Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz

ELEŞTİREL EĞİTİM FELSEFESİ (ELEŞTİREL PEDAGOJİ)

Benzer bir sunumlar


... konulu sunumlar: "ELEŞTİREL EĞİTİM FELSEFESİ (ELEŞTİREL PEDAGOJİ)"— Sunum transkripti:

1 ELEŞTİREL EĞİTİM FELSEFESİ (ELEŞTİREL PEDAGOJİ)

2 ELEŞTİREL EĞİTİM FELSEFESİ YAKLAŞIMI
Bir yandan klasik eğitim felsefesi yaklaşımlarına, diğer yandan da analitik eğitim felsefesine karşı tepki gösteren Eleştirel eğitim felsefesi, 20. yy'ın önde gelen eğitim felsefesi yaklaşımıdır. Yaklaşım kaynağını bir yandan Kıta Felsefesi olarak adlandırılan felsefelerden (fenomenoloji, post yapısalcılık, postmodernizm, feminizm ve hermeneutik), bir yandan da Marksizm ve Eleştirel Teoriden alır. Pragmatizmde olduğu gibi, eleştirel eğitim felsefesinin de eğitimin teorisine olduğu kadar pratiğine de yansımaları olmuştur. Tartışma Sorusu: Eleştirel eğitim felsefesi yaklaşımı klasik eğitim felsefesi yaklaşımlarını ve analitik eğitim felsefesi yaklaşımını neden eleştirir?

3 TEMEL ARGÜMANLAR Eleştirel Eğitim Felsefesinin iki temel argümanı vardır: Çağımız eğitiminde bir kriz durumu vardır ve bunun kökeninde de Aydınlanma felsefesinin araçsal akılcılığı yer alır. Aydınlanma felsefesinin doğaya hakim olmak amacıyla yücelttiği akılcılık günümüzde insanların birbirine hükmetme aracı konumuna gelmiştir. Sonuç olarak eğitimin meslek eğitimine indirgemesi aslında bu eğitimin sömürüye dayalı kapitalizme hizmet etmekten başka bir şey değildir. Eğitim özü itibarı ile politik bir faaliyettir. Bu bakımdan demokrasi ve adalet adına olduğu ileri sürülse bile totaliter ve baskıcı bir yapıya bürünebilir. Okullar, sınıflar, ders kitapları politikadan arınmış nötr alanlar değil; içerisinde bulundukları tarihsel şartlara özgü kültürel ve ideolojik yapılardır. Bu bakımdan eğitim aslında mevcut hakimiyet ilişkilerini meşrulaştırarak (normalleştirerek) korumaya ve yeniden üretmeye hizmet eder.

4 ELEŞTİREL EĞİTİM FELSEFESİNİN TEORİK DAYANAKLARI
Marksist bilinç kuramı ve ideoloji eleştirisi: Eğitim bir üst yapıdır. Eğitimin amacı eleştirel bir bilinç kazandırmaktır. Bilinç Kuramı: Marksist bilinç anlayışı İdealizme (bilincin maddeden önce geldiği) ve Klasik Materyalizme (bilincin maddi gerçekliğin bir yansıması olduğu düşüncesi) karşı çıkarak bilinç ve maddi gerçekliğin karşıt kutuplar değil ayrılmaz bir bütün olduğunu ileri sürer. Bu bakımdan da, yaşam bilinç tarafından değil, bilinç yaşam tarafından belirlenir (s. 207). İdeoloji Kuramı: Marks, mevcut sosyal düzen ve statükonun olduğundan farklı gösterilerek devamını sağlayan tüm düşünce ve felsefelerin ideoloji adını verdiği bir üst yapı olduğunu ileri sürer. Bu bakımdan ideoloji, insan bilincini mevcut yapıyı doğal ve kaçınılmaz görmeye koşullar ve gerçeği maskeler. Frankfurt okulunun pozitivizm eleştirisi: Pozitivizm: Kökleri 17. yy Natüralizmine (1. versiyon) dayanan epistemolojik bir anlayıştır. Rasyonalizm (akılcılık) ve Empirizm (duyumculuk) esasına dayanan pozitivizm doğa bilimleri ve onun yöntemi dışında hiçbir bilgiyi geçerli görmeyen bir anlayıştır. Bilimsel bilgi bu anlamda rasyonel ve olgusal bilgidir. Bilimsel bilginin konusu olan şeylerin de belirli ve ölçülebilir şeyler olması gerekir. İnsan ve insana dair gerçekliğe ilişkin bilgi söz konusu olduğunda Pozitivizm yine konunun tıpkı doğa bilimlerinde olduğu gibi incelenmesi gerektiğini ileri sürer. Yani insan ve toplumlar da bu bilim anlayışına göre tıpkı taş, ağaç veya bir kedi nasıl inceleniyorsa öyle incelenmelidir.

5 Pozitivizmin Eleştirisi: Günümüz iktidar ilişkilerinin altında yatan epistemoloji pozitivist epistemolojidir. Nietzsche pozitivist epistemolojiyi eleştiren ilk filozoflardandır. Nietzsche, "insandan ve beşeri değer yargılarından bağımsız bir dış gerçeklikten söz etmenin mümkün olmadığını söyler" (Cevizci, 2011, s. 209). Bu anlamda gerçeklik nesnel değil, özneldir. Sürekli olarak oluş halindeki dış gerçeklik belli bir yasa ya da düzene tabi olmadığından, insanın ona yüklediği anlam olmadığında aslında bir kaos (karmaşa)'dan başka bir şey değildir. Nietzsche'nin eleştirilerinden yola çıkan Frankfurt Okulu temsilcileri olan filozoflar da dış gerçekliğe ilişkin nesnel ve evrensel bir bilginin söz konusu olamayacağını ileri sürerler. Bu filozoflara göre nesnel ve evrensel olma iddiaları ile dile getirilen her tür bilgi aslında belirli bir ideolojiye hizmet etmekten başka bir şey değildir. Çünkü, bilgi ve iktidar arasında sıkı bir ilişki vardır. "İktidar ilişkilerini varsaymayan ve oluşturmayan bir bilginin ve bilgi alanının olamayacağını" dile getiren Frankfurt Okulu filozoflarına göre, ideolojiden bağımsız, nesnel bir bilgi ya da bilgi alanı olamaz. Bilgi ve iktidar/ideoloji arasındaki ilişki en iyi dilin belirli bir kullanımı anlamına gelen söylemlerde görülebilir. Söylem, "iktidar ilişkilerini üreten, tarihsel düzlemde konumlanmış maddi pratikler bütününü ifade eder" (Cevizci, 2011, s. 210).

6 ELEŞTİREL PEDAGOJİNİN ÖZELLİKLERİ
Hümanizm: İnsan irade özgürlüğü, rasyonel düşünme gücü ve değer bilinci olan iyi ve saygıya değer bir varlıktır. Bu bakımdan tüm insanlar eşittir. Ancak, adil olmayan toplumsal yapı insanı iyi doğasından uzaklaştırmaktadır. Bu açıdan eğitim, "insanı asli ve gerçek doğasına döndürmenin veya adil bir demokrasi tesis etmenin en önemli yolu ve aracı" olarak görülür (Cevizci, 2011, s. 211). Gerçeklik ve bilgi anlayışı: Varlık dinamiktir yani sürekli bir değişim içindedir. Bu nedenle bilgi de dinamik ve değişkendir. Yani mutlak hakikat ya da mutlak hakikatin bilgisi söz konusu olamaz. Ancak kısmi ve beşeri yoruma dayalı hakikatten söz edilebilir. Bu anlamda bilgi de sürekli olarak insan tarafından inşa edilir. Sosyal olarak inşa edilen bilgi türleri içinde en değerlisi insanın özgürleşmesine katkıda bulunacak olan beşeri bilimlerdir. Araçsal rasyonalitenin eleştirisi: Araçsal akılcılık bir yandan içinde bulunduğumuz adaletsiz toplum yapısının temel yapı taşı bir yandan da onun bir sonucudur. Araçsal akılcılık eğitimde ürüne odaklı olup yalnızca yöntem ve teknikle ilgilenir. Eğitim sürecinde insan varlığının bütünlüğü, değerler vb. hümanistik özellikler göz ardı edilir.

7 Özgürleşme: "insanın hayatının ipini tam olarak eline almasını engelleyen yapılardan kurtulması" (Cevizci, 2011, s. 213) anlamına gelir ki bu bireysel bir özgürlükten ziyade sosyal bir kurtuluştur ve dayanışmayı (toplumsal hareketi) gerektirir. Eleştiri: Eleştirel pedagojinin savunucuları çağımız insanının kendi varoluşunu sınırlandıran koşulların bilincinden uzak bir sessizlik kültürü içerisinde olduğu görüşündedirler. Kendi varoluşunu sınırlandıran yapıların bilincinden yoksun ve dolayısı ile adaletsizliğe karşı duyarsızlaştırılmış bir insan ise özgürleşme için gerekli olan sosyal sorumluluğa sahip olamaz. İşte eğitimin esas amacı bu noktada karşımıza çıkar. Eğitimin amacı, özgürlüğün temel koşulu olan eleştirel bilinci kazandırmaktır. Eleştirel aydınlanma: Eğitim bir yandan mevcut düzenin devamını sağlarken bir yandan da aslında onu dönüştürmenin de tek aracıdır. Ancak eğitim yolu ile insanlar ideolojinin, kendilerini hüküm altına alan sistemin bilincine ulaşabilir ve aydınlanabilir. Bunun gerçekleşmesi için de eğitim sistem ve uygulamalarında bir dönüşüme (reforma) ihtiyaç vardır. Bütüncü eğitim anlayışı: Eğitim sosyal bir dünyanın parçasıdır ve politik, tarihsel, kültürel ve ekonomik bir bağlamda gerçekleşir. Eğitimin bu sosyal yapıdan bağımsız olarak ele alınması adil olmayan toplumsal yapılanmaya ve pek çok toplumsal sorunlara (savaş, ayrımcılık, insan ticareti, vs) yol açmaktadır. Bu sorunlarla baş edebilmek ve daha adil bir toplumsal düzeni inşa edebilmek için, eğitim daha politik ve politik de daha eğitsel olmalıdır.

8 Kültürel pedagoji: Egemen ideolojiler hegemonyalarını kültürel yapılar (dil, din, aile, tarih, vb.) aracılığı ile gerçekleştirirler. Bu bakımdan amacı eleştirel bir bilinç geliştirmek olan eğitimin, sadece meslek eğitimi ve pozitif bilim tarihinden ibaret olmayıp aslında beşeri bilimler yolu ile bir kültürel pedagoji olarak yeniden yapılandırılması gerekir. Çünkü: İdeolojik hegemonya belli düşünce ve bakış açıları üretir ve yayarken alternatif bakış açıları ve söylemleri dışlayarak marjinalleştirir (ötekileştirir) ve bunu da kültür yolu ile iletir. Bu nedenle kültür, iktidar ve hüküm altına alma arasında sıkı bir ilişki vardır. Kültür ideolojiden bağımsız değer ve ürünler toplamı değildir. Kültür değerlerin ve kimliklerin üretiminde temel bir vasıtadır. İdeolojik hegemonya kendi tahakkümünü sürdürmeye uygun değerler ve kimlikleri kültür aracılığı ile inşa eder. Bu nedenle kültürün aslında bir eğitim olarak düşünülmesi gerekir ve insanın tahakkümden özgürleşmesi de bu anlamda kültürel pedagojiyi gerektirir. Eğitim anlayışı: Eğitimin hem muhafaza edici (statükoyu koruyan) hem de yenilikçi (statükoyu ortadan kaldırıp insanın özgürleşmesini sağlamak) hizmetlerini kabul eden eleştirel pedagoji, eğitimin bu yüzden tümüyle politik faaliyet olduğunu ileri sürer. Bu açıdan öğrenme bilgi aktarımı ya da beceri geliştirme olarak değil, öğrencinin dönüşümü olarak görülür. Bu bakış açısından, öğretmen bir misyoner; öğretim yöntemi diyalog ve müfredat ise analitik ve eleştirel bilinci geliştirmede etkili olan beşeri bilimler olmalıdır.

9 Felsefe akımı Eğitim teorisi Eğitimin amacı / işlevi Pratiğe yansımaları Örnek Filozoflar Neo-Marksizm (Yeni Marksizm) Yapılandırmacılık Bireylerin ve bir bütün olarak toplumun özgürleşmesi Adil ve demokratik bir toplumsal düzenin inşası Diyalog temelli öğretim Eleştirel bilinç kazandırmaya yardımcı olacak şekilde sorun (problem) tanımlama Antonio Gramsci Paolo Freire Henri Giroux Ivan Illich

10 ÖRNEK: FREİRE’NİN EĞİTİM ANLAYIŞI
Freire'ye göre eğitimin kendinde, özsel bir amacı yoktur. Eğitimin değeri onun araçsal özelliğinde yatar. Eğitim bireylerin özgürleşmesi ve adil bir sosyal düzenin inşası için bir araçtır ve bu bakımdan aslında tamamen politik bir araçtır. Bireyler ancak, kendi varoluşlarını sınırlayan yapıların bilincine varıp, kendi varoluşlarının sorumluluklarını üstlendikleri zaman özgürleşebilirler. Ancak, insan bir türün üyesi ve üyesi olduğu türün bilincinde olan bir varlık olduğundan, özgürleşen insan, diğer bireyleri de özgürleştirme çabası içinde olmalıdır . Ancak bu şekilde insanileşebilir. Freire'ye göre eğitimin üç temel ve birbirine bağlı amacı vardır: bilinçlendirme, özgürleştirme ve insanileştirme. Bu amaçlar Freire'nin insan anlayışına dayanır. Ona göre insan sadece yaşayan değil, var olmakta olan bir varlıktır. "Yaşamak, sadece yaşamak, yosun, solucan harcıdır" (Ahmet Arif). İnsan varlığı tarihsel bir alanda var olan bilinçli bir varlıktır. Ancak içinde bulunduğu tarihsel alanda insanın var oluşu sınırlandırılmıştır. İşte insanın özgürleşmesi onun varoluşunu sınırlandıran durumların bilincine varması ve bu sınırları aşabilmesi ile mümkündür. Kendi özgürleşen insan diğer insanların özgürleşme sorumluluğunu da taşıdığında insanileşir. Tüm bunların olması için de insanın içinde var olduğu somut gerçekliğe, tarihsel ve sosyal dünyaya ilişkin eleştirel bir bilinç ile mümkündür.

11 BANKACI EĞİTİM ANLAYIŞI
Politik bir araç olan eğitim bu işlevini iki yönlü gerçekleştirebilir. O bir yandan insanları hüküm altına almak üzere ideolojik hegemonyanın bir aracı, bir yandan ise ideolojik hegemonyayı yıkıp adil bir toplumsal yapıya kavuşmanın bir aracı olabilir. Her iki durumda da eğitim bu işlevleri insanı dönüştürerek yapar. Geleneksel eğitim ideolojik hegemonyaya hizmet eder. Tahakküm altına almanın en etkili yolu bilinçlerin kontrol altına alınmasıdır. Bilinçleri kontrol altına almanın en etkili yolu ise eğitimdir. Bilinçleri kontrol altına alınanlar, "statükonun çıkarlarının kendi çıkarları olmadıklarını göremedikleri için, mevcut durumlarıyla ilgili kaderci olmaya başlar ve mevcut durumu doğal ve zorunlu bir şey olarak görme durumuna gelirler" (Cevizci, 2011, s. 221). Freire, tahakküm altına almaya hizmet eden ve geleneksel eğitim uygulamalarında karşımıza çıkan bu baskıcı eğitime bankacı eğitim ya da yığmacı eğitim adını verir. Bu eğitim anlayışında pratikle bağlantısı olmayan, öğrencinin neyi niçin öğrendiğini anlamadığı yani hem konusu hem de amacı ona yabancı olan bir eğitim uygulaması söz konusudur. Öğretmen merkezli olan bu anlayışta öğretmen konuları anlatır ve öğrencinin mekanik bir biçimde kendisine sunulanları ezberlemesi beklenir. Bu beklentilere aykırı düşen öğrenciler söz konusu olduğunda da sorunun eğitim sisteminde ya da toplumda değil, bireylerde olduğu ileri sürülür (tembel, asi ruhlu, işe yaramaz, kafası almıyor, vs.). Bu eğitim, pratikle ilişkisi olmayan teorik bilgiler yığan bir eğitim anlayışıdır böyle yaparak insanı sosyal dünyaya yabancılaştırır. Sosyal dünyaya yabancılaşan insan ise, kendi varoluşunun sorumluluğunu taşıyan insan değil, her tür dış etkiye açık birer nesne konumuna gelir. Eğitimin amacı işte insanı bu nense konumundan kurtararak bilinçlendirmek, onu insanileştirmek ve onun varoluşunu sınırlandıran yapılardan özgürleşmesine yardımcı olmaktır.

12 ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EĞİTİM ANLAYIŞI (EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ)
Freire, ideolojik hegemonyaya hizmet eden geleneksel baskıcı eğitim anlayışını eleştirmekle kalmayıp, ona alternatif bir eğitim anlayışı da geliştirir ki, bu özgürleştirici eğitim anlayışına Ezilenlerin Pedagojisi adını verir. Freire, eğitimin ideolojik hegemonyanın bir aracı olduğu gibi, bireylerin özgürleşmesi ve adil bir sosyal düzenin inşa edilmesinin de bir aracı olabileceğine inanır. Eğitimin özgürleştirici işlevinin gerçekleşmesi mümkün olmayan bir hayal (ütopya) olmadığını ama bunun gerçekleşmesi için hem hümanist öğretmenlere hem de öğrencilere güvenir. Freire'ye göre bankacı eğitim anlayışının aktardığı bilgiler çelişkilerle doludur. Öğretmenler eğer öğrencilerin bu çelişkileri görmelerini sağlayabilirlerse, öğrenciler eğitim sistemini sorgulamaya başlayacaklardır. Bunu yapmak için de Marks'ın dile getirdiği ve 'tüm insan etkinlikleri' anlamına gelen praxis kavramına dayanır. Bir diğer ifadeyle, Freire'ye göre insan etkinliklerinin teorik ve pratik olmak üzere iki boyutu vardır ve daha iyi bir sosyal dünyanın kurulması için teori ile pratiğin birleştirilmesi gerekir. Bilgiden yoksun eylem amaçsız bir hareket ve eylem olmadan bilgi ise zihinsel bir hamallıktan başka bir şey değildir. Bilgi eyleme yön verdiği ve eylem bilgiye dayandığı sürece anlamlıdır.

13 ÖZGÜRLEŞTİRİCİ EĞİTİM ANLAYIŞI (EZİLENLERİN PEDAGOJİSİ) (dev.)
Eleştirel pedagojinin yöntemi öğretmen ile öğrenci arasındaki diyaloga dayanır. Öğrenme ancak somut problemler içeren durumlar üzerine gerçekleştirilen sorun tanımlayıcı bir diyalog ile mümkündür. Böylesi bir öğretim-öğrenme sürecinde öğretmen bilgi aktarıcısı değil, daha çok bir rehber konumunda ve öğrenci de pasif bir alıcı değil sürecin sorumluluğunu paylaşan aktif bir öznedir. Tartışma Sorusu: Hem Freire ve hem de Dewey öğrenmenin ancak somut problemlere dayandığı zaman gerçekleşebileceğini ileri sürerler. İkisi arasında probleme dayalı öğrenme bakımından nasıl bir farklılık vardır? Tartışma Sorusu: Eleştirel eğitim felsefesi ve varoluşçu (bireyci) eğitim felsefesi yaklaşımları arasında insanın nesneleştirilmesi düşüncesi bakımından ne fark vardır? Tartışma Sorusu: Eleştirel eğitim felsefesi ve varoluşçu (bireyci) eğitim felsefesi yaklaşımları arasında eğitimin özgürleştirici işlevi açısından ne fark vardır?

14 DİL & DİYALOG Freire, eğitim anlayışına benzer bir şekilde dilin de ideolojiden bağımsız olmadığı görüşündedir. Bir sözcük salt bir ses dizisi değil, aynı zamanda bir kontrol aracıdır da. Freire, yine eğitimde olduğu gibi dilin de bir yandan baskı aracı olabileceği gibi, bir yandan da özgürleşmenin aracı da olabileceğini ileri sürer. Freire'ye göre "insanca var olmak, dünyayı adlandırmaktan geçer" (hatırlayın, Marks da insanın nesneleştiren bir varlık olduğunu söylemişti bu aynı zamanda dünyayı adlandırmak da demektir) (Cevizci, 2011, s. 228). Dünyayı okumak, yazmak ve onu belirli bir biçimde dönüştürmek sözcükleri okumaktan önce gelir. İnsan dünyayı ancak onu adlandırarak yani kendi sözlerini söyleyerek dönüştürebilir. Diyalog, insanlar dünyayı adlandırmak için bir araya geldiklerinde mümkün olduğuna göre, dünyayı dönüştürmenin yegane ortamı diyalogdur. Gerçek bir diyalogun birtakım koşulları vardır: empati, inanç, umut, sevgi, tevazu ve eleştirel düşünme. Tartışma Sorusu: Hem eleştirel ve hem de varoluşçu yaklaşım öğrenme yöntemi olarak diyaloga önem verirler. Diyalogun işlevi bakımından ikisi arasında nasıl bir farklılık vardır?


"ELEŞTİREL EĞİTİM FELSEFESİ (ELEŞTİREL PEDAGOJİ)" indir ppt

Benzer bir sunumlar


Google Reklamları