Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanSonny Handoko Atmadjaja Değiştirilmiş 6 yıl önce
1
MODERN MAKRO EKONOMİ ŞENKAN ALDEMİR, Doç.Dr.
2
KONJONKTÜREL DALGALANMALAR (İş Çevrimleri)
Herhangi bir makroekonomik değişkenin zaman içindeki hareketini (zaman serisini) oluşturan 4 bileşen bulunur: Trend (eğilim) Mevsimsel dalgalanma Konjonktürel dalgalanma Rassal değişim (sapma) Konjonktürel dalgalanmalar, başlıca makroekonomik değişkenlerde eş anlı olarak görülen, mevsimsel ve periyodik (düzenli) nitelik taşımayan ancak belirli bir süreklilik gösteren kısa dönemli devresel dalgalanmalardır.
3
KONJONKTÜREL DALGALANMALAR
Dalganın süresi ya da uzunluğu, bir dönüş noktasından (dip yada zirve) bir sonraki dönüş noktasına ölçülür. Her bir Konjonktür dalgası, bir genişleme ve bir daralma evresinden oluşur. Daralma ve genişleme hareketinin süresi ve şiddeti, her bir konjonktür dalgasında birbirinden farklıdır. “Canlanma ile genişleme” ve “durgunluk ile daralma” evreleri arasında farklılıklar bulunmaktadır. Canlanma ve durgunluk evreleri, sırasıyla genişleme ve daralma süreçlerini önceleyen dönemlerdir.
4
İlgili Kavramlar Konjonktür dalgasının dönüş noktaları:
Dip (kriz, bunalım, buhran, depresyon) ve Zirve (doruk, refah, boom)’dir. Dip → Canlanma → Genişleme → Zirve → Durgunluk → Daralma (gerileme, resesyon) → Dip Reel GSYH trendinden pozitif ve nispeten önemli sapmalar genişleme, negatif ve nispeten önemli sapmalar ise daralma evreleridir.
5
İlgili Kavramlar 1929 Buhranı, ekonomik faaliyet hacminin “kendiliğinden” yeniden canlanma evresine geçiş yapamadığı ilk bunalım olması sebebiyle önemlidir. 1929 Bunalımını Açıklayan Alternatif Tezler: Roosevelt Dönemi New Deal Politikaları (1930) ve 1940’larda genel kabul gören Keynesyen Önermeler (Keynesyen Devrim) Monetaristlerin Görüşleri (Milton Friedman ve Anna Schwartz: ABD’nin Parasal Tarihi) ve 1960’lı yıllarda ortaya çıkan Monetarist Devrim
6
İlgili Kavramlar Konjonktür Yönlü/Yanlı (Pro-cyclical) Değişkenler
Konjonktür Karşıtı (Counter-cyclical) Değişkenler Konjonktür - Bağımsız Değişkenler
7
İlgili Kavramlar Öncü Makroekonomik Göstergeler
Eş Anlı (Örtüşen/Çakışan) Makroekonomik Göstergeler Takipçi (İzleyen/Gecikmeli) Makroekonomik Göstergeler
8
İlgili Kavramlar Öncü Göstergeler M1, M2 MB Kredileri
İnşaat Ruhsat Alımları Konsolide Bütçe Harcamaları Tarım Dışı İş Arayanların Sayısı Anonim ve Limited Şirketlerin Sermaye Artışı
9
İlgili Kavramlar Eş Zamanlı Göstergeler İmalat Sanayi Üretim Endeksi
Toplam İthalat Değeri Yeni Kurulan Şirket Sayısı
10
İlgili Kavramlar Gecikmeli Göstergeler Ortalama İşsizlik Süresi
Kredi Faiz Oranı Ticari ve Sınai Borç Stoku Tüketici Kredileri/ Kişisel Gelir
11
Teorik Yaklaşımlar Keynesyen Konjonktür Teorisi
Monetarist Konjonktür Teorisi Yeni Klasik Konjonktür Teorisi Reel İş Çevrimleri (Reel Konjonktür Teorisi) Yeni Keynesyen Konjonktür Teorisi
12
Keynesyen Konjonktür Teorisi
Çarpan Mekanizması Hızlandıran Mekanizması Firmaların, üretim düzeylerine bağlı olarak belirli bir miktarda stok bulundurmak istemeleri sebebiyle gerçekleşen stok yatırımları da, toplam talep (AD) şokunun konjonktür hareketine dönüşmesine yol açan mekanizmalardan biridir.
13
Keynesyen Konjonktür Teorisi
Ücretlerin azalma yönünde esnek olmaması sebebiyle konjonktürün daralma ve genişleme dönemlerinde ortaya çıkan asimetrik hareketler, P (FGD)’nin genişleme sürecinde yükselirken, daralma sürecinde azalmayarak sabit kalmasını içerir.
14
Monetarist Konjonktür Teorisi
Para talebi ve paranın dolaşım hızı istikrarlıdır (Sürekli Gelir Hipotezi sebebiyle) Paranın değişim aracı olma işlevi ön planda olduğundan, para talebinin faize duyarlılığı bulunmamaktadır. Para arzı dışsaldır. MB, kişi ve kurumlar ile bankacılık sisteminin para talebinden bağımsız olarak para arzını belirler. Finansal ve reel aktifler arasında tam bir ikame bulunur. Artan para arzı, doğrudan doğruya tüketim harcamalarını ve FGD’ni yükselterek, uzun dönemde reel büyüklüklerin değişmesini önler (politika etkinsizliği/paranın yansızlığı).
15
Monetarist Konjonktür Teorisi
Para arzındaki değişim, öncelikle üretim ve gelir etkileri yaratır; ardından fiyat hareketleri gündeme gelir. Para arzının üretimden daha hızlı büyümesi sebebiyle ortaya çıkan enflasyon, her yerde ve her zaman parasal bir olgudur. Doğal Oran Hipotezi, bir istikrar unsurudur. Konjonktürel dalgalanmalar, faaliyet hacminde doğal orandan kısa dönemli sapmaları ifade eder ve «eksik bilgi» nin yol açtığı beklenti hataları sebebiyle ortaya çıkar. Uyumcu (adaptif) beklentiler hipotezi, ekonomik birimlerin sistematik beklenti hataları yaparak, beklenen FGD ile gerçekleşen FGD arasındaki farklılıkların gecikmeli bir uyum sürecinin ardından giderildiğini varsayar.
16
Monetarist Konjonktür Teorisi
Ücret ve fiyatlar esnek, ekonomik birimler rasyonel ve piyasalar rekabetçidir. Para, uzun dönemde nötrdür. Kısa dönemde ise beklentilerin gecikmeli uyumu sebebiyle reel etkiler yaratır. SRAS, belirli bir beklenen FGD’ne (Pe) göre çizilir ve pozitif eğimlidir: İşçi Yanılma Modeli çerçevesinde elde edilen Toplam Arz Eğrisi (SRAS) geçerlidir. Y= Y* + α(P- Pe)
17
Monetarist Konjonktür Teorisi
Daralma süreci, para arzı artış oranının azalması ile başlar. Toplam talepteki azalma sebebiyle FGD de düşer ve reel ücretler artış gösterir. Azalan emek talebi, nominal ücretlerin de azalmasına ve işsizliğe yol açar. Beklentilerin ayarlanması ile birlikte emek arzı artar ve başlangıç reel ücret düzeyinde uzun dönem dengesine (görece düşük nominal ücret ve FGD ile) dönülür. Genişleme süreci, para arzı artış oranının yükselmesi ile başlar. Toplam talepteki artış sebebiyle FGD de yükselir ve reel ücretler azalır. Artan emek talebi, nominal ücretlerin ve istihdamın artmasına yol açar. Beklentilerin ayarlanması ile birlikte emek arzı azalır ve başlangıç reel ücret düzeyinde uzun dönem dengesine (görece yüksek nominal ücret ve FGD ile) dönülür.
18
Yeni Klasik Konjonktür Teorisi
Doğal Oran Hipotezi Rasyonel Beklentiler Hipotezi Eksik Bilgi (Asimetrik Bilgi söz konusu değildir) Politika Etkinsizliği Önermesi SRAS, belirli bir beklenen FGD’ne (Pe) göre çizilir ve pozitif eğimlidir: Firma Yanılma Modeli (Lucas’ın Eksik Bilgi Modeli) çerçevesinde elde edilen Lucas Arz Eğrisi: Y= Y* + α(P- Pe) geçerlidir.
19
Yeni Klasik Konjonktür Teorisi
Doğal Oran Hipotezi Rasyonel Beklentiler Hipotezi Eksik Bilgi (Asimetrik Bilgi söz konusu değildir) Politika Etkinsizliği Önermesi Ücret ve fiyatlar esnek, ekonomik birimler rasyonel ve piyasalar rekabetçidir. Uzun ve kısa dönem ayrımı yapılmaz. Sadece beklenmeyen (sürpriz) politikalar, geçici reel etkiler yaratır.
20
Yeni Klasik Konjonktür Teorisi
Şokların kaynağı, ekonominin talep cephesinde gerçekleşen beklenmeyen değişimlerdir. Beklenmeyen toplam talep şokları -eksik bilgi sebebiyle- fiyat beklentilerinde hatalara yol açarak, kısa dönemde üretim ve istihdamın doğal düzeylerinden sapmasına neden olmaktadır. Beklenen politika değişiklikleri ise kesinlikle reel etkiler yaratmaz.
21
Reel İş Çevrimleri (Reel Konjonktür Teorisi)
Doğal Oran Hipotezi Rasyonel Beklentiler Hipotezi Politika Etkinsizliği Önermesi Eksik Bilgi söz konusu değildir. Asimetrik Bilgi söz konusu değildir. Ücret ve fiyatlar esnek, ekonomik birimler rasyonel ve piyasalar rekabetçidir. Kısa ve uzun dönem ayrımı bulunmamaktadır. «Emeğin zamanlararası ikamesi» kavramı çerçevesinde, bireyin çalışma - boş zaman tercihi uzun dönemli bir niteliğe sahiptir.
22
Reel İş Çevrimleri (Reel Konjonktür Teorisi)
Zamanlar arası İkame Hipotezi: Dönemler arası nispi fiyat [(1+r)W1/W2] değişimlerine bağlı olarak, işgücünün zamanlar arası ikamesi gerçekleşir. İstihdamdaki dalgalanmalar, emeğin dönemler arası ikamesinin bir sonucudur. Emek arzı, çalışmaya verilen teşviklerden (reel ücret ve faiz oranı artışı) doğru yönlü etkilenir.
23
Reel İş Çevrimleri (Reel Konjonktür Teorisi)
Şokların kaynağı, reel değişkenlerde ve verimlilikte gerçekleşen değişimlerdir. Negatif ve pozitif arz şokları, Tarımsal üretimi etkileyen fiziksel koşullardaki değişimler (kuraklık, sel, deprem vb. doğal afetler), Genel ekonomik faaliyeti etkileyen savaş, grev vb. politik istikrarsızlıklar Enerji ve diğer üretim faktörü fiyatlarındaki değişmeler, Devlet müdahaleleri (gümrük vergisi, kota, fiyat kontrolleri vb.) Yeni ürünlerin ve üretim yöntemlerinin gelişimi şeklinde ortaya çıkan verimlilik (prodüktivite) şokları Üretim faktörlerinin niteliğinde gerçekleşen iyileşmeler vb.
24
Reel İş Çevrimleri (Reel Konjonktür Teorisi)
Trend değerinden sapmalar, yeni trendler oluşturur ve geçmiş trend değerlerine tekrar dönülmez. Bir olumlu-sürekli teknoloji şoku gerçekleştiğinde, hem reel toplam arz (RAS) hem de reel toplam talep (RAD) büyüklükleri olumlu yönde etkilenir. r RAS RAD Y
25
Reel İş Çevrimleri (Reel Konjonktür Teorisi)
Bununla birlikte, bir olumlu-geçici teknoloji şokunda gerçekleşen toplam talep artışı, olumlu-sürekli teknoloji şoku koşullarında ortaya çıkan talep artışından daha küçüktür (önemsizdir). Ömür Boyu Gelir Hipotezi çerçevesinde, gelir düzeyindeki değişimler «servet etkisi» yaratarak tüketimi ve dolayısıyla toplam talebi etkiler. Bir toplam talep şoku gerçekleştiğinde ortaya çıkan gelir ve istihdam artışının sebebi ise, yükselen faiz oranları karşısında, işgücünün -alternatif maliyeti yükselen boş zamanı azaltarak- çalışma saatlerini arttırmasıdır (işgücünün zamanlararası ikamesidir).
26
Yeni Keynesyen Konjonktür Teorisi
Rasyonel Beklentiler Varsayımı Ücret (nominal-reel) ve fiyat katılıkları (rijiditeleri) vurgulanır. Nominal yapışkanlıklar için getirilen açıklama, “menü maliyetleri” ve “mark-up fiyatlama” modellerine dayanılarak yapılır. Reel yapışkanlıklar için getirilen açıklama ise “etkin ücret” ve “örtük sözleşme” modellerine dayanılarak yapılır. Eksik rekabet koşullarından hareket edilir. Mikro ekonomik temelli bir bakış açısı geliştirilmiştir. Toplam talep şokları önem taşımakla birlikte toplam arz şokları da göz ardı edilmez. Para, sadece kısa dönemde yansız (nötr) değildir.
27
Yeni Keynesyen Konjonktür Teorisi
Asimetrik Bilgi Varsayımı geçerlidir. Asimetrik Bilgi Varsayımı sebebiyle ortaya çıkan Ters Seçim Olgusu Ahlaki Tehlike/Riziko (Moral Hazard) Olgusu önem taşır. Uzun vadeli sözleşmelerin varlığı, nominal yapışkanlıklara yol açan bir önemli bir unsur olarak vurgulanır. (Fisher’in Yapışkan Ücret Modelini hatırlayın.) Reel yapışkanlıkları açıklayan diğer modeller ise “Hystheresis Etkisi” ve “İçerdekiler-Dışardakiler” olarak sayılabilir. Doğal İşsizlik Oranı (NRU) yerine, Enflasyonu Hızlandırmayan İşsizlik Oranı (NAIRU) kavramı geliştirilmiştir.
28
IS-LM-BP MODELİ IS (mal piyasası dengesi) LM (para piyasası dengesi)
BP (ödemeler bilançosu dengesi) IS-LM modeli temel alınarak, Ödemeler Bilançosunun iki temel hesaptan (cari işlemler hesabı ve sermaye hesabı) oluştuğu kabul edilir.
29
BP (Balance of Payments) Eğrisi
Cari İşlemler Hesabı, basitleştirici bir varsayımla, Dış Ticaret Bilançosu (X-M) olarak ele alınır. Sermaye Hareketleri Hesabı (K), cari işlemler hesabını dengeleyen bir niteliğe sahiptir. BP = (X-M) + K X= f(Y*, R) X= X0 M= f(Y, R) M= M0 + m.Y (m: marjinal ithalat eğilimi) K= f(i-i*) i > i* ise ülkeye sermaye girişi gerçekleşir.
30
BP Eğrisinin Elde Edilmesi
Cari Fazla (X-M) (X-M)1 (X-M)2 Cari Fazla (X-M) (X-M)1 (X-M)2 YM) Sermaye Hesabı Açığı (H) YY Y1 Y2 Y1 Y2 H2 H1 i i 2 i 1 i i2 i1 H Y
31
BP Eğrisinin Eğimi BP eğrisi (+) eğimlidir: Y M (X-M) H ve i
32
BP Eğrisinin Eğimi ve Konumu
Marjinal İthalat Eğilimi (m) yükseldikçe, BP eğrisinin eğimi artar. Sermaye hareketliliği arttıkça, BP eğrisinin eğimi azalır. Tam sermaye hareketliliği durumunda, BP eğrisi yatay eksene paralel (eğimi sıfır) çizilir. Sınırlı sermaye hareketliliği durumunda, BP eğrisi (+) eğimli çizilir. Sıfır sermaye hareketliliği durumunda, BP eğrisi dikey eksene paralel (eğimi sonsuz) çizilir.
33
BP Eğrisinin Eğimi ve Konumu
BP Eğrisinin Konumu: Nominal Döviz Kuru (e) ve dolayısıyla –P ve P* sabitken- reel döviz kuru (R) yükseldiğinde, BP eğrisi tümüyle sağa doğru yer değiştirir.
34
Sabit Döviz Kuru Sistemi ve IS-LM-BP Modeli
1. Sabit Kur Sisteminde ve Tam Sermaye Hareketliliği Altında IS-LM-BP Modeli Uygulamaları 1.1. Para Politikası 1.2. Maliye Politikası 2. Sabit Kur Sisteminde ve Sınırlı Sermaye Hareketliliği Altında IS-LM-BP Modeli Uygulamaları 2.1. Para Politikası 2.2. Maliye Politikası 3. Sabit Kur Sisteminde ve Sıfır Sermaye Hareketliliği Altında IS-LM-BP Modeli Uygulamaları 3.1. Para Politikası 3.2. Maliye Politikası
35
Sabit Döviz Kuru Sistemi
Para Politikası etkin değildir. Maliye Politikasının etkinliği ise, sermaye hareketlerinin faiz farkına duyarlılığı ölçüsünde artar. Sermaye hareketlerinin faiz farkına duyarlılığı, para talebinin faize duyarlılığından yüksek olduğunda; BP eğrisinin eğimi, LM eğrisinin eğiminden küçüktür. Bu koşullarda, maliye politikasının etkinliği artar. Para talebinin faize duyarlılığı, sermaye hareketlerinin faiz farkına duyarlılığından yüksek olduğunda; LM eğrisinin eğimi, BP eğrisinin eğiminden küçüktür. Bu koşullarda, maliye politikasının etkinliği azalır.
36
Sabit Döviz Kuru Sistemi
Maliye Politikası, sermaye hareketlerinin faiz farkına duyarlılığı sıfır iken (sermaye hareketlerinin yasaklandığı koşullarda) etkin değildir. Bu koşullarda BP eğrisi düşey bir doğrudur ve «Tam Dışlama Etkisi» gerçekleşir. Sabit kur sisteminde MB pariteyi savunmak üzere yurtiçi para arzını kullanmakta olduğundan, Para Politikası etkin çalışmaz. İMKANSIZ ÜÇLÜ: Tam sermaye hareketliliği altında ve sabit kur (esnek kur) sistemi koşullarında, bağımsız bir para politikası izlenemez (takip edilebilir).
37
Esnek Döviz Kuru Sistemi ve IS-LM-BP Modeli
4. Esnek Kur Sisteminde ve Tam Sermaye Hareketliliği Altında IS-LM-BP Modeli Uygulamaları 4.1. Para Politikası 4.2. Maliye Politikası 5. Esnek Kur Sisteminde ve Sınırlı Sermaye Hareketliliği Altında IS-LM-BP Modeli Uygulamaları 5.1. Para Politikası 5.2. Maliye Politikası 6. Esnek Kur Sisteminde ve Sıfır Sermaye Hareketliliği Altında IS-LM-BP Modeli Uygulamaları 6.1. Para Politikası 6.2. Maliye Politikası
38
Esnek Döviz Kuru Sistemi
Para Politikası etkindir. Maliye Politikasının etkinliği ise, sermaye hareketlerinin faiz farkına duyarlılığı azaldıkça artar. Esnek kur sistemi ve tam sermaye hareketliliği koşullarında ortaya çıkan «Tam Dışlama» olgusu, genişletici maliye politikasının net ihracatı (NX) azaltması sebebiyle gerçekleşir.
39
TEKİL AÇIK, İKİZ AÇIK VE ÜÇÜZ AÇIK
C + I + G + X = C + S + TNET + M (X – M) = (S - I) + (TNET - G) Örneğini ülkemizde gördüğümüz «üçüz açık» kavramı, dış dengeyi temsil eden cari açığın (X–M), yurtiçi özel tasarruf açığı (S-I) ile bütçe açığı (TNET-G)toplamından oluştuğunu yansıtır.
40
TEKİL AÇIK, İKİZ AÇIK VE ÜÇÜZ AÇIK
Ülkemizde ekonomik büyümenin hız kazandığı yüksek konjonktür dönemlerinde, önemli ölçüde artan cari işlemler açığına karşılık; bütçe açığının azalma göstererek iyileştiğini görmekteyiz. Aynı paralelde olmak üzere, ekonomik büyümenin yavaşladığı yada azalma gösterdiği düşük konjonktür dönemlerinde, cari işlemler açığı görece iyileşmekte; buna karşılık bütçe açığı artmaktadır. Türkiye’de cari açık ile bütçe açığı arasındaki söz konusu ödünleşme ilişkisi, büyük ölçüde ekonominin -üretimin ithalata bağımlılığı ve dolaylı vergilerin kamu gelirleri içindeki ağırlığı gibi- önemli yapısal sorunlarından kaynaklanmaktadır.
41
TEKİL AÇIK, İKİZ AÇIK VE ÜÇÜZ AÇIK
«İkiz açık» kavramı, cari açık büyüklüğünün (X–M), yurtiçi özel tasarruf açığı (S-I) veya kamu tasarruf açığı (TNET-G) büyüklüklerinden sadece birine karşılık geldiği koşulları anlatır. «Tekil açık» kavramı ise, ekonominin cari fazla verdiği koşullarda, sadece yurtiçi özel tasarruf açığı (S-I) veya sadece kamu tasarruf açığı (TNET-G) büyüklüklerinin gerçekleştiği koşulları anlatır. Mevcut örnekler çerçevesinde, tekil açığın sadece bütçe açığı üzerinden ortaya çıktığı görülmektedir.
42
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ Uluslararası sermaye akımlarının kısa vadeli hareketliliğini açıklayan teori, vadeli döviz piyasasının -kur riskini ortadan kaldırmak (hedge) amacıyla- kullanıldığı koşullar üzerinden ifade edildiğinde «Kapalı/Karşılanan Faiz Paritesi Teorisi» olarak anılırken; teorinin, vadeli döviz piyasasının kullanılmadığı spot piyasa koşulları üzerinden ifadesi «Karşılanmayan Faiz Paritesi Teorisi» olarak isimlendirilir. Uluslararası sermaye hareketliliği önünde hiçbir engelin bulunmadığı, işlem (fon transferi, vergi vb.) maliyetlerinin sıfır olduğu ve fiyatlar genel düzeyinin sabit kaldığı (nominal ve reel büyüklüklerin eşitliği) varsayımları geçerlidir.
43
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ Bu koşullarda, iki ülke arasındaki faiz farkı (i-i*), hangi ülkenin lehine ise söz konusu ülke ulusal para birimi –oransal olarak bu fark ölçüsünde- değer kaybedecektir ki; faiz paritesi koşulu sağlanabilsin. Aksi halde, faiz paritesi koşulu sağlanıncaya dek kısa vadeli sermaye hareketlerinin uluslararası piyasadaki hareketliliği devam edecektir. Bu çerçevede faiz paritesi koşulu eşitlikleri, aşağıdaki gibi ifade edilebilir. i = i* + f i - i* = f i*= i – f i* - i = -f
44
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ f= (F-e)/e
i: Yurtiçi (örneğin Türkiye) faiz oranı i*: Yurtdışı (örneğin ABD) faiz oranı F: Vadeli (forward) döviz kuru e: Spot döviz kuru f= (F-e)/e +f: vadeli kur primi (Karşılanan Faiz Paritesi koşullarında) veya spot döviz kurunda beklenen oransal artış (Karşılanmayan Faiz Paritesi koşullarında) -f: vadeli kur iskontosu (Karşılanan Faiz Paritesi koşullarında) veya spot döviz kurunda beklenen oransal azalma (Karşılanmayan Faiz Paritesi koşullarında)
45
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ f= (F-e)/e Faiz Paritesi Doğrusu (i - i*)
46
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ f= (F-e)/e Faiz Paritesi Doğrusu B %5 A A’ %5 %6
% %6 (i - i*)
47
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ Faiz paritesi koşulunun gerçekleştiği A noktasında, Türkiye’de yurtiçi faiz oranı, örneğin %10 ve ABD piyasası faiz oranı, örneğin %5 düzeyinde iken, iki ülke arasındaki faiz oranı farkı %5 olup; vadeli döviz kuru -faiz farkı kendi lehine gerçekleşen Türkiye ulusal para biriminin (TL), ABD doları karşısında aynı oranda değer kaybettiğini ifade edecek şekilde- %5 prim yapmaktadır. Bu koşullarda, uluslararası sermayenin ülkeler arasında hareketliliğine yol açacak getiri fırsatları bulunmadığı için, herhangi bir ülkeye yönelik fon hareketi de ortaya çıkmaz.
48
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ Faiz paritesi koşulunun sağlanamadığı A’ noktasında, Türkiye’de yurtiçi faiz oranı, örneğin %11 ve ABD piyasası faiz oranı, örneğin %5 düzeyinde iken, iki ülke arasındaki faiz oranı farkı %6 düzeyindedir; ancak vadeli döviz kuru -faiz farkı kendi lehine gerçekleşen Türkiye ulusal para biriminin (TL), ABD doları karşısında aynı oranda değer kaybettiğini ifade edecek şekilde- %6 değil, sadece %5 prim yapmaktadır. Bu koşullarda, yurtiçinde yerleşik bir finansal yatırımcı açısından yapılacak değerlendirme, TL cinsinden aktif satın alması durumunda elde edeceği toplam getirinin -sadece TL faizini içerecek şekilde- %11 düzeyinde gerçekleşeceğini,
49
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ ABD doları cinsinden aktif satın alması durumunda elde edeceği toplam getirinin -$ faizi (%5) ile birlikte ABD dolarının TL karşısındaki değer artışını (%5) da içerecek şekilde- %10 düzeyinde gerçekleşeceğini ortaya koymaktadır. Bu sebeple, Türkiye’de yerleşik finansal yatırımcılar, fonlarını yurtiçi piyasada değerlendirmeyi tercih eder. Aynı koşullarda, ABD’de yerleşik bir finansal yatırımcı açısından yapılacak değerlendirme, $ cinsinden aktif satın alması durumunda elde edeceği toplam getirinin -sadece $ faizini içerecek şekilde- %5 düzeyinde gerçekleşeceğini,
50
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ TL cinsinden aktif satın alması durumunda elde edeceği toplam getirinin -TL faizi (%11) ile birlikte TL’nin ABD doları karşısındaki değer kaybını (%5) da içerecek şekilde- %6 düzeyinde gerçekleşeceğini ortaya koymaktadır. Bu sebeple, ABD’de yerleşik finansal yatırımcılar, fonlarını Türkiye’de değerlendirmeyi tercih eder. Türkiye’ye yönelik yabancı sermaye akımı sebebiyle, yurtiçi piyasada artan TL talebi ($ arzı), ceteris paribus, spot döviz kurunda azalmaya yol açarken; dönem sonuna ilişkin olarak yapılan vadeli hedging işlemler sebebiyle artan $ talebi (TL arzı) vadeli döviz kurunda yükselişe yol açar.
51
FAİZ PARİTESİ TEORİSİ Dolayısıyla, vadeli kur prim (+f) yapacaktır/ spot kurun vade sonunda yükseleceği beklenecektir. Bu durum, faiz paritesi diyagramının dikey ekseninde temsil edilen «mevcut vadeli kur primi (+f)» değerinin yükseldiği koşulları tanımlar. Diyagramın yatay ekseninde temsil edilen «faiz oranı farkı (i-i*)» ise –Türkiye’de artan fon arzı sebebiyle yurtiçi faiz oranının (i) görece azaldığı ve ABD piyasasından yurtdışına gerçekleşen fon çıkışı sebebiyle ABD faiz oranının (i*) görece yükseldiği koşullarda- azalarak düşüş gösterecektir. Söz konusu etkileri içeren dinamikler, «f» ile «i-i*» değerleri -örneğin %5,5 olarak- eşitleninceye kadar devam edecek ve faiz paritesi koşulu B noktasında tekrar sağlanacaktır.
52
Bir Para Politikası Rejimi Olarak Enflasyon Hedeflemesi
Örtük (Örtülü) Enflasyon Hedeflemesi Açık Enflasyon Hedeflemesi Para Politikasında Hedef Araç (kısa vadeli faiz oranı) Belirleme Kuralı: «Taylor Kuralı» Merkez bankasının araç bağımsızlığı, «fiyat istikrarı» amacı ve «finansal istikrar»ın önemi
53
Türkiye’de Güncel Para Politikası Uygulamaları
Geleneksel Olmayan Para Politikası Uygulamaları TCMB Tarafından kullanılan para politikası araçları ve uygulama mekanizmaları: Faiz Koridoru Uygulaması Rezerv Opsiyon Mekanizması Uygulaması Para Politikasında Sadeleşme ve Normalleşme Adımları
54
YENİ NEOLASİK SENTEZ 1970’li yıllara dek ana akım (yerleşik) iktisat olarak kabul gören Neoklasik Sentez (IS-LM Modeli ile ifade edilen çıkarımlar), öncelikle Parasalcı (Monetarist) itirazlarla sorgulanmaya başlanmış; ardından Yeni Klasik ve Reel Konjonktür Teorisi Yaklaşımlarının geliştirilmesi, yoğun teorik tartışmaları yeniden gündeme taşımıştır. 1990’lı yıllardan bu yana, Yeni Keynesyen Görüş çerçevesinde ileri sürülen görüşlerle birlikte, iktisat doktrininde yeni bir uzlaşı ortamının doğduğunu görmekteyiz. Yeni Neoklasik Sentez/ Modern Makroekonomi olarak anılan bu yaklaşım, Yeni Klasik, Parasalcı, Reel Konjonktür Teorisi ile Yeni Keynesyen Görüşlerin katkıları ile şekillenmektedir.
55
YENİ NEOLASİK SENTEZ Piyasa ekonomisi sistemi temel alınmakla birlikte, piyasa mekanizmasının şoklara maruz kalabileceği kabul edilmekte ve bu noktada uygulanacak olan aktif iktisat politikalarının olumlu etkiler yaratabileceği öngörülmektedir. Bununla birlikte, piyasaya yönelik müdahalelerin «uygun bir beklenti yönetimi» ile şekillenmiş ve «kurala bağlı» olarak gerçekleştirilmesi benimsenmektedir. Beklentilerin ayarlanması sürecinde bir uyum gecikmesi öngörülmez, dolayısıyla «beklentiler hızla ayarlanır» ancak «nominal yapışkanlıklar»ın varlığı ve «belirsizlikler», ekonomik birimlerin kararlarında para yanılgısının etkilerine benzer sonuçlar yaratır. Bu sebeple, para miktarındaki değişimlerin kısa dönemli reel etkileri olabileceği kabul edilir; ancak, para uzun dönemde nötrdür.
56
YENİ NEOLASİK SENTEZ Piyasa ekonomisinde yaşanan şokların, genellikle parasal niteliğe sahip olduğu kabul edilir ve başlıca iktisadi sorun «enflasyon» olarak görülür. Bu çerçevede öncelik ve ağırlık taşıyan politika seçeneği «para politikası» olup, merkez bankalarının temel amacı «fiyat istikrarı» olarak ortaya çıkmaktadır. Ekonomide fiyat istikrarının gerçekleşmesi (enflasyon oranının %1-%3 aralığında bulunması) aynı zamanda «çıktı düzeyi istikrarı»na da hizmet etmektedir. Para politikası rejiminin ortak çerçevesi «enflasyon hedeflemesi» olup; merkez bankalarının para politikası uygulaması için kullandıkları hedef araç, parasal büyüklükler değil «faiz oranı» dır.
57
YENİ NEOLASİK SENTEZ Merkez bankaları, kısa vadeli faiz oranını «Taylor Kuralı» çerçevesinde belirler ve faiz oranı üzerinden olarak ortaya çıkmaktadır. Bu koşullarda «para arzı, içseldir». Merkez bankasının, faiz oranı üzerinden üretim ve istihdam hacmini etkileyerek, fiili hasıla düzeyinin doğal/ potansiyel seviyesinden gerçekleşebilecek olan sapmaları en aza indirgeyebileceği kabul edilir. Faiz oranı, toplam talep ve beklentiler üzerinde güçlü etkilere sahip olmakla birlikte; denge gelir düzeyini belirleyen unsurlar, parasal değil «reel» bir karaktere sahiptir: Reel faiz, verimlilik vb..
58
Temel Makroekonomik Eşitlikler
Reel Kesim (P sabit iken I=S) Dengesi Y-Y* = α0 - α1 (r–r*) + ε1 Y: Fiili Hasıla Y*: Doğal Hasıla r: Piyasa faiz oranı r*: Uzun dönemli denge faiz oranı ε1: Rassal talep şoku Enflasyonun bulunmadığı koşullarda, denge faiz oranından sapmalar, çıktı açığını tanımlar.
59
Temel Makroekonomik Eşitlikler
Phillips Eğrisi İlişkisi (P Düzeyinin Oluşması) П-П * = β1 (Y–Y*) + ε2 П: Fiili enflasyon oranı П*: Hedeflenen enflasyon oranı Bu çerçevede maliyet enflasyonu dikkate alınmamakta, sadece talep enflasyonu düşünülmektedir.
60
Temel Makroekonomik Eşitlikler
Taylor Kuralı (reel faiz üzerinden ifade) r-r * = λ1 (П-П *) + λ1(Y–Y*) r: Piyasa reel faiz oranı r*: Denge reel faiz oranı Bu çerçevede maliyet enflasyonu dikkate alınmamakta, sadece talep enflasyonu koşulları düşünülmektedir. Özellikle 2008 ekonomik krizini takip eden dönemde, merkez bankalarının «geleneksel olmayan para politikalarını» uyguladığını görmekteyiz.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.