Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
1
Kur’an’ı Anlamak Ve Hayat Haline Getirebilmek
İnan, Tanı, Oku, Anla, Yaşa, Yaşat Hedef: Dünya ve Ahiret Mutluluğu İdris YAVUZYİĞİT
2
İnsan Allah tarafından yaratılmıştır ve varlığını Yaratıcı’ya borçludur. O, yaradılışı icabı kötü değildir, fakat cehaleti sebebiyle bir şekilde kötülük işleyebilmektedir. Bu yüzden insanın bilgi ve eğitime ihtiyacı vardır. وَاللّهُ اَخْرَجَكُمْ مِنْ بُطُونِ اُمَّهَاتِكُمْ لَاتَعْلَمُونَ شَيْا وَجَعَلَ لَكُمُ السَّمْعَ وَالْاَبْصَارَ وَالْاَفْدَةَ لَعَلَّكُمْ تَشْكُرُونَ “Siz, hiçbir şey bilmezken Allah, sizi analarınızın karnından çıkardı; şükredesiniz diye size kulaklar, gözler ve kalpler verdi.” (Nahl, 16/78) Dünyaya hiçbir şey bilmez halde gelen insan hayatta kendisi için gerekli olan bilgileri sonradan öğrenir. Bu ihtiyaca binaen vahiy ‘’İkra’’’ Oku’’ emriyle başlamıştır.
3
İnsana rehberlik edilmesi, başkalarıyla münasebetlerini düzenli biçimde sağlayacak değerlerin ona öğretilmesi gerekmektedir. İşte bunlar eğitimle gerçekleşir. Bundan dolayı yüce Allah, insanı yaratmakla yetinmemiş, ayrıca ona kalemle yazmayı ve bilmediği şeyleri öğretip onu Kur’an’la eğitmiştir. Her çağın şaşmaz rehberi olan Kur’an, insanları bilgilendirici ve eğitici ayetlerle doludur. Onun temel amaçlarından biri de, insanı aklen ve ahlaken Allah’a yöneltip onu kötülüklerden ve cahilce davranışlardan alıkoymak, insanın dünya ve ahiret mutluluğunu sağlamaktır.
4
Alimlerimiz kur’an-ı Kerimi şu şekilde tarif etmişlerdir:
اَلْقُرْآنُ هُوَ النَّظْمُ الْمُنَزَّلُ عَلَى رَسُولِنَا اَلْمَكْتُوبُ فِى الْمَصَاحِفِ اَلْمَنْقُلُ عَنْهُ نَقْلًا مُتَوَتِرًا وَالْمُتَعَبَّدُ بِتِلَاوَتِهِ Kuran,Yüce Allah tarafından Arapça olarak efendimiz (sav)e peyder pey indirilen, (indirildiği andan itibaren) sahifelerde yazılan, mütevatir (yalan üzere birleşmeleri mümkün olmayacak kadar çok kişi ile) bir yolla nakledilen, ve okunmasıyla ibadet edilen nazmıyla mucize bir kitaptır.
5
Kur'an, yirmi üç yıllık peygamberlik süresince muhtelif vesilelerle Peygamberimize Hak katından Cebrâîl aracılığıyla indirilen ilâhi kelâmın adıdır. Hz. Peygamber zamanında vahiy kâtiplerince yazılan ve hâfız sahâbilerce ezberlenen ilâhî kelâm, Hz. Ebû Bekir devrinde mushaf hâline getirilerek muhâfaza altına alınmış, Hz. Osman zamanında 7 adet çoğaltılarak İslâm memleketlerine gönderilmiş ve böylece lâfzıyla ve hattıyla koruma altına alınmıştır Bu kuranlardan 3 tanesi Muhammed Hamidullah Hocamızın tesbitine göre günümüze kadar ulaşmış ve İstanbul, Londra ve Taşkent müzelerinde bulunmaktadırlar.
6
O, hak ile batılı ayırt eden bir söz,
Allah’ın sımsıkı sarılması lazım gelen sağlam ipidir. O, allah’ın inzal buyurduğu kitapların en büyüğü, Benzeri bulunmayan bir nur, Nefisler için şifadır. Allah teâlâ, onu dertler için deva, Kalplerin pasını silmek için cila, Ders almak isteyenler için öğüt, Hak dava için hidayet rehberi, Abidler için feyz kaynağı kılmıştır. Kalplerin hayırlısı, onu hıfzeden dillerin hayırlısı onu okuyan evlerin hayırlısı ona mekan olandır.
7
O, en son ilahi kitaptır. Günümüze kadar hiçbir değişikliğe uğramadan gelmiştir. Peygamberimizin en büyük mucizesidir. Ezberlenmesi en kolay olan ve yeryüzünde en çok ezberlenen kitaptır. Geldiği andan itibaren hem kendine inananların hem de inanmayanların ihtilaflarına çözümdür. Hem lafzıyla hem de manasıyla eşsiz bir kitaptır. Allah tarafından bizzat koruma altına alınmıştır. Dinleyenleri huzur ve sükuna erdirir.
8
Muamelat (İnsanlar Arası ilişkiler, alış-veriş, nikah vs.)
Kur’an-ı kerim farklı pek çok konuda bilgiler içeren indiği dönemden kıyamete kadar gelecek toplumların sorunlarına çözüm üretecek evrensel ve mucize bir kitaptır. İtikat İbadetler Muamelat (İnsanlar Arası ilişkiler, alış-veriş, nikah vs.) Ukubat (Hukuk Kuralları) Ahlak (dünya ve ahiret mutluluğu) Nasihat ve tavsiye Mükafat Tehdit Tarihi bilgiler ve örnekler İlmi gerçekler Dua ve zikirler
9
Kur'ân, Allah’ın vahyi, kitabı (kitabüllah), ipi (hablüllah)
Kur'ân, Allah’ın vahyi, kitabı (kitabüllah), ipi (hablüllah). Hak ile batılı, hayır ile şerri, iyi ile kötüyü, doğru ile yanlışı birbirinden ayıran, Önceki kitapları doğrulayan (musaddık), koruyup gözeten (müheymin), gerçekleri ve doğruları içeren değerli, şerefli ve üstün (kerîm), büyük (azîm), değeri yüce (alî) ve çok hikmetli Şerefli (mecîd, zî’z-zikr), üstün ve eşsiz (azîz), Apaçık (mübîn), muhkem mufassal ve Mübarek, Sözlerin en güzelidir (ahsenü’l-hadîs), güzellikte ayetleri birbirine benzeyen (müteşâbih), öğütleri ve hükümleri tekrarlanan (mesânî), Bütün âlemler için bir öğüttür (zikr, zikrâ, tezkire, mevıze), İnsanlar için yol gösterici, rehber ve kılavuzdur (hüdâ), Göğüslere bir şifa, İnsanlar için müjde, müjdeci ve uyarıcıdır (büşrâ, beşîr ve nezîr,) Apaçık bir ışıktır (nur mübîn) ve aydınlatıcıdır (münir), Hayranlık veren (aceb), Dosdoğru ve adil bir kitaptır (kayyim, sıdk, adl), Açık ve kesin bir delil (beyyine, bürhân), Sorumluluğu ağır ve ciddi bir söz (kavli sakîl), Büyük bir haber (nebeün azîm), Kalpleri dirilten, hayat veren (ruh), Müminler için rahmet ve gönül gözünü açan ışıklar (besâir), Her şeyi beyan eden bir kitaptır (tibyan), Allah’ın emri (emrullah), Aslı, Levh-ı mafuzda (ümmü’l-kitap ve kitab-ı meknun, suhufu mükerreme), Amacı insanları karanlıklardan aydınlığa çıkarmak ve İnsanlar için gerekli olan her türlü örneğin anlatıldığı, İnsanlar tarafından benzeri getirilemeyen, zalimlerin ziyanını artırıcı, iman etmeyenlere kapalı ve anlaşılmaz gelen, İçinde asla batıl söz ve eğriliği bulundurmayan, Âyetlerini ve hükümlerini kimsenin değiştiremediği, Boş bir söz (hezl), şair ve kahin sözü yada Peygamber tarafından uydurulmuş bir söz, sihir, eskilerin masalları ve efsane olmayan, Allah sözü olduğu hususunda hiç şüphe barındırmayan, şeytan sözün karışmadığı, dokunup zarar veremediği, Allah tarafından Önce Levh-ı mafuz’dan dünya semasına (inzal), buradan da Cebrail vasıtasıyla Arap diliyle Hz. Muhammed (a.s.)'ın kalbine yılları arasında parça parça indirilmiş olan bir kitaptır.
10
Kur’anı Kerim göklere, dağlara, taşlara değil insana inmiştir.
لَوْ اَنْزَلْنَا هٰـذَا الْقُرْاٰنَ عَلٰى جَبَلٍ لَرَاَيْتَهُ خَاشِعًا مُتَصَدِّعًا مِنْ خَشْيَةِ اللّٰهِ “Eğer biz bu Kur'an'ı bir dağa indirseydik, muhakkak ki onu, Allah korkusundan baş eğerek, parça parça olmuş görürdün.” (HAŞR 21.) اِنَّا عَرَضْنَا الْاَمَانَةَ عَلَى السَّمٰوَاتِ وَالْاَرْضِ وَالْجِبَالِ فَاَبَيْنَ اَنْ يَحْمِلْنَهَا وَاَشْفَقْنَ مِنْهَا وَحَمَلَهَا الْاِنْسَانُ اِنَّهُ كَانَ ظَلُومًا جَهُولًا “Biz emaneti, göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, (sorumluluğundan) korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zalim, çok cahildir.” (AHZÂB 72)
11
Kur’anı Kerimin indirilişi bir rahmet ve şefkat tecellisidir.
Kur’anı Kerim Allah tarafından kıyamete kadar koruma altına alınmıştır. إِنَّا نَحْنُ نَزَّلْنَا الذِّكْرَ وَإِنَّا لَهُ لَحَافِظُونَ “Kur an'ı kesinlikle biz indirdik; elbette onu yine biz koruyacağız.” (HİCR 9.) Kur’anı Kerimin indirilişi bir rahmet ve şefkat tecellisidir. الَر كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ لِتُخْرِجَ النَّاسَ مِنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ بِإِذْنِ رَبِّهِمْ إِلَى صِرَاطِ الْعَزِيزِ الْحَمِيدِ “Elif. Lâm. Râ. (Bu Kur'an), Rablerinin izniyle insanları karanlıklardan aydınlığa, yani her şeye galip (ve) övgüye lâyık olan Allah'ın yoluna çıkarman için sana indirdiğimiz bir kitaptır.” İBRÂHİM 1.)
12
وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ
Kur’anı Kerim Müminler için Şifa ve Rahmet kaynağıdır. وَنُنَزِّلُ مِنَ الْقُرْآنِ مَا هُوَ شِفَاء وَرَحْمَةٌ لِّلْمُؤْمِنِينَ وَلاَ يَزِيدُ الظَّالِمِينَ إَلاَّ خَسَاراً “Biz Kur’an’dan, mü’minlere şifa ve rahmet olan şeyler indiriyoruz. Ama Kur’an, zalimlere ziyan artırmaktan başka bir katkıda bulunmaz” (İSRÂ 82.) Kur’an öğüt alınması gereken bir kitaptır. وَلَقَدْ يَسَّرْنَا الْقُرْاٰنَ لِلذِّكْرِ فَهَلْ مِنْ مُدَّكِرٍ “Andolsun biz Kur'an'ı, anlaşılıp öğüt alınması için kolaylaştırdık. O halde düşünüp öğüt alan yok mu?” (KAMER 32)
13
Kuran okumayı, öğrenmeyi teşvik etmiş, bilenlerle bilmeyenlerin bir olmayacağını belirtilmiştir
اِقْرَاْ بِاسْمِ رَبِّكَ الَّذٖى خَلَقَ ﴿١﴾ خَلَقَ الْاِنْسَانَ مِنْ عَلَقٍ ﴿٢﴾ اِقْرَاْ وَرَبُّكَ الْاَكْرَمُ ﴿٣﴾ اَلَّذٖى عَلَّمَ بِالْقَلَمِ ﴿٤﴾ عَلَّمَ الْاِنْسَانَ مَا لَمْ يَعْلَمْ ﴿٥﴾ "Yaratan Rabbinin adıyla oku. O, insanı pıhtılaşmış kandan yarattı. Oku, insana bilmediklerini belleten, kalemle (yazmayı) öğreten Rabbin, en büyük kerem sahibidir." (Alâk, 96/1-5) قُلْ هَلْ يَسْتَوِي الَّذِينَ يَعْلَمُونَ وَالَّذِينَ لَا يَعْلَمُونَ إِنَّمَا يَتَذَكَّرُ أُوْلُوا الْأَلْبَابِ (Ey Muhammed) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doğrusu ancak akıl sahipleri bunları hakkıyla düşünür.” ( Zümer, 39/9.)
14
“Allah beni bir muallim (öğretmen) olarak göndermiş bulunuyor”
Bu ayetler, Kuran’ın ilk nazil olan ayetleridir. Ve Oku diye başlıyor. Allah’ın biz kullarına ilk emri budur. Ayette okuma emredilirken neyin okunacağı belirtilmemiştir. Kişinin kendisi, içinde yaşadığı toplum, hatta insanlık için yararlı olacak bütün ilimlerin okunup, öğrenilmesi bu emrin kapsamı içindedir. Yüce Yaratanımızın indirmiş olduğu kuran-ı Kerim ve Sevgili Peygamberimizin Sünneti İslam dininin en temel iki eseridir. İslam dini kendisine inanları ilk davet yolu olarak okumayı seçmiştir. Nitekim Hz. Peygamberde birçok kez şöyle buyurmuştur. “Allah beni bir muallim (öğretmen) olarak göndermiş bulunuyor”
15
İnsanı yönlendiren, hayatını belirleyen bilgidir
İnsanı yönlendiren, hayatını belirleyen bilgidir. İnsanın bütün yapıp etmelerinin temelinde bilgi vardır. İnsan bilmediği bir şeyi isteyemez. Bilmediği bir şeyi yapamaz. İnsan, hayata bağlantıyı ancak bilgisine sahip olduğu şeylerle kurar. İnsanın hayattaki başarısı da yapıp-etmelerindeki bilgi ölçüsündedir. İşte bilgi edinmenin en önemli yolu da okumaktır. Allah-u Teala vahyin ilk ayetinde, Resulünün şahsında bütün insanlığa “oku” diye hitap etmektedir.
16
فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِلِينَ وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ
Kuran insanı cahillikten uzaklaştırmayı hedeflemiştir فَلاَ تَكُونَنَّ مِنَ الْجَاهِلِينَ “Sakın cahillerden olma!” (El-Enam, 5/35) وَأَعْرِضْ عَنِ الْجَاهِلِينَ “Cahillerden yüz çevir.” (Araf, 199) Çünkü Her fenalığın, küfrün, şirkin başı bilgisizlik ve cehalettir. İlim sahibi olmayan kimse Allah’ı tanıyıp bulamaz. Allah’ın büyüklüğünü, kuvvet ve kudretini idrak edemez. Kalbine iyi ve güzel duyguları yerleştiremez. İnsanlara faydası olmadığı gibi onlara zararı dokunur.
17
Ya öğreten ol, Ya öğrenen ol, Ya da ilmi seven ve destek olan ol.
أَغْدِ عَالِمًا أَوْ مُتَعَلِّمًا أَوْ مُسْتَمِعًا أَوْ مُحِبًّا وَلا تَكُنْ الخْاَمِسَةَ فَتَهْلِكُ Ya öğreten ol, Ya öğrenen ol, Ya dinleyen ol, Ya da ilmi seven ve destek olan ol. Fakat beşincisi olma (bunların dışında kalma) helâk olursun." (Mecmeu'z-Zevâîd ve Menbeu'l-Fevâid, c. 1, s. 122.)
18
Peygamberimiz Her Vesile İle İlmin Üstünlüğüne Dikkat Çekmiştir
Peygamberimiz Her Vesile İle İlmin Üstünlüğüne Dikkat Çekmiştir. Bir defasında Ebû Zer (r.a.)'a hitaben şöyle buyurmuştur: يَا أبَا ذَرٍّ! لَاَنْ تَغْدُو فَتَعَلَّمَ آيَةً مِنْ كِتَابِ اللّهِ، خَيْرٌ لَكَ مِنْ أَنْ تُصَلِّيَ مِائَةَ رَكْعَةٍ. وَلَاَنْ تَغْدُو فَتَعَلَّمَ بَاباً مِنَ الْعِلْمِ، عُمِلَ بِهِ أَوْ لَمْ يُعْمَلْ، خَيْرٌ مِنْ أَنْ تُصَلِّىَ أَلْفَ رَكْعَةٍ. "Ey Ebu Zerr! Senin evden çıkıp Allah'ın kitabından bir ayet öğrenmen, senin için yüz rek'at namaz kılmandan daha hayırlıdır. Keza gidip ilimden bir bab (mevzu) öğrenmen -ki bu işle amel edilsin veya edilmesin- senin için bin rek'at namaz kılmandan daha hayırlıdır." (İbn Mâce, Mukaddime, 16)
19
طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ
İlim Öğrenmek Herkese Farzdır طَلَبُ الْعِلْمِ فَرِيضَةٌ عَلَى كُلِّ مُسْلِمٍ “İlim öğrenmek her Müslüman’a farzdır.” (İbn Mace, Mukaddime, 17) İnsanların en hayırlıları Kur’anı Kerime hizmet eden, öğrenen, öğreten, bu hususta emek sarf edenlerdir. خَيركُم مَنْ تَعَلَّمَ القُرْآنَ وَعلَّمهُ “Sizin en hayırlılarınız, Kur’an’ı öğrenen ve öğretenlerinizdir.”
20
Ömer Nasuhi Bilmen Büyük İslam İlmihalinde konumuzla ilgili şunları söylemektedir.
Her Müslüman’ın yapmakla yükümlü bulunduğu dini görevlerini yerine getirmek, doğruyla yanlışı, helal ve haramı ayırt etmek için bilgi sahibi olması farzdır. İlim öğrenmek hem ferler için, hem de toplum için gereklidir. Ferdin kendi ihtiyaçlarını giderecek ilmi öğrenmesi farz-ı ayn (yani her bir Müslüman’ın yapması gerekli şey)’dir. Allah rızası gözetilmek kaydıyla, insanlara faydalı olacak, toplum hayatı için gerekli her türlü ilim öğrenilmesi farz-ı kifaye olarak hükme bağlanmıştır.
21
Bir Müslüman’ın öğreneceği ilk şeyin Kur’an ve ilmihal bilgisi olması gerekir.
Makamı- mevkii, cinsiyeti, milliyeti ne olursa olsun, İlmini hangi alanda yaparsa yapsın, hangi sahanın mütehassısı olursa olsun Müslümanlar için bu gerçek değişmez.
22
Çünkü kuran, insanın hayatının merkezindedir.
Hayatımızda kurana en değerli zamanımızı ayırmalıyız. Kur’ân’ı öğrenmek ve anlamak için sarf ettiğimiz zaman bizim için en değerli zamandır. Çünkü kuran, insanın hayatının merkezindedir. Ömrümüzün, yaşadığımız hayatın olumlu veya olumsuz olarak şekillenmesinde son derece önemli rol oynar.
23
Kur’an okuyanına şefaat edecektir
اقْرَؤُا القُرْآنَ فإِنَّهُ يَأْتي يَوْم القيامةِ شَفِيعاً لأصْحابِهِ “Kur’an okuyunuz. Çünkü Kur’an, kıyamet gününde kendisini okuyanlara şefaatçi olarak gelecektir.”
24
إنَّ الَّذي لَيس في جَوْفِهِ شَيْءٌ مِنَ القُرآنِ كالبيتِ الخَرِبِ
“Kalbinde Kur’an’dan bir miktar bulunmayan kimse harap ev gibidir.”
25
اَكْثِرُوا مِنْ تِلَاوَةِ الْقُرْاٰنِ فَى بُيُتِكُمْ فَإِنَّ الْبَيْتَ الَّذِى لَايُقْرَأُ فِيهِ الْقُرْاٰنُ يَقِلُّ خَيْرُهُ وَيَكْثُرُ شَرُّهُ وَيَضِيقُ عَلٰى اَهلِهِ “Evlerinizde çok çok kuran-ı kerim okuyunuz. Zira kuran okunmayan evde hayır az, şer çok olur. O ev halkı daima sıkıntı içindedir (huzursuzdur)” (Muhtarul Ehadis, s. 27)
26
يَاأَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا قُوا أَنفُسَكُمْ وَأَهْلِيكُمْ نَارًا وَقُودُهَا النَّاسُ وَالْحِجَارَةُ عَلَيْهَا مَلَائِكَةٌ غِلَاظٌ شِدَادٌ لَا يَعْصُونَ اللَّهَ مَا أَمَرَهُمْ وَيَفْعَلُونَ مَا يُؤْمَرُونَ “Ey iman edenler kendinizi ve ailenizi, yakıtı insanlar ve taşlar olan ateşten koruyun. O ateşin başında iri gövdeli, sert yapılı Allah’ın kendilerine emrettiklerine isyan etmeyen ve emr olunduklarını yapan melekler vardır.” (Tahrim,66/6)
27
وَلاَ تُلْقُوا بِاَيْدِيكُمْ اِلَى التَّهْلُكَةِ وَاَحْسِنُوا اِنَّ اللهَ يُحِبُّ الْمُحْسِنِينَ “(Dünyaya dalıp da âhireti bir tarafa bırakarak) kendi elinizle kendinizi tehlikeye atmayın!” (Bakara 2/195)
28
Erendimiz (sav) buyurdular ki:
“Kim kuranı öğrenir, okur, onunla amel ederse, kıyamette anne ve babasına nurdan bir taç giydirilir. Onun ziyası güneş misalidir. Anne ve babasına iki hulle giydirilir ki dünya malı onun yanında hiç kalır. Onlar: ne karşılığında bunlar bize giydirildi? diye sorarlar. Onlara: Çocuğunuzun kuran okuması sebebiyle” denir.” (Et Terğib ve’t Terhib)
29
Eskiden her evde bir kuran mektebi vardı
Eskiden her evde bir kuran mektebi vardı. Baba oğluna, anne kızına, dede torunlarına kuran öğretme gayretinde olurdu. Müslüman olupta kuran okuma bilmeyenlerin sayısı yok denecek kadar azdı. Günümüzde öylemi?..... Kurana saygı azaldıkça, evlerde kuran okunmamaya, çocuklara öğretilmemeye başlayınca huzursuzluklar çoğalmaya başladı. Ruhsal ve psikolojik bunalımlarımız arttı. Bunun önüne geçilememektedir. Ekonomik refah artmasına rağmen mutlu insanlar azalmaya devam ediyor. Evinde kuran sesleri olmayan, hanesinde kuranla amel edilmeyen, kuranla feyizlenmeyen bir ev nasıl olur…?
30
(Ramuz’ul Ehadis s. 196, hadis 2.)
“Bir evde kuran okunduğunda melekler hazır olur. Şeytanlar, çekilp gider.ev halkına genişlik ve huzur hasıl olur ve hayr çok, şer az olur. Bir vede kuran okunmadığında ise , orada şeytanlar hazır olur, melekler bulunmaz. Ev halkına darlık (huzursuzluk) gelir, hayr azalır ve şer çoğalır.” (Ramuz’ul Ehadis s. 196, hadis 2.)
31
اَلْغُرَبَاءُ فِى الدُّنْيَا اَرْبَعَةٌ قُرْآنٌ فى جَوْفِ الظَّالِمِ وَمَسْجِدٌ فِى نَادِى قَوْمٍ لَا يُصَلُّونَ فِيهِ وَمُصْحَفٌ فى بَيْتٍ لَايُقْرَءُ فِيهِ وَرَجُلٌ صَالِحٌ مَعَ قَوْمِ سُوءٍ Efendimiz buyurdular ki: “Dünyada garip olan dört şey vardır. Zalimin ezberinde olan kuran,bir kavmi çağırdığı halde içinde namaz kılınmayan mescit, bir evde olup ta okunmayan kuran ve kötü bir kavm içinde yaşamaya çalışan salih bir adam”
32
Kur’an, dünyada kendisine hürmet gösterip amel edenlerle dostluğunu ebedi alemde de sürdürecektir.
Malik B. Dinar Hz. Şöyle demiştir: “Ey Kur’an ehli! Kur’an kalplerinize ne ekti? Yağmur, yer yüzünün baharı olduğu gibi, kuran da kalplerin baharıdır.” Mevlana Hz. Şöyle demiştir: “Kur’an-ı okurda, ahkamı celilisini tutmazsan enbiya ve evliyayı şahsen görmüş olsan bile sana fayda vermez.”
33
الَّذِي يَقرَأُ القُرْآنَ وَهُو ماهِرٌ بِهِ معَ السَّفَرةِ الكرَامِ البررَةِ ، والذي يقرَأُ القُرْآنَ ويتَتَعْتَعُ فِيهِ وَهُو عليهِ شَاقٌّ له أجْران “Kur’an’ı gereği gibi güzel okuyan kimse, vahiy getiren şerefli ve itaatkâr meleklerle beraberdir. Kur’an’ı kekeleyerek zorlukla okuyan kimseye de iki kat sevap vardır.”
34
رُبَّ تَالٍ يَلْعَنُهُ الْقُرْأٰنُ
إِنَّ اللّٰهَ يَرْفَعُ بِهٰذَا لْقُرْآنِ الْكِتَابِ اَقْوَامًا وَيَضَعُ بِهِ اٰخَرِينَ “Allah bu kitapla (Kuran) bazı kavimleri yüceltir, diğer bazılarını da alçaltır.” (Safvet’üt Tefasir 3/345) Efendimiz bir hadislerinde kuran okuduğu halde okuduğu kurana göre amel etmeyenleri kur’an’ın lanetleyeceğini bildirmiştir: رُبَّ تَالٍ يَلْعَنُهُ الْقُرْأٰنُ “Nice kur’an okuyucular vardır ki kuran onlara lanet eder”
35
لا حَسَدَ إلاُّ في اثنَتَيْن : رجُلٌ آتَاهُ اللَّه القُرآنَ ، فهوَ يقومُ بِهِ آناءَ اللَّيلِ وآنَاءَ النَّهَارِ ، وَرجُلٌ آتَاهُ اللَّه مالا ، فهُو يُنْفِقهُ آنَاءَ اللَّيْلِ وَآنَاءَ النهارِ “Sadece şu iki kimseye gıpta edilir: Biri Allah’ın kendisine Kur’an verdiği ve gece gündüz onunla meşgul olan kimse, diğeri Allah’ın kendisine mal verdiği ve bu malı gece gündüz O’nun yolunda harcayan kimse.”
36
Kur’an’ı gör, onunla ilişkini diri tut, ona sahip ol, onu çocuklarınla geleceğe taşı, yaşa, yaşat, çoğalt, hem kendi hayatını, hem aileni Kur’an’la buluştur... Neslimizi, Kur'an'la tanıştırmak, konuşturmak, buluşturmak ve kaynaştırmak hepimizin temel görevidir. Kur'an'ı öğrenmek, bilmek, okumak ve sevmek her Müslüman çocuğun ve gencin vazgeçilmez hakkıdır.
37
Kur’an’ı okumak bir ibadettir. Manasını anlamaya çalışmak da aynıdır
Kur’an’ı okumak bir ibadettir. Manasını anlamaya çalışmak da aynıdır. Onu kıraatten maksat, kulluk ahkamını bilmek, kalplerdeki sıkıntı ve yalnızlığı gidermek olmalıdır. Kur’an, bu maksatla okunursa, okuyana şefaatçi olur. Mushafa bakarak okumak sünnet olarak telakki edilmiştir. İbadetten gözde nasip almaktadır. Kur’an, ilaç gibidir. Kim ne kadar miktar alırsa, o derece tesirini görür.
38
Kurana göre hayat yaşamak zorundayız.
وَمَنْ يَعْشُ عَنْ ذِكْرِ الرَّحْمٰنِ نُقَيِّضْ لَهُ شَيْطَانًا فَهُوَ لَهُ قَرٖينٌ وَاِنَّهُمْ لَيَصُدُّونَهُمْ عَنِ السَّبٖيلِ وَيَحْسَبُونَ اَنَّهُمْ مُهْتَدُونَ “Kim Rahmân'ı zikretmekten gafil olursa, yanından ayrılmayan bir şeytanı ona musallat ederiz. Şüphesiz bu şeytanlar onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar, kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.” (Zuhruf 36,37) فَاسْتَمْسِكْ بِالَّذٖى اُوحِىَ اِلَيْكَ اِنَّكَ عَلٰى صِرَاطٍ مُسْتَقٖيمٍ “Sen, sana vahyedilene sımsıkı sarıl. Şüphesiz sen, dosdoğru yoldasın. ” (Zuhruf 43)
39
Hz. Peygamber (a.s), Kuran’ın ve kendi sünnetinin tüm Müslümanlar için örnek olduğunu şöyle belirtmiştir: تركتُ فِيكُمْ أمرينِ لَنْ تَضِلُّوا ما تَمَسّكتُمْ بِهِمَا: كِتَابَ اللّهِ تَعالَى، وَسُنّةَ رَسُولِهِ. "Size iki şey bırakıyorum. Bunlara uyduğunuz müddetçe asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın Kitab'ı ve Resûlünün sünneti." (Muvatta, Kader, 3) Kur’an’ı okumayı ve ondaki hükümleri öğrenen ve onun emirlerine uyan her iki dünyada da hidayete erer: مَنْ قَرَأ القُرآنَ فاسْتَظْهَرهُ فَأَحَلَّ حَلَالَهُ وَحَرَّمَ حَرَامَهُ أدْخَلهُ اللّهُ تعالى بِهِ الْجَنَّةَ، وَشَفَّعَهُ في عَشَرَةٍ مِنْ أهْلِ بَيْتِهِ كُلُّهُمْ قَدْ وَجَبَتْ لَهُ النَّار. "Kim Kur'ân'ı okur, ezberler, helâl kıldığı şeyi helâl kabul eder, haram kıldığı şeyi de haram kabul ederse Allah, o kimseyi cennete koyar. Ayrıca hepsine cehennem şart olmuş bulunan ailesinden on kişiye şefaatçi kılınır." (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur'ân 13)
40
Kur’andan uzak hayat yaşayan insanlar
Toplumumuzda bazı insanların akla hayale gelmeyecek bir şekilde kendi ailesinden olan insanları hunharca katlettiğini üzülerek görmekteyiz. Mardin’de kendi ailesinden 44 insanı anne karnındaki çocuklarla beraber 47 insanın öldürülmesi. Adana’da annesinin ninnilerle büyüttüğü evladının kendi ailesinden 8 kişiyi öldürmesi. Daha 11’inde olan bir kız çocuğunun kendi öz annesini öldürmesi. Üniversite eğitimi almış bir genç kızın kendi öz annesini öldürmesi. Görsel ve yazılı basından duyduğumuz böyle nice haberler var. Bu haberleri analiz ettiğimiz zaman görmekteyiz ki, böyle suçları işleyenler insani vasıflarıyla bu suçları işlememektedirler.
41
Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol.
Merhum Mehmet Akif şu mısralarında, bu olayı şöyle yorumluyor; Beşerin derdine derman olur, ancak Kur’an, Ona sarılmazsa eğer, canavardan da beterdir insan, Allah’a dayan, say’e sarıl, hikmete ram ol, Yol varsa budur, bilmiyorum başka çıkar yol. Toplumumuzda ortaya çıkan sıkıntıların önlenmesine yönelik en büyük çaba Dinimizin doğru bir şekilde insanlara aktarılmasıdır.
42
Toplumumuzda ortaya çıkan sıkıntıların önlenmesine yönelik en büyük çaba Dinimizin doğru bir şekilde insanlara aktarılmasıdır.
43
مَنْ قَرَأَ الْقُراٰنَ وَعَمِلَ بِهِ اُلْبِسَ وَالِدَهُ تَاجًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ضَوْؤُهُ أَحْسَنُ مِنْ ضَوْءِ الشَّمْسِ فِى بُيُتِ الدُّنْيَا فَمَا ظَنُّكُمْ بِالَّذِى عَمِلَ بِهَذَا Efendimiz bir Hadiste şöyle buyurmuştur : “Kim kuran-ı okur ve onunla amel ederse, kıyamet günü onun ana ve babasına ziyası güneşin ziyasından daha parlak bir taç giydirilir. Sizden biriniz bu ameli işlediğini zanneder misiniz?” (Et-Terğib vet Terhib c.2, s.349, hadis 13.)
44
Efendimiz bir Hadiste şöyle buyurmuştur :
إِنَّ هٰذَا القُرْاٰنَ مَأْدَبَةُ اللّٰهِ فَاَقْبِلُوا مَأْدَبَتَهُ مَااسْتَطَعْتُمْ إَنَّ هٰذَا الْقُرْاٰنَ حَبْلُ اللّٰهِ الْمَتِينُ وَالنُّورُ الْمُبِينُ وَالشِّفَاءُ النَّافِعُ وَعِصْمَةٌ لِمَنْ تَمَسَّكَ بِهِ وَنَجَاةٌ لِمَنْ اِتَّبَعَهُ Efendimiz bir Hadiste şöyle buyurmuştur : “Gerçek bu kuran Allahın ziyafet sofrasıdır. Gücünüz yettiği kadar onun ziyafetini kabul edin. Muhakkak ki kur’an Allahın kopmaz ipidir. Apaçık nurdur. Faydalı bir şifadır. Kur’an kendine yapışana tam bir koruyucudur. Kendine uyana kurtuluş yoludur.”
45
Kab’ul Ahbar şöyle demiştir:
اَلْحُصُونُ لِلْمُؤْمِنِينَ مِنَ الشّيْطَانِ ثَلَاثٌ اَلْمَسْجِدُ حصْنٌ وَذِكْرُ اللّٰهِ حصْنٌ وَقِرَاءَةُ اْقُرْآنِ حصْنٌ Kab’ul Ahbar şöyle demiştir: “Şeytana karşı müminlerin 3 kalesi vardır. Cami bir kaledir. Allah!ı zikretmek bir kaledir. Kuran okumak bir kaledir.”
46
Kur’an okuyanın değeri dünyada yüksek olduğu gibi kıyamette de derecesi yüksek olacaktır:
يُقَالُ لصاحِبِ القُرآنِ؛ اقْرَأْ وَارْقَ وَرَتِّلْ كَمَا كُنْتَ تُرَتِّلُ في الدُّنْيَا، فإنَّ مَنْزِلَتَكَ عِنْدَ آخرِ آيةٍ تَقْرَؤُهَا. "Kur'ân'ı okuyup ona sâhip çıkan kimseye (âhirette): "Oku ve (cennetin derecelerine) yüksel, dünyada nasıl ağır ağır okuyor idiysen öyle oku. Zirâ senin makamın, okuduğun en son âyetin seviyesindedir" denir.“ (Tirmizî, Sevâbu'l-Kur'ân 18)
47
Efendimiz bir Hadiste şöyle buyurmuştur :
إِنَّ الْميِّتَ يُوضَعُ فِ قَبْرِهِ فَيَأْتِيهِ مَلٰئِكَةُ الْعَذَابِ مِنْ جِهَةِ رَأْسِهِ فَيَدْفَعُهَا اَلْقُرْآنُ Efendimiz bir Hadiste şöyle buyurmuştur : “Ölü mezara konunca başının tarafından kendisine yaklaşan azap meleklerine okumuş olduğu kuran karşı durur.” Kur’an nurdur. Kalbimiz, Ahiretimiz, cennetimiz onunla aydınlanacağı gibi dünyamızda onunla aydınlanacaktır. Zira insanı karanlıklardan aydınlığa çıkaran kurandır. Kur’an okumuşsan, dinlemişsen, hükmüyle amel etmişsen kalbin onunla, gönlün onunla, kabrin onunla aydınlanacaktır.
48
114 sûre ve 6236 âyetten oluşan Kur’ân, Allah'ın son kutsal kitabıdır
114 sûre ve 6236 âyetten oluşan Kur’ân, Allah'ın son kutsal kitabıdır. Kur'ân'ın Allah sözü ve bütün hükümlerinin doğru ve insanlığın yararına olduğuna iman etmek Allah'ın kesin emridir. Mümin olabilmek için, Kur'ân'ın bütün âyetlerini şeksiz şüphesiz kabul etmek şarttır. Kur'ân'ın âyetlerini, emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, hüküm ve tavsiyelerini inkâr etmek, yalanlamak, küçümsemek, beğenmemek ve alaya almak zulüm ve küfürdür. Kur’ân’ın bir kısmını kabul edip bir kısmını kabul etmemek iman ile bağdaşmaz, Kur'ân'ın tümünü inkâr anlamına gelir (Hıcr, 15/91). Kur'ân'ın rehber olabilmesi, insanların dünya ve âhiret saadetini sağlayabilmesi için bütün hükümlerine uyulması, Kur'ân'ın hayata geçirilmesi gerekir. Kurân; zamanın geçmesiyle eskiyen değil daima tazeliğini ve güncelliğini koruyan, insanları geriye değil daima ileriye götüren, ilim, teknik ve gelişmelerle çatışan değil örtüşen ve kucaklaşan bir kitaptır. Emir ve yasakları, helal ve haramları, hüküm ve tavsiyeleri, öğüt ve ilkeleri, misal ve kıssaları, va’d ve vaidleri, geçmişe, geleceğe, Allah’a, insana ve diğer varlıklara dair bildirdiği gerçekler, bilgiler ve tanımlar, zamanın geçmesiyle değişmez ve değerini yitirmez. Kurân’ın amacı; hangi milletten olursa olsun bütün insanları aydınlatmak, yer yüzünde cehalet, sefahat, küfür ve sapık inançlara kapılarak karanlıklar içinde kalan, nereden gelip nereye gittiğini bilemeyen bütün insanları sapıklık ve dalaletten, sefahat ve rezaletten kurtarıp iman nuru ile doğru yola sevk etmektir.
49
Kurân’ın ana konusu Allah ve insandır. Kurân Allah’ı ve insanı tanıtır
Kurân’ın ana konusu Allah ve insandır. Kurân Allah’ı ve insanı tanıtır. Allah’ın emir ve yasaklarını, helal ve haramlarını, öğüt ve tavsiyelerini hüküm ve sınırlarını, va’d ve va’îdini, iman, ahlak ve ibadet kurallarını, iman edip sâlih amel işleyenlerin mükafatlarını, inkar ve isyan edenlerin âhiretteki cezalarını, ibret alınması için geçmiş kavimlerin kıssalarını ve âhiret ahvalini anlatır. İnsanın kendisine, Yaratıcısına, insanlara, çevreye ve diğer varlıklara karşı görevlerini bildirir. Kurân; insanın işlerini ve görevlerini, dinî ve dünyevî diye ayırmaz. İnsanın her inanç, söz, fiil ve davranışının hem bu dünya hem de âhiret ile ilgili boyutu vardır. Allah’a, fertlere, topluma, canlılara ve çevreye karşı görevleri insanın hem dünya hem de âhiret mutluluğu içindir. Ferdî görevlerin, topluma, toplumsal görevlerin de ferde etkisi vardır. Kurân’ın bildirdiği Hak Din; sadece ferdin özel ve aile hayatı ile ilgili değildir. Çünkü insan, tek başına veya sadece ailesi ile birlikte değil, toplum hayatında yaşar. İnsan, sosyal bir varlıktır. Bunun için Kurân ve Sünnet; toplu olarak yaşamak durumunda olan insanların; sosyal, ekonomik, ahlakî, idarî ve hukukî ilişki ve görevleri; inanç, amel, iş, söz, fiil ve davranışları ile ilgili temel kurallar getirmiştir.
50
Kur’anı okumaktan maksat onu anlamak, onu anlamaktan maksat da ona uymak, ahkamı ile amel etmek, gösterdiği yoldan yürümek, hasılı Kur’an’ı yaşamaktır. Onu okurken tefekkür etmek ve bize söylemek istediği ilkeleri iyi kavramak gerekir. Çünkü Kur’an’ın emir ve yasakları tüm insanlığın mutluluğuna yönelik hükümler içerir. Sadece tilavetle yetinmek ve ne söylediğine önem vermemek, ondan beklediğimiz faydayı bize sağlamayacaktır. Bitmez tükenmez bir ilim, hikmet ve saadet kaynağı olan Kur’an, nuru ile alemleri aydınlatan, ruhlara şifa veren, insanların güçlü bir vicdana, sağlam bir imana sahip olmasına vesile olan, akılları ve gönülleri aydınlatan yüce bir kitaptır. Bu itibarla hayatın manasını anlamamız, iyi bir mü’min olmamız, hayatın çilelerini ve sıkıntılarını göğüsleyebilmemiz için Kur’an’a yönelmemiz ve ondan öğüt almamız gerekir. İnsanlık ne zaman Kur’ana yönelmiş, onu rehber edinmiş ise, kişi ve toplum olarak huzura kavuşmuş, ileri medeniyetlere sahip olmuştur. Mü’minler olarak Kur’an’ın ilahi mesajına kulak verelim, onu okuyalım, anlayalım ve yaşayalım. Allah’ın rahmetine, dünya ve ahiret saadetine kavuşmanın yolunun Kur’an’ı anlamak ve yaşamakla mümkün olacağını bilelim.
51
İlim ilim bilmektir İlim kendin bilmektir Sen kendin bilmezsen Bu nice okumaktır Yunus emre
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.