Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi I
Bölüm – 4
2
Bölüm - 4 I. - II. MEŞRUTİYET VE OSMANLININ SON DÖNEMİNDEKİ FİKİR HAREKETLERİ Temel Kavramlar: Tanzimat, Meşrutiyet, Kanun-i Esasi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
3
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Osmanlı Devletinin 18. Yüzyıla dayanan yenileşme hareketleri, devleti içinde bulunduğu kötü durumdan kurtarmaya yetmemişti. Teknik hedeflere yönelik yenilikler, okulların açılması, askeri gelişmelerin yaşanması, başarıyla gerçekleşiyordu. Ancak devletin siyasi vaziyetini iyileştirmek maksadıyla yapılan Tanzimat ve Islahat Fermanları ise istenilen sonuçları vermemişti. Bu durumda özellikle gayr-i Müslim toplulukların bağımsız istekleri durdurulamamıştı. Tanzimat döneminde yetişen ve Batı siyasal sistemini bir ölçüde kavramış bir grup aydın devletin içinde bulunduğu durumdan çıkması için yeni bir arayışa girdi. O zamana kadar yapılan reformlarda siyasal çözüme yönelik yeterli tavsiyeler yoktu. Halkın egemenliğe ortak edilmesi, siyasal özgürlüklerle donatılması düşünülmemişti. Osmanlı Devletinde can güvenliği, hukuki reformlar sağlanmıştı fakat halk yönetime katılamıyordu. Buna imkân verilirse çeşitli uluslar yönetime katılacaklar böylece bir “Osmanlılık” ruhu doğacak, her türlü hakka sahip olan insanlar da devletin birliğini bozmaya yönelik faaliyetlerden uzaklaşacaklardı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
4
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Söz konusu düşüncelerden hareketle 1870 yılına doğru Türk tarihinde ilk kez siyasal özgürlükler uğruna bir mücadele başladı. Kendilerine Genç Osmanlılar veya Jön Türkler adını veren bir grup aydının başlattığı Meşrutiyet faaliyetleri başlarda yönetim tarafından hoş karşılanmadı. Osmanlı Devletinin dağılmasını önlemek maksadıyla Meşrutiyet hareketini başlatan Genç Osmanlılar cemiyetinin başlıca üyeleri Mehmet Bey, Reşat Bey, Nuri Bey, Ayetullah Bey, Namık Kemal, Refik Bey, Ziya Paşa, Mithat Paşa, Ali Suavi ve Agah Efendi’dir. Başlarda gizli olarak faaliyet gösteren cemiyetin fikirleri yıkılmakta olan devletin askerleri ve memurları tarafından kısa sürede benimsendi. Jön Türklerin geniş kitlelere hitap etmeleri ve kabul görmeleri sonucunda taleplerini açıktan dile getirmeye başladılar. Aynı dönemde yaşanan ekonomik buhran, siyasi ve askeri başarısızlıklardan padişah Abdülaziz’i sorumlu tutan Genç Osmanlılar padişahın tahtan indirilmesi için harekete geçti. Silahlı kuvvetler ve sivil bürokrasinin yardımıyla Abdülaziz 1876’da tahtan indirildi. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
5
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Abdülaziz’in tahtan indirilmesinin ardından yönetimde etkisi ve gücü artan Mithat Paşa V. Murat’ın padişahlığında anayasayı ilan ettiremedi. Bunun üzerine Meşrutiyeti ilan edeceğine söz veren II. Abdülhamit, Genç Osmanlılarla anlaşarak 31 Ağustos 1876’da tahta çıkarıldı. Padişahın cülus merasiminin ardından anayasa hazırlanması için Mithat Paşa başkanlığında Cemiyet-i Mahsusa adında bir encümen kuruldu. Çalışmalar sonucunda 119 maddelik anayasa 23 Aralık 1876’da ilan edildi. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
6
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Kanun-i Esasi’nin maddelerinden bazıları şunlardır: 119 maddeden oluşan anayasanın ilk beş maddesi, padişahın haklarını sayan ve tanımlayan maddelerdi. Osmanlı hükümdarlığı, halifeliği de koruyarak Osmanlı hanedanının en yaşlı üyesine ait olacaktı. (2., 3. ve 4. maddeler). Padişahın kişiliği dokunulmazdı ve yaptıklarından kimseye karşı sorumlu değildi (5. madde). Vükelanın (bakanların) atanması ve azledilmesi, para bastırılması, hutbelerde adının söylenilmesi, yabancı devletlerle antlaşma imzalanması, savaş ve barış ilanı, şeriat hükümlerinin uygulanmasının gözetilmesi, yasalar gereğince verilmiş cezaların hafifletilmesi ya da affedilmesi, parlamentoyu toplamak ya da dağıtmak ve temsilci seçimi için gerekli hazırlıkları yapmak padişahın kutsal haklarındandı (7. madde). Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
7
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
İkinci bölüm, Osmanlı vatandaşlarının kamusal haklarını içeriyordu. 8. madde Osmanlı Devleti'nin uyruğunda bulunan kişilerin tümüne din ve mezhep ayrımı olmaksızın "Osmanlı" denileceğini, 9. madde Osmanlıların tümünün, başkalarının özgürlüklerine müdahale etmemek koşuluyla, kişisel özgürlüğe sahip olduklarını belirtiyordu. 11. maddeye göre, devletin resmi dini İslam’dı. Ancak kamu düzenine ya da genel ahlaka aykırı olmadığı sürece, Osmanlı ülkesinde maruf olan diğer dinlerin icrası serbestti. Yasa önünde tüm Osmanlıların eşit olduğu, kişilerin, din hakkında önyargıya sahip olunmaksızın vatana karşı aynı hak ve ödevleri bulunduğu 17. maddede, devlet görevlilerinin devletin resmi dili olan Türkçe’yi bilmek zorunluluğu 18. maddede yer alıyordu. Vergiler mükellefin gücüyle oranlı olarak salınacak (20. madde), özel mülkiyete kamu araçları dışında ve yeterli bir tazminat ödenmeden el konulamayacaktı (21 madde). Yasaların kararlaştırdığı durumlar dışında, yetkililer meskene zorla giremeyeceklerdi (22. madde). 25. maddeye göre de, yasa gereği olmaksızın kimseden vergi, resim ya da başka bir ad altında para alınmayacağı karara bağlanıyordu. 26. madde ise işkence ve eziyetin kesin olarak yasaklandığını belirtiyordu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
8
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Hâkimler azlolunamayacaklar, mahkemelerde yargılama aleni olacaktı. Herkes, mahkeme huzurunda hakkını savunmak için gerekli gördüğü yasal araçları kullanabilecekti. Mahkemelere müdahalede bulunulamayacaktı. Vekiller ile temyiz reisi ve üyelerini, padişah aleyhinde harekete ve devleti tehlikeye düşürecek girişimlere kalkışanları yargılamakla görevli, 30 üyeden oluşan Divan-i Ali (Yüce Divan) kuruldu. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
9
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Sadrazam, Şeyhülislam ve öteki vekiller padişah tarafından atanacaktı. Memurlar kanuna aykırı hareket etmedikçe ve devletçe zorunlu bir neden görülmedikçe azlolunamayacak, değiştirilemeyeceklerdi. Her memur görevinden sorumluydu. Kanuna aykırı emirler verilmesi durumunda memur amire itaat ederse sorumluluktan kurtulamayacaktı. Ülkenin bir tarafında isyan çıkacağını gösteren kanıtlar görülürse, hükümet, o yerde geçici olarak sıkıyönetim ilan etme hakkına sahipti. (113. Madde). 42. madde ile, Meclis-i Mebusan ve Heyet-i Ayan'dan oluşan bir Meclis-i Umumi kuruluyordu. Meclis-i Umumi her yıl 1 Kasım - 1 Mart tarihleri arasında toplanacaktı. Meclis üyeleri meclis tüzüğünü çiğnemedikçe düşüncelerini söylemekte ve oylamaya katılmakta özgürdüler. Bu eylemlerinden dolayı haklarında kovuşturma açılamazdı. Üyeler hıyanet, Kanunuesasî’ye karşı hareket ya da rüşvet ile suçlanırlarsa, hapis ve sürgün gibi bir ceza ile mahkûm olurlarsa üyelikleri düşerdi. Her iki mecliste de, üyelerin yarıdan bir fazlası bulunmadıkça oturum açılamazdı. Tüm konuşmalar Türkçe yapılır, duruma göre açık ya da gizli oylama yapılabilirdi. Her iki meclisçe kabul edilen yasalar padişaha sunulmadan önce vekiller ve sadrazamca onaylanırdı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
10
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Ayan üyeleri, Mebusan Meclisi üyelerinin üçte birini aşmamak koşuluyla, doğrudan padişah tarafından atanırdı. Ayan Meclisi’ne seçilmek için kamunun güvenini kazanmış olmak, devlet hizmetinde başarı göstermek, tanınmış ve 40 yaşından aşağı olmamak gerekliydi. Üyeler yaşam boyu atanır, ancak kendi istekleriyle başka göreve geçmek için istifa edebilirlerdi. Ayan üyelerine verilen aylık tahsisat kuruş idi. Mebusan Meclisinin üye sayısı, Osmanlı uyruğundaki her 50 bin erkeğe bir üye olmak üzere saptanıyordu. Bunlar özel bir yasa gereğince gizli oyla seçilirlerdi. Seçim 4 yılda bir yapılacaktı. Mebusan Meclisi’ne seçilmek için 30 yaşını tamamlamış olmak ve Türkçe bilmek gerekliydi. Mebusan Meclisi üyelerine yıllık kuruş, ayrıca aylık kuruş yolluk veriliyordu. 23 Aralık 1876'da ilan edilen Anayasa (Kanun-i Esasi) aslında özgürlükçü bir rejim getirmiyordu. Egemenlik kayıtsız-şartsız Osmanlı ailesine aitti. Padişahın yetkileri Şeriat çerçevesinde mutlaktı. Osmanlı yurttaşlarının siyasal parti kurma ve toplantı özgürlükleri yoktu. Birkaç temel özgürlüğün ise sınırlanma çerçevesi çizilmemişti. Tek yenilik bir kanadını halkın (Heyet-i Mebusan), diğer kanadını padişahın (Heyet- i Ayan) seçtiği bir parlamento kurulmasıydı. Ama bu parlamentoya yasama yetkisi verilmemişti. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
11
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
1877 Şubatında ülke çapında genel seçimlerin yapılmasından sonra oluşturulan Meclis-i Umumi 19 Mart 1877’de açıldı. İlk toplantı Dolmabahçe Sarayı'nın Muayede Salonunda yapıldı. (Daha sonra meclis Ayasofya bitişiğindeki eski Darülfünun binasına taşındı.) Mecliste 69 Müslim ve 46 gayrimüslim mebus vardı. Meclis başkanlığına Ahmet Vefik Paşa atandı. 24 Nisan 1877'de çıkan Osmanlı-Rus Savaşı ("93 Harbi" olarak bilinir) bir yıl boyunca meclis müzakerelerini gölgeledi. Osmanlı ordusunun yenilgiye uğraması ve Rus ordusunun İstanbul kapılarına dayanması üzerine 31 Ocak 1878'de Edirne Mütarekesi imzalandı. Bu olaydan 13 gün sonra 13 Şubat 1878'de II. Abdülhamit meclisi süresiz olarak tatil etti. arasında süren "İstibdat" döneminde anayasanın temel hükümleri uygulanmadı. Buna karşılık Kanunuesasî teorik olarak yürürlükte kaldı. Her yıl çıkarılan Devlet Salnamelerinde Kanunuesasî metni düzenli olarak yayımlandı. Ayan meclisi bir daha toplanmadı ise de, Ayan üyelerine ölünceye kadar düzenli maaşları ödendi. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
12
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
II. MEŞRUTİYET Temel Kavramlar: Tanzimat, Meşrutiyet, Kanun-i Esasi Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
13
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
II. MEŞRUTİYET İlk meclisin kapatılmasının ardından 29 yıl boyunca çeşitli sebeplerle askıda kalan Kanunuesasi’nin 24 Temmuz 1908’de ilan edilmesi ile başlayan ve 5 Kasım 1922’de Osman Devletinin yıkılmasına kadar geçen dönemdir. Bazı tarihçiler tarafından tek meşrutiyet döneminin ikinci bölümü olarak kabul edilmektedir. Zira Birinci Meşrutiyet resmen hiç sona ermemiştir ve esasında anayasa hiç değişmemiştir. Toplam 14 yıl süren bu dönem Osmanlı Devletinin sonu Türkiye Cumhuriyetinin başlangıcıdır. Çok kısa sayılabilecek bu devirde birçok ilk yaşanmıştır. Osmanlı Devletinde ilk kez parlamenter demokrasi, siyasi parti, seçim, askeri darbe, diktatörlük meydana gelmiştir. Ayrıca devlet iki büyük savaşa da (Balkan ve I. Dünya Savaşı) bu devirde katılmıştır Rus devriminden sonra Avrupa’ya oradan da Osmanlıya gelen devrimci fikirler kısa sürede Osmanlı muhalefeti ve ordusunda taraftar topladı. Devleti kurtarmak gayesiyle bir araya gelen örgütler özellikle yüksek okul ve askeri birlikler içerisinde kısa sürede büyüdü. En güçlü muhalefet grupları Rumeli vilayetinde ve bu vilayetin başkenti olan Selanik'teki askeri birlikler idi. Bu birlikler 1903'ten beri Makedonya İsyanı'nı bastırma mücadelesi içinde yer almış, Bulgar ve Makedon devrim örgütlerinin örgütlenme ve mücadele biçimlerinden etkilenmişlerdi. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
14
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
II. MEŞRUTİYET Ortaya çıkan çeşitli devrim örgütleri 1907'de yurt dışındaki devrimcilerle irtibat kurarak Osmanlı İttihat ve Terakki Cemiyeti adı altında birleştiler ’de Padişah’a yönelik muhalefet artmaya ve farklı arayışlara başladı. 3 Temmuz'da Binbaşı Resneli Niyazi Bey, ardından Binbaşı Enver Bey isyan ederek, birlikleriyle beraber dağa çıktılar. 7 Temmuz'da bölgedeki durumu teftiş etmek için İstanbul'dan gönderilen Birinci Ferik (Korgeneral) Şemsi Paşa Manastır'da bir İttihat ve Terakki fedaisi tarafından vurularak öldürüldü. 20 Temmuz'da Firzovik'te toplanan büyük Arnavut kurultayı, meşrutiyet derhal ilan edilmezse isyan ederek İstanbul'a yürüme kararı aldı. 22 Temmuz'da II. Abdülhamit sadrazam Avlonyalı Ferit Paşa'yı azlederek yerine daha liberal bir isim olan Sait Paşa'yı getirdi. 23 Temmuz'da Selanik ve Manastır hükümet konaklarını ele geçiren isyancılar meşrutiyetin ilanını talep ettiler. 24 Temmuz'da padişahın isteğiyle İstanbul'da Kanun-ı Esasi'yi yeniden yürürlüğe sokan kararname ilan edildi. "Hürriyetin İlanı" olarak adlandırılan bu olay, bütün yurtta olağanüstü sevinç gösterileriyle karşılandı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
15
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
II. MEŞRUTİYET İkinci Meşrutiyetin ilanından sonra derhal seçimlere gidildi. Seçimlerin başlıca 2 partisi İttihat ve Terakki ile liberal görüşlü Ahrar Fırkası'ydı. Seçimleri İttihatçılar kazandı. 17 Aralık 1908’de Meclis-i Mebusan çalışmalara başladı. Ancak İttihat ve Terakkinin yönetimine karşı bazı çevrelerde ciddi rahatsızlıklar başladı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
16
1. İkinci Meşrutiyet ve Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
II. MEŞRUTİYET 6 Nisan 1909 günü muhalif gazeteci Hasan Fehmi Bey'in bir İttihat ve Terakki fedaisi tarafından öldürülmesi, İstanbul'da büyük bir protesto gösterisine yol açtı. Ve sonunda 13 Nisan 1909'da bazı askeri birliklerin ve medrese öğrencilerinin katıldığı bir ayaklanma başladı; bazı subaylar ve bazı milletvekilleri linç edildi ve İttihatçı olarak bilinen gazeteler yağmalandı. Eski takvimle yeni takvim arasındaki 13 günlük farktan dolayı 31 Mart Olayı olarak anılan bu ayaklanma, Selanik'ten gelen Hareket Ordusu tarafından 24 Nisan'da bastırıldı. 27 Nisan'da yeniden toplanan meclis, II. Abdülhamit'i bu ayaklanmadan sorumlu tutarak tahttan indirilmesine ve yaşlı şehzade Reşat Efendi'nin V. Mehmet Reşat adıyla yerine geçirilmesine karar verdi. 8 Ağustos 1909'da Kanun-i Esasi üzerinde yapılan bir dizi radikal değişiklikle padişahın yetkileri "sembolik" bir düzeye indirildi. Artık vekiller heyeti (bakanlar kurulu) meclise karşı sorumluydu. Meclisten güvenoyu alamayan vekillerin ve hükümetin görevi sona eriyordu. Meclis başkanını padişah değil, meclis kendisi seçiyordu. Padişaha meclisi kapatma yetkisi tanınmakla birlikte, bu yetki koşullara bağlamış ve üç ay içinde yeni seçimlerin yapılması zorunlu hale getirilmişti. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
17
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Temel Kavramlar; Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük, Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
18
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Temel Kavramlar; Osmanlıcılık, İslamcılık, Batıcılık, Türkçülük Osmanlıcılık Osmanlıcılık, Osmanlı İmparatorluğu faklı etnik grupların üzerinde bir "Osmanlılık" duygusunu ve bu duyguya paralel olarak bir "Osmanlı Milletini" oluşturmaya yönelik bir fikir akımıdır. Bir Osmanlı milleti oluşturma politikasını Sultan II. Mahmut'un "Ben tebaamın Müslüman olanını camide, Hıristiyan olanını kilisede, Yahudi olanını havrada fark ederim. Aralarında başka bir güna fark yoktur. Cümlesi hakkındaki muhabbet ve adaletim kavidir ve hepsi gerçek evladımdır" sözleri başlatmıştır. 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermanı'ndan itibaren Osmanlı Devleti'nin resmi görüşü olmuş ve Kanun-ı Esasisi'nin ana düşüncesini oluşturmuştur. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
19
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Osmanlıcılık "Osmanlıcılık" fikrinin ana düşüncesi şudur; Bütün Osmanlılar hukuken eşittir. Hukuk ve hürriyetleri teminat altına alınır. Toplum zulümden kurtulup, ezel" ve beşer" olan adalete mazhar edilir. Bütün Osmanlı vatandaşları vatan sevgisi ile birleştirilir. Bu maksadın sağlanması için meşruti idareye getirilecektir. Bu maksatların elde edilmesi için şiddet yoluna başvurulmaz, fitne çıkarılmaz ve ikna yoluyla çalışılır. Osmanlıcılık fikrinin en önemli hedefleri Mithat Paşa ve arkadaşlarının da gayretleriyle 1876'da Kanun-ı Esasi'nin ilanıyla gerçekleşti. Fakat Osmanlıcılığın zaferi olarak görülen bu hareket uzun sürmedi. Zira Osmanlıcılık fikrini zayıflatan ilk büyük etki Osmanlı-Rus savaşı ve bu savaşın sonuçları oldu. Bu savaş sırasında Balkanlarda Osmanlı egemenliğinde yaşayan Hıristiyanların Müslümanlara kötü davranmaları, Rusların Rum ve Ermenileri kışkırtmaları, Müslüman halkta Hıristiyanlara karşı sert bir tepki doğurmuştu. II. Abdülhamit’in meşrutiyet yönetimine son vermesinde bu gelişmelerin büyük etkisi olmuştur. I. Balkan Savaşı Osmanlıcılık akımına kesin darbe vuran en önemli olay olmuştur. Milliyet duygusunun ve milliyetçilik akımının çok etkili olduğu bu dönemlerde Osmanlıcılık akımının başarılı olması beklenemezdi. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
20
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
İslamcılık XIX. yüzyıl ortalarında ortaya çıkan dini ve siyasi düşünce akımı. Bir tecdîd (yenileme), ıslah (düzeltme), ihya (canlandırma) hareketi olarak nitelenebilir. Siyasi hedefi açısından İslâm birliği (ittihad-ı İslam, Panislâmizm) hareketi; İslâm'ı anlayış ve yorumlayışları açısından "modern İslâm" ve "İslâm'da reformist düşünce" akımı olarak değerlendirilebilir. İslâmcılık, belli bir çevrede, tek bir kişinin yönlendirdiği bir akım değildir. Bu nedenle kendi içinde bütünlük taşıyan, sistematik bir düşünce hareketi olmaktan uzaktır. Akım içinde yer alan Müslüman aydın ve düşünürler İslâm'ın savunulması ve topluma yeniden hâkim kılınması gibi temel konularda görüş birliği içinde bulunmakla birlikte; farklı çevrelerin, şartların ve etkenlerin beslediği eğilim ve yaklaşımları da temsil ederler. Bu nedenle İslâmcılık akımı belli bir düşüncenin savunulduğu ve gerçekleştirilmeye çalışıldığı tek renkli ve sesli bir hareketten çok, ortak endişeler taşıyan aydın ve düşünürlerin kendi özel düşünce ve yaklaşımlarıyla birlikte katılarak zenginleştirdikleri çok renkli ve sesli bir hareket niteliğine sahiptir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
21
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
İslamcılık Bir düşünce akımı kimliğiyle İslamcılığın tam olarak ne zaman başladığını söylemek mümkün değildir. İslamcılık, yoğun olarak II. Abdülhamid döneminde kendisi ve rakipleri tarafından tartışılmaya başlandı. II. Abdülhamid, İslamcılık politikasıyla hem Balkanlardaki "Panislavizm"i etkisiz duruma sokmak, hem de içeride siyasal rakiplerinin halk içindeki gücünü kırmak istiyordu. İslamcılara göre, Osmanlı İmparatorluğu'nda bir çöküş durumu vardı. Bunun sebebi, Batıcıların ileri sürdüğü gibi İslamiyet'ten kaynaklanmıyordu. Çünkü aslında İslamiyet bilime ve yeniliklere açık bir dindir. Demokrasi, meşruti rejim ve en geniş özgürlükler İslamiyet'in özünde vardır. Bu yüzden İslamcılar meşrutiyete karşı değillerdir. Ancak, rejimin memleket şartlarına uydurulması taraftarıdırlar. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
22
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
İslamcılık Said Halim Paşa'ya göre İslamlaşmak demek; İslam'ın, itikad, ahlak, içtimaiyat ve siyaset sistemini daima zaman ve muhitin ihtiyacına en muvafık bir surette tefsir ve bunlara uymaktır. İslamcılar, Batı'nın Osmanlı Devleti'nden ileride olduğunu kabul etmişlerdi. Bu yüzden Batı'nın teknik ilericiliğinin alınmasının şart olduğunu savundular. Buna karşılık ahlak ve maneviyat bakımından zayıf olduğunu ileri sürüp Batı taklitçiliğine karşı çıktılar. Şemsettin Günaltay, "Avrupa yalnız kendisini düşünür. Amacı başka ülkeleri sömürmektir. Avrupa'dan merhamet beklemek boşunadır. Kendimiz uyanalım" der. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
23
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
İslamcılık Çareyi millette bulan İslamcılardan biri de Mehmet Akif'tir. O da Batı'nın teknolojik üstünlüğünü kabul eder. Batı tekniğinin alınmasını isterken taklitçiliği reddeder; "...Dini taklit, adetleri taklit, kıyafeti taklit, selamı taklit, kelamı taklit hülasa her şeyi taklit bir milletin fertleri de insan taklidi demektir ki, kabil değil gerçek bir sosyal topluluk vücuda getiremez, binaenaleyh yaşayamaz..."der. Milletlerarası politika alanında Batı'nın Osmanlı İmparatorluğu ve diğer Müslüman ülkelere uyguladığı zorba politikaları engellemenin tek yolu olarak "İttihad-ı İslam"ı görürler. Ancak böyle bir birleşmenin kısa sürede başarılmasının mümkün olmadığını da bilirler. Diğer düşünce akımlarından Batıcıları, körü körüne bir taklitçilik peşinde olduğu için tenkit ederler. Başlangıçta Osmanlıcılığa olumlu bakmalarına karşın Balkan Savaşı'ndan sonra bu konudaki düşüncelerini değiştirirler. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
24
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
İslamcılık Sonuç olarak, İslamcılık akımı Osmanlı İmparatorluğu'nun, bu metotla önce kendi birliğini ardından bütün İslam dünyasının kurtuluşunu İslamcı Rönesans formülüne bağlamıştı. Bu memleketlerin yeniden kalkınmaları ve yükselmeleri ancak ve ancak İslamlaşmakla mümkündü. Ancak İslamcılık fikride özellikle I. Dünya Savaşından sonra geçerliliğini yitirmiştir. Zira bazı Müslüman toplumların savaş sırasında Osmanlı’ya karşı mücadelesi bu akımın sonunu getirmiştir. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
25
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Batıcılık Tanzimat'tan sonra devleti kurtarmak ve modernleştirmek yolunda ortaya çıkan fikir akımlarından biri de Batıcılıktır. Fikrin kökenini ıslahat faaliyetlerinin başlangıcı ile bütünleştirmek mümkündür. Bu yüzden, I. Meşrutiyet'e gelinceye kadar Batılaşma hareketinin önderleri, ya padişahların bizzat kendileri ya da onların desteklediği devlet adamlarıdır. Durum böyle olunca, hareketin kapsamı Gülhane Hatt-ı Hümayunu gibi hükümdarla tebaa arasındaki münasebetlerin yeni hukuk esaslarına göre ayarlanmasından ibaret kaldı. Bunun en önemli sebebi de Osmanlılar ve Avrupalıların karşılıklı siyasî ve sosyal münasebetlerinde, inanç ve kültür farklılığının mevcudiyeti ve Osmanlı Müslüman toplumunun kendisini kültürel bakımdan Avrupalılardan üstün saymasıydı. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
26
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Batıcılık I. Meşrutiyet, Batılılaşma hareketlerinde bir dönüm noktasını teşkil eder. Bu akımın etrafında toplananlar, fikirlerini çoğunlukla "İçtihad" dergisinde ortaya atarlar. Ancak, Garpçıların da kendi aralarında tam bir fikir birliği içinde oldukları söylenemez. Gerilemenin bir dizi gerekçeleri arasında "aydınları" baş sorumlu tutmaları ve "kendisine nur verilmeyenden nur istemeye hakkımız yoktur" ifadeleri dikkat çekicidir. Bununla birlikte iyimserdirler. Uçurumun kenarına gelmiş tek İslam Devleti'nin her şeye rağmen kalkınabileceğine inanmışlardır. Bir şartla ki, sosyal inkılâp yapılsın. Bu ilmi bir metotla olabilir. Batıcılara göre Osmanlı Devleti'nin en büyük problemi Batılı olmamaktan kaynaklanmaktadır. Dolayısı ile tek kuruluş yolu vardır o da bu yüzyılın fikir ve ihtiyaçlarına uygun medeni bir devlet ve millet halini almaktır. Yani ilmi manasıyla "Garplılaşmaktır" "Nur ondadır." Ona gitmek mecburidir. "Çünkü ikinci bir medeniyet yoktur." Batıcılar bu noktada ikiye ayrıldılar. Batı'nın bir bütün olduğunu gülü ve dikeni ile benimsenmesini savunan Abdullah Cevdet ve arkadaşları birinci grubu oluşturur. Bu noktada Abdullah Cevdet Batıyla çatışmayı "Bal kabağının Krupp güllesiyle çarpışması" olarak değerlendirir ve tatlı fakat boş bir hayal olduğunu ifade eder. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
27
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Batıcılık İkinci grubu oluşturan Celal Nuri ve arkadaşları ise Batının yalnız teknolojisinin alınması gerektiğini, Osmanlı Devleti hakkında düşmanca duygular besleyen Batıya kültürel açıdan karşı çıkılmasının kaçınılmaz olduğunu savunur. Batıcıların belli başlı tezlerini şu şekilde özetlemek mümkündür; 1. Batılaşmak, yani Batı devletlerine benzer bir hale gelmek kaçınılmazdır. 2. İmparatorluğun gelişmesine ve ilerlemesine din, tek başına bir engel değildir. Fakat İslamiyet'in yanlış yorumlanması ve bir dizi batıl itikatların gelişmesi kalkınmaya engel olmaktadır. 3. Özel teşebbüsün desteklenmesi gerekmektedir. Bu görüşlerin yanı sıra Batıcılar o dönem için radikal diyebileceğimiz fikirleri de savunmaktadırlar. Bunların arasında padişahın tek eşli olması, fes'in atılarak şapkanın benimsenmesi, kadınların diledikleri tarzda giyinmelerine ve dolaşmalarına izin verilmesi, mevcut alfabenin atılarak Latin harflerinin kabul edilmesi, okuyuculuk, üfürücülük, falcılık vb. davranışların yasaklanması, medreselerin kapatılarak batı kolejleri tipinde okulların açılması, birer tembellik yuvası olan tekke ve zaviyelerin kapatılması. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
28
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Türkçülük Türkçülük diğer akımlara oranla daha geç ortaya çıkmasına karşılık Milli Mücadele'nin başarıya ulaştırılması ve Cumhuriyetin örgütlenmesinde rol oynayan en önemli akımdır. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
29
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Türkçülük Yusuf Akçura, Türkçülük akımının başlangıcını, Mustafa Celaleddin Paşa'nın 1869'da Sultan Abdülaziz'e sunduğu bir kitaba kadar geri götürmektedir. Fakat ilk defa sosyolojik bir metotla, eksik, çekingen ve dağınık fikirlerin toplanması ve bir sistem haline getirilmesi II. Meşrutiyet döneminde sağlanmıştır. Kasım 1908'de Rusya'dan kaçarak İstanbul'a gelen bazı Türkçülerin kurdukları "Türk Derneği" bu akımın beşiği olmuştur. Türk Derneği'nin kendi kendisini kapatmasından sonra Türkçüler bu kez Ağustos 1911'de kurulan "Türk Yurdu Cemiyet"inde toplanmaya başladılar. Fakat Türkçülüğün asıl örgütlenmesi bu derneğin de kendisini feshederek Asker" Tıbbiyelerin öncülüğünde 3 Temmuz 1911'de kurulan "Türk Ocağı" derneğinde gerçekleşti. Derneğin resmi kurucuları şair Mehmet Emin (Yurdakul), Ağaoğlu Ahmet ve Dr. Fuat Sabit (veznedar) Beylerdir. Balkan Harbi'nden sonra seçilen yönetim kurulunda Hamdullah Suphi Tanrıöver (Reis), Akçuraoğlu Yusuf (İkinci Reis), Halis Turgut, Hüseyin Ragıp, Dr. Akil Muhtar (Özden) ve Dr. Hüseyin Ertuğrul Beylerden oluşmaktadır. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
30
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Türkçülük Özellikle Balkan Savaşı'ndan sonra Osmanlıcılık akımının başarısız olmasıyla ortaya çıkan ideal boşluğunu dolduran Türkçülük akımının amacını genel hatları ile şu şekilde özetlemek mümkündür: Osmanlı bayrağı altında bilinçsiz bir şekilde yaşayan Türkleri milli bir duygu ile bilinçlendirmek, milliyetini idrak ettirmek. Türk milletini İslam beynelmilliyetine kuvvetli bir unsur olarak yeniden sokmak. Aynı zamanda sarsılmış olan Osmanlı Saltanatı'nın dayanaklarını yeniden kuvvetlendirmek. Modernleşmek. Ancak körü körüne bir Batı taklitçiliği içine girmemek, özellikle Tanzimat kafasının Türk toplumunu özünden uzaklaştırma hususunda büyük zararları olmuştur. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
31
Osmanlının Son Dönemindeki Fikir Hareketleri
Türkçülük Bu yüzden, Batılılaşmanın ilk şartı olarak millet haline gelmek ilkesi görülmüştür. Bu aşamadan sonra, Türk milletini Batı medeniyeti camiası içinde durmadan ilerleyen, hiçbir milletten geri kalmayan bir seviyeye yükseltmektir. Bu noktada Batı medeniyetine dâhil olmak, milletlerarası hayat içinde yaşamaktır. Milli hüviyetinden ve şahsiyetinden taviz vermek değildir. Siyasal amaçlara ulaşabilmek için, millî bir iktisadi politikanın izlenmesi ve özellikle kapitülasyonlardan kurtulmak gerekmektedir. Bu yüzden Ziya Gökalp, Tekin Alp gibi yazarlar "Türk Yurdu", "İktisadiyat Mecmuası" gibi dergilerde "Millet Nedir? Milli İktisat Neden İbarettir"; "İktisad-ı Milli; "Milli İktisada Doğru" vb. yazılar yazarak kamuoyunu aydınlatmaya çalıştılar. Siyasal bağımsızlığın sağlanması için, önce kültürel bağımsızlığın sağlanması gerektiğini ifade ettiler. Dilde sadeleşmeye, tarih bilincini aşılamaya çalıştılar. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
32
Bölüm Özeti Fransız İhtilali’nden sonra ortaya çıkan milliyetçilik akımı dönemin çok uluslu imparatorlukları için en büyük tehdit idi. Kendi milli devletlerini kurmak isteyen uluslar bu akımın da etkisiyle örgütlenmeye ve çeşitli mücadelelere başladılar. Osmanlı Devleti de bu tehditten uzaklaşa bilmek maksadıyla çeşitli arayışlara girdi. Bu bağlamda Devlet adamları ve aydınlar için öncelikle çözüm devleti meydana getiren farklı ulusların yönetime katılmalarını sağlamak oldu. Meşrutiyet yani mutlak yönetici olan padişahın yanında Meclisin oluşturulması devletin dağılmasını engelleyecek çara olarak kabul edildi. Ancak devletin içinde bulunduğu siyasi ve askeri durum Meşrutiyetin istenildiği gibi işlemesine engel oldu. Meclisin açılması, beklenen sonuçları vermek için yeterli olmadı. Zira Osmanlı’yı meydana getiren her ulus kendi devletini kurma isteğinden vazgeçmedi. Bu dönem Osmanlı Devleti için bir çok ilkin yaşandığı süreç olmuştur. Öncelikle ilk kez Padişah’ın dışında bir temsil kurumu oluşturulmuş böylece Osmanlı tebaasının eşit şekilde temsili sağlanmıştır. Bunun içinde ilk kez siyasi partiler kurulmuştur. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
33
Bölüm Özeti XX. Yüzyıldan itibaren tehlikeli bir çözülme içine giren Osmanlı Devletinin yöneticileri ve aydınları devletin dağılmasını önlemeye yönelik acil çözümler aramaya başladılar. Fransız ihtilali ve Milliyetçilik akımı sonucu başlayan çözülmeye engel olacak ilk fikir Osmanlıcılık olarak görüldü. Bütün Osmanlı tebaasını “Osmanlı Vatandaşı” olarak kabul eden bu görüş vatandaşlar arasında dil, din ve ırk ayrımı olmaksızın herkesin Osmanlı olduğunu kabul ediyordu. Fakat Kendi Milli devletlerini kurmak isteyen uluslar bu akımı benimsemedi. II. Abdülhamit ve bazı aydınlarca savunulan İslamcılık daha dar kapsamlı idi. Bütün Müslümanları Osmanlı bayrağı altında toplamayı hedefleyen bu görüş ise I. Dünya Savaşı sonunda etkisini yitirdi. Batıcılık fikri, aydınlarca ortaya atılmış ve geri kalmışlığın ilacı olarak görülmüştü. Osmanlının güçlenmesi için Avrupalı devletleri ve Avrupa’daki gelişmeleri takip etmesi savunulmuştur. Osmanlı’nın yıkılacağı gerçeğini gören aydınlar kurtuluşu Türk Milletinde görmüşlerdir. Türkçülük, Yeni Türk Devleti’nin de fikri çekirdeğini oluşturmuştur. Atatürk İlkeleri ve İnkılap Tarihi - I
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.