Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Güzel sanatlar içinde edebiyatın önemi
Edebiyatın tanımı ve özellikleri Edebiyat, güzel sanatların dile dayalı bir dalıdır. Ana malzemesinin "dil" oluşu onu diğer sanatlardan oldukça farklı ve üstün kılmaktadır. Çünkü estetik, dil zevki ve anlam edebiyat sanatıyla mükemmel bir birleşim oluşturur. Edebiyat duygu, düşünce ve hayallerin kişide beğeni uyandıracak biçimde söz ya da yazıyla ortaya konması amacını taşır.
3
Dille sesle gerçekleştirilir
İŞİTSEL( FONETİK) SANATLAR: Dille sesle gerçekleştirilir EDEBİYAT MÜZİK
4
GÖRSEL( PLASTİK) SANATLAR
Görüntüyle yapılır MİMARİ HEYKEL HAT RESİM
5
Ses ve görüntüyle yapılır
DRAMATİK (RİTMİK) SANATLAR Ses ve görüntüyle yapılır BALE TİYATRO OPERA DANS SİNEMA
6
Edebiyat kurgu tekniklerinin, buluşların ve içeriğin üzerinde "yücelen" özelliğiyle ruhumuzu etkiler. Edebî ürünler, insanın ruhunu ve zihinsel yapısını farklı âlemlere taşır. Edebî malzeme olarak çok eskiden beri kullanılan, bazı temalar vardır. Dinsel metinlerin ve eski mitlerin de malzemesi olan bu temalar, yüzyıllar boyunca edebiyat için bir model oluşturmuştur. Edebiyatın konusu, insan yaşantısıyla olduğu kadar bireyin iç ve dış gerçeğiyle de ilgilidir. Daha soyut konular, felsefî görüşler de edebî malzeme sayılır.
7
Günümüzde kimi metinler (Konfüçyüs'ün konuşmaları, Platon'un eserleri vb.) edebî birer ürün olarak okunabilmektedir.Edebî metinler incelendiğinde (bir şiir, öykü, deneme, masal, efsane, roman, gezi, tiyatro vb.) insanoğlunun tutkuları, kederleri, sevinçleri, hayalleri, beklentileri, coşkunluğu gibi insana özgü her şeyin bunlarda yer aldığını görülecektir. Edebiyat kendine özgü anlayışları, kuralları, ilkeleri de beraberinde oluşturur. Diğer olgular gibi (bilim, din, ekonomi vb.) edebiyatın da kendine ait disiplinleri vardır. Bir edebî eser ortaya çıkarken, okuyucu veya dinleyiciye ulaşırken, incelenip değerlendirilirken bu disiplinler göz önüne alınır. Edebî eserlerde bu açıdan gelişigüzellik yoktur. Edebî eserin her aşamasında izlenen yol kısaca onun metodudur.
8
Edebiyat, estetik zevk vermeyi amaçladığı gibi derin anlamları da ön plana çıkarır. Bu yönüyle işe yararlık amacı da taşır. Edebî değeri belirleyen unsurlardan biri de üslûptur. Üslûp hem bir yazma, hem de yazarın düşünme ve tasarlama tarzı dır; "Üslûp kişinin kendisidir." (Üslûb-u beyan, aynıyla insandır.) Edebî metinde yazarın amacı kadar edebî gelenekler, alışkanlıklar, moda, sözcüklerin önceden kurgulanmamış rastlantıları, ilham vb. de rol oynamaktadır. Edebiyatın kendine özgü kuralları ve yaklaşımları dikkate alınarak oluşturulan yazılı ve sözlü ürünler, "edebî eser" niteliği taşır. Herhangi bir yazı ve söz, edebî eser değildir. Dil estetiği, üslûp, taşıdığı duygu ve düşünce değeri ve özgünlüğü, hayranlık uyandıracak anlatımı, biçimi bir edebî eserin özelliklerindendir. Atasözlerinden, halk söyleyişlerine, manilerden masallara, felsefî öykülerden macera romanlarına kadar her ürün edebî özgünlüğü yakalamışsa edebî eser niteliği kazanmış demektir.
9
Edebiyatın malzemesi kelimelerdir ve edebiyat dille gerçekleştirilen bir güzel sanat etkinliğidir. Edebiyatın asıl gayesi dili anlamlı, etkili ve güzel tarzda kullanmaktır. Diğer sanat dallarında olduğu gibi, estetik (güzellik, güzellik duygusu) edebiyatın da en önemli ögelerindendir. Edebiyatta fayda her zaman ikinci plandadır. "Süleymaniye" güzellik endişesiyle yapılmış olabilir, ama onun en önemli görevi insanlara hizmet eden bir ibadethane olmasıdır. Edebiyata baktığımız zaman ise durum tam tersinedir. Ne kadar fayda endişesi taşırsa taşısın bir hikâye, bir şiir bir insanın herhangi bir işini görecek, ona herhangi bir durumda yardımcı olabilecek nitelikte değildir. Bu yüzden edebî eserlerde fayda değil, güzellik yaratma ön plandadır.
10
Edebiyat - güzel sanatlar ilişkisi
Aynı amacı taşıyan güzel sanat dalları, kullanılan malzemeler ve ifade ediliş biçimi yönüyle birbirlerinden az çok ayrılır. Ancak öz bakımından yer yer birbirlerini tamamlayıp, birbirlerinin alanlarına da girebilmektedir. Bu ilişki, estetik ve anlamın saflaşıp belirginleşmesi içindir. Edebiyat, en çok resim ve musikiyle içli dışlı olmuştur. Bunun nedeni sözün ahenk ve tasvire dönük olmasıdır. Şiirde müzikaliteye önem veren şairlerimiz oldukça yetkin eserler vermiştir. Bunlardan en önemlileri Ahmet Haşim ve Yahya Kemal Beyatlı'dır. Bu şairlerimiz şiirlerinde ahengi sağlamak için "ses" konusunda oldukça titiz davranmışlardır. Resim sanatının da edebiyatla içli dışlı olduğu unutulmamalıdır. Şairler şiirlerini kimi zaman şiirlerinin anlamına uygun resimlerle yayımlamışlardır. Özellikle Servet-i Fünûn dergisinde "resim altı şiir"ler âdeta bir moda hâlini almıştır. Resmin, şiir olsun düzyazı olsun, edebî anlatılarda bir unsur olarak kullanıldığını da görmekteyiz. Resimle dile getirilen bir konu yazı ve sözle de ifade edilebilmektedir.
11
SAVAŞLARIN YIKIMINI TÜRKÜLER SÖYLER
Yıl Yemen artık, Osmanlı Devleti'nin en sorunlu yerlerinden biridir. Yemen'de yeni bir isyan çıkar. Balkanlar'dan Kafkasya'ya isyanlarla uğraşan devlet, Yemen için yine asker toplayacaktır. Yemen'i bir cehennem olarak gören Anadolu insanı, buraya asker vermek istemez. Çünkü, Yemen yamandır, gideni çok, döneni azdır... Bir kez daha ferman çıkar, Yemen için silah altına alınacaklar belirlenir Mayıs 'ında Yemen'e hareket edecekler Elazığ'da 'Redif Kışlası' (Redif: Terhis edildikleri hâlde, ihtiyaç hâlinde yeniden askere alınan kişiler.) önünde toplanır. Kışlanın önü ana baba günüdür... Yaşlı, genç, ana, baba, kardeş, bacı herkes oradadır…Gözler yaşlı, gönüller hüzünlüdür. İşte 'Yemen Türküsü' de bu uğurlamanın hatırasıdır: Havada bulut yok, bu ne dumandır? Mahlede ölü yok, bu ne sıvandır? Ana ben ölmedim bu ne figandır? EH Yemen'dir, gülü çemendir! Giden gelmiyor, acep nedendir?
12
Yemen bir cephedir, hem de uğruna en çok türkü yakılan cephe
Yemen bir cephedir, hem de uğruna en çok türkü yakılan cephe. Halk bu cepheden çok çeker; bu ve buna benzer pek çok Yemen Türküsü'nün varlığı da bu yüzdendir. "Havada Bulut Yok" sözleri ile başlayan türkü ise çekilen acıyı belki de en iyi anlatan ezgidir. Bu türkü sadece Yemen'de çekilen acıyı, kaybedilen canları anlatmakla kalmaz; onun tarihimizdeki birçok olayla da bağlantısı kurulur. Asker yolu gözleyen analar, bacılar ve eşler bu şarkıyla hüzün/enir. Oğlunu askere yollayacak ana da tezkere bekleyen asker de Yemen Türküsü olmadan yapamaz. Anaların, bacıların ve eşlerin dilinde bu türküler, bugün bir başka türlü söylenir oldu. İçlerinde 50 yıllık, 100 yıllık olanı da var, daha eskisi de; ancak yorumcuları yeni... Bu yüzden de taptaze duygular taşıyor.(Abdullah Kılıç)
13
Picasso bir resim sergisi açar
Picasso bir resim sergisi açar. Sergilenen tablolardan birinin alıtında "balık" yazmaktadır. Sergiyi gezen bir kadın, resme bakar; ama resmi balığa benzetemez. Bu sırada yanına gelen Picasso'ya, "Sayın Picasso, bunun neresi balığa benziyor?" der. Picasso: "Bu balık değil ki zaten, resim!" der. İnsanların bir resmi anlamak için en az, okuma yazma öğrenmek için gösterdikleri kadar çaba göstermeleri, ondan sonra da sanata, her anlamanın gerektirdiği kadar kollarını ve ruhlarını açmaları gerekir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.