 

49 “Renault ve Peugeot-Citroen`e sekiz milyar dolar kredi sağlanacak ve yedek parça üreticileri de desteklenecek”… Nicolas Sarkozy Fransa Cumhurbaşkanı

50 Opel şirketinin geleceğinin güvence altına alınmalı; "Opel ölmemeli“…
Almanya Dışişleri Bakanı Steinmeier

51 TÜKETİCİ BİLİNCİNİN ÖNEMİ
Ekonomimiz; AB uyum süreci, IMF, Dünya Ticaret Örgütü ve çeşitli dış ticaret anlaşmalarıyla bağıtlı bulunmaktadır. Dolayısıyla yerli malı konusunda resmi otoriteden çok şey beklememek gerekir. Kaldı ki Atatürk zamanında bile yerli malı etkinlikleri Milli Tasarruf ve İktisat Cemiyeti’nce yürütülmüştür. Zira ekonomide bu konudaki motor gücü oluşturup, ulusal malı özendirecek ve giderek onun nitelik, nicelik ve yönünü belirleyecek olan unsurun “Tüketici Bilinci” olacağı kuşkusuzdur.

52 Öte yandan, ulusal ekonomimiz;
“Yerli ürünlere bile Türk markalarının koyulmadığı, işyeri ve ticarethanelerin yabancı adlara bezendiği, akıl almaz bir yabancı hayranlığının yaşandığı, ticarette ve tüketimde Türk parası kadar rahat ve pervasızca dövizin kullanılıp, bir yatırım aracı olarak da görüldüğü” bir dönemi yaşamaktadır.

53

54 Şüphesiz tüketiciler bilinçlendirilebildiği ölçüde yerli malını (ulusal üretimi) seçebilecekler ve böylece ekonomik büyümede, “Ülkenin iç kaynaklarına dayanması olanağına” katkı sağlayabileceklerdir. MPM’ye göre; “Ekonomik büyümede ülkenin iç dinamiklerinin harekete geçirilmesi, yurtiçi tasarrufların artırılması, savurganlığın önlenmesi ekonomik büyümenin esas unsurlarındandır…

55 VERİMLİLİK, KALİTE VE TÜKETİCİ BİLİNCİ
Çağdaş dünyanın ekonomik sorunlarını çözebilecek anahtar kavramlardan birisi de “Verimlilik” tir. Verimlilik düzeyi artan bir ekonomi, daha düşük maliyetlerde üretim yaparak , daha ucuz ve kaliteli mallarla dünya piyasalarında rekabet şansını artırmaktadır. Günümüzde ekonomik büyümenin ve kalkınmanın temel kaynağı; “Eldeki kaynakların tam, doğru ve en etkin şekilde kullanılmasına” bağlıdır.

56 Ayrıca; “Kalite, verimliliği artırır. Artan verimlilik fiyatları düşürür, Böylece maliyet düşer, fiyatlar ucuzlar, Ürün fiyatları ucuzlayınca Pazar payı artar, Artan Pazar payı, yatırım olanağını artırır, Artan yatırımlar da yeni istihdam olanakları sağlar”. “Kalitesiz üretim pazarsız bir ürün demek olup, mevcut kaynaklarla daha çok üretmek yerine, ek kaynak tüketimine neden olarak verimliliği düşürmektedir”.

57 Klasik ekonomi teorisine göre, tüketicilerce marjinal verimliliğin dikkate alınarak akılcı hareket edilmesi ve talebin daha kaliteli ürünlere kayması doğaldır. Ülkenin kalkınması, gönenci için ise hem ‘Verimlilik’ hem de ‘Bilinçli Tüketicilik’ açısından ortak noktanın (üretim ve tüketimde) yerli kaynakların -ürünlerin kullanılması olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Bu noktada tercihini Yerli Maldan yana koyan etkin ve yaygın bir tüketici bilincinin önemi ortaya çıkmaktadır…

58 ?!!! Nasıl Bir Yerli Malı?

59 Daha Kalitelisi Ucuza Varken Neden Yerliyi Daha Pahalı Alayım?
Doğaldır ki tüketiciye her şart altında “Yerli malı al” denilemez. Bu noktada sanayicinin de; “Tüketici haklarını öngörerek, tüketici odaklı bir üretimle ürünün kalitesini ve fiyatını dünya ile rekabet edebilir noktaya getirmeye çalışması” gerekecektir. Böylece; rekabet, kalite ve verimliği, kalite ve verimlilik ise ürünün rekabet şansını yükseltecektir.

60 Nitekim bu gerçek daha 1929 fark edilmiş ve “Milli Tasarruf ve İktisat Cemiyeti” nin amaçları arasında; “Yerli mallarımızın miktarını yükseltmeye, metanet (dayanıklılık) ve zarafet itibariyle hariçteki mümasil (benzeri) mallar derecesine getirmeğe ve fiyatlarını ucuzlatmaya çalışmak” sayılmıştı .

61 MEHMET ALTAN’IN SATIRLARIYLA…
Mehmet Altan 2006 yılında Yerli Malı Haftası”nda sunulan yiyeceklerden zehirlenen yedi öğrenciyle ilgili “Yerli Malı Zehirler mi?” başlıklı yazısında şöyle diyordu; “‘Kaynakları kötü kullanan, uyduruk bir malı satamayacağı için rekabet sürecinde kaybolur. Yıkılır gider. Böylece verimlinin ödüllendiği, verimsizin silindiği sağlıklı bir ortam doğar(…) Verimlilik, kalite, ucuzluk... Yerli Malı Haftası’na oranla çok yeni kavramlar bunlar.

62 Biz de çok uzun zamandan beri rekabet üreten bir toplum olsaydık
Biz de çok uzun zamandan beri rekabet üreten bir toplum olsaydık... Yerli Malı Haftası’nı nasıl kutlardık? ‘En niteliklisini en ucuza üretmeyi esas alarak’... Yerli Malı Haftası nostaljik olmaktan nasıl çıkar? Yerli malının yeryüzünde talep edilir hale gelmesinin gerekliliğini çocuklara anlatarak... Nedir o gereklilik? Yerli malı ‘dünyanın malı’ haline gelince yurdun da malı oluyor (…) Sanıyorum ne kadar çok malımız ‘dünya kalitesinde’ olursa, zehirlenme de o kadar azalacak. O kalitede üretince de...Zaten yerli malı diye değil dünya malı diye övüneceğiz” ...

63 GÜNCEL BİR YERLİ MALI TANIMI?
Gelinen noktada gerek Türkiye’deki yabancı sermaye yatırımları, bu yatırımlarla sağlanan istihdam ve katma değer, gerekse ülke kalkınmasında kullanılabilecek yerli sermaye yetersizliği göz önüne alındığında, güncel bir yerli malı tanımı için son zamanlardaki en büyük sivil toplum oluşumu olan Ulusal Tüketiciler Platformu (UTP)’nun görüşlerine yer vermek uygun olacaktır. 2003 yılında UTP’nin bileşenleri uzun müzakerelerden sonra yerli malı kavramına şöyle bir güncel bir tanım getirdi. Buna göre; “Ülkemizde tüketici haklarına, sendikal haklara ve çevreye saygılı bir şekilde verimlilik ve kalite esaslarına uygun olarak üretim yapan, vergisini ödeyen, ülkemizde katma değer bırakan firmaların ürettiği mallar yerli malıdır” şeklinde tanımlandı.

64 Ülkenin kalkınması, gönenci için ise hem Verimlilik hem de Bilinçli Tüketicilik açısından ortak noktanın üretim ve tüketimde yurt kaynaklarının etkin kullanılması; bu bağlamda da yerli tercih edilmesi olduğu hiçbir zaman unutulmamalıdır. Her geçen gün küreselleşen pazar koşullarında “Ülkelerinin bilinçli tüketicilerince yönlendirilmiş Batı üretimleri ile tüm dünya pazarlarını tehdit eden ucuz Uzak Doğu ürünleri karşısında pazar kaybeden, rekabet şansını yitiren” bir ekonomik anlayışı aşmada, dünya pazarlarına; sağlıklı, güvenli ve çevreye saygılı mal ve hizmet üretimi için güçlü bir Tüketici Bilincinin tesisi, ulusal ekonomimiz açısından olmazsa olmaz derecede önem arz eden en önemli itici ve koruyucu gücü oluşturacaktır.

65 Diğer Yandan, çeşitli dış ticaret anlaşmalarıyla bağıtlı bulunan idarenin durumu da göz önüne alındığında, Konunun üretim ve tüketimin bir araya geleceği oluşumlarda; “Verimlilikle; kaliteli, ucuz ve tüketici haklarını öngören, ‘Türk Malı’ imajını da bunların güvencesi haline getiren” güçlü bir ulusal sivil organizasyon çerçevesinde ele alınmasını gerekli kılmaktadır.

66 KÜRESEL EKONOMİK KRİZ ?... Çeşitli kaynaklar son küresel krizi kısaca şöyle açıklıyor: ABD kriz öncesi son 10 yıldır bir borçlanma çılgınlığı yaşamaktaydı. Bu paraların önemli kısmı ABD’de maliyetlerden bağımsız olarak artan gayrimenkule yöneldi. Kaynak bolluğu giderek maddi gücü müsait olmayanların da ipotekli (mortgage) kredilerle ev sahibi olmasını sağladı. Maddi gücü olmayanların kullandıkları krediler ancak ev fiyatları arttığı sürece karşılanabildi. Devlet tarafından da teşvik edilen ev kredisi dağıtma çılgınlığı sonunda patladı . Evler bankaların elinde kalınca bu sefer ev fiyatları düşmeye başladı. Bu durum da haliyle, ödeme gücü olan kredi sahiplerinin de ödeme gücünü elinden aldı. Tüm dünyadan toplanarak finanse edilen krediler geri dönmemeye başlayınca kriz yarattığı toksik káğıtlar (değersiz değerler) hemen hemen bütün ülkeleri finansal krize soktu. Kısaca küresel krizin nedeni “Bilinçsiz Tüketim” dir…

67 Tüketicinin Rolü?.. Diğer yandan tüm dünyaya yayılan küresel krizin kaynağının büyük ölçüde ABD’de yaşanan hesapsız, aşırı, bilinçsiz tüketim olduğu ortaya çıkmıştır. Bu krizden en az zararla çıkmanın yolu da yine önceliklerini “kendi ülkesinde üretilen mallardan yana koyan tüketici bilincini” gerektirecektir. Böylece kısıtlı kaynaklar en etkin bir şekilde değerlendirilerek ekonominin performansı artırılmış olacaktır.

68 Tüketicilerin; krizin fiyatları makul düzeylere getirmesini de değerlendirerek, her bilinçli tüketici gibi “gerçek gereksinimleri ve öncelikleri” doğrultusunda; Özellikle de “ülkemizde üretilen” malları tüketmesinin, krizin salimen aşılmasında da büyük rol oynayacağına şüphe yoktur…

69 “ İthal yerine Türkiye’de üretilen ürün tercih edildiğinde ise;
Üretim ve çalışan insan sayısı artacak, İç pazar genişleyerek kıymetlenecek, İç pazarın kıymetlenmesi Türkiye’yi daha cazip bir yatırım piyasası haline getirecek, Yabancı malı tüketmek yerine, aynı malın veya markanın Türkiye’de üretilmesinin yolu açılacak, İşsizliğin giderilmesine, büyümenin sağlanmasına yönelik heyecan tüketici bilincine yerleşecektir… (K.ÖZDEN)

70 SONUÇ: Serbest Pazar’da “Tüketim ile ilgili tutum ve davranışlar; tüketim eylemi de dikte edilemez” Bu durumda, “tercihlerini yerli maldan yana koyan gelişmiş bir tüketici bilinci-hareketi” özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler açısından küreselleşmenin (küresel krizlerin) sakıncalarını en aza indirebilmenin önemli dayanaklarından birini oluşturacaktır.

71 Bu noktada; Türk üreticisinin “Tüketici haklarına saygılı, verimli bir üretim ile kaliteyi yükseltip fiyatları aşağıya çekerek rekabet gücünü artırması”; Türk tüketicisinin ise “Tüketimden gelen tüm gücü ile ulusal üretimi desteklemesi” gerekmektedir.

72 Kısaca; Küreselleşme sürecinin dünyayı sürüklediği “bilinçsiz tüketim” sonucu gelinen kriz ortamı da dikkate alındığında; özellikle de ülkemiz gibi gelişmekte olan ülkeler açısından; “Yurt kaynaklarının en etkin bir şekilde değerlendirilmesi” ve bu çerçevede “Yerli Malı” artık bir tercih değil gerekliliktir.

73 Ve unutmayalım ki; Türk Ulusu, geçmişte “bir iğneyi bile üretmediği koşullarda” bunu başarabilmişti...

74 “ Bilelim ki, elde ettiğimiz başarı, milletin güç birliği etmesinden, ortak hareket etmesinden ileri gelmiştir. Eğer aynı başarı ve zaferleri gelecekte de tekrarlamak istiyorsak, aynı esasa dayanalım ve aynı şekilde yürüyelim.“ Mustafa Kemal ATATÜRK

75 TEŞEKKÜRLER…


"YURT KAYNAKLARININ ETKİN" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları