Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanTosun Yalcin Değiştirilmiş 9 yıl önce
1
1- Bronşektazi Akciğerlerdeki bronş ve bronşiyollerde görülen duvar harabiyeti nedeniyle kalıcı genişlemesi olarak tanımlanır. Doğumsal olduğu gibi genellikle geçirilmiş akciğer enfeksiyonlarından kaynaklanan bozukluktur. (Kızamık ,boğmaca,zatürre ve akc. Tüberkülozu) Tanı Anamnez, fizik muayene, akciğer grafisi, tomografi ile tanı konulur.
2
BELİRTİLER En sık görülen belirti, öksürük ve balgamdır. Balgam iltihaplı sarı-yeşil görünümde pis kokuludur. Yaygın bronşektazi hastalığı olanlarda; bulantı, kusma, iştahsızlık, kilo kaybı, böbrek fonksiyonlarında bozulma ve kansızlık görülebilir. akciğer enfeksiyonuna sık rastlanır. Enfeksiyon döneminde ateş yükselir.
3
Hastaya postural drenaj yöntemi uygulanır.
Tedavi ve Bakımı Bronşektazili hastanın bakımında önemli olan, belirtilerin rahatlatılması sekresyonlann çıkarılması ve enfeksiyonu kontrol altına almaktır. Öncelikle antibiyotik ve nefes açıcı ilaçlarla tedaviye başlanır, akut solunum yolu enfeksiyonu da gelişmiş ise hasta yatak istirahatına alınır. Hastaya postural drenaj yöntemi uygulanır. Derin soluk alma ve öksürük egzersizleri yaptırılır. Hastanın yeterli sıvı alması sağlanır. Hastanın çıkardığı balgam toplanarak günlük miktarı kaydedilir. Hastaya bol vitaminli, protein yönünden zengin diyet verilerek, sık sık ağız bakımı yapılır. Hastanın, solunum yolu enfeksiyonlarından ve tozlu, dumanlı ortamlardan kendini koruması, alkol ve sigara kullanmaması gerektiği söylenir. Cerrahi tedavi yöntemi; genellikle hastalıklı lob alınır (lobektomi) ya da bir akciğerin tümü etkilenmiş ise segmentektomi veya pnömonektomi yapılır.
4
2- Plevral Effüzyon Plevra (akciğer zarı), akciğer ve göğüs boşluğunu örten bir zardır. Normalde viseral ve parietal plevra yaprakları arasında az miktarda sıvı bulunur. Plevral sıvının fazla üretilmesi veya emiliminin azalması plevrada sıvı birikimi yani plevral effüzyon oluşumunun temel mekanizmasıdır. Plevral effüzyon, konjenital kalp yetmezliği, pnomoni ve kanserler gibi bir çok hastalıklara sebep olur
5
Belirti ve Bulgular Nefes darlığı =dispne, (artan sıvının akciğerlere basınç yapmasına bağlı olarak görülür) Batıcı tarzda göğüs ağrısı (sıvının az olduğu durumlarda plevral zarların birbirine sürtünmesi ile nefes alıp vermekle artar) Kuru öksürük, Titreme, ateş görülür. Tanı Fizik muayenenin akciğer grafisidir ultrasongrafidir. Bilgisayarlı tomografi de çekilebilir. Tüm plevral efüzyonlarda, tanı ve drenaj amaçlı torasentez yapılır, Plevral sıvı örneklerinden mikrobiyolojik yaymalar hazırlanmalı ve uygun kültürlere ekim yapılmalıdır.
6
Tedavi ve Bakımı Doktor istemine göre diüretik, antienflamatuar, uygun antibiyotik, analjezik verilir. Hastanın istirahat etmesi sağlanır. Hastanın derin soluk alıp vermesi söylenir. Ağrısı varsa, uygun pozisyon verilir. Kültür için hastanın balgamı uygun kapta biriktirilir. Oksijenlenme yetersiz olacağından oksijen verilir. Tanısal torasentez yapılabilir. Hasta ve yakınlarına anlayacakları şekilde bilgiler verilir.
7
3-Akciğer Apsesi Akciğerin herhangi bir bölgesinde gelişen bir enfeksiyon, o bölgedeki akciğer dokusunu yıkıma uğratarak boşluklar oluşturur, bu boşluklar irinle dolar ve akciğer apsesi oluşur. Canlılığını kaybeden bu doku, balgam olarak bir bronşa açılarak atılabilir yada apse, akciğer zarlarına doğru ilerleyip plevra boşluğuna geçer. Belirti ve Bulgular Sürekli yüksek ve düzensiz ateş, terleme, titreme, göğüs ağrısı, öksürük, nefes darlığı, iştah kaybı genellikle pürülan pis kokulu balgam görülür. Apsenin bronşa açılması ile kusma şeklinde bol balgam çıkartılır.
8
Tanı Fizik muayene, hastanın öksürmesiyle kusma tarzında çıkarttığı balgamın çok kötü kokuyor olması. Akciğer filmi çekilir. (Akciğer filminde hastalığın apse boşluğu belirli bir şekilde görülür). Balgam tetkikleri yapılır. Akciğer tomografisi çekilir. laboratuvar testleri ve bronkoskopi yapılması da uygun görülür.
9
Tedavi ve Bakımı Balgam kültürüne göre uygun antibiyotiklerle tamamen tedavi edilebilir. Akciğer apsesinde en çok kullanılan antibiyotik penisilindir. Hastanın odası sürekli havalandırılır, düzenli ağız bakımı verilir. Bol sıvı gıda alması sağlanır. Balgamın çıkartılması için postural drenaj uygulaması yapılmalıdır. Akciğer tomografisi ve ultrason eşliğinde perkütan kateter drenajı (PKT), apsenin drenajı için uygulanabilecek bir diğer tedavi yöntemidir. Akciğer apsesindendolayı bir duvar oluşmuşsa yada akciğerin dışına yayılmışsa ameliyat önerilebilir. Cerrahi girişim olarak segment veya lob rezeksiyonu yapılır. Günümüzdeki etkin antibiyotiklerin kullanılmasıyla cerrahi girişimlere gerek kalmamaktadır.
10
4- Pulmoner Emboli Emboli, ilk oluştuğu yerden ayrılmış bir kan pıhtısı demektir Akciğer embolisi, vücudun herhangi bir yerinde oluşmuş pıhtının koparak (derin ven trombozunun komplikasyonu olarak) damarlarda dolaşması ve,( hava, kemik iliği, parazitler, yağ yada enjekte edilen çeşitli maddeler ile oluşan pıhtının) venler yoluyla akciğer atardamarı veya onun dallarından birinin tıkanması sonucu ortaya çıkan klinik tablodur. Az miktarda pıhtı gitmişse hasta bunu fark etmeyebilir. Fakat pıhtı çok fazlaysa ani ölüme de yol açabilir. Emboli nedeniyle akciğerin bir kısmı tamamen kansız kalırsa buna “pulmoner enfarktüs” denir. Bu da ağır bir klinik tablodur.
11
NEDENLERİ Pulmoner emboli için, uzun süreli olarak yatakta hareketsiz kalmak, yaşlılık, gebelik, varisler, kalp yetmezliği, ciddi KOAH tablosu, bazı kan hastalıkları batın içi tümörler, kanser, aşırı kilo, bazı böbrek hastalıkları, bazı bağırsak hastalıkları, çeşitli ilaçlar, alt ekstremde travmaları, cerrahi girişimler pıhtılaşmaya neden olan genetik faktörler, gibi faktörler risk oluşturmaktadır.
12
Belirti ve Bulgular Daha büyük veya daha çok sayıda akciğer atardamarının tıkandığı olgularda ise şiddeti değişmekle birlikte; ani başlangıçlı nefes darlığı, göğüs, sırt veya yan ağrısı, öksürük ve hemoptizi (kan tükürme), taşikardi, siyanoz görülür.
13
Tanı Pulmoner embolide erken tanı hayat kurtarır. Pulmoner emboli tanısının konulması çoğu kez kolay değildir ve deneyim gerektirir. Çünkü hastalık belirtileri spesifik değildir yani başka hastalıklarda da karşımıza çıkan belirtilerdendir. Tanı için hastadan alınan ayrıntılı bir *anamnez , *risk faktörlerinden bir veya birkaçının varlığı ve ani nefes darlığı,pulmoner emboliyi akla getirmelidir. *Akciğer grafisi, * arter kan gazı analizi, *EKG, * ekokardiografi, *bacak toplardamarlarının dopler ultrasongrafisi, *akciğer sintigrafileri *tomografi gibi yöntemlerden yararlanılarak tanı konur.
14
Tedavi ve Bakımı Pulmoner embolide tanı konulur konulmaz pıhtılaşmayı önleyici ilaçlar ile tedaviye başlanmalıdır. Yağ oranı düşük, liften zengin diyet uygulanır. Düzenli olarak fizik egzersiz, yatakta aktif ve pasif egzersizler yapılmalı mümkünse yürütülmelidir. Pulmoner embolide tedavi süreci uzun olacağından hasta ve yakınlarına bilgi verilir, psikolojik destek sağlanır. Hasta antikuagülan ilaç kullandığından kanama yönünden izlenmelidir. Kan gazı analizlerinin takibi yapılır. Hayati yaşam bulguları takip edilir. Hastanın rahat nefes alıp vermesi için pozisyonu düzenlenir, odası havalandırılır. Doktor önerisine göre varis çorapları kullanılabilinir. Cerrahi olarak gerekirse embolektomi yapılır.
15
5- Solunum Sistemi Tümörleri
Trakea, bronş, bronşiol ve alveollerde gelişir. Akciğer kanserlerinde akciğer dokularındaki hücreler kontrolsüz çoğalırlar. Akciğer kanserleri direkt, kan ve lenf yolu ile metastaz yaparlar. Sigara, bava kirliliği, radyoaktif ortam, viral enfeksiyonlar, pulmoner fibrozis, mesleki koşullar, antioksidanlı gıdalardan eksik beslenme, genetik faktörler, immünolojik faktörler, vücuttaki bazı enzim yetersizlikleri gibi faktörler akciğer kanserinde etkendir.
16
Akciğer kanserleri hücre tipine göre çeşitleri:
Akciğer kanserleri hücre tipine göre iki ana gruba ayrılır. Küçük hücreli dışı akciğer kanseri (Küçük hücreli olmayan): Daha yavaş gelişir ve yayılırlar. Küçük hücreli akciğer kanseri: Oldukça hızlı büyür ve erken dönemde uzak metastaz yapabilir.
17
Belirti ve Bulgular •Kronik öksürük, •Sabit göğüs ağrısı, •Kanlı balgam, •Nefes darlığı, •Ses kısıklılığı, •Akciğer enfeksiyonu veya bronşit ile tekrarlayan problemler, •Boyunda ve yüzde şişlik, •İştahsızlık, •Yorgunluk, •Kilo kaybı
18
Tanı Akciğer kanseri tedavisinde erken tanı çok önemlidir. Akciğer grafileri Bilgisayarlı tomografi (özellikle PET (pozitron emisyon tomografi) tercih edilmektedir), Biyokimyasal testler, Akciğer fonksiyon testleri, Torasentez, Biyopsi, Torakotomi, Kemik sintigrafisi ve magnetik rezonans görüntüleme, Balgamın sitolojik incelemesi yapılır.
19
Tedavi ve Bakımı Cerrahi tedavi: Metastaz yapmamış erken tanısı konmuş vakalarda cerrahi tedavi başarılıdır. Cerrahi müdahalede, akciğerin bir lobu çıkarılır yada bütün akciğer çıkarılır. Radyoterapi (Işın tedavisi): Tümörü küçültmeye yönelik, geride kalmış az sayıdaki kanser hücrelerini yok etmek amacıyla cerrahi müdahaleden önce veya müdahaleden sonra yapılan işlem radyoterapidir. Kemoterapi (ilaç tedavisi): kanserli hücreleri öldürmek veya çoğalmalarını kontrol altına almak için uygulanan ilaç tedavisidir. Cerrahi müdahale geçirmiş hastalarda; Göğüs tüpü drenajı takip edilir, erken mobilize etmeye çalışılır, ağrı kontrolü sağlanır, yaşam bulguları takip edilir. Hastaya solunum egzersizleri öğretilir ve yaptırılır. Hasta yakınlarına da korku ve endişeli olmalarından dolayı onlara da psikolojik destek verilir.
20
Göğüs Travmaları Göğüs travmaları, göğüs kafesi ve içindeki bütün organların künt yada delici travmalar sonucu yaralanmasını tanımlar Künt göğüs travmaları genelde araç içi ve dışı trafik kazaları, yüksekten düşmeye bağlı travmalar, künt cisimlere çarpma yada maruz kalma, Penetran travmalara ise kesici delici alet yaralanmaları, ateşli silah yaralanmaları, araç içi trafik kazaları neden olmaktadır. En sık rastlanan lezyonlar; göğüs duvarı yaralanmaları, pnömotoraks, hemotoraks, vertebra yaralanmaları, akciğer yaralanmaları, mediasten yaralanmaları, diyafram yaralanmalarıdır.
21
GÖĞÜS TRAVMALARI SONUCU OLUŞAN YARALANMALAR
1-KIRIKLAR a-Kaburga kırıkları: Nedenleri 3 başlık altında toplanır. 1- Dışarıdan toraksa rastlayan künt darbeler, çarpma, düşme, delici yaralanmalar ve patlamalarla oluşan travmatik kırıklar. 2- Kosta tümörleri, osteomiyelit ve kemik tüberkülozuna bağlı patolojik kırıklar. 3-kendi kendine olan spontan kırıklardır. Basit kırıklarda solunum fizyolojisi bozulmamıştır ve komplikasyon gelişmemiştir. Komplike kırıklarda ise solunum fizyolojisi bozulmuş, komplikasyonlar gelişmiştir. Kırılmış kotsalar interkostal arter, ven, plevra ve akciğeri zedeleyerek hemotoraks, pnömotoraks, ciltaltı amfizemi gibi komplikasyonlara sebep olur
22
b-Sternum kırıkları: Künt travmalardan sonra görülür
b-Sternum kırıkları: Künt travmalardan sonra görülür. Sternum kırığı ile beraber, aortta, bronş, trakea, özofagusta rüptürler görülür, akciğer ve miyokardiyal ezilmeler, hemotoraks, pnömotoraks gibi yaralanmalar ve komplikasyonlar ortaya çıkabilir. Ağrı, hassasiyet, şişlik, krepitasyon alınması, renk değişikliği, deformiteler görülür. c-Klavikula - skapula Kırığı: Klavikula kırığı trafik kazaları sonrası en sık görülen kırıktır.Emniyet kemeri kullanımı klavikula kırığı gelişimini arttırmaktadır. Skapula kırıkları daha az görülür. Humeral eklemlerde kırık yoksa kolun askıya alınması tedavi için yeterlidir.
23
2-Kalp ve Büyük Damar Yaralanmaları:
Göğüs travmalarına bağlı kalp ve aort, aorttan çıkan dallar, vena kava ve pulmoner arterial damarlarda yaralanmalar meydana gelebilir. En sık aort damarı yaralanır. 3-Trakeabronşiyal Yaralanma: Krikoid kıkırdak ile trakea ve her iki ana bronştaki künt ve/veya penetran travmalara bağlı hasarlara trakeobronşiyal yaralanma adı verilmektedir. a-Yelken Göğüs: En az üç yada daha fazla komşu kostaların iki veya daha fazla yerden kırılması etkisiyle, inspiryumda o göğüs duvarı segmentinde çökme, ekspiryumda kalkma paradoks hareketi ile yetersiz ventilasyona neden olur. Yelken göğüslü hastalarda sekresyonların atılması ve etkili ağrı kontrolü ile solunum yetmezliği düzeltilemiyorsa, hasta entübe edilerek mekanik solunum cihazına bağlanır.
24
Belirti ve Bulgular Göğüs travmaları, en fazla solunum ve dolaşım sistemini etkiler, hayatı tehdit eden travmalar olarak kabul edilir. Kalp yaralanmaları ile birlikte görülebileceği unutulmamalıdır. Göğü s travmalarında ne şekilde olursa olsun genel olarak *solunum güçlüğü, * solunumla ağrı, *hemoptizi, * siyanoz, *trakea deviasyonu (yer değiştirmesi), * boyun venlerinde dolgunluk, *göğüs duvarının genişleyememesi, * hipotansiyon, *taşikardi, * filiform nabızdır. Tanı Olayın şekli, oluşumu mümkünse hastadan veya olayı bilen kişilerden öğrenilmeye çalışılır. Hastanın tüm vücudu çıplak olarak muayene edilmelidir. Etkilenen tarafta akciğer seslerinin azalması ya da olmaması tanıda yardımcıdır. Durumu ciddi olan hastalarda tüp torakostomi gibi gerekli acil girişimler yapıldıktan sonra radyolojik tetkike alınır.
25
Tedavi ve Bakımı öncelikle acil girişim yapılmalı Solunum yolunun açık olması ve açık kalması sağlanır. Yüksek yoğunlukta oksijen verilmelidir. Kırığın desteklenmesinde çöken kısım aşağıda iken, pansumanla ya da hastanın kolu basınç oluşturacak şekilde desteklenir,etkilenen taraftaki kol 45 derece açı ile askıya alınır. Kanamalar durdurulur, kurşun yaralanmalarında giriş ve çıkış delikleri mutlaka araştırılmalıdır. Şok tablosunun gelişmemesi için, ayaklar kalp seviyesine yükseltilebilir, damar yolu açılarak hacim genişletici sıvı başlanabilir.
26
b-PNÖMOTORAKS Çeşitli nedenlere bağlı olarak plevral boşluğa hava toplanmasıdır. Pnömotoraks başlıca iki grupta sınıflandırılır. Travmatik pnömotoraks: Göğüs duvarım delerek plevra boşluğuna hava girmesine neden olan bir yaralanma söz konusudur. Travmatik pnömotoraks iki şekilde görülür. A- Acık pnömotorak(Emici pnömotoraks): Delici yaralanmalar, patlamalar veya diğer kazaların toraks duvar bütünlüğünü bozması ile plevra boşluğu arasında devamlı hava girip çıkmasına açık pnömotoraks denir. Bu durum akciğerin genişlemesini, havalanmasını engellediğinden o taraftaki akciğer kollabe (sönme) olur. B- Kapalı pnömotoraks (Basit pnömotoraks ): Atmosfer ile plevra arasında doğrudan bir ilişki yoktur. Havanın içerden bronş, bronşiyol, alveollerin künt travmalar sonucu yırtılmaları ve plevraya geçmesiyle oluşur. Spontan (kendiliğinden) pnömotoraks: Akciğer dokusunun yırtılması ile havayollarımızdan plevra boşluğuna hava girmesi neden olmaktadır. Spontan pnömotoraks bazen KOAH, akciğer tüberkülozu, astım, akciğer kanseri, bronşektazi, akciğer absesi gibi hastalıkların akciğer dokusunda yaptığı tahribat ve yırtılma sonucunda ortaya çıkabilir. Spontan pnömotoraks, amfizemin, astımın, kistik fibrozun veya tüberkülozun bir komplikasyonu olarak da ortaya çıkabilir.
27
Belirti ve Bulgular Ani gelişen solunum sıkıntısı Şiddetli solunum güçlüğü ve hava açlığı Göğüs hareketlerinde asimetri belirtileri gözlenir Siyanoz Hızlı ve zayıf nabız Hipotansiyon Jugular venlerde dolgunluk Etkilenen taraf akciğer sesleri azalmıştır veya hiç duyulmaz Hasta endişeli ve kuşkuludur Tanı Hastanın fizik muayenesi Kesin tanı akciğer grafisinde hasta taraf akciğerinin söndüğünün görülmesi, Toraks ve abdominal tomografi ile tanı konur.
28
Tedavi ve Bakım Tedavide genel amaç, plevral boşluktaki havanın boşaltılması ile hava kaçağının kontrolü ve nüks ihtimalinin azaltılmasıdır. Göğüs duvarına batan cisim varsa çıkarılmaz, bu konuda dikkat edilmelidir. Ameliyathane ortamında çıkarılır. Tedavide uygulanacak yöntemler, gözlem, yatak istirahati, iğne aspirasyonu, tüp torakostomi, torakotomi ve torokoskopik cerrahi olmalıdır. Gözlem de, hastaya yatak istirahati ve burundan oksijen verilip, içerideki havanın kendiliğinden geri emilmesi beklenir. İğne Aspirasyonu, 16 veya 18 numara enjektör ve 3 yollu bağlantı adaptörü kullanılarak pnömotorakslı akciğerden havanın boşaltılması sağlanır. Tüp Torakostomi (Kapalı Su Altı Drenajı), Bu yöntemde lokal anestezi sonrası göğüs duvarından plevra boşluğuna steril bir tüp sokulur ve bu tüpün açıkta kalan ucu ,dışarı havanın boşalmasına izin verecek ancak dışarıdan içeri hava girmesine izin vermeyecek kapalı bir sisteme bağlanır. Bu sayede plevra boşluğundaki hava kısa sürede boşaltılarak akciğerin yeniden açılması sağlanır. Cerrahi yöntemde göğüs boşluğuna girilerek akciğer veya göğüs duvarında hava kaçağına neden olan yırtıklar tamir edilir.
30
Belirti ve Bulgular C-HEMOTORAKS
Plevra yapraklan arasında belirgin miktarda kan toplanmasına hemotoraks denir. Kosta fraktürleri, göğüs duvarı yapılarının yaralanmaları, akciğer parankim doku yaralanmaları, kalp yaralanmaları neden olabilir. întraplevral boşluğa olan kanamanın miktarına, hızına, etyolojisine, hastalığa eşlik eden diğer lezyonlara, müdahale zamanı ve yöntemine göre hastalığın klinik gidişatı değişir. Belirti ve Bulgular Hemotoraks travma sebebiyle meydana gelmiş ise kanama miktarı ve şiddeti çok fazladır. nefes darlığı Göğüste ağrı hipotansiyon siyanoz taşikardi tasipne görülür.
31
Tanı Fizik muayene, akciğer filmi, toraks tomografisi ve plevral ponksiyon uygulanır. Tedavi ve Bakımı Hastalığın tedavisinde öncelikle hastalığa yol açan sebebin araştırılması gerekir. Vücuda batan cisim çıkarılmaz. Travma sebepli hemotoraks tedavisinde fazla kan kaybından dolayı kan nakli gerekebilir. Göğüste delik varsa üzerine vazelinli gaz tampon ile pansuman yapılır. Hastaya kan veya İV mayi takılır. Ateş, nabız, tansiyon gibi hayati bulgular takip edilir. Toraks tam olarak aspire edilemezse, kapalı drenaj yapılarak sürekli aspirasyona alınır. Doktor tarafından gerek görüldüğü takdirde cerrahi müdahale yapılır.
32
d- HİDROTORAKS Konjestif kalp yetmezliği, selim över tümörleri, perikardit, siroz, nefrotik sendrom, hipoalbüminemik durumlar, kanser ve tüberküloz hastalıkları gibi nedenlere bağlı gelişen plevra boşluğuna sıvı birikmesidir. Belirti ve Bulgular Şiddetli ya da hafif şekilde kuru öksürük, balgamlı öksürük, nefes darlığı gibi şikayetleri bulunmaktadır. Solunum sıkıntısı, taşikardi, halsizlik, terleme, enfeksiyona bağlı ateş görülür. Hidrotoraksı, pnömotoraks ve hemotorakstan ayıran en önemli belirti hastada yan ağrısının olmamasıdır. Tanı Hastanın şikayetleri ve fiziksel muayenesi, Akciğer grafileri, tomografi, torasentezle (bir iğne yardımı ile akciğerden alınan sıvı incelenmek üzere laboratuara gönderilir) tanı konur. Tedavi ve Bakımı Etyolojisi araştırılarak tedavi uygulanır. Enfeksiyonun geliştiği durumlarda antibiyotik tedavisi başlanır. Plevra boşluğundaki sıvı hastane ortamında, uygun şartlarda boşaltılır. Hasta ve yakınları hastalık hakkında bilgilendirilir.
33
e-Şilotoraks Plevral boşlukta lenfatik sıvının birikmesi olarak tanımlanır. Nedenleri Şilotoraks, doğumsal, ateşli silah, delici - kesici alet yaralanmalarına bağlı lenfatik kanalın bütünlüğünün bozulması sonucu gelişir. Özofagus ve, kalp damar cerrahisi postoperatif dönemde de oluşabilir. Omurganın aniden arkaya doğru zorlanmasıyla lenf kanalının deforme olması ile de şilotoraks oluşur.
34
Belirti ve Bulgular Çocuklarda, kas kaybı, malnutrisyon, kilo kaybı, büyüme geriliği görülebilir. Göğüs ağrısı, dispne Halsizlik Taşikardi Hipotansiyon Tanı Torasentezle alınan sıvı süt beyaz görünümündedir, biyokimyasal incelenmesi ile tanı konur. Duktus torasikus lenfanjiografi veye nükleer sintigrafisi ile görüntülenebilir.
35
Tedavi, torosentezle (lenfatik sıvının direne edilmesiyle) başlar.
Kaçağın tamamen durdurulmasına yönelik, endoskopi veya açık ameliyat ile lenf kanalı cerrahi olarak bağlanır. Torakoskopik girişim, plevra peritoneal şant (akciğer ile karın arasında katater yerleştirilmesi) uygulanır. Enfeksiyonu önlemeye yönelik önlemler alınır. Hasta ve yakınlarına hastalık hakkında anlayacakları şekilde bilgi verilir.
36
GÖĞÜS TÜPÜ TAKILI HASTALARDA HEMŞİRELİK BAKIMI
Hastanın akciğer zarlarının arasına takılan göğüs tüpünün birçok komplikasyonlarının ortadan kaldırmak, hastanın iyi halini devam ettirmek planlı, prensipli, ciddi hemşirelik bakımına bağlıdır. Hasta ve yakınları öncelikle oluşan hastalık, göğüs tüplerinin işleyiş ve fonksiyonu gibi konularda bilgilendirilmelidir. Göğüs tüpü, drenaj tüpü ve drenaj toplama kaplarının bağlantıları kontrol edilmelidir. Drenaj sistemindeki sıvının tekrar akciğere dönmemesi için, drenaj toplama kaplarının hastanın göğüs hizasının altında tutulmasına dikkat edilmelidir. Buharlaşmanın etkisiyle göğüs tüpü sistemindeki su miktarı azaldı ise steril su eklenmelidir..
37
Tüp ve su altı odasında bir miktar hava kabarcıklarının ve dalgalanmanın olması gerekmektedir, kontrolleri esnasında dalgalanmanın, hava kabarcıklarının görülmemesi drenaj sisteminde tıkanıklığın olduğunu yada kabarcık çıkışının artması akciğerin eski haline döndüğünü düşündürmeli ve doktora bilgi verilmelidir. Göğüs tüpü sisteminin düz, rahat ve gevşek bir biçimde tutulmalı ve hasta tüpler üzerine yatmamalıdır Göğüs tüpünün istemeden devrilmesi durumunda, şişe tekrar düzeltmeli, hastaya birkaç kez derin nefes almasını, ardından zorlu, derin nefes vermesi ve öksürmesi söylenerek, tüpün sıvı seviyesi ve dalgalanması kontrol edilir. Hemşire, hastanın yaşam bulgularını takip etmeli, akciğer sesleri, tüpün sıvı seviyesi, drenajdan gelen sıvının rengi, bulanıklığı, miktarı sık aralıklarla kontrol edilerek kaydedilmelidir.
38
Akciğerlerini genişletmesi için hastaya öksürme ve derin nefes alma egzersizleri yaptırılır. Göğüs tüpü pansumanları ve bakımları yapılmalıdır. Hemşirenin, göğüs drenajının değerlendirmesini yaparken bilmesi gereken hususlar; -Yetişkinlerde tüp yerleştirildikten sonra ilk 3 saat içerisinde plevral tüpten mİ sıvı drene olabilir. 24 saatte mİ olur. - Ameliyattan sonra ilk birkaç saatte kanlı olması normaldir. Birkaç saatten sonra seröz şekle döner. -Aniden 100 mİ den fazla drenaj olursa kanama yönünden kontrol edilmelidir. -Drenaj kaplarında kırık yada çatlaklığın olup olmadığı konusunda dikkatli olmalıdır.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.