Sunuyu indir
Sunum yükleniyor. Lütfen bekleyiniz
YayınlayanInge Budiman Değiştirilmiş 6 yıl önce
1
DÜŞÜK RİSKLİ GEBELERLE PREEKLAMPTİK GEBELERİN MATERNAL SERUM HOMOSİSTEİN, YÜKSEK SENSİTİF C- REAKTİF PROTEİN, İNTERLÖKİN-6, İNSÜLİN DİRENCİNİN HEMOSTATİK DEĞERLENDİRME İNDEKSİ’NİN DÜZEYLERİ VE FETAL DOĞUM AĞIRLIKLARININ KARŞILAŞTIRILMASI Dr. Reyyan ÖZCAN TEMİZKAN
2
TANIM Gebeliğe özel bir sendrom olan preeklampsi tanısı; gebeliğin 20. haftasından sonra, en az 5 dakikalık dinlenme sonrası, 4 saat ara ile iki kez ölçülen sistolik kan basıncının 140mmHg ve üzerinde ve yine 4 saat arayla ölçülen diyastolik kan basıncının 90mmHg ve üzerinde olan hastaların 24 saatlik idrar ölçümlerinde 300mg/dl üzerinde proteinürisi saptanması durumunda konulur.
3
İNSİDANS Hastalığın insidansı hakkında çeşitli kaynaklarda küçük değişiklikler olsa da ortalama tüm gebeliklerin %7-10’nunda görülmektedir(Ertaş et al., 2010).
4
İKİ EVRELİ HASTALIK Preeklampsi iki evreli bir hastalıktır.
Preeklampsi iki evreli bir hastalıktır. Plasental evre ve Klinik evre
5
Plasental evre ; Asemptomatiktir
Endovasküler invazyon ve uterusun yetersiz trofoblastik invazyonu vardır Zayıf plasentasyon nedeniyle doppler analizi ile uterin arter akım defektleri saptanabilir Azalan UP kan akımı endotel hücre aktivasyonuna ve bu da pek çok faktörün salınımına yol açar. Bu faktörlerin oluşturduğu hasar sonucu hastalığın klinik evresi başlar
6
KLİNİK VE PREKLİNİK EVRE
7
Evre 1 ve 2 kabul görmüş; fakat evre -1 ve 0 hipotez aşamasındadır.
Evre -1 sperm veya semende bulunan paternal antijenlere karşı konsepsiyon öncesi maternal intoleransı içermektedir. Evre 0 ise, konsepsiyon ve implantasyon sırasında feto-paternal antijenlere karşı yetersiz toleransı ve trofoblastlar üzerinde bulunan paternal antijenlerin uterin desidual immun hücreler tarafından erken tanınmasını içerir.
8
OLASI ETYOLOJİK FAKTÖRLER
Bozulmuş trofoblastik invazyon ve yetersiz vasküler yeniden yapılanma sonucu azalmış plasental perfüzyon Vasküler endotel hücre aktivasyonu ve disfonksiyonu Plasentadaki paternal antijenlere karşı immünolojik aşırı cevap oluşumu İnflamasyon Genetik İnsülin rezistans artışı ve Obezite Oksidatif stres artışı Prostoglandin Bozukluğu(Tromboksan yükselmesi, prostosiklinin azalması)
9
Normal Plasental Gelişim
10
Myometriyum üzerinden intersisyel invazyonun gerçekleşmesi
Ekstra villöz sitotrofoblastik hücrelerin(ECTB) desidua içine doğru hareketi Myometriyum üzerinden intersisyel invazyonun gerçekleşmesi Endovasküler invazyon: Bazı ECTB hücreler maternal spiral arterlere girerler ve damar duvarındaki endotelyal hücrelerle yer değiştirirler ve endovasküler ECTB (eECTB) hücreleri oluşur, damarların kompliyansı artar ve plasental boşluğa maksimum kan akımı sağlanır.
11
Preeklampside plasental gelişim
12
Preeklamptik Gebede Hipertansiyon Oluşumunda İmmün Aktivasyon
13
Preeklampsinin Fetal Doğum Ağırlığı Üzerine Etkisi
Preeklampsinin önemli etyolojik faktörü olan uteroplasental perfüzyonun azalması, sonuçta düşük doğum ağırlığına neden olmaktadır. Aynı zamanda preeklampsi, edinsel preterm doğum riskini de önemli oranda artırmaktadır. Bu bilgilere rağmen epidemiyolojik çalışmalar preeklampsi ve zayıf fetal gelişim arasındaki ilişkiyi net açıklayamamaktadır
14
ÇALIŞMANIN AMACI Bu çalışmadaki amaç,hs-CRP, IL-6, Hcy ve HOMA-IR’nin klinik önemlerini ve düzeylerini, sağlıklı gebelerle, hafif ve ağır preeklamptik gebelerde belirlemek ve hasta gruplarını vücut kitle indekslerine(VKİ) göre sınıflandırarak, bu parametreleri, preeklampsinin ciddiyetini ve fetal doğum ağırlıklarını karşılaştırmaktır
15
Materyal Metod Prospektif
Toplam 174 hasta (111’i normotansif, 30’u hafif preeklamptik ve 33’ü ağır preeklamptik) Çalışmaya dahil edilen hastalar; gestasyonel haftalar arasında olan, Kronik hastalığı(Diabetes mellitüs, hipertansiyon, renal bozukluk, hepatosellüler hastalık, kardiovasküler hastalık) olmayan, Doğum eylemine girmemiş, membran rüptürü olmayan, OGTT’si normal çıkan, İnfeksiyöz hastalığı olmayan, sigara kullanmayan gebelerden oluşturulmuştur.
16
Materyal Metod Tüm hastalar çalışma için kan alımından önceki bir hafta içinde kortikosteroid tedavisi almamıştır. Gebelerin ek hastalığının olmadığı, ayrıntılı anamnez, muayene ve rutin labratuar tetkikleriyle belirlendi. Hastalardan tek seferde alınmış maternal seruma bakılarak, hs- CRP, IL-6, Hcy ve HOMA-IR (Açlık glukozu*açlık insülini/405) değerleri karşılaştırılmıştır. Üç hasta grubu VKİ’lerine göre sınıflandırılmış ve tüm gruplarda belirtilen parametreler karşılaştırılmıştır. Fetal doğum ağırlıkları da doğumdaki gebelik haftasına göre sınıflandırılmıştır.
17
Ağır Preeklampsi Tanı Kriterleri
Ağır preeklamptik hastaların tanımı, preeklampsi tanısı almış hastalarda aşağıdaki kriterlerden en az birinin görülmesi ile belirlenmiştir Tansiyon arteriyal: 170/110 veya üzerinde Baş ağrısı, görme bozukluğu, epigastrik ağrı mevcudiyeti Eklampsi Pulmoner ödem Oligoüri (24saatlik idrar miktarının 500ml’ nin altında olması) 24 saatlik idrarda 5 gramdan fazla proteinüri Trombosit sayısının /uL’nin altında olması Aspartat amino transferaz (AST) ve alanin amino transferaz(ALT) düzeylerinin 70 u/lt’nin üzerinde, LDH düzeyinin 600u/lt’nin üzerinde olması Fetal gelişme geriliği
18
Çalışmada Elde Edilen Bulgular
Hasta grupları arasında gravida, parite, yaşayan, abortus sayıları açısından fark yoktu. VKİ, preeklamptik gruplarda normotansif gebelere göre istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti. Fakat ağır ve hafif preeklamptikler arasındaki fark anlamsız olarak saptandı. Grupların doğum zamanındaki gebelik haftası ve fetal ağılığı, normotansif gebelere göre preeklamptiklerde anlamlı oranda düşüktü ve ağır preeklamptiklerde de hafiflere göre belirgin oranda düşük olduğu saptandı(Tablo 1-2)
19
Tablo-1: Gruplara göre olguların Demografik ve Klinik Özellikleri
20
Hasta grupları arasında klinik ve laboratuvar değerlerin pek çoğunda anlamlı fark saptansa da, insulin düzeyleri açısından gruplar arasında fark saptanmadı. Ayrıca preeklamptik gebe grubunda sezaryen doğum oranı normotansif gebelere göre belirgin oranda fazla saptandı(Tablo 2). Gruplar arasında sezeryan doğum endikasyon ve sayıları şöyleydi; normotansif gebelerde, geçirilmiş sezeryan 11, fetal distres 1, sefalopelvik uygunsuzluk 4, hafif preeklamptiklerde, geçirilmiş sezeryan 4, fetal distres 20, sefalopelvik uygunsuzluk 3, ağır preeklamptiklerde, geçirilmiş sezeryan 4, fetal distres 9, sefalopelvik uygunsuzluk 4, ağır preeklampsi 14 idi.
21
Tablo-2: Gruplara göre olguların diğer klinik özellikleri
22
Gruplar arasında IL-6, hs-CRP, homosistein düzeyleri preeklamptiklerde normotansif gebelere oranla istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti. Ağır ve hafif preeklamptiklerde değerler arasında çıkan fark istatistiksel olarak anlamsızdı. HOMA-IR değerinde gruplar arası anlamlı hiçbir fark saptanmadı(Tablo 3).
23
Tablo 3: Gruplara göre olguların IL-6, CRP, Homa-IR ve Homosistein Düzeyleri
24
Parametreler arasında bakılan korelasyon katsayıları IL-6 ile CRP, IL-6 ile homosistein, CRP ile homosistein arasında anlamlı düzeydeyken, HOMA-IR ile diğer parametreler arasında anlamlı bir ilişki saptanmamıştır. Bütün parametreler ile fetal ağırlık arasında istatistiksel anlamlı korelasyon saptanmamıştır (p>0,05) (Tablo 4).
25
IL-6, CRP, Homa-IR ve homosistein düzeylerinin birbirleri arasındaki korelasyon katsayıları ve önemlilik düzeyleri
26
Hasta gruplarını VKİ oranlarına göre ikiye ayırdık ve her iki grupta parametrelerin düzeylerini karşılaştırdık. VKİ≤28 kg/m2 olan olgularda IL-6, hs-CRP, homosistein ve fetal ağırlık, normotansif gebelerle preeklamptik gebeler arasında anlamlı fark gösterirken, HOMA- IR değerleri arasındaki fark anlamsızdı, hafif ve ağır preeklamptikler arasındaki değerler istatistiksel olarak farksızdı(Tablo 5).
27
Tablo5: VKİ≤28 kg/m2 olan olgular içerisinde gruplara göre olguların IL-6, CRP, HOMA-IR ve homosistein düzeyleri
28
VKİ>28 kg/m2 olan olgularda normotansif gebelere göre ağır preeklamptik gebeler arasındaki IL-6, hs-CRP düzeyeleri istatistiksel olarak anlamlı oranda yüksekti. Homosistein düzeyleri ise sağlıklı gebelere göre hem hafif ve hem de ağır preeklamptik gebelerde anlamlı oranda yüksekti. HOMA- IR değeri açısından burada da gruplar arasında fark yoktu; fakat fetal ağırlık açısından normotansif gebelerle preeklamptikler arasındaki fark ve hafif preeklamptiklerle ağır preeklamptikler arasındaki fark istatisitiksel olarak anlamlıydı.
29
Tablo6: VKİ>28 kg/m2 olan olgular içerisinde gruplara göre olguların IL-6, CRP, Homa-IR ve homosistein düzeyleri
30
Fetal ağırlığa doğum haftasına göre sınıflama yapılarak bakıldığında 35. gestasyonel hafta ve altında doğum haftası olan hafif ve ağır preeklamptik gebeler arasında doğum ağırlıgı açısından anlamlı fark mevcutken, 35. haftanın üzerinde doğum haftası olan üç gruptaki hastalar karşılaştırıldığında normotansif gebeler ile preeklamptik gebeler arasında ve hafif-ağır preeklamptik gebeler arasında istatistiksel anlamlı fark yoktu.
31
Tablo 7: Doğum haftasına göre grupların fetal ağırlıkları
32
Son yıllarda yapılan birçok çalışmada preeklampsi etyopatogenezinde pek çok faktörün rol aldığı gösterilmiştir. Bunların en önemlilerinden olan artmış inflamatuvar cevap, endotel disfonksiyonuna yol açan hiperhomosisteinemi ve insülin direnci çalışmamızda ele alındı. İnflamatuvar cevabı ölçmek için hs- CRP ve IL-6 değerlerine bakıldı ve hasta grupları arasında anlamlı fark saptandı. Hcy düzeyleri de gruplar arasında belirgin farklıydı ama Homa-IR değerleri gruplar arasında farksızdı. Bu değerler ile fetal doğum ağırlığı arasında korelasyon bulunmadı, fakat 35 hafta altında doğum yapan ağır preeklamptiklerde hafif preeklamptiklere göre doğum ağırlığı anlamlı olarak düşükken, 35 hafta üzerinde doğum yapanlarda gruplar arasında fark görülmedi.
33
Hastaları doğum haftasına göre sınıflandırarak fetal ağırlıklara bakılması daha net sonuçların çıkmasını sağladı. İnflamasyon düzeyini artırdığını düsünerek VKİ’yi sınıflandırdığımızda CRP’nin direkt preeklampsi üzerindeki etkisi daha net görülmüştür. Çalışmada VKİ arttığında ağır preeklamptik gebelerdeki CRP artışı diğer gruplara göre daha belirgin olmuştur. Çalışmamızda değerlendirilen parametrelerin, preeklampsinin öngörülmesinde kullanılabilirliğini ve preeklampsiyi tahmin etmedeki etkili düzeylerini belirlemek amacıyla gebelik haftalarının belirli zamanlarında değerlendirilmeleri gerekmektedir.
Benzer bir sunumlar
© 2024 SlidePlayer.biz.tr Inc.
All rights reserved.