Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
OCAK 2016 OBSESİF KOMPÜLSİF BOZUKLUK
İZMİT REHBERLİK VE ARAŞTIRMA MERKEZİ
2
Psikolog/Rehber Öğretmen
ÇOCUKLARDA OBSESİF-KOMPÜLSİF BOZUKLUK Serap SÖZER Psikolog/Rehber Öğretmen
3
ÇOCUKLARDA OBSESİF KOMPULSİF BOZUKLUK
4
Çocuklarda obsesif- kompulsif bozukluk olur mu?
Yetişkinler çoğunlukla bir çok sorunun çocuklarda görülmeyeceği düşünmektedir. Oysa erişkinlerde görülen sorunların hemen hepsi çocuklarda da görülebilmektedir. Bazen belirtileri farklılıklar gösterse de, genellikle isimleri ve tedavileri aynıdır.
5
Yedi yaşında erkek çocuğu, aklına kötü şeyler geldiğini söylüyor ve devamlı annesine söylüyor ve annesinden “olmaz kızım” demesini bekliyor ve bu cevaptan sonra rahatlıyor. Ama annenin defalarca “bir şey olmaz” demesi onu tatmin etmiyor ve kaygısını yatıştırmıyor. Çocuğun soruları bir türlü bitmiyor.Eğer annesine o sözleri tekrarlatmazsa, anne ve babasına kötü bir şey olacağı düşüncesinin geldiği ve bu düşünceyi bir türlü aklından çıkaramıyor. On yaşında kız çocuk. Hasta olduğuna inanıyor. Her türlü çalışmaya karşın hasta olmadığına ikna edilememiş. İnternetten araştırıyor, hasta olması için neden olmadığını okuyor, söylüyor ama yinede bu fikri aklından atamıyordu .
6
Dokuz yaşında erkek çocuk
Dokuz yaşında erkek çocuk. Küçüklüğünden beri titiz, elleri temiz olsun diye sürekli ellerini yıkıyor.Çocuk olması aileyi rahatsız etmemiş. Ancak son zamanlarda otururken kalkıyor, odada bulunan çekmecelerin, dolap kapaklarının tam kapalı olup olmadığını kontrol ediyor. Bu işlemlerin sayısı gittikçe artmaya başlamıştı. Biri araya girip bozarsa hırçınlaşıyor ve yeniden başlıyordu
7
Obsesif kompulsif bozukluk nedir?
Obsesif kompulsif bozukluk (OKB) obsesyon ve kompulsiyon belirtileri ile giden kronik ruhsal bir bozukluktur. Obsesyon kişinin kendi zihninin ürünü olarak tanımladığı (düşünce sokulmasından farklı olarak), yok saymaya, bastırmaya ya da başka düşünce veya hareketlerle nötralize etmeye çalıştığı, benliği rahatsız eden yineleyici ve ısrarlı her türlü düşünce, dürtü ve imgelerdir. Kompulsiyon ise, çoğu kez obsesif düşünceleri zihinden uzaklaştırmak için veya bu düşüncelerin verdiği sıkıntıyı azaltmak için yapılan ve irade dışı yineleyen hareketlerdir.
8
OKB Tanılı çocuk resmi
9
Farklı toplum ve kültürlerde yapılan epidemiyolojik çalışmalarda OKB’nin yaşam boyu prevalansının % 2-3 arasında olduğu saptanmıştır. Epidemiyolojik bulgular OKB’nin sıklığının daha önceki varsayımlara göre çok daha yüksek olduğunu ortaya çıkarmıştır. Benzer bir şekilde OKB’nin çocuk ve ergenlerde çok sık görülmediği varsayılmaktaydı. Ancak epidemiyolojik çalışmalar çocuk ve ergenlerde OKB prevalansının %1-4 arasında ve ortalama % 2 olduğunu göstermiştir. OKB sıklığının ergenlik öncesinde erkek çocuklarda daha yüksek oranda iken ergenlikte erkek ve kızlarda sıklığın eşitlendiği ergenlik sonrasında ise kızlarda daha fazla olduğu saptanmıştır.
10
Olguların %70’inde belirtiler ebeveyn tarafından fark edilirken kalan olgularda ise çocuk yakınmalarını paylaşmaktadır. Ülkemizde yapılan bir bir çalışmada çocuk ve ergen psikiyatrisi polikliniğine başvuran hastaların %2.7’sinde OKB saptanmıştır. Ancak bu hastaların sadece % 15’inin ilk şikayetlerinin obsesyon veya kompulsiyon olduğu saptanmıştır. Erişkin OKB olgularının %80’inde başlangıcının çocukluk ya da ergenlik döneminde olması ve çocukluk çağı OKB’sinin çocuk psikiyatristleri dışında sıklıkla gözden kaçırılan ya da akla getirilmeyen bir tanı olmaya devam ediyor olması, çocukların obsesyon ve kompulsiyonlarını çocuk ve ergen psikiyatrisi polikliniğine müracaat ettiğinde bile öncelikli şikayet olarak dile getirmemelerinden kaynaklanmaktadır.
11
DSM- IV’ e göre Obsesif Kompulsif Bozukluk Tanı Ölçütleri
Çocuklarda DSM-IV’te erişkinler için ortaya konan OKB tanı ölçütlerinden B ölçütü her zaman geçerli değildir. Yani çocuklar obsesyon ve kompulsiyonlarının aşırı ve anlamsız olduğunun farkında olmayabilirler. Bunun dışında tanı için gerekli ölçütler erişkinler ile aynıdır.
12
A. Obsesyonlar ya da kompulsiyonlar vardır:
Obsesyonlar aşağıdakilerden 1, 2, 3 ve 4 ile tanımlanır. 1. Bu bozukluk sırasında kimi zaman istenmeden gelen ve uygunsuz olarak yaşanan ve belirgin anksiyete ya da sıkıntıya neden olan, yineleyici ve sürekli düşünceler, dürtüler ya da düşlemler görülür. 2. Düşünceler, dürtüler ya da düşlemler sadece gerçek yaşam sorunları hakkında duyulan aşırı üzüntüler değildir. 3. Kişi, bu düşünceleri, dürtüleri ya da düşlemlerine önem vermemeye ya da bunları bastırmaya çalışır ya da başka bir düşünce ya da eylemle bunları etkisizleştirmeye çalışır. 4. Kişi, obsesyon düşüncelerini, dürtülerini ya da düşlemlerini kendi zihninin bir ürünü olarak görür (düşünce sokulmasında olduğu gibi değildir).
13
Kompulsiyonlar aşağıdakilerden 1 ve 2 ile tanımlanır:
1. Kişinin, obsesyona bir tepki olarak ya da katı bir biçimde uygulanması gereken kurallarına göre kendini alıkoyamadığı yineleyici davranışlar (örn. el yıkama, düzene koyma, kontrol etme) ya da zihinsel eylemler (örn. dua etme, sayı sayma, bir takım sözcükleri sessiz biçimde söyleyip durma) vardır. 2. Davranışlar ya da zihinsel eylemler, sıkıntıdan kurtulmaya ya da var olan sıkıntıyı azaltmaya ya da korku yaratan olay ya da durumdan korunmaya yöneliktir; ancak bu davranışlar ya da zihinsel eylemler ya etkisizleştirmesi ya da korunması tasarlanan şeylerle gerçekçi bir biçimde ilişkili değildir ya da açıkça çok aşırı bir düzeydedir.
14
B. Bu bozukluğun gidişi sırasında bir zaman, kişi, obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul eder. C. Obsesyon ya da kompulsiyonlar belirgin sıkıntıya neden olur, zamanın boşa harcanmasına yol açar (günde 1 saatten daha uzun zaman alır) ya da kişinin olağan günlük işlerini, mesleki (ya da eğitimle ilgili) işlevselliğini ya da olağan toplumsal etkinliklerini ya da ilişkilerini önemli ölçüde bozar.
15
D.Başka bir Eksen I bozukluğu varsa, obsesyon yada kompulsiyonların içeriği bununla sınırlı değildir (örn. bir yeme bozukluğunun olması durumunda yemek konusu üzerinde düşünüp durma; trikotillomaninin olması durumunda saç çekme üzerinde durma; vücut dismorfik bozukluğunun olması durumunda dış görünümle aşırı ilgilenme; bir madde kullanım bozukluğunun olması durumunda ilaçlar üzerinde düşünüp durma; hipokondriyazis olması durumunda ciddi bir hastalığı olduğu biçiminde düşünüp durma; bir parafilinin olması durumunda cinsel dürtüler ya da fanteziler üzerinde düşünüp durma yada major depresif bozukluk olması durumunda suçluluk üzerinde geviş getirircesine düşünme). E.Bu bozukluk bir maddenin (örn. kötüye kullanılabilen bir ilaç ya da tedavi için kullanılan bir ilaç) ya da genel bir tıbbi durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı değildir.
16
Toplum tabanlı bir çalışmada, 18 yaşını doldurmamış çocuk ve ergen yaş grubunda ruhsal bozukluk yaygınlığı %15.8 bulunmuştur Ülkemizde ise, toplum örnekleminde, 4-18 yaş grubunda klinik düzeyde ruhsal sorun görülme oranı, anne-babalar tarafından %11.3 olarak bildirilmiştir Çocuk ve ergenlerde yapılan diğer çalışmalarda, psikiyatrik tanı alma oranları %9.5 ile %19.8 arasında değişmektedir. Bu yüksek yaygınlık oranlarına rağmen gelişmiş ülkelerde dahi, ciddi düzeyde ruhsal sorunu olan çocukların sadece beşte birinin ruhsal yardım alabildiği bilinmektedir.
17
Stoller, çocuk psikiyatrisi polikliniğine başvuran çocuk ve ergenlerde en sık konulan tanıların dışavurum bozuklukları (dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, davranım bozukluğu) olduğunu, bu tanıları ise içe vurum bozukluklarının takip ettiğini (anksiyete bozukluğu, depresyon) bildirmiştir. Aras ve arkadaşları erkeklerde en sık olarak, sırasıyla dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu (DEHB) (%17.8), enürezis (%9.5), mental retardasyon (MR) (%7.1), anksiyete bozuklukları (%7.1) ve depresyon (%5.9); kızlarda ise, sırasıyla anksiyete bozuklukları (%12.7), depresyon (%10.2), enürezis (%9.5), MR (%7.4) ve DEHB (%4.6) tanılarının konduğunu saptamışlardır.
18
Aktepe ve arkadaşları ise, erkeklerde sırasıyla en sık DEHB (%15.8),
Depresyon (%12.4), Enürezis (%9.7), Anksiyete bozuklukları (%8.5) Uyum bozukluğu (%8.3) kızlarda ise sırasıyla en sık depresyon (%21.9), anksiyete bozuklukları (%12.6), Enürezis (%11.4), Uyum bozukluğu (%8.5) ve DEHB (%5.2) tanılarının konduğunu bildirmişlerdir.
19
Epidemiyoloji Erişkin hastaların üçte birinden fazlasında, belirtiler 15 yaşından önce başlar. 5 yaşında başlayan olgular da bildirilmiştir, ancak yapılan araştırmalara göre çocukluk çağında OKB'nin ortalama başlangıç yaşı yaş arasındadır. Çocukluk döneminde erkeklerde 1,5 kat daha fazla görülürken, ergenlik döneminde kız ve erkeklerde yaklaşık aynı oranlarda ortaya çıkmaktadır.
20
Klinik Belirti ve Bulgular
Çocuk ve ergenlerde en sık görülen belirti bulaşma obsesyonudur. Bunu yıkama, yıkanma, temizleme ya da bulaşmış olduğu düşünülen nesneden kompulsif tarzda kaçınma izler. Korkulan nesne genellikle kaçınılması zor olan bir nesnedir ( idrar, toz ya da mikrop gibi). Korkulan nesneye karşı en çok duyulan duygusal tepki anksiyete olursa da obsesif utanç, iğrenme ve tiksinme de sık görülür
21
En sık obsesyonun bulaşma (%49) En sık görülen kompulsiyonun ise temizlenme (%68) ve bu kompulsiyon kümesi içinde de en sık görülenin el yıkamanın olduğunu bildirmişlerdir. En sık gözlenen ikinci belirti örüntüsü kuşku obsesyonudur. Kontrol etme kompulsiyonu Üçüncü en sık görülen tablo kompulsiyon olmaksızın, zihne yerleşen obsesyonel düşüncelerin bulunmasıdır.
22
Sadece obsesyonların bulunduğu olgular özellikle çocuklarda nadirdir
Sadece obsesyonların bulunduğu olgular özellikle çocuklarda nadirdir. Obsesif kompulsif belirtilerle başvuran 125 çocuk ve ergen hastanın geriye dönük değerlendirmesinde hastaların %71.2’sinde OKB’ye eşlik eden anksiyete ve duygudurum bozukluğu gibi psikiyatrik eştanıların bulunduğu gözlenmiştir. Çocuk hastaların %48’inde obsesyonların, %91.2’sinde kompulsiyonların olduğu, hastaların yaklaşık yarısında sadece kompulsiyonların (%52) ve çok az bir bölümünde sadece obsesyonların (%8.8) olduğu, diğerlerinde ise (%39.2) obsesyon ve kompulsiyonların birlikte görüldüğü saptanmıştır.
23
En sık görülen obsesyonların kendisine ya da sevdiklerine kötü bir şey olacağı obsesyonu olduğu, bunu temizlik ile ilgili obsesyonların izlediği; en sık görülen kompulsiyonların ise yıkama ve temizleme ile ilgili kompülsiyonlar olduğu saptanmıştır
24
Çocukluk çağı OKB olgularının yaklaşık %25’inde özel kelime, renk ya da sayı obsesyonları, dinsel obsesyonlar, cinsellikle ilgili obsesyonlar mevcuttur. Cinsellikle ilgili obsesyonlar özellikle ergenlerde sık görülür. Obsesif çocuklar erişkinlerden farklı olarak belirtilerine ailelerini de ortak edebilirler. Tekrarlayıcı sorularına yanıt bekler, ailelerinin kompulsiyonlarına katılmalarını isterler.
25
OKB Tanı Ölçütlerinde Yaş Gruplarına Göre Gözlenen Farklılıklar
Yaygınlık oranları, çocuk-ergen ve erişkin yaş gruplarında benzerlik gösteren OKB’nin DSM-IV-TR (Diagnostic and Statistical Manual of Mental Disorders-Ruhsal Bozuklukların Tanısal ve Sayımsal Elkitabı) tanı ölçütleri arasında; yineleyen obsesyonlar ya da kompulsiyonların olması, kişinin obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunu kabul etmesi (çocuklar için geçerli değildir), obsesyon ya da kompulsiyonların belirgin sıkıntıya, zamanın boşa harcanmasına (günde 1 saatten daha uzun zaman alırlar) ya da işlevsellikte/ilişkilerde önemli ölçüde bozulmaya yol açması, başka bir psikiyatrik bozukluk ile daha iyi açıklanamaması ve bir maddenin ya da genel tıbbi bir durumun doğrudan fizyolojik etkilerine bağlı olmaması yer alır.
26
Sadece, “obsesyon ya da kompulsiyonlarının aşırı ya da anlamsız olduğunun kabul edilmesi” ölçütü çocuklar için geçerli değilken; diğer ölçütlerin, çocukluk, ergenlik ve erişkinlik dönemleri arasında farklılaşmadığı görülmektedir. Bu ölçütlerde, OKB tanısı almış olan çocuk, ergen ve erişkin hastalardaki klinik görünümlere bakıldığında, çeşitli benzerlik ve farklılıklar dikkat çekmektedir İlk sırada yer alan, “yineleyen obsesyonlar ya da kompulsiyonların olması” ölçütünde; OKB’li çocuklarda görülen obsesyonların, OKB’li erişkinlerde görülen obsesyonlara benzer olarak, “kirlenme/bulaşma, kendisine veya başkalarına zarar verme korkusu ve aşırı ahlaki/dini değerlendirmeler” üzerine odaklandığı görülmektedir
27
En sık rastlanan kompulsiyonlar ise ;
El yıkama, Kontrol etme, Sayma (nesneleri, sözcükleri, sayıları vs.), Düzenleme, Sıraya dizme, Dokunma, Tekrar okuma/yazma ve zihinsel ritüeller (dua etme, tekrarlama, sayma vs.) olarak sıralanmaktadır.
28
OKB’yi Açıklayan Bilişsel Modeller
OKB’nin bilişsel-davranışçı kuramı, obsesif düşüncenin kökenlerinin niteliksel olarak farklı olmasından değil, normal zorlayıcı düşüncelerden kaynaklandığı varsayımı üzerine kuruludur. Bu yaklaşımda, obsesif düşünceler klinik obsesyonlardan içerik olarak farklı değildir ve toplumun çoğunda bulunur. Bilişsel-davranışçı kurama göre, normal zorlayıcı düşünceler ile klinik obsesyonlar arasındaki fark, bu düşüncelerin kontrol edilebilirliğinde değil, obsesif hastaların zorlayıcı düşünceleri, zarar ve zararın önlenmesinden sorumlu olabileceklerinin göstergesi olarak yorumlamalarında yatmaktadır. Buna göre, zorlayıcı düşünceler, imgeler, dürtüler ve şüpheler normal zihinsel etkinliklerdir. Kendi zihinsel etkinliğini kişisel sorumluluğun göstergesi olarak yanlış yorumlama eğiliminde olanlar, OKB’nin özelliği olan sıkıntı ve yansızlaştırma örüntüsü geliştirirler.
29
Ortaya konan çok sayıda bilişsel model içerisinden üç tanesi -
Erişkinlerde görülen OKB’nin anlaşılmasında etkili olan çeşitli bilişlere vurgu yapan Abartılı Sorumluluk Algısı Modeli, Anlamın Yanlış Yorumlanması Modeli Bilişsel Kontrol Modeli
30
Abartılı Sorumluluk Algısı Modeli
Salkovskis, OKB belirtilerini açıklamak için “Abartılı Sorumluluk Algısı” modelini ortaya koymuştur. Bir zorlayıcı düşünce ile bir obsesyon arasındaki fark, onun oluşumu, içeriği ya da kontrol edilemezliği değildir. Onu patolojik kılan, zorlayıcı düşüncenin değerlendirilme ya da yorumlanma şeklidir. Zorlayıcı düşünceler ilk kez ortaya çıktığında duygusal olarak yansızdır. Kişinin önceki yaşantıları yada düşüncelerine paralel olarak olumlu, olumsuz ya da yansız duygusal bir anlam kazanır. Her hangi bir düşünce, birey tarafından yüksek kişisel sorumluluk ve anlam taşıdığı biçiminde yorumlanırsa, obsesyona dönüşme potansiyeli taşır.
31
Abartılı sorumluluk algıları ve inançları OKB’nin temel karakteristik özellikleridir
Zarar vermeye yönelik abartılı sorumluluk obsesyonel düşünceye özgüldür. Algılan sorumluluğun artması bu durumu yansızlaştırmak (nötrleştirmek) için daha fazla zorlanmanın yaşanmasına, daha fazla rahatsızlığa ve obsesyonların sıklık ve belirginliğinin artmasına neden olur. Yansızlaştırma, obsesyonların sıklığının artmasına, belirginleşmesine ve neden olduğu rahatsızlığı artıracaktır.
33
Libby ve arkadaşları [20] tarafından gerçekleştirilen bir çalışmada; 11 ile 18 yaşları arasındaki OKB tanısı almış olan çocuk ve ergenler diğer anksiyete bozuklukları tanısı almış ve herhangi bir tanı almayan aynı yaş grubundaki bireylerle abartılı sorumluluk algısı, düşüncenin önemsenmesi ve mükemmeliyetçilik alanlarını kapsayan bilişsel süreçler açısından karşılaştırılmışlardır. Bu deneysel araştırmanın sonucunda, abartılı sorumluluk algısının ergenlik dönemindeki OKB hastaları arasında diğer gruplara oranla daha yaygın olduğu saptanmıştır.
34
Benzer şekilde soyut işlemselin ortaya çıkması ile gençlerin kendilerini diğerlerinin dikkat odağı olarak gördüklerini ve bu durumun tek ve sınırsız güçte olduklarına inanmalarıyla sonuçlandığı bilgisine dayanılarak, bu bilişsel zeminin gençlerin düşüncelerini daha fazla önemsemelerine yol açtığını öne sürülmüştür. Cameron ve Region, çocuklarda görülen düşüncenin önemsenmesi inancının, çocuğun ruminasyonlarını ve kendini suçlama olasılığını arttıran çaresizlik duygularını ortaya çıkarttığına dikkat çekmektedir. Öte yandan, Farrell ve Barrett düşüncenin önemsenmesi yönünden çocuk-ergen ve erişkin yaş grupları arasında belirgin bir fark olmadığın, bu üç yaş grubunun da düşüncenin önemsenmesini benzer şekilde yaşadıklarını ileri sürmüştür.
35
Barret ve Healy-Farrell [21] tarafından yürütülen çocukluk ve ergenlik dönemi OKB olgularında tehdidin bilişsel olarak nasıl işlemlendiğinin incelendiği bir diğer çalışmada, algılanan sorumluluğun obsesif kompulsif belirtiler üzerindeki rolü de araştırılmıştır. Bu çalışmada sorumluluğun tarafından belirtildiği gibi kritik bir role sahip olduğuna dair bir bulguya ulaşılamamıştır. Bir başka deyişle, çocuklar ve ergenler, erişkinlere göre daha az kişisel sorumluluk yaşamaktadırlar. Ancak ergenlikle birlikte zarara ilişkin kişisel suçluluğu dikkate alma tutumların da yükselme görülmektedir. Bu veriler doğrultusunda, kronolojik yaşın ilerlemesiyle, OKB’de görülen abartılmış sorumluluk algısında da artış gözlendiği sonucuna ulaşılabilinir.
36
Abartılı Tehdit Algısı
OKB’deki bir başka değerlendirme alanı, abartılı tehdit algısıdır. Abartılı tehdit algısı, zararın olasılığının ya da ciddiyetinin abartılması olarak tanımlanmaktadır. Abartılı tehdit algısına sahip olan OKB ’lilerin tipik düşünceleri “kötü şeyler benim başıma diğer insanlardan çok gelir”, “ben işin içerisindeysem olaylar daha çok kötü gider”, “daha önce böyle bir şey yapmamış olsam da ileride yapma olasılığım yüksek”, “kötü sonuçlar iyilerden daha olasıdır” tarzında olmaktadır.
37
Verhaak ve Haan tarafından gerçekleştirilmiş olan araştırmaya göre, yaş aralığındaki ergenlerde, obsesyonların şiddeti ile abartılı tehdit algısıyla ilintili olan “felaketlerin ergenlerin kendilerini veya yakın çevrelerindekileri etkileyeceğine ilişkin negatif bilişler” arasında güçlü bir ilişki bulunmaktadır. OKB ile ilişkili olan tehditin işlemlenmesinde gelişimsel yaş grupları (çocuk-ergen-erişkin) arasında bilişsel farklılıkların olduğuna dikkat çeken bir diğer çalışmada; OKB ile ilişkili olan tehdit senaryoları karşısında çocukların ve ergenlerin erişkinlere kıyasla algılanan zarar olasılığını ve durumun verdiği sıkıntıyı daha az yaşadıkları saptanmıştır.
38
Mükemmeliyetçilik OKB’da rol oynayan bir diğer inanç alanı mükemmeliyetçiliktir. Mükemmeliyetçilik, her sorunun mükemmel bir çözümü olduğuna inanma eğilimi, bir şeyi mükemmel şekilde yapmanın hem mümkün hem de gerekli olduğu, en küçük hatanın bile ciddi sonuçlara yol açacağı inancı olarak açıklanmaktadır. Mükemmeliyetçilik, “mükemmel bir durum bir kere var olduysa, kişi her zaman buna ulaşmak için uğraşmalı” inancı ile desteklenmektedir. Yapılan araştırmalarda, OKB tanısı almış olan gençlerin, erişkinlerle benzer mükemmeliyetçilik puanlarına sahip oldukları saptanmıştır.Mükemmeliyetçiliğin bir boyutu olan "hatalara aşırı ilgi"nin, aşırı sorumluluk ve düşüncenin önemsenmesi ile bağlantılı olabileceğini ileri süren yazarlar, tüm bu bilişsel değerlendirmelerin, başkaları tarafından yargılanma korkusuyla veya yapılan bir hata karşısında tahammül edilemeyen kaygı ile ilişkili olabileceğini söyler.
39
Sonuç OKB’ye ilişkin hatalı değerlendirme ve inanç alanlarından düşüncenin önemsenmesi, belirsizliğe tahammülsüzlük ve mükemmeliyetçiliğin,erişkinlikte olduğu gibi, çocukluk ve/veya ergenlik dönemlerinde de saptanabilir. Bununla birlikte çocukluk ve ergenlik dönemlerinde görülen abartılmış sorumluluk algısı, düşüncelerin kontrolü ve abartılı tehdit algısı şeklindeki hatalı değerlendirmeler erişkinlerde olduğu kadar belirgin ve dikkat çekicideğildir. Bu hatalı değerlendirmelerin, kronolojik yaşın artması ile beraber daha belirgin yaşandığı görülmektedir. Bir başka deyişle, OKB ile ilişkili olan bu hatalı değerlendirme ve inanç alanlarının, çocukluktan erişkinliğe doğru artan bir eğilim ile devamlılık göstermesi söz konusudur
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.