Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

TÜRK MODERNLEŞME TARİHİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "TÜRK MODERNLEŞME TARİHİ"— Sunum transkripti:

1 TÜRK MODERNLEŞME TARİHİ
Ders : 5 KTÜ – UZEM

2 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
Jön Türkler Osmanlı Devleti içinde 19. yüzyılın ikinci yarısında Meşruti bir temele dayalı bir sistem kurmak, Kanun-i Esasi ilanıyla da serbest seçimlere gitmek ve böylece oluşturulacak meclise, ülke geleceğini teslim etmek gibi fikirlerle yola çıkan, hedef olarak Batı örnekliğini seçen Osmanlı aydınlarının ortak adıdır. Bu isim Yeni Osmanlılar karşılığı olarak benimsenmiştir. Ayrıca, ı. ve II. Meşrutiyet dönemlerinde de bütün ihtilalciler için bu isim kullanılmıştır. Jön Türk hareketi, Osmanlı tarihinin son kesitinde en önemli sosyal ve siyasal harekettir.

3 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
Tanzimat döneminde çıkarılan fermanlarla kabul edilen tabii haklar ve yükümlülükler giderek unutulmuş, istibdat devirlerine has keyfi ve takdiri idare tekrar başlamıştır. Padişah Abdülaziz memurların sürgün etme hastalığına tutulmuş, büyük memuriyetler rüşvet karşılığı dağıtılır olmuştur. Yönetimin bu keyfi ve mutlakıyetçi tutumuna, Avrupa ekolünde yetişen bazı aydınlar karşı çıkmaya başladılar; bunlar "Genç Osmanlılar" adı verilen bir grup aydındır.

4 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
İstibdat yönetimine karşı ve meşrutiyet taraftarı olan bürokratik bir grubun girişimiyle 30 Mayıs 1876 da Abdülaziz tahttan zorla indirildi. Yerine V. Murat tahta çıkarıldı. Bu padişahın da rahatsızlığından dolayı 31 Ağustos'ta tahttan indirilmesiyle, yerine meşrutiyeti ilan etme konusunda olumlu görüşleri bulunan II. Abdülhamit tahta çıkarıldı. Abdülhamid’in Kanun-i Esasi'nin 7. maddesine dayanarak meclisi tatil etmesiyle Kanun-i Esasi, hukuken değilse bile fiilen hükümsüz duruma düştü. Bu tarihten sonra Osmanlı Devleti, Abdülhamit'in 30 yıl sürecek mutlakıyetçi yönetimine sahne olacaktır.

5 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
Sultan II. Abdülhamİt'in Meclis-i Mebusan'ı kapatıp, Kanun-i Esasi'yi rafa kaldırması sonrası dağınık olan Jön Türk hareketinin derlenip toparlanmaya ve teşkilatlanmaya başladığı görüldü. Jön Türklük kendine göre bir siyaset tutan ve bir idare usulü kuran Sultan Abdülhamite karşı İstanbul'un yüksek mekteplerinde ve sonra Paris'te bir zümre tarafından girişilmiş muhalefet idi. Meşrutiyeti yeniden yürürlüğe koymak uğrunda Sultan II. Abdülhamit'le mücadelede Yeni Osmanlıların yerini, onların uzantıları olan "Jön Türkler" alıyorlardı. Sonunda, Jön Türklerin büyük bir kısmını içinde toplayacak olan İttihat ve Terakki cemiyeti 19. Yüzyıl ıslahat hareketlerinin ve özellikle Genç Osmanlıların 'Yeni Osmanlılar' çizgisinde bir uzantıdan ibaretti.

6 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
İttihatçılar da Genç Osmanlılar gibi yalnızca İmparatorluğun nasıl kurtulacağı sorunu ile ilgilenmişlerdi. Temelde Jön Türkler, yıllarında Genç Osmanlıların getirdikleri çözüm yolundan başka bir yol bulmuş değillerdi. Bu da, Meşruti bir hükümet kurarak Padişah'ın yetkisini kısıtlamak ve azınlıklara kanun önünde eşitlik tanıyarak, onların isteklerini yerine getirmekti. II. Meşrutiyet'in doğumunu hazırlayan ana etken, Abdülhamit rejimine karşı yürütülen muhalefettir. Aslında bu baskıcı yönetim kendi kendini ve devleti ayakta tutabilmek için "kurumsal modernleşme" ye önem vermiş, askeri ve sivil eğitim alanında bir takım girişimlerde bulunmak zorunda kalmıştı. Gerek bu kurumlarda ve gerekse aydınlar arasında giderek birtakım ilerici fikirler filizlenmeye başladı.

7 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
Oldukça kısa süren I. Meşrutiyet denemesinden sonra II. Abdülhamid tarafından baskıcı bir yönetimin kurulması, birçok değerli Osmanlı aydın ve fikir insanının faaliyetlerini yurt dışında devam ettirmelerine neden olmuştur. Fakat bu insanlar, görüş ve düşünceleri ile özellikle batılı tarzda eğitim veren Tıbbiye, Harbiye ve Mülkiye öğrencilerini etkilemişlerdir. İlk olarak bu okulların öğrencilerinin etkilenmesinin sebebi ise bu okullarda yabancı dil (özellikle Fransızca) eğitimi verilmesidir ki aldıkları dil eğitimi sayesinde yurtdışında faaliyet gösteren aydınların yazılarını ve posta yolu ile elde ettikleri gazeteleri okuyabiliyor olmalarıdır. İşte bu etkilenmenin bir neticesi olarak Mekteb-i Tıbbiye-i Şahane’nin (Askeri Tıp Okulu) öğrencileri tarafından “İttihad-i Osmani” adında ileride İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne dönüşecek olan gizli bir örgüt İstanbul’da kurulmuştur.

8 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
Türk siyasi tarihinde 1908–1918 yılları arasına damgasını vuran fakat o dönem yaratmış olduğu siyasal etkiyi bugün dahi hissettiren Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin kuruluşu, Fransız İhtilali’nin yüzüncü yıldönümü olan 1889’dur. Mekteb-i Tıbbiye öğrencilerinin Abdülhamid istibdadına karşı kurdukları gizli cemiyetin orijinini 1865 yılında kurucuları arasında Ziya ve Namık Kemal Beylerin de bulunduğu “İttifak-ı Hamiyet” adlı gizli örgüte kadar götürebiliriz. Sultan II. Abdülhamit'e muhalefet olarak doğan ilk Jön Türk teşkilatının adı ise “İttihad-ı Osmaniye Cemiyeti" olmuştu. Bu girişim, tam bir teşkilat özelliği taşımamasına rağmen, Jön Türklerin teşkilatlanmasına bir başlangıç olarak değerlendirilmiştir. Osmanlı Devleti tarihinde siyasal açıdan son derece önemli olan ve son dönemine döneme damgasını vuracak olan İttihat Terakki Selanik’te bulunan Osmanlı Hürriyet Cemiyeti ile birleşmesiyle son halini almıştır.

9 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
1895 yılında cemiyetin ilk tüzüğü hazırlandı. Tüzükte göze çarpan maddelerden bazıları şöyledir: Cemiyetin, mevcut Osmanlı hükümetinin adalet, eşitlik, özgürlük ve temel hakları ihlal eden tutum ve idaresine karşı Osmanlı vatandaşlarını uyarmak maksadıyla bilcümle kadın ve erkek Osmanlı vatandaşlarından teşekkül olunduğu birinci maddede ifade edilmiştir. Keza cemiyetin, genel menfaatleri gerçekleştirmek maksadıyla çalışacağı ve Osmanlı vatandaşları arasında ırk, cinsiyet, din ve mezhep farkı gözetilmediği ikinci maddede belirtilmiştir. Cemiyet, görevlerini yerine getirmesine engel olacak yahut cemiyeti tehlikeye atacak kişileri üçüncü madde ile “vatan düşmanı” olarak kabul etmiştir. Bir diğer maddede Osmanlı sülalesinin tahtta ve hilafette kalmalarına karşı bir tutum içerisinde olmadıkları fakat Şer ve Kanun’a aykırı davranışlarda bulunmaları, Meşrutiyet idaresini kabul etmemeleri ve temel hak ve özgürlükleri korumamaları hallerinde haklarında lazım gelen kanuni muamelelerin uygulanacağını ifade etmişlerdi.

10 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
1896’da Bab-ı Ali’yi basıp Abdülhamid’i tahttan indirmek üzere bir de darbe planı yapmışlar fakat darbe önlenmiş ve birçok öğrenci sürgüne gönderilmiştir. Abdülhamid’i devirme girişiminin başarısızlıkla sonuçlanmasıyla birlikte 1894–1896 yılları arasında pek çok İT üyesi ya sürgüne gönderilmiş ya da baskıcı ve sansürcü yönetim karşısında faaliyetlerini rahat bir şekilde yürütemedikleri gerekçesiyle Avrupa’ya kaçmaya ve özellikle Paris’te toplanmaya başlamışlar. Fransız İhtilali’nin ünlü sloganı “hürriyet, uhuvvet (kardeşlik), müsavat (eşitlik)” kavramları cemiyetin sloganı haline geldi. İttihatçıların gazete kadrosu içinde Albert Fua gibi Selanikli Yahudi, Aristidi Paşa gibi Rum, Halil Ganem gibi Lübnanlı Maruni’nin bulunması gazetenin İslamist değil Osmanist bir yayın politikası takip edeceğinin göstergesi olmuştur.

11 JÖN TÜRK HAREKETİ VE İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ
II. Meşrutiyet'in ilanında çok büyük rol oynayan İttihat ve Terakki Cemiyeti, yılları arasında hükümetleri kontrol eden egemen bir güçtür yılında kendini "siyası fırka" olarak ilan etmiştir. Bu tarihte başlayan tek parti iktidarını 1. Dünya Savaşı'nın bitimine (1918) kadar sürdürmüştür. Osmanlı Meclisi'nin 1910 yılına kadar oldukça hür çalıştığı söylenebilir. Bu tarihten itibaren İttihat Terakki tüm sorunlara sahip çıkma durumuna gelince gittikçe kabaran muhalefetin boy hedefi olmuş, ülke hızla kutuplaşmaya sürüklenmiştir.

12 İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE TÜRKÇÜLÜK POLİTİKASI
XIX. yüzyıl sonlarına doğru Osmanlı modernleşmesi içinde devleti kurtarma düşüncesiyle ortaya çıkan siyasal düşünce akımlarından birisi de Türkçülük, siyasi derneklerden birisi de İttihat ve Terakki Cemiyetidir. Türkçülük, II. Meşrutiyet döneminde özellikle Balkan Savaşları sonucunda İttihat ve Terakki yönetiminin bu düşünceyi sıcak bakması ile yükselişe geçti. İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin ideolojisini net bir şekilde tespit etmek hiç kolay değildir. Cemiyetin içinde Türk milliyetçiliği çerçevesi içinde düşünenlerin sayısı çoktur. Ancak hatırı sayılır oranda Osmanlıcı ve Batıcı aydınların yanı sıra az da olsa gayrimüslim unsurlar da yer almaktadır. Bununla birlikte gelişen olaylar Cemiyetin fikirlerinin daha iyi şekillenmesine katkı sağlamıştır. Bu itibarla Cemiyetin fikir yapısını kesin çizgilerle olmamakla beraber iki aşamaya ayırarak incelemek mümkündür. Bu aşamalardan ilki 1889’dan Balkan Savaşı’na kadar olan Osmanlı birliğinin savunulduğu dönem diğeri de Balkan Savaşları ve sonrasında Cemiyette Türkçülük fikrinin ön plana çıkmaya başladığı dönemdir.

13 İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE TÜRKÇÜLÜK POLİTİKASI
Cemiyetin kuruluşunda prensip olarak hiçbir köken ayrımı yapılmadan Osmanlı bütünlüğünü savunan herkesin cemiyete katılabileceği ifade edilmişti. Bununla birlikte teşkilatının büyük bir kısmı Müslüman gençlerden oluşturma ilkesi benimsemiş, Müslüman üyelerinin çoğunluğu da Türk kökenlilerden oluşturulmasına özen göstermiştir. Ayni şekilde Cemiyetin kurucuları arasında yer alan, Ahmet Rıza Bey, Cemiyeti ‘halis bir Türk ve Müslüman cemiyeti’ olarak tanımlar. Cemiyetin önemli isimlerinden Fethi Okyar ise cemiyetin ideolojisi ile ilgili bilgi verirken Ahmet Rıza’dan bir adim daha ileri giderek ‘İttihat ve Terakki’de milli olan ve olmayan unsurlar elbette vardı. O şartlar içinde fikriyatçıları ve müesseseleri olmayan ve gizli çalışan bir cemiyetin başka kaynaklardan ilham alması çok tabii idi. Hatta zaruri idi. Fakat muhakkak olan şuydu. İttihat ve Terakki, o günün şartları içinde açıkça ifade edilmesi imkânsız ve hatta başındakilerin de felsefe ve fikir yapısı olarak ifade edemeyecekleri kadar şekilde Türk milliyetçisiydi’ demektedir.

14 İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE TÜRKÇÜLÜK POLİTİKASI
Bununla birlikte Cemiyetin yurt içi ve yurt dışındaki teşkilatında bazı gayrimüslim isimleri de görmek mümkündür. Cemiyete gayrimüslimlerin hangi şartlarda alınacakları 02/06/1906’da Bulgaristan’da Kızanlık Şubesine yazılan bir yazıda ‘Cemiyetimiz halis bir Türk cemiyetidir. İslamlığa ve Türklüğe düşman olanların hiçbir vakit fikrine tebaiyet edilmeyecektir’ denmektedir. Bu ifade de cemiyetin öncelikle Türk sonra İslam cemiyeti olduğunu, gayrimüslimlerin ancak beli şartlarda cemiyete girebileceklerini açıkça göstermektedir. Hal böyle olmasına rağmen Cemiyetin, devletin geleceği için geliştirdiği fikrin temasını, devletin ana unsuru olarak gördüğü Türkler üzerine kurmuş olmasına karşı bir süre bunu açıkça dillendirmekten uzak durdu. Yaygın olarak ‘vatan, hürriyet, anayasa ve devletin birlik ve bütünlüğü’ kavramlarını ön plana çıkarıp şekillendirmeye çalıştı.

15 İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE TÜRKÇÜLÜK POLİTİKASI
İttihat ve Terakki Cemiyetinin meşrutiyetten beklentisi, hiç olmazsa Osmanlı Devletinde elde kalan topraklarını iyi yöneterek birlik ve bütünlüğü sağlamak, egemen unsur olan Türkleri kuvvetlendirerek, Türk egemenliğinin hakkını vermek şeklindeydi Ancak bunu yaparken açıkça Türk milliyetçiliğini savunarak farklı etnik grupları imparatorluktan uzaklaştırmakta da bir fayda görmüyordu. Aksine Osmanlı Devletinin kurucu unsurunun zaten Türkler olduğu düşüncesi ile ‘Osmanlıcılık’ tezini savunarak. Osmanlı topraklarında yaşayan bütün etnik unsurları eşit hak, eşit kültür, din ve inanç özgürlüğü, parlamento ve devlet hizmetlerinde eşit temsil hakki çerçevesinde bir arada tutmaya çalışıyordu.

16 İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE TÜRKÇÜLÜK POLİTİKASI
İttihat ve Terakki’de Osmanlıcılık fikrinden uzaklaşıp Türkçülük fikrine yöneliş İkinci Meşrutiyet (1908) sonrasında daha belirgin bir hal aldı. Bu tarihten sonra Balkanlarda, Arap topraklarında ve hatta Anadolu’da Ermenilerin ardı arkası kesilmeyen örgütlenme ve isyanları üzerine en azından tamamen Türk ve Müslümanların hâkim olduğu Anadolu topraklarında merkeziyetçi Osmanlı Devletini bir arada tutabilme mücadelesinin içine girdiler sonrasındaki dönemde İttihat ve Terakki Cemiyeti de açıkça milliyetçi politikalar üretmeye başlamış, parlamento içi ve dışı çalışmaları ile milli bir kadro kurmaya yönelmişti.

17 İTTİHAT VE TERAKKİ CEMİYETİ VE TÜRKÇÜLÜK POLİTİKASI
Cemiyette, Türkçülük politikasının ön plana çıktığı dönemde İttihat ve Terakki, nüfusun çoğunluğunun Hıristiyan olan Balkanlar ile Müslümanların yaşadığı Arnavutluk ve Ortadoğu topraklarında Osmanlı bütünlüğünü korumak için gerektiğinde zor kullanmaktan da kaçınmadı. İttihat ve Terakki bu dönemde eğitimde, kültürel alanda, iktisadi alanda milliyetçi politikalar geliştirdi yılında başlayan tek parti rejimi Harb-i Umumi yenilgisi ile kapanacak, 1-5 Kasım 1918 Kasım tarihlerinde son kongresini yapan İtttihat ve Terakki, "Teceddüt Fırkası"na dönüştüğünü ilan edecek, liderleri (Talat, Enver ve Cemal Paşa'lar) arkadaşlarıyla Avrupa'ya kaçacaklardır.


"TÜRK MODERNLEŞME TARİHİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları