Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

FRONTAL LOB FONKSİYONU TEORİLERİ

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "FRONTAL LOB FONKSİYONU TEORİLERİ"— Sunum transkripti:

1 FRONTAL LOB FONKSİYONU TEORİLERİ
BENAY LEYLA

2 Frontal Lob Fonksiyonu Teorileri
- Luria’nın teorisi: klasik görüş - Norman ve Shallice’nin denetleyici dikkat sistemi - Rolls’un orbito-frontal fonksiyon teorisi: uyarıcı – ödül - Damasio’nun somatik işaretleyici hipotezi

3 Luria’nın teorisi: klasik görüş
Luria (1973), frontal lobları insan davranışını programlama, düzenleme ve doğrulamadan sorumlu üçüncü temel beyin ünitesi ve prefrontal korteksi korteksin genel durumu ve temel insan zihinsel aktivitesini kontrol eden bölge olarak görmüştür. Frontal lobların en önemli fonksiyonlarından birisi ‘asıl niyet ile bir eylemin sonucunu karşılaştırmanın kullanım bozukluğu veya ‘eylem kabul edici’ fonksiyonun dağılmasıdır.’ Luria prefrontal alanların planlar oluşturma ve bu planların sonuçlarına göre hareket etmek için önemli olduğunun altını çizmiştir. Aktivitenin kompleks programları frontal korteks hasarı ile bozulduğunda, davranışın daha basit, daha temel formları onların yerine geçmekte ya da duruma uygun olmayan veya mantıksız stereotipik davranış onların yerine geçebilmektedir.

4 Luria ayrıca frontal lobların lateral kısmına gelen hasarın, bu bölge motor yapılar ile bağlandığı için motor davranışta kesilmelere sebep olduğunu belirtmiştir. Limbik sistem ve retiküler formasyona bağlı olan bölgelere gelen hasar, disinhibisyon ve arzuda değişikliklere yol açmıştır. Prefrontal lob hastalarının alakasız bilgileri göz ardı etme veya sınırlamada zorlanması yani bilişsel süreçlerinin kesintiye uğraması fikri, prefrontal korteksin dinamik ‘filtreleme’ veya ‘kapılama’ mekanizması ile aktiviteyi ayarladığını ileri süren bir frontal lob fonksiyonu teorisine dahil edilmiştir. Bu filtreleme veya kapılama, ilgisiz bilgileri engellemektedir. Teoriye göre prefrontal korteksin farklı kısımlarına gelen hasarı niçin farklı semptomların takip ettiğinin sebebi, her bir bölgenin kesintiye uğramış fonksiyondan sorumlu olması değil de; prefrontal korteksteki farklı bağlantıların bilişin farklı yönlerini filtrelemesidir. Bu mekanizma, olayların temporal sırasını hatırlamaya çalışırken, ilgisiz arama stratejilerini sınırlandırmalıdır ama bu prefrontal hastalarda bozuk olabilir.

5 Norman ve Shallice’nin denetleyici dikkat sistemi
Norman ve Shallice’nin (1986) frontal lob fonksiyon ve bozukluk teorisi, Luria’nınkine benzer bir fikre dayanmaktadır: frontal loblar aktiviteyi programlar, düzenler ve doğrular. Bu teori, eylem ve düşüncenin bilişsel kontrolüne dahil olan süreçlerin iki sisteme bölünebileceğini varsaymaktadır. Bakış açısı programlama ve denetleyici bir dikkat sistemi (SAS). Bakış açısı programlama, sıralı veya rutin eylem ve becerilerin icra edilmesini kontrol eder, böylece eylem şemaları (eylem planları) ya da özel çevresel uyarıcı veya tetikleyiciler ile ilişkili iyi tanımlanmış tepki setleri, o şemaya özel bir eşik seçildiği zaman aktif hale geçer.

6 Öte yandan SAS, performansı ayarlamak için gerekli olan bilinçli dikkat kontrolünü sağlar ve rutin olmayan işlemlerde kullanılabilir. Engelleyici/sınırlayıcı kontrol programlama, aynı kaynağı gerektiren birbiri ile rekabet içindeki iki şemanın seçilmesini önler. Bakış açısı programlama ile bir şemanın seçilme olasılığını etkilemek SAS’ın görevidir. Ayrıca SAS (1) planlama ve karar vermeye dahil olan, (2) hata düzeltmesine dahil olan, (3) ne iyi öğrenilmiş ne de tanıdık olan tepkiler gerektiren, (4) tehlikeli veya zor olduğu düşünülen ve (5) organizmanın güçlü alışkanlık tepkilerini göz ardı etmesini gerektiren durumlar için gereklidir. Bu nedenle denetleyici süreçler, planları ayarlama, marker oluşturma veya hedefleri tetikleme, değerlendirme ve dile getirme sorumluluğunu içermektedir. Frontal hasar ile meydana gelebilen, bu süreçlerin bir veya daha fazlasının ayrışmış / bölümlere ayrılmış halidir. Sonuç olarak SAS, üniter bir sistem değil de bölünmüş bir sistemdir.

7 Rolls’un orbito-frontal fonksiyon teorisi: uyarıcı – ödül
Rolls’un (1990, 1995) frontal lob fonksiyon teorisi, bilişten ziyade daha çok duyguların sinirsel [nöral] temelini açıklamaya ve buradan hareketle orbito-frontal korteks üzerindeki vurguya yöneliktir. Rolls, duyguları uyartıcı uyarıcı ile üretilen durumlar olarak değerlendirmektedir. Bazı uyarıcılar, öğrenilmemiş pekiştiricilerdir (acı, yiyecek tadı) ve diğer uyarıcılar daha önceki pekiştiriciler ile ilişkilendirilme sebebiyle pekiştirici olurlar ve bu sebeple ikincil pekiştiriciler olarak adlandırılırlar. Öğrenme tipleri, uyarıcı–pekiştirme ilişkisinden doğmaktadır. Pozitif bir pekiştirici ödüldür ve negatif bir pekiştirici, cezadır ya da pozitif bir pekiştiricinin çıkarılması veya iptal edilmesidir.

8 Bu teori, frontal lob hasarının farklı bağlamlarda ödül olmayan durumun normal olarak tepki vermede başarısızlığa yol açtığını ileri sürmektedir. Bu nedenle tepkiler ödüllendirilmediği zaman uyarıcıya uygun olmayan tepki verme görülecektir. Rolls, orbito-frontal korteksin daha önce pekiştirici ile ilişkilendirilen uyarıcıya verilen tepkileri düzeltmede etkili olduğunu iddia etmektedir. Bu bilgi primatların, eğer bir tepki çevredeki diğer şartlar üzerinde şartlı ise davranışı değiştirme yeteneği için esas olan şeydir. Ayrıca nöronlar, farklı duyusal uyarıcılara seçici olarak tepki verebilir ve bu uyarıcılara verilen tepkiler daha önce ödüllendirilmiş ise tepki verebilirler. Aynı zamanda orbito-frontal korteksin bir ödülün beklenip beklenmediğini değerlendirdiği ve beklenen ödül elde edilmezse bir uyumsuzluk yarattığı düşünülmektedir. Orbito-frontal korteks, uygun olmayan durumlarda uyarıcı – pekiştirme ilişkilendirmesini düzeltir. Rolls’un modeli, insanlarda uygun olmayan tepkilerin değiştirilmesinin frontal korteks hasarından sonra zayıfladığını göstermesine rağmen, neredeyse tamamen hayvan çalışması üzerinedir.

9 Damasio’nun somatik işaretleyici hipotezi
Damasio’nun frontal lob fonksiyon modeli, frontal korteksin duygu ve sosyal davranıştaki rolünü açıklamaya çalışmaktadır. Phineas Gage vakası, duygunun ve duygudan sorumlu sinirsel mekanizmaların sosyal kararlar vermede dahil olabileceğini iddia etmiştir. Phineas Gage’nin beynine gelen hasar, ventrol-medyal (orbito-frontal) korteksi içerdiği gibi; sosyal bağlamda karar vermede duygunun ve sinirsel sistemin katılımı, bozulmamış bir ventro-medyal sisteme bağlıdır (Damasio ve diğerleri, 1994). Damasio (1995), somatik işaretleyici hipotezinin orbito-frontal korteks hasarından sonra görülen duygusal değişiklikler için sorumlu olduğunu ileri sürmektedir. Bu, hastanın uygun olmayan sosyal davranışın göstergelerini anlayabilmesine rağmen, EVR-tip hastaların uygun olan ve uygun olmayan eylemleri otomatik olarak ayırt eden bir sinyal ile bu göstergeleri belirleyemediğini göstermektedir. Somatik işaretleyici ne yapar? Dikkatimizi belirli bir eylemin yol açabileceği olumsuz sonuca yönelmeye zorlar ve otomatik bir alarm gibi çalışarak şu sinyali verir: Eğer bu sonucu verecek seçeneği yeğleyecek olursan, tehlikeye karşı dikkatli ol. Bu uyarı bizi hemen olumsuz hareket tarzını reddetmeye ve dolayısıyla diğer seçenekler arasından tercih yapmaya yöneltebilir. Otomatik sinyal daha fazla ileri gitmeden gelecekteki zararlara karşı korur, sonra da daha az seçenek arasından seçim yapmamızı sağlar.

10 İnsanların normal karar verme sürecinde somatik işaretleyiciler yeterli olmayabilir, çünkü birçok durumda, bunu akıl yürütme ve son seçim süreçleri izleyecektir. Somatik işaretleyicinin varlığı, büyük olasılıkla karar sürecinin isabetlilik oranını ve verimliliğini arttırmaktadır; yokluğu ise azaltmaktadır. Somatik işaretleyiciler; ikincil duygulardan kaynaklanan hislerin özel bir örneğidir. Bu duygu ve hisler öğrenme yoluyla, belirli senaryoların gelecekteki tahmini sonuçlarına bağlanmışlardır. Olumsuz bir somatik işaretleyiciyle gelecekteki belirli bir sonuç yan yana geldiğinde, ortaya çıkan bileşim bir alarm zili işlevi görür. Olumlu bir somatik işaretleyiciyle yan yana geldiğinde ise, teşvik edici bir uyarı olur. Teoriye göre, eksiklik sosyal öğrenme esnasında aktif hale getirilmiş ve uyandırılmış bazı özel somatik durumları aktive etme başarısızlığından kaynaklanmaktadır. Diğer bir ifade ile sosyal öğrenme ödül veya ceza ilişkilerinden edinilmektedir. Bu ilişkilendirmeler , somatik durumları değiştirmekte ve bu değişiklikler beynin diğer ilgili bölgelerine iletilmektedir. Bu teorinin Rolls’un orbito-frontal korteks teorisi ile paralellikleri vardır; her iki teori de duygu deneyimini uyarıcı – tepki ilişkilendirmelerine atfetmektedir ve her ikisi de dorso-lateral değil de ventro-medyal korteksin bu ilişkilendirmeleri oluşturmadaki rolünü vurgulamaktadır.

11 Psikopatlık ve frontal lob hasarı birbiri ile ilgili midir?
Frontal lob literatürü, bazı hastaların frontal lob hasarından sonra duygusal tepkide açık zayıflıklar gösterdiğini, depresif veya öforik ya da ağzı bozuk , ilgisiz ve cansız olduklarını ileri sürmektedir. Son on beş yılda az bir miktardaki kanıt, frontal lobların sadece duygusal bozukluğa dahil olabileceğini değil aynı zamanda psikopatlık ve anti-sosyal davranış geliştirmede de etkilerinin olabileceğini göstermektedir (Raine, 1993). Hare’ye (1996) göre, psikopatlık diğerlerini kontrol etmek ve kendi bencil ihtiyaçlarını tatmin etmek için çekicilik, manipülasyon, korkutma ve şiddet kullanan ‘türler arası avcılar’ olarak tanımlanabilir. Vicdan sahibi olmayarak ve diğerleri için bir şey hissetmeyerek, bunlar istediklerini alırlar ve yaparlar ve en ufak bir suçluluk veya pişmanlık duygusu göstermeden sosyal normları ve beklentileri ihlal ederler.

12 Bunların semptomları arasında şunlar vardır:
Yüzeysel cazibe Benmerkezcilik Sevme yeteneğinin olmaması Suçluluk duygusu yoksunluğu Vicdan azabı ve utanma olmaması Anlama ve sezme yeteneği olmaması Deneyimlerden öğrenememe Dilin derin manasını kullanamama / kullanma isteksizliği Anlatımlarda uyumsuzluk / mantıksal tutarsızlık Yoğun göz teması Kurbanın zayıf noktalarını bilmesi Soru sorulana kadar bilgi sahibi görünme.

13 DSM-IV’de bir ayrım yapılmamasına rağmen, psikopatlık ve anti-sosyal kişilik bozukluğu (APD) arasında nitel ve gösterilebilir bir farklılık vardır. Psikopatlar, tipik olarak kişilik bozukluğunun anti-sosyal karakteristiklerini gösterirken (fiziksel saldırı/tecavüz veya hırsızlık), APD’li olanlar psikopatların herhangi bir bilişsel ya da duygusal semptomlarını göstermezler. Şu ana kadar çalışmalar, ‘başarısız’ yani yakalanıp hapse konan psikopatlar üzerine yoğunlaşmıştır. Başarılı psikopatların, yani yakalanmayanların hapse atılmış olanlara davranışsal olarak çok benzediğini ama psikolojik olarak farklı oldukları ileri sürülmüştür.

14 ÖZET Frontal loblar, insan neokorteksinin üçte birini kapsar ve en son gelişen bölgedir. Bunların temel rolleri, devam eden davranışı düzenleme ve hedeflerin planlanması ve devam ettirilmesidir. Frontal lobların ayrıca sosyal davranışı düzenlediği ve uygun olmayan tepkileri engellediği düşünülmektedir. Premotor korteksi içerdiği için, bunlar istemli hareketi planlama ve yürütmede de dahil olmaktadırlar. Frontal lob bozukluğunu ölçmek için birkaç test kullanılmıştır. En yaygın olan test, kontrollü sözel kelime ilişkilendirme testidir. Diğer testler arasında, Wisconsion Kart Ayırt Etme Testi, Londra Kulesi testi, Porteus Labirenti vardır. Bütün frontal lob hastaları zayıf performans göstermezler. Prefrontal semptomlar arasında planlama yapamama, strateji oluşturamama ve bu stratejileri etkin bir şekilde yürütememe, tepki stratejisini değiştirememe, dikkati koruyamama, doğaçlama davranma, zayıf çalışma belleği bulunmaktadır.

15 Birkaç teori, frontal lobların fonksiyonunu açıklamaya çalışmaktadır
Birkaç teori, frontal lobların fonksiyonunu açıklamaya çalışmaktadır. Luria’nın klasik görüşüne göre, frontal loblar bireyin davranışı planlama ve organize etmesine imkan veren üçüncül bir bölgedir. Norman ve Shallice’in denetleyici dikkatsel sistemi, frontal lobları bakış açısı programlamanın yansıması ve denetleyici bir dikkatsel sistem olarak görmektedir. Yetersiz kontrol, frontal lob semptomlarına yol açmaktadır. Rolls’un frontal lob fonksiyon teorisi, orbito-frontal korteks ve onun ödül – ceza davranışına dahil olmasına yoğunlaşmıştır. Frontal lob hasarı, çeşitli durumlarda bir ödülün olmamasına normal olarak tepki verememeye ilişkin değişikliklere sebep olmaktadır. Damasio’nun somatik işaretleyici hipotezi, hastaların sosyal olarak uygun olmayan göstergeleri anlayabilmelerine rağmen, uygun davranış ile uygun olmayan davranış arasında ayrım yapabilmek için yardımcı olacak bir sinyali düzgün olarak göremediklerini iddia etmektedir. Sosyal öğrenme esnasında aktivasyonu yapılan bazı somatik durumları aktif hale getirmede başarısızdırlar.

16 KAYNAKÇA Damasio, A. R. (2006) . Descartes’in yanılgısı (3.baskı). İstanbul : Varlık Yayınları. Martin ,G. N. (2006). The frontal lobes: cognition, social behaviour and personality. Human neuropsychology (2.edition) içinde ( ). England :Pearson Prentice Hall.


"FRONTAL LOB FONKSİYONU TEORİLERİ" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları