Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Erdemli Bir Toplum için Müslüman Sıfatlarına Sahip Olabilmek

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "Erdemli Bir Toplum için Müslüman Sıfatlarına Sahip Olabilmek"— Sunum transkripti:

1 Erdemli Bir Toplum için Müslüman Sıfatlarına Sahip Olabilmek
İdris YAVUZYİĞİT Müftü /idrisyavuzyigit /idrisyavuzyigit /İdris YAVUZYİĞİT

2 ALLAH VE İNSAN Allah, insanı en mükemmel şekilde yaratmış, ruhundan üfleyerek şereflendirmiş, ona akıl vererek muhatap almış, peygamberler ve kitaplar göndermek suretiyle onu eğitmiştir. İnsan da Semavat ve arzın üstlenmediği bir sorumluluğu üstlenerek yer yüzünde Allah’ın halifesi olmayı hak etmiştir. Böylece insan Allah’ın yarattığı fıtrata uygun yaşamayı hedefleyerek, hayatını yaratanın rızasına mutabık, o’nun emir ve yasakları çerçevesinde yaşamayı gaye edinmiştir.

3 ALLAH VE İNSAN İnsan bu dünya hayatında ya gayeye uygun bir hayat sürecek yada süfli bir hayatı kendisi için seçecektir. Yaratılış maksadını tercih eden insan, Mümin olarak isimlendirilmekte ve kendisinden Kur'an'da örnek olarak zikredilen peygamberlerin ahlak özelliklerine göre yaşaması istenmektedir.

4 KUR’AN’IN TANITTIĞI İNANÇ İNSANLARI
Tarih boyunca İnsanların bir kısmı iman etmiş, bir kısmı inkara yönelmiş veya Allah’a ortak koşmuş, bir kısmı da iman ile küfür arasında bocalayıp durmuştur. Kur'ân'da insanlar, inanç bakımından mümin, kâfir, münafık ve müşrik olarak dört ayrı grup olarak değerlendirilmiştir.

5 KUR’AN’IN TANITTIĞI İNANÇ İNSANLARI
KUR’AN DA İNSAN TİPLERİ MÜ'MİN KÂFİR MÜŞRİK MÜNAFIK

6 KUR’AN’IN TANITTIĞI İNANÇ İNSANLARI
وَقُلِ الْحَقُّ مِنْ رَبِّكُمْ فَمَنْ شَاءَ فَلْيُؤْمِنْ وَمَنْ شَاءَ فَلْيَكْفُرْ "(Ey Peygamberim!) De ki: Hak Rabbinizdendir. Artık dileyen iman etsin, dileyen inkâr etsin…" (Kehf, 18/29) هُوَ الَّذى خَلَقَكُمْ فَمِنْكُمْ كَافِرٌ وَمِنْكُمْ مُؤْمِنٌ "O, sizi yaratandır. Böyle iken kiminiz kâfir kiminiz mümindir…" (Teğâbün, 64/2)

7 Allah’tan getirdiği dînî hükümleri,
İMAN VE MÜ’MİN İman; Hz. Peygamber (a.s.)'ın Allah’tan getirdiği dînî hükümleri, kesin olarak kalp ile tasdik etmek, haber verdiği şeyleri tereddütsüz kabul etmek, bunların gerçek ve doğru olduğuna inanmak demektir. Böyle inanan kimseye Mü’min denir.

8 “İşittik ve itaat ettik.
MÜ’MİN آمَنَ الرَّسُولُ بِمَا أُنْزِلَ إِلَيْهِ مِنْ رَبِّهِ وَالْمُؤْمِنُونَ كُلٌّ آمَنَ بِاللَّهِ وَمَلَائِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَرُسُلِهِ لاَ نُفَرِّقُ بَيْنَ أَحَدٍ مِنْ رُسُلِهِ وَقَالُوا سَمِعْنَا وَأَطَعْنَا غُفْرَانَكَ رَبَّنَا وَإِلَيْكَ الْمَصِيرُ “Peygamber, Rabbinden kendisine indirilene iman etti, müminler de (iman ettiler). Her biri; Allah’a, meleklerine, kitaplarına ve peygamberlerine iman ettiler ve şöyle dediler: Onun Peygamberlerinden hiçbirini (diğerinden) ayırt etmeyiz. Şöyle de dediler: “İşittik ve itaat ettik. Ey Rabbimiz! Senden bağışlama dileriz. Sonunda dönüş yalnız sanadır” ( Bakara; 2 / 285 )

9 MÜ’MİN Olgun / kamil Müminde bulunması gereken özellikler farklı surelerde değişik şekillerde dile getirilmiştir.

10 MÜ’MİNLER, İMAN ESASLARININ TAMAMINA İNANIRLAR آمَنْتُ بِاللّهِ وَ مَلَئِكَتِهِ وَكُتُبِهِ وَ رُسُلِهِ وَ اْليَوْمِ اْلآخِرِ وَ بِالْقَدَرِ خَيْرِهِ وَ شَرِّهِ مِنَ اللّهِ تَعَالَى وَ اْلبَعْثُ بَعْدَ اْلمَوْتِ حَقٌّ اَشْهَدُ اَنْ لآ اِلَهَ اِلاَّ اَللّهُ وَ اَشْهَدُ اَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وُ رَسُولُه “Allahü Teâlâ'nın varlığına ve birliğine, Meleklerine, kitaplarına, Peygamberlerine, Âhiret gününe, Kader, hayır, şer her şeyin Allah'ın yaratmasıyla olduğuna inandım. Öldükten sonra tekrar dirilmek haktır. Şehâdet ederim ki Allah'tan başka hiç bir ilâh yoktur. Ve yine şehâdet ederim ki Muhammed (aleyhisselâm) Allah'ın kulu ve elçisidir.”

11 Allah'a ve Resûlüne iman eden,
MÜ’MİNLER, ŞÜPHE ETMEDEN İNANIR VE YAPAR اِنَّمَا الْمُؤْمِنُونَ الَّذٖينَ اٰمَنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ ثُمَّ لَمْ يَرْتَابُوا “Müminler ancak Allah'a ve Resûlüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyenlerdir…” (Hucurat 15) ذٰلِكَ الْكِتَابُ لَا رَيْبَ فٖيهِ هُدًى لِلْمُتَّقٖينَ “O kitap (Kur'an); onda asla şüphe yoktur. O, müttakîler (sakınanlar ve arınmak isteyenler) için bir yol göstericidir.” (Bakara 2)

12 Peygamberine indirdiği Kitab'a …
MÜ’MİNLER ALLAH’A İNANIRLAR اَلَّذٖينَ يُؤْمِنُونَ بِالْغَيْبِ “Onlar gayba inanırlar, … ” (Bakara 3) يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اٰمِنُوا بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَالْكِتَابِ الَّذٖى نَزَّلَ عَلٰى رَسُولِهٖ “Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a … iman (da sebat) ediniz. ” (Nisa 136)

13 «İşittik ve itaat ettik»
MÜ’MİNLER, ALLAH’IN HÜKMÜNE BOYUN EĞERLER اِنَّمَا كَانَ قَوْلَ الْمُؤْمِنٖينَ اِذَا دُعُوا اِلَى اللّٰهِ وَرَسُولِهٖ لِيَحْكُمَ بَيْنَهُمْ اَنْ يَقُولُوا سَمِعْنَا وَاَطَعْنَا وَاُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “Aralarında hüküm vermesi için Allah'a ve Resûlüne davet edildiklerinde, müminlerin sözü ancak «İşittik ve itaat ettik» demeleridir. İşte asıl bunlar kurtuluşa erenlerdir. ” (Nur 51, bakınız Hud 23)

14 “O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren,
MÜ’MİNLER, HZ. MUHAMMED (SAV)’E İTAAT EDERLER فَالَّذٖينَ اٰمَنُوا بِهٖ وَعَزَّرُوهُ وَنَصَرُوهُ وَاتَّبَعُوا النُّورَ الَّذٖى اُنْزِلَ مَعَهُ اُولٰئِكَ هُمُ الْمُفْلِحُونَ “O Peygamber'e inanıp ona saygı gösteren, ona yardım eden ve onunla birlikte gönderilen nûr'a (Kur'an'a) uyanlar var ya, işte kurtuluşa erenler onlardır. ” (Araf 157, bakınız Ali İmran 31, Nisa 59)

15 bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar:
MÜ’MİNLER, ALLAH VE RASULÜNÜ SEVERLER « ثَلاثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ بِهِنَّ حَلاَوَةَ الإِيَمَانِ : أَنْ يَكُونَ اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا ، سِواهُما … » “Üç  özellik vardır; bunlar kimde bulunursa o, imanın tadını tadar:  Allah ve Resûlünü, (bu ikisinden başka) herkesten fazla sevmek, …” )Buhârî, Îmân 9)

16 o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur.
MÜ’MİNLER, ALLAH VE RASULÜNÜ TERCİH EDERLER وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ اِذَا قَضَى اللّٰهُ وَرَسُولُهُ اَمْرًا اَنْ يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ اَمْرِهِمْ وَمَنْ يَعْصِ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُبٖينًا “Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, inanmış bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.” (Ahzab 36)

17 MÜ’MİNLER, ALLAH RASULÜNÜ ÖRNEK ALIRLAR لَقَدْ كَانَ لَكُمْ فٖى رَسُولِ اللّٰهِ اُسْوَةٌ حَسَنَةٌ لِمَنْ كَانَ يَرْجُوا اللّٰهَ وَالْيَوْمَ الْاٰخِرَ وَذَكَرَ اللّٰهَ كَثٖيرًا “Andolsun ki, Resûlullah, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah'ı çok zikredenler için güzel bir örnektir. ” (Ahzab 21)

18 Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun
MÜ’MİNLER, SADECE ALLAH’TAN KORKARLAR يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اتَّقُوا اللّٰهَ حَقَّ تُقَاتِهٖ وَلَا تَمُوتُنَّ اِلَّا وَاَنْتُمْ مُسْلِمُونَ “Ey iman edenler! Allah'tan, O'na yaraşır şekilde korkun ve ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Ali İmran 102)

19 وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَقٖينُ
MÜ’MİNLER, SADECE ALLAH’A İBADET EDERLER وَاعْبُدْ رَبَّكَ حَتّٰى يَاْتِيَكَ الْيَقٖينُ “Ve sana yakîn (ölüm) gelinceye kadar Rabbine ibadet et!” (Hicr 99)

20 MÜ’MİNLER, SALİH AMEL İŞLERLER فَمَنْ كَانَ يَرْجُوا لِقَاءَ رَبِّهٖ فَلْيَعْمَلْ عَمَلًا صَالِحًا وَلَا يُشْرِكْ بِعِبَادَةِ رَبِّهٖ اَحَدًا “…Artık her kim Rabbine kavuşmayı umuyorsa, iyi iş yapsın ve Rabbine ibadette hiçbir şeyi ortak koşmasın. ” (Kehf 110)

21 MÜ’MİNLER, SALİH AMEL İŞLERLER وَمَنْ يَعْمَلْ مِنَ الصَّالِحَاتِ مِنْ ذَكَرٍ اَوْ اُنْثٰى وَهُوَ مُؤْمِنٌ فَاُولٰئِكَ يَدْخُلُونَ الْجَنَّةَ وَلَا يُظْلَمُونَ نَقٖيرًا “Erkek olsun, kadın olsun, her kim de mümin olarak iyi işler yaparsa, işte onlar cennete girerler ve zerre kadar haksızlığa uğratılmazlar. ” (Nisa 124, bakınız Bakara 277)

22 اَلَّذٖينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ
MÜ’MİNLER, ALLAH’I ZİKREDERLER اَلَّذٖينَ يَذْكُرُونَ اللّٰهَ قِيَامًا وَقُعُودًا وَعَلٰى جُنُوبِهِمْ “Onlar, ayakta dururken, otururken, yanları üzerine yatarken (her vakit) Allah'ı anarlar...” (Ali İmran 191, bakınız Araf 205) اَلَّذٖينَ اٰمَنُوا وَتَطْمَئِنُّ قُلُوبُهُمْ بِذِكْرِ اللّٰهِ اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُ “Bunlar, iman edenler ve gönülleri Allah'ın zikriyle sükûnete erenlerdir. Bilesiniz ki, kalpler ancak Allah'ı anmakla huzur bulur.” (Rad 28)

23 MÜ’MİNLER, İSLAM İLE AHLAKLANIRLAR وَإِنَّ لَكَ لَأَجْراً غَيْرَ مَمْنُونٍ {} وَإِنَّكَ لَعَلى خُلُقٍ عَظِيمٍ "Hiç şüphesiz senin için bitmez tükenmez bir mükâfat vardır. Ve hiç şüphesiz sen pek büyük bir ahlâk üzerindesin." (Kalem68/4)

24 ahlâkı Kur’an idi, dedi.”
MÜ’MİNLER, İSLAM İLE AHLAKLANIRLAR Hz. Aişe Validemiz Sevgili Peygamberimizin ahlakının nasıl olduğuna dair kendisine sorulan soruya şöyle cevap vermiştir. “Sa’d Medine’ye gelmişken Hz. Âişe’yi ziyaret etmek ve ona zihnindeki bazı sualleri sormak istedi. Âişe annemize gece namazı ve vitir namazı hakkında da sorular sormuş olan Sa’d ona ilk olarak: - Ey Mü’minlerin annesi! Bana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkını (yaşayışını) anlat, dedi. Hz. Âişe: - Sen  Kur’an’ı okuyorsun değil mi? diye sorunca Sa’d: - Evet, okuyorum, diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Âişe: Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’an idi, dedi.”

25 iyilik (birr) ve günah hakkında sordum.
MÜ’MİNLER, İSLAM İLE AHLAKLANIRLAR Hz. Ebu Hüreyre (r.a)anlatıyor:Resûlullah (s.a.v)buyurdular ki: سَأَلْتُ رسولَ اللّهِ عَنِ الِبرِّ وَاﻻثْمِ، فقَالَ: البِرُّ حُسْنُ الخُلُقِ، وَاﻻثْمِ: مَا حَاكَ في صَدْرِكَ وَكَرِهْتَ أنْ يَطَّلِعَ عَلَيْهِ النَّاسُ "Resûlullah (s.a.v)'a iyilik (birr) ve günah hakkında sordum. Bana şu cevabı verdi: "İyilik (birr), güzel ahlâktır. Günah da içini rahatsız eden ve başkasının muttali olmasından korktuğun şeydir.” (Müslim, Birr 14 )

26 Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa
MÜ’MİNLER, ALLAH’IN KOYDUĞU KURALLARI ÇİĞNEMEZLER يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تُحَرِّمُوا طَيِّبَاتِ مَا اَحَلَّ اللّٰهُ لَكُمْ وَلَا تَعْتَدُوا اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ الْمُعْتَدٖينَ “Ey iman edenler! Allah'ın size helâl kıldığı iyi ve temiz şeyleri (siz kendinize) haram kılmayın ve sınırı aşmayın. Allah sınırı aşanları sevmez.” (Maide 87) تِلْكَ حُدُودُ اللّٰهِ فَلَا تَعْتَدُوهَا وَمَنْ يَتَعَدَّ حُدُودَ اللّٰهِ فَاُولٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ "Bu söylenenler Allah'ın koyduğu sınırlardır. Sakın onları aşmayın. Kim Allah'ın sınırlarını aşarsa işte onlar zalimlerdir.” (Müslim, Birr 14 )

27 mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz.
MÜ’MİNLER, ALLAH YOLUNDA MÜCADELE EDERLER يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا هَلْ اَدُلُّكُمْ عَلٰى تِجَارَةٍ تُنْجٖيكُمْ مِنْ عَذَابٍ اَلٖيمٍ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَرَسُولِهٖ وَتُجَاهِدُونَ فٖى سَبٖيلِ اللّٰهِ بِاَمْوَالِكُمْ وَاَنْفُسِكُمْ ذٰلِكُمْ خَيْرٌ لَكُمْ اِنْ كُنْتُمْ تَعْلَمُونَ “Ey iman edenler! Sizi acı bir azaptan kurtaracak ticareti size göstereyim mi? Allah'a ve Resulüne inanır, mallarınızla ve canlarınızla Allah yolunda cihat edersiniz. Eğer bilirseniz, bu sizin için daha hayırlıdır..” (Saf 10-11, bakınız Hucurat 15)

28 Allah'ın tarafını tutanlardır.”
MÜ’MİNLER, ALLAH’I VE İNANANLARI DOST EDİNİRLER اِنَّمَا وَلِيُّكُمُ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا الَّذٖينَ يُقٖيمُونَ الصَّلٰوةَ وَيُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَهُمْ رَاكِعُونَ وَمَنْ يَتَوَلَّ اللّٰهَ وَرَسُولَهُ وَالَّذٖينَ اٰمَنُوا فَاِنَّ حِزْبَ اللّٰهِ هُمُ الْغَالِبُونَ “Sizin dostunuz (veliniz) ancak Allah'tır, Resûlüdür, iman edenlerdir; onlar ki Allah'ın emirlerine boyun eğerek namazı kılar, zekâtı verirler. Kim Allah'ı, Resûlünü ve iman edenleri dost edinirse (bilsin ki) üstün gelecek olanlar şüphesiz Allah'ın tarafını tutanlardır.” (Maide 55-56)

29 Sizden kim onları dost edinirse,
MÜ’MİNLER, ALLAH’I VE İNANANLARI DOST EDİNİRLER يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا تَتَّخِذُوا اٰبَاءَكُمْ وَاِخْوَانَكُمْ اَوْلِيَاءَ اِنِ اسْتَحَبُّوا الْكُفْرَ عَلَى الْاِيمَانِ وَمَنْ يَتَوَلَّهُمْ مِنْكُمْ فَاُولٰئِكَ هُمُ الظَّالِمُونَ “Ey iman edenler! Eğer küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarınızı ve kardeşlerinizi (bile) veli edinmeyin. Sizden kim onları dost edinirse, işte onlar zalimlerin kendileridir” (Tevbe 23, bakınız Nisa 144)

30 MÜ’MİNLER, ALLAH İÇİN BİRBİRLERİNİ SEVERLER « قالَ اللَّهُ تعالى وَجَبَتْ مَـحبَّتِي لِلْمُتَحَابِّينَ فيَّ ، والمُتَجالِسِينَ فيَّ ، وَالمُتَزَاوِرِينَ فيَّ ، وَالمُتَباذِلِينَ فيَّ » “Allah Teâlâ, “Sırf benim için birbirini seven, benim rızâm için toplanan, benim rızâm uğrunda birbirini ziyaret eden ve sadece benim rızâm için sadaka verip iyilik edenler, benim sevgimi hak ederler” buyurmuştur.” (Riyazüss salihin 383 )

31 MÜ’MİNLER, ALLAH İÇİN BİRBİRLERİNİ SEVERLER
« ... ورَجُلان تَحَابَّا في اللَّهِ اجْتَمَعَا عَلَيْهِ ، وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِ ... » “Başka bir gölgenin bulunmadığı Kıyamet gününde Allah Teâlâ, yedi  insanı, arşının gölgesinde barındıracaktır: … Birbirlerini Allah için sevip buluşmaları da ayrılmaları da Allah için olan iki insan … (Buhâri, Ezan 36/ bakınız Buhârî, Îmân 9)

32 “Siz, insanların iyiliği için
MÜ’MİNLER, HAYIRDA YARIŞIRLAR İYİLİĞİ EMREDER KÖTÜLÜKTEN SAKINDIRIRLAR كُنْتُمْ خَيْرَ اُمَّةٍ اُخْرِجَتْ لِلنَّاسِ تَاْمُرُونَ بِالْمَعْرُوفِ وَتَنْهَوْنَ عَنِ الْمُنْكَرِ وَتُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ “Siz, insanların iyiliği için ortaya çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz; iyiliği emreder, kötülükten meneder ve Allah'a inanırsınız. ” (Ali İmran 110)

33 MÜ’MİNLER, ANNE-BABALARINA KARŞI
GÖREVLERİNİ YERİNE GETİRİRLER وَقَضٰى رَبُّكَ اَلَّا تَعْبُدُوا اِلَّا اِيَّاهُ وَبِالْوَالِدَيْنِ اِحْسَانًا اِمَّا يَبْلُغَنَّ عِنْدَكَ الْكِبَرَ اَحَدُهُمَا اَوْ كِلَاهُمَا فَلَا تَقُلْ لَهُمَا اُفٍّ وَلَا تَنْهَرْهُمَا وَقُلْ لَهُمَا قَوْلًا كَرٖيمًا “Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana babanıza da iyi davranmanızı kesin bir şekilde emretti. Onlardan biri veya her ikisi senin yanında yaşlanırsa, kendilerine «of!» bile deme; onları azarlama; ikisine de güzel söz söyle” (İsra 23)

34 وَالَّذٖينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ
MÜ’MİNLER, EMİNDİR, EMANETE RİAYET EDER وَالَّذٖينَ هُمْ لِاَمَانَاتِهِمْ وَعَهْدِهِمْ رَاعُونَ “Yine onlar (o müminler) ki, emanetlerine ve ahidlerine riayet ederler ” (Muminun 8, Mearic 29) Fıtrat emanettir İlk sözümüz allahadır emanettir Vucut, mallar, evlatlar emanettir İslam emanettir

35 Konuşunca yalan söyler. Söz verince sözünde durmaz.
MÜ’MİNLER, EMİNDİR, EMANETE RİAYET EDER أَرْبَعٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ كَانَ مُنَافِقًا خَالِصًا وَمَنْ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْهُنَّ كَانَتْ فِيهِ خَصْلَةٌ مِنْ النِّفَاقِ حَتَّى يَدَعَهَا إِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ وَإِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا عَاهَدَ غَدَرَ وَإِذَا خَاصَمَ فَجَرَ “Dört özellik vardır; kimde bu özellikler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir özellik var demektir: Emanete hıyanet eder. Konuşunca yalan söyler. Söz verince sözünde durmaz. Husumet edince, kıskanınca haddi aşar.” (Buharî, “İman”, 24) Fıtrat emanettir İlk sözümüz allahadır emanettir Vucut, mallar, evlatlar emanettir İslam emanettir

36 yeryüzünde böbürlenerek yürüme.
MÜ’MİNLER, ALÇAK GÖNÜLLÜ VE MÜTEVAZİDİRLER وَلَا تُصَعِّرْ خَدَّكَ لِلنَّاسِ وَلَا تَمْشِ فِى الْاَرْضِ مَرَحًا اِنَّ اللّٰهَ لَا يُحِبُّ كُلَّ مُخْتَالٍ فَخُورٍ “Küçümseyerek insanlardan yüz çevirme ve yeryüzünde böbürlenerek yürüme. Zira Allah, kendini beğenmiş övünüp duran kimseleri asla sevmez” (Lokman 18, bakınız Furkan 63)

37 MÜ’MİNLER, MERHAMETLİDİRLER فَبِمَا رَحْمَةٍ مِنَ اللّٰهِ لِنْتَ لَهُمْ وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلٖيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ فَاعْفُ عَنْهُمْ وَاسْتَغْفِرْ لَهُمْ وَشَاوِرْهُمْ فِى الْاَمْرِ فَاِذَا عَزَمْتَ فَتَوَكَّلْ عَلَى اللّٰهِ اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُتَوَكِّلٖينَ “O vakit Allah'tan bir rahmet ile onlara yumuşak davrandın! Şayet sen kaba, katı yürekli olsaydın, hiç şüphesiz, etrafından dağılıp giderlerdi. Şu halde onları affet; bağışlanmaları için dua et; iş hakkında onlara danış. Kararını verdiğin zaman da artık Allah'a dayanıp güven. Çünkü Allah, kendisine dayanıp güvenenleri sever ” (Ali İmran 159)

38 MÜ’MİNLER, MERHAMETLİDİRLER « أَلا أَخْبرُكُمْ بِمَنْ يَحْرُمُ عَلى النَّارِ أَوْ بِمَنْ تَحْرُمُ عَلَيْهِ النَّارُ ؟ تَحْرُمُ على كُلِّ قَرِيبٍ هَيِّنٍ ليِّنٍ سَهْلٍ». İbni Mes’ûd radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu: “Cehenneme kimin girmeyeceğini veya cehennemin kimi yakmayacağını size haber vereyim mi? Cana yakın olan, herkesle iyi geçinen, yumuşak başlı olup insanlara kolaylık gösteren kimseleri cehennem yakmaz.”  (Riyazüss salihin 643; Tirmizî, Kıyâmet 45)

39 mallardan, canlardan ve ürünlerden
MÜ’MİNLER, SABIRLIDIRLAR وَلِرَبِّكَ فَاصْبِرْ “Rabbinin rızasına ermek için sabret” (Müddessir 7) وَلَنَبْلُوَنَّكُمْ بِشَىْءٍ مِنَ الْخَوْفِ وَالْجُوعِ وَنَقْصٍ مِنَ الْاَمْوَالِ وَالْاَنْفُسِ وَالثَّمَرَاتِ وَبَشِّرِ الصَّابِرٖينَ “Andolsun ki sizi biraz korku ve açlık; mallardan, canlardan ve ürünlerden biraz azaltma (fakirlik) ile deneriz. (Ey Peygamber!) Sabredenleri müjdele.” (Bakara 155, bakınız Ali İmran 200, Furkan 75) اُولٰئِكَ يُجْزَوْنَ الْغُرْفَةَ بِمَا صَبَرُوا وَيُلَقَّوْنَ فٖيهَا تَحِيَّةً وَسَلَامًا «İşte onlara, sabretmelerine karşılık cennetin en yüksek makamı verilecek, orada hürmet ve selamla karşılanacaklardır.» (Furkan 75)

40 Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde,
MÜ’MİNLER, GÜNAHTA BİLE BİLE ISRAR ETMEZLER وَالَّذٖينَ اِذَا فَعَلُوا فَاحِشَةً اَوْ ظَلَمُوا اَنْفُسَهُمْ ذَكَرُوا اللّٰهَ فَاسْتَغْفَرُوا لِذُنُوبِهِمْ وَمَنْ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ اِلَّا اللّٰهُ وَلَمْ يُصِرُّوا عَلٰى مَا فَعَلُوا وَهُمْ يَعْلَمُونَ “Yine onlar ki, bir kötülük yaptıklarında, ya da kendilerine zulmettiklerinde Allah'ı hatırlayıp günahlarından dolayı hemen tevbe-istiğfar ederler. Zaten günahları Allah'tan başka kim bağışlayabilir ki! Bir de onlar, işledikleri kötülüklerde, bile bile ısrar etmezler.” (Ali İmran 135, bakınız Nisa 31)

41 “Kim (bu) haksız davranışından
MÜ’MİNLER, TÖVBEKARDIRLAR فَمَنْ تَابَ مِنْ بَعْدِ ظُلْمِهٖ وَاَصْلَحَ فَاِنَّ اللّٰهَ يَتُوبُ عَلَيْهِ اِنَّ اللّٰهَ غَفُورٌ رَحٖيمٌ “Kim (bu) haksız davranışından sonra tevbe eder ve durumunu düzeltirse şüphesiz Allah onun tevbesini kabul eder. Allah çok bağışlayıcı ve esirgeyicidir.” (Maide 39, bakınız Nûr 31)

42 اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّابٖينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرٖينَ
MÜ’MİNLER, TEMİZDİR اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ التَّوَّابٖينَ وَيُحِبُّ الْمُتَطَهِّرٖينَ “Şüphesiz Allah, Tövbe edenleri ve temizlenenleri sever” (Bakara 222) الطُّهُورُ شَطْرُ الإِيمَان “Temizlik imanın yarısıdır”

43 BOŞ VE FAYDASIZ İŞLERDEN UZAK DURURLAR

44 Allah da güzel davranışta bulunanları sever”
MÜ’MİNLER, ÖFKEYLE HAREKET ETMEZLER اَلَّذٖينَ يُنْفِقُونَ فِى السَّرَّاءِ وَالضَّرَّاءِ وَالْكَاظِمٖينَ الْغَيْظَ وَالْعَافٖينَ عَنِ النَّاسِ وَاللّٰهُ يُحِبُّ الْمُحْسِنٖينَ “O takvâ sahipleri ki, bollukta da darlıkta da Allah için harcarlar; öfkelerini yutarlar ve insanları affederler. Allah da güzel davranışta bulunanları sever” (Ali İmran 134)

45 المسلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ،
MÜ’MİNLER, ZARAR VERMEZLER المسلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ، وَالْمُؤمِنُ مَنْ أمِنهُ الناسُ على دمائهم وأمْوَالِهِمْ "Müslüman, diğer Müslümanların elinden ve dilinden zarar görmediği kimsedir. Mü'min de, halkın, can ve mallarını kendisine karşı emniyette bildikleri kimsedir." (Tirmizî, İman 12, (2629); Nesâî, İman 8, (8, 104, 105))

46 MÜ’MİNLER, ALAY ETMEZLER يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا لَا يَسْخَرْ قَوْمٌ مِنْ قَوْمٍ عَسٰى اَنْ يَكُونُوا خَيْرًا مِنْهُمْ وَلَا نِسَاءٌ مِنْ نِسَاءٍ عَسٰى اَنْ يَكُنَّ خَيْرًا مِنْهُنَّ “Ey müminler! Bir topluluk diğer bir topluluğu alaya almasın. Belki de onlar, kendilerinden daha iyidirler. Kadınlar da kadınları alaya almasınlar. Belki onlar kendilerinden daha iyidirler...” (HUCURÂT suresi 11. ayet)

47 Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?
MÜ’MİNLER, ARKADAN KONUŞMAZ VE GIYBET ETMEZLER يَا اَيُّهَا الَّذٖينَ اٰمَنُوا اجْتَنِبُوا كَثٖيرًا مِنَ الظَّنِّ اِنَّ بَعْضَ الظَّنِّ اِثْمٌ وَلَا تَجَسَّسُوا وَلَا يَغْتَبْ بَعْضُكُمْ بَعْضًا اَيُحِبُّ اَحَدُكُمْ اَنْ يَاْكُلَ لَحْمَ اَخٖيهِ مَيْتًا فَكَرِهْتُمُوهُ وَاتَّقُوا اللّٰهَ اِنَّ اللّٰهَ تَوَّابٌ رَحٖيمٌ “Ey iman edenler! Zannın çoğundan kaçının. Çünkü zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurunu araştırmayın. Biriniz diğerinizi arkasından çekiştirmesin. Biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı? İşte bundan tiksindiniz. O halde Allah'tan korkun. Şüphesiz Allah, tövbeyi çok kabul edendir, çok esirgeyicidir.” (Hucurât 12.)

48 “(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler;
MÜ’MİNLER, İSRAF ETMEZLER وَالَّذِينَ إِذَا أَنفَقُوا لَمْ يُسْرِفُوا وَلَمْ يَقْتُرُوا وَكَانَ بَيْنَ ذَلِكَ قَوَاماً. “(O kullar), harcadıklarında ne israf ne de cimrilik ederler; ikisi arasında orta bir yol tutarlar.” ( Furkan, 67)

49 MÜ’MİNLER, HARAM VE HELALE DİKKAT EDERLER فَكُلُوا مِمَّا رَزَقَكُمُ اللّٰهُ حَلَالًا طَيِّبًا وَاشْكُرُوا نِعْمَتَ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ اِيَّاهُ تَعْبُدُونَ “Artık, Allah'ın size verdiği rızıktan helâl ve temiz olarak yiyin, eğer (gerçekten) yalnız Allah'a ibadet ediyorsanız, onun nimetine şükredin.” (Nahl 114.)

50 وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ
MÜ’MİNLER, İFFETLİDİRLER, GÖZLERİNİ HARAMDAN KORURLAR وَالَّذٖينَ هُمْ لِفُرُوجِهِمْ حَافِظُونَ "Ve onlar ki, iffetlerini korurlar." (Müminun 5, Mearic 29) قُلْ لِلْمُؤْمِنٖينَ يَغُضُّوا مِنْ اَبْصَارِهِمْ وَيَحْفَظُوا فُرُوجَهُمْ ذٰلِكَ اَزْكٰى لَهُمْ اِنَّ اللّٰهَ خَبٖيرٌ بِمَا يَصْنَعُونَ …وَقُلْ لِلْمُؤْمِنَاتِ يَغْضُضْنَ مِنْ اَبْصَارِهِنَّ وَيَحْفَظْنَ فُرُوجَهُنَّ “(Resûlüm!) Mümin erkeklere, gözlerini (harama) dikmemelerini, ırzlarını da korumalarını söyle. Çünkü bu, kendileri için daha temiz bir davranıştır. Şüphesiz Allah, onların yapmakta olduklarından haberdardır. Mümin kadınlara da söyle: Gözlerini (harama bakmaktan) korusunlar; namus ve iffetlerini esirgesinler… ” (Nur 30-31)

51 “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur”
MÜ’MİNLER, ZİNA ETMEZLER وَلَا تَقْرَبُوا الزِّنٰى اِنَّهُ كَانَ فَاحِشَةً وَسَاءَ سَبٖيلًا “Zinaya yaklaşmayın. Zira o, bir hayâsızlıktır ve çok kötü bir yoldur” (İsra 32) اَلزَّانِيَةُ وَالزَّانٖى فَاجْلِدُوا كُلَّ وَاحِدٍ مِنْهُمَا مِائَةَ جَلْدَةٍ وَلَا تَاْخُذْكُمْ بِهِمَا رَاْفَةٌ فٖى دٖينِ اللّٰهِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِ وَلْيَشْهَدْ عَذَابَهُمَا طَائِفَةٌ مِنَ الْمُؤْمِنٖينَ “Zina eden kadın ve zina eden erkekten her birine yüz sopa vurun; Allah'a ve ahiret gününe inanıyorsanız, Allah'ın dininde (hükümlerini uygularken) onlara acıyacağınız tutmasın. Müminlerden bir gurup da onlara uygulanan cezaya şahit olsun. ” (Nur 2)

52 KİMSENİN HAKKINI YEMEZLER
MÜ’MİNLER, KİMSENİN HAKKINI YEMEZLER وَيَا قَوْمِ اَوْفُوا الْمِكْيَالَ وَالْمٖيزَانَ بِالْقِسْطِ وَلَا تَبْخَسُوا النَّاسَ اَشْيَاءَهُمْ وَلَا تَعْثَوْا فِى الْاَرْضِ مُفْسِدٖينَ "Ve ey kavmim! Ölçüyü ve tartıyı adaletle yapın; insanlara eşyalarını eksik vermeyin; yeryüzünde bozguncular olarak dolaşmayın." (Hud 85) “Bir kısım insan vardır ki, Allah'ın mülkünden haksız bir surette mal elde etmeye girişirler. Halbuki bu, kıyamet günü onlara bir ateştir." (Buhâri, Hums 7; Tirmizi, Zühd 41, (2375.) فَاسْتَقِمْ كَمَا أُمِرْتَ وَمَن تَابَ مَعَكَ وَلاَ تَطْغَوْاْ إِنَّهُ بِمَا تَعْمَلُونَ بَصِيرٌ “Öyle ise emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Beraberindeki tövbe edenler de dosdoğru olsunlar. Hak ve adalet ölçülerini aşmayın. Şüphesiz O yaptıklarınızı hakkıyla görür”. (Hud, 11/112)

53 MÜ’MİNLER, YALAN KONUŞMAZ VE YALAN ŞAHİTLİK YAPMAZLAR وَالَّذٖينَ لَا يَشْهَدُونَ الزُّورَ وَاِذَا مَرُّوا بِاللَّغْوِ مَرُّوا كِرَامًا “(O kullar), yalan yere şahitlik etmezler, boş sözlerle karşılaştıklarında vakar ile (oradan) geçip giderler. ” (Furkan 72) ،... وإِنَّ الْكَذِبَ يَهْدِي إِلَى الفجُورِ وَإِنَّ الفجُورَ يَهْدِي إِلَى النَّارِ ، وَإِنَّ الرَّجُلَ لَيَكْذِبُ حَتَّى يُكتَبَ عِنْدَ اللَّهِ كَذَّاباً “…Yalancılık, yoldan çıkmaya (fücûr) sürükler. Fücûr da cehenneme götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhâri, Edeb, 69)

54 ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN UZAK DURUR
MÜ’MİNLER, ŞÜPHELİ ŞEYLERDEN UZAK DURUR إنَّ الْحَلَالَ بَيِّنٌ وَإنَّ الْحَرَامَ بَيِّنٌ، وَبَيْنَهُمَا أُمُورٌ مُشْتَبِهَاتٌ لَا يَعْلَمُهُنَّ كَثِيرٌ مِنَ النَّاسِ، فَمَنِ اتَّقَى اَلشُّبُهَاتِ اِسْتَبْرَأَ لِدِينِهِ وَعِرْضِهِ، وَمَنْ وَقَعَ فِي الشُّبُهَاتِ وَقَعَ فِي الْحَرَامِ، كَالرَّاعِي يَرْعَى حَوْلَ الْحِمَى، يُوشِكُ أنْ يَقَعَ فيهِ. أَلَا وَإنَّ لِكُلِّ مَلِكٍ حِمَى، وإنَّ حِمَى اللّهِ مَحَارِمُهُ. “Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da korumuş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her hükümdarın bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır...“ (Buhârî, İman 45, Büyû’ 5; Müslim, Müsâkat ; İbn Mâce, Fiten 14,)

55 Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve
MÜ’MİNLER, BİR GÜN HESABA ÇEKİLECEĞİNİ BİLİR يَا اَيُّهَا النَّاسُ اتَّقُوا رَبَّكُمْ وَاخْشَوْا يَوْمًا لَا يَجْزٖى وَالِدٌ عَنْ وَلَدِهٖ وَلَا مَوْلُودٌ هُوَ جَازٍ عَنْ وَالِدِهٖ شَيْپًا اِنَّ وَعْدَ اللّٰهِ حَقٌّ فَلَا تَغُرَّنَّكُمُ الْحَيٰوةُ الدُّنْيَا وَلَا يَغُرَّنَّكُمْ بِاللّٰهِ الْغَرُورُ "Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Ne babanın evlâdı, ne evladın babası namına bir şey ödeyemeyeceği günden (kıyamet gününden) çekinin. Bilin ki, Allah'ın verdiği söz gerçektir. Sakın dünya hayatı sizi aldatmasın ve Şeytan, Allah'ın affına güvendirerek sizi yanıltmasın." (Lokman, 33)

56 Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür.
MÜ’MİNLER, BİR GÜN HESABA ÇEKİLECEĞİNİ BİLİR يَوْمَئِذٍ يَصْدُرُ النَّاسُ اَشْتَاتًا لِيُرَوْا اَعْمَالَهُمْ ﴿٦﴾ فَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ خَيْرًا يَرَهُ ﴿٧﴾ وَمَنْ يَعْمَلْ مِثْقَالَ ذَرَّةٍ شَرًّا يَرَهُ ﴿٨﴾ “O gün insanlar amellerini görmeleri (karşılığını almaları) için darmadağınık geri dönüp gelirler. Kim zerre miktarı hayır yapmışsa onu görür. Kim de zerre miktarı şer işlemişse onu görür.” (Zilzal, 99/6-8)

57 “Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin
MÜ’MİNLER, KIYAMET GÜNÜNDEN KORKARLAR رِجَالٌ لَا تُلْهٖيهِمْ تِجَارَةٌ وَلَا بَيْعٌ عَنْ ذِكْرِ اللّٰهِ وَاِقَامِ الصَّلٰوةِ وَاٖيتَاءِ الزَّكٰوةِ يَخَافُونَ يَوْمًا تَتَقَلَّبُ فٖيهِ الْقُلُوبُ وَالْاَبْصَارُ “Onlar, ne ticaret ne de alış-verişin kendilerini Allah'ı anmaktan, namaz kılmaktan ve zekât vermekten alıkoyamadığı insanlardır. Onlar, kalplerin ve gözlerin allak bullak olduğu bir günden korkarlar.” (Nur 37)

58 MÜ’MİNLER, ALLAH’IN AZABINDAN KORKARLAR وَلَقَدْ ذَرَاْنَا لِجَهَنَّمَ كَثٖيرًا مِنَ الْجِنِّ وَالْاِنْسِ لَهُمْ قُلُوبٌ لَا يَفْقَهُونَ بِهَا وَلَهُمْ اَعْيُنٌ لَا يُبْصِرُونَ بِهَا وَلَهُمْ اٰذَانٌ لَا يَسْمَعُونَ بِهَا اُولٰئِكَ كَالْاَنْعَامِ بَلْ هُمْ اَضَلُّ اُولٰئِكَ هُمُ الْغَافِلُونَ “Andolsun, biz cinler ve insanlardan birçoğunu cehennem için yaratmışızdır. Onların kalpleri vardır, onlarla kavramazlar; gözleri vardır, onlarla görmezler; kulakları vardır, onlarla işitmezler. İşte onlar hayvanlar gibidir; hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafiller onlardır.” (Mearic 27-28)

59 MÜ’MİNLER, ALLAH’IN AZABINDAN KORKARLAR وَالَّذٖينَ هُمْ مِنْ عَذَابِ رَبِّهِمْ مُشْفِقُونَ اِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَاْمُونٍ “Rablerinin azabından korkanlar, ki Rablerinin azabı(na karşı) emin olunamaz.” (Mearic 27-28) وَيَرْجُونَ رَحْمَتَهُ وَيَخَافُونَ عَذَابَهُ اِنَّ عَذَابَ رَبِّكَ كَانَ مَحْذُورًا “O'nun rahmetini umarlar ve azabından korkarlar. Çünkü Rabbinin azabı, sakınılacak bir azaptır.” (İsra 57)

60 Allah güzel yapanları sever”.
MÜ’MİNLER, KENDİLERİNİ TEHLİKEYE ATMAZLAR وَاَنْفِقُوا فى سَبيلِ اللّٰهِ وَلَا تُلْقُوا بِاَيْديكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِ وَاَحْسِنُوا اِنَّ اللّٰهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنينَ “Allah yolunda harcayın. Kendi ellerinizle kendinizi tehlikeye atmayın. Yaptığınızı güzel yapın; Allah güzel yapanları sever”. (Bakara 195)

61 “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.”
MÜ’MİNLER, HAYAT GAYELERİ ALLAH İÇİN YAŞAMAKTIR وَمَا خَلَقْتُ الْجِنَّ وَالْاِنْسَ اِلَّا لِيَعْبُدُونِ “Ben cinleri ve insanları, ancak bana kulluk etsinler diye yarattım.” (Zariyat 56) قُلْ اِنَّ صَلَاتٖى وَنُسُكٖى وَمَحْيَایَ وَمَمَاتٖى لِلّٰهِ رَبِّ الْعَالَمٖينَ “De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir.” (Enam 162)

62 MÜ’MİNLER, İHSAN ŞUURUYLA HAREKET EDER اَلْاِحْسَانُ اَنْ تَعْبُدَ اللّٰهَ كَاَنَّكَ تَرَاهُ فَاِنْ لَمْ تَكُنْ تَرَاهُ فَاِنَّهُ يَرَاك "İhsan, Allah'a O'nu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor" (Buhârî, Îman, 37)

63 ثُمَّ لَتُسْپَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعٖيمِ
MÜ’MİNLER, HESABA ÇEKİLECEĞİNİ UNUTMAZ ثُمَّ لَتُسْپَلُنَّ يَوْمَئِذٍ عَنِ النَّعٖيمِ “Nihayet o gün (dünyada yararlandığınız) nimetlerden elbette ve elbette hesaba çekileceksiniz.” (Tekasür 8)

64 ÖZETLE OLGUN MÜMİNİN ÖZELLİKLERİ
Müslüman imanlı ve İtaatkârdır Namazı huşu ile kılar ve Muhafaza Eder Sabırlıdır Allah Rızası İçin Sever Güvenilir kimsedir Kardeşlerine Küsmez, Onları Terk etmez Güler yüzlü, Hoşgörülü ve Affedicidir Nasihat Eder, Emr i bi’l-Ma’ruf, Nehy-i Ani’-l Münker yapar Kardeşlerine Karşı Yumuşaktır Gıybet Etmez, Kardeşlerini Çekiştirmez Münakaşa ve Rahatsız Edici Şakalardan Çekinir, Sözünde Durur Doğrudur, Hile Yapmaz, Aldatmaz, İhanet Etmez Cömert ve Fedakârdır, Allah yolunda infak eder Kardeşlerine Dua Eder Merhametlidir, Öfkelerine hakim olur Hayâlıdır, Ayıpları Örter, İffetini Korur Günahlarda ısrar etmez Faydasız işlerden, boş sözlerden uzak durur Ahde vefa gösterir


"Erdemli Bir Toplum için Müslüman Sıfatlarına Sahip Olabilmek" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları